20 Aralık 2010 Pazartesi

Egemenlerin "Pyrrhus Zaferi":F-Tipi / Sibel Özbudun

Egemenlerin "Pyrrhus
Zaferi":F-Tipi / Sibel Özbudun

“Acaba, kendisini
vermeyen

      ve
kendisini vermiş olsaydı

       size="2">var olamayacak olan şey nedir?

      O,
sonsuzluktur!”[1]

       size="3">Bir 19 Aralık’ın daha eşiğindeyiz. Yine
“yanık” kokusu sarıyor genzimizi. Zulüm tarihinin en
acı istihzalarından biri olarak “Hayata Dönüş” adı
verilen “operasyon”un üzerinden 10 yıl geçti. 28
tutuklu ve hükümlünün kurşunlanarak ya da mahiyeti
belirsiz kimyasal bombalarla katledildiği ve bütün faturanın
birisi ölü, iki assubaya kesildiği o hâlâ kanayan
yaramız… Hani lanetli “muktedirler”in bir yandan
arabulucularla müzakere yürütüyormuş gibi yaparken, bir
yandan da el altından hazırladığı
size="2">[2] ve
mevcut hukuk sisteminin asla ve hiçbir zaman cezalandırmayacağı
“taammüdî” suç…

       size="3">Tasarlayıcısının, mimarının, düğmeye basanının,
bedenlerinden başka silahları olmayan bir avuç tutsağın
üzerine saldığı birliklerin “harekât”ını
karargâhında muzaffer komutan edasıyla izleyenin, her şey olup
bittikten sonra ekranlarda yüzüne iliştirdiği sahte
üzüntüyle bunun “acı ama zorunlu bir görev”
olduğunu söyleyenin… torunlarının saçını okşarken,
pazarda alışveriş yaparken, caddede elele dolaşan aşıkları izlerken
bir an, evet bir an olsun içi ürperiyor mu, gece yastığına
başını koyduğunda kurşun sesleri, haykırışlar, çığlıklar
üşüşüyor mu beynine, bilmiyorum. Önemli de değil,
bu…

       size="3">Önemli olan, kazandıklarının bir “Pirryhus
Zaferi” olduğudur. Onlar, bu “Avrupa malı” F-tipi
“Beyaz Ölüm”ü “içerideki” her
daim diri, her daim ayaktaki devrimci inadı kırmak, dışarıdakinin ise
gözünü korkutmak için ithal ettiler. Tutsak
aldıklarının zindanlarla, işkencelerle teslim alamadıkları insanlık
onurunu hücrenin steril yalıtılmışlığında unutulmaya terk ederek
yenik düşürebileceklerini hesaplıyorlardı.

       size="3">Olmadı… Devrimci direngenlik, F tipi’nin ses
geçirmez duvarlarında çatlaklar yaratarak dışarıya sızmaya
başladı bile… Kimi zaman güneşli bir sabaha açılan bir
kapı resmî, kimi zaman ağırlaştırılmış müebbetliklerin
koşullarını protesto etmek için kapıları döven bir
kararlılık, kimi zaman görüşe çıkmayı reddeden bir
gözükaralık, kimi zaman birbirini görmeyen tutsakların hep
bir ağızdan haykırdığı sloganlar olarak… Daha onlarca yılını
en fazla iki kişiyle geçireceğini bile bile açık
öğretime devam eden, şiirler, öyküler, romanlar yazan,
dışarıdaki hayatı izleyen, onun üzerine kafa yoran, soru soran,
yanıt arayan, okuyan, sorgulayan, eleştiren bir ısrar, üstesinden
gelinemez bir iyimserlik, her daim yeşil bir umut olarak…

       size="3">F-tipi, takım elbiseli, üniformalı Dr.
Frankeştaynlar’ın beklediği gibi dışarıdaki devrimciler
için caydırıcı oldu mu peki? Yoo… Onlar bildiklerini
okumaya devam ediyorlar; güçleri yettiğince… Sokaklarda,
varoşlarda, tersanelerde, HES protestolarında, Kürtlerin
özgürlük mücadelesinde, NATO/IMF karşı protesto
eylemlerinde, yasaklı 1 Mayıs’larda meydanlardalar
hâlâ… Kimse “cezaevlerinde F-Tipi’ne
geçildi” diye devrimcilikten vazgeçmiş değil…
Hem de cezaevleri nüfusunda bir “patlama” yaşanıyorken;
“içeridekiler”in sayısı 110 bini
aşmışken…

       size="3">Evet, altını çizmekte yarar var, Türkiye ve
Kürt coğrafyasından devrimciler, F-tipi’nin gerisindeki buzdan
mantığı boşa çıkardılar. O insanı çıldırtmak
üzere tasarlanmış soğukkanlı cinayet karşısında ne kişiliklerini
yitirdiler ne de devrimci duruşlarından vazgeçtiler. Direniyorlar;
hiçbir direncin boşa çıkmayacağının tarihî
bilinciyle…

       size="3">Parmaklıkların, tel örgülerin, hiçbir yere
açılmayan havalandırmaların ötesine uzanan o eli kavramak ise,
biz “dışarıdakiler”in görevi… Ancak sesimizi
onların sesine kattığımızda, “içeride, dışarıda
hücreleri parçala!” şiarı hayat bulacak.

      O
zaman emin olun ki, “Hayata Dönüş”ün esas
aktörleri, F-tiplerini bir “tasarım harikası” olarak
önümüze uzatanlar, medyada onları “Beş yıldızlı
otel” riyakârlığıyla güzelleyenler, geceleri rahat
uykularından kan-ter içinde sıçrayarak uyanacak, otomobilleri
trafikte sıkıştığında içleri ürperecek, yolda
yürürken sık sık dönüp arkalarına bakma gereğini
hissedecekler…

      22
Kasım 2010 17:16:58, Ankara.

       size="3">N O T L A R

       size="2">[*] Tavır, No:103, Aralık 2010…

       size="2">[1] Leonardo da Vinci.

       size="2">[2] Ümraniye Cezaevi’ndeki “Hayata
Dönüş” operasyonu öncesinde, savcılarla Jandarma
Bölge Komutanlığı’nda gizli toplantı yapıldığı,
aydınlardan oluşan arabulucuların çalışmaları sürerken
operasyona hazırlanıldığı ortaya çıktı. (“…
‘Hayata Dönüş’te Yeni Belgeler”, Cumhuriyet, 7
Mayıs 2010, s.4.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder