9 Mart 1972 Koray'ın
vurulduğu gün
Türkiye Cumhuriyetinde 12
Mart 1971 tarihi silahlı kuvvetlerin o zamanki başbakan Adalet Partisi
başkanı Süleyman Demirel'in olduğu hükümete verdiği
Muhtıra ile bir dönem daha başlatılmış ve Türkiye'de
yeniden Sosyalist avına başlanmıştı. Üniversitelere sık sık polis
baskınları yapılarak Nazım Hikmet, Aziz Nesin, Yaşar Kemal gibi
yazarlarında içinde bulunduğu birçok kitaplar, yayınlar,
gazeteler toplatılmaktaydı.
Yine aynı yıl birçok üniversitede olduğu
gibi ODTÜ' sinin kampusunun girişine de karakol kurulmuş, giriş
ve çıkışlar askerler tarafından kontrol altına alınmıştı.
Nihat Erim hükümeti de "balyoz harekâtı" adını
verdikleri Sosyalist avı operasyonunu başlatmıştı. Ayrıca
Ankara'da ve birçok ilde de sıkıyönetim ilan edilmiş ve
gece saat 24.00 ten sonrada sokağa çıkma yasağı konulmuştu.
Kardeşim Koray Doğan annem ve babamla beraber
Ankara'nın Emek mahallesindeki Yıldıztepe bloklarında bir dairede
kalıyordu. O sene ODTÜ Mimarlık bölümünde proje
çalışmasını tamamlayıp okuldan diplomasını almaya
uğraşıyordu. Bir taraftan da Ankara Mimarlar Odasında çalışmaya
başlamıştı. Bende 1 sene önce evlenmiş olduğum için
ailemden ayrılmış ve Çankaya'da kiralık bir dairede
oturuyordum. O sırada Hacettepe Tıp fakültesinde doktora
çalışması yapmaktaydım.
8 Mart günü hemen her gün devam eden Mit,
polis ve ordunun ortak olarak yaptığı baskınlardan ve takiplerden biri
başlatılmıştı. O gece ilk önce ODTÜ' sinden Koray'ın
sık sık gittiği sınıf arkadaşı Nervin'in kız kardeşi, yeğeni
ve bir arkadaşı ile kaldığı Aşağı Ayrancı semtinde 1. kattaki
daireye baskın yapılıp oradakiler nezarete
götürülmüş, evde sivil polisler beklemeye
bırakılmış, evin etrafı da polis, sivil polis ve askerlerle
kuşatılmıştı.
Aynı şekilde başka bir baskın grubu ile gece yarısı
bir saatte Koray'ın ailesinin oturduğu Emek Mahallesi 8. Cadde 7.
blok 7. kattaki dairenin kapısı büyük gürültü ile
çalınmaya başlamıştı. Babam bu saatte acil bir hasta geldiği
düşüncesiyle yataktan kalkarak kapıyı açmıştı.
Karşısına çıkanlar resmi giysili askerler ve başlarında
komutanlık yapan, o zamanlar Ordu Garnizon komutanlığına getirtilen
İstanbul sıkıyönetim Komutanı Faik Türünün kardeşi
Tevfik Türün idi.
Kapının açılması ile birlikte apar topar
içeri giren askerler odalara dalarak evde bulunan annemi, ağabeyim
Veteriner üsteğmen Kutay Doğanı ve babamı salon da bir araya
toplamışlardı. Sonra mutfağa dalıp zeytin ekmek ne buldularsa yiyip
karınlarını doyurmuşlardı.
Babamla Tevfik Türün Kuleli Askeri Lisesinde
birbirlerini tanımakta idiler. Babam karşısına çıkan Tevfik
Türünü görünce çok şaşırmıştı. İkisi
arasında geçen konuşmalar planlanmış bir baskının
yapıldığını açıkça belirleyen nitelikte idi. Tevfik
Türün Babama Korayı bulmaları gerektiğini
söylüyordu. Babam sabah Koray'ın eve gelmesi
gerektiğini, o akşam arkadaşında kaldığını, gerekirse kendisi sabah
Korayla birlikte karakola gelebileceğini söylemiş ancak şiddetle
terslenmişti. Tevfik Türünün davranışı acil bir durum
varmışçasına gözü kararmış halde ve bir şeyi belli
etmeksizin emir aldığı durumun ne olduğunu bile anlayamamak kadar
sersemlemiş bir şekilde idi. Onun görev saydığı durum bu idi ve
yaranması gereken kişiler bunu istemişlerdi. O nedenle Kuleli askeri
akademisinde tanıştığı, aynı sıralardan subay olarak geçtiği,
askeri doktor Ahmet Doğanın en çok sevdiği oğlunu
öldürtmek bile onun için hiç bir şey ifade
etmiyordu. O nedenle bu konuşmada verdiği cevap hem basiretsiz hem de
bir balyoz gibi her baba ve annenin yüreğini kanatacak kadar
acıydı. "Bu gece oğlun bulundu bulundu, yoksa bir kör
kurşuna gidecek'' bunu bilmelisin doktor diye diretiyordu. Bu
sözlerin üzerine Erzincan'da askeri veteriner olarak
görev yapmakta iken izinli olarak Ankara'ya gelen ağabeysi Kutay
Doğan gece Koray'ın gittiği arkadaşını tanıdığını ve Korayı
bulabileceğini söylemiş ancak aramaya gidecekleri yerde polisler onu
da alıp nezarete götürmüşler ve ertesi günü
akşamına kadar nezarette bekletmişlerdi.
Koray'ın adı hiçbir yerde veya istihbaratta
yoktu. Ancak, sonraki tarihlerde söylenenlere göre 8 Mart
günü Koray'ın rastlantı sonucu ajan olarak Dev Gençlilerin
arasına karışan Yüzbaşı İlyas Aydın'ı, MİT
binasına girerken görmesi ve İlyas Aydın'ında Koray
tarafından göründüğünü aynı gün oradakilere
bildirmesi, o gün Koray'ın ortadan kaldırılması gerektiği
kararını aldırtmıştı.
Koray her gün üniversiteye gidip geliyor
kapıdaki jandarma kontrollerinden de kimliği ile girip
çıkıyordu.
Koray 9 Mart sabahı saat 9 sularında arkadaşı
Nervin'in kaldığı Aşağı Ayrancıdaki evine kahvaltı yapmak ve
onu alıp okula gitmek için gelmiş ancak dairenin zilini
çalınca karşısına sivil polisler dikilmişti. Onu
ayaküstü sorgulayan polisler arananlar listesinde ismine
rastlamamışlar ve kimlik kontrolünü yapıp bırakmışlardı.
Ancak evin kapısından hızla uzaklaşacağı sırada Mehmet Beyazıt
adındaki Afyon – Emirdağlı polis silahını doğrultmuş yanındaki
arkadaşı polis dur ateş etme dediyse de ateşlediği silahından
çıkan kurşun arka kalçasına saplanmış ve Koray orada
kaldırıma düşmüştü. Kalçadan yakın mesafede
saplanan kurşun aort damarını parçalamıştı. Oradan geçen
bir taksici olayı görmüş, ancak alıp hastaneye taşımak
istememiş ve savcının gelmesi beklendiği gerekçesi ile de 1 saate
yakın kaldırımda bekletilmişti. Asker gözetiminde evde tutulan
babama öğlene doğru numune hastanesi başhekimi talimatı ile idareden
telefon açılmış ve kendisinin hastaneye gelmesi istenilmişti.
Kendisinin arabasına binip polis eskortu eşliği ile hastaneye yetişen
babama Doktor Koray'ın ameliyathaneye alındığını ve hemen kan
bulunması gerektiğini bildirmişti. Aynı şekilde kan merkezine gidip
hastaneye kanı yetiştirdiği zaman doktor; biz gerekirse kullanırız
deyince bu sözlerin artık Koray'ın yaşamadığı anlamına
geldiğini anlayan babam koridordaki banka oturup oraya yığılıp
kalmıştı. Koray 9 Mart sabahı bu şekilde kaybedildi.
Ben bütün bu yazılarımı evde hemen her
gün olayları yaşayan babamın anlattıklarından yazdım. Bu
anılarının sonunda babam hep şu deyişi kullanırdı; "Onlar
hepsi kırlarda açan taze çiçeklerimizdi, bir
rüzgâr esti ve onları aldı gitti."
Koray'ın Kızkardeşi Tülay
28 Nisan 2006, Ankara
Kaynak: href="http://www.68dayanisma.org/index.php?option=com_content&task=view&id=118&Itemid=29">www.68dayanisma.org
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder