7 Temmuz 2010 Çarşamba

"Tahsin Amca" ile Gülmek / Temel Demirer

"Tahsin Amca" ile Gülmek /
Temel Demirer

 "Kaybedilmiş
günlerin en kötüsü,

bir defacık olsun gülmeden
geçendir."[1]

 
Gülmek, güldürmek… Veya mizah…
Bu konuda Puşkin, "Yüksek nitelikli bir gülmece oyunu,
yalnız gülmeye dayanmaz, ağlamaya, acılanmaya yaklaşır,"
derken ekler Maksim Gorki de, "Sık sık gülen insanlar,
çok kederli olup kederlerini yapmacık bir sevinçle örtmek
isteyenlerdir…"
Evet, gülmek kendisinden ibaret olmayan kapsayıcı bir
insanî zenginliktir…
Çünkü Nietzsche'nin, "İnsan kahkahalarla
güldüğü zaman, kabalığı ile tüm hayvanları geride
bırakır"; Victor Hugo'nun, "Gülmek bir
güneştir, insanın yüzünden hüzün ve keder
kışını defeder"; Moliere'in, "Beni istediğiniz kadar
dövün, ama bırakın istediğim kadar güleyim";
Goethe'nin, "Bir insanın karakteri, eğlenceli bulduğu şeyde
ortaya çıkar en çok," sözlerine yansıdığı
üzere, yüzde yüz insanî bir edim olan gülmek;
insan(lık)ın insanlaşma mücadelesi (=serüveni)nin de en
güçlü silahlarındandır…
"Eleştirel gerçekçi
yöntem"[2] olarak anlamlanan; ayrıca da itiraz,
eleştiri gibi müthiş silahları bağrında taşıyan gülmece,
unutmamak gerekir ki, bazen "Recep İvedik" örneklerindeki
üzere Georg Christoph Lichtenberg'in, "Başkalarını
güldürmek güç bir sanat değildir, eğer nüktemize
mi, yoksa bize mi güldükleri bizim için fark
etmiyorsa"; Rochefoucauld'un, "Sahip olduğu niteliklerden
çok, sahip olmayı düşündüğü niteliklerdir
insanı gülünç eden"; Cenap Şahabettin'in,
"Her şeye gülmek deliliktir," uyarılarının da
muhatabıdır…
* * * * *
Söylenceye göre, kahkahadan yaratılmışız.
"...Yaratan güldüğünde, dünyayı
yönetmek için yedi tanrı doğdu... Kahkahalarla
güldüğünde her yer aydınlandı... İkinci kez
güldüğündeyse, sular yaratıldı ve yedinci
gülüşünden ruh ortaya çıktı." Bu sözler,
Mısırlı bir simyacının üçüncü yüzyılda
papirüse yazdığı metninde yer alıyor.[3]
Yunan mitolojisinde de, Dionysos şenliklerinden şöyle söz
edilir: "...Nypmha'lar, Naida'lar, Dryad'lar ve
Hamadryad'lar asma yaprakları ile başlarını süslediler.
Satyros'lar Siienos'lar toplandılar, çalmaya, oynamaya
başladılar. Dağlar, taşlar, neşe ile çalkalandı; yaylalar,
ovalar, vadiler heyecandan titredi."[4]
Aristoteles ise, kahkahayı mitos evreninden yeryüzüne ve ait
olduğu yere indirecektir: "Tüm canlılar içinde yalnızca
insana ihsan edilmiştir gülme." Bakhtin, Karnavaldan Romana adlı
ünlü çalışmasında, "Gülmeyi yaşam ve
ideolojinin her resmî alanında yasaklamış olan
Ortaçağ"ın aynı zamanda karanlığa ve zulme karşı gelişen
bir gülme çağı olduğunu işaretlemektedir; "Bin yıllık
folk mizahı", "tam da gayrı-resmî varoluşundan dolayı,
olağandışı bir radikalizm, özgürlük ve acımasızlık
taşıyordu."[5]
Rabelais'nin Gargantua'sı da şöyle sunulur okura:
"Gülen kitap yeğdir ağlayan kitaptan/ Gülmektir
çünkü inşanı insan eden."[6]
Gerçekten de "Gülmek tazeler",[7]
yeniler, "yeniden" dedirterek düşündürüp,
eyleme geçirir insan(lık)ı; Aziz Nesin'den Gazanfer
Özcan'a dek…
* * * * *
"O, tiyatronun son Mohikanı'ydı";[8]
"Mimiklerin, beden dilinin, sahnede yüksek tempo ve enerjinin
birbiri ardına sıralanan komik durumların seyirciyi kırıp
geçirdiği, her gece tiyatroların dolup taştığı zamanlarda
yetişmiş, ustalaşmış, sahnesini hiç terketmeyip klasikleşmiş,
çok önemli oyunculardan
biriydi…"[9]
"Mesleğini babasından gizlemiş"[10] bir
tiyatrocuydu; "Tahsin Amca" diye anılan Gazanfer
Özcan'dı; Onun için tiyatro "amansız bir
hastalık" gibiydi; "Ama güzel bir hastalık" demişti
gülerek…
"Yeni kuşak onu 'Avrupa Yakası' dizisinin babası
Tahsin Sütçüoğlu olarak tanıdı. Bir önceki kuşak
için ise 'Kuruntu Ailesi' dizisinin babası
Hüsnü Kuruntu'ydu..."[11]
Hasılı Türkiye, Gazanfer Özcan'ı tam 60 yıl izledi.
78 yıllık yaşamında onlarca oyunda rol almıştı.
1962'de hayat arkadaşıyla birlikte Gönül
Ülkü - Gazanfer Özcan Tiyatrosu'nu kurması yaşamının
önemli dönüm noktalarından biriydi.
Tiyatro ve sinema sanatçısı Gazanfer Özcan, 27 Ocak
1931'de İstanbul'da doğdu. Cihangir Firuzağa İlkokulu ve
Beyoğlu Ortaokulunda okuyan Özcan, Vefa Lisesinden mezun oldu.
Lisedeyken oynadığı 'Hisse-i Şayia' adlı oyundaki
'Bican Efendi' rolüyle tiyatroyla tanışan Özcan,
Şehir Tiyatrolarının Çocuk Bölümüne katıldı.
1955'te Komedi Tiyatrosunda oynanan 'Mahallenin Romanı'
oyunu, Özcan'ın tiyatro yaşamının dönüm noktası
oldu. Bu oyunda rahatsızlanan Reşit Gürzap'ın yerine sahneye
çıkıp başarılı olunca kadroya giren Özcan, 1962'ye
kadar hem çocuk tiyatrosunda, hem yetişkin oyunlarında görev
aldı. Özcan, 1962 yılında Gönül Ülkü ile evlendi
ve 'Gönül Ülkü-Gazanfer Özcan
Tiyatrosu'nu kurdu.
1950'li, 1960'lı yıllarda çok sayıda sinema
filminde de rol alan Gazanfer Özcan, uzun bir süre sinemaya ara
verdikten sonra 2000 yılında çevrilen 'Komiser Şekspir'
filmiyle sinemaya döndü.
 
GAZANFER ÖZCAN'IN OYNADIĞI
FİLMLER
İngiliz Kemal... Lawrence'e Karşı (1952)...
Çeto Salak Milyoner (1953)... Fındıkçı Gelin (1954)...
Aramızda Yaşayamazsın (1954)... Şimal Yıldızı (1954)... Allı Yemeni
(1958)... Sevdalı Gelin (1959)... Garipler Sokağı (1959)... Biz İnsan
Değil Miyiz (1961)... İki Damla Gözyaşı (1961)... Utanmaz Adam
(1961)... Naciyem (1961)... Minnoş (1961)... Yedi Günlük Aşk
(1961)... Külkedisi (1961)... Damat Beyefendi (1962)... Şaka Yapma
(1962)... Avare Şoför (1963)... Vur Patlasın Çal Oynasın
(1970)... Çılgın Yenge (1971)... Televizyon Çocuğu
(1975)... Tokmak Nuri (1975)... Ah Nerede Vah Nerede (1975)... Dam
Üstüne Çul Serelim (1975)... Burnumu Keser Misiniz (1992)...
Komiser Şekspir (2000)... Keloğlan Kara Prens'e Karşı (2005)...
Beyaz Melek (2007)…
 
Özcan, 1952'den 2007'ye kadar toplam 32 filmde de rol
aldı. 1983'te 'Kuruntu Ailesi' tek kanallı
Türkiye'de yayına girince o 'Hüsnü Kuruntu'
olarak hepimizin babası oldu adeta. Dizi 16 yıl sürdü. Gazanfer
Özcan yıllar sonra 'Komiser Şekspir' filmiyle sinemaya
dönünce o babayı yeniden hatırladık. Arkasından atv'nin
'Avrupa Yakası'nda Tahsin Sütçüoğlu ile iyice
kanıksadık o baba hâllerini. Aslında bu karakterlere yabancı
değildi. Kendi babasından esinlenmişti. Bunu da söylemişti:
"Kuruntu ailesindeki baba, benim kendi babam. Ondan esinlenerek
yaptım. Avrupa Yakası'ndaki baba da onun alafrangası. Onlarla
özdeşleştim ben…"
* * * * *
Evet bizlere birlikte gülmeyi, birlikte kederlenmeyi öğreten
O; Uluslararası Tiyatro Eleştirmenleri Birliği (AITC) Türkiye
Merkezi'nden yapılan açıklamada ifade edildiği üzere
"Fars-vodvil türünün günümüzdeki en
büyük ustasıydı".
Yakın arkadaşı Erol Günaydın'ın, "Bir çağ
bitiyor, başka bir çağ başlıyor. Böyle adamlar bir daha
gelmez,"[12] diye betimlediği; Cemal
Süreyya'nın "Her ölüm erken
ölümdür" deyişini bizlere bir kez daha terennüm
ettiren; Kendine dair "Ekşimedi, bayatlamadı,
bozulmadı,"[13] dedirten Gazanfer Özcan'ın
dehası ve üstün yanı onun tarihsel anlamıyla "müeddep
ve mahcup" bir İstanbul Efendisi olmasındaydı…
"O, güldürmek için ne belden aşağı esprilere,
ne birileriyle dalga geçmeye, ne sulandırmaya, ne de taklide
başvururdu. Yarattığı tipleri benimsetmeyi ve sevdirmeyi öğretti.
Hepsi aşina, sahici karakterlerdi. Onları sahnede öyle ciddi
canlandırırdı ki, o ciddiyete gülmemek mümkün değildi.
Yüzleşmenin hep yakıcı bir tarafı vardır ya, onun sayesinde insan
hâllerine gülerek ayna tutulurdu.
İnsan hâllerini kopyalardı ama, hayatta o hâllerle
karşılaşınca sanki onun karakterlerinin kopyası ile
karşılaştığınızı hissederdiniz. Ustaydı, çok usta, çok
ciddi, çok sıcaktı..."[14]
 
5 Mayıs 2010 10:04:19, Ankara.
 
N O T L A R
[*] Esmer, No:62/5, Temmuz 2010…
[1] Nicolas Chamfort.
[2] Öner Yağcı, "Gülmece ve Çocuk
Edebiyatı Ustalarından Muzaffer İzgü", Cumhuriyet Kitap,
No:994, 5 Mart 2009, s.14-15.
[3] Peinach, "Le Rire rituel", Cultes, Mythe
et Religions, 1908, 4. cilt, s. 112-113'ten aktaran, M. Bakhtin;
Karnavaldan Romana, der-çev: Sibel Irzık, Ayrıntı Yay., 2001,
s.92.
[4] Şefik Can, Klasik Yunan Mitolojisi, İnkılap ve Aka
Yay., 1963, s.163-164.
[5] M. Bakhtin; Karnavaldan Romana, der-çev: Sibel
Irzık, Ayrıntı Yay., 2001, s.92-93.
[6] Rabelais, Gargantua, çev: S. Eyüboglu-A.
Erhat-V. Günyol, Cem Y., 1993, s.21.
[7] Tahir M. Ceylan, "Gülmek", Cumhuriyet
Bilim Teknoloji, Yıl:21, No:1075, 26 Ekim 2007, s.9.
[8] Özlem Ertan, "Tiyatronun Devrilmeyen
Çınarı", Taraf, 19 Şubat 2009, s.14.
[9] Cem Erciyes, "Baba Komedyeni Kaybettik",
Radikal, 18 Şubat 2009, s.18.
[10] Miraç Zeynep Özkartal, "Tiyatro
Çınarını Kaybetti", Milliyet, 18 Şubat 2009, s.2.
[11] Ayşegül Yüksel, "Çok
Özel Bir Sahne İnsanı", Cumhuriyet, 3 Mart 2009, s.14.
[12] Ceren Kocabaş-Merve Sağlam, "Bir
Çağın Bitişiyle Gelen Hüzün", Radikal, 19 Şubat
2009, s.22.
[13] Nur Çintay A., "Gazanfer
Özcan'a Neden Üzüldük?", Radikal, 20 Şubat
2009, s.2.
[14] Hüner Buğdaycıoğlu, "Bir Yıldızım
Daha Kaydı", Küyerel, 24 Şubat 2009.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder