"Siz Vermediniz, Biz
Aldık!"
"SİZ VERMEDİNİZ, BİZ ALDIK!"
SİBEL ÖZBUDUN
"Sınırı aşmak ölüm
düşüncesini de
düşüncesini de
aşmak tümüyle
özgürleştirmektir." size="2">[1]
özgürleştirmektir." size="2">[1]
Size de oluyor mu? Özellikle "olaysız"
geçen geniş çaplı bir mitingden sonra eve dönerken
akşamki haber bültenlerinin spotlarını, ertesi günün
gazetelerinin manşetlerini görmeden ezbere bilmek ve bundan bezginlik
duymak: "Sağduyu galebe çaldı!" "Miting olaysız
sona erdi!" "Meydan bayram yeri gibi!"
"Provokatörlerin çabaları bu kez boşa
çıkartıldı!" vb…
geçen geniş çaplı bir mitingden sonra eve dönerken
akşamki haber bültenlerinin spotlarını, ertesi günün
gazetelerinin manşetlerini görmeden ezbere bilmek ve bundan bezginlik
duymak: "Sağduyu galebe çaldı!" "Miting olaysız
sona erdi!" "Meydan bayram yeri gibi!"
"Provokatörlerin çabaları bu kez boşa
çıkartıldı!" vb…
Bu sefer de öyle oldu… Birkaç
"izanlı"sı dışında koro yine iş başındaydı…
"Alkışlarla…" "Taksimine bahar gelmiş
memleketimin…" "Taksim duvarı yıkıldı…"
"Bu tabumuz da sizlere ömür…"
"izanlı"sı dışında koro yine iş başındaydı…
"Alkışlarla…" "Taksimine bahar gelmiş
memleketimin…" "Taksim duvarı yıkıldı…"
"Bu tabumuz da sizlere ömür…"
Sizleri bilmem, ama bu tip manşetler
gördüğümde, bu kez nedense etrafa saldırmamış, zincirlik
bir deli yerine konulduğumu hissediyorum. Ya da "ne olur ne
olmaz" diye yükseltilmiş kafesler içerisinde
gösteriye çıkartılan bir sirk hayvanı…
gördüğümde, bu kez nedense etrafa saldırmamış, zincirlik
bir deli yerine konulduğumu hissediyorum. Ya da "ne olur ne
olmaz" diye yükseltilmiş kafesler içerisinde
gösteriye çıkartılan bir sirk hayvanı…
Hele ki 1 Mayıs akşamı TV ekranlarında
"olağanüstü sağduyusu, serinkanlı yönetimi sayesinde
olaylara meydan vermeyen İstanbul polisine teşekkür" edildiğini
izleyince…
"olağanüstü sağduyusu, serinkanlı yönetimi sayesinde
olaylara meydan vermeyen İstanbul polisine teşekkür" edildiğini
izleyince…
[Ya Taksim'in göbeğindeki bayrak direğinin
30 Nisan akşamı, "belki tırmanıp da bayrağı indirirler,"
diye gresle yağlanıp, gösteriler sona erdikten sonra yine emniyet
güçleri tarafından temizlenmesine ne demeli? Hani mitinglerde
genellikle direklere tırmanıp bayrakları yere atmak, durup dururken
yerdeki lalelere saldırmak, canımız sıkıldıkça
cam-çerçeve indirmek gibi "tuhaf"
alışkanlıkları olan "tehlikeli" bir güruhuz ya! ]
30 Nisan akşamı, "belki tırmanıp da bayrağı indirirler,"
diye gresle yağlanıp, gösteriler sona erdikten sonra yine emniyet
güçleri tarafından temizlenmesine ne demeli? Hani mitinglerde
genellikle direklere tırmanıp bayrakları yere atmak, durup dururken
yerdeki lalelere saldırmak, canımız sıkıldıkça
cam-çerçeve indirmek gibi "tuhaf"
alışkanlıkları olan "tehlikeli" bir güruhuz ya! ]
Bu kez bu "his"sime tüy diken başka
gelişmeler de oldu. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin
Çapkın'ın "Biz de emekçi sayılırız, 1
Mayıs'ı hep birlikte kutlayacağız," yollu
"sevimli" açıklamaları, ya da Başbakan
Erdoğan'ın "1 Mayıs'ı, 1
Mayıs havasında kutladık. Dün Taksim 100 bin kişiyi ağırladı.
Tarihi gün yaşandı. 33 yıl aradan sonra böyle bir zemini
hazırlamanın mutluluğu içindeyiz. Kimsenin bu iktidardan kopara
kopara aldığı bir şey yok. Kopara kopara alma güçleri varsa
1977'den beri neredeydiler? Türkiye bu bayram manzarası
için 32 yıl beklemek zorunda kalmıştır. Türkiye nihayet bunu
başarmıştır. Bu, Türkiye'nin demokratikleşme
mücadelesinin bir eseridir…" size="2">[2] sözleri
örneğin…
gelişmeler de oldu. İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin
Çapkın'ın "Biz de emekçi sayılırız, 1
Mayıs'ı hep birlikte kutlayacağız," yollu
"sevimli" açıklamaları, ya da Başbakan
Erdoğan'ın "1 Mayıs'ı, 1
Mayıs havasında kutladık. Dün Taksim 100 bin kişiyi ağırladı.
Tarihi gün yaşandı. 33 yıl aradan sonra böyle bir zemini
hazırlamanın mutluluğu içindeyiz. Kimsenin bu iktidardan kopara
kopara aldığı bir şey yok. Kopara kopara alma güçleri varsa
1977'den beri neredeydiler? Türkiye bu bayram manzarası
için 32 yıl beklemek zorunda kalmıştır. Türkiye nihayet bunu
başarmıştır. Bu, Türkiye'nin demokratikleşme
mücadelesinin bir eseridir…" size="2">[2] sözleri
örneğin…
Ya da 1 Mayıs
1977'deki katliamın en önemli adımlarından birini oluşturduğu
12 Eylül sürecinin başlıca destekçilerinden
TÜSİAD'ın şimdiki patronu Ümit Boyner'in,
gönül ferahlığıyla "Tüm diğer faili meçhul
cinayetlerde olduğu gibi, 1977'de yaşanan ve karanlıkta kalan menfur
olayın hâlen aydınlığa kavuşturulmamış olması ise Türk
demokrasisi için bir ayıp olarak durmakta ve vicdanları sızlatmaya
devam etmektedir," size="2">[3]
deyişi…
1977'deki katliamın en önemli adımlarından birini oluşturduğu
12 Eylül sürecinin başlıca destekçilerinden
TÜSİAD'ın şimdiki patronu Ümit Boyner'in,
gönül ferahlığıyla "Tüm diğer faili meçhul
cinayetlerde olduğu gibi, 1977'de yaşanan ve karanlıkta kalan menfur
olayın hâlen aydınlığa kavuşturulmamış olması ise Türk
demokrasisi için bir ayıp olarak durmakta ve vicdanları sızlatmaya
devam etmektedir," size="2">[3]
deyişi…
Gerçekten de bu
"muhteremler" hepimizi balık hafızalı mı zannediyorlar?
Kaç yıldır Taksim çevresini, 1 Mayıs'ı orada, onlarca
sınıf kardeşini, yoldaşını bıraktığı 1 Mayıs Alanı'nda
kutlamaktan başka bir isteği olmayan işçilere, emekçilere,
sosyalistlere, devrimcilere, hatta yoldan geçenlere zehir eden, tenha
köşelere kıstırdıkları gençlerin kafalarını, kollarını,
bacaklarını kıran, şiddeti İstanbul Emniyeti'nin elindeki gaz
bombası stoklarını tüketecek kertede
ölçüsüzleştiren, hastane-okul bahçelerini
savaş meydanına çeviren, hızını alamayıp çevre
lokantalarında yemek yiyenlere saldıranlar, uzaylılar mıydı
sahi?
"muhteremler" hepimizi balık hafızalı mı zannediyorlar?
Kaç yıldır Taksim çevresini, 1 Mayıs'ı orada, onlarca
sınıf kardeşini, yoldaşını bıraktığı 1 Mayıs Alanı'nda
kutlamaktan başka bir isteği olmayan işçilere, emekçilere,
sosyalistlere, devrimcilere, hatta yoldan geçenlere zehir eden, tenha
köşelere kıstırdıkları gençlerin kafalarını, kollarını,
bacaklarını kıran, şiddeti İstanbul Emniyeti'nin elindeki gaz
bombası stoklarını tüketecek kertede
ölçüsüzleştiren, hastane-okul bahçelerini
savaş meydanına çeviren, hızını alamayıp çevre
lokantalarında yemek yiyenlere saldıranlar, uzaylılar mıydı
sahi?
Ya da, bilin bakalım şu
sözleri kim buyurmuştu:
sözleri kim buyurmuştu:
(İki sendikanın kutlamalarını Taksim dışında
yapacağını belirttikten sonra:) "Temenni ediyorum diğer sendika da
aynen bu şekilde bir karara varır ve böylece geçen yıl
yaşananları bu yıl yaşamamış oluruz. Çünkü illegal
yaklaşımlar bu işi provoke edebilir. Bunu da açıkça
söylemek istiyorum. Geçen yıl yaşananların içinde
bunları bizzat gördük. Nitekim şu anda son zamanlardaki
gelişmeler de buna yönelik bazı sinyalleri veriyor." size="2">[4] (R. T. Erdoğan, 1 Mayıs 2009
öncesi)
yapacağını belirttikten sonra:) "Temenni ediyorum diğer sendika da
aynen bu şekilde bir karara varır ve böylece geçen yıl
yaşananları bu yıl yaşamamış oluruz. Çünkü illegal
yaklaşımlar bu işi provoke edebilir. Bunu da açıkça
söylemek istiyorum. Geçen yıl yaşananların içinde
bunları bizzat gördük. Nitekim şu anda son zamanlardaki
gelişmeler de buna yönelik bazı sinyalleri veriyor." size="2">[4] (R. T. Erdoğan, 1 Mayıs 2009
öncesi)
"Ayakların başları yönettiği yerde
kıyamet kopar." (R. T. Erdoğan, 1 Mayıs 2008 öncesi)
kıyamet kopar." (R. T. Erdoğan, 1 Mayıs 2008 öncesi)
* * *
Kimse, faili meçhul, her tarafa
çekilebilecek "karanlık
güçler/provokatörler" gibi muğlak, her yana
çekilebilecek (ve genellikle de devrimci cenahı "kriminalize
eden") söylemlerin ardına gizlenmesin… 1 Mayıs'lar
(ya da sosyalistlerin, işçilerin, emekçilerin
düzenlediği mitingler) ne zaman "olaylı" geçtiyse,
bu devletin gizli ya da açık güçlerinin müdahaleleri
sonucu olmuştur. 1 Mayıs 1977'deki katliam için soruşturma
dahi açılmamış olsa da failleri (Intercontinental Oteli, Pamuk
eczanesi ve Sular İdaresi üzerinden ateş açanlar, meydana
dalıp kalabalığı tarayan beyaz Renault…) ve amaçları
-bizler için- aşikârdır.
çekilebilecek "karanlık
güçler/provokatörler" gibi muğlak, her yana
çekilebilecek (ve genellikle de devrimci cenahı "kriminalize
eden") söylemlerin ardına gizlenmesin… 1 Mayıs'lar
(ya da sosyalistlerin, işçilerin, emekçilerin
düzenlediği mitingler) ne zaman "olaylı" geçtiyse,
bu devletin gizli ya da açık güçlerinin müdahaleleri
sonucu olmuştur. 1 Mayıs 1977'deki katliam için soruşturma
dahi açılmamış olsa da failleri (Intercontinental Oteli, Pamuk
eczanesi ve Sular İdaresi üzerinden ateş açanlar, meydana
dalıp kalabalığı tarayan beyaz Renault…) ve amaçları
-bizler için- aşikârdır.
Ana akım medyanın ağızbirliğiyle
"laleler"e ağıtlar düzdüğü
Kadıköy'deki "olaylı 1 Mayıs" (1996),
Söğütlüçeşme'de üç
göstericinin polis kurşunuyla öldürülmesinin
tetiklediği bir sonuçtur.
"laleler"e ağıtlar düzdüğü
Kadıköy'deki "olaylı 1 Mayıs" (1996),
Söğütlüçeşme'de üç
göstericinin polis kurşunuyla öldürülmesinin
tetiklediği bir sonuçtur.
Ve Taksim'deki 2007, 2008 ve 2009 1 Mayısları, 1
Mayıs Alanını geri almaya çabalayan işçilere,
emekçilere, devrimcilere karşı meydanı "savunan"
güvenlik güçlerinin sınır tanımayan şiddetinin
damgasını taşır…
Mayıs Alanını geri almaya çabalayan işçilere,
emekçilere, devrimcilere karşı meydanı "savunan"
güvenlik güçlerinin sınır tanımayan şiddetinin
damgasını taşır…
Hayır, geride bıraktığımız, görkemli
Taksim 1 Mayıs'ında galebe çalan "kitlelerin
sağduyusu" falan değildi. Bu 1 Mayıs'ı, hep birlikte, layık
olduğu yerde, işçi sınıfı kenti İstanbul'un
yüreğindeki o meydanda, 33 yıl önce orada bıraktıklarımızla
omuz omuza halaya durduğumuz, hüzünlü bir şenlik olarak
kutlayabilmemizin nedeni, inancımız, kararlılığımız ve
gözüpekliğimizle, "ayakların baş olması"na karşı
direnen "devlet inadı"nı size="2">[5] kırabilmiş olmamızdır. Yani, Kadri
Gürsel'in yerinde saptamasıyla, "Taksim'i 1
Mayıs'a açan, 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama
hakkını almak için, yıllarca acımasız polis şiddetini, biber
gazını ve hatta öldürülmeyi göze alarak
'yasadışı gösteri' yapan grupların ve sendikal hareketin
kararlılığıdır…" size="2">[6]
Taksim 1 Mayıs'ında galebe çalan "kitlelerin
sağduyusu" falan değildi. Bu 1 Mayıs'ı, hep birlikte, layık
olduğu yerde, işçi sınıfı kenti İstanbul'un
yüreğindeki o meydanda, 33 yıl önce orada bıraktıklarımızla
omuz omuza halaya durduğumuz, hüzünlü bir şenlik olarak
kutlayabilmemizin nedeni, inancımız, kararlılığımız ve
gözüpekliğimizle, "ayakların baş olması"na karşı
direnen "devlet inadı"nı size="2">[5] kırabilmiş olmamızdır. Yani, Kadri
Gürsel'in yerinde saptamasıyla, "Taksim'i 1
Mayıs'a açan, 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama
hakkını almak için, yıllarca acımasız polis şiddetini, biber
gazını ve hatta öldürülmeyi göze alarak
'yasadışı gösteri' yapan grupların ve sendikal hareketin
kararlılığıdır…" size="2">[6]
Olan biteni belki de en veciz biçimde
özetleyen, Taksim'in ısrarlı taliplerinden
Çarşı'nın bu yılki pankartıdır: "Siz Vermediniz, Biz
Aldık!"
özetleyen, Taksim'in ısrarlı taliplerinden
Çarşı'nın bu yılki pankartıdır: "Siz Vermediniz, Biz
Aldık!"
2 Mayıs 2010 18:14:37, Ankara.
N O T L A R
[1]
Theo Angelopoulos.
Theo Angelopoulos.
[2] color="#000000"> size="2">http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=136474&kw=Erdo%F0an'dan+1+May%FDs+yorumu
[3]
"1977 Bir Ayıp Olarak Duruyor," Milliyet, 1 Mayıs 2010, s.
22.
"1977 Bir Ayıp Olarak Duruyor," Milliyet, 1 Mayıs 2010, s.
22.
[4]
http://www.ilgazetesi.com.tr/2009/04/30/gul-ve-erdogandan-1-mayis-uyarisi
http://www.ilgazetesi.com.tr/2009/04/30/gul-ve-erdogandan-1-mayis-uyarisi
[5]
Bu inadın "miladı" gösterilerin sokağa çıkma
yasağıyla engellendiği 1979 yılıdır. "İliştirilmiş" bir
gazeteci, Güneri Civaoğlu'nun Taksim'i emekçi
gösterilerine kapayan kararın alındığı ortama, özellikle de
yasağı gazetecilere "tebliğ eden" zamanın Sıkıyönetim
Komutanı Necdet Üruğ'un "beden dili"ne ilişkin
görüşleri, gerçekten de ilginç: "O
günlerden birinde dönemin 1.Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim
Komutanı Org. Necdet Üruğ'un gazete yöneticileriyle
konuşacağı bildirildi. Selimiye'deki makamına gittik. Necdet Paşa
çok ilginç bir oturuş görüntüsündeydi,
ayaklarını çapraz yapmıştı, başparmaklarını ellerinin
dört parmağının içine gömerek dizlerinin üzerine
koymuştu. Göz göze gelmeden, genellikle önüne doğru
bakarak konuşuyordu. Açıklaması önemliydi: '1
Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı koyuyorum. Taksim'de
toplantı yapılmasına izin yok.' Sendikalar Taksim'e
çıkmaya kararlıyken bu 'sokağa çıkma yasağının
uygulanması' bize neredeyse imkânsız gibi
görünmüştü. Bu görüşmeyi gene ayakları
çaprazda, yumruk yapılmış elleri dizlerinde, boşluğa bakarak
cevaplandırdı, 'Kesinlikle uygulanacak. Göreceksiniz'
cevabını verdi. Sesindeki kararlılık ve bu oturuş şekli
etkileyiciydi… Aradan yıllar geçtikten sonra bu konuda bazı
ezoterik yazılarla aydınlandım. Bu oturuş şeklinin Japonlar tarafından
uygulandığını öğrendim. Karşısından negatif etkilenmeyi
önleyen bir görünmez kalkan oluşuyormuş." (G.
Civaoğlu, "1 Mayıs ve Komutan", size="2">Milliyet, 1 Mayıs 2010, s.
21)
Bu inadın "miladı" gösterilerin sokağa çıkma
yasağıyla engellendiği 1979 yılıdır. "İliştirilmiş" bir
gazeteci, Güneri Civaoğlu'nun Taksim'i emekçi
gösterilerine kapayan kararın alındığı ortama, özellikle de
yasağı gazetecilere "tebliğ eden" zamanın Sıkıyönetim
Komutanı Necdet Üruğ'un "beden dili"ne ilişkin
görüşleri, gerçekten de ilginç: "O
günlerden birinde dönemin 1.Ordu ve İstanbul Sıkıyönetim
Komutanı Org. Necdet Üruğ'un gazete yöneticileriyle
konuşacağı bildirildi. Selimiye'deki makamına gittik. Necdet Paşa
çok ilginç bir oturuş görüntüsündeydi,
ayaklarını çapraz yapmıştı, başparmaklarını ellerinin
dört parmağının içine gömerek dizlerinin üzerine
koymuştu. Göz göze gelmeden, genellikle önüne doğru
bakarak konuşuyordu. Açıklaması önemliydi: '1
Mayıs'ta sokağa çıkma yasağı koyuyorum. Taksim'de
toplantı yapılmasına izin yok.' Sendikalar Taksim'e
çıkmaya kararlıyken bu 'sokağa çıkma yasağının
uygulanması' bize neredeyse imkânsız gibi
görünmüştü. Bu görüşmeyi gene ayakları
çaprazda, yumruk yapılmış elleri dizlerinde, boşluğa bakarak
cevaplandırdı, 'Kesinlikle uygulanacak. Göreceksiniz'
cevabını verdi. Sesindeki kararlılık ve bu oturuş şekli
etkileyiciydi… Aradan yıllar geçtikten sonra bu konuda bazı
ezoterik yazılarla aydınlandım. Bu oturuş şeklinin Japonlar tarafından
uygulandığını öğrendim. Karşısından negatif etkilenmeyi
önleyen bir görünmez kalkan oluşuyormuş." (G.
Civaoğlu, "1 Mayıs ve Komutan", size="2">Milliyet, 1 Mayıs 2010, s.
21)
[6]
Kadri Gürsel, "Taksim'de 1 Mayıs Türkiye'nin
Miladıdır", Milliyet size="2">, 2 Mayıs 2010.
Kadri Gürsel, "Taksim'de 1 Mayıs Türkiye'nin
Miladıdır", Milliyet size="2">, 2 Mayıs 2010.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder