<![endif]-->
class="MsoNormal">
style="">"DURUM İYİDİR";
ÇÜNKÜ MÜCADELE SÜRÜYOR! style="">[*]
style="color: windowtext;">
class="MsoNormal">TEMEL
DEMİRER
style="color: windowtext;">
class="MsoNormal">"Heyecan olmazsa
fazla class="MsoNormal">düşünce ortaya
çıkmaz."[1] style="font-size: 10pt; color: windowtext;">
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">"Büyük sarsıntılar,
büyük dönüşümlerin eşiği,
müjdecisidir!"
style="color: windowtext;">Ya da "Güzelin doğumu, büyük
sancılara mündemiçtir!"
style="color: windowtext;">Veya "Gecenin en karanlık olduğu an
şafağa en yakın olduğumuz zamandır!" diyenlerden; böyle
düşünenlerden birisi olarak "olağan" denilenin
ölçüleri dışındayım…
style="">Bu nedenle 26 sorunuza vereceğim
yanıtlar kimilerine "uçuk", "iyimser",
"ütopik" gelebilir; bu mümkündür de! Ancak
belirteyim, ben hâlâ, "Anne bak Kral çıplak"
diye haykıran çocuğun, Demirci Kawa'nın, "Karaburun
mağlupları"nın cüretine hayranlık
duyanlardanım…
style="color: windowtext;">Diyeceklerimi, lütfen, bu vurguyla ve
"Yazmak, inşa etmek yalnızca var olmayan bir
şeyler yaratmak anlamına gelmez, çok eskide kalmış şeyleri
yeniden okumak, yeniden görmek, onlara büyülerini yeniden
kazandırmak da buna dahildir," style="font-size: 10pt;">[2]
style="color: windowtext;">kaydı unutmadan
okuyun…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Toplumun önemli
kesiminde, liberallerde, AB gibi çevrelerde beklenti yüksekti.
AKP hükümeti özgürlük ve demokrasi getirecekti.
Erdoğan konuşuyordu ve onlar destekçiler alkışlıyordu. Sekiz
yılın sonunda demokrasi ve özgürlük gelmedi ama savaş
yeniden başladı. Erdoğan nasıl bu kadar süre toplumu atlatmayı başardı?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Soruya, bir soruyla yanıt vereyim:
Emekçilerin, ezilen Kürtler'in, öteki ilan edilenlerin
soru(n)larını çözmeye cüret eden bir demokrasi…
Liberallerin, AB âşıklarının, komünizmle mücadele
içinde yetiş(tiril)miş AKP ile Erdoğan'ın ilgi alanıyla
örtüşür mü? Örtüşebilir mi?
style="color: windowtext;">Ben bunun mümkün olmadığını, aksinin
"eşyanın doğasına ters" olduğunu
düşünüyorum…
style="color: windowtext;">Liberaller, AB âşıkları ve AKP; bunların
tümü resmî ideolojik alana mahkûm düzeniçi
seçenekler olduğu için emekçilerin, ezilen
Kürtler'in, öteki ilan edilenlerin soru(n)ları
çözmeye muktedir değillerdir.
style="color: windowtext;">"Demokrasi"… deyince hemen
hatırla(t)malıyız: Demokrasi sınıfsaldır; başka türlüsü
de mümkün değildir…
Benito
Juárez'in, "Demokrasi insanlığın kaderi;
özgürlük ise asla tahrip edilemez silahıdır,"
saptamasını unutmadan Ernest Fischer'in, "Kendini tehlikede
gören herhangi bir yönetici sınıf, sınıf baskısının
özünü gizlemeye çalışır. (…) Burjuva
dünyasının savunucuları işte bu yüzden bu dünyanın
kapitalist özünden değil de, her ekleminde çatlamış da
olsa demokratik biçimden söz açmaktadırlar. Dikkati
kapitalizm ile toplumculuk arasındaki tarihsel savaştan uzaklaştırıp,
bunu, insanların kafasında 'demokrasi' ile
'diktatörlük' arasında bir savaşa
dönüştürmeye çalışmaktadırlar," style="">[3]
saptaması
anımsanmalıdır…
style="">Sınıf ilişkilerinin
siyasal-iktisadı dışında bir demokratik tahayyül ve tasavvur
söz konusu değildir; olamaz da…
style="color: windowtext;">Erdoğan'da, AKP'si de bu yasadan muaf
değildir!
style="color: windowtext;">"Yeni" adına ahkâm kesen
Erdoğan'ın, "eski(meyen)"e karşı tesis etmeye
çalıştığı düzenin "raison d'état/
hikmet-i hükümet"i, resmî ideolojinin
Cumhuriyeti'dir…
style="color: windowtext;">Erdoğan da, AKP'si de bundan bağışık,
muaf değildir…
style="color: windowtext;">Erdoğan'ın AKP'sinin aslına
rücû etmesinde şaşırtıcı bir şey
yoktur…
style="color: windowtext;">İyi de "toplum nasıl aldatıldı"
mı?
style="">Gayet basit; egemen ideoloji
karşısındaki edilgenlikten veya liberal fikri hegemonyaya teslim
olunmasından…
style="">Bakın bu konu da Stephen
Lukes ne der: "Alt sınıfların düzene uyumu egemen değer
sistemini kabullerinden değil, somut deneyimlerini radikal politikalara
tercüme edecek tutarlı bir değer ve inançlar dizisini
kabullenemeyişinden kaynaklanır." style="font-size: 10pt;">[4]
style="">Mesele bu!
style="">Bir şey daha; Erdoğan, sekiz yıl
toplumu atlatmadı; sadece gerilimleri, soru(n)ları yani patlayıcıları
biriktirdi… Hepsi aslında bu…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Herkesin sorununu
çözecekti. Ermenilerin, Kıbrıs, Alevilerin, emekçilerin
ve Kürtler'in...
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Erdoğan'ın AKP'sinin
"Ermeniler'in, Kıbrıslılar'ın, Aleviler'in,
Kürtler'in ve emekçilerin... Herkesin sorunu
çözeceğiz" türünden "iddia"sında
onlar açısından "şaşırtıcı" bir şey yok;
çünkü onların yalancı olduğunu
biliyoruz…
style="color: windowtext;">Asıl soru(n), bu yalana inananlarda; yani
Kürtler'den Türkler'e, kendini "solcu" ilan
edenlerde…
style="color: windowtext;">Gerçekten şimdi; bu "zor
zamanlar"da geriye dönüp bakmalı, hatırlamalı,
hatırlatmalıyız; kimdir AKP'yi alkışlayanlar, Erdoğan'ı
"demokrat" ilan edip, teşekkür
edenler…
style="">Soru(n)lar, sadece sahipleri
tarafından; onların itiraz, eylem ve isyanlarıyla
çözülebilir… Başka türlüsü ya
yalandır ya da karikatür!
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Şapka düştü kel
göründü, ama destekçiler suskun. Ayıplarını
örtmek adına "ama"lar, "ancak"lar,
"fakat"lar ile "BDP de
açılıma destek vermedi" style="color: windowtext;"> gibi gerekçeleri öne
sürüyorlar. Yine suçlu Kürtler oldu. Bu ne kadar
inandırıcı?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Yo; AKP'nin şapkası düşüp, keli
görünse de, destekçileri hiç de suskun değil!
Örneğin şimdilerin öne çıkan referandum
tartışmalarında "Yetmez Ama Evet" diye haykırarak
AKP'nin "Evet"ine yedekleniyorlar; bunu da ayan beyan ve
"ilerici"lik(!) adına (?)
yapıyorlar…
style="">Onlar yani style=""> " style="">BDP style="color: windowtext;">de açılıma destek vermedi"
diyenler; öncelikle "destek verilecek açılımın" ne
olduğunu izahla yükümlüler!
AKP ile
destekçilerini, "Kendisini bir
programa bağlamayan ve hesap vermek zorunda olmayan bir başkan halk
dalkavuğu bir demogog olur. Böyle bir sistem, yerine getirilmeyen
seçim vaatlerinin sürekli yinelenerek katlandığı bir oyun ve
güçsüz bir parlamentoyu, bir demogogla baş başa bırakmak
demektir. Sonuç diktatörlüktür!" style=""> diyen Maurice Duverger'nin saptaması yeterince net
betimler…
Ayrıca
kimse de inkâr edemez; ortada "açılamayan" bir
açılım, bir "milli birlik projesi" söz konusuydu;
Kürtler'in -ne olurlarsa olsun- buna "Evet" demesi,
"Devlet Kürt"ü olmayı kabul etmesi mümkün
değildi!
style="color: windowtext;">Kim Kürtler'i, "Devlet
Kürt"ü olmadığı için suçlayabilir? Kim
Kürtlere devlet televizyonundan Kürtçe "Ne Mutlu
Türküm diyene!" dedirtmekle sınırlı bir projeye
"Evet" demedikleri için laf söyleyebilir? Bunun
sömürgeci, oryantalist zırvadan başka bir gerekçesi
olamaz!
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Erdoğan,
"Terörle
mücadele kararlıkla sürecek" style="color: windowtext;"> dedi ve cenazeler gelmeye başladı.
Türkiye'
yi
yönetenlerin klasik lafzı oldu bu. Kararlılık cenazeler mi
oluyor?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">"Terörle mücadele"
söylemi bana hep; Ermenilerin, Rumların, Pontusluların,
Süryanilerin, Ezidilerin, Arapların ve nihayet Kürtlerin
"gizli (gerçek) tarihi"ni ve bir de Turgut
Uyar'ın "Ben şimdi diyorum ki bir bak şu alanlara/
sokaklara köprülere kiremitsiz damlara/ taşlara sopalara aman
vermez silâhlara/ şehir haritasına trafik lâmbasına kan
içinde adamlara/ kan içinde adamlara/ kan umutsuzluktur/ ona
kendini hazırla/ ne kadar yalnız olduğumuzu hep hatırla," diye
haykıran dizelerini anımsatır…
style="color: windowtext;">Şundan zerrece şüphem yok; egemenlerin
"terörle mücadele" söylem ve eylemi hep halka
yönelen bir zorbalıktır…
style="color: windowtext;">Bunun nedeni devletin en büyük
terör ve şiddet aygıtı olmasıdır! Bunu sadece Karl Marx değil;
"düzen sosyologu" Max Weber de
söylüyor…
style="color: windowtext;">Sınıflı-sömürücü egemenlik,
halka, emekçilere karşı bir zorbalıktır. Söz konusu
zorbalığın "şehit cenazeleri"nde
"ulusal bir ayin"e
dönüştürülmesi ise, resmî ideolojik
hegemonyanın teatral unsurlarla pekiştirilmesinden ibaret bir
"psikolojik savaş" yöntemidir…
style="">Şunu unutmayın, cepheden
cenazeye, egemenlerin egemenlik kavgası kural tanımayan bir
ahlâksızlıktır!
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Bölgenin son
günlerdeki gündemi gerilla cenazelerine yönelik yapılan
uygulamalar. Cenazeleri alınan gerillaların cesetlerine işkence
uygulandığı belirlendi. Başı, kolu ve bacağı kesildi.
90'lı
yıllarda görmeye alışkın olduğumuz bu uygulamaları nasıl okumak
lazım?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Bir kez daha tekrarlayayım: style="">Egemenlerin egemenliklerini savunması, kural tanımayan
ahlâksızlıktır!
style="color: windowtext;">Söz konusu ahlâksızlık konusunda
Horatius'un, "Yargısız kaba
güç kendi ağırlığı altında çöker";
Ksenophon'un, "Zorba, ettiği kötülüklerden
ötürü, tüm insanlık tarafından ölüme
mahkûm edilmiş olarak yaşar gece gündüz, hiç
kuşkunuz olmasın," sözlerini
anımsayın…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Kimyasal kullanıldığı
iddia ediliyor.
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Bir bilgim yok; ancak
"mümkün"dür; Edmund
Burke'nin, "Diktatörler bahane aramaz"; Anatole
France'ın, "Ahlâksızlık, ahlâkın mevcut
olmasının nedenidir," deyişlerindeki
üzere…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Bazı kesimler gerilla
cesetlerine bilinçli olarak işkence yapıldığı, böylece
Kürt kesiminde öfke yaratılarak savaşın tırmandırılmak
istendiğini söylüyor. Katılıyor
musunuz?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Bu da; bunlara benzer her şey de
"mümkün"dür; çünkü bu
sömürgeci bir zihniyetin pratiğidir!
class="MsoNormal">"Zihniyet" deyip geçmeyin;
"Zihniyetimiz, toplumsal hayatın bizdeki içselleştirilmiş
özü, bir özetidir. Zihniyet, dışarıdan yıkılmaz,
içerden ise çok güç sarsılır," style="">[5] der
Gaston Bouthourl…
style="color: windowtext;">İşte tam da bu tabloda eskilerden, 1874
yılından haykıran Mihai Eminescu'nun, "Devleti yalan sloganlar
ve sahtekârlıklar kaplamış,/ Kefil oldukları bu düzen,
gerçek düzen değildir," çığlığına kulak
verin…
style="">Egemenler yalancıdır; apoletli
medyaları ise, "üç maymunu oynayan" yalanın
örgütleyicileri…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Hükümetin
sessizliği dikkat çekici. Oysa sorumlu olan hükümet...
Hükümetin ailelerin feryadını ve açıklamalarını
suç kabul edip konuyla ilgili kamuoyu vicdanını tatmin edici bir
açıklama yapması gerekmiyor mu?
style="color: windowtext;">
style="">Sorumlu olanın sadece
"hükümet" değil, devlet de olduğunu
düşünüyorum… Çünkü
egemen(ler)in kontrolündeki style="">"demokratik çokseslilik" aslında tek
ses(lilik)tir!
Bunu
hiç unutmadan Nazi işgali altındaki Fransa'da
dövüşen Rezistans mensubu direnişçilerin,
"Ellerimizi kirletmeye hazırdık, ama vicdanlarımız temiz
kalacaktı,"[6] deyişinin; veya 4 Temmuz
2010'da Şam'da böbrek yetmezliği nedeniyle 73 yaşında
ölen El Fetih hareketi içindeki 'Kara Eylül'
gerilla örgütünün kurucularından Ebu Davud'un,
1972 yılındaki Münih Olimpiyatları'nda 11 İsrailli sporcunun
öldüğü baskın sonrasında, "Münih'ten
önce sadece teröristlerdik. Münih'ten sonra en azından
insanlar 'Kim bu teröristler, ne istiyorlar' diye sormaya
başladılar," saptamasının altını çizmeme izin
verin…
Onlardan
"vicdan"a dair bir beklentim yok; olsa, "böyle"
olurlar mıydı?
Ya
acılar mı?
Goethe,
"Yardıma çağırdığım şey acılardır.
Çünkü onlar dosttur ve iyi öğütler
verirler," derken Konfüçyüs de ekler: "Elmas
nasıl yontulmadan kusursuz olamazsa, insan da acı çekmeden
olgunlaşamaz…" Kürtlerin onlarca yıldır süren
mücadelesi büyük acılarla yüklüydü,
hâlen de öyle. Ama bu acılar değil midir, 8-10 yaşındaki
bebelerden 70-80'lik nenelere-dedelere, tüm bir halkı bu
bilinç düzeyine, bu kararlılığa, bu 'ölümden
öte köy yok' gözükaralığına taşıyan… style="">
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Vahşet karşısında
susanları nasıl değerlendiriyorsunuz? Normalde kıyametin kopması
gerekmiyor mu?
style="color: windowtext;">
B.
Brecht'in, 'Bizden Sonra Doğanlara' yazdığındaki
üzere, "Gerçekten karanlık bir çağdır
yaşadığım!/ Ahmaktır hilesiz söz. Düz bir alın/
Vurdumduymazlığa işaret. Gülen/ Kötü haberi almamış
henüz./ Nasıl bir çağdır bu?" sorusu, maalesef
hâlâ geçerlidir!
Ancak bu
bir güneş tutulmasıdır; toplumların tarihinde de
güneş tutulmalarından söz etmek mümkün; hatta buna,
akıl tutulması da diyebilirsiniz…
Bunu
yaşıyoruz…
style="color: windowtext;">Bu kesitte susanlar, suça ortak
olanlardır; "Normalde kıyametin kopması gerekmiyor mu?"
sorusuna gelince; kıyamet kopacak; bu akıl tutulmasının da nihayetine
ulaşacağız…
style="">Bu kesitte biz(ler)e Aristotales' style="">in öğretmenliği, Sokrates' style="">in sabır ve dayanıklılığı,
Konfüçyüs' style="">ün bilgeliği, Mevlana'
style="">nın hoşgörüsü, Kawa'nın isyancılığı,
Şeyh Bedreddin'in ortakçı kardeşliği, Che'nin
pervasız cüreti gerek…
style="">Tıpkı Şeyh Bedrettin'in, " style="">Müslim, İsevî, Musevî ve Mecusi yoktur ancak
insanlar yani kardeşler vardır ve bu kardeşlik sayesinde hak, batılı
yener,
" saptamasındaki üzere…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Vietnam savaşının
bitmesine neden olan fotoğraflar olduğunu biliyoruz. Bizde neden olmuyor?
style="color: windowtext;">
style="">Vietnam savaşının bitme nedeni,
sadece fotoğraflara bağlanamaz. Bundan öte şeyler vardı: İlki
Amerika'daki savaş karşıtı hareket Beyaz Saray'ı
kuşatmıştı… İkincisi de ABD emperyalizminin özelde Vietnam,
genel de ise Hindi-Çinî'deki saldırganlığı artık
sürdürülemez boyutlara
ulaşmıştı…
style="color: windowtext;">Fotoğraflar, işin tuzu-biberi olmuştu; tıpkı
Marlon Brando'nun oynadığı 'Apocalypse Now/ Kıyamet
Şimdi' filmine yansıtıldığı
üzere…
style="color: windowtext;">Özelimizde ve Ortadoğu genelinde buraya
ulaşılması için daha zamana ihtiyaç var; burada
önemli olan artık özelden genele hiçbir şeyin eskisi gibi
olmadığı ve olamayacağı gibi; yani cin şişeden
çıkmıştır…
style="color: windowtext;">Burası artık geri dönülmez bir
noktadır; hani İrlandalı şair W.B. Yates'in, '1916
Paskalya' ayaklanması üzerine yazdığı şiirde, style="color: windowtext;"> "Her şey değişti, değişti
tamamen/ Korkunç bir güzellik doğdu," dediği gibi
stratejik bir kazanımdır bu; hem de De Certau'nun
formülasyonundaki gibi: "Zayıfların eylemleri, taktikler
'uygun anlar'ı ve 'öteki'nin
mekânı'nı kollayıp onları kendi lehine çevirmeyi,
dolayısıyla da fırsata dönüştürmeyi içerdiği
ölçüde 'stratejiler'den ziyade
'taktikler'i temsil eder. Öte yandan,
'stratejiler' insanların 'saldırı/direniş'lerini
başlatabilecekleri kendi mekânlarına sahip olmaları anlamına
gelir."[7]
Evet,
hâkim sistemin değirmenine su taşıyan iktidar seçenekleri
birbiri ardı sıra başarısızlığa uğrarken, ezilenlerin mücadelesi
yalnız bu ülkede değil, tüm bölgede, bu sancılı Ortadoğu
coğrafyasında da taktik hamlelerden, kapsamlı bir stratejiye doğru
evrilmekte.
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Egemen basın ellerinde
olmalarına rağmen bu vahşeti görmedi ve susuyor. Yazar ve
aydınların çoğu da bunu biliyor.
style="color: windowtext;">
style="">Egemen medyanın temel işlevi;
görülmesini istediklerini gösterirken; gerçekleri
karartarak; gösterilmez kılmaktır… Egemen(lerin) medya(sı),
bunun için vardır; başka türlüsü de mümkün
değildir!
style="color: windowtext;">"Yazar ve aydınların çoğu da bunu
biliyor," derken; hangi aydın ve yazarlardan söz ediyorsunuz? Ya
da zulüm karşısında susan; ezen ile ezilenin kavgasında ezenin
safında yer alanlar gerçekten "aydın" olarak nitelenmeyi
hak ederler mi?
style="color: windowtext;">Bence etmezler; onlar, egemen medyanın
"sahibinin sesi" olarak nitelenmesi gereken uzantıları,
taşıyıcılarıdır!
style="color: windowtext;">Egemen(lerin) medya(sın)da Karl Marx dahi
olsanız, egemenliğin sınırlarını aşamaz ve/veya
gevşetemezsiniz…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Olması gereken ne?
Aydınların, sivil toplum örgütlerinin bu durum karşısında
durmaları gereken nokta ne olmalı?
style="color: windowtext;">
style="">"Olması gereken"
konusunda bir reçete sunabilmem mümkün değil; kaldı ki bu
beni aşar; ancak ve ancak Noam
Chomsky'nin, "Gerçeği söylemek ve yalanları
gözler önüne sermek aydınların sorumluluğudur";
Harvey Cox'un, "Aydının görevi her zaman 'başka
türlü düşünmek'tir. Bu asla bir sapkınlık
değildir. Toplum için kesinlikle gerekli bir özelliktir,"
sözlerinin altını çizerek nakledebilirim…
style="color: windowtext;">"Yapılması gereken" konusunda da
reçete sunamam mümkün değil; ama halkların eşit ve
özgür kardeşliğini hedefleyen anti-militarist bir barış
mücadelesine ihtiyacımız olduğundan söz
edebilirim.
class="MsoNormal">"Barış" dedim; "Onursuz
barış, barış falan değildir," diyen Bertrand Russell'ın
uyarısını göz ardı etmeden; Albert
Einstein'ın, 'Barış Savaşımı
İçin' başlıklı yazısındaki uyarıları
anımsamalı/ anımsatmalıyız: "Yalnızca
barışçı değil, bir barış savaşçısıyım. Barış
uğruna savaşım vermek istiyorum. İnsanlar savaşa savaş
açmadıkları sürece, hiçbir şey savaşları ortadan
kaldıramayacaktır. Büyük ideallerin savaşımı önce
küçük, ama gözü pek bir azınlıkça
başlatılır…
style="">Savaş uğruna hiç direnmeksizin göze aldığımız
özverileri, barış uğruna da göze almak zorundayız...
Barış, tehditlerle korunamaz, ancak karşılıklı güveni
oluşturmaya yönelik samimi bir çabayla
korunur…"
style="">Bunun içinde gerici/ kirli
savaşa "Hayır" ve halkların kardeşliğine "Evet"
diyenleri eyleme yönelik birleştirmeliyiz; hem de Burke'nin style=""> "Kötüler birleştiği zaman,
iyiler de bir araya gelmelidirler; yoksa, teker teker giderler," diye
haykıran uyarısını yüksek sesle telaffuz ederek… style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Erdoğan, ülkesinde
savaş sürerken Gazze açılımından sonra Bosna Hersek
açılımı yaptı. Bu açıklamalar size inandırıcı geliyor
mu? Zira soranlar var; "Dön ülkene bak" style="color: windowtext;"> diye.
style="color: windowtext;">
style="">"Show" ile
"siyasal duruş" birbirine
karıştırılmamalı!
style="color: windowtext;">Erdoğan ve AKP, Gazze üzerinden
"Show" yapıyor; hem de Salih El
Kallab'ın işaret ettiği gibi, "Filistin meselesinde
geçmişte Rusya, Saddam ve İran' style="">a '
style="">kurtarıcı'
gözüyle bakan Araplar, bu kez de AKP' style="">ye bel bağlıyor. Oysa Türkiye İsrail, AB ve
ABD'ye derinden bağlı; bu
ülkenin Araplardan çok farklı hesapları var style="">."[8]
style="color: windowtext;">"Türkiye İsrail,
AB ve ABD'ye derinden bağlı" vurgusuna
dikkat çekmeliyim; çünkü bu çok
önemli…
style="">Buna bir de G. Fuller'in, "Söz konusu model
[kastedilen AKP'dir-b.n] daha ziyade canlı, gururlu ve
gayrimüslim devletlerle rahatça bir arada yaşayabilecek
ılımlı bir Türk İslâmıdır," style="">[9]
saptamasını
eklediniz mi AKP ile Erdoğan'ın şeceresi net biçimde
karşımıza çıkar…
style="">Gazze'den Bosna'ya
ahkâm kesen "show", bir "siyasal duruş" falan
değil!
style="">Küreselleşme sürecinin nimetlerinden yararlanmak isteyen
hırslı bir sermayenin egemen olduğu ABD'ci AKP' style="">nin, Gazze'den
Bosna'ya ezilenlerin dünyasına ait
soru(n)ları algılaması mümkün değildir; çünkü
"Kürt Sorunu"nu Netanyahu ile
Miloşeviç'ten farklı ele almayan AKP'nin
orta oyunu olsa olsa, ABD'nin bilgisi dahilindeki yanlışlıklar
komedyasından başka bir şey değildir…
style="">
style="">Soru: Çatışmaların iyice
tırmandığı bir sırada Erdoğan siyasi parti liderlerinin kapısını
çaldı. Ancak BDP'yi denklem dışı tutu ve ekledi: "O style=""> fotoğrafları gördüm
görüşmekten vaz geçtim," style="color: windowtext;"> dedi. "G
style="color: windowtext;">ördüm"
style="color: windowtext;"> dediği fotoğraf BDP'
style="">nin kendisine gönderdiği
işkence edilmiş gerilla fotoğraflarıydı.
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Erdoğan'ın BDP karşısındaki net tutumu;
BDP'nin yurtsever konumunu "tartışma"ya açarak,
onun bu pozisyonunu terk etmesini dayatmaktır…
style="color: windowtext;">Buna yurtsever hareketin legal mevzilerini imha ve
işlevsizleştirme harekâtı da diyebiliriz… Ya da Kürt
coğrafyasında legal platformu AKP'lileştirme, Kürt taleplerini
AKP bünyesine massederek etkisizleştirme
hamlesi…
style="color: windowtext;">Ancak AKP'nin bu kuşatması da nafiledir,
boşa çıkarılacaktır.
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Erdoğan' style="">ın diğer liderlerle yaptığı
görüşmelerde çözüm değil savaş konsensusu
çıktığı belirtiliyor. Liderlerin turundan siz nasıl bir
sonuç okuyorsunuz?
style="color: windowtext;">
style="">Egemen iktidar koalisyonunun
çatlamakla kalmayıp, giderek dağıldığı T."C"
için "Kürt Sorunu"nda birlik, bir tutkal işlevi
görür…
style="color: windowtext;">Ama unutulmasın, tutkalı çok ve sık sık
kullandınız mı, işlevini yitirir; bir işe
yaramaz…
style="color: windowtext;">AKP'nin kendinden öncekiler gibi,
Orgeneral Mustafa Muğlalı'nın "33 Kurşun"undan
Çiller/ Ağar'ın özel/ kirli savaşına dek uygulanmışı
bir kez daha uygulamaya kalkışması bir çözüm değil;
çözümsüzlüğü derinleştiren
açmazdır!
style="color: windowtext;">Zaten emekçilerin ve ezilen Kürtlerin
çözümü tam da bu derinleşen açmazın eseri
olacaktır.
style="color: windowtext;">
style="">Soru:
Erdoğan-Kılıçdaroğlu görüşmesi en çok beklenen
görüşmeydi. Ancak Kılıçdaroğlu' style="">nun görüşme sonrası
yaptığı açıklamalar CHP' style="color: windowtext;">nin Kürt sorununda nerede duracağını iyice
netleştirdi. Kılıçdaroğlu ısrarla Kürt sorununu ekonomik
duruma indirgiyor. CHP neden ısrarla bu söylemi
sürdürüyor, bu söylem ile iktidara gelebilir
mi?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Önce sözü, bu konuda da benden daha
yetkin olan eşim Sibel Özbudun'un satırlarına
bırakayım:
style="color: windowtext;">"CHP gibi Türkiye'nin
geleneksel anaakım siyasasında Kürt sorunu iki versiyonda ele
alınageldi: 'terör' sorunu ve 'geri
kalmışlık/feodallik' sorunu.
Sorunu
'terör' olarak teşhis ettiğinizde,
çıkartacağınız sonuç, malum: her türlü
örtük/açık, kirli/temiz operasyonu mubah gören,
'kök-kazıyıcı', 'terminatör' söylem
ve edimlere sarılacaksınız.
sanırım kalkınma iktisadı döneminden kalma, arkaik bir söylem.
Toprak reformuyla, istihdam yaratarak, yatırımları teşvik ederek vb.
Kürtlerin kolektif siyasal taleplerinin izale edilebileceğini sanan
iktisadî indirgemecilik.
Aslına
bakarsanız, her iki versiyon da, Kürtlerin siyasal taleplerini,
özerklik/bağımsızlık isteklerini gözlerden gizlemeye,
baskılamaya yönelik çözümlemelerdir. Dikkat ederseniz,
TC devleti, hiçbir iktidar partisi, hiçbir zaman Kürtlerin
taleplerini gerçek içerikleriyle, yani ayrı bir siyasal
kendilik olarak tanınma sorunu olarak formüle etmeye
yanaşmadı/yanaşmıyor.
Salt bu
tutum dahi, vesayetçi bir anlayışın -ezelden ebede-
süregittiğini gösteriyor. Kürt sorununu
'terör' sorunu olarak ya da,
'azgelişmişlik/bölgesel kalkınma' sorunu olarak teşhis
etmek, sorunla uğraşılması gereken alanda, siyasal düzlemde baş
etmekten uzak durmak anlamına gelmektedir. Bu, 'Kürt
sorunu'na neo-liberal 'bireysel haklar' açısından
yaklaşan ikircimli AKP hükümeti de dahil tüm bir Cumhuriyet
rejimi tarihinin geleneksel tutumudur." style="font-size: 10pt;">[10]
style="color: windowtext;">İşte bu yapısallıktan
ötürüdür ki, ne CHP ne de ötekilerin tutum ve
pozisyonu "Kürt Sorunu"nu çözümleyici
olmaktan çok uzaktır.
style="color: windowtext;">"İyi de CHP iktidara gelebilir" mi?
Bir MHP koalisyonuyla neden olmasın?
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Liderlerden turundan sonra
demokratik kamuoyu "30 yıl sonra tekrar başa döndük,"
diyor. Siz de bu kanaatte olanlardan mısınız?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Hayır, 30 yıllık bir süreçten sonra
olan bitenler tekrarlanmaz; malûm, tarih tekerrür etmez,
tekamül eder, yani gelişerek ilerler; çok farklı bir yere
gidiyoruz.
style="color: windowtext;">Anımsayın, 30 yıl öncesinin "Karda
yürürken kart-kurt" söylencelerinden geldik
bugünlere; hangimiz ya da kaçımız bugünleri bu boyutlarda
yaşayabileceğimizi öngörebilmiştir?
style="color: windowtext;">Alınan yoldan daha fazlası, 30 yıl
öncesinden bugüne alınan yolun ısrarıyla katedilecek; Ruhi Su,
en karanlık günlerde "Sabahın sahibi var, sorarlar bir gün
sorarlar" derken tam da bunları
anlatıyordu…
style="color: windowtext;">
style="">Soru:
Türkiye'nin bir diğer sıcak gündemi çatışmalar.
Çatışmalar Türkiye' style="color: windowtext;">yi nereye
götürür?
style="color: windowtext;">
style="">Çözüme; ama
çözümün ne ve nasıl olacağı; yani
"pozitif" mi "negatif" mi olacağı; veya
ezilenlerden yana mı ezenler için mi olacağı; bir mücadele
sorunudur…
style="">Bugünkü mücadele de
bunun yanıtını aramaktadır; evet, evet bugünkü mücadele
ile yarınımızın nasıl şekilleneceğine ilişkin soru(n)lara yanıt
arıyoruz…
style="">Ben, gelecek konusunda "Durum
iyidir, çünkü mücadele sürüyor"
diyenlerdenim; bu nedenle de style="">Konfüçyüs'ün, "Geleceği bilmek
istiyorsan geçmişi incele"; John Galsworthy'un,
"Geleceği düşünmezsen, geleceğin olmaz,"
sözlerine büyük değer
biçiyorum…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Hükümetin
çatışmalar karşısındaki tutumunu nasıl görüyorsunuz?
Çünkü Erdoğan, "Operasyonlar durmaz
sürer," dedi...
style="color: windowtext;">
style="">Erdoğan'ın
"operasyon" dediği askeri harekâtın da bir
"fiziki", ve daha da önemlisi bölgesel dengeleri
ilgilendiren uluslararası ilişkiler sınırları
var…
style="">O sınırlara gelindiğinde,
çok şey daha da farklı olacak…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Olası bir sınır ötesi
operasyon olursa ne olur?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">T."C", istediği sonuçları
elde edemez.
style="color: windowtext;">Çünkü bir gün -ki o gün
mutlaka kapımızı çalacak-, herkes Ataol
Behramoğlu'nun, 'Kızıma Mektuplar'ındaki şu dizelerin
bilincine varacak: "Ona 'haydi'/ Savaşa dediler/ Başkaca
bir şey/ Söylemediler/ Aldılar köyünden/ Davulla, zurnayla/
Geride üç çocuk/ Bir eş ve bir ana/ Eline bir silah/
Tutuşturdular/ Ve karşılaştı/ Düşman ordular/Vurulup
düştü/ İlk çatışmada/ Göğsünde bir oyuk/
Üç delik alnında/ 'Ey bu topraklar için/ Toprağa
düşen'/ Bir karış toprağın/ Var mıydı yaşarken?"
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Türkiye ABD başta olmak
üzere AB gibi ülkelerinden yardım istiyor ve alıyor da.
"Bana yardım
et yurttaşlarımı bombalayacağım," style="color: windowtext;"> diyor. Bu savaş dilenciliğini nasıl
yorumluyorsunuz?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Elbette "Evet" denilmesi, olumlanması
mümkün olmayan bir şey bu...
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Genelkurmay başkanı
"PKK'yi beş defa bitirdik" style="color: windowtext;"> dedi. TSK'
style="color: windowtext;">nın başarısını insan öldürmekle
ölçtü.
style="color: windowtext;">
style="">"Beş defa
bitirdik" denilen bir şey altıncı defa da kendisini var
ediyorsa bu efsanevi 'Phoneix' ('Zümrüd-ü
Anka') Kuşu gibi, kendini küllerinden yaratıyor
demektir…
style="">Bu gibi mücadeleler, Pablo Neruda'nın, "Halkız
biz hergün yeniden doğarız ölümlerle" diye
betimlediği sonsuzluktur…
style="">Yenilmeyen, yok edilemeyen bir
halkın azmi, iradesi ve mücadelesinde somutlanan sonsuzluktur; gerisi
laf-ı güzaftır!
style="color: windowtext;">
style="">Soru:
Türkiye'nin bir diğer sıcak gündemi de referandum.
BDP'nin de
içinde bulunduğu kesim referandumu boykot edeceğini
açıkladı. Kararı nasıl
değerlendiriyorsunuz?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">İki gün önce Sibel'le birlikte
kaleme aldığımız, "Ne 'Şer' ne de
'Ehven-i Şer'!" başlıklı yazının bir
bölümünde şunları demiştik:
style="color: windowtext;">"Hayır;
'N' style="">ayır'lı, ' style="">N'evet'li
Türk filmlerindeki oyunlara taraf olmanın hiçbir rasyonel
gerekçesi yoktur!
style="">Siz bakmayın; kendini Türkiye'de 'liberal',
Avrupa'da 'sosyal-demokrat' hisseden Anayasa Mahkemesi
Raportörü Osman Can'ın 'Pakete
'hayır' demek 12
Eylül Anayasası'nı savunmak anlamına
gelir,' zırvasına!
style="">Osman Can 12 Eylül'de ne yaptı bilmeyiz
ama, AKP paketine 'Hayır' diyen devrimci-sosyalistler Evren
darbesine karşı savaşarak 12 Eylül'e de,
'Anayasa'sına da lafta değil, pratikte 'H style="">ayır'
dediler…
style="">Ya liberaller mi? Hatırlıyoruz, siz de
hatırlarsınız; onlar o günlerde 'Anayasasız olmaktansa en
kötü anayasaya sahip olmak hiç yoktan iyidir' ehven-i
şerciliğe sarılıyorlardı…
style="">Bugün de 'Yetmez ama evet' diyerek
yaptıkları aynı şeydir!
style="">Devrimci-sosyalistlerin 12 Eylül Anayasası' style="">nı savunmak gibi bir derdi yoktur; olmaz da… Bu konuda her
söz abes ile iştigaldir…
style="">Abes ile iştigal edenler; AKP 'Taraf'lı liberallerdir;
hani 'ama'lı, 'fakat'lı konuşma ve yaşamayı
meslek edinerek, hep sağlarından medet uman siyasal kadavralardır! style="">(Sahi, kaç kişidir bu 'Taraf'lı liberaller?
Kim(ler)i temsil ederler? İstanbul'un Beyoğlu'su dışında
nere(ler)de bulunurlar? Şimdiye dek hangi taşın altına sokmuşlardır
ellerini?)
style="">'Yetmez ama…' mı diyorsunuz! 12
Eylül'ün izlerini
silmek mi istiyorsunuz? Çok kolay: 12 Eylül' style="">ün sebeb-i hikmetinin karşısına dikilirsiniz!
style="">Bunu AKP'siz (Fethullah'sız) yapmaya;
niyet ve cüretiniz var mı? style="">
style="">Varsa işte o zaman otoriterliğe karşı çıktığınızı
söylemeye hakkınız olur; yoksa susun!
style="">'Yetmez…' deyip, ardından 'Evet'
diyen 'aymazlık'; 'Ne'yin, 'Neden'
yetmez olduğunun 'Niçin'i konusunda niye dut yemiş
bülbüle dönüyor?
style="">Neden 'şer' söylemini öne
çıkarıp, ardından da 'ehven-i şer' ilan ettiğine
itibar edilmesini istiyor!
Tuzu
kuru liberaller; biz ne 'şer'den, ne de 'ehven-i
şer'den yana değiliz…
Bu
noktada tam da 'Anayasa yapmak, hükümetin değil halkların
edimidir,' diye haykıran Tom Paine gibi
düşünüyoruz…
Bunun
için 'Evet'e de Hayır... Hayır'a da
Hayır...' diyerek referandumu boykot etmek gerekiyor!
Boykot =
boşa çıkarmadır; boykot egemen siyasetin ilüzyonlarını
deşifre edip, başka bir şeyin mümkün olduğunun propaganda ve
eyleminin örgütlenmesidir; bağımsız emekçi
çizgisinin ortaya çıkartılmasıdır!
style="">Ne 'şer' ne de 'ehven-i
şer'!
style="">Ne 'ulusal solcu'lar ne de
'neo-liberaller', 'sivil toplumcular'!
style="">Alayına isyan! style="">"
style="">Evet, önümüzdeki "referandum
aldatmacası" konusunda bizim tavrımız
bu…
style="">Bu duruşun coğrafyamızda her türlü
ezilme/sömürü ilişkisine karşı duranlar açısından
hayırlı bir ayrışmaya yol açacağı kanısındayız.
style="">Söz konusu duruş, Kürt hareketini ve devrimci-sosyalist
solu liberal sivil toplumculuktan ayrıştırarak yeni (ve daha sağlıklı)
birliklere yönelmenin önünü açacaktır. Ve suyun
batı yakasında iyi anlatılabildiği takdirde, Fethullah'çı
kuşatma ile 12 Eylül Anayasası arasında sıkışmış emekçi
kitlelerin hegemonik söylemden kopuşunu kolaylaştırabilir. style="">
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Liberal ve muhafazakâr
kesim anayasa paketinden sonra statükonun boynuzlarından
yakalanacağını daha özgürlükçü bir ortam
için ortam yaratılacağı tezini işliyor. Bu tez doğru bir tez
mi?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Bu mümkün mü? Yapılanlar,
yapılacakların teminatı değil midir?
style="color: windowtext;">CHP ile AKP'nin icraatları, referandumdan
sonra da yapacaklarının garantisidir; hepsi bu!
style="color: windowtext;">Bunun ne olduğunu Diyarbakırlılar'a, 4-C
mağduru Tek-el işçilerince, İzmir'de CHP kurbanı Kent A.Ş.
emekçilerine sorun; aldığınız cevap yeterince
açıklayıcıdır!
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Olası erken seçim ya
da zamanında yapılacak genel seçimlerde solun, Kürtlerin,
emekçilerin ve Alevilerin ittifakı mümkün mü?
style="color: windowtext;">
style="color: windowtext;">Elbette; ancak devrimci bir tarzda olursa neden
olmasın?
style="color: windowtext;">Kaldı ki, yukarıda da belirttiğim gibi,
referandumda "Evet ile Hayır"a topyekûn
"Hayır" diyen boykot cephesi sözü edilen
imkânın da somut göstergesidir…
style="color: windowtext;">
style="">Soru: Türkiye Kürt
sorununda bu sıcak ve yakıcı gündemlerden nasıl kurtulur.
Çözüm önerileriniz nelerdir?
style="color: windowtext;">
class="MsoNormal">Öncelikle Kürtlerin Kürt olmaktan
kaynaklanan kolektif hakların tümüne Türkler gibi sahip
olmasının "olmazsa olmaz" olduğunun altını özenle
çizip, unutmayarak; taktik açıdan öne
çıkartılması gereken "demokratik geçiş
talepleri" şöyle sıralabilir:
*
Seçim barajının düşürülmesi/kaldırılması...
*
Kürt konusunda kolektif/ bireysel haklara yönelik
düzenlemelerin, konunun muhatapları ile doğrudan istişareyle
yürütülmesi...
*
Merkeziyetçiliğe karşı, onu dengeleyen yerinden yönetimin
yerelleşme önlemlerinin hayata geçirilmesi…
*
Para-militer ve militarist örgütlenmelerin doğrudan parlamento
denetimine açılması…
*
Pre-kapitalist ilişkilerin tasfiyesi; aşiret/ağalık sisteminin
lağvedilmesi…
*
Koruculuk sisteminin, tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan
kaldırılması…
*
Operasyonlar sürecinde Kürt sivillerin uğradığı zararın tazmin
edilmesi…
* Bir
"Hakikât Komisyonu" kurularak kirli savaş sürecinde
Kürtlere karşı işlenen suçların açığa
çıkartılması, suçluların cezalandırılması… style="">
*
Kürt illerinde anadilde eğitim olanağı, ülke çapında
gereken yerlerde anadilin öğretimi sağlanması…
*
Koşulsuz genel af çıkarılması…
*
Hasılı halkların kardeşliği için "Kürt
Sorunu"nda Kürtler'in ne istediğinin temel politik eksen
kılınması.
style="">Bundan ötesi ise Socrates'in, "Bir şeyi
gerçekten bilmek, onu anlatmakla olur," sözündeki
gibi, yolunu hayatın açacağı bir
yöneliştir…
style="">Son bir şey daha: Hayat geç kalanların
cezasını bir şekilde verir…
17
Temmuz 2010 04:25:41, Çeşme Köy
style="">N O T L A R
style="">[*] style="font-size: 10pt;">Yeni Özgür Politika, 19 Temmuz
2010…
www.yeniozgurpolitika.com/%3Fbolum%3Dhaber%26hid%3D61193+%22NE+%C5%9EER+NE+DE+'EHVEN-%C4%B0+%C5%9EER'!%22&cd=1&hl=tr&ct=clnk&gl=tr
style="">[1] style="font-size: 10pt;"> Christian de Portzamparc.
style="">[2] style="font-size: 10pt;"> Christian de Portzamparc-Philippe Sollers,
Görmek ve Yazmak, Çev: Cem İleri, Yapı Kredi Yay.,
2010.
style="">[3] style="font-size: 10pt;"> Ernest Fischer, Sanatın Gerekliliği, çev:
Cevat Çapan, Payel Yay., 2003.
style="">[4] style="font-size: 10pt;"> Stephen Lukes, "Political Ritual and Social
Integration", Sociology, 9: 1975, s.298-308.
style="">[5] style="font-size: 10pt;"> Gaston Bouthourl, Zihniyetler, çev: Semlin
Evrim, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yay.,
1975.
style="">[6] style="font-size: 10pt;"> Marc Levy, Özgürlük İçin,
Çev: Ayça Sezen, Can Yay., 2009, s.74.
style="">[7] style="font-size: 10pt;"> De Certau, The Practice of Everyday Life, Univ. of
California Press, 1984: 36-37.
style="">[8] style="font-size: 10pt;"> Salih El Kallab, "Türkiye'den
Medet Ummanın Anlamı Yok", Şark ül Evsat, 8 Temmuz
2010.
style="">[9] style="font-size: 10pt;"> G. Fuller, Yükselen Bölgesel Aktör,
Yeni Türkiye Cumhuriyeti, Timaş 2008, s.320-321
style="">[10] style="font-size: 10pt;"> Sibel Özbudun, "CHP: Bildiğiniz
Gibi…", Newroz, Yıl:4, No:136, 1 Temmuz
2010.
class="MsoNormal">
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder