Harvard Profesörünün Şok
Eden Önerisi: Gazze'de Daha Az Bebek Sahibi Olmaları için Filistinlileri
Aç Bırakın
Harvard Profesörü Martin
Kramer href="http://www.richardsilverstein.com/tikun_olam/2010/02/22/martin-kramer-spouts-anti-muslim-racism-at-prestigious-herzliya-conference/">gerçek
rengini Herzliya konferansında belli etti, Müslüman
dünyasındaki politik şiddeti nüfus artışına bağladı, bu
artışın engellenmesi gerektiğini söyledi ve İsrail'in Gazzeli
sivillere yönelik uyguladığı yasadışı ve vicdansız ambargoyu
övdü.
href="http://www.huffingtonpost.com/mj-rosenberg/harvard-prof-urges-popula_b_472191.html">[Yorumcu]
M. J. Rosenberg, Kramer'in önerisinin soykırım çağrısına eş
olduğunu savundu. "Öneri kesinlikle ırk ıslahına
("eugenics") bir çağrı" dedi.
Asıl şok edici olan, Orta Doğu'yu anlamaya
çalışan sosyal bilimcilere yıllardır saldırarak bir kariyer yapan
ve kendi sağ görüşlü İsrail-milliyetçisi politik
çizgisinden farklı düşünenleri lanetleyip duran
Kramer'in, Gazze'li çocukların kolektif olarak cezalandırılması
gibi savaş suçu kapsamına giren aşağılık
düşüncelerini kustuğu bir dönemde, kendisine Harvard'da
'üniversite öğretmeni' ("fellow") unvanıyla bir ofis
verilebilmesidir.
height="341" align="left"
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/filistinlicocuklar.jpg" />
Unutulmamalıdır ki Kramer herhangi biri değildir. O
Giuliani başkanlık kampanyasının danışmanlığını yapmıştır.
Yakın Doğu Politikası için Washington
Enstitüsü'nün -bu enstitü Amerika İsrail Kamu
İşleri Komitesi'nde etkisi olan bir düşünce kuruluşudur-
ortağı durumundadır. Daniel Pipe'ın "Orta Doğu Forumu" ile,
İsrail iktidar partisi Likud'un politik çizgisine uymayan
Amerikalı akademisyenleri taciz etmeye adanmış yeni-McCarthyci
organizasyonla ilişkisi vardır.
Kramer'in düşünceleri yanlıştır,
saldırgandır ve satır aralarına bakılırsa ırkçıdır. Bu
düşüncelerinin kaynağı milliyetçi ideolojisidir; bu
ideoloji nedeniyle, İsrail'in Filistinlilere 1948'de etnik temizlik
uyguladığını düşünmez, çoğu Filistinlinin İsrail
yurttaşlık hakları politikaları (Warren Burger'in "haklara sahip
olma hakkı" adını verdiği) nedeniyle gereksinimlerinden yoksun
bırakıldığını ve Filistinlilerin şu anda İsrail işgali nedeniyle en
temel hak ve özgürlüklerden yoksun olduğunu farketmez.
Çünkü bunları kabul etmesi, Filistinlilerin
mücadelesinin bir ulusal özgürlük hareketi olduğunu da
kabul etmesini gerektirecek ve Filistinlerin soluk alma çabalarını
meşrulaştıracaktır. Sağ kanat Zionism'in tüm amacı
Filistinlileri tarihten silmektir. Ve şimdi Kramer de Filistinli
çocukların geleceğini silmek istiyor!
Kramer'in çizdiği resmi daha önce nerede
gördük biz? Bu sadece Malthusçuluk'un - "bazı
insanlar"ın nüfus artışının toplum için tehlikeli
sayıldığı görüşü - çöplükten
çıkarılmış yeni bir biçimidir. Barbara Brown'ın Güney
Afrika ırkçılığıyla ilgili aktardıklarından alıntı
yaparsak:
'[Siyah nüfusun artışıyla ilgili]
düşüncelerini açıklayan [Beyaz] Güney Afrikalılar,
nüfus artışı ile politik istikrarsızlık arasında yakın bir
ilişki olduğunu düşünmektedirler. Bu yaklaşımın iki
çeşidir vardır. Bunlardan ilki artan siyah nüfus, dolayısıyla
işsiz nüfusun yoksulluğunun artması ve bunun siyah bir isyana yol
açabileceği düşüncesidir.
Güney Afrika'da 'nüfus dinamikleri' üzerine
yapılan büyük özel sektör konferanslarından birinin
açılışında 1820 Vakfı'nın başkanı şunu savunmuştur: 'Hızlı
nüfus artışı; istihdamın düzenli bir şekilde
kötüleşmesi, muazzam şehir büyümesi.... yoksul ve
mağdurların sayısında artış olarak yorumlanabilir. Bütün
bunlar haklı olarak sosyal istikrara ve düzenli değişime tehdit
olarak görülmelidir.'
İkinci, ama daha
küçük bir grup siyah tehlikenin beyaz siyah oranını
değiştirdiğine inanırlar. Bu grup 'BEYAZLARIN ÜLKEDE AZALAN BİR
AZINLIK' olduğunu düşünür ve bu durumun 'beyazların politik
hakimiyetinin düşüşüne' neden olacağını
savunurlar.
Bazıları açıkça
ırkçı bir temelde doğum kontrolünü savunurlar, ama lider
pozisyonlarındaki pek az kişi bunu yapar, en azından açık olarak.
Meclis'te yapılan görüşmelerde siyahların Güney
Afrika toplumuna bir katkı yapamadığı, bu nedenle sayılarını
sınırlandırmaları gerektiği de söylenmiştir. 'Nüfus
Patlaması' konulu bir konferansın düzenleyicisi, Verwoerd Hastanesi
vekil yöneticisi olan tıp doktoru, siyahların biyolojik olarak
öngörüden yoksun olmaları nedeniyle beyazların siyahlar
için bir aile planlama programı düzenlemesi gerektiğini ileri
sürmüştür.' [Brown, 1987]
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/apartheid.png" />
Bu tarz savların başka ünlü örnekleri de
vardır, bunların arasında href="http://www.ceousa.org/content/view/610/68/">ırk ıslah teorisyeni
Madison Grant'ın, 20. yüzyıl başlarında, daha düşük
milletler olan Polonyalılar, İtalyanlar ve Yahudiler gibi Doğulu ve
Güneyli Avrupalıların sayılarnın artmasına karşı beyaz
Amerikalıları uyardığı örnek bahsetmeye değerdir.
Orta Doğu araştırmalarına hakim görüşe karşı
çıkan ünlü anti-entellektüel Kramer, her zamanki gibi,
sosyal bilimler açısından hatalıdır.
Nüfus artışı kendi başına bir şey ifade etmez ve
kesinlikle terörizm yaratmaz. 1800 ve 1900 yılları arasında
Büyük Britanya'nın nüfusu üçe katlanmış, aynı
dönemde Fransa ise demografik bir değişime uğramayarak çok az
büyümüştür. Ancak bu dönemde Britanya'da bir devrim
ya da büyük ve ani sosyal değişiklikler olmadığı halde, Fransa
tam aksine savaştan savaşa sürüklenmiş, imparatorluktan
monarşiye, monarşiden imparatorluğa ve imparatorluktan cumhuriyete
dönüşmüş ve Paris Komünü de dahil, radikal sosyal
hareketlerin bolluğunu yaşamıştır.
Yüksek nüfus artışı gelişme için bir
sorun olabilir ve kaynaklar üzerinde içsel çatışmalara
yol açabilir, ama sadece tek bir etkendir. Eğer ekonomik
büyüme nüfus artışını geçerse (örneğin
ekonomi yılda %7 büyürken nüfus %3 büyürse), kişi
başına ekonomik büyüme artacaktır ve çoğu ülke
için bu iyi olacaktır. Veya bir yer eğer az nüfusa sahip ve
kaynaklar bakımından zenginse, nüfus artışı sosyal rahatsızlık
yaratmayacaktır. Dünyadaki çoğu ülkenin nüfusu
geçen yüzyılda inanılmaz derecede artmıştır, ancak
ülkelerdeki sosyal şiddetin biçimi ve dereceleri oldukça
farklıdır.
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/filistinlicocuklar2.jpg" />
Her ne kadar bazı durumlarda, hızlı nüfus
artışı iç sosyal dengesizliğe katkı sağlasa da, politik bir
taktik olarak uluslararası terörizmle hiçbir ilgisi yoktur.
Terör, ABD Federal Yasası'nda devlet dışı aktörler
tarafından sivillere yönelik gerçekleştirilen politik
amaçlı şiddet kullanımı olarak tanımlanmıştır, kendi başına
bir politika biçimidir. 1946 yılında Kudüs'teki King David
Oteli'ni patlatarak 91 kişiyi öldüren ve 46 kişiyi
yaralayan Ziyonist teröristler Yahudi Irgun üyelerinin çok
fazla kardeşleri olduğundan dolayı eyleme geçmediler
(1940'larda böyle bir savı kimin ortaya atmış olabileceğini
düşünürseniz, Kramer'in kime benzediği iyice ortaya
çıkar). Irgun, oteli İngiltere manda yönetiminin orada
ofislerinin olmasından dolayı patlatılmıştır; ve Ziyonist eylemciler
düzinelerce sivili öldürmeyi önemsemedikleri için
elbette.,
Politik amaçlarla sivillere karşı şiddet
uygulayan gruplara yönelik araştırmalar, href="http://www.krueger.princeton.edu/terrorism2.pdf">bu grupların
normalden iyi eğitime ve gelire sahip, genellikle kalabalık olmayan
ailelerden gelen kişiler olduğunu gösteriyor.
Politik şiddet mağduriyetlerle, ülkeyle,
kaynaklarla, politikalarla ilgilidir. Filistinliler, etnik temizliğe
uğrayana, varlıkları Yahudi koloniciler tarafından kendi ülkelerinde
çalınana ve bu çalınanların karşılıkları ödenmeyene
kadar diğer Orta Doğu ülkelerinden daha şiddet yanlısı
değillerdi.
Robert Pape'nin araştırması intihar
bombacılarının yaygın olduğu yerlerin İsrail, Irak ve Afganistan/Kuzey
Pakistan gibi işgal altındaki yerler olduğunu göstermektedir.
Nüfus artışının dünyada en yoğun olduğu yerler arasındaki
Mali veya Benin gibi yerler bu listede yoktur.
src="http://www.ivmedergisi.com/files/resim/filistincocuklar3.jpg" />
Kramer'in savı kesinlikle ırkçıdır
çünkü nüfus artışı aritmetiğini büyük
ailelerin yaygın olduğunu bildiği araplara uygulamakta, diğerlerini
düşünmemektedir. Belize ve Kamerun, Libya'dan daha yüksek
nüfus artışına sahiptir. Acaba Kramer bu iki ülkeden korkmakta
mıdır? Neden sadece Arap çocuklarını tehlike olarak işaret
etmektedir?
Eğer nüfus artışı bağımsız bir değişken
olarak terörizme kayışı açıklayan bir şey olsaydı,
nüfusu href="http://news.bbc.co.uk/2/hi/middle_east/6970195.stm">hızla artan
İsrail'deki ultra-ortodoks veya Haredi Yahudi toplumu çok endişe
verici olurdu. Ama onlar İsrail ordusuna hizmet etmeyi reddetmekteler,
bu yüzden İsrail toplumunun en az şiddet yanlısı kısmını
oluşturmaktalar (yine de arada sırada Filistinlilere yönelik Haredi
saldırıları olmaktadır).
Kramer, 21. yüzyılın Madison Grant'ı olarak, bu
savlarının tehlikeli bir araç olduğunu ve bu tezleri kendisinden
daha nahoş insanların Araplardan başka gruplara da yöneltebileceğini
görecektir.
Juan Cole, 26 Şubat 2010, JuanCole.com
İvme Çeviri Grubu
Kaynak: href="http://www.alternet.org/story/145831/">http://www.alternet.org/story/145831/
Juan Cole Michigan Üniversitesinde tarih
profesörü olup, Informed
Comment isminde gözde bir blogu vardır.
© 2010 JuanCole.com Tüm hakları saklıdır.
İngilizce aslı için: href="http://www.alternet.org/story/145831/">http://www.alternet.org/story/145831/
Kaynakça:
[Brown, 1987] Barbara B. Brown, "Facing the 'Black
Peril': The Politics of Population Control in South Africa," Journal
of Southern African Studies, Vol. 13, No. 2(Jan., 1987), pp. 256-273,
this quote pp. 263-64.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder