"Endüstriyel Organik
Tarım" da ne? / Tayfun Özkaya
Bu başlık da ne
oluyor, demeyin. Hem "organik" hem de "endüstriyel
tarım" bir arada, size yelkenli denizaltı gibi saçma
gelebilir. Ancak ne yazık ki böyle bir durum bütün
dünyada var. Organik tarımı tek ürün (monokültür )
sistemi ile, büyük işletmeler halinde, endüstrinin
ürettiği organik ilaçlar ve organik gübrelerle (uzak
mesafelerden geliyor) ve yerel çeşitlerle değil de şirket
tohumlarını, fidanlarını kullanarak yapıyorsanız ve ürünler
çoğunlukla ihraç ediliyor ve süpermarketlerde
satılıyorsa bu tarım sistemi ne çevreye ne de insana saygılı
olamıyor. Örneğin 200 dekar kiraz veya domates üretiyorsunuz, bu
nasıl ekolojik olabilir? Büyük ilaç şirketleri artık
hızla organik üreticiler için ilaçlar üretiyorlar.
Çiftçinin tarım ilaçlarını yerel olarak üretmesi
çoğu zaman engelleniyor. Araştırmacılar çoğunlukla
patentlenecek ilaçlar, gübreler peşinde koşuyorlar.
Böylelikle yeni bir hegemonya başlatılıyor.
Bu sorunları ifade edebilmek için bir terim
aradığımızda İstanbul'daki bir sempozyumda bir İspanyol
araştırmacısı ve ekolojik ürün üreticisinden bu
"endüstriyel organik tarım" terimini duyduğumda
bütün bu eleştirilerimize karşılık gelen bir terim olduğunu
anladım.
Ülkemizde organik tarım Avrupalı organik tarım
şirketlerinin desteği ile ihracata yönelik olarak başlamış idi.
Dolayısıyla bu iş baştan itibaren sadece bir ticaret gözüyle
bakılmıştır. Hala da pek bir şey değişmedi. İzmir'de yapılan
"organik tarım arama toplantısında" yerel tohumların tohum
yasası ile baskılandığını, bunların çiftçilerce
satılmasının yasaklandığını söyleyerek katılımcılardan destek
istediğimde çay aralarında birkaç kişi dışında bir olumlu
cevap alamamıştım. Çoğunluğun böyle bir derdi yoktu. Onlara
göre organik tarımın yerel çeşitlerle yapılması için
çok bir ihtiyaç yoktu. Hatta çoğu endüstriyel
tarım olmaz ise dünyanın aç kalacağını da
düşünüyorlardı. Hatta toplantıda Tarım Bakanlığından
bazı bürokratlar açıkça tohum yasasını
desteklediler.
Yerel tohumların hem hastalık ve zararlılara daha
dayanıklı hem de besin içerikleri bakımından daha zengin olduğu
biliniyor. O zaman gerçek bir organik hareketin yerel tohumlara destek
çıkması ve en kısa zamanda organik üretimi yerel tohumlar
temelinde yönlendirmesi gerekmez miydi? Ne gezer, organik tarımı
sadece bir ticaret olarak görenler endüstriyel tarımla kol kola
bir tavır içindeler. Dahası yerel tohum sorununa kayıtsızlar. Bu
gidiş varsa varsa yeni bir hegemonyaya varır.
Gerçekten hem çevreye hem de başta çiftçiler
insana saygılı bir ekolojik tarım hareketine ihtiyaç var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder