12 Mart 2010 Cuma

Hukuk 12 Mart 'Gazi'si

Hukuk 12 Mart
'Gazi'si

İSTANBUL (11.03.2010)- 12 Mart; 22 kişinin
öldürüldüğü yüzlerce kişinin yaralandığı
Gazi katliamının 15. yılı. Katliam, Ergenekon tutuklusu Osman
Gürbüz'ün ifadeleriyle bir kez daha gündeme geldi. Ancak
bir gelişme yok. HSYK'dan da bir ses yok. Oysa Gazi davası büyük
bir hukuk katliamıydı.

12 Mart, 1971 askeri darbesinin 39. yılı. Ama aynı zamanda, İstanbul
Gazi Mahallesi'nde 12 Mart 1995 akşamı Alevilerin gittiği üç
kahvenin taranmasıyla başlayan katliamın da 15. yılı. Gazi'de neler
yaşandı? Davada neler oldu? Yargıtay, Danıştay, Hakimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu şimdi ayakta. Peki o zaman? Avukat Gülizar Tuncer
anlatıyor, hedefi tam 12'den vuruyor.

Mağdurlar sanık oldu

İstanbul'da, çoğunlukla Alevilerin oturduğu Gazi Mahallesi'nde
üç kahvehane ve bir işyeri, 12 Mart 1995 akşamı otomatik
silahlarla tarandı. Saldırganlar olay yerinden uzaklaşırken gasp
ettikleri taksinin şoförünü öldürdü, taksiyi
ateşe verdi. Amaç "Alevi-Sünni çatışması'nın
fitilini ateşlemekti. Ama halk oyunu bozdu.

İstanbul Valiliği, sokağa çıkma yasağı ilan etti.
Terörle Mücadele Şubesi'nde görevli Adem Albayrak adlı bir
polis halka hedef halka ateş ederken görüntülendi.
Çatışmalar, 13, 14 ve 15 Mart günlerinde de sürdü.
Çatışmalar, 15 Mart günü Ümraniye'ye
sıçradı. Polisin açtığı ateş sonucu 23 kişi yaşamını
yitirdi. Olaylar, tarihe Gazi Katliamı olarak geçti.

Gazi Katliamı'nı hukuk katliamı izledi. Mağdurlar sanık oldu.
Gaziosmanpaşa Başsavcılığı, mağdur halkın hem müşteki hem de
sanık sıfatıyla ifadesini aldı. Delilleri avukatlar topladı. Mermi
çekirdeklerini ve boş kovanlarına kadar. Elinde silah halka ateş
ederken görüntülenen polisin fotoğraflarını bile onlar
buldu, savcıya ulaştırdı. Savcının yanıtı ise şöyle oldu:
"Bu benim polisim."

Sadece Adem Albayrak ve Mehmet Gündoğan adlı polislere ceza
verildi. Ancak bu cezalar da ertelendi. Diğer sanık polislerle ilgili ise
hiçbir işlem yapılmadı. Oysa Susurluk davasında adı geçen
özel harekatçı polisler Ayhan Çarkın ve Oğuz
Yorulmaz'ın olay yerinde olduğuna dair bilgiler ve
görüntüler vardı. Onlarla ilgili itiraflar yıllar sonra
geldi.

Ayhan Çarkın, yıllar sonra "Bin gizli operasyon
yaptık" diyen şefi Mehmet Ağar'ın izinde yürümüş,
bir televizyon programında "bin kişi öldürmüş
olabilirim" demişti. Oğuz Yorulmaz'ın annesi Nuran Yorulmaz
ise, oğlunun cenaze töreninde konuşmuştu. Anne Yorulmaz, oğlunun
devlet adına 93-94 cinayet işlediğini söylemiş, "Ben oğlumu
memur verdim, çete yaptılar" demişti.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Erzincan Cumhuriyet
Başsavcısı İlhan Cihaner'i soruşturan ve gözaltına alan
savcıların özel yetkilerini, usulsüzlük nedeniyle
kaldırdı. HSYK Şemdinli iddianamesini de hukuka ve usule aykırı olduğu
bulmuş, savcıyı görevini kötüye kullandığı
gerekçesiyle görevden almıştı. Ama bir hukuk katliamına
dönüşen Gazi davası ile ilgili tek bir söz etmemişti.

Savcı: Benim polisim!

Davanın müdahil avukatı Gülizar Tuncer, katliamının 15.
yılında davayı ETHA'ya anlattı.

Av. Gülizar Tuncer, sözlerine şöyle başladı:
"Davaların açılma süreci ilginçti.
Ölümler ve yaralanmalar nedeniyle suç duyurusunda
bulunduğunda aileleri, tanıkları da götürdük olaylar
için. Ancak tanık olarak giden insanlar, sanık konumuna getirildi.
Gaziosmanpaşa Başsavcılığı onların ifadelerini hem müşteki hemde
sanık sıfatıyla aldı. Mesela bir kişinin ölümününe
tanıklık için oraya gitmiş olanlar veya oğlunun kızının
ölümü nedeniyle şikayete gitmiş olanlar sanık konumuna
getirildi."

GOP Başsavcılığı, mağdurlar hakkında sanık sıfatıyla soruşturma
başlattı ama katliamın aydınlatılmasına ilişkin bir girişimde
bulunmadı. Av. Tuncer anlatıyor: "Davanın açılmasının
İHD, ÇHD gibi kurumlar tarafından Gazi ve Ümraniye Komisyonu
oluşturuldu, ardından delilleri toplamaya çalıştık. Biz birebir
delil toplama sürecine giriştik. Çünkü kimse bir şey
yapmıyor. Bilirkişiler götürdük, sadece tanıkları
dinletmek için değil... Mermi çekirdeklerini ve boş
kovanlarını toplamaya kadar hepsini biz yaptık."

Av. Tuncer, polislerin kimlik tespitine kadar bir çok işlemi
kendilerinin yaptığını kaydediyor, delilleri götürdükleri
savcı ile aralarından geçen şu konuşmayı anlatıyor:

"Elinde silah halka ateş eden, nokta atışlarıyla vuran ve
davanın bir numaralı sanığı Adem Albayrak'ın cepheden, arkadan, yandan
fotoğraflarını bile biz bulduk. Gaziosmanpaşa Başsavcısı'na verdik.
Savcı, baktığında hemen "Bu benim polisim" dedi.
Küçükköy Karakolu Terörle Mücadele
Şubesi'nde görevli polisti bu. Her şey o kadar açık ve netti
ki; Yüzü net biçimde görülüyor, kimliği
ortada. Ona dava açılmak zorunda kalındı. Bir de Mehmet
Gündoğan'a. Zaten yargılama sonunda da bu iki polise ceza verildi.
Sonra da bu cezalar ertelendi. Diğer sanık polislerle ilgili ise
hiçbir işlem yapılmadı. Ancak Susurluk davasında adı geçen
polisler Ayhan Çarkın ve Oğuz Yorulmaz'ın olay yerinde olduğuna
dair bilgiler ve görüntüler vardı. Ama dava hiçbir
zaman onlara kadar boyutlandırılmadı."

Ödül gibi ceza

Dava bir anda İstanbul'dan Trabzon'a sürüldü.
Gerekçesi ise "güvenlik"ti. Av. Tuncer, "Kimin
güvenliği? Bizim açımızdan 'güvenlik' sorunu olmadığı
kesindi, onlara göre. Çünkü bizim güvenliğimizi
hiçbir zaman sağlamadılar" diyor ve şöyle devam
ediyor:

"Her ay duruşma yapılırdı, aileler ve avukatlar otobüslerle
giderdik. Özellikle MHP il ve ilçe teşkilatlarının,
Ülkü Ocakları'nın olduğu yerde durdurulup kar maskeli
polislerin, özel harekatçıların arama bahanesi adı altında
taşlarla, sopalarla saldırıya maruz kalırdık. Orada olmazsa adliye
binasında, koridorunda, bahçesinde. Hatta duruşma salonunda.
Düşünün tanıklar tehdit ediliyor, aileler de sanık avukatı
İlhami Yelekçi tarafından tehdit edildi. Sezgin Engin'in babasına
tokat atıldı. Sanık avukatları, 'Bizim müvekkillerimiz vatan
için kurşun sıkmışlardır. Olsa yine sıkarlar' diyerek aileleri
tahrik edici şeklide konuşuyordu. Baba da çok doğal bir tepki
gösterdi, 'Şerefsiz' dedi. Avukat ise O'na dönerek, 'Şerefsiz
sensin, köpek' diye bir ifade kullandı. Duruşmanın bitmesiyle avukat
İlhami Yelekçi herkesin gözleri ve kameraların
önünde, "İyi ki oğlunu öldürdük"
dediği babaya tokat attı. Sanıklar ve avukatları en baştan beri
saldırgan ve tahrik edici davrandılar."

Av. Gülizar Tuncer, başka tehditlere de dikkat çekiyor:
"Sanık polis Mehmet Gündoğan'ın tahliye olduğu duruşmayı
hatırlıyorum. Bir CHP milletvekili duruşmaya gideceğimiz
otobüsün taranacağına dair bir ihbar mektubu geldiğini
söyledi. Konu Meclis'e gelmişti. Duruşmada bu durumu gündeme
getirmiştik. Sanık polis Mehmet Gündoğan, çıktı,
'Çıkarsam hepinizi tarayacağım' dedi. Ve o celse tahliye
edildi."

Yargılanan yirmi polis memurundan, Adem Albayrak dört kişiyi
öldürmekten 6 yıl 8 ay, Mehmet Gündoğan ise iki kişiyi
öldürmekten 3 yıl dokuz 9 ay hapse mahkum edildi, ancak cezalar
ertelendi.

Ancak Yargıtay, sanıkların Türk Ceza Kanunu'nun 49. maddesine
göre yargılanmasını istedi, cezaları bozdu. Tekrar görülen
davada Albayrak ve Gündoğdu'ya toplam 4 yıl iki ay hapis cezası
verildi.

Tuncer, kararla ilgili şöyle diyor: "Bu koşullarda yargılama
yürütüldü. Biz en başından beri adil yargılama
olacağı şeklinde bir beklentiye girmedik. Sonuçta, bu bir hak
arayışı mücadelesi. Sonuna kadar yürütmeye
çalıştık. Yıllar sonra AİHM'nden mahkumiyet kararı
çıktı, ama bunun da iç hukukta bir etkisi yok. Sadece
devletin sorumluluğunu açıkça teşhir edildiği bir
mahkumiyet kararı oldu."

Ergenekon'dan önce belliydi

Gazi davası en son Ergenekon'un 2. İddianamesi'nde geçti, ama bir
yargılamanın konusu olmadı. Av. Tuncer, Ergenekon iddianamesinde
gerçeklere çarpıtılarak yer verildiğini, sol
örgütlerin suçlu gibi gösterildiğini ifade ediyor. Av.
Gülizar Tuncer, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat
Daire Başkanı Hanifi Avcı'nın sözlerini hatırlatıyor:

"Dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü
İstihbarat Daire Başkanı Hanifi Avcı, 'Gazi olaylarının kahvelerin
taranmasından itibaren kontrgerilla saldırısı olduğunu, 'Yeşil' kod
adlı Mahmut Yıldırım ve ekibinin kahvehanelerin taranmasında rol
aldığını, sonraki günlerde Kaymakamlık'ta karargah kurulduğunu, bu
karargahta Korkut Eken, Hüseyin Kocadağ, Ayhan Çarkın gibi
isimlerin olduğu bir ekibin yer aldığını ve onlar tarafından bu
işlerin organize edildiğini' söyledi. Biz Hanifi Avcı'nın defalarca
dinlenmesini istedik, ancak reddedildi."

Tuncer, ilk günden beri Gazi katliamının bir kontrgerilla
saldırısı olduğunu söyleyen kendileri olduğuna dikkat
çekiyor, "Şimdi de kalkmış sol örgütleri
suçlayarak çarpıtmaya çalışıyorlar. Bu saatten sonra
böyle palavralarla kimseyi kandırmasınlar. Gazi halkı, Türkiye
halkı orada ne olduğunu, neler yaşandığını, gerçekleri
biliyor" diyor. (Murat Selenoğlu / ETHA)

 

Kaynak : www.atilim.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder