16 Temmuz 2010 Cuma

Kırgızistan: Ulusal Sorun ve Emperyalizm

Kırgızistan: Ulusal Sorun
ve Emperyalizm

 Kırgızistan Orta Asya Cumhuriyeti'nde 10
Haziran'dan beri kanlı bir çatışma yaşanıyor. Kayıp tahminleri
oldukça değişken. Ülkenin geçici cumhurbaşkanının
tahminlerine göre ölü sayısı 2000'e yaklaştı. 275 bin
kadar insan, ilk dalga mülteci akınını kabul ettikten sonra
sınırlarını kapatmış olan Özbekistan'a geçmek umuduyla
çatışma alanlarından kaçıyor. Ölü ve
yaralıların çoğu Özbek vatandaşı. Çatışmanın
merkezi, ülkenin güneyinde bulunan Oş ve Celalabad şehirleri.

Kırgızistan; Özbekistan, Tacikistan, Kazakistan ve Çin'e komşu
olan, etrafı karalarla çevrili dağlık bir ülke.
Çoğunluğunu Kırgız uyruklu vatandaşların, yüzde
14'ünü ise Tacikler ve diğerleriyle birlikte daha çok
Özbeklerin oluşturduğu 5 milyon 300 bin nüfusa sahip. Bu
üç milletten olanlar (Kırgız, Özbek, Tacik), diğerleriyle
birlikte, üç Orta Asya ülkesine; Kırgızistan,
Özbekistan ve Tacikistan'a yayılmış durumdalar.

Burjuva medya, dünyanın herhangi bir yerindeki etnik
çatışmalara dair yayınlarında, örtük biçimde,
farklı uluslardan halkların birbirlerine doğal olarak düşman olduğu
ve korkunç kitle kırımı ve etnik temizlik vakalarının bin
yıllık çatışmaların kaçınılmaz sonuçları olduğu
fikrinin propagandasını yapıyor. Aksine, etnik şiddet ile ilgili
hiçbir şey doğal ya da kaçınılmaz değil. Bu vakaların her
birinde, emperyalizmin "böl ve yönet" stratejisi ile
emperyalizme bağımlı ülkelerin ve emperyalizmin çıkarcı
ordularının izini çoğunlukla doğrudan sürmek
mümkün.

Ruanda, eski Yugoslavya ve Irak'taki kanlı etnik veya ulusal
çatışmaların yakın tarihi, emperyalizm tarafından tasarlanan ve
desteklenen çatışmalara verilebilecek çok net örnekler.
Kırgızistan örneği bize başka bir kanıt daha sunuyor: Emperyalist
ayak oyunlarının ve kapitalist ekonomilerin getirdiği yoksunlukların
olmadığı yerlerde farklı uluslardan insanlar mükemmel bir uyum
içinde yaşayabiliyorlar.

Çeşitli ezilen halklar arasında, kendi baskıcı
yönetimlerine ve sömürüye karşı birlik olma
potansiyeline dair bir bilinç oluştuğu durumlarda, çarlık
yetkilileri büyük oranda Müslüman olan Orta Asya
halkları arasındaki çatışmalara etkin biçimde önayak
oldular. "Sovyetler Birliği Halkları" kitabında Corliss Lamont,
bir pamuk üreticisinin, Rusya İmparatorluğu egemenliğinde olan
halklar arasındaki ilişkileri şöyle tasvir ettiğini yazar:
"Geçmiş, kederle döşenmiş yıllar merdiveniydi.
Özbekler, Arapların sokağından geçmekten korkuyordu; Tacikler
Özbek mahallesinden geçerken yanlarında sopa
taşıyordu."

Rus Devrimi ve ulusal sorun

1917 Ekim Devrimiyle Ruslar ve ezilen uluslar arasındaki ilişki bariz bir
biçimde değişti. Devrim, "ulusların hapsedildiği" bir
yer olan Çarlık Rusyasını, farklı uluslar arasındaki eşitliğin
bizzat devlet tarafından teşvik edildiği bir ülke haline getirdi ve
bu da Çarlık yönetiminin en çok ezdiği bölgelerde
kaynak yaratılmasına özel önem verme yoluyla
gerçekleştirildi.

1920 Eylül'ünde, Azerbaycan Sovyet Cumhuriyeti'nin başkenti olacak
olan Bakû'de Doğu Halkları Kongresi toplandı. Bu kongre, emperyalist
ülkelerin işçilerini, kendi kapitalist sınıfları tarafından
teşvik edilen ırkçılığa karşı şavaşmaya; dünya
çapında bir işçi devrimi için
yürütülecek mücadelenin ortağı olacak olan tüm
sömürge ülkelerin halklarını kucaklamaya
çağırdı.

Söz konusu kongre ve ulusal baskının bütün izlerine karşı
savaşan Rus devrimcilerinin yönü, tüm Orta Asya halklarına
ve dünyanın geri kalan kısmına ilham kaynağı oldu. Bu da,
emperyalist dünyayı sarsan sömürgecilik karşıtı
mücadele dalgasını başlattı ve önceden
sömürgeleştirilmiş olan ülkeleri
özgürleştirdi. 
1919 yılında, Sovyet gücü ilk olarak Orta Asya'da kuruldu.
Aralık 1936'da, Kırgız Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Sovyetler
Birliği'nin tam bir cumhuriyeti olarak kuruldu. Sovyetler Birliği, ulusal
baskının Rus İmparatorluğu'nun bir kalıntısı olduğunu göstermek
kararlılığıyla, geçmişte baskı altında tutulan ulusların
gelişimi için kaynak ayırarak pozitif ayrımcılık programı
uyguladı. 

Sovyetler Birliği, Batılı emperyalist güçlerin tekrar
saldırısına uğramadan önce, sanayileşmek için zamana karşı
bir yarış içerisindeydi. Bu süreç içerisinde, Rus
devrimcileri dünyadaki en az gelişmiş bölgeler arasında yer alan
Kırgızistan ve diğer Orta Asya cumhuriyetlerinin gelişmesine öncelik
vermeyi tercih ettiler.
Devrim, konut projeleri getirdi; demiryolu ağı, yollar ve havaalanları
inşa etti; cahilliği önemli ölçüde yok eden kapsamlı
bir okuma-yazma kampanyası başlattı. Ayrıca, eğitimli sağlık
personelinin neredeyse hiç bulunmadığı bir bölgede
bütün insanlar için sağlık hizmeti sağladı.

Sonuç olarak, farklı uluslardan meydana gelen halklar uyum
içinde, birbirleriyle evlilikler yaptılar ve birlikte
çalıştılar. Sovyetlerin hüküm sürdüğü
dönem boyunca kayda değer bir etnik çatışma vakası olmadı.
Etnik çatışmalar, 1990 yılında Sovyetler Birliğinin
yıkılmasından hemen önce, Gorbaçov grubunun liderliğinde
ulusal şoven politikalar yeniden gündeme geldiğinde tekrar ortaya
çıktı. 

Burjuva tarihi, Sovyetler Birliği halklarının Moskova tarafından
şiddetli bir biçimde ezildikleri, Rus komünistler tarafından
birlik içinde kalmaya zorlandıkları ve ilk fırsatta
bağımsızlıklarını ilan etmeyi bekledikleri tezini savunur; ama
gerçek bunun tam tersidir. Orta Asya halklarının devrim
sürecinde büyük kazanımları olmuştu ve bağımsız
devletler statüsüne geçmek konusunda bir hevesleri yoktu.
Sovyetler Birliği'nin korunması konusunda Mart 1991'de Kırgızistan'da
yapılan referandumda, halkın yüzde 88.7'sinin birlik içinde
kalmayi tercih ettiğini biliyoruz.

Sovyetler Birliği'nin yıkılmasıyla Amerika Birleşik Devletleri, Orta
Asya dahil olmak üzere eski Sovyet cumhuriyetlerinin denetimini ele
geçirme fırsatı yakaladı. Kapitalizmin restorasyonu her bir Sovyet
cumhuriyetini ulusaşırı sermayeyle yarışan küçük ve
zayıf birer ülke haline getirdi. Çoğunluğun yaşam standardı
düşerken, ayrıcalıklı kesim zenginleşti.

Yeni burjuva sınıfı, bir yandan Washington lehine komşu devletlerle
mücadele ederken, diğer yandan kitlesel hoşnutsuzluğu diğer
ulusların halklarına tahvil etme yoluyla kendisi için bir
çıkış arıyordu. Halklar birbirine düşürüldü.
Kırgızlar Özbeklere, Özbekler Türkmenlere, Türkmenler
Taciklere..

Kırgızistan'daki özelleştirme süreci her biri bir
öncekinden daha sağcı hükümetler tarafından başarıyla
tamamlandı. Mart 2005'te, Amerika Birleşik Devletleri renkli devrimlerinden
birini de Kırgizistan'da gerçekleştirdi. Lale Devrimi, "renkli
devrimler"in Kırgız çeşnisi, Washington'un adamı Kurmanbek
Bakiyev'i cumhurbaşkanlığına taşıdı. 

Bakiyev başkanlığı altında uygulanan hızlandırılmış neoliberal
ekonomik model Kırgızistan'da yaşam standartlarını daha da
kötüleştirdi. Şimdi nüfusun üçte birinden
fazlası, 132 $ ortalama aylık gelirle, yoksulluk sınırının altında
yaşıyor. 
Washington'un Kırgızistan'a ilgisi, onun pazar ve kaynaklarına erişim
sağlamaktan daha fazlasıdır. Başkent Bişkek yakınlarında bulunan Manas
Hava Üssü, ABD'nin Afganistan'ı işgali açısından
çok önemli. Komşu Özbekistan topraklarındaki Amerikan hava
üssünü kapattıktan sonra, bu üs daha da önemli hale
geldi. Her ay 50.000 Amerikan askerî personelinin Afganistan'a giriş
ve çıkışları bu üs üzerinden gerçekleşiyor.
/>

Başkanlığının ilk dönemlerinde bir propaganda kampanyası
yürüten Bakıyev, üsse karşı gelişen kitlesel muhalefeti
yatıştırmak için üssü kapatma tehdidinde bulundu. ABD
kira ücretini yıllık 20 milyon dolardan 60 milyon dolara
çıkardı ve üs kapatılmadı.

Nisan isyanı

7 Nisan günü, göstericiler Bişkek'te hükümet
binalarının etrafında toplandılar. Polis ateş açtı ve yaklaşık
75 kişiyi öldürdü. Ama kızgın göstericiler cesurca
savaştılar ve baskıcı güçler birliğini koruyamazken onlar
hükümet binalarını işgal ettiler. Kitle eylemleri ülkenin
diğer bölgelerine yayıldı ve Bakiyev rejimi çöktü.
Lale Devrimi yarım kaldı.

Ama Bakiyev istifa etmeyi reddetti ve gücünü tekrar kazanmak
için etnik çatışmaları tırmandırma taktiğini uyguladı.
İşte 2.000 kişinin öldürülmesine yol açan olayların
çıkmasına sebep olan budur. Geçici hükümet
sözcüsü Farid Niyazov o zaman şöyle bir açıklama
yaptı: "Bu çıkarcı organizyonların üyelerinin,
olayların çıkışını organize etmek için para
aldıklarını biliyoruz. Hem Özbekleri, hem Kırgızları
öldürdüler ve bazılarının üzerinde milis
üniforması vardı." 

Şiddetin birileri tarafından organize edildiği o kadar
açıkça ortaya çıkmıştı ki, BM İnsan Hakları
Komisyonu sözcüsü Rupert Colville bile şunları söyledi:
"Bu olayın etnik temelli bir çatışma olmadığına ve belirli
bir hedefe yönelik, iyi planlanmış ve örgütlenmiş bir
organizasyon olduğuna dair elimizde güçlü kanıtlar
var."

Kırgız yetkililerin de bu kanıyı destekleyen açıklamaları var.
Kayıtlarda, devrik liderin oğlu Maksim Bakıyev'in üniformalı
Kırgız paralı askerlerini kullanarak güneydeki Oş ve Celalabad
şehirlerinde ölümler serisi organize etmek için
"geçtiğimiz nisan ayında ayaklanmaları finanse etmeye
başladığı" yönünde ifadeler mevcut. Geçici
hükümetin başkanı Roza Otunbayeva, Bakıyevlerin, geçici
hükümeti düşürmek ve 27 Haziran'da yapılması beklenen
referandumu engellemek için ayaklanmaları kışkırttığını
söyledi.

Şimdilerde, ölümler durdurulmuş ve Washington'un maşası
Bakıyev ailesinin Lale Devrimi projesi yenilgiye uğramış gibi
görünüyor. Kırgızistan'da yaşanan son trajedi, farklı
uluslardan halkların ancak planlı sosyalist bir ekonomi altında barış ve
uyum içinde birlikte yaşayabileceğini bir kez daha bize
gösterdi. Kapitalist akbabalar, azınlığın ayrıcalıklarını
çoğunluğun esenliğine karşı güvence altında tutmak
için ırkçılığı ve ulusal çatışmaları
sürekli tırmandıracaklardır.

http://www.pslweb.org/site/News2?page=NewsArticle&id=14125&news_iv_ctrl=1261
adresinde yayımlanan makaleden çevrilmiştir.

 

Kaynak : http://gercegingunlugu.blogspot.com
 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder