24 Mayıs 2010 Pazartesi

Avrupa

Avrupa

Birleşik Krallık-İngiltere

Birleşik Krallık; İngiltere, Galler, İskoçya ve Kuzey
İrlanda'dan oluşmaktadır. Birleşik Krallık'ta su
yönetimi ve bu konudaki çalışmalar Orta Çağ'a
kadar uzanmaktadır. 19. yüzyılda Sanayi Devrimi'yle birlikte
altyapı sistemleri geliştirilmeye başlanmıştır. Özellikle Londra
gibi büyük kentlerde özel su şirketleri su hizmetlerinin
kurulumu ve işletilmesinde rol oynamışlardır. Su kirliliği ile yüz
yüze kalınıp suyun halk sağlığı açısından önemi
anlaşılınca, 1848, 1866 ve 1872 yıllarında halk sağlığı için
kanunlar çıkarılmış, bu yasalarla birlikte
görüşülen 1847 ve 1863 tarihli yasalarla da su hizmetlerinin
yönetimi tamamen yerel yönetimlere verilmiştir.

1970'li yıllarda Avrupa Birliği üyeliğiyle birlikte Birleşik
Krallık'ta su yönetimi değişmiştir. 1973 tarihli Su
Yasası'yla İngiltere ve Galler'de su yönetim sistemi
değiştirilmiş; ülkedeki nehir havzaları temel alınarak belirlenen
on bölgede su ve atıksu hizmetlerini yürütecek su idareleri
oluşturulmuştur. On su idaresinden biri Galler Bölgesi'nde, geri
kalanlar İngiltere'dedir. Bu su idareleri havzada su kaynaklarının
planlanması, su arzı, atıksu, yüzey sularındaki kirliliğin
önlenmesi, balıkçılık, su rezervlerinin kullanımı ve lisans
verme gibi görevleri olan, düzenleyici bir kuruluş konumundaydı.
Merkezileşmeye dayalı bu yeni modelle, belirlenen on bölgedeki su
idarelerinin yöneticileri merkezi hükümet tarafından
atanmakta ve merkezi yönetime karşı sorumlu tutulmaktaydılar.
Bölgesel su yönetimlerinde tarım, balıkçılık ve sanayi
sektörlerinden, ayrıca yerel yönetimden temsilciler
bulunmaktaydı. Yaptıkları toplantıların ise kamuya açık olması
gerekliliği yasada belirtilmişti.

1980'li yıllarda devlet yönetimine egemen olan
yeni-muhafazakarlar, suyu ülke düzeyinde özelleştirmeye
başlamışlardır. 1983 yılında yapılan yasal düzenlemelerle su
idarelerinin statüsü ve yönetim yapılarında değişiklik
yapılmıştır. Yönetim kurulları dışında oluşturulacak danışma
kurullarında yerel yönetim temsilcileri, sanayi ve ticaret sermayesinin
temsilcileri ve su kullanıcılarının temsilcilerinin bulunması
öngörülmüştür. Bunun yanında daha önce kamuya
açık olarak yapılan bölgesel su yönetimleri
toplantılarının artık kapalı olmasına karar verilmiştir. Bu
değişikliklerle İngiltere ve Galler'deki su yönetimlerinin
kamusal özelliği ve şeffaflığı kaldırılmış, suyun artık bir
meta olarak değerlendirilmesi yolunda adımlar atılmıştır.
Özelleştirmelerle on ayrı bölgede kurulmuş olan su idareleri 25
yıllık imtiyazlarla 10 su şirketine verilmiştir. Özelleştirmelere
gerekçe olarak AB çevre ve su standartlarına ulaşmak,
finansman ihtiyacını karşılamak, rekabeti ve etkinliği artırmak
gösterilmiştir.

1989 tarihli Su Yasası'yla kamu eliyle yürütülen su ve
atık su hizmetlerinin tamamı özelleştirilmiştir. Birleşik
Krallık'taki bu girişim İngiltere ve Galler'i kapsamış,
Kuzey İrlanda ve İskoçya bunun dışında bırakılmıştır. Yine
bu yasayla Çevre Ajansı, Su Hizmetleri Ofisi gibi su hizmetlerinde
düzenleme yetkisine sahip düzenleyici kuruluşlar
oluşturulmuştur.    
Hükümetin 1989 yılında hayata geçirdiği suyun toplu
özelleştirilmesi kararıyla birlikte sudaki yıllık yatırım miktarı
ikiye katlanmıştır. İngiltere'de suyun kamu denetiminden
çıkarılıp özel sektöre devredilmesiyle su fiyatları %
150-450 oranında artmıştır. Şirket karları ise %692 seviyesini
bulmuştur.
Birmingham'da ön ödemeli kontör uygulamasına
geçildiğinde, insanlar sifon çekme maliyetli olduğu
için saksılara dışkılamaya ve bu saksıları dışarı atmaya
başladılar. Bölgede dizanteri vakaları altı kat artınca
1998'de kontörlü sayaç uygulamasından
vazgeçildi.

1989 yılında Londra ve Thames Vadisi'nde imtiyaz alan Thames Water
şirketi 7 milyon kişiye içme suyu, 11 milyon kişiye ise atıksu
arıtma hizmeti sağlama işini almıştır. 2002 yılında Alman
RWE'ye satıldığında 870 milyon sterlin cirosu ve 6000
çalışanı ile İngiltere'nin en büyük su ve atıksu
şirketiydi. RWE eskiyen su şebekesine hiçbir yatırım yapmadığı
için aşırı yağmur yağdığında içme suyuna karışan
yağmur suyu nedeniyle Hepatit-A hastalığı özelleştirme
öncesinin iki katı oranında görülmeye başlanmıştır.
Özelleştirme sonrasındaki ilk iki yılda 21 bin evin suyu
kesilmiştir.
Halkın bu durumuna karşılık, 1994-1995 döneminde Thames-Water
şirketinin vergi dışında kalan karı 303.7 milyar sterlin, bir
önceki dönem karı ise 222.3 milyar sterlin olarak belirlenmiştir.
Yine İngiltere'deki su tekellerinden biri olan South West Water ise
fiyatları 1989-1994 arasında %187 oranında artırmış, 1993-1994
dönemindeki kârı vergiden sonra 85.9 milyon sterline
ulaşmıştır. Toplama bakıldığında, 1989-1998 yılları arasında
İngiliz su tekellerinin ortalama karı %142 oranında artmıştır. Tablo-1
tekellerin adı geçen dönemdeki kâr artış oranlarını
göstermektedir.
Şirket    Ortalama Kâr Artış Oranı (%)
Anglian    158
Northumbrian    898
Northwest    658
Severn Trent    100
Southern    115
South West    72
Thames    92
Welsh    351
Wessex    351
Yorkshire    50
Toplam    142
Tablo 1 - 1989-1998 Yılları Arasında İngiliz Su Tekellerinin Ortalama
Kârlılığı (1997/1998 fiyatlarıyla)
Kaynak: Dore, Kushner ve Zumer
İskoçya, İngiltere'de yaşanan özelleştirme
sürecinden doğrudan etkilenmese de 2002 yılında çıkarılan
İskoç Su Yasası'yla suyun yönetimi önemli
ölçüde değiştirilmiştir. Su konusunda yönetim daha
önce belediyelerde iken, çıkarılan yeni su yasasıyla
İngiltere'deki düzenleyici yapıya benzer bir yapıya
gidilmiştir. İskoçya'nın tamamı tek su işletmesi olan
Scottish Water'ın eline bırakılmıştır.
Fransa

Özel şirketlerin Fransa'da su hizmetlerine katılımı 19.
yüzyılın başında başlamıştır. Su alanının uzun süren
şekillenme sürecinde 1964 ve 1992 tarihli Ulusal Su
Yasaları'nın temel bir yeri vardır. 1964 tarihli Ulusal Su Yasası,
Fransa'da su kaynaklarının yönetiminde havza bazında
ölçeğin temel alınmasına ilişkin yasal düzenlemeleri
içermekteydi. Bu yasayla Fransa, Adour-Garonne, Artois Picardie,
Loire-Bretagne, Rhine-Meuse, Rhône-Méditerranée et Corse
ve Seine-Normandie adını taşıyan altı su havzasına
bölünmüştür. Bu altı bölgede bugün yerel
yönetimlerin bir numaralı ortağı olan Su Ajansları kurulmuştur. Bu
ajanslar birer kamu kurumu olup Sürdürülebilir Kalkınma ve
Ekoloji Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı' nın vesayetinde
çalışmaktadır. Su Ajansları'nın tüzel kişiliği ve
mali özerkliği vardır. Yönetim kurulları yerel topluluk
temsilcileri, su kullanıcı temsilcileri, devlet temsilcileri ve ajans
personel temsilcilerinden oluşmaktadır. Beş yıllık programlarla
çalışırlar. Su Ajansları'nın finansal kaynağı su
kullanımı ve atıksu fatura ödemelerinden gelmektedir. Yüzey
suları, yer altı suları ve deniz aşırı karasal sularla ilgilenirler.
Görevleri su kirliliğine karşı mali ve teknik destek sağlamak,
araştırma ve inceleme yapmak, istenilen su kalitesi hedefine ulaşmak,
kaynak ve kullanıcı arasındaki su ihtiyaç dengesini sağlamak,
kaynakları geliştirmek ve iyileştirmek, sel baskınlarını
önlemektir.

16 Aralık 1964 tarihli yasa ve 14 Eylül 1966 tarihli kararname ile
havza kurulları oluşturulmuştur. Bu kurullar su politikalarının
oluşumunda danışmanlık yapar, su ajanslarının programını onaylar,
yönetim kurulu kararları hakkında görüş bildirebilir,
fatura tabanlarını ve oranlarını inceler ve yapılacak işlerin takibini
yaparlar. 2005 yılında, kriz durumunda yönetim ihtiyacını
karşılamak, gerekli mali ve teknik desteği sağlamak da havza
kurullarının görevleri arasına dahil edilmiştir. Havza kurulları su
konusuyla ilgili pek çok farklı kesimi bir araya getirir (devlet,
bölge, özel işletme, yerel yönetim temsilcileri ve uzmanlar)
ve genellikle 'Su Parlamentosu' olarak adlandırılır.

1992 yılında çıkarılan Ulusal Su Yasası ile AB standartları
mevzuata alınmıştır. Su kirliliği kontrolünde
tüketene-kirletene ödet politikası hayata geçirilerek
piyasacı bir yaklaşımın temelleri atılmıştır. Kirletme vergisi
tarımla uğraşan kesim dışarıda tutularak büyük
ölçüde hane halklarından alınmaya başlanmıştır. Aynı
yasada su ekonomik bir kaynak olarak değerlendirilmiştir.

1995 yılında çıkan Barnier Yasası ise özel sektörün
su yönetimine yönelik imtiyazlarını sınırlamıştır. İmtiyaz,
kira veya akarsu sözleşmelerinin süreleri 20 yılla
kısıtlanmış, hakların devri de yasaklanmıştır.

Fransa'da su kaynaklarının yönetimi havza düzeyinde
olmasına rağmen yerel yönetimlerin su yönetimlerinde
büyük sorumlulukları vardır. Suyun toplanması, arıtımı ve
dağıtımı belediyelerin yetki ve sorumluluğuna verilmiştir. Belediyeler
aynı zamanda yatırım kaynaklarından da sorumludurlar. Bu kapsam
içinde olan belediye sayısı 36.500 civarındadır. Su ile ilgili
yatırımlarda Su Ajansları, İl Özel İdareleri veya Bölge
Yönetimleri belediyeye maddi ve teknik destek sunarlar.

Belediye yönetimleri su hizmetlerini doğrudan kendileri yerine
getirdiği gibi (tekelden işletim biçimi) özel şirketlere de
yaptırabilirler (kira ya da imtiyaz sözleşmesiyle özel
sektöre yetki devri). Belediyeler bu iki farklı uygulamadan birini
seçebilir ve farklı fiyatlar uygulayabilirler. Fiyat farklarının
Rekabet Kurulu'nun belirlediği ölçüye uymak durumunda
olduğu hüküm altına alınmış olsa da 1998 yılı verilerine
göre bu iki işletim biçimi arasındaki fiyat farkı oranı %13
civarına varmıştır.

Su ve atıksu hizmetlerinin sözleşmeyle devri genellikle ihale
yöntemiyle olmaktadır. Ancak bazı özel şirketler yerel
yönetimlerle yakın ilişki kurarak rekabeti ortadan kaldırmış ve
uzun vadeli sözleşmeler imzalamışlardır. Özel sektör daha
çok içme suyu dağıtımı yetkisini almayı istemekte, parasal
getirisi az olan atıksu hizmetleri çoğunlukla belediyeye
bırakılmaktadır. Yerel yönetimlere kamu-özel ortaklığı
kapsamında özel sektörle sözleşme imzalama izni verilmesine
rağmen, herhangi bir havza ajansı ya da belli bir yetkili kurum tarafından
doğrudan denetimleri yapılmamaktadır. Su işletmesinin özel
şirketlere devri, belediye başkanının herhangi bir ihmalden kaynaklanacak
hasardan sorumlu olmamasını beraberinde getirmektedir.

Kira sözleşmeleri yerel yönetimlerle özel şirket arasında
imzalanan, süresi 5-20 yıl arasında değişen sözleşmelerdir.
Şirket bu sözleşme ile su dağıtım hizmetini alırken, yalnızca
tesislerin kullanım hakkını almış olur, yani yalnızca işleyişten
sorumludur. Su fiyatı üzerinden ödenek alır, belli bir miktarı
ise su şebekesinin finanse edilmesi ve amortisman masrafları için
belediyeye verir. Yapılması gerekli yenilemeleri, yatırımları yapmak
belediyenin sorumluluğundadır.

İmtiyaz sözleşmelerinde ise firma, sözleşme süresince
yapacağı yatırımları önceden bildirmek kaydıyla  yatırım
yapabilir. Sözleşmenin süresi bu yatırımın önemine
büyük ölçüde bağlıdır. Kullanıcılardan fatura
tahsis edilmesi de yine özel şirkete aittir.

Bunlar dışında karma işletim biçimi ya da akarsu
sözleşmeleri gibi değişik işletim biçimleri de mevcuttur.
/>

Fransa'da ülke nüfusunun yaklaşık olarak %80'inin su
temini, %40'ının ise kanalizasyon hizmeti özel şirketler
tarafından sağlanmaktadır. Bu alanda Fransa'nın üç su
tekeli en büyük paya sahiptir. 2002 yılı verilerine göre su
piyasasında Vivendi'nin %35, Suez Lyonnaise des Eaux'nun %23 ve
Saur'un %16.5'luk payı vardır. Özel şirketlere yetki
devri birçok olumsuzluğu da beraberinde getirmiştir. Su
fiyatlarındaki artış bu olumsuzluklar arasında en önemlisidir. Su
tekelleri bu artışın nedenini 'sermaye yatırımı' olarak
açıklamaktadırlar.

Kamu-özel ortaklığı ile özel şirketlere devredilen su
işletmeleri Fransa'daki yerel demokrasiyi de tehdit etmektedir. Su
tekellerinin, seçimde yerel yönetimleri kazanma şansı olan
adaylara sağladıkları maddi destek halkta güven sorunu
oluşturmuştur.

Yönetim Biçimi    1994  
 1995    1996    1997  
 1998    1999
Yerel Yönetim    1489    1621  
 1716    1803    1848  
 1841
Özel Teşebbüs    1784  
 1908    1993    2050  
 2100    2100
Kamu-Özel Ortak Girişim    1734  
 1812    1963    2014  
 2076    2101
Ortalama     1689    1799  
 1910    1974    2015  
 2049
Tablo 2 - 1994-1999 Arasında Yıllık Ortalama Fiyat Hareketleri
(120metreküp/Fransız Frangı)
Kaynak: Dore, Kushner ve Zumer 2004

Tablo 2'de üç yönetim modeline göre 1994-99
arası su fiyatı hareketleri verilmiştir. En düşük fiyat
artışı su hizmetlerinin yerel yönetimlerde olduğu
bölgelerdedir. Bu fiyat artışları özel sektörün elinde
olan bölgelerle karşılaştırıldığında %40 oranında
düşük seyrettiği görülmektedir.

Fransız modeli su işletmelerinde mülkiyet kamuda kalsa da işletmenin
özel şirketlere devri, kamunun karar alma sürecinden
koparılmasının yanında standartların, fiyatların ve kamusal
içeriğe sahip olması gereken normların da özel sektör
mantığı ve piyasa koşulları içerisinde belirlenmesine yol
açmıştır. Su hizmetleri bir kez ticarileştirildiğinde tüm bu
sonuçlar kaçınılmaz olarak ortaya çıkmaktadır.
/>

Fransa'nın su piyasasındaki  üç büyük su
tekeline çok sayıda tüketici derneği dava açmış
durumdadır. Fransa'da Sayıştay, Kamu Sektörü Yüksek
Konseyi, Ulusal Değerlendirme Kurulu, Planlama İdaresi, Parlamento
Teknolojik ve Bilimsel Tercihleri Değerlendirme Bürosu, Rekabet Kurulu,
Parlamento Araştırma Komisyonu gibi devlet organları 20 yıllı aşkın
bir süredir su yönetimini incelemekte ve uygulamaları
eleştirmektedir.

Su uzmanları da Fransa'daki kamu-özel ortaklığı eliyle
uygulanan su işletmesini eleştirmektedir. Bu uzmanlardan biri olan
R.Petrella, suyun insanlığın ortak malı olduğunu, herkesin suya erişim
hakkının olması gerektiğini, suyun mülkiyeti dışında
yönetiminin ve işletiminin de piyasa kurallarına bırakılmaması
gerektiğini, su sağlamanın kamusal bir hizmet olması gerektiğini
savunmaktadır. Petrella'nın bu görüşleri ve itirazları
Fransa'daki bir çok kesimi de harekete geçirmiştir.
Fransa'da sivil toplum kuruluşları ve bir çok parti suyun
kamusal bir hizmet olmasını, sağlıklı ve ucuz dağıtılmasını ve
devletin suyun yönetimini tekelden yapmasını istemektedirler.

Fransa/Grenoble

1989 yılında Grenoble'da dönemin belediye başkanı suyun
özelleştirilmesi için çeşitli yolsuzluklar yaparak su
hizmetlerini yasadışı bir şekilde Suez tekelinin bünyesinde bulunan
Lyonnaise des Eaux'a satarak özelleştirdi. Suyu bir meta olarak
algılayan çokuluslu şirketler, Grenoble'deki bu uygulamayı su
yönetimi için dünyaya örnek olarak
gösteriyorlardı. Oysa özelleştirme sonucunda Grenoble'da
suyun fiyatı iki misli artmıştı. Fransa'nın genelinde ise yapılan
su özelleştirmeleri sonucunda ortalama %150 fiyat artışı olmuş,
bunun dışında 5 milyon insan temiz sudan yoksun kalmış, kolera
salgınları yaşanmıştır. Grenoble'da halkın vermiş olduğu
politik ve hukuki mücadele sonrasında kentin su dağıtım sistemi 2000
yılında yeniden belediyeye devredilmiştir.

1984 yılında Grenoble Belediye Başkanı Alain Carignon, gaz, elektrik ve
su hizmetlerinin  özelleştirilmesini esas alan bir politikayı
hayata geçirmeye başladı. Carignon 1976-1978 yılları arasında
genel sekreterliğini Jérôme Monod'ın yaptığı
muhafazakar sağ parti Cumhuriyet İçin Birlik Partisi'nin (RPR)
tanınmış bir üyesiydi. Jérôme Monod ise aynı zamanda
Lyonnaise Des Eaux su şirketinin yöneticisiydi. 1989 yılında Carignon
kentin su hizmetlerinin özelleştirilmesi için önerilen
firmalar arasına Suez-Lyonnaise COGESE'yi de (Compagnie De Gestion Des
Eaux du Sud-Est) dahil etti.  Grenoble şehir meclisinde Kasım 1989
tarihinde oylanarak su ve kanalizasyon yönetimi 25 yıllığına
COGESE'ye devredildi. Anlaşma Demokrasi Ekoloji Dayanışma Derneği (ADES)
liderliğindeki muhalefete, sendikaların yaptıkları grevlere, protesto
gösterilerine ve vatandaşların kurdukları çeşitli
tüketici dernekleriyle tüketiciler olarak özelleştirme
planına dava açmalarına rağmen imzalandı. Özelleştirme
yapıldığı sırada belediye suyu düşük bir fiyata ve iyi
kalitede sağlıyordu. Belediye yönetimi de fiyatı düşük
olmasına rağmen su işinin belediye bütçesine düzenli
katkıda bulunduğunu dile getiriyorlardı.

Hukuksal süreçler işlemeye başladı. Bir yandan da kamuoyu
baskısı ve mücadelesi sürüyordu. Bu sırasında Lyonnaise
Des Eaux şirketinin suyun özelleştirilmesine karşılık olarak
Carignon'un seçim kampanyasına para verdiği, bunun
dışında  Suez-Lyonnaise'in iki yöneticisinin Carignon'a
yüksek bir meblağ değerinde hediyeler verdiği ortaya çıktı.
Böylelikle yolsuzluk yapıldığına dair davalar peş peşe
açılmaya başlandı. 1995'te Carignon (kendisi daha sonra iletişim
bakanı olmuştu) ve Lyonnaise Des Eaux yöneticilerinden Jean-Jacques
Prompsey (daha sonra dünya çapında iş yapan SITA'nın
başkanı oldu) rüşvet almak ve vermekten hapse mahkum edilmişlerdir.
Carignon ayrıca kamu olanaklarını kişisel çıkarları için
kullanarak tüketicilere zarar verdiği gerekçesi ile para cezası
ve siyaset yasağına da çarptırılmıştır.

COGESE sözleşmeleri incelendiğinde fiyatların bir takım tekniklerle
şişirilerek Grenoble halkına çok yüksek faturalar
ödetildiği kanıtlanmıştır. Bu tekniklerden biri kayıt
sözleşmelerinde yer alan giriş ücretleriyle oynamaktı.
Araştırmalar sonucunda 1989'dan itibaren uygulanan bu teknikler ile
faturaların  toplam 21 milyon FF şişirilmiş olduğu, 1995 yılında
faturaların olması gerekenin %51 üzerinde olduğu ortaya konmuştur.
Grenoble İdari Mahkemesi 1999 yılında COGESE tarafından dayatılan
tarifelerin yasadışı  olduğuna karar vermiş ve giriş
ücretleri halka iade edilmiştir.  

1996'da Société Des Eaux De Grenoble (SEG) adında %51'i
belediyeye, %49'u Suez-Lyonnaise'e ait yeni bir şirket kuruldu.
Belediyeden 7, Suez-Lyonnaise'den 5 müdür atandı. Fakat
Suez-Lyonnaise bütün önemli kararlarda veto hakkını
kullanarak engellemeler yapabiliyor, belirleyici olabiliyordu. Bu arada
Suez-Lyonnaise halk sağlığı ve su tedariği için bir alt şirket
kurdu (SGEA) ve belediyeyle 15 yıllık bir sözleşme imzaladı. 5
uzmanını SEG'de tutarak, geri kalan 82 kişilik uzman ekibini kazancı %100
Suez-Lyonnaise'e ait olan SGEA'ya aktarmıştı. Aynı zamanda bu
yeni kamu-özel ortaklık girişiminin Suez-Lyonnaise şirketine
sağladığı mali avantajlar vardı. Grenoble kent meclisi geçmiş
beş yıl için COGESE'nin zararını telafi etmeyi kabul etmişti.
Kent meclisi bu parayı elbette vergi mükellefi olan halktan alarak
ödüyordu, ancak bu yeterli gelmediği için ödemeyi
yapabilmek için SEG içindeki kâr payından
vazgeçmek durumunda kalıyordu.

Bu arada siyasi muhalefet ve kamuoyu mücadelesi de devam ediyordu.
Yaşananlar seçimlere de yansımış ve sol partiler belediyelerin
çoğunda yönetime gelmişlerdi. ADES'in
öncülüğündeki muhalefet şimdi de kamu-özel
ortaklığı olan SEG'le 1996'da yapılan sözleşmeye itiraz
ediyordu. 1998 yılının Ağustos ayında Grenoble İdari Mahkemesi bu
sözleşmenin de kamuoyu yararına değil, rekabetçi anlayışa
göre yapılmış olduğu gerekçesiyle geçersiz olduğunu
ilan etti. Şehir meclisinde yapılan tartışmalar sonucunda 20 Mart 2000
tarihinde su hizmetlerinin yeniden yerel yönetime bırakılması
onaylandı. Halkın muhalefeti Grenoble'da da kazanmıştı.

Bugün Grenoble'da Fransa'daki en düşük su fiyatı
uygulanmaktadır. Ayrıca su hizmetleri de halka temiz, kesintisiz,
kısacası sorunsuz olarak sunulmaktadır.

 

 

Sayı 7 Su Sayfa 92-100

İvme Dergisi yazısıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder