"Kürt Sorunu"na Oryantalist
Bakışın Kaynak ve Sonuçları / Temel Demirer
class="rteright">"Yanlışı gören ve önlemek için/>
eli uzatmayan
yanlışı yapan kadar suçludur."[1]
Felsefecilerin huzurunda, "Kürt Meselesi"ni konuşmak:
Bu, hepinizin takdir edeceği gibi zor bir şey…
Bu, hepinizin takdir edeceği gibi zor bir şey…
"Zor"; çünkü "Ama"sız,
"Fakat"sız ve eğri otursak da, doğru konuşmayı gerektirir
öncelikle…
"Fakat"sız ve eğri otursak da, doğru konuşmayı gerektirir
öncelikle…
Sonra da "Pilisopayutyunı bedk e arachnorti martun tebi
cıshmarid kidelikı yev sovoretsni inchbes khusapel
charits,"[2] diyen bir Ermeni Atasözündeki
sorumluluğu dayatır…
cıshmarid kidelikı yev sovoretsni inchbes khusapel
charits,"[2] diyen bir Ermeni Atasözündeki
sorumluluğu dayatır…
"Kürt Meselesi"ni anti-sömürgeci ulusal sorun
olarak gören, bir Kürdistan sorunu olarak savunan İsmail
Beşikçi'nin öğrencisi olarak gerekliliklere ve
sorumluluklara "sırt" dönmeyeceğimden emin
olabilirsiniz…
olarak gören, bir Kürdistan sorunu olarak savunan İsmail
Beşikçi'nin öğrencisi olarak gerekliliklere ve
sorumluluklara "sırt" dönmeyeceğimden emin
olabilirsiniz…
I) ORYANTALİZM NEDİR?
Altını özenle çizerek ilk belirtmem gereken şey, Edward
Said'in de ifade ettiği gibi, etki alanı geniş
"kültürel ve siyasal bir olgu" olan oryantalizmin saf
ve masum bir bilgi disiplini olmadığı ve bu yönüyle
sorgulanması gerektiğidir.
Said'in de ifade ettiği gibi, etki alanı geniş
"kültürel ve siyasal bir olgu" olan oryantalizmin saf
ve masum bir bilgi disiplini olmadığı ve bu yönüyle
sorgulanması gerektiğidir.
Oryantalizmin tarihi, çokça söylenegeldiği
üzere, "Doğu" ile "Batı"nın varlığı kadar
eskiyken; Oryantalizm de, masum bir akademik merak saikiyle oluşturulmuş
bir araştırma disiplini falan değil; sömürgeciliğin has
çocuğudur.
üzere, "Doğu" ile "Batı"nın varlığı kadar
eskiyken; Oryantalizm de, masum bir akademik merak saikiyle oluşturulmuş
bir araştırma disiplini falan değil; sömürgeciliğin has
çocuğudur.
Yine ve kısaca Edward Said'e göre, "Doğu"yu
"Batı"nın değerleriyle yargılayıp, yine söz konusu
değerlerle "adam edilmeye muhtaç" gören
Oryantalistler, her kültürün kendi içinde kendi
değerleriyle ele alınması gerektiğini göz ardı eden
sömürgeciliğin keşif koludurlar.
"Batı"nın değerleriyle yargılayıp, yine söz konusu
değerlerle "adam edilmeye muhtaç" gören
Oryantalistler, her kültürün kendi içinde kendi
değerleriyle ele alınması gerektiğini göz ardı eden
sömürgeciliğin keşif koludurlar.
Oryantalistlere göre "Doğu", "Batı"lı
sömürgeci/ veya emperyalist öznelerce düzenlenmesi
gereken bir nesne/ veya geriliktir.
sömürgeci/ veya emperyalist öznelerce düzenlenmesi
gereken bir nesne/ veya geriliktir.
"Doğu"nun, Oryantalistlerce geri/ veya sakatlıklar diyarı
olarak nitelenmesi de bundandır.
olarak nitelenmesi de bundandır.
O hâlde Oryantalizmi, sömürgecilik/ veya emperyalist
ilişkilerden bağımsız ele almak mümkün değildir.
ilişkilerden bağımsız ele almak mümkün değildir.
Ya da sömürgeci/ veya emperyalist "uygarlığa"
yaslanan bir Oryantalizm "eleştirisi" mümkün
değildir.
yaslanan bir Oryantalizm "eleştirisi" mümkün
değildir.
Kaldı ki Oryantalizmi varsaydığı "yüksek
uygarlıklar" dışında kalanları "ilkel" ve
"tarihsiz halklar" olarak niteler ki, bu da, sömürgeci/
veya emperyalist hegemonik betimlemeden başka bir şey değildir.
uygarlıklar" dışında kalanları "ilkel" ve
"tarihsiz halklar" olarak niteler ki, bu da, sömürgeci/
veya emperyalist hegemonik betimlemeden başka bir şey değildir.
Avrupa tarafından, "durağan ve yozlaşmış oluşu"
nedeniyle küçümsenen "Doğu", Oryantal bakış
açısından "değişmez"di; tam da bunun için
değiştirilmeliydi…
nedeniyle küçümsenen "Doğu", Oryantal bakış
açısından "değişmez"di; tam da bunun için
değiştirilmeliydi…
Oryantalist "akademik araştırmalar"da, yer yer
"anlaşılmaz ve hilekâr" olarak da nitelen
"Doğu"lu, bu bakışaçılarının "ırkçı
tavırlar"ına da maruz bırakıldı…
"anlaşılmaz ve hilekâr" olarak da nitelen
"Doğu"lu, bu bakışaçılarının "ırkçı
tavırlar"ına da maruz bırakıldı…
Bu da kaçınılmaz olarak "alt-üst",
"egemen-ezilen" ilişkisini ve
"meşrulaştırılması"nı devreye soktu ki, "Beyaz
Adam" ya da Afrika Ormanları'na nizam intizam veren Tarzan
böyle ortaya çıktı!
"egemen-ezilen" ilişkisini ve
"meşrulaştırılması"nı devreye soktu ki, "Beyaz
Adam" ya da Afrika Ormanları'na nizam intizam veren Tarzan
böyle ortaya çıktı!
Söz konusu tabloda "Doğu" "Batı"
için vardır; "Batı" ile ilişkisinde inşa edilmeye
mahkûmdur![3]
için vardır; "Batı" ile ilişkisinde inşa edilmeye
mahkûmdur![3]
İyi de "Doğu" denilen nerede midir?
O feth edilen, sömürgeleştirilen ve tektipleştirilip
klişeye dönüştürülendir…
klişeye dönüştürülendir…
Yani Oryantalizm, "fetih, sömürgeleştirmeci
tektipleştirme"nin kurgusudur
tektipleştirme"nin kurgusudur
Evet nihayetinde Oryantalizm, "Batı" (Avrupa) merkezli bir
tarz-ı siyasettir.
tarz-ı siyasettir.
"Batı" (Avrupa) merkezli olması, ister istemez ya da de
facto olarak "ötekini" yaratmayı da devreye sokar.
facto olarak "ötekini" yaratmayı da devreye sokar.
Bu bağlamda Oryantalizm; "Batı"nın "Doğu"ya
önyargı tahakküm ve istismarından başka bir anlam
taşımaz.
önyargı tahakküm ve istismarından başka bir anlam
taşımaz.
"Batı" tahakkümünün önünü
açan Oryantalistlere göre, "Doğu mantıksızdır, dinsiz
olup azgındır, çocuk ruhludur, sapkındır"; bunlar böyle
olunca da "Makul, o1gun ve normal Batılı" tarafından
"terbiye" edilmelidir!
açan Oryantalistlere göre, "Doğu mantıksızdır, dinsiz
olup azgındır, çocuk ruhludur, sapkındır"; bunlar böyle
olunca da "Makul, o1gun ve normal Batılı" tarafından
"terbiye" edilmelidir!
Oryantaliste göre "gerçek insan
Batılıdır".
Batılıdır".
Bu bakış ırkçılığın, "Irklar arası
eşitsizlik" kavrayışının da önünü
açar.
eşitsizlik" kavrayışının da önünü
açar.
Oryantalistler için "Doğu"/ "Batı"
dikotomisi "Batı"ya "üstünlük ve
kuvvetin", "Doğu"ya ise "zaaf ve
güçsüzlük" atfeden bir kategorizasyondur.
dikotomisi "Batı"ya "üstünlük ve
kuvvetin", "Doğu"ya ise "zaaf ve
güçsüzlük" atfeden bir kategorizasyondur.
Oryantalizmin emperyalist Batı'nın bir keşif kolu olarak,
yolunu açan, hâkimiyet eylemlerine doğrudan katkıda bulunan
düşünsel ve kültürel bir kurgudur.
yolunu açan, hâkimiyet eylemlerine doğrudan katkıda bulunan
düşünsel ve kültürel bir kurgudur.
Zaten Oryantalizmin, kelimenin sözlük anlamında "Doğu
Bilimi" anlamı taşıması; kökeni itibariyle de güneşin
doğuşunu ifade eden Latince "oriens" sözcüğüne
dayanması; coğrafi olarak da "Doğu"yu işaret etmesi kavramın
deşifrasyonu açısından müthiş önemlidir…
Bilimi" anlamı taşıması; kökeni itibariyle de güneşin
doğuşunu ifade eden Latince "oriens" sözcüğüne
dayanması; coğrafi olarak da "Doğu"yu işaret etmesi kavramın
deşifrasyonu açısından müthiş önemlidir…
Çünkü sömürgeci Roma İmparatorluğu
döneminde, henüz "Uzak Doğu" tam olarak
bilinmediğinden, günümüzde "Orta Doğu" denilen
bölge "Doğu" denilmesi, doğası gereği
sömürgeci bir tanımlamaydı… Erken Hıristiyanlık
"Doğu" imgesini hem süregenleştirdi, hem de
katılaştırdı.
döneminde, henüz "Uzak Doğu" tam olarak
bilinmediğinden, günümüzde "Orta Doğu" denilen
bölge "Doğu" denilmesi, doğası gereği
sömürgeci bir tanımlamaydı… Erken Hıristiyanlık
"Doğu" imgesini hem süregenleştirdi, hem de
katılaştırdı.
Burada bir parantez açarak ekleyelim: Oryantalizmin doğuşu,
Napolyon'un 1798'de Mısır Seferi'ine bağlanmaktadır;
ancak bunun ötesindedir…
Napolyon'un 1798'de Mısır Seferi'ine bağlanmaktadır;
ancak bunun ötesindedir…
Örneğin Roma'nın kendi dışındakini "barbar"
olarak nitelemesi Oryantalizmin işaret edilenden eski bir illet olduğunu
ortaya koyar…
olarak nitelemesi Oryantalizmin işaret edilenden eski bir illet olduğunu
ortaya koyar…
Sömürgeci/ veya emperyalist yöntem ve kavramların yargı
biçimi olan Oryantalizmin "Doğu"su, Avrupa'lının
icadıdır.
biçimi olan Oryantalizmin "Doğu"su, Avrupa'lının
icadıdır.
Oryantalizmi, sömürgeci bir önyargı olarak ele almadan
kavramak mümkün değildir.
kavramak mümkün değildir.
Çünkü Oryantalizm, sömürgeci
Avrupa'nın "Doğu" dediği fetih alanına ilişkin olarak
"Batı" tarafından bilinçle oluşturulmuş sosyo-ekonomik
bir teori ve pratikler bütünüdür.
Avrupa'nın "Doğu" dediği fetih alanına ilişkin olarak
"Batı" tarafından bilinçle oluşturulmuş sosyo-ekonomik
bir teori ve pratikler bütünüdür.
Çünkü Oryantalizm, "Doğu" denilenden daha
çok "Doğu"yu icat eden "Batı"ya ait ve
sermaye birikimiyle ilişkiliydi.
çok "Doğu"yu icat eden "Batı"ya ait ve
sermaye birikimiyle ilişkiliydi.
Geçerken bir şeyin altını çizelim: 1815'den
1914'e kadar Avrupa'nın sömürgeleri yüzde
35'den yüzde 85'ine çıkarken; Oryantalizm daha da
önem kazandı. Birinci Dünya Savaşı sonlandığında dünya
topraklarının yüzde 85'i Avrupa'nın
sömürgesiydi.
1914'e kadar Avrupa'nın sömürgeleri yüzde
35'den yüzde 85'ine çıkarken; Oryantalizm daha da
önem kazandı. Birinci Dünya Savaşı sonlandığında dünya
topraklarının yüzde 85'i Avrupa'nın
sömürgesiydi.
Örneğin Oryantalist İngiliz Dışişleri Bakanı Arthur J.
Balfour'a göre, "Batı'lılar vardır, bir de
Doğu'lular vardır. Birinciler hükmederler, ötekiler
hüküm altında olmalıdırlar, buda ekseriye ülkelerin işgal
edilmesi, iç işlerine tam müdahale, can ve mallarını şu ya da
bu Batı'lı gücün eline bırakılması
demektir."
Balfour'a göre, "Batı'lılar vardır, bir de
Doğu'lular vardır. Birinciler hükmederler, ötekiler
hüküm altında olmalıdırlar, buda ekseriye ülkelerin işgal
edilmesi, iç işlerine tam müdahale, can ve mallarını şu ya da
bu Batı'lı gücün eline bırakılması
demektir."
Evet, soru(n) işte tam da budur!
Yani Oryantalizm, sömürgecilik/ veya emperyalizmin bir
cephesidir.
cephesidir.
I.1) GÜNCEL DURUM
"İyi de bugün" mü?
Hayır, hayır Oryantalizm bitmedi; şimdiler de
"Neo-Oryantalizm" boyutuyla varlığını
sürdürüyor; "Neo-Oryantalist"ler ise,
dünyayı kapitalist "küreselleşme"ye emanet eden ve
piyasa ekonomisi ruhbanları olarak tanımlanması mümkün olan
neo-liberallerdir…
"Neo-Oryantalizm" boyutuyla varlığını
sürdürüyor; "Neo-Oryantalist"ler ise,
dünyayı kapitalist "küreselleşme"ye emanet eden ve
piyasa ekonomisi ruhbanları olarak tanımlanması mümkün olan
neo-liberallerdir…
Bu tabloda gereken "Batı"nın "Doğu"ya
bakışındaki terimleri tersine çevirmektir.
bakışındaki terimleri tersine çevirmektir.
Yani Oryantalizmin sömürgeciliğin "keşif kolu"
olduğunu; ekonomi-politik bir temelleri olan zihniyetin mamûlatı
olduğunu ortaya koymaktır.
olduğunu; ekonomi-politik bir temelleri olan zihniyetin mamûlatı
olduğunu ortaya koymaktır.
"Neden mi?" Yanıt, belki de en iyi Hollywood
filmlerindedir.
filmlerindedir.
Çünkü "Batı"nın farklılığı ve
üstünlüğü hakkındaki söylemiyle Oryantalizm,
sadece yazınsal arenada değil, günümüzde görsel ve
işitsel alanlarda da varlık gösteriyor. Dünya çapında
filmler üretip, bu filmlerde "Doğu"yu bir dekor olarak
kullanan Hollywood, söz konusu yaygınlaştırma sürecinde
önemli bir rol üstleniyor.
üstünlüğü hakkındaki söylemiyle Oryantalizm,
sadece yazınsal arenada değil, günümüzde görsel ve
işitsel alanlarda da varlık gösteriyor. Dünya çapında
filmler üretip, bu filmlerde "Doğu"yu bir dekor olarak
kullanan Hollywood, söz konusu yaygınlaştırma sürecinde
önemli bir rol üstleniyor.
'300 Spartalı' filmi, sadece tarihsel bir savaş filmi
değil; aslında oldukça güncel mesajlar içeriyor. Bir
grup Spartalı asker ile Pers imparatorluğunun dev ordusu arasında bundan
yıllar önce geçen bir boğazlaşmayı anlatırken, sözde
"barbar Doğu"ya karşı "akılcı ve
özgürlükçü Batı" medeniyetinin
propagandasını yapıyor.
değil; aslında oldukça güncel mesajlar içeriyor. Bir
grup Spartalı asker ile Pers imparatorluğunun dev ordusu arasında bundan
yıllar önce geçen bir boğazlaşmayı anlatırken, sözde
"barbar Doğu"ya karşı "akılcı ve
özgürlükçü Batı" medeniyetinin
propagandasını yapıyor.
Filmi izlerken, Edward Said'in ünlü
"Oryantalizm" kavramını hatırlamamak zor. Malum, Said'e
göre, Batı, Doğu ve özellikle de İslâm medeniyetini hep
irrasyonel, gerici ve değişmeye kapalı bir mistisizm dünyası olarak
tasvir etmiştir. Said'in "Oryantalizm" dediği bu tasvir
biçimi, Batı emperyalizmine gerekçe sağlamak için
kasten üretilmiş bir çarpıtmaydı.
"Oryantalizm" kavramını hatırlamamak zor. Malum, Said'e
göre, Batı, Doğu ve özellikle de İslâm medeniyetini hep
irrasyonel, gerici ve değişmeye kapalı bir mistisizm dünyası olarak
tasvir etmiştir. Said'in "Oryantalizm" dediği bu tasvir
biçimi, Batı emperyalizmine gerekçe sağlamak için
kasten üretilmiş bir çarpıtmaydı.
Filmi hatırlayın, Yunan şehir devleti Sparta'nın cesur ve
güçlü askerlerinin Pers imparatorluğunun
"şeytani" ve sefih ordusuna karşı kahramanca direnişini
anlatıyor. İşin ilginç yanı Spartalıların, kaslı
vücutları, mavi gözleri ve İngilizce aksanları ile, tam birer
Amerikalı profili çizmeleri. Dahası ikide bir
"özgürlük" ve "akılcılık"tan
söz ediyorlar.
güçlü askerlerinin Pers imparatorluğunun
"şeytani" ve sefih ordusuna karşı kahramanca direnişini
anlatıyor. İşin ilginç yanı Spartalıların, kaslı
vücutları, mavi gözleri ve İngilizce aksanları ile, tam birer
Amerikalı profili çizmeleri. Dahası ikide bir
"özgürlük" ve "akılcılık"tan
söz ediyorlar.
Öte yandan Persler çirkin, mistik ve şeytani yaratıklar
olarak tasvir edilmiş. Bazıları, yüzlerini de kapatan sarıklarıyla,
Taliban'a veya El Kaide militanlarına pek bir benziyor. Hatta filmin
sonlarında Sparta kralını boyun eğmeye zorlayan Pers elçisi, İran
Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ı bile andırıyor.
olarak tasvir edilmiş. Bazıları, yüzlerini de kapatan sarıklarıyla,
Taliban'a veya El Kaide militanlarına pek bir benziyor. Hatta filmin
sonlarında Sparta kralını boyun eğmeye zorlayan Pers elçisi, İran
Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad'ı bile andırıyor.
Verilmek istenen mesaj çok açık: Güzel, rasyonel ve
özgür olan Batı medeniyeti, çirkin, irrasyonel ve baskıcı
olan Doğu'ya karşı hep savaşmıştır. Bugün yaşanan, tarihin
tekerrürüdür.
özgür olan Batı medeniyeti, çirkin, irrasyonel ve baskıcı
olan Doğu'ya karşı hep savaşmıştır. Bugün yaşanan, tarihin
tekerrürüdür.
Ama buna inanmak için fazlasıyla saf bir Batılı olmak lazım.
Dahası, film aslında gerçek dışı öğelerle dolu...
Askerî tarihçi Victor David Hanson, gerçekte Pers
ordusunda filmdeki gibi gergedanlar ve filler bulunmadığını, Pers Kral
Xerxes'in de eşcinsel eğilimlere sahip olmadığını
söylüyor. Filmde bazı karakterlere atfedilen abartılı
çirkinliğin hayali olduğunu da ekliyor.
Dahası, film aslında gerçek dışı öğelerle dolu...
Askerî tarihçi Victor David Hanson, gerçekte Pers
ordusunda filmdeki gibi gergedanlar ve filler bulunmadığını, Pers Kral
Xerxes'in de eşcinsel eğilimlere sahip olmadığını
söylüyor. Filmde bazı karakterlere atfedilen abartılı
çirkinliğin hayali olduğunu da ekliyor.
Filmin en büyük çarpıtması ise, Sparta'yı
"özgürlüğün kalesi" gibi göstermesinde
gizli. Çünkü Sparta'nın "kalesi" olduğu
bir şey varsa, o özgürlük değil, faşizmdi…
"özgürlüğün kalesi" gibi göstermesinde
gizli. Çünkü Sparta'nın "kalesi" olduğu
bir şey varsa, o özgürlük değil, faşizmdi…
Evet nasıl '300 Spartalı' filmiyle Sparta'daki
despotik yönetim yüceltilip, Persler üzerinden tüm
"Doğu"ya hakaretler yağdırılıyorsa; 2007'de
Avusturya'nın başkenti Viyana'nın Karlsplatz semtindeki Teknik
Üniversite bahçesindeki heykel sergisinde, heykeltıraş Olaf
Metzel'in "Turkish Delight/ Türk Lokumu" adlı heykeli
de bu kapsamda irdelenmelidir...
despotik yönetim yüceltilip, Persler üzerinden tüm
"Doğu"ya hakaretler yağdırılıyorsa; 2007'de
Avusturya'nın başkenti Viyana'nın Karlsplatz semtindeki Teknik
Üniversite bahçesindeki heykel sergisinde, heykeltıraş Olaf
Metzel'in "Turkish Delight/ Türk Lokumu" adlı heykeli
de bu kapsamda irdelenmelidir...
Ya da Bush'un, "Irak ve Afganistan'a demokrasi
götürüyorum" haykırışında somutlanan
vahşet…
götürüyorum" haykırışında somutlanan
vahşet…
Veya Karl Marx bile "İngiltere'nin, Hindistan'da bir
toplumsal devrimi yaratırken, ancak en iğrenç çıkarlara
göre hareket ettiği ve bunları kabul ettirmede aptalca davrandığı
doğrudur. Ama sorun bu değildir. Sorun, insanlığın, Asya'nın
toplumsal durumunda köklü bir devrim olmaksızın yazgısını
tamamlayıp tamamlayamayacağıdır. Eğer tamamlayamayacaksa suçu ne
olursa olsun, bu devrimi getirmekle İngiltere, tarihin bilinçsiz
aleti olmuştur," diyerek İngiliz sömürgeciliğinin
Hindistan"da bilinçsiz de olsa olumlu bir şeyler yaptığını
söyledi ise varın kalanını da siz hesap edin…
toplumsal devrimi yaratırken, ancak en iğrenç çıkarlara
göre hareket ettiği ve bunları kabul ettirmede aptalca davrandığı
doğrudur. Ama sorun bu değildir. Sorun, insanlığın, Asya'nın
toplumsal durumunda köklü bir devrim olmaksızın yazgısını
tamamlayıp tamamlayamayacağıdır. Eğer tamamlayamayacaksa suçu ne
olursa olsun, bu devrimi getirmekle İngiltere, tarihin bilinçsiz
aleti olmuştur," diyerek İngiliz sömürgeciliğinin
Hindistan"da bilinçsiz de olsa olumlu bir şeyler yaptığını
söyledi ise varın kalanını da siz hesap edin…
Herkes bilse de, bir kez de ben tekrarlayayım: Sömürgeci/
veya emperyalist "Batı"nın, kapitalizmin, tek amacı
hâkimiyetini pekiştirip, kalıcılaştırmak için popüler
kültürlerini yayarak ve "Doğu" toplumlarının
bellekleriyle, ana dilleriyle, tarihleriyle oynayarak onları
aptallaştırıp, iradelerini gasbderek köleleştirmektir.
veya emperyalist "Batı"nın, kapitalizmin, tek amacı
hâkimiyetini pekiştirip, kalıcılaştırmak için popüler
kültürlerini yayarak ve "Doğu" toplumlarının
bellekleriyle, ana dilleriyle, tarihleriyle oynayarak onları
aptallaştırıp, iradelerini gasbderek köleleştirmektir.
Franz Fanon, işte bunun için vardır.
Edward Said'in bir Filistin'li olarak "taş
atması" bu nedenle gereklidir.
atması" bu nedenle gereklidir.
II) KÜRTLER VE ORYANTALİZM
Ortadoğu söz konusu olduğunda Türkiye'yi
yönetenler, bir anda ve kaçınılmaz olarak Oryantalist bakış
açısını yaslanırlar; bu sadece psikolojik değil, aynı zaman da
ekonomi-politik gerekçeleri olan bir tarz-ı siyasettir.
yönetenler, bir anda ve kaçınılmaz olarak Oryantalist bakış
açısını yaslanırlar; bu sadece psikolojik değil, aynı zaman da
ekonomi-politik gerekçeleri olan bir tarz-ı siyasettir.
Oryantalizm, psikolojik bir davranış koduna indirgenmemelidir.
Barındırdığı ideolojik muhteva ve ekonomi-politik gerekçe
asla göz ardı edilmemelidir.
asla göz ardı edilmemelidir.
Sözü uzatmayalım, sömürgeci Osmanlı ile İttihat
ve Terakki ırkçılığının bir bakiyesi olan Kemalist
T."C"nin sömürgeci bir devlet ya da adı yasaklı
Kürdistan coğrafyasının da bir "iç
sömürge" olduğu "sır" olmasa da,
çoğunluğun "es" geçmekte yarar
gördüğü bir gerçektir…
ve Terakki ırkçılığının bir bakiyesi olan Kemalist
T."C"nin sömürgeci bir devlet ya da adı yasaklı
Kürdistan coğrafyasının da bir "iç
sömürge" olduğu "sır" olmasa da,
çoğunluğun "es" geçmekte yarar
gördüğü bir gerçektir…
Sıradan bir Türk'ün, bir Kürt'ü
nitelerkenki tavrını, bakış açısını anımsayın: Bu
"beyaz sömürgeci efendi" ile
"öteki"leştirdiğinin ilişkisini
çağrıştırır…
nitelerkenki tavrını, bakış açısını anımsayın: Bu
"beyaz sömürgeci efendi" ile
"öteki"leştirdiğinin ilişkisini
çağrıştırır…
Sadece bu mu? Değil; bir de Kürtlere siyaseti nasıl yapacağı,
"Taraf"lı liberaller gibi öğretilir…
"Taraf"lı liberaller gibi öğretilir…
Örnek mi? Kürt siyasetinin "geri ve ilkel" olduğu
"iddiaları"nda somutlanan üste çıkma
çabasının yerli Oryantalistlerin eylem ve söylemlerinde ortaya
çıkması gibi…
"iddiaları"nda somutlanan üste çıkma
çabasının yerli Oryantalistlerin eylem ve söylemlerinde ortaya
çıkması gibi…
Özetle Kürtlerin ötekileştirilmesi, dışlanması,
Türk Oryantalizminin temel duruşu olarak karşımıza çıkarken;
bu sömürgeci tutum başta siyaset alanı olmak üzere, eğitim,
ekonomi, sanat, vb'i alanlarda Kürtlerin "elinden tutulması
gereken cahil yığınlar" olarak algı ve sunumuyla ortaya
konulmuştur.
Türk Oryantalizminin temel duruşu olarak karşımıza çıkarken;
bu sömürgeci tutum başta siyaset alanı olmak üzere, eğitim,
ekonomi, sanat, vb'i alanlarda Kürtlerin "elinden tutulması
gereken cahil yığınlar" olarak algı ve sunumuyla ortaya
konulmuştur.
Bu(nlar) böyle olunca da Kürtlerden İslâmcılık
yapacaklarsa bunun Türk-İslâmcılığı olması; solculuk ya da
liberallik yapacaklarsa onlarla olması vb'i istenirken; diğer
seçenek(ler) de mahkûm edilmiştir! (Geçerken bir not:
Etyen Mahçupyan'ın, Ahmet İnsel'in, Mithat
Sancar'ın "gizli Oryantalist" eğilimlerine dikkat
edin… Bunun ardında "AB standart"larını önemseme
ve ona ölümüne bağlanma yatar…)
yapacaklarsa bunun Türk-İslâmcılığı olması; solculuk ya da
liberallik yapacaklarsa onlarla olması vb'i istenirken; diğer
seçenek(ler) de mahkûm edilmiştir! (Geçerken bir not:
Etyen Mahçupyan'ın, Ahmet İnsel'in, Mithat
Sancar'ın "gizli Oryantalist" eğilimlerine dikkat
edin… Bunun ardında "AB standart"larını önemseme
ve ona ölümüne bağlanma yatar…)
Söz konusu mahkûmiyet sınırı, Kürtler içinde
"Beyaz Adama" öykünen, Türk Oryantalizmine
göz kırpanları da yaratmıştır ki bunlar da "Beyaz
Kürtler" olarak nitelenebilirler…
"Beyaz Adama" öykünen, Türk Oryantalizmine
göz kırpanları da yaratmıştır ki bunlar da "Beyaz
Kürtler" olarak nitelenebilirler…
Ancak yoksul köylü hareketi olarak PKK'nın Türk
Oryantalizminin ve "Beyaz Kürtler"in icra-ı sanat alanını
da daralttığı herkesin bilgisi dahilindedir…
Oryantalizminin ve "Beyaz Kürtler"in icra-ı sanat alanını
da daralttığı herkesin bilgisi dahilindedir…
Meseleyi "Kürt Sorunu" olarak adlandırmaktan imtina
eden, Kürtleri devletle pazarlığa girişmiş -ne koparsam
kârdır mantığındaki tüccar- gibi gördüğü
tabloda T."C"nin Kürtlere, "Ya bizdensiniz ya da
terörist" ikilemini dayattığı koordinatlarda Türk
Oryantalizminin, insanları pasifize etmeye yönelik T."C"
harekâtının bir parçası olduğu net biçimde
karşımızdayken; basit olarak Oryantalizm, kendinizden daha
"geri" bulduğunuz birilerinin hep öyle kalma eğilimine
sahip oldukları ve ancak size benzeyerek bu gerilikten kurtulabileceği
önermesi; yani Kürtleri "Türk gibi" veya
"makbul vatandaş" gibi davranmaya davet etmektir…
eden, Kürtleri devletle pazarlığa girişmiş -ne koparsam
kârdır mantığındaki tüccar- gibi gördüğü
tabloda T."C"nin Kürtlere, "Ya bizdensiniz ya da
terörist" ikilemini dayattığı koordinatlarda Türk
Oryantalizminin, insanları pasifize etmeye yönelik T."C"
harekâtının bir parçası olduğu net biçimde
karşımızdayken; basit olarak Oryantalizm, kendinizden daha
"geri" bulduğunuz birilerinin hep öyle kalma eğilimine
sahip oldukları ve ancak size benzeyerek bu gerilikten kurtulabileceği
önermesi; yani Kürtleri "Türk gibi" veya
"makbul vatandaş" gibi davranmaya davet etmektir…
Hatırlayın Türk(iye) milli kimliği, Kürtleri
ötekileştirerek kendilerine "Batılı ve uygar" varsayılan
bir kimlik oluşturduğu "iddiası"na sarıldı…
ötekileştirerek kendilerine "Batılı ve uygar" varsayılan
bir kimlik oluşturduğu "iddiası"na sarıldı…
Mustafa Kemal, Türkiye'de homojen, tek dilli, tek
kültürlü bir toplum yaratmak, batılı olmanın, uygar
olmanın kriteri olarak algılıyor ve dayatıyordu.
kültürlü bir toplum yaratmak, batılı olmanın, uygar
olmanın kriteri olarak algılıyor ve dayatıyordu.
Türk(iye) Devleti kurulmadan önce Ermeniler, Yahudiler bir
şekilde "hâlledilmiş" ve geriye Kürtler
kalmıştı.
şekilde "hâlledilmiş" ve geriye Kürtler
kalmıştı.
Ve "elde kalan" Kürtlere karşı bir yandan siyaset,
öte yandan da açık şiddet uygulanırken, her ikisinin
karışımı, "Türk-işi Oryantalizm"i
biçimlendiriyordu.
öte yandan da açık şiddet uygulanırken, her ikisinin
karışımı, "Türk-işi Oryantalizm"i
biçimlendiriyordu.
Kürtleri kendi "Doğu"su olarak gören Kemalizmin
asimilasyona yönelik bölge okullarından hemen her şeye
böyleydi bu…
asimilasyona yönelik bölge okullarından hemen her şeye
böyleydi bu…
Kürtlere, İslâmcılara, Araplara yönelik nefret
barındıran ırkçı/dışlayıcı elitizmiyle Türk
Oryantalizminin aslî kaynağı Kemalizm'di…
barındıran ırkçı/dışlayıcı elitizmiyle Türk
Oryantalizminin aslî kaynağı Kemalizm'di…
Bu bağlamda Hasan Bülent Kahraman'ın, "Kemalist
Oryantalizme"[4] dikkat çekmesi
önemsenmelidir.
Oryantalizme"[4] dikkat çekmesi
önemsenmelidir.
"Yaptığımız ve yapmakta olduğumuz bütün
inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri
ve bütün mânâ ve eşkaliyle medenî bir heyeti
içtimaiye hâline isal etmektir,"[5]
deyişindeki Oryantalizmiyle Kemalizm, işlevselliği ve etkinliği itibari
ile Türkiye'deki siyasal hayatın ve zihniyetin adeta "logos
spermatikos"u/ "dölleyici söz"ü
konumundadır. Modern Türk siyasal aklını/ rahmini dölleyen
Kemalizm, bu muhayyile içinde salt "gelip-geçici bir ara
dönem"den daha fazlası bir "şey"i ifade eder.
inkılâpların gayesi Türkiye Cumhuriyeti halkını tamamen asri
ve bütün mânâ ve eşkaliyle medenî bir heyeti
içtimaiye hâline isal etmektir,"[5]
deyişindeki Oryantalizmiyle Kemalizm, işlevselliği ve etkinliği itibari
ile Türkiye'deki siyasal hayatın ve zihniyetin adeta "logos
spermatikos"u/ "dölleyici söz"ü
konumundadır. Modern Türk siyasal aklını/ rahmini dölleyen
Kemalizm, bu muhayyile içinde salt "gelip-geçici bir ara
dönem"den daha fazlası bir "şey"i ifade eder.
Söz konusu çerçevede resmî ideolojik
Oryantalizmin "ulusalcı"lık biçiminde tezahür
ettiği "gramer"in içine "sol" da,
"Avrupa ile başlayan ve Avrupa ile biten tarih, hem bir dar ufuk, hem
bir yanlış telakkidir ki, bu dar ufuk ve bu yanlış telakkide bizim
yerimiz şimdiye kadar ya tarih ötesine sürülmek ya medeniyet
harici kalmak olmuştur," diyen Şevket Süreyya Aydemir'in
doğrultusunda gizli Oryantalizmden nemalandı…
Oryantalizmin "ulusalcı"lık biçiminde tezahür
ettiği "gramer"in içine "sol" da,
"Avrupa ile başlayan ve Avrupa ile biten tarih, hem bir dar ufuk, hem
bir yanlış telakkidir ki, bu dar ufuk ve bu yanlış telakkide bizim
yerimiz şimdiye kadar ya tarih ötesine sürülmek ya medeniyet
harici kalmak olmuştur," diyen Şevket Süreyya Aydemir'in
doğrultusunda gizli Oryantalizmden nemalandı…
Bu işin bir veçhesi; ötekine gelince, ne yalan
söyleyeyim Türklerin "içindeki Oryantalizm"
hâlâ devam ediyor! Kâh öğüt vererek, kâh
aşağılayarak, kâh görmezden gelerek…
söyleyeyim Türklerin "içindeki Oryantalizm"
hâlâ devam ediyor! Kâh öğüt vererek, kâh
aşağılayarak, kâh görmezden gelerek…
Kürt coğrafyasını, kültürünü, dilini,
geleneğini, geleceğinin yönetebilirlik ve değişim yeteneğini yani,
hasılı kendi kaderini özgürce tayin hakkını yok sayan Türk
Oryantalizmi sömürgeci bir ehlileştirme girişimidir.
geleneğini, geleceğinin yönetebilirlik ve değişim yeteneğini yani,
hasılı kendi kaderini özgürce tayin hakkını yok sayan Türk
Oryantalizmi sömürgeci bir ehlileştirme girişimidir.
Bu açıdan "Ehlileştirilen Kürtler", Türk
Oryantalizminin eseridir; rafine ürünüdür; Mükremin
örneğindeki gibi…
Oryantalizminin eseridir; rafine ürünüdür; Mükremin
örneğindeki gibi…
Ancak olanlar bununla da sınırlı değil; yani bunun da bir alt
başlığı var; o da "Turko Kürtler" meselesi…
"Turko Kürtler", "Beyaz Kürtler"i
tanımlamak için kullanılabilecek bir ifadedir.
başlığı var; o da "Turko Kürtler" meselesi…
"Turko Kürtler", "Beyaz Kürtler"i
tanımlamak için kullanılabilecek bir ifadedir.
Örnek vermek gerekirse Yılmaz Erdoğan ile Bülent Polat, yine
kendisini oynadığı 'Avrupa Yakası'ndaki "Şesu"
karakterinde ortaya çıktığı üzere tam bir "Turko
Kürt"tür…
kendisini oynadığı 'Avrupa Yakası'ndaki "Şesu"
karakterinde ortaya çıktığı üzere tam bir "Turko
Kürt"tür…
Hikmet Çetin de bu kategoride ele alınabilir…
İsmail Beşikçi Hocamız, Türkiye'de
Kürtler'in Kürt olarak hiç bir hakkı olmadığını
ama Turgut Özal, İbrahim Tatlıses gibi Türkleşince kendisine
tüm kapıların açılacağına işaret ederken; "Turko
Kürt"lüğün maliyetine de dikkat
çeker…
Kürtler'in Kürt olarak hiç bir hakkı olmadığını
ama Turgut Özal, İbrahim Tatlıses gibi Türkleşince kendisine
tüm kapıların açılacağına işaret ederken; "Turko
Kürt"lüğün maliyetine de dikkat
çeker…
II.1) SOMUT ÖRNEKLER
Evet, saptamalarıma dair birkaç örnek vermem gerekirse;
öncelikle şunu belirtmeliyim ki;
öncelikle şunu belirtmeliyim ki;
Azadiya Welat Gazetesi'nin eski yazı işleri
müdürü ve imtiyaz sahibi Vedat Kurşun'un, gazetenin iki
ayrı sayısında yayımlanan haberlerden dolayı üç yıl hapis
cezasına çarptırılıp, 103 kez 'terör
örgütünün propagandasını yapmak'
suçlarından toplam 525 yıl cezalandırılması isteniyorken;
müdürü ve imtiyaz sahibi Vedat Kurşun'un, gazetenin iki
ayrı sayısında yayımlanan haberlerden dolayı üç yıl hapis
cezasına çarptırılıp, 103 kez 'terör
örgütünün propagandasını yapmak'
suçlarından toplam 525 yıl cezalandırılması isteniyorken;
Batman'da BDP'li İl Genel Meclis Başkanı Salih Aktan,
2007 seçimlerinde, Kürtçe "Nasılsın, iyi
misin?" dediği gerekçesiyle 3 bin TL cezaya
çarptırılırken;
2007 seçimlerinde, Kürtçe "Nasılsın, iyi
misin?" dediği gerekçesiyle 3 bin TL cezaya
çarptırılırken;
Rojda'ya, söylediği Kürtçe şarkı nedeniyle
"Terör örgütünün propagandasını
yapmak" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verilirken;
"Terör örgütünün propagandasını
yapmak" suçundan 1 yıl 8 ay hapis cezası verilirken;
Abdullah Öcalan için yapılan gösteri sırasında
yakalanan 14 yaşındaki Abdullah D., dört yıl sekiz ay 20 gün
hapse çarptırılırken; kimse ama kimse rejimin "yukarıdan
aşağı"ya demokratikleştiğinden ya da bu ihtimalden söz
etmesin…
yakalanan 14 yaşındaki Abdullah D., dört yıl sekiz ay 20 gün
hapse çarptırılırken; kimse ama kimse rejimin "yukarıdan
aşağı"ya demokratikleştiğinden ya da bu ihtimalden söz
etmesin…
Emekli MİT müsteşar yardımcısı Cevat Öneş'in, 28
Şubat 2010 tarihinde Diyarbakır'daki 'Uluslararası
Müzakere ve Çözüm Deneyimleri Konferası'nda
yaptığı konuşmada, "AKP'nin, muhafazakâr-demokrat
kimliğinin şekillenişi çerçevesinde, yapılmakta olan
eleştirilere rağmen, Kürt sorununun çözümü
iradesini ortaya koyarak tartışma ortamının gelişimi için
sağladığı koşullar ve atmakta olduğu adımlar, bilinen siyasi risklerde
dikkate alındığında, önem kazanmaktadır,"[6]
derken hayal görüyor olmalı…
Şubat 2010 tarihinde Diyarbakır'daki 'Uluslararası
Müzakere ve Çözüm Deneyimleri Konferası'nda
yaptığı konuşmada, "AKP'nin, muhafazakâr-demokrat
kimliğinin şekillenişi çerçevesinde, yapılmakta olan
eleştirilere rağmen, Kürt sorununun çözümü
iradesini ortaya koyarak tartışma ortamının gelişimi için
sağladığı koşullar ve atmakta olduğu adımlar, bilinen siyasi risklerde
dikkate alındığında, önem kazanmaktadır,"[6]
derken hayal görüyor olmalı…
Hayır Gençay Gürsoy, "Kürt sorunu bağlamındaki
ağır maddi ve manevi yükü iktidar partisi olarak AKP'nin
taşıyor olması, çözüm arama konusunda en çok onu
zorluyor. CHP ve MHP, çatışmaların sürmesi ve gerilimin
artmasından siyasi rant sağlarken, AKP bu ortamdan sürekli zarar
görüyor,"[7] dese de bu gerçek
değil!
ağır maddi ve manevi yükü iktidar partisi olarak AKP'nin
taşıyor olması, çözüm arama konusunda en çok onu
zorluyor. CHP ve MHP, çatışmaların sürmesi ve gerilimin
artmasından siyasi rant sağlarken, AKP bu ortamdan sürekli zarar
görüyor,"[7] dese de bu gerçek
değil!
Çünkü mevcut durumda AKP hükümeti ile
ordu-yargı-CHP üçlüsü arasındaki kapışma,
burjuvazinin Batıcı-Kemalist laik kanadıyla (TÜSİAD)
muhafazakâr İslâmcı kanadı (MÜSİAD) arasında
ülkenin kim tarafından yağmalanacağına ve 4-C'lerin
getireceği kârların kim tarafından gasp edileceğine ilişkin
politik bir mücadeledir.
ordu-yargı-CHP üçlüsü arasındaki kapışma,
burjuvazinin Batıcı-Kemalist laik kanadıyla (TÜSİAD)
muhafazakâr İslâmcı kanadı (MÜSİAD) arasında
ülkenin kim tarafından yağmalanacağına ve 4-C'lerin
getireceği kârların kim tarafından gasp edileceğine ilişkin
politik bir mücadeledir.
Verili tabloda; "Bundan böyle her şeyin çok daha
açık ve seçik olarak tartışılacağı bir döneme
giriyoruz. Etnik kimliklerin üzerinden konuşulması, haksızlıkların,
mağduriyetlerin dile getirilmesi açısından elbette bir
gerekliliktir. Ancak bu sorunların insanların iç içe,
kaynaşarak ve eşitlik temelinde yaşamasını sağlayarak
çözülmesi de asli ilkemizdir,"[8] diyen
Ahmet İnsel'in öne çıkardığı vurgu gizli
Oryantalizmden malûldür…[9]
açık ve seçik olarak tartışılacağı bir döneme
giriyoruz. Etnik kimliklerin üzerinden konuşulması, haksızlıkların,
mağduriyetlerin dile getirilmesi açısından elbette bir
gerekliliktir. Ancak bu sorunların insanların iç içe,
kaynaşarak ve eşitlik temelinde yaşamasını sağlayarak
çözülmesi de asli ilkemizdir,"[8] diyen
Ahmet İnsel'in öne çıkardığı vurgu gizli
Oryantalizmden malûldür…[9]
Aynı biçimde E. Fuat Keyman'ın, "Kürt sorunu
toplumsal kutuplaşma ve ayrışma riskini artırırken, aynı zamanda
yurttaşlaşıyor da. Kürt sorunu temelinde "toplum içinde
acaba ayrışıyor muyuz" gibi korkuları, endişeleri ve
dönüşümü iyi okumak lazım,"[10]
saptaması da yine gizli Oryantalizmin örneklerindendir…
toplumsal kutuplaşma ve ayrışma riskini artırırken, aynı zamanda
yurttaşlaşıyor da. Kürt sorunu temelinde "toplum içinde
acaba ayrışıyor muyuz" gibi korkuları, endişeleri ve
dönüşümü iyi okumak lazım,"[10]
saptaması da yine gizli Oryantalizmin örneklerindendir…
Ya "Turko Kürtler" mi?
Orhan Aydın'ın, "Ortada açılım adıyla
tanımlayabileceğimiz herhangi bir olgu yok. Bizim açılım adıyla
algıladığımız, Kürt halkı üzerinden siyaset yapanların
baskısı olduğudur. AKP'nin açılımı, ülkede ve
bölgede oy peşine düşmesinden kaynaklanıyor ve seçim
öncesi bu iyi bir değerlendirmedir. Öncelikle kendisinin dahi
bilmediği ve uydurduğu bir durumdur. Davet edilseydim bile gitmezdim. Zaten
katılmanın da düşünce belirtmenin de bir faydası olduğunu
düşünmüyorum. Daha önce de yapılan uygulamalarda
AKP'nin bildiğini okumakta olduğunu en net biçimde
Ankara'da, Sakarya'da, Tekel işçilerine yaptıklarında
gördük," diye betimlediği durumda Rojda, "Toplantıya
davet edildiğim gün, söylediğim bir şarkı nedeniyle
gözaltına alındım. Sıradan bir ifade diye lanse edildi ancak
Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüm.
Benim adresim belli, çalıştığım kurum belli. Ancak böyle bir
muamele ile karşı karşıya kaldım. Bizi gözaltına alan polisler,
medyadaki diğer sanatçıların korumalığını yapıyor. Vicdanı
olan sanatçılar, bu toplantıya katılmasın" veya Kürt
sanatçılar adına Koma Çiya'dan Genim'in,
"Açılım adı altında Kürtlere ve demokrasi
güçlerine dayattığınız siyasal, sosyal, ekonomik ve
kültürel soykırım bir ölüm çukurudur. Biz bu
çukura girmeyeceğiz. Sanatçılar olarak Kürt halkına ve
demokratik güçlere uygulanan tasfiye değirmenine su
taşımayacağız," derken Yılmaz Erdoğan, İbrahim Tatlıses, Nuri
Sesigüzel, İzzet Yıldızhan, vd'leri Başbakan'ın
Beşiktaş'taki Çalışma Ofisi'nde 20 Şubat
2010'da gerçekleştirilen kahvaltılı toplantıya
katılıyorlar!
tanımlayabileceğimiz herhangi bir olgu yok. Bizim açılım adıyla
algıladığımız, Kürt halkı üzerinden siyaset yapanların
baskısı olduğudur. AKP'nin açılımı, ülkede ve
bölgede oy peşine düşmesinden kaynaklanıyor ve seçim
öncesi bu iyi bir değerlendirmedir. Öncelikle kendisinin dahi
bilmediği ve uydurduğu bir durumdur. Davet edilseydim bile gitmezdim. Zaten
katılmanın da düşünce belirtmenin de bir faydası olduğunu
düşünmüyorum. Daha önce de yapılan uygulamalarda
AKP'nin bildiğini okumakta olduğunu en net biçimde
Ankara'da, Sakarya'da, Tekel işçilerine yaptıklarında
gördük," diye betimlediği durumda Rojda, "Toplantıya
davet edildiğim gün, söylediğim bir şarkı nedeniyle
gözaltına alındım. Sıradan bir ifade diye lanse edildi ancak
Terörle Mücadele Şubesi'ne götürüldüm.
Benim adresim belli, çalıştığım kurum belli. Ancak böyle bir
muamele ile karşı karşıya kaldım. Bizi gözaltına alan polisler,
medyadaki diğer sanatçıların korumalığını yapıyor. Vicdanı
olan sanatçılar, bu toplantıya katılmasın" veya Kürt
sanatçılar adına Koma Çiya'dan Genim'in,
"Açılım adı altında Kürtlere ve demokrasi
güçlerine dayattığınız siyasal, sosyal, ekonomik ve
kültürel soykırım bir ölüm çukurudur. Biz bu
çukura girmeyeceğiz. Sanatçılar olarak Kürt halkına ve
demokratik güçlere uygulanan tasfiye değirmenine su
taşımayacağız," derken Yılmaz Erdoğan, İbrahim Tatlıses, Nuri
Sesigüzel, İzzet Yıldızhan, vd'leri Başbakan'ın
Beşiktaş'taki Çalışma Ofisi'nde 20 Şubat
2010'da gerçekleştirilen kahvaltılı toplantıya
katılıyorlar!
Ya da "Bugün Kürt sorunuyla ilgili yaşadığımız
sorunlar yumağının altında Mustafa Kemal'in düşünce
yapısını oluşturan bu inkâr ve ret siyaseti
yatıyor"ken;[11] "Eşitsizliği yaratan
Kürtler olmadığına göre, sorunu yaratanlar da onlar değil! Onun
için çözüm devletten
beklenmeli,"[12] diyen Muhsin Kızılkaya ekliyor:
"Şimdi az buçuk gururunu kurtarmış, az buçuk da
vatandaşlarının daha fazla özgürlük taleplerini
karşılamaya niyetli bir devletle karşı karşıyayız… Yeter ki
saplantılarımızdan kurtulmayı bilelim… Kürtler,
değişikliği desteklemeli…"[13]
sorunlar yumağının altında Mustafa Kemal'in düşünce
yapısını oluşturan bu inkâr ve ret siyaseti
yatıyor"ken;[11] "Eşitsizliği yaratan
Kürtler olmadığına göre, sorunu yaratanlar da onlar değil! Onun
için çözüm devletten
beklenmeli,"[12] diyen Muhsin Kızılkaya ekliyor:
"Şimdi az buçuk gururunu kurtarmış, az buçuk da
vatandaşlarının daha fazla özgürlük taleplerini
karşılamaya niyetli bir devletle karşı karşıyayız… Yeter ki
saplantılarımızdan kurtulmayı bilelim… Kürtler,
değişikliği desteklemeli…"[13]
Veya Kürt kökenli olmasına rağmen gençlik ve
üniversite yıllarında Ülkü Ocakları'nda
ülkücülük yaptığını söyleyen Devlet Bakanı
Zafer Çağlayan'ın, demokratik açılımın bir
Türkiye projesi olduğunu savunup, "Aynı bayrak altında, tek
devlet olma ilkesiyle kim kendini ne hissediyorsa etsin" vurgusuyla
"Artık o çöp halının altında kalır gibi değil. Bu
işi daha fazla götüremeyiz. Bakın Evren Paşa'nın dediği,
'Kürt yok; kar biraz sertleşince kart kurt, diye ses
çıkarır' anlayışı artık eskidi. Türkiye bunu yemedi,
yemeyecek. Aynı bayrak altında, tek devlet olma ilkesiyle kim kendini ne
hissediyorsa etsin,"[14] demesi gibi…
üniversite yıllarında Ülkü Ocakları'nda
ülkücülük yaptığını söyleyen Devlet Bakanı
Zafer Çağlayan'ın, demokratik açılımın bir
Türkiye projesi olduğunu savunup, "Aynı bayrak altında, tek
devlet olma ilkesiyle kim kendini ne hissediyorsa etsin" vurgusuyla
"Artık o çöp halının altında kalır gibi değil. Bu
işi daha fazla götüremeyiz. Bakın Evren Paşa'nın dediği,
'Kürt yok; kar biraz sertleşince kart kurt, diye ses
çıkarır' anlayışı artık eskidi. Türkiye bunu yemedi,
yemeyecek. Aynı bayrak altında, tek devlet olma ilkesiyle kim kendini ne
hissediyorsa etsin,"[14] demesi gibi…
III) AVRUPA MERKEZCİLİK
Gizli ve açık Türk(iye) Oryantalizmi yanında "Turko
Kürt"lüğün yanında değinilmeden geçilmemesi
gereken bir nokta da "Avrupa Merkezcilik"le bağıntılı Avrupa
Birliği (AB) sorunudur…
Kürt"lüğün yanında değinilmeden geçilmemesi
gereken bir nokta da "Avrupa Merkezcilik"le bağıntılı Avrupa
Birliği (AB) sorunudur…
Michel de Certau'ya göre tarih yazımı, Avrupalıların
bilinmeyen öteki ile karşılaşmasından doğmuştu. Avrupa
dışındaki dünyaların "keşfi" ve bunların
"Batı"nın fiziksel, ruhsal ve hayali imgesine yerleştirilme
gerekliliği tarih yazımını başlatmıştı.
bilinmeyen öteki ile karşılaşmasından doğmuştu. Avrupa
dışındaki dünyaların "keşfi" ve bunların
"Batı"nın fiziksel, ruhsal ve hayali imgesine yerleştirilme
gerekliliği tarih yazımını başlatmıştı.
Avrupalı-olmayan toplumlara ilişkin "enformasyon"
toplanması ve bunların çeşitli yollardan
"sınıflandırılma"sı, bu ülke ve halkları denetleme
stratejileri olarak belirlendi.
toplanması ve bunların çeşitli yollardan
"sınıflandırılma"sı, bu ülke ve halkları denetleme
stratejileri olarak belirlendi.
Avrupalı-olmayan toplumları sınıflandırma, kaydetme, temsil etme,
yeniden sunma ve işlemden geçirme doğrultusundaki kolonyal
girişimler genellikle efendiler açısından kavranılamaz olan
dünyalara çekidüzen verme ve bunları emperyal tüketime
hazır hâle getirme girişimleriydi.
yeniden sunma ve işlemden geçirme doğrultusundaki kolonyal
girişimler genellikle efendiler açısından kavranılamaz olan
dünyalara çekidüzen verme ve bunları emperyal tüketime
hazır hâle getirme girişimleriydi.
"Avrupa Merkezcilik", Asya'nın büyük bir
bölümünü içine alacak şekilde Afrika ve
Amerika'da Avrupalı güçler tarafından oluşturulmuş bir
güçtür.
bölümünü içine alacak şekilde Afrika ve
Amerika'da Avrupalı güçler tarafından oluşturulmuş bir
güçtür.
Çünkü karışık, çelişkili ve tarihsel olarak
dengesiz özellikleriyle "Avrupa Merkezci" söylem
için tarih, Avrupa tarihi olarak nitelendirilir, yazılır.
dengesiz özellikleriyle "Avrupa Merkezci" söylem
için tarih, Avrupa tarihi olarak nitelendirilir, yazılır.
Nihayetinde "Uygar Beyaz Adam" egemenliğini sadece baskıya
ve şiddete dayandırmadı; "vaatler"i de vardı; örneğin
İspanyol fetihçilerinin (konkistatörlerin) "yeni
dünya"ya ayak basmalarıyla birlikte, "vahşiler"e
cennet vadedildi. Hıristiyan olup cennete gitmelerinin yolu açıldı.
Her hâlde ruhların bedenden ayrılmadığını sezdikleri için
olacak, "vahşiler"i bir an önce cennete yollamak
için bedenlerini toprağa atmak üzere soykırımlara
giriştiler.
ve şiddete dayandırmadı; "vaatler"i de vardı; örneğin
İspanyol fetihçilerinin (konkistatörlerin) "yeni
dünya"ya ayak basmalarıyla birlikte, "vahşiler"e
cennet vadedildi. Hıristiyan olup cennete gitmelerinin yolu açıldı.
Her hâlde ruhların bedenden ayrılmadığını sezdikleri için
olacak, "vahşiler"i bir an önce cennete yollamak
için bedenlerini toprağa atmak üzere soykırımlara
giriştiler.
Tarzan'dan "Indiana Jones"a uzanan seyr-ü seferin
ulaştığı güncel koordinatlara "Avrupa Merkezcilik"
-Avrupalı olmayanların kazanımlarını kendine mal edip kendi
özünde birleştirerek- kendi kültürel antropolojisini
yükseltir. Sonuç olarak, "Avrupa Merkezcilik", Batı
kaynaklı dünyanın merkezi ve dünyanın gölgesinde kalan
diğer yerlere ontolojik gerçeklik sağlayan tek -paradigmatik-
çerçevedir. (Geçerken ekleyeyim: Tabii olarak,
"Avrupa Merkezci"liğe yapılan eleştiriler Avrupalı bireyler
değil, Avrupa'nın kendi içinde ve dışında ürettiği
"öteki"ne yönelik tarihsel baskısı
üzerinedir.)
ulaştığı güncel koordinatlara "Avrupa Merkezcilik"
-Avrupalı olmayanların kazanımlarını kendine mal edip kendi
özünde birleştirerek- kendi kültürel antropolojisini
yükseltir. Sonuç olarak, "Avrupa Merkezcilik", Batı
kaynaklı dünyanın merkezi ve dünyanın gölgesinde kalan
diğer yerlere ontolojik gerçeklik sağlayan tek -paradigmatik-
çerçevedir. (Geçerken ekleyeyim: Tabii olarak,
"Avrupa Merkezci"liğe yapılan eleştiriler Avrupalı bireyler
değil, Avrupa'nın kendi içinde ve dışında ürettiği
"öteki"ne yönelik tarihsel baskısı
üzerinedir.)
"Avrupa Merkezci" söylemin yağma ve talanı
sömürge halklarının geçmişini de kapsar, onları
belleksiz ve tarihsiz bırakır. Kültürlerini, kültürel
zenginliklerini hem yağmalar, hem de yok sayar. Geçmişlerini
ellerinden alır. Bu nedenle anti-sömürgeci mücadele, Ranajit
Guha'nın da belirttiği gibi, aynı zamanda geçmişi yeniden
ele geçirme çabasıdır.
sömürge halklarının geçmişini de kapsar, onları
belleksiz ve tarihsiz bırakır. Kültürlerini, kültürel
zenginliklerini hem yağmalar, hem de yok sayar. Geçmişlerini
ellerinden alır. Bu nedenle anti-sömürgeci mücadele, Ranajit
Guha'nın da belirttiği gibi, aynı zamanda geçmişi yeniden
ele geçirme çabasıdır.
Bu bağlamda Frantz Fanon, sömürgeleştirilmiş halkları
yalnızca emekleri başkaları tarafından temellük edilen insanlar
olarak değil, "Kendi yerel kültürel
özgünlüklerinin katledilmesi ve gömülmesiyle
ruhlarında bir aşağılık kompleksi yaratılmış insanlar," olarak
tanımlar.
yalnızca emekleri başkaları tarafından temellük edilen insanlar
olarak değil, "Kendi yerel kültürel
özgünlüklerinin katledilmesi ve gömülmesiyle
ruhlarında bir aşağılık kompleksi yaratılmış insanlar," olarak
tanımlar.
Albert Memmi de, "Çoğulluk damgası kolonileştirilmiş
olanın kişisellikten soyundurulmasının göstergesidir," der ve
ekler: "Sömürgeleştirilmiş olanlar asla bireysel bir tarzda
karakterize edilmezler, onların yalnızca anonim bir kolektiviteye batıp
gitmeye hakları vardır".
olanın kişisellikten soyundurulmasının göstergesidir," der ve
ekler: "Sömürgeleştirilmiş olanlar asla bireysel bir tarzda
karakterize edilmezler, onların yalnızca anonim bir kolektiviteye batıp
gitmeye hakları vardır".
Çünkü Avrupalı sömürgeci, dünyanın
geri kalan tüm kısımlarına karşı aynı medeniyet dışı bakış
açısından bakmıştır. "Batı"nın tarih ve dünya
anlayışı gerçekten de sadece "Beyaz Adamı" insan sayan
ve sadece ona tarih ve uygarlık bahşeden bir anlayıştır.
geri kalan tüm kısımlarına karşı aynı medeniyet dışı bakış
açısından bakmıştır. "Batı"nın tarih ve dünya
anlayışı gerçekten de sadece "Beyaz Adamı" insan sayan
ve sadece ona tarih ve uygarlık bahşeden bir anlayıştır.
Söz konusu anlayışın en az sömürgeciliğin kendisi
kadar zararlı ve tehlikeli olduğunu tespit etmek önemlidir.
Sömürgeciliğin askerî ve ekonomik yönü maddi bir
ezilme yaratırken, "Batı"nın "Avrupa Merkezcilik"
olarak adlandırdığımız bu bakış açısı
"Batı"lıyı kendi gözünde aklayıp, sömürge
insanının da kendisini "Batı"lının istediği biçimde
algılamasına neden olur. Çünkü Fikret Başkaya'nın
ifadesiyle, "Sömürgecilik sadece ekonomik ve politik bir
kategori değil, aynı zamanda kültürel-ideolojik-entelektüel
veçheleri de olan bir olgudur.
kadar zararlı ve tehlikeli olduğunu tespit etmek önemlidir.
Sömürgeciliğin askerî ve ekonomik yönü maddi bir
ezilme yaratırken, "Batı"nın "Avrupa Merkezcilik"
olarak adlandırdığımız bu bakış açısı
"Batı"lıyı kendi gözünde aklayıp, sömürge
insanının da kendisini "Batı"lının istediği biçimde
algılamasına neden olur. Çünkü Fikret Başkaya'nın
ifadesiyle, "Sömürgecilik sadece ekonomik ve politik bir
kategori değil, aynı zamanda kültürel-ideolojik-entelektüel
veçheleri de olan bir olgudur.
Avrupalı sömürgeciler açısından Amerika, Afrika,
Asya halklarının toprağını almak yeterli değildi; ruhuna da el koymak,
bunun için de kültürel kimliklerini yok etmek gerekiyordu.
İşte bu işi de şimdilerde "Avrupa Merkezci"lik denilen
ideolojik kurgu yapacaktı...
Asya halklarının toprağını almak yeterli değildi; ruhuna da el koymak,
bunun için de kültürel kimliklerini yok etmek gerekiyordu.
İşte bu işi de şimdilerde "Avrupa Merkezci"lik denilen
ideolojik kurgu yapacaktı...
"Avrupa Merkezci"liği Batı Avrupalıların kendileri ve
başkaları hakkında oluşturdukları düşünceler, tasavvurlar,
teoriler, yakıştırmalar, hezeyanlar, safsatalar, yalanlar, yok saymalar,
tahrifatlar... yığını olarak tanımlamak mümkündür. Fakat,
önemli olan sadece bunların uydurulması, kurgulanması değil,
yayılması, başkalarına nüfuz etmesi, başka türlü ifade
etmek istersek, hedef alınan kitleler (Avrupa-dışı toplumlar),
yeryüzünün lanetlileri tarafından
içselleştirilmesidir.
başkaları hakkında oluşturdukları düşünceler, tasavvurlar,
teoriler, yakıştırmalar, hezeyanlar, safsatalar, yalanlar, yok saymalar,
tahrifatlar... yığını olarak tanımlamak mümkündür. Fakat,
önemli olan sadece bunların uydurulması, kurgulanması değil,
yayılması, başkalarına nüfuz etmesi, başka türlü ifade
etmek istersek, hedef alınan kitleler (Avrupa-dışı toplumlar),
yeryüzünün lanetlileri tarafından
içselleştirilmesidir.
Egemenlik altına almada kaba kuvvet veya çıplak şiddet en
azından başlangıçta gerekli olabilir ama köleleştirme,
bilincin köleleştirilmesi gerçekleşmeden kesin ve kalıcı
değildir. Egemen-tabi ilişkisi, ideolojik kölelik olmadan
mümkün değildir...
azından başlangıçta gerekli olabilir ama köleleştirme,
bilincin köleleştirilmesi gerçekleşmeden kesin ve kalıcı
değildir. Egemen-tabi ilişkisi, ideolojik kölelik olmadan
mümkün değildir...
'Avrupa Merkezli' ideolojinin misyonu, benim
sömürge bilinci dediğimi dayatıp sürekliliğini
sağlamaktı. Bu bakımdan sömürgecilikten ayrı bir modernleşme
mümkün olamazdı. Avrupa-dışı toplumlar kendilerini
sömürgecinin sunduğu aynada gördüklerinde, artık
sömürgecilik içsel bir kategori hâline gelmişti.
Bilinci sömürgeleşmiş, kendini sömürgecinin tuttuğu
aynada gören bir insan topluluğu, artık kendi gözüyle
göremez, kendi eliyle tutamaz demektir. Zira, gösterilen şey,
sömürgecinin göstermek istediğidir...
sömürge bilinci dediğimi dayatıp sürekliliğini
sağlamaktı. Bu bakımdan sömürgecilikten ayrı bir modernleşme
mümkün olamazdı. Avrupa-dışı toplumlar kendilerini
sömürgecinin sunduğu aynada gördüklerinde, artık
sömürgecilik içsel bir kategori hâline gelmişti.
Bilinci sömürgeleşmiş, kendini sömürgecinin tuttuğu
aynada gören bir insan topluluğu, artık kendi gözüyle
göremez, kendi eliyle tutamaz demektir. Zira, gösterilen şey,
sömürgecinin göstermek istediğidir...
Bu yüzden gerçek durumu bilince çıkarabilmek
için, sömürgeleştirmeyle, sömürgeleşmişlik
durumu ayrımını yapmamız gerekiyor. Bir yabancı gücün bir
başka toplumu işgal edip, kendine bağımlı hâle getirmesi tarihte
sık rastlanan bir şeydi, ama modern sömürgecilik veya aynı
anlama gelmek üzere kapitalist yayılma, önceki dönemlerin
emperyal yayılmasından farklı niteliklere sahipti…"
için, sömürgeleştirmeyle, sömürgeleşmişlik
durumu ayrımını yapmamız gerekiyor. Bir yabancı gücün bir
başka toplumu işgal edip, kendine bağımlı hâle getirmesi tarihte
sık rastlanan bir şeydi, ama modern sömürgecilik veya aynı
anlama gelmek üzere kapitalist yayılma, önceki dönemlerin
emperyal yayılmasından farklı niteliklere sahipti…"
Nihayetinde Oryantalizmden muzdarip "Avrupa Merkezci"liğin
bir eleştirisini yapmak tasarısı ancak, kapitalizmin hem tüm insan
toplumlarının evriminin bilimsel bir açıklamasını ortaya koymak,
hem de tüm insanlığa seslenecek bir gelecek projesi hazırlamak gibi
ikili bir düzeyde gerçek, nesnel bir evrensellik ihtiyacı
yarattığı kabul edilirse anlamlıdır.
bir eleştirisini yapmak tasarısı ancak, kapitalizmin hem tüm insan
toplumlarının evriminin bilimsel bir açıklamasını ortaya koymak,
hem de tüm insanlığa seslenecek bir gelecek projesi hazırlamak gibi
ikili bir düzeyde gerçek, nesnel bir evrensellik ihtiyacı
yarattığı kabul edilirse anlamlıdır.
Artık dünyanın gerçekliğine kendi
gözümüzle bakabilmeyi başarmamız gerek. Tersinden bir
"Avrupa Merkezcilik" yaratma tuzağına düşmeden,
gerçekten evrensel düşünceyi yaratmanın yolu, beynimizi
"Avrupa Merkezli" ideolojik virüsten temizlemekten
geçiyor. Bunun için de "verili AB'yi insanlık
için bir hedef ve model" ilan etme yanılgısından acilen
kurtulmak ve "Sol AB karşıtlığından
beslenemez,"[15] türünden saptamaların
"Avrupa= Demokrasi= Özgürlük= İnsanlık= İnsanca
Yaşam" yollu ucuz denkleminden kurtulmak gerekiyor!
gözümüzle bakabilmeyi başarmamız gerek. Tersinden bir
"Avrupa Merkezcilik" yaratma tuzağına düşmeden,
gerçekten evrensel düşünceyi yaratmanın yolu, beynimizi
"Avrupa Merkezli" ideolojik virüsten temizlemekten
geçiyor. Bunun için de "verili AB'yi insanlık
için bir hedef ve model" ilan etme yanılgısından acilen
kurtulmak ve "Sol AB karşıtlığından
beslenemez,"[15] türünden saptamaların
"Avrupa= Demokrasi= Özgürlük= İnsanlık= İnsanca
Yaşam" yollu ucuz denkleminden kurtulmak gerekiyor!
III.1) AB HAKİKÂTI
AB, hep bir "cennet" üslubuyla sunulursa da somut
gerçek asla böyle değildir; çünkü AB, Paris
Komünü'nü bastıran, Spartakistleri katleden emperyalist
sermayenin projesidir…
gerçek asla böyle değildir; çünkü AB, Paris
Komünü'nü bastıran, Spartakistleri katleden emperyalist
sermayenin projesidir…
Kimse, ama kimse "demokrasi" söylenceleri adına bu
gerçeği ört bas etmeye kalkışmasın!
gerçeği ört bas etmeye kalkışmasın!
Kimileri "Avrupa, hemen herkes için bir
özgürlük vaadidir,"[16] gibi
"kocaman" ve "karşılıksız" laflar etmeden
önce somuta göz atmalıdır!
özgürlük vaadidir,"[16] gibi
"kocaman" ve "karşılıksız" laflar etmeden
önce somuta göz atmalıdır!
İspanya'nın, kuzeydoğusundaki Bask Özerk Yönetimi
Hükümeti, ETA'ya ait sembolleri sokaklardan
kaldırıldığını ve yasakladığından haberdar mısınız?
Hükümeti, ETA'ya ait sembolleri sokaklardan
kaldırıldığını ve yasakladığından haberdar mısınız?
Yine AB üyesi İspanya'da Katalonya'yı ulus olarak
niteleyen "özerklik statüsü"nün Anayasa
Mahkemesi tarafından reddettiğine ilişkin bilginiz var mı?
niteleyen "özerklik statüsü"nün Anayasa
Mahkemesi tarafından reddettiğine ilişkin bilginiz var mı?
Evet, Katalonya'da bağımsızlık referandumu boşa
çıkarıldı; "AİHM Batasuna'nın kapatılmasını
onayladı; bunlar AB standartlarıyla devreye sokuldu; biliyorsunuz değil
mi?
çıkarıldı; "AİHM Batasuna'nın kapatılmasını
onayladı; bunlar AB standartlarıyla devreye sokuldu; biliyorsunuz değil
mi?
Uluslararası Af Örgütü'nün, AB
üyelerinin, yasaklanan işkence aletleri ticaretini yasal boşluklardan
faydalanarak devam ettirdiğini açıkladığını biliyor
musunuz?
üyelerinin, yasaklanan işkence aletleri ticaretini yasal boşluklardan
faydalanarak devam ettirdiğini açıkladığını biliyor
musunuz?
Yine Uluslararası Af Örgütü'nün, kadın-erkek
eşitliği konusunda genellikle "ileride" denilen Kuzey
ülkelerini tecavüz ve cinsel şiddetle yeterince mücadele
etmemekle suçladığından ve Danimarka, Finlandiya, İsveç ve
Norveç'te tecavüz ve cinsel şiddetin binlerce genç
kız ve kadın açısından ciddi tehdit olmaya devam ettiğinden
haberdar mısınız?
eşitliği konusunda genellikle "ileride" denilen Kuzey
ülkelerini tecavüz ve cinsel şiddetle yeterince mücadele
etmemekle suçladığından ve Danimarka, Finlandiya, İsveç ve
Norveç'te tecavüz ve cinsel şiddetin binlerce genç
kız ve kadın açısından ciddi tehdit olmaya devam ettiğinden
haberdar mısınız?
Veya Belçika'da Bütçe Bakanı Guy
Vanhengel'in Belçika'nın "iflas durumunda"
olduğunu açıklamasının ardından Silahlı Kuvvetler
bünyesinde kapsamlı tasarruf önlemlerine gidileceğinin
duyurulmasının, askerî çevrelerde huzursuzluk yaratıp,
Belçika Genelkurmay Başkanı General Charles Henri Delcour'un,
bütçedeki kısıtlamalar dolayısıyla Silahlı
Kuvvetler'in yükümlülüklerini yerine
getiremeyeceği gerekçesiyle, hükümetin yurtdışı
görevlerini arttırmaya yönelik olası kararlarını "veto
edeceğini" açıkladığını biliyor musunuz?
Vanhengel'in Belçika'nın "iflas durumunda"
olduğunu açıklamasının ardından Silahlı Kuvvetler
bünyesinde kapsamlı tasarruf önlemlerine gidileceğinin
duyurulmasının, askerî çevrelerde huzursuzluk yaratıp,
Belçika Genelkurmay Başkanı General Charles Henri Delcour'un,
bütçedeki kısıtlamalar dolayısıyla Silahlı
Kuvvetler'in yükümlülüklerini yerine
getiremeyeceği gerekçesiyle, hükümetin yurtdışı
görevlerini arttırmaya yönelik olası kararlarını "veto
edeceğini" açıkladığını biliyor musunuz?
Ya da Slovakya Başbakanı Ivan Gasparoviç'in imzaladığı
ve 1 Eylül 2009'da yürürlüğe giren yasaya
göre kamuya açık yerlerde Slovakça haricindeki
lisanların konuşulmasının engellenerek, Macarca konuşanların 7 bin euro
cezaya çarptırıldığını duydunuz mu?
ve 1 Eylül 2009'da yürürlüğe giren yasaya
göre kamuya açık yerlerde Slovakça haricindeki
lisanların konuşulmasının engellenerek, Macarca konuşanların 7 bin euro
cezaya çarptırıldığını duydunuz mu?
Oysa "Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı" nda
"Dil" ile ilgili iki madde yer alır.
"Dil" ile ilgili iki madde yer alır.
Birincisi yani Madde 21/1: "Cinsiyet, ırk, renk, etnik veya
sosyal köken, genetik özellikler, dil, din veya inanç,
siyasi veya diğer her türlü düşünce, bir ulusal
azınlığa mensubiyet, servet, doğum, sakatlık, yaş veya cinsel eğilime
dayalı her türlü ayırımcılık yasaktır…"
sosyal köken, genetik özellikler, dil, din veya inanç,
siyasi veya diğer her türlü düşünce, bir ulusal
azınlığa mensubiyet, servet, doğum, sakatlık, yaş veya cinsel eğilime
dayalı her türlü ayırımcılık yasaktır…"
İkincisi yani Madde 22: "Birlik, kültür, din ve dil
çeşitliliğine saygı gösterir." Ama "Yasa
Slovakya'da kamusal alanda sadece Slovakça konuşulmasını,
Slovakça yazılıp-çizilmesini öngörüyor. Bir
başka deyişle, Slovakça dışındaki dillere kamusal alanı
yasaklar…"
çeşitliliğine saygı gösterir." Ama "Yasa
Slovakya'da kamusal alanda sadece Slovakça konuşulmasını,
Slovakça yazılıp-çizilmesini öngörüyor. Bir
başka deyişle, Slovakça dışındaki dillere kamusal alanı
yasaklar…"
Yasa(lar) ve pratik! Mihail Gorbaçov'un, "Perestroyka
Sırası Batı'da!"[17] demesi, elbette boşuna
değil!
Sırası Batı'da!"[17] demesi, elbette boşuna
değil!
Çünkü Timothy Garton Ash'in, "AB'nin
motoru durdu";[18] Prof. Bernhard Kepmen'in de,
"Kilise olmazsa AB içeriden
çöker,"[19] diye betimlediği yapıya
ilişkin olarak ayrıca Stuart Jeffries de, bakın nelere dikkat
çekiyor: Müslüman kadınların
'özgürleşmesi' için burka yasağını
savunduğunu söyleyen Sarkozy dilini tutup Hegel'in somut ve soyut
özgürlük ayrımı üzerine kafa yorsa iyi ederdi.
Sarkozy'nin dayatmaya çalıştığı soyut
özgürlük anlayışı 'daha Batılı olmayı tercih etme
özgürlüğü'nden
ibaret…"[20]
motoru durdu";[18] Prof. Bernhard Kepmen'in de,
"Kilise olmazsa AB içeriden
çöker,"[19] diye betimlediği yapıya
ilişkin olarak ayrıca Stuart Jeffries de, bakın nelere dikkat
çekiyor: Müslüman kadınların
'özgürleşmesi' için burka yasağını
savunduğunu söyleyen Sarkozy dilini tutup Hegel'in somut ve soyut
özgürlük ayrımı üzerine kafa yorsa iyi ederdi.
Sarkozy'nin dayatmaya çalıştığı soyut
özgürlük anlayışı 'daha Batılı olmayı tercih etme
özgürlüğü'nden
ibaret…"[20]
III.2) "DEMOKRASİ" VE "İNSAN
HAK(SIZLIK)LARI"
HAK(SIZLIK)LARI"
AB deyip de; "demokrasi"den mi söz ediyorsunuz?
Mesela; Berlin'de bir yılda gizlice 1.2 milyon kişinin
dinlenmesini nasıl izah edersiniz?
dinlenmesini nasıl izah edersiniz?
Ya Britanya'da polisin radikal İslâmcıların saflarına
geçmesin diye anaokulu çağında çocukları
fişlediğini?
geçmesin diye anaokulu çağında çocukları
fişlediğini?
Veya Britanya'nın dünya nüfusunun yüzde birini
oluşturmasına karşın dünyadaki kameraların yüzde 20'si
burada bulunup, ülkedeki her 14 kişiye bir kamera
düşmesini?
oluşturmasına karşın dünyadaki kameraların yüzde 20'si
burada bulunup, ülkedeki her 14 kişiye bir kamera
düşmesini?
Ya da İngiltere'de polis ve diğer kamu görevlilerinin
günde yaklaşık 1400 kez, kişiye özel telefon konuşmalarını
dinleyip ve e-postalarını okuduklarını; yani halkın ruhu bile duymadan
"gözetim toplumu"nda yaşadığını?
günde yaklaşık 1400 kez, kişiye özel telefon konuşmalarını
dinleyip ve e-postalarını okuduklarını; yani halkın ruhu bile duymadan
"gözetim toplumu"nda yaşadığını?
Ben bunlara demokrasi değil; başka bir şey diyorum; "Ne"
mi? 2008'de ABD'de ilginç bir kitap yayımlandı;
'Los Angeles Times' gazetesi köşe yazarı Jonah
Goldberg'in kaleme altığı kitabın başlığı 'Liberal
Fascism/ Liberal Faşizm'di; okudunuz mu? Tavsiye ederim…
mi? 2008'de ABD'de ilginç bir kitap yayımlandı;
'Los Angeles Times' gazetesi köşe yazarı Jonah
Goldberg'in kaleme altığı kitabın başlığı 'Liberal
Fascism/ Liberal Faşizm'di; okudunuz mu? Tavsiye ederim…
Ya "İnsan Hak(sızlık)ları" mı?
Seumas Milne'nin, "Britanya resmî makamları Irak ve
Afganistan'daki savaş suçlarının adalet önüne
çıkarılmasından korktu,"[21] dediği
İngiltere'de bir grup milletvekili, hükümeti istihbarat
servisi görevlilerinin "terör şüphelilerine"
işkence yaptıklarına ilişkin iddialar hakkında gerekli soruşturmayı
yürütmeyip, örtbas etmekle suçladığından;
Afganistan'daki savaş suçlarının adalet önüne
çıkarılmasından korktu,"[21] dediği
İngiltere'de bir grup milletvekili, hükümeti istihbarat
servisi görevlilerinin "terör şüphelilerine"
işkence yaptıklarına ilişkin iddialar hakkında gerekli soruşturmayı
yürütmeyip, örtbas etmekle suçladığından;
İngiliz istihbarat servisi MI5'in, terör suçlarından
gözaltına alındığı sırada işkenceye uğrayan ve bu nedenle
İngiliz hükümetine dava açan Rangzieb Ahmed'e,
suçlamaları geri çekmesi karşısında rüşvet teklif
ettiğinden;
gözaltına alındığı sırada işkenceye uğrayan ve bu nedenle
İngiliz hükümetine dava açan Rangzieb Ahmed'e,
suçlamaları geri çekmesi karşısında rüşvet teklif
ettiğinden;
Londra'da Nisan 2009'da toplanan G-20 Zirvesini protesto
gösterileri sırasında kalp krizinden öldüğü
açıklanan kişinin, bir polis tarafından durup dururken yere
düşürüldükten birkaç dakika sonra
öldüğünden;
gösterileri sırasında kalp krizinden öldüğü
açıklanan kişinin, bir polis tarafından durup dururken yere
düşürüldükten birkaç dakika sonra
öldüğünden;
İşkence vakalarının İngiltere hükümetini
sıkıştırdığından;
sıkıştırdığından;
Polisinin, altı bölgede 200 ortaokul öğrencisine
"potansiyel terörist" damgası vurduğundan haberdarsanız;
insan hakları bunun neresinde?
"potansiyel terörist" damgası vurduğundan haberdarsanız;
insan hakları bunun neresinde?
Evet, AB'de "demokrasi" ve "insan
hakları" derken, uzun uzun olmasına gerek yok; biraz
düşünün!
hakları" derken, uzun uzun olmasına gerek yok; biraz
düşünün!
"Seçimler" mi dediniz? Bir
"Başyazı"sında şunları diyor 'The Guardian':
Seçmenlerin ilgisizliğini, hiçbir şey yüzde
43'ün altındaki katılım oranı kadar iyi resmedemezdi…
Atılım yapanlar milliyetçiler ve aleni yabancı düşmanları
oldu. Bu, çekimserlerin çokluğunun başka bir sonucuydu.
Böylece bir Avrupa parlamentosunda temsil edilmesi gereken en son
kişilere kürsü sağlandı; neo-faşistlere ve
ırkçılara…"[22]
"Başyazı"sında şunları diyor 'The Guardian':
Seçmenlerin ilgisizliğini, hiçbir şey yüzde
43'ün altındaki katılım oranı kadar iyi resmedemezdi…
Atılım yapanlar milliyetçiler ve aleni yabancı düşmanları
oldu. Bu, çekimserlerin çokluğunun başka bir sonucuydu.
Böylece bir Avrupa parlamentosunda temsil edilmesi gereken en son
kişilere kürsü sağlandı; neo-faşistlere ve
ırkçılara…"[22]
Evet Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa genelinde
yükselişte olan aşırı sağ partilerin güçlendiğini
gösterirken; "Aşırı sağcı partilerin propagandalarını
üzerine inşa ettikleri İslâmophobie, bunlara oy vermeyen
Avrupalılar arasında da oldukça yaygın; daha yaygınlaşma
potansiyeli de var,"[23] diyor Hazal
Zengingül…
yükselişte olan aşırı sağ partilerin güçlendiğini
gösterirken; "Aşırı sağcı partilerin propagandalarını
üzerine inşa ettikleri İslâmophobie, bunlara oy vermeyen
Avrupalılar arasında da oldukça yaygın; daha yaygınlaşma
potansiyeli de var,"[23] diyor Hazal
Zengingül…
III.3) IRKÇILIK
ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yayımladığı '2009
İnsan Hakları Raporu'nda bile Avrupa ülkelerinde,
"Müslümanların ayrımcılığa uğraması"na dikkat
çekilirken; sekiz Avrupa ülkesinde gerçekleştirilen
anket, İslâmiyet, kadın ve yabancılar söz konusu olunca
Avrupa'da hoşgörüsüzlük olduğuna işaret
ediyor.
İnsan Hakları Raporu'nda bile Avrupa ülkelerinde,
"Müslümanların ayrımcılığa uğraması"na dikkat
çekilirken; sekiz Avrupa ülkesinde gerçekleştirilen
anket, İslâmiyet, kadın ve yabancılar söz konusu olunca
Avrupa'da hoşgörüsüzlük olduğuna işaret
ediyor.
Araştırma, özellikle yabancılar ve Müslümanlara
yönelik önyargıların hızla yayıldığını ortaya koyarken; her
iki Avrupalı'dan biri, ülkesinde "çok fazla"
göçmen yaşadığını düşünüyor, ankete
katılanların yüzde 54.4'ü, İslâm'ın
hoşgörüsüz bir din olduğu görüşünde.
yönelik önyargıların hızla yayıldığını ortaya koyarken; her
iki Avrupalı'dan biri, ülkesinde "çok fazla"
göçmen yaşadığını düşünüyor, ankete
katılanların yüzde 54.4'ü, İslâm'ın
hoşgörüsüz bir din olduğu görüşünde.
Bunun yanında AB Temel Haklar Ajansı'nın (FRA) 2008 yılında
27 AB ülkesinde gerçekleştirilen araştırmasına göre,
etnik azınlıklar günlük yaşamlarının her alanında,
işyerlerinden, okullara, hastanelerdeki bekleme salonlarına dek
sürekli ayrımcılığa uğruyor. Ayrımcılıktan en fazla
çekenler yüzde 47'si etnik kökeninden
ötürü sözlü ya da fiili saldırıya uğradığını
belirten Romanlar olurken, onları yüzde 41 ile Sahra Altı
Afrikalıları, yüzde 31 ile Kuzey Afrikalılar ve yüzde 23 ile
Türkler izliyor.
27 AB ülkesinde gerçekleştirilen araştırmasına göre,
etnik azınlıklar günlük yaşamlarının her alanında,
işyerlerinden, okullara, hastanelerdeki bekleme salonlarına dek
sürekli ayrımcılığa uğruyor. Ayrımcılıktan en fazla
çekenler yüzde 47'si etnik kökeninden
ötürü sözlü ya da fiili saldırıya uğradığını
belirten Romanlar olurken, onları yüzde 41 ile Sahra Altı
Afrikalıları, yüzde 31 ile Kuzey Afrikalılar ve yüzde 23 ile
Türkler izliyor.
Bu tabloda Gazi Çağlar'ın işaret ettiği gibi
denilebilir ki, "Liberal ırkçılığın Avrupa'da moda
olan yüzünü, kültür üstünlüğü
ve dil terörü oluşturuyor. Göçmenlerin
kültürlerinin geri, geleneksel, şiddet dolu, seksist ve
erkek-egemen olduğu tezi, artık sadece faşizan ırkçılığın
yaydığı inanç değil, liberallerin de yaygın düşüncesi.
Özellikle ikiz kuleye saldırıdan sonra, Avrupa'da yaygın olan
Yahudi düşmanlığına Müslüman düşmanlığı da
eklendi. Cami inşaatı yasağı, başörtüsü tartışmaları,
kan davası haberleri, namus cinayetleri skandalları,
Müslümanların hızla 'ötekileştirilmesi'ni
sağlamakla kalmıyor…
denilebilir ki, "Liberal ırkçılığın Avrupa'da moda
olan yüzünü, kültür üstünlüğü
ve dil terörü oluşturuyor. Göçmenlerin
kültürlerinin geri, geleneksel, şiddet dolu, seksist ve
erkek-egemen olduğu tezi, artık sadece faşizan ırkçılığın
yaydığı inanç değil, liberallerin de yaygın düşüncesi.
Özellikle ikiz kuleye saldırıdan sonra, Avrupa'da yaygın olan
Yahudi düşmanlığına Müslüman düşmanlığı da
eklendi. Cami inşaatı yasağı, başörtüsü tartışmaları,
kan davası haberleri, namus cinayetleri skandalları,
Müslümanların hızla 'ötekileştirilmesi'ni
sağlamakla kalmıyor…
Beyaz ırkçılık, bilindiği üzere, aslında liberalizme
uzak veya yabancı değil, ona içseldir. (ABD'nin kurucu
liberalleri Thomas Jefferson'un 149, George Washington'un ise 390
kölesi mevcuttu). Bugün ise toplumsal sorunları
kültüralize ederek kendisini yeniden
üretiyor."[24]
uzak veya yabancı değil, ona içseldir. (ABD'nin kurucu
liberalleri Thomas Jefferson'un 149, George Washington'un ise 390
kölesi mevcuttu). Bugün ise toplumsal sorunları
kültüralize ederek kendisini yeniden
üretiyor."[24]
Alman Federal Meclis İçişleri Komisyonu Başkanı Wolfgang
Bosbach, İslâmlaşma endişesinin ciddiye alınması gerektiğini
savunarak, İsviçre'deki minare yasağını desteklediğini
açıklarken; Konstanz Üniversitesi'nin araştırmasına
göre, Almanya'da iş ve staj başvurularında aynı niteliklere
sahip olunsa bile Türkçe çağrışımlı adlar işverenin
kararını olumsuz etkiliyor. Almanya'da İslâmofobi
(Müslümanlardan temelsizce korkma) artarken yabancı ve
İslâm karşıtlığından en çok etkilenenlerin, eğitimli
Türkiye kökenli gençler olduğu gözleniyor.
Bosbach, İslâmlaşma endişesinin ciddiye alınması gerektiğini
savunarak, İsviçre'deki minare yasağını desteklediğini
açıklarken; Konstanz Üniversitesi'nin araştırmasına
göre, Almanya'da iş ve staj başvurularında aynı niteliklere
sahip olunsa bile Türkçe çağrışımlı adlar işverenin
kararını olumsuz etkiliyor. Almanya'da İslâmofobi
(Müslümanlardan temelsizce korkma) artarken yabancı ve
İslâm karşıtlığından en çok etkilenenlerin, eğitimli
Türkiye kökenli gençler olduğu gözleniyor.
Somut üzerinden hızla sıralarsak: Almanya'da aşırı sağ,
özellikle de doğu eyaletlerinde giderek güçleniyor. Ancak
uzmanlar, ırkçılığın "doğunun sorunu" olarak
küçümsenmemesi uyarısında bulunuyor. Zira Almanya'da
her 26 dakikada bir ırkçı suç işleniyor.
özellikle de doğu eyaletlerinde giderek güçleniyor. Ancak
uzmanlar, ırkçılığın "doğunun sorunu" olarak
küçümsenmemesi uyarısında bulunuyor. Zira Almanya'da
her 26 dakikada bir ırkçı suç işleniyor.
Avusturya'da ise Devlet Başkanlığı seçimine
adaylığını koyan Özgürlük Partisi üyesi Barbara
Rosenkranz, Yahudi soykırımının inkâr edilmesini ve Nazi
propagandasına karşı yasağın kaldırılmasını istiyor.
adaylığını koyan Özgürlük Partisi üyesi Barbara
Rosenkranz, Yahudi soykırımının inkâr edilmesini ve Nazi
propagandasına karşı yasağın kaldırılmasını istiyor.
İngiltere'de kadın göçmenlere karşı adaletsiz
uygulama ile yüzde 96'sının sığınma talebi reddedilirken;
İngiliz polisi keyfi tutuklamalarla, siyahi gençlerin dörtte
üçünün DNA verilerini topladı.
uygulama ile yüzde 96'sının sığınma talebi reddedilirken;
İngiliz polisi keyfi tutuklamalarla, siyahi gençlerin dörtte
üçünün DNA verilerini topladı.
Fransa Adalet Bakanı Michele Alliot-Marie, eşleri burka giyen
Müslüman erkeklere vatandaşlık hakkı verilmemesi gerektiğini
belirtip, "Fransa vatandaşı olmak isteyen ve eşi burka giyen bir
kişi, ülkemizin değerlerini paylaşan biri gibi
görünmüyor. Dolayısıyla buna benzer bir durumda,
vatandaşlık talebini reddedeceğiz," dedi.
Müslüman erkeklere vatandaşlık hakkı verilmemesi gerektiğini
belirtip, "Fransa vatandaşı olmak isteyen ve eşi burka giyen bir
kişi, ülkemizin değerlerini paylaşan biri gibi
görünmüyor. Dolayısıyla buna benzer bir durumda,
vatandaşlık talebini reddedeceğiz," dedi.
Ve ırkçılığın hızla tırmandığı İtalya…
Vittorio Longhi'nin ifadesiyle, "Berlusconi'nin
ülkesinde göçmenleri dışlamak, üst düzey
siyasetçilerden mafya ve iş çevrelerine kadar her kesim
için bir kâr kapısına dönüştü.
İtalya'da Çingeneler, Rumenler ve Afrikalılar ayrımcılığa
uğruyor."[25]
ülkesinde göçmenleri dışlamak, üst düzey
siyasetçilerden mafya ve iş çevrelerine kadar her kesim
için bir kâr kapısına dönüştü.
İtalya'da Çingeneler, Rumenler ve Afrikalılar ayrımcılığa
uğruyor."[25]
2009'un ilk aylarında Kuzey Birliği'nin AB parlamenteri
Matteo Salvini, Milano'da "Milanolular için ayrı
metro" önerisi getirdi.
Matteo Salvini, Milano'da "Milanolular için ayrı
metro" önerisi getirdi.
Yine Kuzey Birliği'nin girişimi ile İtalya'da
birçok kentte faaliyet gösteren etnik restoranlar özellikle
de kebap dükkânları hedef alındı. İtalyan pizzası ile ciddi
bir rekabete giren, kebapçılık ve kebap
kültürünün önünü kesmek için
çeşitli nedenler öne sürüldü.
birçok kentte faaliyet gösteren etnik restoranlar özellikle
de kebap dükkânları hedef alındı. İtalyan pizzası ile ciddi
bir rekabete giren, kebapçılık ve kebap
kültürünün önünü kesmek için
çeşitli nedenler öne sürüldü.
İtalya'da öğrenim yılından itibaren İtalyanca bilmeyen
yabancı uyruklu öğrencilerin bir yıl süreyle "uyum
sınıflarında" tutulmaları kararlaştırıldı. Uzmanlar bu
öğrencilerin sınıflarda ayrıştırılmasının pedagojik
açıdan yanlış olduğunu açıkladı.
yabancı uyruklu öğrencilerin bir yıl süreyle "uyum
sınıflarında" tutulmaları kararlaştırıldı. Uzmanlar bu
öğrencilerin sınıflarda ayrıştırılmasının pedagojik
açıdan yanlış olduğunu açıkladı.
Roma ve Milano'da eşcinseller çesitli mekânlarda
saldırıya uğradılar. Bu tür saldırıların özellikle
Roma'da yoğunluk kazandığı dikkat çekti.
saldırıya uğradılar. Bu tür saldırıların özellikle
Roma'da yoğunluk kazandığı dikkat çekti.
İtalya'ya giriş yapan kaçak göçmenlerin
sınır dışı edilene kadar tutuldukları geçici barınma
merkezlerinde koşulların kötülüğü medyanın
gündemine oturdu. İnsanlık dışı koşullarda alıkonulan
göçmenlerin durumu konusunda AB İtalya'yı uyardı.
sınır dışı edilene kadar tutuldukları geçici barınma
merkezlerinde koşulların kötülüğü medyanın
gündemine oturdu. İnsanlık dışı koşullarda alıkonulan
göçmenlerin durumu konusunda AB İtalya'yı uyardı.
İtalya'da kaçak göçmen olmak yasalar
çerçevesinde suç kabul edildi.
çerçevesinde suç kabul edildi.
Avrupalı neonazileri bir araya getiren ırkçı Ku Klux Klan
hareketi İtalya'nın yanı sıra İngiltere, Almanya ve
Belçika'da örgütlendi.
hareketi İtalya'nın yanı sıra İngiltere, Almanya ve
Belçika'da örgütlendi.
Kuzey'de Brescia'ya bağlı Coccaglio Belediyesi,
göçmen vatandaşlardan arındırılmış bir Noel için
"Beyaz Noel" adlı ırkçı bir proje geliştirdi.
Coccaglio'nun Kuzey Birliği partili Belediye Başkanı Franco
Claretti'nin mimarı olduğu proje, kaçak göçmenleri
Coccaglio'dan dışlamayı öngörüyor. Proje, Bing
Crosby'nin "White Christmas" adlı parçasından esin
aldı.
göçmen vatandaşlardan arındırılmış bir Noel için
"Beyaz Noel" adlı ırkçı bir proje geliştirdi.
Coccaglio'nun Kuzey Birliği partili Belediye Başkanı Franco
Claretti'nin mimarı olduğu proje, kaçak göçmenleri
Coccaglio'dan dışlamayı öngörüyor. Proje, Bing
Crosby'nin "White Christmas" adlı parçasından esin
aldı.
Inter takımının ileri saha oyuncusu siyahi Mario Balotelli,
ırkçı Juventus futbol taraftarlarının saldırılarına hedef oldu.
Torino'da oynanan Juventus-Inter karşılaşmasında Juventus'lu
bazı taraftarlar Balotelli'ye "Siyah İtalyan olmaz!" diye
sataştı.
ırkçı Juventus futbol taraftarlarının saldırılarına hedef oldu.
Torino'da oynanan Juventus-Inter karşılaşmasında Juventus'lu
bazı taraftarlar Balotelli'ye "Siyah İtalyan olmaz!" diye
sataştı.
Güney İtalya'da mevsimlik işçi olarak
çalıştırılan göçmenler köle muamelesi
görüyor.
çalıştırılan göçmenler köle muamelesi
görüyor.
İtalya'daki merkez sağ koalisyonun ortağı Kuzey Birliği
Partisi'nin yayın organı 'La Padania' gazetesi,
Batı'nın "İslâm tehlikesi" karşısında bir
"haçlı seferi" düzenlemesi gerektiğini
savundu.
Partisi'nin yayın organı 'La Padania' gazetesi,
Batı'nın "İslâm tehlikesi" karşısında bir
"haçlı seferi" düzenlemesi gerektiğini
savundu.
Hollanda'daki seçimde ise İslâm ve
göçmen karşıtı Özgürlük Partisi (SVP) zafer
kazandı. Geert Wilders liderliğindeki SVP, Türklerin yoğun olduğu
Almere'deki belediye meclisi seçimlerinde birinci parti, 500 bin
nüfuslu anayasal başkent Lahey'de de ikinci geldi. Hollanda
tarihinde ilk kez Lahey ve Almere gibi kilit iki şehirde aşırı sağcı
bir parti yüzde 20'lerin üzerine çıkıyor. Wilders
zaferi "Bugün Almere ve Lahey, yarın tüm Hollanda.
Ülkeyi İslâmcılığı destekleyen solcu elit tabakanın elinden
kurtaracağız" sözleriyle kutladı.
göçmen karşıtı Özgürlük Partisi (SVP) zafer
kazandı. Geert Wilders liderliğindeki SVP, Türklerin yoğun olduğu
Almere'deki belediye meclisi seçimlerinde birinci parti, 500 bin
nüfuslu anayasal başkent Lahey'de de ikinci geldi. Hollanda
tarihinde ilk kez Lahey ve Almere gibi kilit iki şehirde aşırı sağcı
bir parti yüzde 20'lerin üzerine çıkıyor. Wilders
zaferi "Bugün Almere ve Lahey, yarın tüm Hollanda.
Ülkeyi İslâmcılığı destekleyen solcu elit tabakanın elinden
kurtaracağız" sözleriyle kutladı.
Devlet Bakanı Bojidar Dimitrov'un, Türkçe haber
programının yayından kaldırılmasını istediği Bulgaristan'da
ise, ırkçı ATAKA partisi, ülkenin Osmanlı'dan
bağımsızlık ilanının 132. yıldönümünü Türk
azınlık ve Türkiye karşıtlığıyla sokağa
döküldü.
programının yayından kaldırılmasını istediği Bulgaristan'da
ise, ırkçı ATAKA partisi, ülkenin Osmanlı'dan
bağımsızlık ilanının 132. yıldönümünü Türk
azınlık ve Türkiye karşıtlığıyla sokağa
döküldü.
Yunanlıların bağımsızlık mücadelesini başlatma tarihi olan
25 Mart 1821 milli bayramı münasebetiyle Atina'daki askerî
geçit töreninde, 36 sualtı komandosu Türkler, Arnavutlar ve
Makedonyalılar aleyhinde "ırkçı" sloganlar atıp,
"Yunanlı doğarsın, hiçbir zaman olamazsın, domuz Arnavut
kanını dökeceğiz," "Kıyım olacak, sonra da bayrağa ve
haça ibadet ettiğinizde intikam alacağım," diye
haykırdılar…
25 Mart 1821 milli bayramı münasebetiyle Atina'daki askerî
geçit töreninde, 36 sualtı komandosu Türkler, Arnavutlar ve
Makedonyalılar aleyhinde "ırkçı" sloganlar atıp,
"Yunanlı doğarsın, hiçbir zaman olamazsın, domuz Arnavut
kanını dökeceğiz," "Kıyım olacak, sonra da bayrağa ve
haça ibadet ettiğinizde intikam alacağım," diye
haykırdılar…
Ayrıca Mora yarımadasında Şubat 2010'da
göçmenlerin kaldığı bir evin ırkçı saldırıya maruz
kaldığı ortaya çıktı. Mora'nın Sparti kentinde yaşları
14-18 arasında değişen bir grup Yunan genç, Bangladeşli
göçmenlerin kaldığı bir eve molotof kokteylleriyle
saldırırken, bu vahşetin görüntülerini internete
koydular.
göçmenlerin kaldığı bir evin ırkçı saldırıya maruz
kaldığı ortaya çıktı. Mora'nın Sparti kentinde yaşları
14-18 arasında değişen bir grup Yunan genç, Bangladeşli
göçmenlerin kaldığı bir eve molotof kokteylleriyle
saldırırken, bu vahşetin görüntülerini internete
koydular.
Yine Girit adasındaki Hanya'da da göçmen
çocuklara ders veren bir öğretmen hedef alınmış, 27
yaşındaki öğretmenin eline ve giysilerine jiletle gamalı haç
çizilmiş, kentteki bir sinagog da iki kez kundaklanmıştı.
çocuklara ders veren bir öğretmen hedef alınmış, 27
yaşındaki öğretmenin eline ve giysilerine jiletle gamalı haç
çizilmiş, kentteki bir sinagog da iki kez kundaklanmıştı.
25 yaşındaki İsveçli Maria da, "Bu ülkede
göçmenlerin problemi yok, bu ülkenin göçmen
problemi var!" diyor![26]-
göçmenlerin problemi yok, bu ülkenin göçmen
problemi var!" diyor![26]-
Alın size "uygar AB"!
IV) "SONUÇ YERİNE"
Buraya kadar izaha gayret ettiklerimi, "Geçmişin
bugünkü kültürel tavırlar üzerindeki etkisi,
geçmişin kendisinden daha önemlidir," diyen Edward
Said'in saptaması özetler sanki…
bugünkü kültürel tavırlar üzerindeki etkisi,
geçmişin kendisinden daha önemlidir," diyen Edward
Said'in saptaması özetler sanki…
Gerçekten de bu saptamayı devreye sokan olgular, Oryantalizmi
günümüzde kimi entelektüellerin yaptığı üzere bir
"edebiyat ve/veya estetik üslubu"na indirgeyemeyeceğimizi
gösteriyor. Ya da salt okumuş-yazmışların ilgisini çekecek
bir asar-ı atika'dan ibaret olmadığını…
günümüzde kimi entelektüellerin yaptığı üzere bir
"edebiyat ve/veya estetik üslubu"na indirgeyemeyeceğimizi
gösteriyor. Ya da salt okumuş-yazmışların ilgisini çekecek
bir asar-ı atika'dan ibaret olmadığını…
Oryantalizm yaşayan bir görüngüdür: coğrafî
"Batı-Doğu" ilişkilerinden değil,
"emperyalizm-bağımlılık",
"(yeni-)sömürgecilik-sömürge",
"merkez-çeper", "zengin-yoksul",
"dışlayan-dışlanan" ya da günümüzün
terimleriyle "Kuzey-Güney" ilişkilerinden türeyen bir
görüngü…
"Batı-Doğu" ilişkilerinden değil,
"emperyalizm-bağımlılık",
"(yeni-)sömürgecilik-sömürge",
"merkez-çeper", "zengin-yoksul",
"dışlayan-dışlanan" ya da günümüzün
terimleriyle "Kuzey-Güney" ilişkilerinden türeyen bir
görüngü…
Bu ilişkilerin temelinde yatan dengesizlik(ler), -söz konusu
durumda Kürdistan'ın sömürge statüsü- ortadan
kaldırılmadıkça, alabileceği sonsuz biçimlerle birlikte
Oryantalizmi tasfiye etmek de olanaksızdır…
durumda Kürdistan'ın sömürge statüsü- ortadan
kaldırılmadıkça, alabileceği sonsuz biçimlerle birlikte
Oryantalizmi tasfiye etmek de olanaksızdır…
9 Nisan 2010 08:11:56, Ankara.
N O T L A R
[*] 10 Nisan 2010 tarihinde Dicle Üniversitesi
Felsefe Kulübü ile Sosyal Bilimler Kulübü'nün
Diyarbakır'da düzenlediği "Oryantalizm ve Oryantalist
Bakış Açısı" başlıklı panelde yapılan konuşma…
Newroz, Yıl:4, No:136, 1 Temmuz 2010…
Felsefe Kulübü ile Sosyal Bilimler Kulübü'nün
Diyarbakır'da düzenlediği "Oryantalizm ve Oryantalist
Bakış Açısı" başlıklı panelde yapılan konuşma…
Newroz, Yıl:4, No:136, 1 Temmuz 2010…
[1] Amerikan Yerli Sözü.
[2] "Felsefe, insana, doğru bilgiye varmanın
kılavuzluğunu yapmalı ve kötülüklerden nasıl
sakınılacağını öğretmelidir..."
kılavuzluğunu yapmalı ve kötülüklerden nasıl
sakınılacağını öğretmelidir..."
[3] Bkz: Onur Bilge Kula, "Avrupa'da
Oryantalizmin Felsefi ve Yazınsal Kaynakları/ 1", Deliler Teknesi,
No:19, Ocak-Şubat 2010, s.21-33.
Oryantalizmin Felsefi ve Yazınsal Kaynakları/ 1", Deliler Teknesi,
No:19, Ocak-Şubat 2010, s.21-33.
[4] Hasan Bülent Kahraman,
"İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve
Kemalizm", Doğu Batı, Yıl:5, No:20, s.153-180.
"İçselleştirilmiş, Açık ve Gizli Oryantalizm ve
Kemalizm", Doğu Batı, Yıl:5, No:20, s.153-180.
[5] Atatürk'ün Söylev ve
Demeçleri-II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1959,
s.214.
Demeçleri-II, Ankara: Türk Tarih Kurumu Basımevi, 1959,
s.214.
[6] Cevat Öneş, "Kürt Sorununda
'Türkiye Çözümü'…",
Radikal, 1 Mart 2010, s.13.
'Türkiye Çözümü'…",
Radikal, 1 Mart 2010, s.13.
[7] Gençay Gürsoy, "Kürt Sorununun
Ağır Yükü", Radikal, 2 Mart 2010, s.15.
Ağır Yükü", Radikal, 2 Mart 2010, s.15.
[8] Ahmet İnsel, "Kürt Sorununda Şeffaflık
Gereği", Radikal İki, 24 Ocak 2010, s.1-4.
Gereği", Radikal İki, 24 Ocak 2010, s.1-4.
[9] Cengiz Çandar'ın konumu ise
"gizli"nin ötesinde "açık" bir
işbirlikçiliktir. Bkz: Cengiz Çandar, "AKP-BDP
'Pazarlığı'…", Radikal, 3 Nisan 2010, s.11.
"gizli"nin ötesinde "açık" bir
işbirlikçiliktir. Bkz: Cengiz Çandar, "AKP-BDP
'Pazarlığı'…", Radikal, 3 Nisan 2010, s.11.
[10] E. Fuat Keyman, "Yeni ve Demokratik
Anayasa", Radikal İki, 17 Ocak 2010, s.4.
Anayasa", Radikal İki, 17 Ocak 2010, s.4.
[11] Mustafa Yelkenli, "Kemalizm ve
Kürtler", Radikal İki, 21 Şubat 2010, s.5.
Kürtler", Radikal İki, 21 Şubat 2010, s.5.
[12] Muhsin Kızılkaya, "Kürt Sorununu Kim
Yarattı?", Radikal İki, 21 Mart 2010, s.4.
Yarattı?", Radikal İki, 21 Mart 2010, s.4.
[13] Muhsin Kızılkaya, "Kürtler,
Değişikliği Desteklemeli", Radikal İki, 4 Nisan 2010, s.5.
Değişikliği Desteklemeli", Radikal İki, 4 Nisan 2010, s.5.
[14] Şükrü Küçükşahin,
"Ülkücü Kökenli Kürt'üm",
Hürriyet, 29 Mart 2010, s.17.
"Ülkücü Kökenli Kürt'üm",
Hürriyet, 29 Mart 2010, s.17.
[15] Sefa Feza Arslan, "AB, Avrupa-Merkezcilik ve
Sol", Birgün, 27 Aralık 2004,
http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1104176277&year=2004&month=12&day=27
Sol", Birgün, 27 Aralık 2004,
http://www.birgun.net/forum_index.php?news_code=1104176277&year=2004&month=12&day=27
[16] Yıldırım Türker, "Avrupa!",
Radikal, 3 Ekim 2009, s.10.
Radikal, 3 Ekim 2009, s.10.
[17] Mihail Gorbaçov, "Perestroyka Sırası
Batı'da!", The Washington Post, 7 Haziran 2009.
Batı'da!", The Washington Post, 7 Haziran 2009.
[18] Timothy Garton Ash, "AB'nin Motoru
Durdu", The Guardian, 31 Mart 2010.
Durdu", The Guardian, 31 Mart 2010.
[19] Petra Nicklis-Bernd Riegert, "Prof. Bernhard
Kepmen: Kilise Olmazsa AB İçeriden Çöker", Le Monde
Diplomatique Türkiye, No:7, 15 Ağustos-15 Eylül 2009, s.4-5.
Kepmen: Kilise Olmazsa AB İçeriden Çöker", Le Monde
Diplomatique Türkiye, No:7, 15 Ağustos-15 Eylül 2009, s.4-5.
[20] Stuart Jeffries, "Hegel Bilgilerini Tazele
Sarko!", The Guardian, 23 Haziran 2009.
Sarko!", The Guardian, 23 Haziran 2009.
[21] Seumas Milne, "Uluslararası Hukuk Ayaklar
Altında", The Guardian, 17 Aralık 2009.
Altında", The Guardian, 17 Aralık 2009.
[22] "Seçimlerden Sonra Avrupa", The
Guardian, 9 Haziran 2009.
Guardian, 9 Haziran 2009.
[23] Hazal Zengingül, "Öfkeden
Teröre, Terörden Korkuya", Radikal, 21 Temmuz 2009,
s.15.
Teröre, Terörden Korkuya", Radikal, 21 Temmuz 2009,
s.15.
[24] Gazi Çağlar, "Liberal
Irkçılık, İnan-Yatlar Ve Yoksulluk Kıskacında
Göçmenler", Birgün, 29 Mart 2010, s.10.
Irkçılık, İnan-Yatlar Ve Yoksulluk Kıskacında
Göçmenler", Birgün, 29 Mart 2010, s.10.
[25] Vittorio Longhi, "İtalya'yı
Irkçılık Birleştirdi", The Guardian, 10 Ocak 2010.
Irkçılık Birleştirdi", The Guardian, 10 Ocak 2010.
[26] Erdem Güneş, "Onların Evi",
Radikal İki, 3 Ocak 2010, s.12.
Radikal İki, 3 Ocak 2010, s.12.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder