5 Mayıs 2011 Perşembe

Sanal sıkışıyor, sokakları genişletelim!

Sanal sıkışıyor,
sokakları genişletelim!

Geçmişin eleştirisini yapan daha doğrusu
bugünün dünden farkını anlatan herkes bilişimdeki
gelişmelerden bahsediyor. “’Google’ a bir yazıyoruz hemen
geliyor” deniliyor ve eski zamanlarda yaşanan zorluklardan dem
vuruluyor. Bu sıkıntılı nutuklara reel sosyalizmin tasfiye olmasına
rağmen “hayaleti” görmenin verdiği korkuyla
bugünü güzelleyen hafif aydınlar da katılınca sinir ve
sıkıntı katsayısı birden fırlıyor.

Bu
bilgi deformasyonu eliyle yaratılan dünya ile gerçek dünya
arasındaki fark insanı yaşayıp yaşamadığını anlamasını daha
açık bir ifadeyle bu kesif yalan bulutunun içinde
gerçek ve sahteyi ayırmasını engelliyor. Bir yandan insanların
bilgisayarları üzerinden takip edilmesi, bir yandan internetin
inanılmaz bir şekilde kitle manipülasyon alanı haline
dönüşmesi, toplumsal yapıyı ve beşeri iletişimi ters-düz
etmesi ile internet en tartışmalı alanlardan biri haline
dönüşmüş durumda. Oysa ki internetin ortaya koyduğu
tüm resim yalnızlaşan ve dünyaya yabancılaşan kapitalist
çağın insanından öte bir şey değildir. Yaşanan tüm
çürüme internet eliyle açığa çıkmış,
gelenek zincirlerinden bir anlığına da olsa boşalan insanın kapitalist
mengene içindeki krizini ortaya koymuştur. Pornosundan,
küfürüne; düşmanlığın (kadın düşmanlığı,
ırkçılık, şovenizm vs) körüklenmesinden, hedef
gösterilmesine internetin bilinen ne kadar “ahlak-dışı”
unsuru varsa bunu yaratanın sistem olduğu bilinmek durumundadır.
Çünkü ahlak denen şey bir kurallar bütünü
değil toplum içindeki insani ilişkilerin tümüdür,
işte bu yüzden “ahlak” bozulabilir bir şey olmadığı
için tamir edilemez.  Ahlak bozulmaz, değişir kendini yaratan
mevcut duruma uygun olarak revize olur.

Meseleyi biraz açarsak, ahlak-etik dışı kalmak
göreceli bir kavramdır. Örneğin adam öldürmek mevcut
ahlaka hatta yasalara göre suçtur ancak silahlı militer
güçler, ordular, ülkeler için bir gurur
kaynağıdır. ABD’de cinayet bir suçken tam da bu suçun
karşılığı olan idam yasaldır. Buradan çıkan sonuç insan
öldürmenin yasal ve ahlaki mutlak bir suç olmadığı hatta
iyi bir şey olabileceği çıkar. Hatta Usame Bin Ladin’in
öldürülmesini sokaklarda çılgınca kutlayan
ABD’lileri, sırf Ladin’i yakalamak üzere
çıkıldığı söylenen seferde milyonlarca insan hayatını
kaybetmemiş gibi bu infazdan duyduğu mutluluğu açıklayan TC
hükümetini ve diğer ülke hükümetlerini hesaba
katarsak adam öldürmek bir suç değildir. Yine en
aşağılık suçlardan biri olan tecavüz evrensel olarak
lanetlenmiş olsa da dünyanın dört bir yanında kadınlar hatta
küçük yaşta kızlar istekleri dışında evlendiriliyor
deyim yerindeyse pazarlanıyor. Buradan da erkek egemen bir toplumun yasal
yollarla tecavüzünün meşruluğu net bir şekilde
okuyabiliyoruz. Siz bu koşullar altında cinayeti, tecavüzü veya
hırsızlığı engelleyebilir misiniz? Bu toplumsal iklimi dağıtmadan, bu
iklimi yaratan altyapı ilişkilerini, üretim ilişkilerini,
kaldırmadan, bu suçlar engellenemez.

Bu
girizgâh, son günlerin önemli gündemlerinden biri olan
Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu  Telekomünikasyon
İletişim Başkanlığı tarafından yayınlanan yasak listesi ve 22
Ağustos’ta yürürlüğe girecek “zorunlu
filtre” uygulamasını anlatabilmek için yapılmış oldu. 
BTK’ya bağlı TİB geçtiğimiz günlerde alan adları ve
site içeriklerinde kullanılan 138 yasaklı kelimeden oluşan listeyi
hosting hizmeti sağlayan şirkete gönderdi. Gerekçe olarak porno
ve erotik sitelerin kurulmasının engellenmesi öne
sürülürken günlük kullanımı olan
'türbanlı, haydar, animal, baldız, liseli" vs. kelimeleri
alan adı ve site içeriğinde kullanmak yasaklandı. Böylesi
gülünç bir karara imza atılması hemen tüm medya
organlarında kendine yer buldu. Ancak “yetkililerin”
açıklaması yine çocukları/gençleri korumak oldu.
Polis kurşunları ile hunharca katledilen Uğur Kaymaz’ı, havan
topuyla öldürülen Ceylan’ı veya açlıktan
ölen 2,5 aylık Kübra’yı korumak için canla başla
çalışan devlet bu seferde gençleri girdikleri bataktan
çıkartmaya kararlı görülüyor.

Bu
traji-komik yasağı protesto eden RSF (Sınır Tanımayan Gazeteciler),
"yasak kararına gülelim mi ağlayalım mı tereddüt
ediyoruz
" cümlesiyle tepki gösterdi. Paris merkezli RSF,
yaklaşık 7 bin internet sitesinin bloke edildiği Türkiye'yi,
"İnternet Düşmanları" listesinde "Gözetim
Altındaki Ülkeler" bölümüne de aldı. Aynı listede
Avustralya, Bahreyn, Belarus, Güney Kore, Mısır, Birleşik Arap
Emirlikleri, Eritre, Fransa, Libya, Malezya, Rusya, Tayland, Sri Lanka, Tunus
ve Venezüella yer alıyor. (kaynak: ntvmsnbc)

Ancak 22 Ağustos’ta gelenin yanında bu yasak
“özgürlükler dünyasına” açılan bir
kapı gibi kalıyor. Resmi Gazete'de yayımlanarak
yürürlüğe giren Elektronik Haberleşme Sektöründe
Tüketici Hakları Yönetmeliği’nin 10’uncu maddesi
hükümleri kapsamında, BTK tarafından hazırlanan
“İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar
Taslağı” ile adı kulağına filtrenin “F”’siyle
okunmuş sanal bir F tipi inşası başlamış oldu.

22
Ağustos'ta devreye girecek sistemde internete "BTK"
tarafından belirlenen Aile, çocuk, yurtiçi ve standart paket
adıyla 4 filtre tipinden biri seçilerek girilebilecek.. Filtreyi
aşmak ya da aşmaya çalışmak suç sayılacak.  İnternet
servis sağlayıcıları filtrelerin aşılmasını engellemekle sorumlu
tutulacak. Aksi takdirde büyük para cezaları
verilecek.

Bu
tarz filtreler zaten kullanılıyor olsa da BTK bunu zorunlu hale getirecek.
Biz de  –tıpkı seçimlerde olduğu gibi- kendimize en
çok uyan melaneti seçmek zorunda kalacağız. Böylece
özgür irade konusu da yasağın içinde
çözülmüş olacak.

İnternetin Güvenli Kullanımına İlişkin
Usul ve Esaslar” ne getiriyor? Kısaca Türkiye’deki tüm
internet kullanıcıları  bir şekilde sınıflandırılıyor, 
aile paketi, çocuk paketi, yurtiçi paketi veya standart paket
aboneliğinden birini seçmek zorunda bırakılıyor. Bu paket
uygulamalarında da BTK eliyle kullanıcılara, farklılaşan oran ve
düzeylerde ve internetteki zararlı içerikten korunma adı
altında, internet ortamına erişiminde kısıt getiriliyor.  Bu
noktada, bu usul ve esasların arkasındaki zihin
örüntüsünün kendi yurttaşını birey olarak
görmediğini, onun adına eylemeye muktedir olarak sadece kendini ve
kendinin mutlak otoritesini ve bu mutlak otoritenin doğruluğunu
gördüğünü belirtmek gerekir. Bu anlamda burada herşeyi
bilen muktedir özne BTK ve muteber vatandaşlar da İnternet erişim
özgürlükleri ile İnternet ortamında seçme
haklarının “onların iyilikleri adına” ellerinden alınmasına
rıza gösterenlerden oluşmakta. …
Bu internet filtresi
uygulamasıyla, birey korumacı ve kollamacı bu muhafazakâr ideoloji
tarafından pasifize edilmekte, zihni “tek doğru, tek renk, tek
söylem” çağrısına uymaya, sağduyuya davet
edilmektedir. (Başkent Üniversitesi İletişim
Fakültesi öğretim görevlisi Prof. Dr.
Binark)

Devam etmek bu filtrelemeye karşı söz söylemek,
bunu teşhir etmek artık anlamsız gözüküyor. Bu internet
yasakçılığında gidilebilecek son nokta olsa gerek. Bundan sonrası
toptan fişi çekmek olacaktır. Elbette internetteki
“koruma” bahanesinin gerisinde MOBESE’leri yaratan korkunun
kendisi bulunuyor.
style="font-family: verdana,geneva;">WikiLeaks style="font-size: 10pt;"> depremi
ve Ortadoğu’daki ayaklanmalarda internetin rolü derken
böylesi bir alanın kontrolsüz kalması sistem açısından
verilemeyecek bir ödüne denk düşmektedir. Öyleyse bu
alan zor ve baskı yoluyla hızla kontrole alınmalı gerekli çitler
çekilmelidir.

Tüm bunları baştaki iki başlıkla bağlamak
gerekirse, internetin özgürlüğün ve paylaşımın
öbür adı olduğu/olacağı yönündeki palavra “big
brother”ın gözlerinin her yerde olduğunun ortaya
çıkmasıyla yakın zamanda zaten patlamıştı. İnternetin
hiç de sanıldığı gibi özgür bir alan olmadığı tersine
kendinizi gizlemediğiniz sürece arkanızdan gelen izlerle hemen her
hareketinizin kontrol altına alınmasının olası olduğu çeşitli
vesilelerle parça parça ortaya çıkmıştı. Ancak bu
alana pompalanan ve serbestçe dolaştığı iddia edilen bilginin de
manipülasyona oldukça açık olduğunu da biliyoruz.
“Küreselleşen dünyada” diye başlayan ve “bilgi
çağına” uğramadan geçmeyen liberal nutukların
yaratacağı dünyayı da böylelikle görmüş oluyoruz.
Kapitalizmin en özgür alanının bile akıbeti
ortadadır.

İnternet bu haliyle içine her şeyin atıldığı
genişçe bir akvaryum gibi görülebilir. Bu akvaryumun
içindeki her şey sistemin bizzat kendisinden başka bir şey
değildir. Ahlak bekçiliğine çıkan kıt beyinliler bırakın
sorunun çözümü olmayı bu sistemi koruyarak sorunun
esasını oluşturmaktadır. Yılda milyarca doların döndüğü
ve artık bir sektöre dönüşen pornografiyi yok etmek veya o
yokmuş gibi davranmak nasıl bir zekânın ürünüdür
veya böylesi sektörün oluşması sadece “dinden
çıkmak, ahlaktan uzaklaşmak” ile açıklayanların
nasıl bir hayal dünyası vardır? Bunların toplumsal ve iktisadi
köklerinin sıkı bir şekilde sisteme bağlı olduğunu görmemek
için kör olmak gerekir. Her şeyi kendinden menkul sanan,
yasaklamakla sorunları çözeceğini sananların sonunun ne
olacağını Ortadoğu halkları uygulamalı olarak
göstermiştir.

İnternetin veya herhangi bir şeyin kapitalizmde
özgür kalması mümkün olmayacaktır. Sistemin sıkışan
dişlileri her geçen gün hayatı biraz daha daraltmaya, kaosu
büyütmeye devam edecektir. F tiplerinin bir hapishanenin
ötesinde bir yaşam biçimi olduğuna/olacağına hep birlikte
şahit oluyoruz.  Sanal dünya sıkışırken sokakları
genişletmenin vakti gelmiştir. Kaldırım taşlarının altındaki kumsal
insanlık gibi özgürlüğünü beklemeye devam
ediyor.

 Kaynak:
www.toplumcueksen.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder