14 Mart 2010 Pazar

Hekimlerin 2010 14 Mart Bildirgesi

Hekimlerin 2010 14 Mart
Bildirgesi

Bu ülkede onuruyla hizmet vermeye çalışan
110.000 hekim adına Türk Tabipleri Birliği olarak bizler; 14 Mart
1827'den 183 yıl sonra, 2010 yılının 14 Mart'ında
sadece talep etmekte kalmıyor, haklı taleplerimizde ısrar ediyoruz. Ve
"Padişah fermanıyla" verilmeyeceğini bildiğimiz bu
taleplerimizi, mesleğimizden aldığımız güç, ekip
arkadaşlarımızla olan dayanışmamız ve hizmet sunduğumuz halkın
sağlık hakkı mücadelesiyle birlikte kazanılacağına dair
inancımızı koruyoruz.

HEKİMLERİN 2010 14 MART BİLDİRGESİ

 
 
Biz hekimler;
Ekip arkadaşlarımız sağlık çalışanları ile birlikte yılın
her günü, geceyi gündüze katarak ürettiğimiz
hizmetin, katkı katılım payı alınmadan, kısıtlamalara tabi tutulmadan
tüm yurttaşlarımıza ulaşmasını istiyoruz.

Ahlaki ve sosyal değerler esas alındığında verdiğimiz sağlık
hizmetinin, verildiği mekan, sahibinin kim olduğu, adının ne konduğuna
bakılmaksızın; "kamusal", yani toplum odaklı olması
gerektiğini, kar ve performans esasına dayalı bir sağlık piyasasında
hekimlik yapmak istemediğimizi duyuruyoruz.

Aldığımız eğitimin, harcadığımız emeğin ve hepsinden
önemlisi toplumumuzun sağlığına yaptığımız katkıların
karşılığında emeğimizin hakkını istiyoruz. Ücretlerimizin
performansa dayalı, prim esaslı ve sonucunda ciddi sağlık
mağduriyetleri doğurabilecek yarıştırmacı, güvencesiz modellere
endekslenmesini kabullenemiyoruz. Kamuda ve özelde hekimlere ve hizmeti
birlikte ürettiğimiz ekip arkadaşlarımıza insanca yaşanabilecek,
emekliliğe yansıyan hakkaniyetli gelir istiyoruz.
Hekim reçetesinden, keyfi fiyatlandırmaya kadar sağlık hizmetinin
her aşamasında yaratılmaya çalışılan "Sosyal
Güvenlik Kurumu protokollerine dayalı hekimliği"
reddediyoruz.
Ucuz hekim işgücü yaratabilmek için sürekli tıp
fakültesi ve eğitim hastanesi açmaya son verilmesini,
ihtiyacımız olmayan sayıda hekim yetiştirmek yerine nitelikli eğitim ve
nitelikli hekimlik için önlem alınmasını istiyoruz.
Birinci basamakta çalışan ve koruyucu hekimliği en yetkin olarak
ekibiyle birlikte yapacak hekimlerin her anlamda değerinin bilinmesini,
ekibiyle bütünlüklü hizmet verecek ortamın tesisini ve
desteklenmesini talep ediyoruz.

Hekimler üzerinden ucuz politik şov ve yargısız infaz
girişimlerine son verilmesini, sağlık çalışanlarına
yönelik şiddet konusunda başta Başbakan ve Sağlık Bakanı olmak
üzere tüm yetkililerin hekimleri hedef yapan ve şiddete
yönlendiren sorumsuz üslup ve açıklamalarından
vazgeçmelerini istiyoruz.

Hekimlerin de bir aile yaşamı olabileceği dikkate alınarak mecburi
hizmet, eş tayini yapılmaması gibi mağduriyetlerin bir istihdam
politikası olarak sürdürülmesinden vazgeçilmesini,
diplomalarımızın kazanılmış bir hak olarak bize ait olduğunun
bilinmesini ve mesleki uygulamamızda diploma üzerindeki ipoteklerin
kaldırılması gerektiğini söylüyoruz.

İş kazalarının ulaştığı utanç verici durumun artık fark
edilmesini, iş değil işçi sağlığı ve işçi
güvenliğini önceleyen bir anlayışla işyeri hekimliğine
gereken önemin verilmesini ve niteliksiz eğitimi körükleyen
piyasalaştırma ve taşeronlaştırmadan vazgeçilmesini
istiyoruz.

Adli raporlar başta olmak üzere her türlü hekim rapor
sürecinde hekimlerin özerkliğini sağlayacak, yüklenilen
sorumlulukla orantılı güvence ve yetkilerin arttırılmasını
istiyoruz.

Sağlık hizmetlerini ticarileştiren ve güvencesiz
çalışmayı olağanlaştıran; aile hekimliği sistemi, tam gün
yasası ve kamu hastane birlikleri yasa tasarısının durdurulmasını,
geri çekilmesini istiyoruz.

Yukarıdaki taleplerimizin gerçekleşebilmesiyle doğrudan
ilişkili olan insan haklarına, çalışanlara, hukuka saygılı;
bağımsız, özgür, eşitlikçi, adil, barış
içerisinde laik, demokratik bir Cumhuriyet'te, mutlu ve huzurlu
bir Türkiye'de yaşamak istediğimizin bilinmesini istiyoruz.
/>

Ve bu taleplerimizi her zaman her yerde dile getireceğimizi ve
elde edene kadar mücadele edeceğimizi
ilan ediyoruz:

Çünkü yaşadığımız ülkede "Sağlık
güvencesi olmayan hiçbir vatandaş kalmayacak…Prim
ödeyemeyenin primini devlet ödeyecek..Tüm sağlık hizmetleri
kapsamda olacak…Herkes hiçbir ek külfet olmadan istediği
hastanede, istediği zaman, istediği doktora tedavi olacak, Sigortalılara
mevcut olanların dışında ek bir yük getirilmeyecek…Hekimler
ve sağlık çalışanlarına çok yüksek maaşlar
verilecek…"
gibi yaldızlı lafların üzerinden daha
birkaç yıl geçmedi....

Ve daha bu birkaç yıl geçmeden, önce katkı katılım
payları, ardından ilaç kısıtlamaları, özel hastane fark
ücretleri, peşi sıra kapsam içi sunulan hizmetlerde
sınırlamalar geldi. Maaşlardan yapılan kesintiler kabardı, emekliler
başta olmak üzere tüm çalışanları zorlayan sağlık
katkı giderleri olağanlaştı. Tüm gelir ve birikimlerinin asgari
ücretin 1/3'ünden az olduğunu ispatlamadan asgari sağlık
hizmetine dahi ulaşamayan milyonlarca işsiz ve ailesine yeni milyonlar
katıldı.

Hekimlere ise düşük aylıkların devamı, yoksulluk
sınırında emekli maaşları, her geçen gün azalan ve daha da
azalması beklenen döner sermaye ödemeleri, özelde
ödenmeyen rakamlar düştü. Hızlandırılmış, niteliği
önemsenmeyen tıp ve uzmanlık eğitimleri ile hekim enflasyonu
yaratmaya kendini odaklamış sağlık idarecilerine tahammül etmeleri
istendi.

Bundan 183 yıl önce 14 Mart 1827'de II. Mahmut Topkapı
Sarayı'nda Mektebi-Tıbbiyeye Şahaneyi: "..burada
bakayı sıhhat-i beşeriyeye hizmeti azizesine muvazebet olunacağından bu
mektebi, sair mekteplere tercih ve takdim eyledim, talep sizden, vermek
bendendir
" diyerek açmış.

Bu ülkede onuruyla hizmet vermeye çalışan 110.000 hekim
adına Türk Tabipleri Birliği olarak bizler; 14 Mart 1827'den
183 yıl sonra, 2010 yılının 14 Mart'ında sadece talep
etmekte kalmıyor, haklı taleplerimizde ısrar ediyoruz. Ve "Padişah
fermanıyla" verilmeyeceğini bildiğimiz bu taleplerimizi,
mesleğimizden aldığımız güç, ekip arkadaşlarımızla olan
dayanışmamız ve hizmet sunduğumuz halkın sağlık hakkı
mücadelesiyle birlikte kazanılacağına dair inancımızı
koruyoruz.

 
Türk Tabipleri Birliği
Merkez Konseyi
14 Mart 2010

Kaynak: href="http://www.ttb.org.tr/index.php/haberler/179-ttb/1911-14mart">www.ttb.org.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder