9 Temmuz 2010 Cuma

e) Hepsi

e) Hepsi

Aşağıdaki alanlardan hangileri 23.6.2010 tarihli 5995 sayılı
Madencilik Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun ile
madencilik faaliyetlerine sonuna kadar açılmıştır?
a) Orman, Muhafaza Ormanı, Ağaçlandırma Alanları,
b) Kara Avcılığı Alanları, Özel Koruma Bölgeleri,  Milli
Parklar, Tabiat Parkları,
c) Tabiat Anıtı, Tabiatı Koruma Alanı,  Tarım, Mera, Sit
Alanları,
d) Su Havzaları, Kıyı Alanları, Sahil Şeritleri
e) Hepsi.

2004 senesinde çıkan sorulara bakmış olanlar cevabı hemen
hatırlayacaktır. Bakmayanlar için ise cevabı tahmin etmek
çok da güç olmasa gerek. Tamam tamam söylüyoruz.
Doğru cevabımız e. Yetmez mi? Merak etmeyin; f, g, h şıkları sırada
bekliyor.  Bakanlık kapısında lütfen birbirinizi ezmeyin,
herkese yetecek kadar ruhsat alanımız var…

Gitti 5177, Geldi 5995

5177 sayılı Maden Kanunu'nun değişik 7nci maddesinin 1 ve 8inci
fıkraları ile ilgili Anayasa Mahkemesi'nce verilen iptal kararı ile
5995 sayılı Kanun'un kabul edildiği süre arasında bir yıl on
iki gün geçti.

Tasarı zeytin alanları ile ilgili komisyondan Mayıs ayında yeniden
düzenlenmek üzere dönmese idi muhtemelen Kanun 5 Haziran
2010'a yetişecekti. Ama olmadı. 2004 senesinin 5 Haziran Dünya
Çevre Günü'nde kabul edilen 5177 sayılı Maden Kanunu
ile ilgili değişiklik, hükümetçe bu kez çevre
gününe yetiştirilemedi!

Maden Kanunu'nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı,
TBMM'nin 9 Haziran 2010 tarihli 23. Dönem 4. Yasama Yılı 114.
Birleşiminde görüşülerek kanunlaştı ve kutlu
günümüz bu kez 10 Haziran olarak takvimlerimize yazıldı.
Cumhurbaşkanı'nın 15 günlük bekleme süresi dolmadan
12.nci günde onayladığı Kanun, 23 Haziran'da Resmi
Gazete'de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

10 Haziran sabah saatlerine kadar esnemeler ve katiplerin uyku
görüntüleri ile süren görüşmelerde taslak
metninde bulunan Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanun kapsamındaki alanlarda yapılacak maden arama ve işletme
faaliyetleri ise, konu ile ilgili verilen önergeler ile daha sonra
müstakil değişiklikler olarak yeniden masaya yatırılmak üzere
tasarı metninden çıkarıldı.

Zeytincilik ile ilgili alanlar Kanun metninden çıkarılırken daha da
önemli olduğunu düşündüğümüz bir
değişiklik ise çok fazla tartışılamadan arada kaynadı.
Madencilik faaliyetlerinin kısıtlanacağı alanları belirleyecek maden
işletme faaliyetleri ile diğer yatırımların kamu yararı
açısından önceliğinin ve öneminin tespitine  karar
verecek olağanüstü yetkili yeni bir idari kurul oluşturulması ve
madencilik faaliyeti korunan alanlar ve diğer ülke yatırımları
açısından ülke menfaatleri açısından en
üstün faaliyet olarak kabul edilmesine dair hükümler
cılız bir muhalefet eşliğinde sessiz sedasız kanunlaştı. Öyle ki
madencilik ile herhangi bir yatırım çatıştığında
üstün olan yatırımın madencilik yatırımının olacağı yeni
dönem böylece başlamış oldu.

Doğal Varlıkları En Az 5 Senelik Yeni Bir Kabus Korkusu
Sardı.

3213 sayılı Maden Kanununun 5177 sayılı Maden Kanununda ve Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun'un 3., 5.
maddeleri ile değişik 7.nci maddesinin 1 ve 8.inci fıkraları; 5.6.2004
tarih, 25483 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak
yürürlüğe girmiş, korunan alanlarda madencilik izinleri
Bakanlar Kurulunca hazırlanacak yeni bir yönetmeliğe bağlanarak arama
ve işletme faaliyetlerine büyük bir hızla başlanmıştı.
Yine  Kanun'un 28inci maddesi ile de 2872 sayılı Çevre
Kanunu'nun 10. maddesine ek yapılarak petrol, jeotermal kaynak ve
maden arama faaliyetleri, çevresel etki değerlendirmesi (ÇED)
kapsamı dışına çıkarılmış ve bu durum ikincil düzenleme
olan Yönetmeliklere işlenmişti.

Gel zaman git zaman 2009'da önce Anayasa Mahkemesi'nin Ocak
2009'da verdiği kısa iptal kararları, ardından da
Danıştay'ca verilen yürütmeyi durdurma kararları ile maden
şirketleri bir anda ayağa kalkmış, Haziran ve Temmuz aylarında
yayınlanan iptal gerekçeleri ile de Meclis'e yeni bir
düzenleme yapmak için verilen 1 senelik sürenin geri
sayımı başlamıştı.

Geçen sürede vahşi madencilik doğa varlıklarını bir bir yok
eder ve 2005 tarihinde Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılan ve
Danıştay'ca önce yürütmesi durdurulan, ardından iptal
edilen İzin Yönetmeliği uyarınca verilen tüm ruhsatların
geçerli olup olmadığı kavgası sürerken; Madencilik
Sektörü Başkanlar Konseyi'nin ön ayağı ile yeni bir
teklif hazırlandı ve komisyona sunulması sağlandı. Komisyon
görüşmelerinde daha sonra aymazlık olarak da adlandırılacak
teklif ile hali hazırda 44 bin olan ruhsat sayısının belki de iki katına
çıkması önündeki en büyük engel olan zeytinlik
alanlarda verilecek izinlerin de aşılması planlanıyordu. Konsey, bu kez
de tek maddelik bir değişiklik ile zeytini mitolojik bir bitki olarak
toprağa gömmek istemişti. Ancak yoğun kamuoyu baskısı bu adımı da
bir sonraki saldırıya kadar püskürtmeyi başardı… Geriye
bu konuda zeytin üreticilerinin tepkisini cesurca ortaya koyan Ulusal
Zeytincilik Konseyi yönetim kurulu üyesi Murat Narin'e
açılan 25 bin liralık tazminat davası kaldı. Davaya eylül
ayında başlanacak…

Meclisteki görüşmeler esnasında bir vekilin ifadelerinde de
belirttiği gibi Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması
Hakkında Kanun ile yaban hayatı koruma ve geliştirme sahaları ile ilgili
maddeleri Maden Kanunu'nun içerisinde görüşme
aymazlığı içerisinde olmak, bu ülkenin önceliklerini ve
değerlerini doğru değerlendiremediğinizin açık bir
göstergesi olarak tarihe büyük bir skandal olarak
geçmiştir. Skandal diyoruz çünkü sabah saat
5'lere kadar süren oturumun esnemeler ile bezeli son
dakikalarında zeytin alanları hükümet ile muhalefetin bir anda
aklına gelmiş ve korunan alanlar ile ilgili bir kısım önerilerin bir
başka alanda düzenleme getirdiği gerekçesi ile zeytinliklerde
verilecek izinler, verilen değişiklik önergeleri ile tasarı metninden
çıkarılmıştır. Bu gelişmeye çok bel bağlamamak ve
sevinmemek gerek, zira kimse zeytincilik alanlarının korunmasını
düşünmemiş, konu ileride ayrı bir Kanun düzenlemesine konu
edilmek üzere hükümet ve muhalefetinin ortak tavrı sonu
tasarı metninden çıkarılmıştır. Zeytin alanlarında madencilik
izinleri, yazının girişinde  sorduğumuz soruya f şıkkı olarak
eklenecektir.  

Madencilik faaliyetleri ile çevresel konularda üniversitelerde
uzman olduğu bilinen kişilerden oluşacak olağanüstü yetkili bir
heyetin bilimsel ve de teknik değerlendirmeleri ile yasa
gerekçesindeki ifade ile "alt" (!) düzeydeki mevzuat
ile madencilik faaliyetlerinin önüne geçilmesinin
engellenmesinin temel hedef olarak ortaya konulması ve kısıtlamanın ancak
Kanunla koyulabileceğinin düzenlenmesi bu ülkenin doğal
varlıkları ile korunan alanlarına yapılan en büyük ihanet
olarak tarihteki yerini almıştır.

Madencilik faaliyetleri ile diğer yatırımların birbirini engellemesi ile
madencilik faaliyetlerinin yapılamaz hale gelmesi durumunda ise Kurulun,
söz konusu yatırım zararının karşılanması ile ilgili kararlar
verebileceğin kabul edilmesi de herşeye rağmen madencilik anlayışının
en büyük göstergesi olarak önümüze
seçeneksiz seçenek olarak sunulmuştur. Madencilik faaliyeti
adeta fetişleştirilmiştir.

İşyeri açma ve çalışma ruhsatını mevcut hukuk düzeni
içerisinde faaliyetin yürütüleceği mücavir
alanlar içerisinde belediyelerin vermesinin, yasa taslağının
gerekçesindeki ifade ile "farklı" belediye uygulamaları
ile faaliyet yürütenler açısından eşitsizlik yarattığı
gerekçe olarak sunularak ruhsatın İl Özel İdarelerince
verileceğinin kabul edilmesi de yerellikten ve büyük
düşünmekten dem vuran AKP iktidarının en büyük
çelişkisi olarak karşımıza çıkmıştır. Yine 7. maddenin
yeniden düzenlenen 4.üncü fıkrası ile imar planı yapılan
yerlerde mevcut maden sahaları için ilgili mercilerden izin alma
hükmü kaldırılmış ve böylece madencilik faaliyetinin, imar
hukukundan daha önemli olduğuna vurgu  yapılmıştır. Ne de olsa
bir alanda maden çıkarmak sağlıklı kentleşmeden daha
önemlidir !

Madencilik faaliyetleri yeni düzenleme ile çevre üzerindeki
vahşi baskının artması bir yana, faaliyetin yürütüleceği
yereldeki yurttaşların temsilcisi olan seçilmiş yerel
yöneticiler ve bu kişilerden oluşan belediyelerin ruhsat yetkileri
elinden alınması ve madencilik faaliyetleri diğer yatırımlar
açısından da üstün tutularak engellenmesi durumunda
zararının karşılanmasına yasal dayanak oluşturularak kazma kürek
bu ülkenin esas oğlanı olarak gösterilen madencilerin eline
tutuşturulmuş ve ülkenin hidroelektrik parselizasyonu sonrasında yeni
yatırım hedefi olarak madencilik işaret edilmiştir.

Aman HES'çiler kendini üvey evlat gibi hissedip
üzülmesin, onların rantı ile madenci şirketlerin rantı
kardeştir. Onlar ki, gönül rahatlığı ile yatırımlarının
yanına bir de maden ruhsat alıp ruhsatlarını çerçeveletip
duvarına asabilir.

Emre Baturay Altınok
Kolektif Dergisinin 6. sayısında yayınlanmıştır (Temmuz 2010)  
/>
 
Kaynak: ekolojistler.org

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder