"Biz Arkadaşlarımıza
Ücretsiz Ulaşılabilen Bir Kampüs Bırakacağız, Ya Siz!"
class="rtejustify">
Yazın Haziran başında başlayan, yazın bir otobüs kazanımını
başaran, Eylül ayında üniversitede derslerin başlamasıyla tek
bir otobüsün yetmemesi nedeniyle ücretsiz ulaşım için
örgütlü bir şekilde kazanım elde edilene kadar
sürdürülen Dokuz Eylül Üniversitesi'ndeki
ücretsiz ulaşım eylemleri süreciyle ilgili yaptığımız
röportajımızı aşağıda paylaşıyoruz. Bu kazanılan
mücadelenin bütün üniversitelerde öğrencilerin
hakları için mücadelelerine örnek ve umut olmasını
diliyoruz.
İvme Genç İzmir
İvme-Genç: Kampüs içi ulaşım ne zamandan beri
ücretli?
DEÜ Öğrencisi: Kampüs içi ulaşım 21
Haziran'da ücretli oldu, üniversite öğrencilerinin tatile
girmesinden sonra başladı. Kuşkusuz bunu da yerel yönetim ve
üniversite; öğrencilerin olmadığı bir dönemi fırsat bilip
ücretli hale getirdi. Önceden ücretsizdi bu yerleşke
arabaları, sadece Dokuz Eylül’de değil Ege
Üniversitesi’nde de ücretli hale getirildi.
İvme-Genç: Bunun yaz döneminde yapılmasının bir
önemi var mı?
DEÜ Öğrencisi: Kuşkusuz, büyük bir önemi
var. En büyük önemi de şuradan geliyor, üniversite
öğrencilerinin, üniversitenin asıl bileşenlerinin, olmadığı
bir yerde; onların bire bir her gün kullandığı ve temel
ihtiyaçlarını karşıladığı bir hizmeti ücretli hale
getiriyorlar.
İvme-Genç: Peki yaz dönemindeki ilk tepkiler nasıl
oluştu?
DEÜ Öğrencisi: İnsanlar bu durumu öğrendiğinde ilk
başlarda bireysel olarak kentkart basmama, otobüs şoförüyle
tartışma gibi tepkiler gösterdiler. Ondan sonraki süreçte
DEÜ’deki Mimarlık Fakültesi'nin Şehir ve Bölge
Planlama 2. sınıf öğrencilerinin staj dönemiydi. İlk
günüydü hatta. Topluca o gün, saat 13.00'te
araçlara binildi ve kentkart basılmadı. Daha sonra saat 13.00 ile
17.00 arasında üç tane yerleşke otobüsü durduruldu,
Bu araçlar da kentkart basılmadığı için kalkmadılar. Bu
olay kendiliğinden gelişen yaklaşık olarak 80 kişinin tepkisiyle oluşan
bir olaydı. Ertesi gün rektör Tınaztepe
Kampüsü’nde bir bina açılışına gelmişti,
öğrenciler bunu fırsat bilip, sabah 8.30'da Tınaztepe girişinde
bekleyip araçlara ücretsiz bindiler. Araçların
kalkmamasıyla herkes yukarıya yürümeye başladı. Bunu gören
üniversite kolluk güçleri, devletin kolluk
güçleri müdahelede bulunmaya çalıştı, ancak
üniversite öğrencileri galeyana gelmeyerek asıl muhataplarını
çağırdılar, Muhataplarının sadece ve sadece üniversite
rektörü ve Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz
Kocaoğlu olduğunu belirttiler. Öğrenciler temel atma törenine
gelip, bire bir muhatapları olan üniversite rektörünü
çağırdılar, konuşmalar yaptılar ve rektör geldi. Kendisine
durumun yanlışlığı ve koşulların gerçekliği aktarıldı. Orada
fark ettiğimiz, rektörün bir çok durumdan habersiz
olduğunu söylemesiydi. “Haberim yok, nasıl oluyor böyle
gerçekten, eskiden ücretsiz araçlar mı vardı?”
gibi ifadelerde bulundu. Bir yıl önce 412 diye bir araç vardı,
bu aracı da kaldırdılar. DEÜ rektörü durumun böyle
olduğunu bilmiyordu. Önceden örneğin Evka-1'deki
üniversite yurdundan kampüse ücretsiz bir araç vardı.
Rektör hiçbir zaman böyle bir araç olmadığını
söyledi, ama yurtta kalan birçok arkadaşımız ücretsiz
araç olduğunu belirttiler. Belki basının ve kalabalık ortamın
büyük bir etkisi, üniversite öğrencilerinin beklenmedik
tavrından böyle oldu. Orada süreç teşhir edildi ve
rektörlükten bir otobüs kazanıldı. Mavi otobüs diye
biliniyor artık o araç. Daha sonraki süreçte,
söylediğim gibi ŞBP öğrencilerinin staj dönemiydi,
Gökçeada’ya gitmeleri gerekiyordu, araca
ihtiyaçları vardı. İki tane ücretsiz otobüs sayesinde; 80
öğrenci hocalarıyla birlikte ücretsiz gitmiş oldular.
Süreç böyle gelişti, o dönemde mavi otobüs belli
ihtiyaçlara yanıt verdi. Yazın ondan sonraki sürecin sadece
böyle gelişmesinin nedeni, üniversitedeki bileşenlerin bir araya
gelememesinden kaynaklı olarak mavi otobüsten daha fazla bir kazanım
elde edilemedi.
İvme-Genç: Peki öğrenciler dışında
üniversitenin diğer unsurları sürece bir katkıda bulundular mı,
ulaşımın ücretli hale getirilmesinden sonra tepkileri oldu mu?
Onlardan herhangi bir tepki geldi mi?
DEÜ Öğrencisi: Üniversitenin örgütlü
olan kesimlerini söylersek, yetkili sendika olarak Eğitim-Sen 3
No’lu şube var, ancak onların sürece çok büyük
bir anlamda katkı koyduklarını söyleyemeyiz. Yaptıkları şey sadece
mavi otobüsü kazandığımızın ertesi gün bir basın
açıklaması oldu. Kazanım elde ettiğimiz gün gelin bu eylemi
beraber örgütleyelim dediğimizde sadece bir kaç tane
sendika üyesi hocamız gelip destek verdiler, onun dışında
Eğitim-Sen’in sürece bir katkısı olmadı.
İvme-Genç: Bildiğimiz kadarıyla okulların
açılmasından sonra da öğrenciler bir eylem daha
örgütlediler ve eylem sonucunda bir kazanım daha elde ettiler, bu
süreç nasıl örgütlendi?
DEÜ Öğrencisi: Yaz ayında mavi otobüs
üniversite öğrencilerinin ücretsiz ulaşım
ihtiyaçlarına belli koşullarda yanıt veriyordu. Ancak okul
açıldıktan sonra mavi otobüs yetersiz gelmeye başladı.
Çünkü Tınaztepe nufüsü için 14000 gibi bir
rakamdan bahsedilirken, yaklaşık 40 kişilik bir otobüsün bu
nüfusun ihtiyaçlarını karşılaması mümkün değil.
Bireysel tepkiler oluşmaya başladı, kentkart basmamalar gibi, ama bu
eylemler örgütlü bir hale bürünmediği ve diğer
üniversite öğrencilerini de kapsayamadığı için bir
sonuç vermedi. 14 Ekim’de daha örgütlü yerleşke
eylemleri başladı, kentkart basılmadı, araç kalkmayınca da
kapının önüne doğru yüründü, ve kapıdan ilk
gün yaklaşık 70 öğrenci eylem gerçekleştirdi. Eylem
kapsamında yolun iki şeridi de acil durumlar dışında arabalara izin
verilmeyecek şekilde kesildi. Bu şekilde eylem başlamış oldu. O gün
edebiyat fakültesinin açılışına rektörün geleceği
söylendi, bu işin yine muhataplarının DEÜ Rektörü
Mehmet Füzun ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkanı Aziz
Kocaoğlu olduğunu belirterek, üniversitede bulunan kantinlere,
yemekhaneye, kütüphaneye, dersliklere çağrımızı yaptık,
“saat 14.30'da Edebiyat Fakültesi’nin açılışı
var, gidelim derdimizi anlatalım” dedik. Topluca çağrı
yaptık, çağrımız da oldukça başarılı oldu. Amfi tıka
basa doluydu, ama şunu da belirtmek gerekiyor, rektörün programı
değişti, açılışa gelmedi. Dekan (rektör olmasın)
yardımcıları oradaydı. Dekan yardımcısı konuşmaya başlarken
öğrenciler tepkilerinden dolayı müdahele ettiler.
Açılış olamayacağını, ulaşım sorununun
çözülmesi gerektiğini sürekli belirttiler. Dekanın
konuşmasından sonra iki arkadaşımız temsilci seçilerek
kürsüye davet edildi, kürsüde iki arkadaşımız ve dekan
vardı. İki arkadaşımız öğrencilerin gözünden durumu
çok iyi anlattılar, daha sonra söz alan dekan yardımcısı ise
anlattıklarımızın hikayeden ibaret olduğunu, bu taleplerin kesinlikle
doğru olmadığını, ama aynı şekilde kendilerinin de bu ulaşım
sorununu çözmek için çaba sarfettiklerini belirtti.
Bu sürece onlar da müdahil olduklarını söylediler; ama biz
biliyoruz ki dört aydır araçlar ücretli ve hiçbir
şekilde bir şey yapılmadı. Durum böyleydi. Ondan sonra ise dekan,
konuşmasında öğrencileri “palavra atıyorsunuz bunlar
kesinlikle doğru değil” şeklinde itham etmesi üzerine
sayıları yaklaşık 400 olan öğrenciler amfiyi terk edip
üniversitedeki yola çıkarak, yolları işgal ettiler, ana
kapıya kadar da yürüdüler. Eylemler bu şekilde başlamış
oldu. Ondan sonra sekiz gün süren eylemlerde, her gün saat
8.30 ve 16.30'da üniversite içinde toplanılıp -sabah ana
kapıda, akşam da İnşaat Mühendisliği’ndeki Serpen
Kafe’de toplanılıp- aşağı doğru yüründü, yolların
iki şeridi kesildi ve hiçbir aracın geçmesine izin verilmedi.
Üniversite öğrencileri yol keserken tepkiler de alıyordu,
üç günün sonunda ise bu tepkileri görmez olduk,
meşruluğumuzu sağlamıştık, çünkü hiç kimseyle
bireysel gerginliğe girmedik, devletin kolluk güçlerini ve
üniversitenin özel güvenliklerini muhatap almadık ve
muhataplarımızın sadece rektör ve İzmir Büyükşehir
Belediyesi Başkanı olduğunu sürekli belirttik. Bu anlamda
oluşabilecek herhangi bir gerginliğe de izin vermedik. Bu ulaşım
eylemiyle çok güzel şeyler oluştu. Ulaşım eylemiyle
öğrencilerin bir şeyleri değiştirebilme gücü ortaya
çıktı. Eyleme gelemeyenler bile alkışlarla desteklediler, isterdik
ki tepkileri alkışlarla sınırlı kalmasın, eyleme katılsınlar.
Beklediğimiz gibi olmadı. Eylemin kadrosunu oluşturan 40-50 öğrenci
vardı, bunlar her gün geliyordu, ama eylemin sayısı yer yer 100, yer
yer 120’ye çıkıyor; kimi zaman da 60-70’e
düşüyor, bazen de 200’e çıkıyordu. Böyle bir
eylemlilik süreci geçirdik, ıslandık hasta da olduk; ama
hiç bir şekilde vazgeçmedik. Bu süreç
içerisinde bazı hocalarımız rektörlüğe telefonla
şikayetlerini ilettiler, Bazı hocalarımız bizimle beraber
yürüdüler, Bazı hocalarımız dilekçe verdiler.
Örneğin bizler dekan tarafından ESHOT'la yapılacak toplantıya
çağrıldık. Oraya iki arkadaş olarak gittik, Ancak toplantıya
alınmadık, muhatap alınmadık. Bunun üzerine üniversite
öğrencileri tepkilerini göstererek kampüsteki bütün
yolları kestiler, fakültelere yürüyüşler
gerçekleştirdiler, kantinlere dersliklere girdiler. Bu eylemin
yapılması, fakültelere girmek etkili oldu ve meşruluğumuzu
arttırdık. Süreç böyle devam etti ve kazanan biz olduk.
150 öğrenciyle toplantı aldık, eylemin iletişim komitesi, basın
komitesi – basınla irtibata geçecek, diğer kuruluşlarla
irtibata geçecek-, güvenlik komitesi seçtik -yol
kestiğimiz yerde gelen araçlarla bireysel gerginliğe yol vermemek
için-, insanlara çağrı yapacak kişiler seçildi,
atılacak sloganlar belirlendi. Hiçbir siyasetin kendine
özgü sloganını atmadık. Bir slogan, afiş ya da uygulama
çıkacağı zaman eyleme gelen bütün insanlardan
görüş alındı. Bunu böyle yaptığımız için oraya
gelen insanlar sürece daha fazla katkı sundular, çünkü
kararın kendisi bir iki kişi tarafından verilmiyor, eyleme yeni gelen bir
kişi bile eyleme katkı sunabiliyor, kararlarda payı olabiliyor,
yönlendirebilecek etkide oluyordu. En sonda da rektörlük geri
adım atmak zorunda kaldı, üniversite öğrencilerine beş
otobüs sağladı. Bizler otobüsleri direnerek kazandık. Hakkımız
olan bir şeyi kazandık, lütuf istemedik, hakkımız olanı geri
aldık. Bu süre içerisinde örneğin ilk hafta otobüsler
deneme aşamasında olduğu için saatler belirlenmemişti. Bizden iki
arkadaş ön kapıda saatleri tuttular ve ikinci hafta sonunda bu durumla
ilgilenen merciye saatler verildi. Üniversitede bulunan
araçların hangi saatlerde kalkması gerektiğine, ne sıklıkla
kalkması gerektiğine karar veren yine öğrencilerin kendisi oldu. Son
olarak bu eylemin bir çok üniversite için örnek
olmasını dileriz.
İvme-Genç: Son olarak
neler söylemek istersiniz?
DEÜ Öğrencisi: Yapılan eylemlerin ana kurgusunda
üniversitelerde azgınlaşan saldırıları durdurmak vardı, yapılan
eylemler ile parasız eğitimin bizler için bir lutuf olmadığını
en temel hakkımız olduğunu üniversitede olan tüm öznelere
kısmen de olsa anlatabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Kazanılan 5 tane
otobüsün servis saatleri biz öğrenciler tarafından
belirlendi. Eylem boyunca üniversite öğrencileri kendileri
sloganlar ürettti. Örneğin eylem boyunca temel şiarımız
“BİZ ARKADAŞLARIMIZA ÜCRETSİZ ULAŞILABİLEN BİR KAMPÜS
BIRAKACAĞIZ, YA SİZ!”. Tınaztepe kampüsünde elde edilen
kazanım oldukça önemlidir.
İvme-Genç: Verdiğiniz bilgiler için İvme-Genç
olarak size teşekkür ediyoruz.
DEÜ Öğrencisi: Biz de İvme-Genç'e bu
süreci ele aldıkları ve büyütmek için üniversite
öğrencilerine ve sitelerinden duyurmak istedikleri için
teşekkür ediyoruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder