Charlie Chaplin: Çarklar
arasında ezilenlerin sanatçısı
(25.12.10) - Kendine özgü bıyığı, şapkası, dar smokini, bol
pantolonu, bastonu ve kocaman pabuçlarıyla hafızalarımıza kazınan
Şarlo 25 Aralık 1977’de yaşamını yitirmişti. Sinemanın sanat
oluşu kadar, emekçi kitlelere ulaşmasında büyük payı
olan Chaplin, sosyalist dünya görüşüne sahip bir
sanatçıydı. Şarlo, filmlerinde umutsuzluğa yer vermemiş, cesaret
ve umudu işlemiştir...
Sokaklardan “Sahne ışıkları”na...
Asıl adı Charles Spencer olan Charlie Chaplin 16 Nisan 1889'da
Londra'nın yoksul bölgelerinden birinde, sirkte oyuncu olarak
çalışan yoksul bir ailenin çocuğu olarak doğdu.
1913'ten itibaren önceleri kısa metrajlı filmlerde rol aldı. O
dönemde 1917'den itibaren oyuncu, senarist ve yönetmen olarak
birçok filme imza attı.
Babasının ölmesi, annesinin de sık sık akıl hastanesine girip
çıkması yüzünden Chaplin'in çocukluk yılları,
yatılı okul ve yetimhanelerde sıkıntıyla geçti. Bu dönemde
bazen geçici sahne işleri buldu, bazen de sokaklarda yaşamak zorunda
kaldı.
Chaplin, 1914'teki ilk filmi Making A Living'in ardından
çekilen Kid Auto Races in Venice filminde bol pantolonlu, melon
şapkalı, büyük ayakkabılı, sürekli bastonunu
çeviren ve sakar hareketleri ile gülünç mizansenler
oluşturan "Şarlo" tiplemesini yarattı.
İlerleyen yıllar içinde aralarında The Immigrant (1917), The
Adventurer (1917) gibi ünlü filmlerinin de bulunduğu 60’tan
fazla kısa filmde oynayarak yeni gelişmekte olan sinemanın da etkisiyle
dünya çapında adını duyurdu. 1918 yılında çektiği A
Dog's Life filmi ile uzun metrajlı filmlere de başlayan Chaplin, Mary
Pickford, Douglas Fairbanks ve D. W. Griffith ile birlikte kurdukları United
Artists film şirketinin ortağı olduktan sonra Altına Hücum, Şehir
Işıkları, Büyük Diktatör, Asri Zamanlar, Sirk ve Sahne
Işıkları gibi başyapıtlara imza attı. Filmlerinde mim sanatının
öğelerini ustaca kullanması, duygusallığı ve sakarca hareketleri
onu sinemanın ekol ismi haline getirdi.
Filmlerinde otoriteyi bazen bir bekçi, bazen de bir patron olarak
gösteren Şarlo, haksızlıklara karşı tepkisini, alaycı bir tavırla
beyazperdeye yansıtma başarısını gösterdi.
Şarlo, 1916–1918 yıllarında, filmlerinin değişmez
özelliklerini oluşturacak yalnızlık, yoksulluk, otoriteye
başkaldırı gibi temaları kullanmaya başladı. Toplumsal tutuculuğa
eleştirel bir gözle bakan Şarlo, egemenlere karşı en büyük
silahı olan mizahı sonuna kadar kullandı.
Kapitalizmin çarkları altında ezilen insanı
anlattı
Chaplin, en büyük eserlerinden biri kabul edilen “Altına
Hücum” (Gold Rush) filmini 1925 yılında yaptı. Filmde Amerikan
rüyasının boşluğunu anlatan Chaplin, altın bulma hayaliyle yola
düşen serserinin, yolda kendi ayakkabılarını pişirecek kadar
sefalete düşmesini anlattı. Film gösterime girmesiyle kitleler
nezdinde büyük beğeni kazandı. Ancak, filmin gösterime
girmesinin hemen ardından Chaplin aleyhinde karalama kampanyaları
başlatıldı. Filmlerinde kapitalizmi eleştiren ve teşhir eden Chaplin,
üzerindeki baskıların artmasıyla ülke dışına çıkmak
zorunda kaldı.
Bu koşullar altında önce “Sirk” (The Circus; 1928)
ardından da çekimleri ancak 3 yılda tamamlanan ve uzun yıllar sonra
Oscar ödülü de alacak olan “Şehir Işıkları”
(City Light) filmlerini çevirdi.
ABD’ye dönüşüyle Modern Zamanlar (Modern Times; 1936)
filmini çeviren Chaplin bu filminde, her geçen gün biraz
daha gelişen makinalara ayak uydurmaya çalışan insanın
yabancılaşmasının öyküsünü anlattı. Kapitalizmin
işleyiş yasalarını anlatan bu filmde sömürü düzeninin
insanlık dışılığı çıplak biçimde sergilenir.
Faşizme karşı sosyalizmin safında...
“Beni duyma olanağı bulanlara diyorum ki: Umutsuzluğa
düşmeyin! Üstümüze çöken bela, vahşi bir
iştahın ve insanlığın gelişmesinden korkanların duydukları acıların
bir sonucudur sadece. İnsanlığın kini geçecek, diktatörler
yok olup gidecektir. Halktan zorla aldıkları iktidar yine halkın eline
geçecektir. Ve insanlar ölmeyi bildikleri sürece,
özgürlük yok olmayacaktır. Askerler, bu vahşi adamlara
adamayın kendinizi… Sizi hor görüyor, size köle
gözüyle bakıyor, hayatınızla oynuyorlar. Davranışlarınıza,
düşüncelerinize duygularınız hükmetmeye kalkıyorlar. Sizi
hayvan terbiye eder gibi şartlandırıp, aç bırakıp topun ağzına
sürüyorlar. Doğaya aykırı olan bu adamlara teslim etmeyin
kendinizi… Bu makine gibi duygusuz, makineleşmiş adamlara! Sizler
birer hayvan değilsiniz! Yüreğinizde insan sevgisi
taşıyorsunuz!
Nefrete kapılmayın. Ancak sevilmeyen kişiler nefret eder.
Sevilmeyenler ve anormal olanlar… Askerler, kölelik uğruna
dövüşmeyin. Özgürlük için
dövüşün!”
Finalinde bu çarpıcı konuşma sahnesiyle ünlü olan
Büyük Diktatör” (The Great Dictator; 1940) filmine kadar
sessiz sinemada ısrar eden Chaplin, ilkelerini bir kenara bırakıp filmi
sesli olarak çeker. Burada Chaplin ticari kaygılar ile değil,
insanlığın üstüne çöken faşizm kabusuna ve faşizme
karşı haykırmak için sessizliğini bozar.
1940 yılında çevirdiği ve Hitler’i anlatan
“Büyük Diktatör” filminin ABD’de yankı
bulması ve Chaplin’in savaş karşıtı konuşmaları aleyhindeki
kampanyaları hızlandırır ve bilindik “komünizm
faaliyeti” iddiaları yine gündeme gelir. Chaplin, “…
Ben bir sanatçıyım. Hayat beni ilgilendirir. Bolşevizm de hayatın
yeni bir evresi. O halde ona karşı ilgisiz kalamam…” diyerek
sosyalist dünya görüşü ve sanat anlayışını
savunur.
“… Rusya’nın savaş meydanlarında, demokrasi yaşayacak
ya da ölecektir. Müttefik ulusların geleceği komünistlerin
elinde… Rusya sırtını duvara vererek savaşmaktadır. İttifakın
en sağlam savunmasıdır bu duvar.” diyen Chaplin, Nazi işgaline
karşı, Sovyetler’e destek için çalışır ve
Avrupa’da Nazilere karşı ikinci bir cephe açılması
için örgütlenen faaliyetler içinde yer alır.
Yaşamı ve eserleriyle sosyalizme ait...
40 yıldan fazla süren sanat hayatında geriye 79 film bırakan
Chaplin, kapitalizmin sömürüsüne sessiz kalmayarak,
toplumcu gerçekçi bir bakış açısıyla sanatını
ortaya koymuş değerli bir sanatçıdır. 1952'de
İsviçre'ye yerleşen Chaplin 1966'da Hong Kong'lu Kontes
(A Countess from Hong Kong) filminin yönetmenliğini yapıp sinema
dünyasına veda etti. 1964'de My Autobiography (Yaşamım) isimli
eserinde hayatını anlatan Şarlo 1977'de İsviçre'de
yaşamını yitirdi.
Yaşamı ve eserleriyle sosyalizme ait olan Chaplin,
ölümünün 33. yılında işçi sınıfının
mücadelesinde yaşamaya devam ediyor.
Kaynak: kizilbayrak.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder