22 Mart 2010 Pazartesi

Su gününde HES raporu

Su gününde HES
raporu

YUSUF YAVUZ / AÇIK GAZETE - 22 Mart Dünya Su
Günü nedeniyle "Türkiye HES Raporu" başlıklı
bir rapor hazırlayan TTKD (Türkiye Tabiatını Koruma Derneği) Antalya
Şubesi, son günlerde Türkiye'nin gündeminden
düşmeyen HES'lerle ilgili çarpıcı ayrıntılara yer
verdi.

21-03-2010, Pazar

Raporda HES gerçeğinin toplumdan saklandığı vurgulanırken enerji
gerekçesiyle Türkiye'nin derelerinin satıldığı öne
sürüldü.

TTKD Antalya Şube Başkanı Hediye Gündüz'ün
açıkladığı raporda, Türkiye'nin kırsal
bölgelerinde yaşayan halkın yaşamını etkileyen geniş kapsamlı iki
kanunun öne çıktığının vurgulandı. Raporda, su
kaynaklarının kullanım hakkının özel sektöre devredilmesini
öngören Su Kullanım Anlaşmalarıyla, Maden Yasası'nın
yarattığı tahribata dikkat çekildi. Bu iki yasanın ülkenin
doğal kaynaklarını paylaşmaya dönük olduğunun vurgulandığı
raporda, "Dünyada kalkınma sağlayan ülkeler
başlangıçta kendi kalkınmaları için başka ülkelerin
kaynaklarını kullanmış ve gelişme sürecinde kendi ülkelerinde
yıkım yapmamışlardır. Özellikle yıkımdan en çok etkilenen
kıta Afrika olmuştur. Şu anda bile Afrika'da çok ciddi maden
çıkarma faaliyetleri vardır. Günümüzde ise kalkınma
için sömürgesi olmayan bizim gibi ülkelerin kendi
öz kaynaklarını kullanarak kalkınma sağlaması gerekmektedir"
ifadelerine yer verildi.

DERELERİMİZ ENERJİ BAHANESİYLE SATILIYOR!

Türkiye'deki HES'lerin enerji üretmek amacıyla
yapılmadığının belirtildiği raporda, "HES yapıp işletecek olan
şirketlerin, baraj göllerindeki suyun kullanım hakkını da
tümüyle ele geçirecek olması büyük önem
taşımaktadır. Gelecekte enerji üretmekten çok, küresel
ısınmayla birlikte daha da değerlenecek olan suyun pazarlanma konusu, bu
yapımcı şirketlerin iştahını kabartmaktadır. Günümüzde
ve gelecekte doğru kullanılmazsa 'petrol kavgalarının' yerini
'su kavgalarının' alacağı artık herkesçe tahmin
edilmektedir. Bu da, enerjinin bahane edilerek derelerimizin birer birer
satılmasını gündeme getirmektedir. Özel sektörle 'su
kullanım anlaşmalarının' yapılması, suyumuza el koyma hesapları
olarak ortaya çıkmaktadır. Yapacakları HES'lerle doğamızı
yok edecekler ve birçok insanın yaşamını
sürdürdüğü bu vadilerden de göç etmelerine
neden olacaklardır. Yaşam için vazgeçilmez olan su, ulus
ötesi şirketler ve onların yerli ortaklarına verilecektir. Bunun
yanında bu işleri de Devlet Su İşleri'ne yaptırılarak ülkemizdeki
suların pazarlanmasında devlet kurumu olan DSİ aracı kurum durumuna
getirilecektir" denildi.

HES'LER SUSUZLUĞA NEDEN OLACAK

Suyun paylaştırılması sonucu insansızlaştırılan alanlarda
madencilik görüntüsüyle ülkenin doğal değerlerinin
paylaşılarak yağmalandığının belirtildiği raporda, Artvin'deki
gelişmeler buna örnek olarak gösterilerek şöyle denildi:
"Santrallerin yapılmasıyla birlikte yörede yaşanan susuzlukla
birlikte halk kısa bir süre içerisinde yüzyıllardır
yaşadığı bölgesinden göçmeye başlamış ve yöre de
hızla madencilik çalışmaları başlamıştır. (En çok
korkulan durum Artvin'de oluşmaya başlamıştır)
Önümüzdeki dönemde bu manzara tüm ülkemizde
önümüze çıkmaya başlayacaktır."

ÇED KAPSAM DIŞI BIRAKILARAK YAĞMAYA ZEMİN HAZIRLANDI!

Tahkim Yasası'yla birlikte Türkiye'de yapılacak
faaliyetlere uluslararası bir hüviyet kazandırıldığının altı
çizilen raporda, "özellikle madencilik ve doğaya uymayan
faaliyetleri bu kapsama almak yağmalama faaliyetine büyük
kolaylık getirecektir. Tahkim yasası bu nedenle
çıkarılmıştır" vurgusu yapıldı. ÇED
Yönetmeliği'nin sınırlarının daraltıldığına da dikkat
çekilen raporda, ÇED'in doğa ve yaşam dengesinin
korunarak kalkınmada en önemli dayanak olduğunun altı
çizilerek, özellikle madencilik ve enerji faaliyetlerinde
ÇED'in neredeyse kullanılmaz hale getirildiği ve yağmaya
zemin hazırlandığı ifade edildi.

HES GERÇEĞİ TOPLUMDAN SAKLANIYOR!

Türkiye'nin neredeyse her bölgesinde köy, kasaba,
şehir ve beldelerde büyük eylemlere ve çalışmalara neden
olan iki yasadan biri olan HES yasası nedeniyle yakın gelecekte çok
büyük çevre felaketlerine gebe olunduğunun altı
çizilen raporda, Türkiye'de 1600 civarında HES projesinin
varlığının söz konusu olduğu vurgulanarak dünyanın alternatif
enerji kaynaklarına yöneldiği bir dönemde,
Türkiye'deki yatırımcıların HES lisansı bekledikleri
vurgulandı. Türkiye'nin su fakiri bir coğrafyada yer
aldığının hatırlatıldığı raporda, biyolojik çeşitlilik
konusunda dünyadaki en önemli ülkelerden biri olması
nedeniyle suyun ticarileştirilmesinin toplumun aleyhine olduğunun altı
çizilirken bölgelere göre Türkiye'nin HES
gerçeği de gözler önüne serildi.

NEREDE KAÇ HES PROJESİ VAR?

Türkiye'nin en çok yağış alan bölgesi olan
Karadeniz'deki HES projesi sayısının 341 olarak
açıklandığı raporda, Akdeniz bölgesi 225, Doğu Anadolu 30,
Güney Doğu Anadolu 20 olmak üzere ülke genelinde toplam
1600'den fazla proje olduğu belirtildi. HES yapılacak su kaynakları
arasında, Finike'deki Alakır Çayı, Isparta'dan doğup
Antalya'dan denize dökülen Köprüçay, Kaş
Kıbrıs Deresi, Kaş Gömbe Çayı, Finike Akçay Deresi,
Isparta Aksu Çayı, Köyceğiz Yuvarlakçay, Rize Fırtına
Deresi, Tunceli Munzur Çayı gibi yüzlerce dere ve ırmak yer
alırken bir çok vadinin yaban hayatı sahası ve doğal park
statüsünde bulunuyor.

İŞTE RAPORDAN ÇARPICI SATIR BAŞLARI:

Türkiye'nin HES'ler için uygun bir coğrafya
olmadığının altı çizilen raporda, suyun ticarileşmesinin
önünü açan bu girişimlerin Türk halkının
aleyhine olduğu vurgulanırken, ayrıca şu görüşlere yer
verildi:

-DSİ'nin yapmış olduğu planlamalarda bir dere üzerinde
yapılan HES miktarları Suyun kullanım hakkı devredildikten sonra
birdenbire artmaktadır.

-Suyun kullanım hakkını devralan şirket suyu sonuna kadar kullanmayı
istemekte ve suyu son damlasına kadar HES için planlamaktadır.
Tahsisler bilinçli olarak güçlü şirketlere
yapılmaktadır.

-İkizdere örneğinde olduğu gibi dere boyunda can suyu dahi
bırakılmadan HES'ler kurulmak istenmektedir. (İkizdere'nin
dere uzunluğu 74 kilometredir ve bu alan üzerinde toplam 21 adet HES
kurulması hedeflenmiştir) Hedefi koyan Çevre Bakanlığı ya da
devlet değil, kar amacıyla suyun kullanım hakkı devralmış olan
şirket-şirketlerdir. Şirketlerin kuruluş amaçları kar olduğu
için ortak toplumsal menfaatler ya da üstün kamu yararı
gözetilmesi beklenemez.

-HES tahsisleri topluma "yatırımı kolaylaştırıyoruz"
adı altında manipüle edilmektedir.

İşlevsiz hale getirilen ÇED, bütün doğa koruma
yasalarının görmezden gelinmesi ile başlayan süreçle
yapılan hızlı tahsislerin ardından halk, ardındaki büyük
yıkımı ve büyük planı ancak yaşadıkça
kavrayabilmektedir. Bu durum Karadeniz'de yapılacak HES'lerde
açıkça görülebilir. Başlangıçta karşı
çıkmayan halk, olayları yaşadıkça tavrını değiştirmekte
ve doğa yanında yer almaktadır.

-Hes'lerin yapıldığı tüm tahsisler, genellikle el
değmemiş vadiler ve eşsiz doğal alanlardır. Türkiye'de el
değmemiş doğal alanlar eşsiz bitki, ağaç ve orman varlığını
barındırmaktadır. Bu açıdan bakıldığında Türkiye'ye
HES'lerin vereceği orman ve dolayısıyla ağaç tahribatı
tahminlerin ve hesapların çok ötesinde olacaktır.

-Örneğin Alakır Çayının her yanı ormanlarla kaplıdır.
Karadeniz yine öyledir. Karadeniz'de tünelleri
geçirecekleri güzergahlara ulaşabilmek için yeni 4-6
metre genişliğinde, 15 metre yüzey alanda yol çalışması
yapılması gerekmektedir. Yolların uzunluğu kilometrelerce ise hektarlarca
alanda çalışma demektir. Bu da hektarlarca alanda ağaç
kesimini getirecektir. Bu nedenlerle tam anlamıyla ağaç katliamları
yaşanacaktır.

YABANCI BANKALAR HES KREDİSİ VERİYOR!

-Ülkemizde yapılacak HES'lerde kullanılacak krediler
bankalardan alınacak kredilerdir. Birçok bankanın ortakları
yabancı bankalardır. Ve ülkemizde tahkim işleyen bir
süreçtir. Bu durumda bankalarla yapılan anlaşmalar
büyük önem taşımaktadır. Yerli kaynaklarla yerli enerji
üreteceğiz başlığı altında kaynakların yerli olmaması yanında
suyun en kolay ve en gizli şekilde yabancı kaynaklara geçmesinin
önü açılmış olacak ve yine dışa bağımlılığımız
değişmeyecektir.

-Hidrolik Santraller için, Sanayi İşadamları Derneğinin
(HESİAD) Çevre ve Orman Bakanlığı'na rapor sunarak; Sivil
toplum örgütlerini yöre insanını kışkırtmakla ve Tabiat
ve Kültür Varlıklarını Koruma Kurulları'nı etkilemekte
diyerek suçlamaktadır.(Radikal Gazetesi)

-Toplumun ortak değerlerin savunan kişi ve grupların bu şekilde
suçlanması ve Bakanın kendi çalışma alanında kendi
bakanlığına destek olanlara sahip çıkmaması bir handikaptır ve
bilinçli olarak yapılmaktadır. Toplumda, değerlerini koruyanlara
saldırarak yılgınlık yaratmak hedeflenmektedirler.

Kaynak: acikgazete.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder