Direnenler Her Zaman
Kazanamaz, Ama Kazananlar Hep Sadece Direnenlerdir.
Neydi bizleri
birbirine bu kadar yakın kılan? Eski bir tanıdık ya da uzun zamandır
görmeye hasret kaldığımız bir dost gibi, bir baba, bir ağabey, bir
abla, bir kardeş gibi sarıp sarmalayan duygu neydi?
Ankara yeni misafirleriyle tanışıyordu tarihler 15
Aralık'ı gösterdiğinde. Aslında memleket misafirperverdi de
bırakmadılar ki kavuşsun nasırlı eller ellere, değsin emekçi
gözler birbirine. Haklarını aramaya gelmişlerdi; kölelik
yasasına, özelleştirmeye karşı sel olup akmışlardı iktidarın
kapısına. Ekmek kavgası peşine düşüp, hesap soracaklardı
sandıkta kendilerini kandıranlara. Sardılar yüreklerini
bohçalarına, aldılar ellerine açlıklarını,
yoksulluklarını Ankara'nın yolunu tuttular.
Aralık'ı gösterdiğinde. Aslında memleket misafirperverdi de
bırakmadılar ki kavuşsun nasırlı eller ellere, değsin emekçi
gözler birbirine. Haklarını aramaya gelmişlerdi; kölelik
yasasına, özelleştirmeye karşı sel olup akmışlardı iktidarın
kapısına. Ekmek kavgası peşine düşüp, hesap soracaklardı
sandıkta kendilerini kandıranlara. Sardılar yüreklerini
bohçalarına, aldılar ellerine açlıklarını,
yoksulluklarını Ankara'nın yolunu tuttular.
İktidarın oyunlarıyla daha gelir gelmez tanışmak
zorunda kaldılar, belki de ilk defa bu kadar yakınlaşmışlardı
oylarını çalanlara ve belki de ilk defa bu kadar yakından tanımak
kısmet olmuştu seçim otobüslerinden, televizyonlardan
gördükleri kravatlı, takım elbiseli vekillerini. Ama bir o kadar
da kolay olmayacaktı elbette ayakların başa bu kadar yaklaşması ve
olmadı da. Soğuk dediler, üşümeyin dediler, toplayıp
götürdüler kapalı spor salonuna ve oradan da Abdi
İpekçi Parkı'na...
zorunda kaldılar, belki de ilk defa bu kadar yakınlaşmışlardı
oylarını çalanlara ve belki de ilk defa bu kadar yakından tanımak
kısmet olmuştu seçim otobüslerinden, televizyonlardan
gördükleri kravatlı, takım elbiseli vekillerini. Ama bir o kadar
da kolay olmayacaktı elbette ayakların başa bu kadar yaklaşması ve
olmadı da. Soğuk dediler, üşümeyin dediler, toplayıp
götürdüler kapalı spor salonuna ve oradan da Abdi
İpekçi Parkı'na...
Abdi İpekçi Parkı nice direnişleri, nice
destanları yaratanların ocağıydı senelerce. Yeni başlıyordu kavga
aslında, maskelerin altındaki yüzler yeni yeni ortaya
çıkıyordu. '4/C'ye hayır' dediler atıldı gaz
bombaları, 'Ölmek var dönmek yok' dediler sıkıldı
tazyikli foseptik suları, 'Hakkımızı alacağız' dediler
kalktı indi coplar üzerlerine, yere düştüler, çamura
bulandılar, yaka paça göz altına alındılar, bir tekme daha
vurdu iktidarın polisleri... Ankara'nın en soğuk günlerinde bir
ellerinde ekmek, bir ellerinde gaz bombaları buz gibi suların
içerisinde buldular kendilerini. Yılmadılar; nasıl
döneceklerdi evlerine, ne diyeceklerdi çocuklarına...
İktidarın saldırısına karşı tekrar birleşip yürüdüler
Türk-İş önlerine.
destanları yaratanların ocağıydı senelerce. Yeni başlıyordu kavga
aslında, maskelerin altındaki yüzler yeni yeni ortaya
çıkıyordu. '4/C'ye hayır' dediler atıldı gaz
bombaları, 'Ölmek var dönmek yok' dediler sıkıldı
tazyikli foseptik suları, 'Hakkımızı alacağız' dediler
kalktı indi coplar üzerlerine, yere düştüler, çamura
bulandılar, yaka paça göz altına alındılar, bir tekme daha
vurdu iktidarın polisleri... Ankara'nın en soğuk günlerinde bir
ellerinde ekmek, bir ellerinde gaz bombaları buz gibi suların
içerisinde buldular kendilerini. Yılmadılar; nasıl
döneceklerdi evlerine, ne diyeceklerdi çocuklarına...
İktidarın saldırısına karşı tekrar birleşip yürüdüler
Türk-İş önlerine.
Ülkenin dört bir yanından gelmişlerdi ya;
dillerindeki birdi. Diyarbakır'dan, Malatya'dan,
İzmir'den, Batman'dan, Bitlis'ten, Siirt'den,
Adıyaman'dan, Aydın'dan, Denizli'den, Tokat'tan,
Samsun'dan, İstanbul'dan, Adana'dan, Bursa'dan,
Manisa'dan, Hatay'dan gelmişlerdi ya; yüreklerindeki tekti.
Kimisi Türk kimisi Kürt kimisi Laz kimisi Alevi kimisi
Sünniydi ya kavgaları ortaktı; Tekel işçisiydi onlar. İlk
olarak Tekel'e bağlı alkol bölümlerinin, şimdi ise yaprak
tütünün özelleştirilmesinin ardından işsiz kalmış,
kendilerine tanınan sürede 4/C'ye geçmezlerse işsiz
kalmakla tehdit ediliyorlardı. Ya 4/C'ye imza atmayıp işsiz
kalacaklardı ya da 4/C'ye imza atıp 11 ay sonra işsiz kalacaklardı.
Yani; işsizdiler artık. Ne vardı ki bundan öte...
dillerindeki birdi. Diyarbakır'dan, Malatya'dan,
İzmir'den, Batman'dan, Bitlis'ten, Siirt'den,
Adıyaman'dan, Aydın'dan, Denizli'den, Tokat'tan,
Samsun'dan, İstanbul'dan, Adana'dan, Bursa'dan,
Manisa'dan, Hatay'dan gelmişlerdi ya; yüreklerindeki tekti.
Kimisi Türk kimisi Kürt kimisi Laz kimisi Alevi kimisi
Sünniydi ya kavgaları ortaktı; Tekel işçisiydi onlar. İlk
olarak Tekel'e bağlı alkol bölümlerinin, şimdi ise yaprak
tütünün özelleştirilmesinin ardından işsiz kalmış,
kendilerine tanınan sürede 4/C'ye geçmezlerse işsiz
kalmakla tehdit ediliyorlardı. Ya 4/C'ye imza atmayıp işsiz
kalacaklardı ya da 4/C'ye imza atıp 11 ay sonra işsiz kalacaklardı.
Yani; işsizdiler artık. Ne vardı ki bundan öte...
Hava soğuk mu soğuk, ayaza kesiyor geceleri... Ah
Ankara adı kara... Oturdular Türk-İş'in önüne,
sığmadılar yan sokağa daha da aşağıya, yukarıya derken sardılar
Sakarya'nın etrafını, sardılar Ankara'yı, sardılar
Türkiye'yi... Yaktılar ateşleri, ısıttılar Sakarya'yı,
ısıttılar Ankara'yı, ısıttılar Türkiye'yi...
Önceleri ateş başındaydı sohbetleri, türküleri,
halayları... Sonra üstlerini örttüler, daha sonra da
dört bir yanlarını ve artık sobaların üstünde kaynıyordu
çayları... Kimi zaman kulakları çınlatan kahkahalar
yükseliyordu çadırlardan, kimi zaman sessizce içe akan
gözyaşları odun ateşinin cılızlığında karışıyordu isin,
dumanın karasına...
Ankara adı kara... Oturdular Türk-İş'in önüne,
sığmadılar yan sokağa daha da aşağıya, yukarıya derken sardılar
Sakarya'nın etrafını, sardılar Ankara'yı, sardılar
Türkiye'yi... Yaktılar ateşleri, ısıttılar Sakarya'yı,
ısıttılar Ankara'yı, ısıttılar Türkiye'yi...
Önceleri ateş başındaydı sohbetleri, türküleri,
halayları... Sonra üstlerini örttüler, daha sonra da
dört bir yanlarını ve artık sobaların üstünde kaynıyordu
çayları... Kimi zaman kulakları çınlatan kahkahalar
yükseliyordu çadırlardan, kimi zaman sessizce içe akan
gözyaşları odun ateşinin cılızlığında karışıyordu isin,
dumanın karasına...
Günler geçiyor; destekleyenler,
öğrenciler, memurlar, işçiler, mühendisler, mimarlar,
avukatlar akın akın doluyorlardı tekel çadırlarına. Elinde bir
tepsi börekle gelen ev hanımları, harçlığıyla ancak
dört simit alıp getirebilen öğrenciler bir merhabayı da yanına
katık ederek geliyorlar, önyargılar kırılıyor, dostluklar
büyüyor, sığmıyordu naylon kaplı direniş evlerine.
öğrenciler, memurlar, işçiler, mühendisler, mimarlar,
avukatlar akın akın doluyorlardı tekel çadırlarına. Elinde bir
tepsi börekle gelen ev hanımları, harçlığıyla ancak
dört simit alıp getirebilen öğrenciler bir merhabayı da yanına
katık ederek geliyorlar, önyargılar kırılıyor, dostluklar
büyüyor, sığmıyordu naylon kaplı direniş evlerine.
Halkın yoksulluğunu bile paylaştığı o
günlerde iktidar da pervasızlaşmaya devam ediyordu. Yattıkları
yerden para kazandıklarını, yetim hakkı yedirtmeyeceğini söyledi
önce, ardından provakatörler, kullanılıyorlar dedi, marjinal
dedi, terörist dedi, tazminatlarını aldılar dedi... Direniş
sahiplenildikçe tahammülsüzlüğü de kat be kat
arttı, ama tekel işçisinin haklı mücadelesinin önüne
geçemedi.
günlerde iktidar da pervasızlaşmaya devam ediyordu. Yattıkları
yerden para kazandıklarını, yetim hakkı yedirtmeyeceğini söyledi
önce, ardından provakatörler, kullanılıyorlar dedi, marjinal
dedi, terörist dedi, tazminatlarını aldılar dedi... Direniş
sahiplenildikçe tahammülsüzlüğü de kat be kat
arttı, ama tekel işçisinin haklı mücadelesinin önüne
geçemedi.
Genel grevler örgütlendi, genel direniş
kararları alındı, açlık grevleri başladı, Türk-İş işgal
edildi, AKP binası işgal edildi, Danıştay'a iptal davaları
açıldı. İşçi kararlıydı, ancak iktidar da kararlıydı ve
öyle ya da böyle kıracaktı bu direnişi. Elindeki en
güçlü silahını kullanıyordu artık; sendikayı.
Başından beri yükselen ateşi dindirmeye çalışan sendika
önce açlık grevlerini bitirme kararı aldı, ama işçiler
devam ettiler. İşçilere değil iktidara güven veren
açıklamalarda bulundular, 'Biz de 4/C'ye imza
atmayacağız' diyemediler, ama işçiler mücadelelerine
devam ettiler. Trafik kazasında ölen Tekel işçisi Hamdullah
Uysal'ın cenaze töreninin yapılmasına bile izin vermediler, ama
işçiler tüm bunlara rağmen direnerek hem ülkemizde hem
dünyada seslerini duyurmayı başardılar. Pek çok ilde destek
açlık grevleri yapıldı, eylemler düzenlendi.
kararları alındı, açlık grevleri başladı, Türk-İş işgal
edildi, AKP binası işgal edildi, Danıştay'a iptal davaları
açıldı. İşçi kararlıydı, ancak iktidar da kararlıydı ve
öyle ya da böyle kıracaktı bu direnişi. Elindeki en
güçlü silahını kullanıyordu artık; sendikayı.
Başından beri yükselen ateşi dindirmeye çalışan sendika
önce açlık grevlerini bitirme kararı aldı, ama işçiler
devam ettiler. İşçilere değil iktidara güven veren
açıklamalarda bulundular, 'Biz de 4/C'ye imza
atmayacağız' diyemediler, ama işçiler mücadelelerine
devam ettiler. Trafik kazasında ölen Tekel işçisi Hamdullah
Uysal'ın cenaze töreninin yapılmasına bile izin vermediler, ama
işçiler tüm bunlara rağmen direnerek hem ülkemizde hem
dünyada seslerini duyurmayı başardılar. Pek çok ilde destek
açlık grevleri yapıldı, eylemler düzenlendi.
İktidar polisiyle yapamadığını, sendikayla
beceremediğini bu kez valisiyle başarmayı denedi. Esnaftan imza toplamaya
kalktı Ankara Valiliği, rahatsız oluyoruz deyin kaldıralım
çadırları dedi. Ama Sakarya esnafı bu oyuna gelmedi ve astıkları
pankartla, işçilere sağladıkları desteklerle direnişi
sahiplendiler. Olmadı; çadırların yangın tehlikesi var diyerek
çaresizlik içinde yeni bahaneler üretmeye
çalıştılar. Olmadı; basına yazmayın biter dediler. Yine olmadı;
78 gün boyunca halk ve işçiler arasına giremediler.
beceremediğini bu kez valisiyle başarmayı denedi. Esnaftan imza toplamaya
kalktı Ankara Valiliği, rahatsız oluyoruz deyin kaldıralım
çadırları dedi. Ama Sakarya esnafı bu oyuna gelmedi ve astıkları
pankartla, işçilere sağladıkları desteklerle direnişi
sahiplendiler. Olmadı; çadırların yangın tehlikesi var diyerek
çaresizlik içinde yeni bahaneler üretmeye
çalıştılar. Olmadı; basına yazmayın biter dediler. Yine olmadı;
78 gün boyunca halk ve işçiler arasına giremediler.
Direnmekti kazanmanın tek yolu; bunu öğrenmişti
tekel işçileri ve öğretmişlerdi de... Israrla bunu
görmezden gelen sendika yöneticileri komitelerin
çalışmalarını durdurdu, demokratik kitle örgütlerine
pankart ve dövizlerini kaldırttı, siyaset yapıyorlar diyerek
iktidarın dilinden konuşup direnişin ivmesini düşürmeye
çalıştı ve direnişin geleceğini Danıştay kararına bağlayarak
yeni eylem takviminin başlangıcını 1 Nisan olarak
açıkladı.
tekel işçileri ve öğretmişlerdi de... Israrla bunu
görmezden gelen sendika yöneticileri komitelerin
çalışmalarını durdurdu, demokratik kitle örgütlerine
pankart ve dövizlerini kaldırttı, siyaset yapıyorlar diyerek
iktidarın dilinden konuşup direnişin ivmesini düşürmeye
çalıştı ve direnişin geleceğini Danıştay kararına bağlayarak
yeni eylem takviminin başlangıcını 1 Nisan olarak
açıkladı.
'Kavga bitmedi daha yeni başlıyor' diyordu
giderken Tekel işçileri... Kavgayı büyütmek,
çocuklarının yarınlarını sahiplenmek adına 1 Nisan'da
yeniden kucaklaşmak ümidiyle Ankara'yla vedalaştılar.
giderken Tekel işçileri... Kavgayı büyütmek,
çocuklarının yarınlarını sahiplenmek adına 1 Nisan'da
yeniden kucaklaşmak ümidiyle Ankara'yla vedalaştılar.
Açlık grevindeki bir Tekel işçisinin
önlüğünde şöyle yazıyordu:
önlüğünde şöyle yazıyordu:
'Direnenler her zaman kazanamaz. Ama kazananalar hep sadece
direnenlerdir.'
direnenlerdir.'
Direnenlerdir; yüzyıllardır Anadolu topraklarında zalimin
zulmüne baş kaldıranlar...
zulmüne baş kaldıranlar...
Direnenlerdir; vatanın bağrına umudu nakış nakış
işleyenler...
işleyenler...
Direnenlerdir; halkın yüreğine güzel günler
göreceğimizi muştulayanlar...
göreceğimizi muştulayanlar...
Direnenlerdir; kör kapılar, demir kilitler, sağır
duvarlar ardında hücre hücre tecrite boyun eğmeyenler...
duvarlar ardında hücre hücre tecrite boyun eğmeyenler...
Ve onlardır; zincirlerinden başka kaybedecekleri olmayanlardır
yani...
yani...
Yani; yerin derinliklerinde, maden ocağının
altında kalarak hayatını kaybeden Bursa Mustafakemalpaşa'daki 19,
Balıkesir Dursunbey'deki 16 maden işçisinin anısını
yaşatacak olanlar...
altında kalarak hayatını kaybeden Bursa Mustafakemalpaşa'daki 19,
Balıkesir Dursunbey'deki 16 maden işçisinin anısını
yaşatacak olanlar...
Bizler sınıfsal çıkarlarımızın bir
olduğunu düşündüğümüz her direnişte, her yerde
olmaya devam edeceğiz; bazen bir sobanın başında, bazen omuz omuza bir
halayın ortasında, bazen de aynı barikatın arkasında...
olduğunu düşündüğümüz her direnişte, her yerde
olmaya devam edeceğiz; bazen bir sobanın başında, bazen omuz omuza bir
halayın ortasında, bazen de aynı barikatın arkasında...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder