Defalarca Söyledik, Yine
Söyleyeceğiz. Bu Bizim Maden Emekçilerine Vefa Borcumuzdur
align="justify">17 Mayıs 2010 Pazartesi günü TürkiyeTaşkömürü Kurumu Karadon Müessese
Müdürlüğü içinde bulunan "Karadon Yeni
Kuyu"da -540 kotunda meydana gelen ve aralarında 2 maden
mühendisinin de bulunduğu 30 maden emekçisinin hayatını
kaybetmesine neden olan büyük bir facia yaşanmıştır. Ülke
olarak acımız çok büyüktür. Bu kazada (!) hayatını
kaybedenleri saygıyla anıyor, ailelerine, yakınlarına ve ülkemize
baş sağlığı diliyoruz.
Kazayla ilgili olarak yapılan tespitler aşağıda
maddeler halinde verilmektedir.
•1.Kaza, Karadon Yeni Kuyu -540 kotundaki hazırlık
galerisinde meydana gelmiştir.
•2.Söz konusu galerinin sürülmesi
(açılması), alt işveren (yüklenici firma) tarafından
yürütülmektedir.
•3.Üç vardiya çalışma yapılan
iş yerinde kaza anında 30 kişi çalışmaktadır.
•4.Kaza, 08.00-16.00 vardiyasında saat 13.27
civarında meydana gelmiştir.
•5.Kaza, grizu (metan gazı + hava karışımı)
patlaması nedeniyle oluşmuştur. Grizunun patlaması ile oluşan
yüksek sıcaklık, karbon monoksit (CO) gazı ve darbe etkisi
ölümlere neden olmuştur.
•6.Galeri ilerlemeleri delme-patlatma yöntemiyle
(patlayıcı madde kullanılarak) gerçekleştirilmektedir.
•7.Ana havalandırma emici yöntemle yapılmakta,
bağlantı galerilerinin havalandırılması ise üfleyici pervanelerle
gerçekleştirilmektedir.
•8.Patlamadan önce çalışma ortamındaki
grizunun yükseldiği tespit edilmiştir.
•9.Ocakta çalışan işçiler genellikle
çevre köylerden sağlanmakta, sendikasız ve düşük
ücretlerle çalıştırılmaktadır.
•10.Patlamanın şiddetiyle Karadon Yeni
Kuyu'nun vinç sistemi tahrip olmuş ve kafes kullanılamaz
duruma gelmiştir. Bu nedenle ilk kurtarma çalışmaları
Gelik'te bulunan 75. Yıl Cumhuriyet Kuyusundan
sürdürülmüş, aynı zamanda Karadon Yeni Kuyuda da
çalışmalar "kurtarma vinci"yle devam ettirilmiştir.
•11.Çalışan işçilerde gaz maskesinin
bulunmadığı saptanmıştır.
•12.Kurtarma çalışmalarında
başlangıçta organizasyon karmaşası yaşanmış olmakla birlikte,
TTK Tahlisiye Ekiplerindeki meslektaşlarımız ve işçilerin
özveriyle çalıştıkları gözlenmiştir.
•13.Gaz izleme sistemi bulunmasına rağmen bu
sistemin erken uyarı sistemi ile desteklenmediği sürece işlevsel
olamayacağı anlaşılmıştır.
•14.Kurum ve ilgili Bakanlıklar tarafından
yapılması gereken denetimlerin yeterli olmadığı
gözlemlenmiştir.
Söz konusu ocakta bilirkişi incelemesi
tamamlanmamış olup, kazanın nedenleri henüz netlik
kazanmamıştır.
Madencilik sektörü, doğası gereği
özellik arz eden ve bu nedenle bilgi, deneyim, uzmanlık ve sürekli
denetim gerektiren dünyanın en zor ve riskli iş koludur. Maden
kazaları incelendiğinde olayın; teknik, sosyal, ekonomik, eğitim,
planlama ve denetim sorunları gibi pek çok nedeni olduğu
görülmektedir.
Ülkemiz, iş kazalarında dünyada
üçüncü, Avrupa'da birinci sırada yer
almaktadır. Maden kazaları son yıllarda belirgin olarak artmaktadır.
Odamız kayıtlarına göre, 2008 yılında 43 maden çalışanı
iş kazası sonucu yaşamını yitirmişken, 2009 yılında bu sayı
92'ye çıkmıştır. 2010 yılında bu son kaza ile birlikte 66
kişi hayatını kaybetmiştir. Ancak bu sayının daha yüksek olduğu
tahmin edilmekte ve hayatını kaybedenler içerisinde maden
mühendisi meslektaşlarımız da bulunmaktadır. Özellikle yeraltı
kömür madenciliği, işçi sayısı başına düşen kaza
ve ölüm sıralamasında bütün sektörlerin başında
yer almaktadır. Bu nedenle, madencilik sektörü daha yakından
izlenmeli, değerlendirilmeli ve kaza önleme çalışmalarına
daha fazla ağırlık verilmelidir.
Özellikle 80'li yılların başından itibaren
uygulamaya konulan özelleştirme, taşeronlaşma, rodövans vb gibi
yanlış uygulamalar; kamu madenciliğini küçültmüş,
kamu kurum ve kuruluşlarında uzun yıllar sonucu elde edilmiş olan
madencilik bilgi ve deneyim birikimini dağıtmıştır. Yoğun birikim ve
deneyime sahip olan kurum ve kuruluşlar yerine üretimin, teknik ve alt
yapı olarak yetersiz, deneyim ve uzmanlaşmanın olmadığı kişi ve
şirketlere bırakılması, buna ek olarak kamusal denetimin de yeterli ve
etkin bir biçimde yapılamaması iş kazalarının artmasına neden
olmaktadır. Yaşadığımız son olay bunu bize bir kez daha
göstermiştir.
Taşkömürü Havzası, 2004 yılında Maden
Kanunu Kapsamına alınarak yeni bir süreç başlamıştır. Bu
süreçle birlikte Kurumun uzmanlaştığı hazırlık, üretim
ve yıkama gibi "asli işleriyle" birlikte tüm hizmetlerin
özel sektör marifetiyle yapılmasının ve bir anlamda Kurumun
tasfiye edilecek duruma gelmesinin önü açılmıştır. O
güne kadar uygulanamayan özelleştirme projeleri birer birer hayata
geçirilmiş ve bu aşamada hazırlık işleri ihale yoluyla özel
sektöre devredilmiştir. Ancak bugüne kadar yapılan uygulamalara
bakıldığında tam bir başarısızlık yaşandığı apaçık ortaya
çıkmıştır. Odamız, özünde ülkemizin ve
emekçilerin yararına görmediği özelleştirme ve bunun bir
uygulaması olan taşeronlaşma ile ilgili olarak defalarca uyarılarda
bulunmuştur. Kurumun hazırlık ve üretim ekipleriyle iç
içe yapılacak işlerde taşeron hizmeti alınmasının, iş
güvenliği ve denetim açısından ciddi sorunlar yaratacağı
kamuoyuyla paylaşılmış ve sonuçta bugünlere gelinmiştir.
Halkın alın teri ile kurulan ve ülkemizin
kalkınmasında önemli işlevler gören kamu kuruluşlarımızda
özellikle son dönemde yönetici kademelerine yapılan
atamalarda; bilgi, beceri ve liyakat aranmasından vazgeçilmiştir.
Artık, atamalarda geçerli olan ölçüt, sadece
"cemaatten olmak, kendileri gibi düşünmek ya da kendilerinden
olmak"tır. Bu şekilde, yetersiz kişilerin uzmanlık gerektiren
makamlara getirilmesinin önü açılmış, kurumlardaki
yozlaşma hızlandırılmıştır. Her dönemde belirli
ölçülerde yaşanan kadrolaşma, son dönemde
"kuşatma" şekline dönüşmüş ve tüm
işyerlerinde iş barışını ve iş güvenliğini tehdit eder hale
gelmiştir.
Bu değerlendirmeler ışığında görüş ve
önerilerimiz aşağıda sunulmuştur:
•-Özelleştirmeler durdurulmalı, taşeronlaşma
uygulamaları iptal edilmelidir.
•-Ucuz işgücüne dayalı ve
örgütlenmeyi engelleyen çalışma anlayışı terk
edilmelidir.
•-Ülkemizde; yüksek risk taşıyan,
kuralsız ve denetimsiz çalışan, mühendislik bilim ve
tekniğinden uzak, teknik elemanın gözetim ve denetimi olmaksızın,
tamamen ilkel koşullarda çalışan pek çok maden işletmesi
bulunmaktadır. Bu işletmelerde her an kaza olma olasılığı mevcuttur. Bu
nedenlerle; Sektörün özelliği göz önüne
alınarak kapsamlı bir risk haritasının ilgili Bakanlıklarca
hazırlanması ve denetimlerin buna göre yapılması gerekmektedir.
•-Teknik nezaretçi ve iş güvenliğinden
sorumlu olan mühendis ücretini, denetlemek durumunda olduğu
işyeri sahibinden almakta olup bu durum mühendisin işletme ile ilgili
kararlarında özgür davranmasını engellemektedir. Bu
açıdan, teknik nezaretçinin ve iş güvenliğinden sorumlu
mühendisin özgürce karar verebilmesi ve görevini
layıkıyla yerine getirebilmesi amacıyla, ücretini oluşturulacak bir
fondan alması için gerekli yasal düzenlemeler acilen
yapılmalıdır.
•-Kazaların önlenebilmesi için bilimsel
ve teknik yatırımların yanı sıra, örgütlenmenin ve
sendikalaşmanın önündeki engellerin kaldırılması,
çalışma yaşamı ile birlikte çalışanların sosyal ve
ekonomik yaşamlarının da iyileştirilmesi zorunludur.
•-İşçi sağlığı ve iş güvenliği
yatırımları teşvik edilerek desteklenmelidir.
•-İş güvenliği denetiminden birinci derecede
sorumlu olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji
ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, yaşanan iş kazalarının
önlenebilmesi için görevlerini tam olarak yerine
getirmelidir. Yasal mevzuatlarda yapılacak düzenlemelerle denetim
mekanizmalarının güçlendirilmesi gerekirken, çıkarılan
yönetmelikte denetimin özelleştirildiği ve ticarileştirildiği,
iş güvenliği mühendislerinin görev, yetki ve
sorumluluklarının net olarak tanımlanmadığı, meslek odalarının
görüşlerinin dikkate alınmadığı görülmektedir.
•-Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı tarafından çıkarılan İş Kanunu ve ilgili
yönetmelikleri, madencilik sektöründe etkin denetlemenin
yapılabilmesi bakımından yetersizdir ve ciddi sakıncalar
içermektedir. Söz konusu mevzuat, yeniden gözden
geçirilerek madencilik sektörünün özellik arz eden
sorunları da göz önüne alınarak yeniden
düzenlenmelidir.
•-Kaza sonrası organizasyon ve koordinasyonun,
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde kurulacak bir birim
tarafından yürütülmesi, buna ilişkin planlamaların bu birim
tarafından geliştirilerek kaza sonrası yaşanan belirsizliklerin
giderilmesi büyük önem arz etmektedir.
•-Kazaların oluşmasına neden olan etkenlerin;
ilgili kurum ve kuruluşların koordinasyonu ile birlikte en kısa zamanda
masaya yatırılması ve çözümlenebilmesi için acil
olarak bir eylem planı hazırlanması gerekmektedir. Ulusal
ölçekte oluşturulacak bu yapının; kazaların önlenmesi
için gerekli risk haritalarını çıkarması, gerekli
planlamaları ve eğitimleri koordine etmesi, ilgili yasa ve
yönetmelikleri tekrar gözden geçirerek sahanın
ihtiyaçlarına uygun olarak yeniden düzenlemesi ve iş
güvenliği kültürünün geliştirilmesi için
çalışmalar yapması gerekmektedir.
•-Tüm maden işletmelerinde maden üretimi,
mutlaka yeterli sayıda maden mühendisi nezaretinde yapılmalıdır.
İşyerinde her vardiyada daimi olarak maden mühendisi bulundurmayan
işletmelere üretim izni verilmemelidir.
•-Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlığı, denetim elemanı olarak yararlanacağı maden mühendisi
kadrolarını çoğaltarak denetimlerini artırmalıdır.
•-Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın
madencilikten sorumlu birimi olan Maden İşleri Genel
Müdürlüğü'ne, yasa ile "madencilik
faaliyetlerinin iş güvenliği ve işçi sağlığı ilkelerine
uygun yürütülmesini takip etme" görevi de
verilmiştir. Bu kuruluş, madencilik sektörünün
ihtiyaçlarına yönelik olarak yeniden yapılandırılarak, iş
güvenliği ile ilgili denetim birimini oluşturmalı, personel kadrosu
gerek nicelik gerekse nitelik bakımından geliştirilmelidir.
•-Maden Mühendisleri Odası'nın
görevi ve yasal hakkı olan mesleki denetimin engellenerek üye
denetimini yeterince yapamaması da sorunların
çözümünü zorlaştırmaktadır. Bu
çerçevede gereken yasal düzenlemeler zaman
geçirilmeden yapılmalıdır.
•-Her işletmede risk değerlendirmesi yapılmalı,
değerlendirme sonucunda çalışması uygun olmayan işletmeler
kapatılmalıdır.
Tüm bu değerlendirmeler ışığında
bakıldığında, kaza sonrası Sayın Başbakanın "mesleğin kaderinde
bu var" anlayışı, bilim ve teknolojiyi dışlayan mantığın
açık bir yansımasıdır. Bilimsel veriler iş kazalarının %
98'inin önlenebilir kazalar olduğunu göstermektedir
Kazaların kader olmadığı, mühendislik bilim ve teknolojisinin
uygulanmasıyla engellenebileceği bilinen bir gerçektir.
Ülkemizde yaşanan ve siyasi iktidar tarafından yaratılan işsizlik
ortamında insanların çaresizliğini kullanmak yerine, güvenli
bir iş ve gelecek sağlayacak politikaların hayata geçirilmesi
hükümetlerin asli görevidir. Sayın Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanının bir televizyon kanalına söylediği
"Göreceksiniz. Bir yıl içinde iş kazaları sorununu
çözeceğiz" anlamındaki sözlerinin takipçisi
olacağımızı da vurgulamak isteriz.
Bundan önce olduğu gibi "gerekenler
yapılacaktır" gerekçesinin arkasına sığınılmadan
gerçek sorumlular belirlenmeli, maden mühendisleri, teknik
nezaretçi ve bazı çalışanlar günah keçisi olarak
seçilmemeli, olayın gerçek sorumluları vicdani ve hukuki
gereklilikleri yerine getirmelidir.
Kazada yaşamını yitiren tüm maden
emekçilerini bir kez daha saygıyla anıyor, yakınlarına ve
ulusumuza başsağlığı diliyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB MADEN MÜHENDİSLERİ ODASI
YÖNETİM KURULU
21 Mayıs 2010, Zonguldak
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder