30 Mayıs 2010 Pazar

Su Gibi Dostum Olsa

Su Gibi Dostum
Olsa

Paris'te içme suyunun dağıtımı önce
özelleştirildi. Sonra alan şirketlerin kısa zaman içinde su
fiyatını artırmaları üzerine ve başka birçok dert
yaratmaları nedeniyle yanlış hesap Bağdat'tan pardon Paris'in
merkezinden döndü ve dağıtım yeniden belediye hizmeti
biçimine dönüştürüldü.

Bu arada su üretimi de, dağıtımın en uygun fiyata ve en iyi
biçimde yapılması için kurulan tek ve kamusal şirkete
bırakıldı. Bunları burada kısaca irdelemek lazım elbette.

24-25 Kasım 2008'de toplanan Paris Anakent Belediye Meclisi (Le
Conseil de Paris) suyun üretiminin ve dağıtımının özel
şirketlerden alınmasına ve kamusal tek bir şirkete bırakılmasına
(opérateur public unique) karar verdi. Bu toplantıda Paris'teki
yeni kamu şirketinin oluşturulmasına ilişkin gerekli bütün
tüzel düzenlemeler de kabul edildi.

Meseleye ivedi bir hava vermeden bu işi iki safhada gerçekleştirmek
için kollar sıvandı:

Birinci aşamada su üretimiyle sorumlu karma (yani özel ve kamu
şirketlerinden oluşan) Eau de Paris'den su üretimi alınacak;
2009'un ilk üç ayı içinde bu iş kotarılmış
olacak. Bu şirketlerle yapılan ve süresi 2011'de dolacak
sözleşmelerin bitimi beklenmeden. Çünkü bunun
beklemeye tahammülü kalmadı artık.

Sonra su dağıtımı 1 Ocak 2010'da iki özel şirketten
alınacak. Onlarla yapılan sözleşmeler 2009 sonunda biteceği
için sözleşmelerin yenilenmemesiyle mesele
çözümlenmiş olacak.

Böylece üretiminden dağıtımına, su şebekesinin bakım ve
onarımına, su hizmetinin tamamı tek bir kamu şirketine bırakılmış
olacak.
    
Süreç başladı.

Bu yeniden kamulaştırma ve iyileştirme hareketinde önemli noktalardan
biri de şudur: Su üretim ve dağıtımını o ana kadar
gerçekleştiren karma ve iki özel şirketin emekçileri,
ücretlerine ve kazanılmış haklarına dokunulmadan (örneğin
kıdemlerine, emeklilik yaş sınırına, vb.) yeni şirkette
çalışmaya devam edecekler. Herhangi bir nedenle ve/veya bahaneyle
işçilerin işine son verilmesi böylece engellenmiş oluyor.
Bugünkü ekonomik kriz ve gittikçe artan işsizlik ortamında
böylesi bir önlemin önemi ortadadır.

1984'e dek Fransa Cumhuriyeti başkentinde su üretim ve
dağıtımı doğrudan doğruya Belediye tarafından yapılıyordu. Ama o
yıl SU DAĞITIMI iki özel şirkete devredildi:

Seine Nehri'nin  sağ yakası Veolia'ya ait  La
Compagnie Generale des Eaux'ya (CGE), Seine Nehri'nin sol yakası
bu alandaki önemli ve çok büyük şirketlerden
Suez'e bağlı La Societe Eau et Force'a.

1987'de ise su üretimi için karma bir şirket yaratıldı:
La Société Anonyme de Gestion des Eaux de Paris (SAGEP).
Belediye'nin ve su dağıtım şirketlerinin katılımıyla
oluşturulan bu yeni şirket su üretimi yanında su yollarının bakım
ve onarımını da üstlenecekti... Ancak bu son konuda üstüne
düşen görevi yerine getirmemek için bin dereden su getirdi.
İşi yokuşa sürdü. Dolayısıyla bizzat Belediye'nin bu
işin hamallığını üstlenmesi gerekti. Yükü belediye
taşıdı, "malı" öbürleri
"götürdü". Belediye de bu yükün
getirdiği giderleri konut vergisinden ve başka gelir kaynaklarından
karşılamak zorunda kaldı. Bu büyük ihtimalle o günlerdeki
Anakent Belediye Başkanı (daha sonra defalarca değişik bakanlıklar 
üstlenen,  Başbakanlık yapan ve 1995'ten 2002'ye
Cumhurbaşkanı) Jacques Chirac yönetimiyle özel şirketler
arasında yapılan gizli ve sözlü bir anlaşma sonucu bu haliyle
sürdürüldü... sistemleştirildi.
 
Bu sorunlar ve su dağıtım şirketlerinin özellikle içme suyu
fiyatını sık sık artırmaları üzerine mesele gittikçe
karmaşık ve Parisliler için zorlu bir konum kazandı.
 
2001'de Paris Anakent Belediye seçimlerini İLK KEZ KAZANAN SOL
BİRLİK meseleye dört elle sarıldı.

Önce su dağıtımıyla uğraşan özel şirketler, su
üretiminden sorumlu ve 1987'de kurulan karma şirket SAGEP
bünyesindeki sermaye payları ödenerek bu şirketten
çıkarıldılar. Yerlerini Belediye'nin bir tür banka
görevini yapan La Caisse des Depôts et Consignations aldı.

Su dağıtımının özelleştirilmesi o günkü anakent
belediyesi yönetiminin, adı geçen özel şirketlerin
Chirac'ı cumhurbaşkanlığı seçim kampanyasında
desteklemeleri şartıyla gerçekleştirildi. Yani Parislilerin fikri
alınmadı. Su dağıtımı "Kralın arzusu" üzerine
özelleştirildi. Elbette gerek anakent belediye meclisinde gerekse
ilçe belediyelerinin meclislerinde muhalefet bu karara itiraz etti.
Ama atı alan Üsküdar'ı geçti. O zaman buna karşı
toplumsal muhalefetin  kendini göstermesi ve gittikçe
gelişmesi önlenemezdi. İçmek, temizlemek, yıkamak ve
yıkanmak, çiçeklerini sulamak için kullanılan suyun
dağıtımının özel şirketlere bırakılması ve hele fiyat
saptanmasının onların "paşa gönüllerine"
terkedilmesi üzerine Parisliler şikayetlerini değişik
biçimlerde dile getirdiler. Paris'te yapılan kimi gösteri
ve yürüyüşte suyun yeniden belediye hizmetine
dönüşmesi arzusu dile getirildi: Sloganlarla ve pankartlarla. Kimi
zaman bir anne veya babanın veya bir çocuğun bizzat kendi elleriyle
çiziktirdiği bir pankartla. Kimi zaman bir mahalleden gelen bir
grubun attığı sloganlarla.

Bu arada anakent ve ilçe belediye meclisleri toplantılarında,
belediye başkanlarının mahalle mahalle dolaşarak yaptıkları
"açıklama toplantılarında" ve bilhassa seçim
kampanyalarında suyun yeniden kamulaştırılması gündeme getirildi.

Bu koşullar içinde toplumsal muhalefet siyasi ifadesini belediye
seçimlerinde Sol Birlik adaylarına oy vererek  kendini
gösterdi. Toplumsal muhalefet siyasi açıdan mücadelesini
başarıyla taçlandırdı.

BURADA İKİ SATIRLA SOL BİRLİK'TEN SÖZ ETMEK GEREKİYOR:
Sosyalist Parti ile Fransız Komünist Partisi'nin başını
çektiği bu birlik içinde bütün sol yer aldı: Sol
Radikal Parti, Yeşiller ve Yurttaşlar Hareketi de. Ancak bu sayede sol
Paris'te belediyeleri kazanabildi. Birlik herkese yararlı oldu.
"Chirac sistemi"ne son vermek için bir araya gelmekten,
ortaklık kurmaktan başka çare de kalmamıştı. Paris'teki
yirmi ilçenin çoğunluğunda da Sol Birlik belediye
meclislerini ve başkanlıklarını elde edince, su meselesi başta
birçok ciddi sorunu, yurttaşların ve bu kentte oturanların daha iyi
yaşamaları için en uygun şekilde çözmek ve benimsenen
politikaları her mahallede uygulamak mümkün oldu.

İşte bu bağlamda 2006'dan itibaren  su üretim ve
dağıtımında en akıllı biçimde hizmet verilebilmesi amacıyla
yeni bir yapılanma  gündeme getirildi. Su kullanımında
yenilikler öngörüldü.

Hemen su dağıtımını üstlenen özel şirketlerin su şebekesinin
bakım ve onarımından sorumlu olmaları ilkesi kabul edildi ve ettirildi.
Su dağıtımını yapan şirket temsilcilerinin bakım ve onarım işlerinde
işi yavaşlatmalarına yönelik "ayak ve el oyunlarının"
önü alındı. Bunun Türkçesi kamuyu, burada belediyeyi
temsil edenlere rüşvet verilmesini ve alınmasını, kimi avantajlar
sağlanmasını önlemek için yeni  ve sağlam temsilciler
atandı olacaktır. Bu konuda bilhassa Yeşiller partisinden uzman Belediye
Meclisi üyelerinin bu işlere atanması belirleyici oldu.

Bugün varılan ve  1 Ocak 2011'de tümüyle
varılmış olacak yeni yapılanma ile su üretimi ve dağıtımı
kamusal tek şirket tarafından yönetilerek şu konularda rahatlatıcı
ve iyileştirici işler yapılmış oluyor ve olacak:

Su hizmetinde yetkiler tek merkezde toplanıyor. Böylece aynı iş
için "çift dikiş" önlenmek
isteniyor/önlenmiş olacak. Aynı zamanda "Sorumlu ben değilim,
öbürü" demek modası da geçmiş olacak.
Geçmiş olsun! Böylece sorumlulukların dağılımındaki
belirsizlik veya karmaşalık ileri sürülerek, bunlardan
yararlanılarak akıl almaz bahanelerle işlerin geciktirilmesi de
engellenmek isteniyor.

Suyun kalitesindeki süreklilik güvence altına alınmak isteniyor.
Özel şirketlerin kiminin yaptığı gibi, fiyat artışları
öncesi ve hemen sonrasında suyun kalitesine özel bir özen
göstermek ama hemen sonra işi oluruna bırakmak devrine son verilmek
azulanıyor.

Ve bilhassa su fiyatı sürekli bir biçimde ve mümkün
olduğunca düşük tutulacak. Sağlık ve benzeri birçok
konuda belirleyici olan su fiyatının düşük düzeyiyle
vatandaşın kârlı çıkması ümit ediliyor. Sıradan
bahanelerle iki ayda bir su fiyatının artırılmasının
önünün alınması amaçlanıyor.
    
Aynı çerçevede eğer su üretim ve dağıtımından belli
bir KAZANÇ elde edilirse bunun SU HİZMETİNİN İYİLEŞTİRİLMESİ
İÇİN YENİDEN YATIRILMASI İLKESİNİN hayata geçirilmesi de
benimseniyor. Artık amaç daha iyi hizmet ve altyapının
iyileştirilmesi, mükemmelleştirilmesi olacak. Suyun ticari bir mal
olarak kullanılmasının önü alınacak. Su üretim ve
dağıtımından ille kâr etmek ilke olarak kabul edilmiyor. Ama
herhangi bir kazanç elde edilince de bunun yine su hizmeti için
kullanılması benimseniyor.

Su üretim ve dağıtımı kamusal tek şirket tarafından
üstlenince yönetiminin açık, denetiminin mümkün
olacağı da düşünülüyor.

Çünkü böylesi bir şirkette yurttaşlar en geniş bir
biçimde KARARLARIN ALINMASINA KATILABİLECEKLER: Paris'te
ilçe belediye yönetimleri ve anakent belediye yönetimi,
mahalle mahalle dolaşıp, belli aralıklarla düzenledikleri
toplantılarda yapılanları ve yapılacakları anlatıyorlar, bilgi
veriyorlar ve yurttaşların tepki ve önerilerini dinliyorlar.
Eleştirileri dikkate alıyorlar. Ve kimi konularda kararlar bu
toplantılarda oluşturuluyorlar. Böylece bir anlamda doğrudan
demokrasi ve doğrudan denetim mekanizması gerçekleştirilmek
isteniyor. Mahalleliler epey önceden kendilerine duyurulan ve hele kendi
mahallelerini yani kendi yaşam alanlarını ilgilendiren konulardaki
toplantıları kaçırmıyorlar. Vatandaşlar eleştirilerini,
dertlerini, tasarılarını, önerilerini ve düşüncelerini
birinci derecede sorumlu yöneticilere iletebiliyorlar. Fransa'da
buna "democratie locale" deniyor. Yani "yerel
demokrasi".
    
Böylece bir yandan ÜSTTEN yani ilçe belediyeleri veya
anakent belediyesi yönetimlerinden gelen politikalarla ve öte
yandan ALTTAN yani yurttaşlardan ve başkentte oturanlardan gelen
öneriler, tasarılar ve eleştirilerle suyun en uygun fiyata ve en iyi
hizmetle sunulması hedefleniyor ve bu alanda ciddi adımlar atıldı,
atılıyor.

Suyun bir kamu malı olduğunu kimse unutmak istemiyor. Unutmuyor. Bu
açıdan bakınca suyun dikkatlice ve sorumlulukla kullanımı
gerekiyor. İlgililer ve yurttaşlar bu meseleye önem veriyorlar.
 
Bu nedenle suyun dayanışmacı bir biçimde kullanılması ilkesi de
benimseniyor. Bu ilke yayılıyor. Suyun gelişigüzel kullanılmaması
gerektiği her geçen gün daha çok insan, kadın ve erkek
ve çocuk tarafından kabul ediliyor. Bu alanlarda da belediyeler
ellerinden geldiğince bilgilendirme ve uyarma görevlerini yerine
getirmeye çalışıyorlar.

Su üretim ve dağıtımının son derece önemli, hassas, stratejik
ve ciddi bir mesele olduğu artık çok açık bir biçimde
bilindiği için özel şirketlere, özel ellere ve kâr
amaçlı şirketlere bırakılamayacağı Paris'te artık
çok iyi biliniyor.

Suyun ticarîleştirilmemesi gerektiği yıllarca süren
özelleştirmeden sonra anlaşıldı. Ve yapılan bilinçli (veya
bilinçsiz, ama bu mümkün değil) hatadan Paris'te
dönüldü. Darısı diğerlerinin başına:
Fransa'dakilerin ve ötekilerdekinin.

 

M. Şehmus Güzel

 

 

 

Sayı 7 Su Sayfa 100-103

İvme Dergisi yazısıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder