Lazlar ve Siyaset
align="justify">Türkiye'de 'mektep medresegörmüş' aydın kesim dahil hemen herkes Samsun, Giresun,
Ordu, Trabzon ve Rize halkını Laz sayar. Kanımca, bu yanlış algıyı
düzeltmek için bıkmadan tekrar gerekiyor: Lazlar, Rize'ye
bağlı Pazar, Ardeşen, Fındıklı ve Artvin'e bağlı Arhavi ile
Hopa ilçelerinde yaşıyorlar.
Binlerce yıldır aynı topraklarda yaşayan Laz halkı,
tarihi ve kültürel değerleriyle Karadeniz'in diğer
halklarından farklı özelliklere sahiptir. Ve bu durum Lazların
siyasal tercihlerine de yansımaktadır. Örneğin, Osmanlı'nın
'kılıçla ikna' faaliyetleri sonucu zaman içinde
Müslümanlaşan Lazlar, özellikle de 12 Eylül
öncesinde İslamcı siyasete mesafeli duruyorlardı. Lazona'daki
yerel seçimleri de kendini 'sol' sayan CHP kazanırdı.
Sonra, 12 Eylül faşizminin uygulamaya koyduğu "Türk İslam
Sentezi" ile İslamcı ve sağ partilerin yolu açıldı, fakat
son yıllarda ibre yeniden 'sol'a dönme eğilimindedir.
Lazona'daki düzen içi siyasetin hal ve
gidişi kısaca böyledir.
Şimdi, asıl konuya girebiliriz:
Düzen karşıtı siyaset ve Lazlar.
70'li yılların ortalarından sonra
Ardeşen'de hatırı sayılır bir devrimci güç
oluşturmayı başarmıştık. O yıllarda eski bir Laz köyü olan
Siyat'ta oturan babaannemin kız kardeşi Karabalipxe, beni
karşısına almış ve fena halde ezber bozan bir soru sormuştu;
"Duydum ki Bolşevik olmuşsun, doğru mu?...
Çok şaşırmıştım; 80 yaşını aşmış
köylü bir Laz kadını olan Karabalipxe nereden öğrenmişti
Bolşevikliği?..
Devrimciliğimi Bolşeviklikle ilişkilendiren bu yaşlı
akrabamla uzun uzun konuştuk: Rusların doğu Karadeniz işgali 1917 Ekim
Devrimi'nden altı ay kadar sonra, 1918 Mart'ında son bulmuştu.
Devrimden sonra Lazona'daki askerlerin 'huyu – suyu'
değişmiş. Lazca bilen Bolşevik askerler ve siyasi kadrolar Lazona
halkına iyi davranmışlar. Lazlar, kendilerine her konuda yardımcı olan
ve bir 'akraba gibi' davranan Bolşevikleri sevmişler.
Karabalipxe'nin ifadesi ile, o dönemde Lazların çoğu
Bolşevikliği benimsemiş. Ne var ki, onlar gittikten sonra, zaman
içinde Bolşevikliği unutmuşlar, ama o unutmamış ve bu yüzden
benim 'Bolşevik olmama' çok sevinmiş.
Öyle anlaşılıyor ki, Karabalipxe'nin
sözünü ettiği 'Lazların Bolşevik
taraftarlığı', Türkiye Komünist Partisi'nin
Lazona'daki örgütlenmesinde etkili olmuş; Hopa ve Pazar
arasında yaşayan pek çok Laz ve Hemşinli TKP'ye katılmış.
Daha sonra TKP Genel Sekreteri olan İsmail Bilen, en çok bilinen Laz
komünistlerden biridir. Birinci Meclis'te Lazistan Mebusu olan ve
Mustafa Kemal'e suikast girişimi suçlamasıyla 14 Temmuz
1926'da idam edilen Çamlıhemşin'li Ziya Hurşit'in
dayısı Mehmet de ilk komünistlerdendir.
TKP'nin Lazona'daki örgütlenmesi ile
ilgili ilk bilgiyi Ardeşen'deki ikinci kuşak TKP'lilerden
almıştım. Üç kişiydiler; Eski DİSK başkanlarından Kemal
Nebioğlu'nun kuzeni ve benim ilk okul öğretmenim Besim Hoca,
dişçi Muhammet ve elektrikçi Vasfi. Herkesin tanıdığı ama
hiç kimsenin 'bilmediği' bu üçlü, 1977
yılının bir yaz akşamı bana siyasal kimliklerini açıkladılar ve
TKP'nin Lazona'daki tarihsel serüvenini anlattılar.
Anlatılanın özeti şudur; "TKP'nin kuruluşundan beri
bütün Laz kasabalarında örgütlüyüz, ama
hiçbir zaman siz genç devrimcilerin başardığı şeyi
başaramadık; kitleselleşemedik. Siyasal kimliklerimizi gizli tuttuk,
çok dar bir çevrede partinin illegal yayın organını
okumanın dışında, kayda değer bir şey yapamadık "
THKO'nun önder kadrolarından Cihan Alptekin,
Ardeşen'e bağlı Hemşin köyü Oce'dendi ve pek
çok Laz, 70'lı yılların başında bölgede bir efsane
haline gelen Cihan sayesinde devrimci olmuştu. Ama Lazona'daki
devrimcilerin çoğu THKP-C çizgisini benimsemişlerdi.
THKP-C çizgisinin farklı yorumlarıyla oluşan
gruplaşmalardan Lazlar da 'paylarına düşeni' aldılar.
Lazona'da THKP-C kökenli iki örgüt etkindi; Halkın
Devrimci Öncüleri ve Devrimci Yol. Hopa, Arhavi ve Pazar'da
Devrimci Yol çoğunluktaydı. Ardeşen'li devrimciler,
birkaç arkadaş hariç tümüyle Halkın Devrimci
Öncülerindendi. Fındıklı'da ağırlıkla Halkın Birliği
ve Halkın Kurtuluşu vardı. Rize merkezinde ciddi bir kitlesellik sağlayan
Kurtuluş, Lazona'da çok az taraftar bulmuştu.
Diğer örgütler legal, Halkın Devrimci
öncüleri ise 'illegal'dı; '77 Bir
Mayıs'ında elli civarında silahlı devrimcinin 'güven
altına aldığı' beş yüzü aşkın 'kitle' ile
Bir Mayıs kutlaması yapan 'illegal' bir
örgüt…
Lazona'daki devrimci hareketin en belirgin
özelliği, farklı örgütler arasındaki dayanışmaydı. Bir
miting yapılacaksa, Devrimci Yol ve Kurtuluş kitlesi ile legal
örgütlenmeyi 'yanlış' bulduğu için kendini
"Ardeşen'li Devrimciler" olarak tanıtan Halkın Devrimci
Öncüleri kitlesi, tek bir kortej içinde
kaynaştırılıyordu.
Türkiye'nin diğer bölgelerinde pek
rastlanmayan dayanışma bilinci, daha ciddi durumlarda da kendini
gösterecek bir düzeydeydi.. Halkın Devrimci
Öncüleri'nin kurucu kadrolarından Yüksel Eriş, bir
'bomba kazası' sonucu 21 Ocak 1977'de Trabzon'da
öldüğünde, Halkın Devrimci Öncüleri, kitlesiyle
birlikte Giresun'da bir mitingde idi ve Yüksel Eriş'in
cenazesini, örgüt arkadaşlarına teslim etmek amacıyla polisten
kaçırıp koruma altına almaya çalışan Kurtuluşçu
arkadaşlardı. Polis çemberi altındaki hastaneden yaralıların
durumu hakkında bilgi akışını sağlayan ve aynı örgütün
üyeleriymiş gibi gereken her şeyi yerine getirenler de yine
Kurtuluşçu arkadaşlardı.
O yıllarda Türkeş'in, basına da yansıyan
bir inadı vardı;Türkeş, 'küçük Moskova'
denilen Ardeşen'e 'girmek' istiyordu. Vali ve bölge
milletvekillerinin bütün uyarılarına rağmen
Türkeş'in asker ve polis koruması altındaki konvoyuyla yola
çıktığı haberini alan Ardeşen'li devrimciler,
Pazar'da, Devrimci Yol'cu arkadaşlarla aynı barikatların
arkasında bir araya geldiler. Elbette Türkeş Pazar'da
durdurulmuş ve çıkan büyük çatışmadan zor bela
kurtarılmıştı...
12 Eylül öncesinde, Lazların düzen
karşıtı siyasetinde Laz sorununa çok az yer verilmiştir.
Lazona'daki devrimciler, hiçbir zaman siyasal bir Laz hareketi
oluşturmayı düşünmediler; sorunu, kültürel haklar
kapsamında ele aldılar. Fakat, o dönemin temel meselesi olan anti
– faşist mücadeleye ancak yetişebilen devrimciler, Laz dili ve
kültürü ile ilgili kayda değer bir çalışma da
yapamadılar. Yalnızca bazı mitinglerde Lazların da 'var
olduğunu' dile getiren "Lazepeti Konan!.." sloganını
kullandılar. Bu slogan Lazona dışında, ilk kez Şavşat'ta 1976
yılında gerçekleştirilen bir mitingde atıldı. Daha sonra Ankara
ve İstanbul'daki bazı mitinglerde benzer sloganlar
atılmıştır.
Laz devrimcileri ve aydınlarının yaklaşık yirmi yıl
önce başlattıkları Laz kültür hareketinin
bugününe dair söylenebilecek fazla bir şey yoktur. Laz
devrimcileri ve aydınları, bir devlet talebiyle değil, Laz dili ve
kültürü ile ilgili taleplerle harekete geçmişlerdi ve
yirmi yıl boyunca, bu taleplere uygun barışçıl araçlar ve
yöntemlerle sürdürülen mücadelenin sonucunda,
mesele, daha şimdiden kamuoyunun ve devlet siyasetinin gündemine
taşınmıştır.
Bütün Karadeniz'in Laz olduğunu sanan
Kürt hareketinin sözcüleri, özellikle de
Trabzon'daki gerici – faşist örgütlenmenin Kürt
ve Ermeni düşmanlığı ya da devrimcilere karşı linç
girişimleri üzerinden, yer yer Laz devrimcilerini eleştirirler. Bu
eleştiriler, örneğin Sakarya'daki gerici – faşist
örgütlenmeden Kürt hareketini 'sorumlu' tutmak ve
bunun üzerinden Kürt devrimcilerini eleştirmek kadar
'tuhaf' bir şeydir. Lazona'da devrimciler, hiçbir
zaman Kürt ya da bir başka halka karşı düşmanlık
üretebilecek ideolojik ve siyasi çalışmaya izin vermediler; tam
tersine, Laz devrimcileri, siyasal faaliyetlerinde, her zaman halkların
kardeşliğine vurgu yaptılar ve bu konuda, geçmişte olduğu gibi
bugün de başarılı sayılırlar.
Sadık Varer
http://www.enternasyonalle.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder