Şiirin "Büyüt Saat"i:
Turgut Uyar
ŞİİRİN "BÜYÜK SAAT"İ:
TURGUT UYAR[*]
TURGUT UYAR[*]
TEMEL DEMİRER
"Mutsuzluktan söz etmek
istiyorum
istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan
insansoyunun
insansoyunun
sevgim acıyor." size="2">[1]
Hatırladığım kadarıyla Cemal Süreya, Onun
için, "Zaten şair doğmuştur. Şairlik aslında bir yazgı...
Bir adamın şair olması, bir yazgıyı, bir cehennemi kabullenmesi
meselesidir. Turgut'un bütün hayatı, bu cehennemin
içinde geçmiştir," demişti…
için, "Zaten şair doğmuştur. Şairlik aslında bir yazgı...
Bir adamın şair olması, bir yazgıyı, bir cehennemi kabullenmesi
meselesidir. Turgut'un bütün hayatı, bu cehennemin
içinde geçmiştir," demişti…
Kimileri için bir hayli "mistik"/
"sürrealist" olarak yorumlanması mümkün olan bu
niteleme, kanım odur ki, Turgut Uyar'ın anlatılıp/
anlaşılmasında kilit önemdedir…
"sürrealist" olarak yorumlanması mümkün olan bu
niteleme, kanım odur ki, Turgut Uyar'ın anlatılıp/
anlaşılmasında kilit önemdedir…
Sabit Kemal Bayıldıran'ın belirttiği gibi,
"Turgut Uyar sosyalist değil, ama insan olarak, şiir olarak yapılan
haksızlıklara, işkencelere, idamlara karşı acısını haykıramamanın
acısını dillendiriyor, hem de imgelerle…"
"Turgut Uyar sosyalist değil, ama insan olarak, şiir olarak yapılan
haksızlıklara, işkencelere, idamlara karşı acısını haykıramamanın
acısını dillendiriyor, hem de imgelerle…"
Evet O, tamı tamına, hatta ne bir eksik ne de bir
fazla, George Tabori'nin, "Bir yazar, her yerde yabancı
olmalıdır"; ya da Barthes'in, "Yazar yalnızdır,
ayrılmıştır," sözleriyle betimlenen bir yazardı/
şairdi…
fazla, George Tabori'nin, "Bir yazar, her yerde yabancı
olmalıdır"; ya da Barthes'in, "Yazar yalnızdır,
ayrılmıştır," sözleriyle betimlenen bir yazardı/
şairdi…
Hani Hegel'in, "İnsanlık tarihi aynı
zamanda bir yabancılaşma tarihidir," dediği tabloya Karl
Marx'ın, "Özel mülkiyet bizi öylesine aptala
çevirmiş, tek yanlı hâle getirmiştir ki, biz bir nesnenin,
ancak ona malik olduğumuz zaman bizim olduğunu sanırız… Bu
yüzden, bütün fiziksel, akılsal duyuların yerini,
bütün bu duyuların tam bir yabancılaşması olan malik olma
duygusu almıştır," notunu düştüğü
"koşullara" başkaldıran yazardı/ şairdi…
zamanda bir yabancılaşma tarihidir," dediği tabloya Karl
Marx'ın, "Özel mülkiyet bizi öylesine aptala
çevirmiş, tek yanlı hâle getirmiştir ki, biz bir nesnenin,
ancak ona malik olduğumuz zaman bizim olduğunu sanırız… Bu
yüzden, bütün fiziksel, akılsal duyuların yerini,
bütün bu duyuların tam bir yabancılaşması olan malik olma
duygusu almıştır," notunu düştüğü
"koşullara" başkaldıran yazardı/ şairdi…
Hani eşi, sevdası Tomris Uyar'ın,
"Şairane şiir yazmaya karşı olup başka bir şairanelik, başka bir
şiirsellik keşfetmişti..." tarifindeki üzere…
"Şairane şiir yazmaya karşı olup başka bir şairanelik, başka bir
şiirsellik keşfetmişti..." tarifindeki üzere…
* * * * *
Turgut Uyar 1927'de Ankara'da doğdu. Bursa
Askeri Lisesi'ni bitirdikten sonra, yüksek öğrenimini Askeri
Memurlar Okulu'nda tamamladı. Anadolu'nun çeşitli
yörelerinde subay olarak çalıştı. Ordudan ayrıldı, sivil
görevler aldı. Emekliye ayrılınca İstanbul'a yerleşti.
Askeri Lisesi'ni bitirdikten sonra, yüksek öğrenimini Askeri
Memurlar Okulu'nda tamamladı. Anadolu'nun çeşitli
yörelerinde subay olarak çalıştı. Ordudan ayrıldı, sivil
görevler aldı. Emekliye ayrılınca İstanbul'a yerleşti.
Şiirin "Büyük Saati" Turgut
Uyar'ı 22 Ağustos 1985 tarihinde kaybettik. "Acıyor"
şiirinde söylediği gibi ömrü boyunca yakasını bırakmayan
"dikey ve yatay mutsuzluğundan" sıcak bir yaz gününde
kurtulabildi.
Uyar'ı 22 Ağustos 1985 tarihinde kaybettik. "Acıyor"
şiirinde söylediği gibi ömrü boyunca yakasını bırakmayan
"dikey ve yatay mutsuzluğundan" sıcak bir yaz gününde
kurtulabildi.
Turgut Uyar, "Asker okullarında hiç mutlu
olmadım. Zaten mutlu olan çocuk da yoktur" der askeri okulda
okuduğu yıllar için. Okul bitikten sonra kura usulü tayinle
Posof'ta personel subayıdır. Kendi deyimiyle "silahsız bir
asker"... Bu dönemde yazdığı bir şiirinin adı "Yokuş
Yolda"dır. Bu yolda durmadan kanar;
olmadım. Zaten mutlu olan çocuk da yoktur" der askeri okulda
okuduğu yıllar için. Okul bitikten sonra kura usulü tayinle
Posof'ta personel subayıdır. Kendi deyimiyle "silahsız bir
asker"... Bu dönemde yazdığı bir şiirinin adı "Yokuş
Yolda"dır. Bu yolda durmadan kanar;
"Güllerin bedeninden dikenleri teker teker
kopartırsan
kopartırsan
Dikenleri kopardığın yerler teker teker kanar.
Dikenleri kopardığın yerleri bir bahar filan
sanırsan
sanırsan
Kürdistan'da Muş-Tatvan yolunda bir yer
kanar
kanar
Eşkıyalar kanar, kötü donanımlı askerler
kanar.
kanar.
El ele gittiğimiz bir yolda sen git gide
büyürsen
büyürsen
Benim içimde beklemiş çok eski bir yer
kanar."
kanar."
Bir süre sonra askerlikten ayrılır, sırmaların
ve apoletlerin yükünden kurtulmuştur.
ve apoletlerin yükünden kurtulmuştur.
Bazı şiirlerde yanıtlarını buluruz izinden
gittiğimiz sorunların, içimizdeki sislerin dağıldığını
hissederiz. Bazı şiirlerde ise yanıtı zor sorularla karşılaşırız.
Turgut Uyar bir şiirinde "Şimdi tarihte saat kaç?" diye
sorar; tarih ve zamana, insanın zaman ve tarihle olan ilişkisine ve
geçmişine ilişkin temel bir sorudur bu. Çünkü vakit
dardır ve "Bizim tasalarımızın eskidir tarihçesi..."
Soru önemlidir ve süreklidir. Bu yüzden sık sık yinelenir
şiirlerde ve yaşamda. Çünkü şair zamanın o dar vadisinde
"kuru güller gibi sessiz ve ince" hâlini dile
getirirken soru aklımızı kurcalamaya devam edecek: "Saat kaç
hâlâ bilmem, ben güneş saati kullanıyorum."
gittiğimiz sorunların, içimizdeki sislerin dağıldığını
hissederiz. Bazı şiirlerde ise yanıtı zor sorularla karşılaşırız.
Turgut Uyar bir şiirinde "Şimdi tarihte saat kaç?" diye
sorar; tarih ve zamana, insanın zaman ve tarihle olan ilişkisine ve
geçmişine ilişkin temel bir sorudur bu. Çünkü vakit
dardır ve "Bizim tasalarımızın eskidir tarihçesi..."
Soru önemlidir ve süreklidir. Bu yüzden sık sık yinelenir
şiirlerde ve yaşamda. Çünkü şair zamanın o dar vadisinde
"kuru güller gibi sessiz ve ince" hâlini dile
getirirken soru aklımızı kurcalamaya devam edecek: "Saat kaç
hâlâ bilmem, ben güneş saati kullanıyorum."
Şairanelik yüz bulmaz Turgut Uyar'dan.
Şiirsellik önemlidir onun için yaşamın her karesinde
şiirsellik arar. Tarihte saat kaç olursa olsun hüzne her zaman
yer vardır onun sofrasında.
Şiirsellik önemlidir onun için yaşamın her karesinde
şiirsellik arar. Tarihte saat kaç olursa olsun hüzne her zaman
yer vardır onun sofrasında.
Yaşamla iç içedir şiiri... Trajedi,
yaşam hengâmesi içinde savrulan bireyin trajedisidir. Yol
çıkmazda biter çoğunlukla, çıkış zordur. Ama
çıkmazın bilincindedir.
yaşam hengâmesi içinde savrulan bireyin trajedisidir. Yol
çıkmazda biter çoğunlukla, çıkış zordur. Ama
çıkmazın bilincindedir.
"... Ey soyumdan ve aşkımdan yana olan
kalbim
kalbim
Her şeyden umut kesilir, her şey kırık sen
ufalınca
ufalınca
Oysa son provasını yapıyoruz bir büyük
destanın
destanın
Sonsuz bir biçim alacak herkes
katılınca."
katılınca."
Turgut Uyar şiirinin hammaddesi imgedir. Onun
için "günü dolduğunda ölmeyen şiir
çağında da pek yaşamamıştır." Önemli olan insandaki
değişmez olanı yakalayabilmektir.
için "günü dolduğunda ölmeyen şiir
çağında da pek yaşamamıştır." Önemli olan insandaki
değişmez olanı yakalayabilmektir.
Ustalıktan korkar. Ona göre sanatçıyı
bitiren ustalıktır. O acemilikten yanadır; "Efendimiz acemilik. Bir
başka taş, bir başka daha, sonunda bir sürü yarım
biçimler bırakacaksınız. Belki, başkaları sever ve tamamlar. Ama
her taşa sarılırken gücümüz, aşkımız yenidir, tazedir.
Her seferinde şevkle çalışacaksınız."
bitiren ustalıktır. O acemilikten yanadır; "Efendimiz acemilik. Bir
başka taş, bir başka daha, sonunda bir sürü yarım
biçimler bırakacaksınız. Belki, başkaları sever ve tamamlar. Ama
her taşa sarılırken gücümüz, aşkımız yenidir, tazedir.
Her seferinde şevkle çalışacaksınız."
Şiirin en yalın en mutsuz duyarlığıdır Turgut
Uyar. En kalabalık, en derinlikli şiirin de adresidir o. Slogan atan bir
sanat beklentisi olanlara verecek çok şeyi yoktur. Ancak apolitik bir
şiir değil, toplumcu damarı olan bir şiirdir onunki. Cemal Süreya bu
şiiri büyük bir gövdeye benzetir: "Büyük bir
gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer,
gövdeler hazırlar.. Onu şiirimizin ön sırasında getiren bir
başka özellik de görüntü kavramına kattığı yeni
olanaklardır. Çok boyutlu ve gerçeğin asalağı olmayan
görüntülerle çalışır."
Uyar. En kalabalık, en derinlikli şiirin de adresidir o. Slogan atan bir
sanat beklentisi olanlara verecek çok şeyi yoktur. Ancak apolitik bir
şiir değil, toplumcu damarı olan bir şiirdir onunki. Cemal Süreya bu
şiiri büyük bir gövdeye benzetir: "Büyük bir
gövdedir onun şiiri. Kımıldadıkça kendine benzer,
gövdeler hazırlar.. Onu şiirimizin ön sırasında getiren bir
başka özellik de görüntü kavramına kattığı yeni
olanaklardır. Çok boyutlu ve gerçeğin asalağı olmayan
görüntülerle çalışır."
"Bir elinde kadeh
Öbürünü yarasına
bastırır."
bastırır."
Kendisine ait bir arşivi bile olmayan şair.
Hiçbir şeyi biriktirmemiş. Şiirinin el yazmalarını saklamamış,
rızası olmadan hiç bir şeyin yayımlanmasını istememiş. Kırk
yıl boyunca şiir yazmış, şiir düşünmüş biri olarak,
bunun bir kişilik olduğuna inanan Turgut Uyar, kişiliğinin yazılanla
örtüşmesi noktasında iyi bir örnektir,
Hiçbir şeyi biriktirmemiş. Şiirinin el yazmalarını saklamamış,
rızası olmadan hiç bir şeyin yayımlanmasını istememiş. Kırk
yıl boyunca şiir yazmış, şiir düşünmüş biri olarak,
bunun bir kişilik olduğuna inanan Turgut Uyar, kişiliğinin yazılanla
örtüşmesi noktasında iyi bir örnektir,
Enis Batur'a göre; Uyar diğer şairlerden
olduğu kadar içinde bulunduğu "İkinci Yeni" akımında
da hemen fark edilir. Yeri müstesnadır.
olduğu kadar içinde bulunduğu "İkinci Yeni" akımında
da hemen fark edilir. Yeri müstesnadır.
Gerek söz, gerekse biçim bakımından
sürekli değişen şiirinden divan şiirine uzanan geniş bir
kültür birikimini değerlendirirden aynı zamanda kendisi olabilen
bir şiir geliştirdi.[2]
sürekli değişen şiirinden divan şiirine uzanan geniş bir
kültür birikimini değerlendirirden aynı zamanda kendisi olabilen
bir şiir geliştirdi.[2]
* * * * *
Eşi, sevdası Tomris Uyar, Onu anlatırken, "Ben
onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim,
bir parçası gibiydim," deyip eklerdi: "Turgut Uyar bana
hep zor bir şair gibi gelmiştir. Yani ilk bakışta sevilmeyen, ancak
üstüne çok düşünüldükten sonra
anlaşılıp yerli yerine oturtulabilecek biri gibi gelmiştir.(...)
Çünkü aynen sizin gibi ben de onu insan olarak tanımanın
gerekli olduğunu düşündüren bir şiir yazdığını
düşünüyordum. Sanki bunun birtakım karşılıkları kendi
özel hayatında varmış gibi geliyordu, yani birtakım imajlarının
hesabı mutlaka bir yerde gizli gibi geliyordu; 'gizli' derken
çok saklı değil ama her zaman örtülü olarak -ortada
değil de- belki derinlerde bir yerlerde duruyor diye
düşünmüştüm." size="2">[3]
onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim,
bir parçası gibiydim," deyip eklerdi: "Turgut Uyar bana
hep zor bir şair gibi gelmiştir. Yani ilk bakışta sevilmeyen, ancak
üstüne çok düşünüldükten sonra
anlaşılıp yerli yerine oturtulabilecek biri gibi gelmiştir.(...)
Çünkü aynen sizin gibi ben de onu insan olarak tanımanın
gerekli olduğunu düşündüren bir şiir yazdığını
düşünüyordum. Sanki bunun birtakım karşılıkları kendi
özel hayatında varmış gibi geliyordu, yani birtakım imajlarının
hesabı mutlaka bir yerde gizli gibi geliyordu; 'gizli' derken
çok saklı değil ama her zaman örtülü olarak -ortada
değil de- belki derinlerde bir yerlerde duruyor diye
düşünmüştüm." size="2">[3]
ŞİİR KİTAPLARI
Arz-ı Hâl (1949),
Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959),
Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1968), Divan (1970),
Toplandılar (1974), Kayayı Delen Zincir (1981), Büyük Saat
(Bütün Şiirleri, 1984).
Türkiyem (1952), Dünyanın En Güzel Arabistanı (1959),
Tütünler Islak (1962), Her Pazartesi (1968), Divan (1970),
Toplandılar (1974), Kayayı Delen Zincir (1981), Büyük Saat
(Bütün Şiirleri, 1984).
Gerçekten de A. Hicri İzgören'in
belirttiği üzere, "Turgut Uyar ömrü boyunca bir
azınlık gibi yaşadı…"
belirttiği üzere, "Turgut Uyar ömrü boyunca bir
azınlık gibi yaşadı…"
Malum "Kahramanlık her zaman savaş alanlarında
ya da insanlık için can vererek olmuyor. İnsanlığın acısını
duymak, onu yaşamak ve başkalarına yansıtmak da insana özgü bir
kahramanlık… Turgut Uyar şiirlerinde bu acıyı benzersiz
biçimlerde ortaya koydu. Bu acıya dayanmak ve ona karşı direnmek
kadar dayanamamak da çağdaş bir kahramanlıktır.
Mayakovski'den Yesenin'e, acıyla baş edemeyen çok
sayıda şair sayılabilir." size="2">[4]
ya da insanlık için can vererek olmuyor. İnsanlığın acısını
duymak, onu yaşamak ve başkalarına yansıtmak da insana özgü bir
kahramanlık… Turgut Uyar şiirlerinde bu acıyı benzersiz
biçimlerde ortaya koydu. Bu acıya dayanmak ve ona karşı direnmek
kadar dayanamamak da çağdaş bir kahramanlıktır.
Mayakovski'den Yesenin'e, acıyla baş edemeyen çok
sayıda şair sayılabilir." size="2">[4]
* * * * *
Ve nihayet "İkimiz birden sevinebiliriz
göğe bakalım" diye haykıran O; şiirin "Büyük
Saati"iydi…
göğe bakalım" diye haykıran O; şiirin "Büyük
Saati"iydi…
"Bir sevgiliyle doymayacak kalbim, anladım/ Alıp
başımı gideceğim. (...)
başımı gideceğim. (...)
Toprak ve insan kokularıyla,/ Uğultulu bir sarhoşluk
içinde, yıllar için/ Başımı alıp gideceğim. (...)
içinde, yıllar için/ Başımı alıp gideceğim. (...)
Oturup sevişmeliyiz güzelliklerle/
Yüzyıllarca ötede, çırılçıplak/ Bir ilkokul
şarkısıyla beraber," der ve eklerdi: "Öyle bir tad var ki
fakirliğimizde/ Başka hiçbir şeyde bulamam..."
Yüzyıllarca ötede, çırılçıplak/ Bir ilkokul
şarkısıyla beraber," der ve eklerdi: "Öyle bir tad var ki
fakirliğimizde/ Başka hiçbir şeyde bulamam..."
"Acının Tarihi"nde "bir susam gibi
boyuna sulamak umutsuzluğu/ ve direnmek/ hep direnmek devam etmek
adına/
boyuna sulamak umutsuzluğu/ ve direnmek/ hep direnmek devam etmek
adına/
diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan/ boyuna
tükürmek için/ boyuna" diyen Turgut Uyar'ın
"Biliyor musun?" dizelerinde nakşettiği yaşam serüveniydi
sanki:
tükürmek için/ boyuna" diyen Turgut Uyar'ın
"Biliyor musun?" dizelerinde nakşettiği yaşam serüveniydi
sanki:
"biliyor musun/ aşk şiiri yazmaktan bıktım/
bir gün şöyle bir baktım/ yazdığım bütün şiirler
öyle/ bir sarsılma, nedir bu/ bir otuz aşk şiiri daha/ kendimi
hiç suçlamadım/
bir gün şöyle bir baktım/ yazdığım bütün şiirler
öyle/ bir sarsılma, nedir bu/ bir otuz aşk şiiri daha/ kendimi
hiç suçlamadım/
peki o zaman ben neden/ dereceler sokayım koltuğumun
altına/ ateşim varsa zaten/ ey gözleri maden/ çünkü
aşk bir suçlamadır/ sonuna kadar yaşanmamışsa/ bir bardak birada
yeni bir deniz/ ve yağmur/ eski bir denizde yeni bir ada/
yaşanmamışsa/
altına/ ateşim varsa zaten/ ey gözleri maden/ çünkü
aşk bir suçlamadır/ sonuna kadar yaşanmamışsa/ bir bardak birada
yeni bir deniz/ ve yağmur/ eski bir denizde yeni bir ada/
yaşanmamışsa/
sözgelimi Galata'dan Afrika'ya
gidiyordum/ korsanları kralları ve bazı ülkeleri/ ve bütün
madenleri/ ve kendi sonumu/ iyi görmüyordum sonunda/ her
türlü madeni/ elimde bir sürü kağıtla/ hazırladım
kendimi…"
gidiyordum/ korsanları kralları ve bazı ülkeleri/ ve bütün
madenleri/ ve kendi sonumu/ iyi görmüyordum sonunda/ her
türlü madeni/ elimde bir sürü kağıtla/ hazırladım
kendimi…"
28 Şubat 2010 12:19:52, Ankara
N O T L A R
[*]
Kaldıraç, No:108, Mart 2010…
Kaldıraç, No:108, Mart 2010…
[1] size="2">Turgut Uyar.
[2]
A. Hicri İzgören, "Kalabalık ve Yalnız", Ülkede
Özgür Gündem, 22 Ağustos 2004, s.14.
A. Hicri İzgören, "Kalabalık ve Yalnız", Ülkede
Özgür Gündem, 22 Ağustos 2004, s.14.
[3] size="2">Erhan Altan, Ben Koşarım Aşağlara, Koşarım, Dünya
Kitapları, 2005.
Kitapları, 2005.
[4] size="2">Turgay Fişekçi, "Turgut Uyar'ın
Kırıkları", Cumhuriyet, 4 Ocak 2006, s.14.
Kırıkları", Cumhuriyet, 4 Ocak 2006, s.14.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder