15 Mart 2010 Pazartesi

Modüler İnsana Doğru: Yetkin Mühendislik

Modüler İnsana Doğru:
Yetkin Mühendislik

Meslekler nereye gidiyor
sorusuna cevap verme çabasının ilk uğrağı mesleklerin tarihsel
gelişimine bakmak olsa gerek. Özellikle mühendislik olgusunun
tüm insanlık tarihinde belirli bir önemi olmakla birlikte, esas
belirleyici olduğu dönem kapitalizm olmuştur. Kapitalizm aslında
sanayi devrimi ile birlikte insanların temel ihtiyaçlarının
karşılama tarzlarının değiştiği/değiştirildiği bir dönemdir.
Toprağın temel unsur ve sosyal ilişkilerin tarımsal ürün
üzerinden biçimlendiği kapitalist öncesi toplumlardan
farklı olarak doğadan elde edilen ürünler bir işlemden
geçirilerek insanların ihtiyaçlarını karşılayan bir sistem
ortaya çıkmıştır. Bu sistemde tüm ilişkiler tepeden
tırnağa değişmiş ve en önemlisi üretim süreci başlı
başına uzmanlaşırken, üretim sürecinde üretilecek
ürünün her bir aşaması yeni donanım gereken bilgi ve
beceriyi ihtiyacını açığa çıkarmıştır. Marksist
terminoloji ile kapitalist toplumda kullanım değerinden kullanım değeri
üretilir ama gerek üretim organizasyonu ve fakat çok daha
önemlisi üretimin amacı tamamen değişmiştir. Yani değişim
değeri yani üretim araçlarını kontrol edenlerin kar
amaçlı üretimi temel belirleyici unsur olmuştur. Değişim
değerinin egemen olduğu bu toplumda üretimi gerçekleştiren
üretilen şeyleri kendi ihtiyaçları için değil, kar
saiki ile gerçekleştirmesi kapitalist sistemi oldukça dinamik
kılmıştır. Üretimin amacı kar olunca, sermaye birikimi olunca
üretilen metaların sayı ve miktarı zaman içinde
büyük artışlar göstermiştir. Üretimin organizasyonu,
üretilecek ürünün tasarımı, alt yapının
oluşturulması, maliyetlerin aşağıya çekilmesi, verimliliği
artırmak için teknolojik gelişmelerin sağlanması ve benzeri
etkinlikler sistem içinde özel bir önem kazanmıştır. Bu
zorunluluk üretimi bir fiil gerçekleştiren işçi ya da
mavi yakalıyı gerekli kılarken, aynı zamanda üretimin
altyapısının oluşması, üretimin nitelik ve nicelik olarak
geliştirilmesi ise daha bilgi donanımı gerektiren beyaz yakalıları ve
bunlar için de özel bir yeri olan mühendislik mesleğini
stratejik bir konum kazanmasına neden olmuştur. Kapitalizm diğer yandan
sermaye birikimi zorunluluğundan dolayı, oldukça dinamik bir
sistemdir. Birikim süreci aynı zamanda farklılaşma, uzmanlaşma ve
işbölümünün artmasına neden olduğu
ölçüde, genel olarak meslekler ama özelde de ele
aldığımız mühendislik alanlarının hızla değişmesine neden
olmaktadır. Bu anlamda mühendislik mesleğini kapitalizmin gelişme
dinamiklerine bakmadan ele alamayız. Mühendisliği tanımlayan
özellik esasında kapitalizmin gelişme dinamikleridir. Mühendisler
ama özellikle de mühendislik mesleğini temsil eden
örgütler, mühendisliği sadece bir meslek olarak ele
alamazlar, bu alanda gerçekleşecek değişiklikler daha çok
mühendisleri ilgilendirmekle birlikte, kapitalizmi anlamaya
çalışan biz sosyal bilimciler ve dahası kapitalizmin işleyişinden
olumsuz etkilenen tüm toplumsal kesimler ama daha da çok
mühendislik mesleğine girecek olan öğrenci arkadaşları
yakından ilgilendirir. Bir sosyal bilimci olarak vereceğim en anlamlı
örnek T.Veblen'in 1929 bunalımı öncesi mühendisleri
öne çıkaran ve hatta onlara özel bir anlam atfeden
analizleridir. 1917 Sovyetler Birliği'nde devrim olmuş, ama
ABD'de ve Avrupa'da ise 1929 bunalımı kapıyı çalıyor,
çok problemli bir dönem. Bu dönem de Veblen
mühendislere bir davet yapıyor. Ne diyor? Pek tabii ki
"bütün iktidar Sovyetlere" demiyor! Peki, ne diyor?
Bütün mühendisler iktidara! Öyle bir ayrım yapıyor ki;
işverenler artık onun ifadesiyle paralarıyla para kazanıp sabotajcı bir
kişilik kazanmıştır. İşçiler ise sabah akşam işten kaytarma
yollarına bakmıştır. Bu noktada sistemin can damarını tutan
mühendislerdir. Mühendisler toplumda verimlilik ve üretimi
arttırabilecek tek güç olarak tanımlanıyor. Analizlerinden
çok şey öğrendiğim Veblen, bu konuda yanılıyordu.
Yanılıyordu çünkü mühendisler aslında kapitalist
sistemde işçilere göre daha ayrıcalıklı konuma sahip olmakla
birlikte, sonuçta yine sistem mantığı içinde üretim
süreci üzerinde kontrol sağlayan ve bu kontrolü toplumsal
düzeye taşıyan üretim araçlarının mülkiyetine sahip
kesimler için çalışan ücretli kesimlerdir.
Mühendislerin sistem içindeki bu konumları kapitalistler
için özel bir önem taşımaktadır ve işte bu yüzden
de kapitalizme özgü yapısal özellikler daha bir derinleşip
belirleyici olduğunda, mühendislerden beklenti ve denetim tarzları da
değişecektir.

Tüm bu açıklamalardan sonra ne oldu da
bugün biz yetkin mühendisliği tartışıyoruz sorusunu sormamız
gerekiyor. Zaten sorun sadece yetkin mühendislik değil,
mühendisliği ilgilendiren eğitim gibi, üretim sürecinde
farklılaşmalar gibi bir dizi değişiklikle karşılaşıyoruz. Aslında
ilke etapta bu genel olarak eğitim ve istihdam alanındaki
dönüşümün bütünsel yapısına ilişkin bir
değişimin olduğunu belirtmemiz gerekiyor. Burada bir adım atarak bu olup
bitenlerin Türkiye'de gerçekleştiğini ve bu anlamda da
Türkiye'de son zamanlarda gerçekleşen değişimleri analiz
etmeden, yetkin mühendislik sadece bizim mesleğe ilişkin gelişme,
kalite için buna ihtiyacımız var demek pek doğru bir ifade değil.
Bu ifade ya iyi niyetli ama değişimin bütünsel bilgisinden yoksun
olmayı yada bu yöndeki değişimi meşrulaştıran ve hatta yasal
zemini oluşturma çabalarının başka nedenleri olduğunu
söylemek gerekiyor. Birinci vurgu daha çok TMMOB'un dile
getirdiği ve bence bütünsel yapıyı gözden
kaçırdığı ölçüde problemli olmasına karşın yer
yer haklı olduğu nokta. "Mühendisliğin bugün
düştüğü duruma bakın. Mühendisliğin bugün
düştüğü duruma müdahale etmek lazım"
mantığından hareket ediyor. Bu noktada ikinci vurgu daha çok
Türkiye'de etkin olan sol gruplar, muhalif kesimlerce
dillendiriliyor. Bunu Türkiye'deki ve kapitalizmdeki yapısal
dönüşümleri gündeme almadan GATS ve AB üzerine bir
dil kurma çabası olarak tanımlayabiliriz. Ancak
Türkiye'deki kapitalizmin kendi içsel dinamiklerini
görmeden GATS'ı ve hizmet alanındaki gelişmeleri dışarıdan
içeriye aktarılan bir müdahalenin aracı olarak görmek
bence gerçeğin bir kısmını göstererek kötü niyetle
yapılmamış olmasına karşın, gerçeğin üstünün
örtülmesine yol açıyor. Bu yüzden "peki ne
oldu?" dediğimizde yanıt bana çok açık geliyor. Cevap
ise başka yerlerde de yazdığım gibi Türkiye'de kapitalizm
oldukça önemli bir gelişme içinde, üretim
sürecinde kapitalist ilişkilerin gelişmesi anlamında oldukça
önemli gelişmeler gerçekleşiyor. Bu gelişmeler bir yandan
gerek emek ve gerekse nitelikli emek olarak mühendisliği sermayenin
gündemine ama kontrol ve denetim altına alma anlamında gündemine
almasına yol açıyor. İlk elden bu gündem de mühendislere
ihtiyaç arttığı oranda, onların bir fiil işe girdiği anda
belirli bir beceriye sahip olması, ve bu anlamda becerinin sağlanma
koşullarını gündeme getirme aynı zamanda mühendislerin
niteliklerini bir standartlaşma ve ölçülebilme kriterleri
içinde yeniden tanımlama yönünde talepler açığa
çıkıyor. Bu talepler bir yandan mühendislik eğitiminin
değişmesine yönelik talepler, diğer yandan mezun olanların da pratik
bilgi ve beceriye sahip olmaları yönündeki talepleri gündeme
getiriyor. Sadece bir örnek TUSİAD hazırladığı son raporlarında,
gelinen aşamanın kendi çıkarları açısından önemini
şöyle açıklıyorlar: "Gelişme sürecinin önemli
bir boyutunu ülke kaynaklarının harekete geçirilerek daha etkin
bir kaynak dağılımına ulaştırmak olduğuna göre eğitim, ekonomik
ve sosyal boyutları itibarıyla, dönüşüm sürecinin en
düşük uyum maliyetiyle ve etkin bir şekilde yapılmasını
sağlayacak araç olacaktır"(TUSİAD,2006).

Fakat değişim sürecindeki mühendisleri sadece
istihdam düzeyinde ele almak yeterli olmayacaktır, aslında aynı
süreç diğer yandan farklılaşma ve uzmanlaşmayı
arttırdığı ölçüde bazı mühendisleri girişimci
olarak güç kazanmalarına neden oluyor. Görece daha uzun
süre mühendislik yapan kesimler içinde sayıları az da olsa
bu kesimin etkin olduklarını ve bu etkinliklerini ya kendi işlerinde yeni
istihdam edilecek mühendislerden yetkinlik bekleme yada bir fiil
değerlendirme ve belgelendirme işini bir fiil kendilerinin yapması gibi
bir talebinde var lığına neden oluyor.

Tüm bu vurgulardan sonra yetkin mühendislik
kavramı ve buna ilişkin gelişmeleri yukarıda anlattığımız
çerçeve içinde ele almamız olası. Burada meslek etiği
ve kalite gibi kavramlar öne çıksa bile, bu kavramların bu
aşamada daha önceki anlamlarından daha çok kapitalist sistemin
yapısal mantığı içinde yeniden biçimlendiğini belirtmemiz
gerekiyor. Tabiki meslek için gerekli donanım ve kalite öne
çıkarılmalı. Ama donanım ve kalite nasıl kazanılacak, nerede
kazanılacak ve kimin için kazanılacak soruları özel bir
önem kazanıyor. Yetkin mühendislerden neler isteniyor?
Uluslararası düzeyde bu oldukça önemli tartışmalara yol
açmış. Bizde ise sorun açığa çıkmış ve fakat
derinleşmemiş ve nedense derinleşmesi de pek fazla istenmiyor.

Peki uluslararasında yetkin mühendislik nasıl
tanımlanıyor? Çünkü bütün eğitim alanındaki
dönüşüm bununla bağlantılı. Tartışmalarda aşağıda
tabloda da gösterdiğim gibi ilk etapta bir mühendis kişiliğine
sahip olmak ya da mühendis bilgisine sahip olmak biçiminde iki
ayrı düzlemde gerçekleştiriliyor. Ama daha sonra yapılan
çalışmalar bu iki alanı birleştiriyor. Çeşitli
ölçüm teknikleri ile kişilik ve donanım/bilgiyi
birleştiren bir biçime dönüştürülüyor.

Tablodan gözlemleneceği gibi mühendislik sadece
bilme ve yapmaya ilişkin değil var olmaya ilişkin kriterler dolayında
tanımlanıyor. Yetkin mühendis bilme, yapma ve varolma özellikleri
ile birlikte: diğerleriyle rekabet etme yeteneği olan, disipline
edilebilmeli, organize edilebilmeli, çok rahatça
konuşabilmeli, nesnel olmalı, başkalarıyla sözleşme yapabilme
yetkinliğini gösterebilmeli, kişiler arasındaki bağlantı kurma
şeyi olmalı, ilkeli olmalı, esnek olmalı, işyerindeki başka işleri
daha çok şey yaklaşmalı, başka işleri de yapabilme yeteneği
olmalı, yaratıcı olmalı, değişimlerden hoşlanmalı. Esnek, ama uyumlu
bir esneklik olmalı gibi özellikler sıralanıyor. Bu tarz bir kişilik
için belki antropolog Gellner'in son dönem insanı
için kullandığı modüler insan ifadesini kullanmak anlamlı
olacak. Yani iş sürecinde sadece bir işlev değil gerekli koşullarda
farklı işlevleri üstlenen ve farklı işlevleri üstlenebilecek
kişilik ve donanıma sahip olunması gerekiyor. Bu özellikleri iş
sürecinde meslek-içi eğitimde vermek maliyet ve zaman kaybı
olacağı için kişinin kendisini bu modüler biçime
sokması gerekiyor. Yani eğitim uzun erimli bilgi ve sertifika ile pragmatik
işe yönelik bilgilerle donatmalı. Fakat diğer yandan üretim ve
dolaşım sürecindeki alt yapı muazzam bir hızla
dönüştüğü için bireylerin bu donanıma bir defa
sahip olması yetmiyor, donanlarını sürekli yenilemeleri
gerekiyor.

Tablo 1

Şimdi günümüzde insan modeli olarak bize
dayatılan bizden istenen bir modüler insan olma halinin belki de en
önemli bir diğer özelliği yerine konulabilirlik. Daha önce
işçilerde, mavi yakalılarda gerçekleşen bu
süreç, şimdi yetkin mühendislik gibi süreçlerle
profesyonel mesleklerde gündeme geliyor. Yerine koyulabilirlik
için standardizasyonun sağlanması gerekiyor. Standardizasyonu niye
istiyor? Çünkü Ahmet'in yerine Ayşe'yi,
Mehmet'in yerine Leyla'yı koyabilsin. Yani artık profesyonel
mesleklerin işveren için bağlayıcı olma özelliği yani
"o olmadığında yapamayacak" özelliği ortadan
kaldırılmak isteniyor. Kısaca standartlaştırılıyor.

Modüler olmanın ikinci özelliği ise çok
fonksiyonluluk. Son dönem iş başvurularınıza bakın. İş
başvurularında eskiden bir kriter aranıyorsa, şimdi onlarca özellik
alt alta sıralanıyor. Bilgisayar programı bilmek, dil bilmek, vs…
Burada iki şey isteniyor. Birincisi, işyerinde sizden her an
vazgeçilebilecek. İkincisi ise siz işyerinde iken birden çok
fonksiyonu yerine getirebilir bir donanıma sahip olacaksınız. Ancak hem
işlevsel fonksiyonel çoğulluk, hem de sizin yerinize başkasının
konulabilirliği dediğimde karşımıza bir tane problem çıkıyor. O
da şu, diploma mı sertifika mı sorunu. Aslında sistem her ikisini de
istiyor, sistem istiyor ifadesini açacak olursak üretim ve hizmet
alanındaki sermayeler işe girdiği anda işe adapte olup üretime
başlayacak, ve gerekli değişikliklere göre kendini yenileyecek
mühendis istiyor, birileri de bu isteğin bizzat kendisini pazarlamak
istiyor. Sonuçta mühendislik öğrencileri kendilerini
modüler insan/mühendis olarak imal etmek zorunda
kalacaklar/kalıyorlar.

(Bu metin Yıldız Üniversitesi'nde
gerçekleşen Meslekler Nereye Gidiyor toplantısına
sunulmuştur.)

Fuat Ercan

Kaynak: fuatercan.wordpress.com,
sendika.org

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder