Sendikal bürokrasinden
beklenen 26 Mayıs açıklaması...
align="center">'Grev kırıcılığını' boşadüşürmek için mücadeleye!
(21.05.10) - Uzunca bir süredir oyalama taktikleriyle
sürecin geçiştirilmesinin ardından, DİSK, KESK, Türk-İş
ve Kamu-Sen'den 26 Mayıs eylemine ilişkin 'beklenen' açıklama
geldi. Dört konfederasyon başkanının ortak imzasıyla 21
Mayıs günü yapılan yazılı açıklamada, 26 Mayıs'ta
yapılacak genel eylemin şekline her konfederasyonun kendi karar vereceği
ifade edildi.
Eyleme 5 gün kala ortak
açıklama
Üç ay öncesinden karar altına alınmış
bir eyleme ilişkin ancak 5 gün kala net açıklama yapan sendika
bürokratları; sermayenin dümen suyundan çıkmayan, sınıf
hareketinin ihtiyaçlarından kopuk, oyalamacı ve uzlaşmacı bir
eylemle süreci geçiştirmek niyetinde olduklarını
açıkça teyit etmiş oldular.
Türk-İş Genel Başkanı Mustafa Kumlu, DİSK Genel
Başkanı Süleyman Çelebi, Kamu-Sen Genel Başkanı Bircan
Yıldız ve KESK Genel Başkanı Sami Evren'in ortak imzayla yaptığı
açıklamada ilk olarak, dört konfederasyonun 22 Şubat tarihinde
yaptıkları toplantıyla 26 Mayıs'ta üretimden gelen gücü
kullanma kararı aldıkları vurgulandı.
"Eylemin biçimine herkes kendi karar
verecek" kurnazlığı
Öncelikli ve acil taleplerin; başta 4-C olmak
üzere güvencesiz, kuralsız, esnek tüm istihdam
uygulamalarından vaz geçilmesi; iş güvencesinin sağlanması;
kiralık işçilik düzenlemesinin gündemden
çıkarılması; çalışma hayatını düzenleyen yasaların
ILO ve AB normlarına uyarlanması; Çalışanların
örgütlenmesi önündeki engellerin kaldırılması; Kamu
çalışanlarına grevli toplu iş sözleşmeli sendika hakkının
güvence altına alınması" olarak belirlendiği hatırlatılan
açıklamada, bu taleplerin gerçekleşmemesi durumunda genel
bir eylemin yapılacağına dair karar alındığı
hatırlatıldı.
Açıklamanın devamında, 26 Mayıs
gününün emek karşıtı politikalara karşı
"mücadele günü" olarak ilan edildiği,
üretimden gelen gücün kullanılmasının nasıl
gerçekleştirileceği konusunu ise konfederasyonların kendilerinin
belirleyeceği ifade edildi. 26 Mayıs günü saat 13.00'de
örgütlü bulunulan tüm işyerleri önünde
konfederasyonlar tarafından hazırlanan ortak metnin okunmasına karar
verildiği de söylendi. 26 Mayıs'ın içini boşaltmak
için uzunca bir süredir türlü taklalar atan sendika
bürokratları, böylece kendilerinden beklenen bir kurrnazlıkla
göstermelik bir eylemin yolunu düzlemiş oldular.
İhanetçi ve uzlaşmacı sendikal
anlayışlardan yansıyanlar
22 Şubat günü sıralanan taleplerin hiçbiri
karşılanmamış, dahası sermaye sınıfı saldırılarını daha da
azgınlaştırmışken, kol kola giren sendika bürokratlarının
açıklamasında, tabandan doğru örgütlenerek hayata
geçirilecek gerçek anlamda genel grevin esamesi dahi
okunmamıştır.
Özellikle TEKEL Direnişi'nin yarattığı etkiyle ve
ardından gerçekleşen Taksim kazanımının moral ve motivasyonuyla,
sınıfın bölüklerinin önemli bir kısmı 26 Mayıs'ta
yapılması kararlaştırılan genel iş bırakma eyleminin etkili bir genel
greve dönüşmesini arzulamaktayken, sürecin içinin
boşaltılması yönlü sendikal bürokrasinin attığı bu
adımlar daha da belirleyici olmaktadır.
TEKEL Direnişi ile birlikte ortaya çıkan ve sermaye
cephesini de oldukça güç bir pozisyona sokan tabloda,
üç ay sonra hayata geçirilecek bir eylem kararı almak,
söz konusu sendika bürokratlarının asıl derdinin
mücadeleyi büyütmek olmadığını zaten en başından
göstermiştir.
Başını ihanetçi çizgisi defalarca
tescillenmiş Türk-İş bürokratlarının çektiği
özneler, DİSK ve KESK gibi ilerici ama uzlaşmacı sendikal
anlayışları da kuyruklarına takarak böylesi bir tablonun
açığa çıkmasını sağlamışlardır.
13 Mayıs günü yapılan Türk-İş Başkanlar
Kurulu toplantısından kamuoyuna yansıyanlar da böylesi tablonun daha
fazla netleşmesini sağlamıştır. Bu toplantıda, Mustafa Kumlu'nun
başını çektiği sendika bürokratları 26 Mayıs eyleminin
hayata geçirilmesinin koşullarının olmadığını belirtirken,
sınırlı da olsa bazı sendikalar 26 Mayıs'ın her koşulda
örgütlenmesi gerektiği konusunda fikir belirtmişlerdir.
Türk-İş içerisindeki sınırlı örneklere
ek olarak, her koşulda grevin gerçekleştirilmesini savunduklarını
dile getiren DİSK ve KESK'in tutumları da inandırıcılıktan uzak
durmaktadır. Tabanlarındaki ilerici-öncü işçi ve
emekçilerin basıncıyla "Grev yapmaya hazırız"
açıklamalarında bulanan DİSK ve KESK'in attığı adımlarda,
gözle görülür bir biçimde Türk-İş
bürokratlarının tutumunun belirleyici olması bu değerlendirmeyi
güçlendirmektedir. Taksim 1 Mayısı'nın ardından, sendikal
ihanet çetelerinin peşinden sürüklenerek, direnişçi
işçilerin kürsü işgalini kınamaları da bu durumun bir
başka örneğini oluşturmaktadır.
'Grev kırıcılığa' yanıtı militan
sınıf hareketini yükselterek verelim!
26 Mayıs'a 5 gün kala daha da netleşen bu tablo
karşısında ilerici ve devrimci güçlere, öncü
işçi ve emekçilere her zamankinden daha fazla bir sorumluluk
yüklenmiş durumdadır. İhanet çetelerinin ve onlara yedeklenen
uzlaşmacı anlayışların sınıfın biriken öfkesini
sönümlendirme ve ehlileştirme çabalarına gerekli yanıt
verilmelidir.
Bununla birlikte, bazı ilerici sendikalar cephesinden 26
Mayıs'ı güçlü bir eyleme dönüştürmek
noktasında ortaya konan sınırlı iradenin daha da
güçlendirilmesi ve sınıfın bütününe
yayılmasının sağlanması da bir diğer yakıcı görevi
oluşturmaktadır. Bu aynı zamanda, 26 Mayıs'ın hemen sonrasında
içine girilecek 1-3 Haziran TEKEL eylemlerinin ve TİS süreci
hareketliliğinin güçlendirilmesi ve doğru bir eksene
oturtulmasının da anahtarı olabilmelidir.
Ancak sınıfın öncü kesimleriyle birlikte
tabandan doğru yapılacak ve taban iradesinin açığa
çıkmasını sağlayacak böylesi bütünlüklü
bir müdahale, sendikal bürokrasinin 'grev kırıcılığını'
boşa düşürecek, aynı zamanda hareketin önündeki bu
önemli barikatın aşılmasına hizmet edecektir.
Kaynak : www.kizilbayrak.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder