Katil Olduğunu
İspatlayacağız!
style="font-family: Verdana; color: rgb(40, 40, 40);
-webkit-border-horizontal-spacing: 2px; -webkit-border-vertical-spacing: 2px;
">"Biz müvekkillerimizin
öldürüldüğünü unutmayacağız. Kimseye de
unutturmayacağız."Av. Selçuk
Kozağaçlı
HANGİ DAVALARI AÇARSANIZ AÇIN GERÇEKLERİ
UNUTTURAMAYACAKSINIZ
Çağdaş Hukukçular Derneği Genel Başkanı Selçuk
Kozağaçlı hakkında açılan ceza davasının ilk duruşması
yapıldı.
Mahkeme gerekçesi ise, 19 Aralık 2000 Hapishaneler katliamının
yıldönümü nedeniyle, Çağdaş Hukukçular
Derneği'nin, 19 Aralık 2009 tarihinde yapmış olduğu basın
açıklamasında, dernek adına basın açıklamasını okuyan
ÇHD Genel Başkanı Selçuk Kozağaçlı'nın HSYK
üyesi Ali Suat Ertosun'a hakaret ettiğidir.
Ankara 9. Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan ilk duruşmada, çağdaş
hukukçular Genel Başkanlarını yalnız bırakmadılar.
Çeşitli sendika ve demokratik kitle örgütlerinin de
izlediği duruşmaya Halk Cepheliler de katıldı.
Mahkemenin genel seyri:
Yurtdışından gözlemci olarak katılmak isteyen avukatlar ve
demokratik kitle örgütleri temsilcileri için istenen
tercüman ile başlayan duruşma da davacı avukatı, söz konusu
insanların davanın tarafı olmadığına, dolayısıyla tercümana
gerek olmadığına, yalnız izleyebilecekleri şeklinde beyanat verdi. Bunun
üzerine hakim de aynı şekilde karar aldı.
Savunmasını sözlü olarak yapan Av. Selçuk
Kozağaçlı söz aldığında, savunmasının 3 ana temel
üzerine oturduğunu, birincisinin: bir kısmı
kendisinin müvekilleri olan 150'e yakın tutuklu ve
hükümlünün ölümünden, Ceza ve Tevfikevleri
Genel Müdürü sıfatıyla Ali Suat Ertosun'un sorumlu olduğuna
değindi. Dönemin Adalet Bakanlığının hapishane politikalarının
uygulayıcısı olduğu, şidddet yanlısı, baskıcı ve
özgürlük algısı zayıf birisi olduğuna değindi.
Açıklamanın altında yatan vurgunun sertliğinin nedenleri olarak da
hapishanelerde kanlı politikaların, bunların uygulayıcılarının
yargılanmalarının zamana yayılıp zaman aşımına gidilmesi, ve bu işin
sorumlularının ödüllendirilmesi ve 150 kişinin
ölümünün kendisi için çok önemli
olması olarak saydı.
Savunmanın ikinci temel maddesi olarak,
Kozağaçlı; "Adalet Bakanlığı bürokratı olarak
20 yıl dosya görmeden çalışan Ali Suat Ertosun'un hem
Yüksek Mahkeme'de üye olarak, hem de devlet yüksek hizmet
madalyasıyla bulunması bizce mümkün
değil." dedi.
Üçüncü madde olarak, HSYK üyesi olan
birisinin objektif olamayacağına, HSYK taraf ise dava
açılamayacağına, hakim savcı kaderlerini de belirleyen tam yetkili
amir iken tarafsız olunamayacağını söyledi. Av. Kozağaçlı
son olarak; "Biz müvekkillerimizin
öldürüldüğünü unutmayacağız. Kimseye de
unutturmayacağız." sözleriyle bitirdi.
Avukatlar da sırayla söz alıp, müvekilleri Av. Selçuk
Kozağaçlı adına savunma yaptılar. Yapılan savunmalardan bazı
ayrıntılar:
• "Söz konusu basın açıklaması ÇHD
Başkanı sıfatıyla yapılmış. Dernek tüzüğünün 2.
maddesine göre yapılmış. 19 Aralık 200 tarihinde yapılanları
müvekkileri yaşamış."
• "Ali Suat Ertosun'un katil olduğuna dair ... ispat
hakkı istiyoruz. Delil toplayacağız, tanık
getireceğiz."
• "19 Aralık 2000 tarihinde trajik bir şekilde "hayata
dönüş" diye adlandırılan hapishaneler operasyonunda 28
kişi hayatı kaybetmiş, devam eden süreçte 122 insan daha
hayatını kaybetmiş, 600'den fazla insan sakat kalmıştır. Devletin
koruması altında olan tutuklu ve hükümlülerin hayatlarını
kaybetmesi tarihsel, bilimsel bir gerçekliktir...
... Katliamın boyutu kayıtlıdır. Yaşam hakkı ihlali
kanıtlanmıştır"
• "... katil olduğunu düşünüyorum. Eğer
anayasal ispat hakkı verilirse katil olduğunu, toplu ölümleri
sevk ve idare ettiğini ispatlayabiliriz."
• "Ali Suat Ertosun, 19 Aralık operasyonlarını
planlayanlar içerisindedir. Operasyonun her aşaması planlanıyor.
200 kişinin öleceği planlanıyor. Kaç kişinin öleceğini
bile planlıyorlar. Bu plan ekibinin içinde Ali Suat Ertosun da
vardır. 200 kişiyi öldürmeyi düşenen bir kişiye katil
demek hafif kalır. Ertosun kendisinin katil olduğunu kabul etmiştir.
Hayatını kaybeden Volkan Ağırman'ın babası Niyaz
Ağırman'a 'Senin oğlunu ben öldürdüm. Var mı
diyeceğiniz?' demiştir. "
Duruşma 4 Ekim 2010 saat 10:00'a ertelendi.
ÇHD, duruşmadan sonra Adliye binası önünde bir basın
açıklaması yaptı. Yaklaşık 50 kişinin katıldığı
açıklamada Halk Cepheliler de "Yargılanması gereken;
katliamın karşısında duran onurlu hukukçular değil, yaşam
biçimi katliamcılık olan Ali Suat
Ertosunlardır" yazılı dövizlerle yer aldılar.
/>
Basın açıklamasında, 19 Aralık 2000 tarihinde yapılan
hapishaneler katliamında Hiçbir sorumlunun yargılanmadığına,
hangi davaları açarlarsa açsınlar gerçekleri
unutturamayacaklarına, katliam sorumlularının
ödüllendirildiklerine değinildi.
Okunan Basın açıklamasının tam metni:
BUGÜN HEM İSTANBUL'DAYIZ HEM DE BURADAYIZ
Bugün derneğimizle ilgili açılana iki davanın duruşması
görülmektedir.
Birincisi İstanbul/Beşiktaş'ta özel Yetkili Ağır Ceza
Mahkemesinde'dir.
ÇHD İstanbul şubemizin yayın organı olan HUKUK ve TOPLUM
dergisindeki makalesinde "KÜRTLER VARDIR" dediği için,
Dr. İsmail Beşikçi ile birlikte yazı işleri müdürü
avukat arkadaşımız Zeycan Balcı Şimşek yargılanmaktadır.
ÇHD Genel Başkanı Av. Selçuk Kozağaçlı
hakkında '19 Aralık katilamı sorumluları yargı önüne
çıkmalıdır, hesap vermelidir' dediği çin
dönemin Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdür ve bugün
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyesi Ali Suat Ertosun'a
hakaret ettiği gerekçesi ile Cumhuriyet savcısı tarafından ceza
davası açılmıştır.
Bugün ÇHD Genel Başkanı, Ali Suat Ertosun'a hakaret etti diye
yargılanmaktadır.
Ve Çağdaş Hukukçular Derneği olarak diyoruz ki;
HANGİ DAVALARI AÇARSANIZ AÇIN, GERÇEKLERİ
UNUTTURAMAYACAKSINIZ.
Bu ülke, 19 Aralık 2000'de tarihin en ağır cezaevi katliamlarından
birini yaşadı.
Bu katliamın üzerinden 10 yıl geçmesine rağmen bu katliamın
hiçbir sorumlusu yargı önünde hesap vermedi.
Çünkü soruşturmada yıllar boyunca katliamı fiili olarak
yapanların isimleri Jandarma tarafından gizlendi. Cumhuriyet
Savcılıklarına bilgi verilmedi. Bu ülkenin valileri ise, bu
katliamlarda "görev icra edildiği" gerekçesi ile
soruşturmaya izin vermedi. Ancak İstanbul Bölge İdare Mahkemesinin
kararı ile Bayrampaşa Cezaevinde katledilen 12 mahpus ve kurşunla
yaralanan 55 mahpus için 39 er hakkında ömür boyu hapis
cezası talebi ile dava açılabildi.
Bu 10 yıl boyunca mağdurlara ne oldu, dersiniz? Bu katliamın tüm
sorumluları yargı önüne çıkmalıdır diyen herkes
hakkında, hakaretten dava açıldı, yine bu kamu görevlilerine
hakaret edildiği gerekçesiyle açılan tazminat davaları kabul
edildi.
Bugün bu ülkede, sistem muhaliflerine yapılacak her
türlü ağza alınmayacak galiz küfür YÜKSEK YARGITAY
tarafından ifade özgürlüğü kapsamına sokulmakta,
katliam sorumluları bulunsun katiller cezalandırılsın diyenler hakkında
yüksek tazminat miktarlarına hükmedilmekte, kamu
görevlilerine hakaret ettiği gerekçesiyle ceza
verilmektedir.
Bir önceki başkanımız Hüseyin Yüksel Biçen, Ankara
Barosu Genel Kurulunda yapmış olduğubir konuşmada, dönemin Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürü Ali Suat Ertosun'a 'GARDİYAN'
dediği için, hakaret nedeniyle cezaya mahkum edildi, bu davanın
görüldüğü duruşmada avukat meslektaşlarımıza
'EDEPSİZLİK ETMEYİN' diyen Mahkeme Hakimine karşı açılan davada,
avukat meslektaşlarımızın davası reddedildi. Aynı zamanda avukat
meslektaşlarımız hakime karşı açmış oldukları bu dava
sebebiyle idari para cezası ve tazminat ödemeye mahkum
edildiler.
Yine aynı Yargıtay Prof. Baskın Oran davasında "Agos Gazetesinde
yazı yazıyorsan, sana hakaret edilmesi serbesttir." kararını onadı.
Aynı Yargıtay halen tutuklu olan bir sanığı tahliye etmedi
gerekçesi ile hakimleri tazminata mahkum etti.
19 Aralık 2000'de yapılan cezaevi operasyonlarında ve sonrasında 122
kişi hayatını kaybetti ve yüzlerce insan sakat kaldı.
O dönem Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürü olan Ali Suat
Ertosun ise devlet tarafından Üstün Hizmet Madalyası ile
ödüllendirildi.
Bu ödülü veren Sayın Cumhurbaşkanı'na ve
Hükümet'e soruyoruz?
Eğer birazcık vicdan sahibi iseniz, bu davanın iddianamesini bir kez
okuyun ve biz ne yaptık, bu neyin ödülüdür, sorusunu
kendinize sorun. 122 kişinin öldüğü, yüzlerce kişinin
sakat kaldığı bir operasyon adına ölenlerin yakınları ve sakat
kalanların gözünün içine baka baka ödül
vermek, nasıl bir insanlıktan istifa etme halidir? Bunu bir kez
düşünün.
Devlet üstün hizmet madalyasını geri alın ise asla
demiyoruz.
Eğer bir katliam bu devletin en yüksek karar organı olan Milli
Güvenlik Kurulunda karara bağlanmışsa, bu ödülü geri
alın demek 19 Aralık'ta dönemin tüm siyasi ve askeri
aktörlerini aklamak anlamına gelecektir. Aksine bu ödül
yerinde durmalıdır. Çünkü bu ödül 19 Aralık'ta
yaşananları bu halkın zihninde canlı tutacaktır. Sadece becerebilirseniz
bu nasıl bir vicdandır, sorusunu kendinize sorun.
Saygılarımızla.
ÇAĞDAŞ HUKUKÇULAR DERNEĞİ
Kaynak: www.halkinsesi.tv
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder