28 Aralık 2010 Salı

“EVET, SİGORTASINI EKSİK YATIRDIM, ARANIZDA TAM YATIRANINIZ VAR MI?”

"EVET, SİGORTASINI EKSİK
YATIRDIM, ARANIZDA TAM YATIRANINIZ VAR MI?"

MMO  eski yöneticisi  işverenin firmasında
çalışırken işine son verilen Makina Mühendisi Bengü
Kuzey, iş yerinde yaşadıklarını  ve  haklarını ararken gerek
odası, gerekse de oda yöneticisi patronun tutumlarını yaptığımız
röportajda anlattı.

İVME: Bengü merhaba. Hayatını ücretli
çalışarak kazanan bir makina mühendisisin. Kısa süre
önce sıkıntılı bir işten çıkış süreci
yaşadığını, hakkını aramak için mahkemeye başvurduğunu
biliyoruz. Bize bu süreci kısaca anlatır mısın?

Bengü Kuzey: 2007 Aralık ayında yeni mezun bir
mühendis olarak işe başladım. Daha önce profesyonel anlamda bir
iş tecrübem yoktu. İşverenim Oda çevresinde daha önceden
tanıdığım bir insandı. Hatta kendileriyle merkezi bir Ankara eyleminden
dönerken tanışmıştık. Kendisinin IKK sekreterliği yaptığı
dönemde ben de MMO Öğrenci Komisyonu başkanıydım. Mezun
olduktan sonra Oda’nın işsiz mühendisler bürosuna
başvurdum. Benden önceki mühendis arkadaşın kaçarcasına
ayrılışı nedeniyle acil eleman arıyorlardı. Özgeçmişimi
görünce çağırdılar. Gittim, kısa bir görüşme
oldu. Senin işe ihtiyacın var, bizim mühendise, gel başla şeklinde.
Ertesi gün işe başladım.

Fazla mesailerim ödenmeden, yıllık izinlerim her seferinde krize
dönüşerek, bayramda, Pazar günü vs. Haziran 2010’a
kadar 2,5 yıl çalıştım. Hepsini tek tek anlatmanın anlamı yok
ama küçük firma, aile şirketi ve tüm
çalışanlar firmanın malı, patron kabilenin reisi zihniyeti
nedeniyle büyük küçük pek çok sıkıntı
yaşadım. Masamın üzerine koyduğum klasörün, bilgisayar
ekranımda ne olduğunu görmelerini engellediği gerekçesiyle ben
de masada otururken haşince yerinden alınmasından tutun da, haftalar
öncesinden arkadaşımın düğününe denk gelecek şekilde
talep ettiğim yıllık iznin uygun olmadığı için verilmeyip sadece
o gün izinli olacağımın söylenmesine rağmen bir gün
öncesinden ertesi gün yapılacak seminere gideceğimin
bildirilmesiyle izin talebimin “kibarca” görmezden gelinmesi
ve bunun üzerine yaptığım itiraz konuşmasının sonucunda firmada
her gün kahve içmemin patronum için bir sıkıntı
olduğunun ifade edilmesine kadar pek çok olay… Tabii
olayların nevi psikolojik taciz şeklinde olduğu için yapılanların
hukuki açıdan ispatı olmuyor ve şahitleri de hâlâ o
firmada çalışan insanlar olduğu için kimse bu konularda
şahit olmak istemiyor. Aşağı yukarı firmadaki son 6 ayım bu şekilde
geçti. Eski patronum son noktayı Mayıs ortasında gittiği bir iş
gezisinden dönüşte benimle yaptığı bir toplantıda koydu.
Döner dönmez bana sorduğu soru “ Maaşını
çıkarabildin mi?” oldu. İşlerin kötü gittiğinden,
benim yeterince çaba göstermediğimden dem vurdu. Bana
yanıtımı sorduğunda kendisi çok sinirli olduğundan, o
sakinleşince konuşmayı tercih ettiğimi söyledim. Bunun üzerine
bana “çık dışarı” diye birkaç kez bağırdı.
Ben de çıktım. Dışarıdan bir avukat arkadaşı aradım. Hukuki
olarak yazılı bir şey yoksa hiçbir hak iddia edemeyeceğimi
belirtti. Ben de mecburen geri döndüm. Sonuçta hayatımı
emeğimi satarak kazanıyorum. Ofise döndüğümde, kendilerine
bir profesyonel olarak döndüğümü belirttim.
Sonuçta işten ayrılana kadar yapmam gereken işleri yaptım,
çok önceden konuşulmuş bir iznim vardı, onu kullandım vs.
Mayıs ayı maaşımı daha alamamıştım. Ben izindeyken firmadaki diğer
çalışanlara alacakları ödenmiş, fakat benimki
ödenmemişti. Bu da artık benim için kopuş oldu. Zaten
oğulları makine mühendisliğinden mezun olmuştu. Tüm bu
psikolojik baskıyı bunun da etkisiyle uyguluyorlardı. İş azdı, benim
tazminatım fazlaydı vs.

İVME: Tazminatını alabildin mi?

Bengü Kuzey: Hayır, tazminatımı da
çalıştığım en son ayın maaşını da alamadım. Bir önceki
aydan kalan alacağımı da işten çıkışımdan 2 hafta sonra
yatırdılar.

İVME: Ne kadar süre sonra yeni bir işe girebildin ve
sonrasında neler yaşandı?

Bengü Kuzey: Birkaç gün sonra işe girdim.
Fakat eski patronum bu işyerine gelerek hakkımda çeşitli iddialarda
bulundu ve yeni işverenimle eski hukukunu ve ilişkisini de kullanarak,
sınıfsal bir işbirliği içerisinde işten atılmama neden oldu.
Bunun devamında doğal olarak tek geliri maaşı olan bir mühendis
olduğum için iş arama sürecinde gerek maddi, gerekse eski
patronumun psikolojik taciz ve sözlü hakaretleri –ki Oda
çevresi de bunlara şahit olmuştur- nedeniyle manevi olarak ciddi
anlamda sıkıntı yaşadım. Sonuçta aynı çevre
içerisinde iş aramaya devam ediyorsunuz ve bu süreç
dönüp dolaşıp karşınıza çıkıyor. En sonunda –
ki birkaç ay aldı – beni bütün bu
“problemlerimle” kabul edecek bir iş yeri buldum.

İVME: Senin de belirttiğin gibi eski patronun, kendini
emekten yana tanımlayan bir demokratik kitle örgütü olan
TMMOB’nin İl Koordinasyon Kurulu’nda sekreterlik yapmış bir
kişi. Makina Mühendisleri Odası’nın eski yöneticilerinden
ve şu anda da MMO Onur Kurulu üyesi. Bu kurumlardan beklenen elbette
haksızlığa uğrayan üyelerinin yanında olmalarıdır. Sen kendi
yaşadıkların konusunda Makina Mühendisleri Odası içinde bir
süreç işletmeye çalıştın mı? Sonucu ne oldu?

Bengü Kuzey: Tabii ki Odama başvurdum. İkinci
işimden çıkarılışımdan sonra – çünkü
artık eski patronumun yaptıklarının fiziki bir kanıtı da vardı- 3
Ağustos tarihinde Oda’ya bir dilekçe vererek tüm
süreci özetledim. Ve Oda yönetmeliklerinin işletilmesini
talep ettim. Oda’nın henüz resmi bir yanıtı yok. Ben de sonucu
merak ediyorum. Sonuçta bu olay aslında Oda’nın mühendise
bakışının, her zaman vurguladıkları emekten yana olma düsturunu
pratikte ne kadar hayata geçirdiklerinin ve samimiyetlerinin bir
göstergesi olacak.

İVME: MMO İstanbul Şubesi içinde demokratların
kurulu olarak bilinen Danışma Kurulu içinde bu konuyu gündeme
getirdiğin toplantıyı hep birlikte yaşadık. Bu toplantıda eski patronun
tarafından yalancılıkla suçlandın, bununla da kalınmadı,
özel hayatına ilişkin bilgiler saygısızca ifşa edildi. Kısacası
patron-çalışan sorununun ötesinde, bir insan ve bir kadın
olarak da hakarete uğradın. Bu toplantı sırasında ve sonrasında neler
düşündün, neler hissettin, bizimle paylaşır mısın?

Bengü Kuzey: Öncelikle düzelteyim, bu konuyu
ben gündeme getirmedim. Eski patronum benim Danışma Kurulu üyesi
olmama itiraz etti ve neden olarak da sizin soruda belirttiğiniz nedenleri
sıraladı. Ben açıkçası onun adına utanıyorum. Bu kadar
çirkin bir üslupla insanları kendi tarafına çekme
çabası gerçekten acıklı bir durum. Onun bakışına
göre dünkü çocuk onun tehditlerine pabuç
bırakmadığı için böyle hareket ediyor. Benim bu olayı
bireysel bir sorunmuş gibi algılanır kaygısıyla gündeme getirmeye
dair kaygılarım vardı. Ama eski patronum haksız olmanın da getirdiği
hırsla ve “yılların odacısı” olmanın verdiği güvenle
çıktığı kürsüde, taşıdığı bakışın tüm
özelliklerini sergilemiştir. Siyahi olsam zenciliğime hakaret
edecekti. Ben bunu böyle değerlendiriyorum. Sonuçta ben bu
insanları demokrat kimlikleriyle tanıdığım için çok da
mesafeli bir patron-işçi durumumuz yoktu. Sonuçta beraber
basın açıklamasına, eyleme gittiğiniz insanlarla sevdiğiniz
insanı tanıştırabilirsiniz. Kendisinin tavrı tamamen bir
“egemen” tavrıdır. Patron, toplumsal ahlak savunucusu ve
erkek… Danışma’dan çıkarken “patronların ta
anasını” diye küfür ederek üslubunu ve tüm bu
tavırlarını perçinlemiştir zaten.

İVME: Gerek patronun olan kişi gerekse MMO İstanbul
yönetimi, kendisini solda tanımlayan ve bu örgütlerdeki
konumlarını sol gelenekten gelmeye borçlu olan kişiler. Emekten
yana olduğu iddiasındaki örgütlerde yaşanan bu tür
olayları politik ve sınıfsal olarak nasıl yorumluyorsun? Ve sence ne
yapılmalı?

Bengü Kuzey: Örgütlerde üyeler aktif
katılımcı olmadıkça bu sonuç kaçınılmaz olacaktır
diye düşünüyorum. Makina’nın üye profilinin
ortalama %70’inin ücretli mühendis olduğunu
düşünsek, yönetimdeki oran bunun tam tersinin bile altında.
(Gerçek sayılar bunlardan da vahim sanırım). İşin
kötüsü bu insanlar, tüm bir mücadeleyi ve politika
yapma biçimini konuşmaya indirgemiş durumdalar. Ben o
Danışma’da çıkıp “AKP şöyle kötü, ABD
böyle kötü” deseydim benden iyisi olmazdı. Ama benim
durumum işte gerçek sınıf çatışmasının
içinden… İş yerinde hak gaspına uğramış, daha sonra
girdiği işinden eski patronunun tehditlerine boyun eğmediği için
çıkarılmış, hukuk mücadelesi veren bir çalışan.
İşin gerçekten acıklı tarafı, İş Hukuku çalışanı
meslek örgütümüzün “hukuk”undan daha
fazla koruyor. Bana hem Danışma’da hem de Danışma’dan sonra
“Bengü devlete sığınıyor” dediler. Hallerine
güldüm. Ama süreç boyunca kendinizi yalnız
hissediyorsunuz. En basiti adam Oda kürsüsünden size öyle
yalancıdır, böyle yalancıdır diyor. Şu tavırları devam ederse
Oda’nın bir işveren örgütü olduğunu
düşünmem gerekecek. Yazık. Sonuçta yapılması gereken bu
durumda doğru hareket edebilmek… Sonuçta çalışan
mühendislerin çoğu sorumluluklarının altında yetkileri
olmadığı için eziliyor. Ya da Danışma’da eski patronum
“Evet, sigortasını eksik yatırdım, aranızda tam yatıranınız var
mı?” diye sorduğunda koca salondan tek bir itiraz geldi. Bunlar
için artık maalesef kanıksanmış haksızlıklar denilebilir. Ama
nihayetinde köle değiliz. İş yasasının bizi de koruyan maddeleri
var. Benim durumumda tavrı doğru olmasa da meslek örgütlerimiz
var. Tüm bu araçların iyi bilinip etkinleştirilmesi
gerekiyor.

İVME: Son olarak, yasal sürecin ne aşamada olduğuna
dair bizi bilgilendirir misin?

Bengü Kuzey: 1 Aralık’ta ilk duruşma yapıldı
ve hemen Mart’a ertelendi. Adli tatil öncesi bir duruşma daha
olur diye bekliyoruz. Sanırım 1,5 yıl içerisinde de dava
sonuçlanacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder