Futbolun Ekonomi-Politiği /
Temel Demirer
"Önem bakışında
olsun,
baktığın şeyde değil."[1]
26 Aralık 2009'da kaybettiğimiz Dennis Brutus'un,
"Sporun gücünü ve sahip olduğu etki alanını
inkâr edemeyiz. Spor devasa bir mücadele alanıdır ve burada
söylediğiniz her söz megafona söylenmişçesine
büyük bir etki yaratır," sözünün altının
özenle çizilmesi gereken bir kesitten geçiyoruz
yine…
"Sporun gücünü ve sahip olduğu etki alanını
inkâr edemeyiz. Spor devasa bir mücadele alanıdır ve burada
söylediğiniz her söz megafona söylenmişçesine
büyük bir etki yaratır," sözünün altının
özenle çizilmesi gereken bir kesitten geçiyoruz
yine…
Kolay mı? Güney Afrika'daki Dünya Şampiyonası (2010)
ve vuvuzela "gürültüleri"yle ile yeniden
gündemimizin başköşesine otur(tul)an futbolun ekonomi-politiği
üzerine konuşmak, bir kez daha kaçınılmazlaştı…
(Sadece bu mu? Hayır! "Futbol"un çarpık kavrayış ve
"sunumları" konusunda da!)
ve vuvuzela "gürültüleri"yle ile yeniden
gündemimizin başköşesine otur(tul)an futbolun ekonomi-politiği
üzerine konuşmak, bir kez daha kaçınılmazlaştı…
(Sadece bu mu? Hayır! "Futbol"un çarpık kavrayış ve
"sunumları" konusunda da!)
Futbolun "ne", "niçin", "kimin
hizmetinde" olduğuna ilişkin esasın "es"
geçilmesiyle devreye sokulan zırvaların; nasıl da
"üçü beşten attığı" unutulmadı;
hâlâ hafızlarda; iyi ki hafıza-i beşer nisyan ile malûl
değil...
hizmetinde" olduğuna ilişkin esasın "es"
geçilmesiyle devreye sokulan zırvaların; nasıl da
"üçü beşten attığı" unutulmadı;
hâlâ hafızlarda; iyi ki hafıza-i beşer nisyan ile malûl
değil...
Hadi Uluengin'in dediklerini hatırlayın örneğin:
"Bazıları, 'futbol kitlelerin afyonudur' buyuruyor. Aman
öyle olsun ve kalsın! Çünkü, o futbol sayesindedir ki
Türkiye bugün AB'ye dünkünden çok daha
yakındır!
"Bazıları, 'futbol kitlelerin afyonudur' buyuruyor. Aman
öyle olsun ve kalsın! Çünkü, o futbol sayesindedir ki
Türkiye bugün AB'ye dünkünden çok daha
yakındır!
Çok daha içiçe geçmiştir; çok daha
sarmaş dolaş olmuştur ve çok daha eklemleşmiştir. Yani, Fatih
Terim'li Milli Takım'ımızın 'Euro 2008'de
sergilediği mükemmel performans söz konusu Avrupa kitlelerini
fet-het-miş-tir! (…)
sarmaş dolaş olmuştur ve çok daha eklemleşmiştir. Yani, Fatih
Terim'li Milli Takım'ımızın 'Euro 2008'de
sergilediği mükemmel performans söz konusu Avrupa kitlelerini
fet-het-miş-tir! (…)
O hâldesi şu ki, Batı'nın Türklere karşı
önyargı beslediği uydurmasyonu hava cıvadır! Batı'nın
önyargısı Türklere karşı değil, onun belirlediği kuralları
çarpıtmaya karşıdır! Nitekim de, işte 'futbolkeş'
kitlelerin Avrupa'sında şimdi 'Türkofili'
rüzgârı esiyor.
önyargı beslediği uydurmasyonu hava cıvadır! Batı'nın
önyargısı Türklere karşı değil, onun belirlediği kuralları
çarpıtmaya karşıdır! Nitekim de, işte 'futbolkeş'
kitlelerin Avrupa'sında şimdi 'Türkofili'
rüzgârı esiyor.
Ve, Fatih Terim ve aslarının yeşil sahada sergilediği kurallı
oyunu siyaset sahasında da sergilerseniz, bu defa o Avrupalı kitleler
tarafından AB stadyumunda baş tâcı edilirsiniz."
oyunu siyaset sahasında da sergilerseniz, bu defa o Avrupalı kitleler
tarafından AB stadyumunda baş tâcı edilirsiniz."
O günden bugüne, amigo Hadi Uluengin'in karşılıksız
"hamaseti"nden geriye ne kaldı? Sadece manipülasyon, yalan
ve hiç!
"hamaseti"nden geriye ne kaldı? Sadece manipülasyon, yalan
ve hiç!
Bu manipülasyon ve yalanın aracı "futbol"du;
egemenler açısından önemli olan ise futbolun bu işe
yaramasıydı…
egemenler açısından önemli olan ise futbolun bu işe
yaramasıydı…
Siz bakmayın Oral Çalışlar'ın, "Aziz
Nesin'le yaptığımız bir gezide arabanın radyosundan futbol
maçı izlemek istemiştim. Aziz ağabey bana söylendi:
'Futbol geri ülkelerde kitleleri uyutmak amacıyla kullanılan bir
afyon. Sen de bu afyona kendini kaptırmışsın. Ne biçim
solcusun!' Aziz ağabeye saygım nedeniyle sesimi çıkarmadım.
Ama maçı da izlemekten vazgeçmedim.
Nesin'le yaptığımız bir gezide arabanın radyosundan futbol
maçı izlemek istemiştim. Aziz ağabey bana söylendi:
'Futbol geri ülkelerde kitleleri uyutmak amacıyla kullanılan bir
afyon. Sen de bu afyona kendini kaptırmışsın. Ne biçim
solcusun!' Aziz ağabeye saygım nedeniyle sesimi çıkarmadım.
Ama maçı da izlemekten vazgeçmedim.
Futbol afyon mudur? Evet bir yönüyle uyuşturucu bir tarafı
olduğu kesin. İşin içine mafyanın girdiği de doğru. Kitlelerin
tepkilerini bastırmak amacıyla diktatörlerin futbolu kullandıkları
da bir gerçek…
olduğu kesin. İşin içine mafyanın girdiği de doğru. Kitlelerin
tepkilerini bastırmak amacıyla diktatörlerin futbolu kullandıkları
da bir gerçek…
Bütün bu gerçeklere rağmen, futbol dünyanın en
zevkli sporlarının başında geliyor. Bin bir türlü estetik
olanağın kullanılabildiği, heyecan dolu bu spor dalını reddetmek, bunu
görmezden gelmek mümkün değil. Kitlelerin ilgi
gösterdiği her konu aynı zamanda sömürüye
açıktır. Bu yüzden futbol gibi zevkli, insanı sarhoş edebilen
bir yarışmadan neden vazgeçelim?" demogojisine!
zevkli sporlarının başında geliyor. Bin bir türlü estetik
olanağın kullanılabildiği, heyecan dolu bu spor dalını reddetmek, bunu
görmezden gelmek mümkün değil. Kitlelerin ilgi
gösterdiği her konu aynı zamanda sömürüye
açıktır. Bu yüzden futbol gibi zevkli, insanı sarhoş edebilen
bir yarışmadan neden vazgeçelim?" demogojisine!
Aziz Nesin hâlâ haklıdır!
Çünkü kapitalist manipülasyon ve yalan
dünyası, futbol topunun etrafında dönen bir uydudur. M.Ö.
5000-2500 arasında Çin'de ve benzer tarihlerde Mısırda
görülen, Türk tarihinde 'Tepük' ismiyle
bilinen; 1848 tarihli Cambridge yasaları ile kurallara bağlanan futbol
oyunu, "endüstri" hâline
dönüşmüştür.
dünyası, futbol topunun etrafında dönen bir uydudur. M.Ö.
5000-2500 arasında Çin'de ve benzer tarihlerde Mısırda
görülen, Türk tarihinde 'Tepük' ismiyle
bilinen; 1848 tarihli Cambridge yasaları ile kurallara bağlanan futbol
oyunu, "endüstri" hâline
dönüşmüştür.
PARA BASAN KULÜPLER (2009)[2] | |||
SIRA | ÖNCEKİ SIRA | KULÜP | GELİR (milyon Avro) |
1 | 1 | REAL MADRID | 365.8 |
2 | 2 | MANCHESTER UNITED | 324.8 |
3 | 3 | BARCELONA | 308.8 |
4 | 7 | BAYERN MUNICH | 295.3 |
5 | 4 | CHELSEA | 268.9 |
6 | 5 | ARSENAL | 264.4 |
7 | 8 | LIVERPOOL | 210.9 |
8 | 6 | AC MILAN | 209.5 |
9 | 11 | AS ROMA | 175.4 |
10 | 9 | INTER MILAN | 172.9 |
11 | 12 | JUVENTUS | 167.5 |
12 | 13 | O. LYON | 155.7 |
13 | 16 | SCHALKE 04 | 148.4 |
14 | 10 | TOTTENHAM | 145.9 |
15 | 15 | HAMBURGER SV | 127.9 |
16 | 19 | MARSİLYA | 126.8 |
17 | 14 | NEWCASTLE UNITED | 125.6 |
18 | Yok | VFB STUTTGART | 111.5 |
19 | Yok | FENERBAHÇE | 111.3 |
20 | Yok | MANCHESTER CITY | 104 |
FUTBOLCULARIN DEĞERİ: RONALDO 55 MİLYON AVRO İLE AÇIK ARA LİDER[3] | ||
SIRA | OYUNCU | DEĞERİ (milyon Avro) |
1 | CHRISTIANO RONALDO | 55 |
2 | ZLATAN IBRAHIMOVIC | 38 |
3 | ANDREA PIRLO | 36 |
4 | FERNANDO TORRES | 35 |
5 | CESC FABREGAS | 35 |
6 | RUUD VAN NISTELROOY | 30 |
7 | ANDREAS INIESTA | 30 |
8 | GIANLUIGI BUFFON | 30 |
9 | DANIELE DE ROSSI | 30 |
10 | SERGIO RAMOS | 30 |
11 | THIERRY HENRY | 30 |
12 | LUCA TONY | 28.5 |
13 | IKER CASILLAS | 28 |
14 | DAVID VILLA | 28 |
15 | XAVIER HERNANDES | 28 |
16 | PETR CECH | 28 |
17 | FRANCK RIBERY | 27 |
18 | CARLES PUYOL | 26 |
19 | MICHAEL BALLACK | 26 |
20 | ADRIAN MUTU | 25 |
İNGİLTERE'DE HANGİ KULÜBÜ KİM KAÇA ALDI?[4] | ||
HANGİ TAKIM | SATIN ALAN | EDERİ (milyon Sterlin) |
CHELSEA | ROMAN ABRAMOVIC | 140 |
MANCHESTER UNITED | MALCOLM GLAZER | 800 |
PORTSMOUTH | ALEXANDRE GAYDAMAK | 32 |
ASTON VILLA | RANDY LERNER | 62 |
WEST HAM | E. MAGNUSSON-B. GUDMUNDSSON | 85 |
LIVERPOOL | T. HICKS-G. GILLET | 219 |
MANCHESTER | CITY ABU DABİ GROUP | 210 |
Bu dönüşüm, kaçınılmaz bir biçimde
taraftarın da "müşteri"ye dönüşme sürecini
başlatmıştır. Artık futbol kulüplerinin yalnızca sportif anlamda
iyi yönetilen kurumlar hâlinde örgütlenmesi ve
yönetilmesi kesinlikle yeterli değildir.
taraftarın da "müşteri"ye dönüşme sürecini
başlatmıştır. Artık futbol kulüplerinin yalnızca sportif anlamda
iyi yönetilen kurumlar hâlinde örgütlenmesi ve
yönetilmesi kesinlikle yeterli değildir.
Deloitte'in Futbol Para Ligi'ne ilişkin 2009 verileri ve
Türk futbolunun tahmini büyüklüğünün 600
milyon Avro sınırını zorluyor olması, bu görüşün
kanıtları niteliğindedir.
Türk futbolunun tahmini büyüklüğünün 600
milyon Avro sınırını zorluyor olması, bu görüşün
kanıtları niteliğindedir.
O hâlde gelin oyunun, sporun, futbolun "genel"ine
göz atalım "kaba"ca…
göz atalım "kaba"ca…
I) OYUN, SPOR, FUTBOL: "GENEL"E DAİR
Sporun toplumsal işlevlerine eleştirel bakıp, onları olumsuz
bulanlara göre, spor özellikle kitlesel çapta izleyici
çeken spor yarışmaları, zaman, enerji, toplumsal kaynak, hatta
beyin hücresi savurganlığıdır, insanlığın hastalık,
açlık, işsizlik, savaş, yoksulluk, mutsuz evlilikler,
ırkçılık, çevre gibi büyük sorunlarına
hiçbir katkısı yoktur.
bulanlara göre, spor özellikle kitlesel çapta izleyici
çeken spor yarışmaları, zaman, enerji, toplumsal kaynak, hatta
beyin hücresi savurganlığıdır, insanlığın hastalık,
açlık, işsizlik, savaş, yoksulluk, mutsuz evlilikler,
ırkçılık, çevre gibi büyük sorunlarına
hiçbir katkısı yoktur.
Buna karşın spor etkinliklerine dünyanın kaynağı
aktarılmaktadır. Spor dinin yerini almakta olan bir kültür
işleviyle, insanları bölücü, birbirine
düşürücü, saldırganlığı besleyici, kitleleri
uyutucu, moronlaştırıcı, toplumsal gerçekler ile aralarına girip
insanları düşler dünyasına çekici, büyük
düş kırıklıkları yaratıcı, bedenleri matlaştırıcı,
işçi sınıfının devrimci gücünü bölüp
saptırıcı, halklar, etnik gruplar arasında düşmanlığı
körükleyici, şovenliği, militarizmi destekleyici, gelir
dağılımını bozucu, emek dökülmemiş kazançları (bahis,
mafya gibi yollarla) artırıcı, emeği denetleyici,
sömürücü, kapitalizme, emperyalizme hizmet edici,
düzenin eşitsizliklerini ve adaletsizliklerini örtücü,
eşitsizlikçi düzenleri haklı gösterici,
"tüketiciliği" kışkırtıcı, insanları
yabancılaştırıcı, tutsaklaştırıcı, erkeği yüceltip kadını
aşağılayıcı etkiler yaratmaktadır. "Bir yıldızın parlaması
için bininin düşmesine yol açan" bir
kurumdur.
aktarılmaktadır. Spor dinin yerini almakta olan bir kültür
işleviyle, insanları bölücü, birbirine
düşürücü, saldırganlığı besleyici, kitleleri
uyutucu, moronlaştırıcı, toplumsal gerçekler ile aralarına girip
insanları düşler dünyasına çekici, büyük
düş kırıklıkları yaratıcı, bedenleri matlaştırıcı,
işçi sınıfının devrimci gücünü bölüp
saptırıcı, halklar, etnik gruplar arasında düşmanlığı
körükleyici, şovenliği, militarizmi destekleyici, gelir
dağılımını bozucu, emek dökülmemiş kazançları (bahis,
mafya gibi yollarla) artırıcı, emeği denetleyici,
sömürücü, kapitalizme, emperyalizme hizmet edici,
düzenin eşitsizliklerini ve adaletsizliklerini örtücü,
eşitsizlikçi düzenleri haklı gösterici,
"tüketiciliği" kışkırtıcı, insanları
yabancılaştırıcı, tutsaklaştırıcı, erkeği yüceltip kadını
aşağılayıcı etkiler yaratmaktadır. "Bir yıldızın parlaması
için bininin düşmesine yol açan" bir
kurumdur.
Spora bu eleştirel bakışları kuramsal düzeyde ele almak spor
kurumunun yapısının ve işleyişinin bilimsel düzeyde kavranmasına
yarayabilir. Bu yolda ortaya sürülen kuramların gerçeklikle
örtüşme derecelerini sınayabilmek için, sporun doğuşu ve
gelişmesi hakkında, hiç değilse ana çizgileriyle bilgi
edinilmelidir. "Spor" ve "yarışma" kavramları (ve
bunların ekonomisi) hakkında bir ön görüş sahibi olmak da
gereklidir.
kurumunun yapısının ve işleyişinin bilimsel düzeyde kavranmasına
yarayabilir. Bu yolda ortaya sürülen kuramların gerçeklikle
örtüşme derecelerini sınayabilmek için, sporun doğuşu ve
gelişmesi hakkında, hiç değilse ana çizgileriyle bilgi
edinilmelidir. "Spor" ve "yarışma" kavramları (ve
bunların ekonomisi) hakkında bir ön görüş sahibi olmak da
gereklidir.
EN ÖNEMLİ 10 ORGANİZASYONUN YARATTIĞI DEĞER (milyar Avro)[5] | |
ORGANİZASYON | YARATTIĞI DEĞER |
OLİMPİYAT OYUNLARI | 8.32 |
DÜNYA KUPASI | 6.72 |
AMERİKAN KUP | 5.12 |
FORMULA 1 | 2.24 |
AVRUPA FUTBOL ŞAMPİYONASI | 1.6 |
BEYZBOL DÜNYA SERİSİ | 0.8 |
NFL SUPERBOWL | 0.8 |
DÜNYA RUGBY KUPASI | 0.25 |
DÜNYA ATLETİZM ŞAMPİYONASI | 0.25 |
DÜNYA KRİKET KUPASI | 0.12 |
DÜNYANIN EN PAHALI STADYUMLARI[6] | ||
ÜLKE | STAT | MALİYETİ (milyon dolar) |
İngiltere | Wembley | 1.500 |
Kanada | Olimpiyat | 1.400 |
Amerika | Cowboys | 1.300 |
Amerika | M.S.G | 1.1 |
Fransa | Stade de France | 974 |
Kanada | Rogers | 930 |
İngiltere | Emirates | 770 |
Amerika | Soldier Field | 714 |
Amerika | Safeco Field | 656 |
Amerika | Lucas Oil | 675 |
I.1) YARIŞMANIN ANLAMI: "BEN SENDEN
ÜSTÜNÜM"
ÜSTÜNÜM"
Etik açıdan değerlendirilirse, yarışma eylemi nedir?
Doğrudan doğruya bir "ahlâksızlık!"... Hele söz
konusu olan "spor yarışmaları" ise, ahlâksızlığın
katmerlisi... Şöyle ki, spor yarışmaları (örneğin beslenmek,
yaşarkalmak yolunda karşılaşılabilecek) bir zorunluluktan, bir
gereklilikten kaynaklanmaz. "Yarışma adına yarışma" ya da
"yarışma aşkına yarışma" niteliği taşır. Bu niteliğiyle
yarışma kavramının saflaştırılmış ve putlaştırılmış
biçimidir.
Doğrudan doğruya bir "ahlâksızlık!"... Hele söz
konusu olan "spor yarışmaları" ise, ahlâksızlığın
katmerlisi... Şöyle ki, spor yarışmaları (örneğin beslenmek,
yaşarkalmak yolunda karşılaşılabilecek) bir zorunluluktan, bir
gereklilikten kaynaklanmaz. "Yarışma adına yarışma" ya da
"yarışma aşkına yarışma" niteliği taşır. Bu niteliğiyle
yarışma kavramının saflaştırılmış ve putlaştırılmış
biçimidir.
Nedir spor yarışmalarında gösterilmek istenen? "Ben senden
üstünüm". Ya da "Benim boksörüm senin
boksörünü döver." Böyle bir tutumun etik
(ahlâk felsefesi) açıdan savunulabilir yanı yoktur.
Ahlâk dışı olması yanı sıra, aptalca (akıldışı) bir tutumdur.
Aptallığın derecesini anlamak için bir çocuğun "Benim
babam senin babanı döver" sözü ile "Benim
takımım senin takımını yener" sözlerinin
karşılaştırılması yeter.
üstünüm". Ya da "Benim boksörüm senin
boksörünü döver." Böyle bir tutumun etik
(ahlâk felsefesi) açıdan savunulabilir yanı yoktur.
Ahlâk dışı olması yanı sıra, aptalca (akıldışı) bir tutumdur.
Aptallığın derecesini anlamak için bir çocuğun "Benim
babam senin babanı döver" sözü ile "Benim
takımım senin takımını yener" sözlerinin
karşılaştırılması yeter.
Bu gerçekler dilde (çağdaş sporların çıktığı
toplumun dilinde) de bilinçsizce yansıtılmış bulunmaktadır.
Gerçekten İngilizce'deki "beat"
sözcüğü "art arda vurmak", "vuruşlarda
biçimini değiştirmek" (oyun, maç gibi eylemlerde)
"yenmek" ve "üstün gelmek" gibi anlamlar
taşımaktadır. Bunun gibi "rövanş"
sözcüğünün "öç alma" anlamına
geldiğini, anadili İngilizce olanlar içinde kaç kişi
düşünmüştür?
toplumun dilinde) de bilinçsizce yansıtılmış bulunmaktadır.
Gerçekten İngilizce'deki "beat"
sözcüğü "art arda vurmak", "vuruşlarda
biçimini değiştirmek" (oyun, maç gibi eylemlerde)
"yenmek" ve "üstün gelmek" gibi anlamlar
taşımaktadır. Bunun gibi "rövanş"
sözcüğünün "öç alma" anlamına
geldiğini, anadili İngilizce olanlar içinde kaç kişi
düşünmüştür?
Ne var ki bu durum giderek değişmektedir. Futbolun ve öteki
yarışmacı, seyirlik spor etkinliklerinin çağdaş toplumların
kültürel yaşamının odağına yerleşmeye koyulması
toplumbilimcilerinin ilgisini üzerine çekmeye başlamış
bulunmaktadır. Öyle ki, toplumsal enerjinin büyük bir
bölümünü yutan, kültürün öteki
alanları zararına gelişen spor kurumunun yıkılması gerektiğini ileri
süren yazarlar ortaya çıkmıştır.
yarışmacı, seyirlik spor etkinliklerinin çağdaş toplumların
kültürel yaşamının odağına yerleşmeye koyulması
toplumbilimcilerinin ilgisini üzerine çekmeye başlamış
bulunmaktadır. Öyle ki, toplumsal enerjinin büyük bir
bölümünü yutan, kültürün öteki
alanları zararına gelişen spor kurumunun yıkılması gerektiğini ileri
süren yazarlar ortaya çıkmıştır.
Spor sosyolojisi" ile birlikte akademik spor eleştirileri
(1960'ların ikinci yarısında) başlamıştır. Örneğin
Frankfurt Okulu ("kültür endüstrisi") esinli bir
grup yazar "eleştirel spor kuramı" başlığı altında
toplanabilecek bir akım yaratmışlardır. (Bunların ekonomik
"artı"larını da gözeterek!)
(1960'ların ikinci yarısında) başlamıştır. Örneğin
Frankfurt Okulu ("kültür endüstrisi") esinli bir
grup yazar "eleştirel spor kuramı" başlığı altında
toplanabilecek bir akım yaratmışlardır. (Bunların ekonomik
"artı"larını da gözeterek!)
Spor, geniş ve dar anlamlarıyla kullanılan bir sözcük... En
geniş anlamıyla spor, "beden eğitimi" ile ilgili
(içinde yarışma öğesi bulunsun bulunmasın) etkinlikleri dile
getirmekte. Bu anlamıyla tarihi nerdeyse insanlıkla birlikte başlatılır.
Dar (somut ve özgün) anlamıyla ise spor kavramı, XVIII.
yüzyılda ortaya çıkan İngiliz burjuvazisi, Endüstri
Devrimi ve kapitalizmle birlikte doğan yarışmacı bedensel etkinlikleri
anlatmak için kullanılır. Bu anlamıyla çağdaş sporları
kapsar.
geniş anlamıyla spor, "beden eğitimi" ile ilgili
(içinde yarışma öğesi bulunsun bulunmasın) etkinlikleri dile
getirmekte. Bu anlamıyla tarihi nerdeyse insanlıkla birlikte başlatılır.
Dar (somut ve özgün) anlamıyla ise spor kavramı, XVIII.
yüzyılda ortaya çıkan İngiliz burjuvazisi, Endüstri
Devrimi ve kapitalizmle birlikte doğan yarışmacı bedensel etkinlikleri
anlatmak için kullanılır. Bu anlamıyla çağdaş sporları
kapsar.
Spor sözcüğü, Fransızca "desporte"
sözünden (aylak, aylaklık anlamına gelen sözcükten)
devşirilmiş olup, Fransız soylularının kültüründen
İngiliz soyluları kanalıyla (XVII. yüzyılda) İngilizceye
("sport" olarak) geçmiş.
sözünden (aylak, aylaklık anlamına gelen sözcükten)
devşirilmiş olup, Fransız soylularının kültüründen
İngiliz soyluları kanalıyla (XVII. yüzyılda) İngilizceye
("sport" olarak) geçmiş.
Geniş anlamıyla sporun, bir geçim amacı taşımaksızın ve
bir boş zaman etkinliği olarak yapılan avla birlikte başladığı
söylenebilir. Savaşla ilgili (hiç değilse savaşla uzaktan ve
dolaylı ilişkisi bulunan) aylak sınıfların boş zaman eğlence
etkinliklerinin çeşitlenmesi boyunca, uygar toplumla birlikte
sürmüştür.
bir boş zaman etkinliği olarak yapılan avla birlikte başladığı
söylenebilir. Savaşla ilgili (hiç değilse savaşla uzaktan ve
dolaylı ilişkisi bulunan) aylak sınıfların boş zaman eğlence
etkinliklerinin çeşitlenmesi boyunca, uygar toplumla birlikte
sürmüştür.
I.2) OYUN-SPOR AYRIMI VE HUIZINGA'NIN OYUN KAVRAMI
Oyun ve spor insanın fizyolojik gizilgücünün
kurumlaşmış kültürel açılımlarından ikisidir.
Hayvanların (içinde de insan türünün) fizyolojisi,
özümlemeyle enerji biriktirilen, yakımlamayla enerji atılan,
biyokimyasal süreçlerle işler. Oyun ve spor fiziksel,
psikolojik, düşünsel (birleşik) etkinliği, enerji atma
sırasında gerçekleşir. Hatta enerji atmanın en ileri derecelerde
gerçekleştirildiği kültürel eylemlerdir.
kurumlaşmış kültürel açılımlarından ikisidir.
Hayvanların (içinde de insan türünün) fizyolojisi,
özümlemeyle enerji biriktirilen, yakımlamayla enerji atılan,
biyokimyasal süreçlerle işler. Oyun ve spor fiziksel,
psikolojik, düşünsel (birleşik) etkinliği, enerji atma
sırasında gerçekleşir. Hatta enerji atmanın en ileri derecelerde
gerçekleştirildiği kültürel eylemlerdir.
Oyunda enerji atma, haftalar sürebilecek bir biriktirme ve
hazırlanma sürecini gerektirmez. Dolayısıyla oyunda,
"kendiliğindenlik" vardır. Bir amaçla hazırlanma,
disipline girme, zorlama gerekmez. Ancak söz konusu eylem, kişinin
birileriyle ya da kendisiyle "yarışma" olarak
yürütülen biçime
dönüştürülürse o başka. O zaman uzunca bir zaman
süresi içinde yüksek derecelerde enerji almayı ve
biriktirmeyi gerektirir.
hazırlanma sürecini gerektirmez. Dolayısıyla oyunda,
"kendiliğindenlik" vardır. Bir amaçla hazırlanma,
disipline girme, zorlama gerekmez. Ancak söz konusu eylem, kişinin
birileriyle ya da kendisiyle "yarışma" olarak
yürütülen biçime
dönüştürülürse o başka. O zaman uzunca bir zaman
süresi içinde yüksek derecelerde enerji almayı ve
biriktirmeyi gerektirir.
Hatta günlük işleri, geçim, üretim etkinliklerini
birilerinin üstlenmesini ya da bunların başkalarının sırtına
yıkılmasını getirir. Biriken enerjinin yarışmaya hazırlık
dışındaki (seks içinde) etkinliklerde harcanmamasına özen
gösterilir. Bu durumda oyundan spor alanına geçilmiş
olur…
birilerinin üstlenmesini ya da bunların başkalarının sırtına
yıkılmasını getirir. Biriken enerjinin yarışmaya hazırlık
dışındaki (seks içinde) etkinliklerde harcanmamasına özen
gösterilir. Bu durumda oyundan spor alanına geçilmiş
olur…
Oyunun insanlığın kültürel evrimi içindeki yerini ve
önemini, tarihçi Johan Huizinga (1872-1945) göstermiştir.
Homo Ludens adını, 'Oyunun Toplumsal işlevi Üzerine Bir
Deneme' altbaşlığını taşıyan yapıtında, insanın
özünde oyuncu olduğunu, tüm kültürün oyundan
doğduğunu ileri sürmüştür. Dil, din, savaş, spor
yarışmaları gibi kültürel kurumların, oyundan, zamanla
ayrışarak ortaya çıktığını yazmıştır.
önemini, tarihçi Johan Huizinga (1872-1945) göstermiştir.
Homo Ludens adını, 'Oyunun Toplumsal işlevi Üzerine Bir
Deneme' altbaşlığını taşıyan yapıtında, insanın
özünde oyuncu olduğunu, tüm kültürün oyundan
doğduğunu ileri sürmüştür. Dil, din, savaş, spor
yarışmaları gibi kültürel kurumların, oyundan, zamanla
ayrışarak ortaya çıktığını yazmıştır.
Huizinga'ya göre, insanın sanıldığı gibi "rasyonel
davranan" bir varlık olmadığı anlaşılmıştır. Bunun etkisiyle
Huizinga (burjuva dünya görüşünün
ürünü sayılabilecek) "Homo Sapiens"
("Akıllı İnsan" türü) adını insanı tanımlamada
yeterli bulmamaktadır.
davranan" bir varlık olmadığı anlaşılmıştır. Bunun etkisiyle
Huizinga (burjuva dünya görüşünün
ürünü sayılabilecek) "Homo Sapiens"
("Akıllı İnsan" türü) adını insanı tanımlamada
yeterli bulmamaktadır.
Huizinga (proletaryanın dünya görüşüne uygun bir
tanım olduğu söylenebilecek) "Homo Faber"
("Araçlı İnsan" türü) deyişine de (bazı
hayvanların da araç yapıp kullandıkları savıyla)
açıkça karşı çıkmaktadır. Bunların yerine
"Homo Ludens" ("Oyuncu İnsan" türü)
kavramının insanı daha kapsayıcı olacağı
düşüncesindedir.
tanım olduğu söylenebilecek) "Homo Faber"
("Araçlı İnsan" türü) deyişine de (bazı
hayvanların da araç yapıp kullandıkları savıyla)
açıkça karşı çıkmaktadır. Bunların yerine
"Homo Ludens" ("Oyuncu İnsan" türü)
kavramının insanı daha kapsayıcı olacağı
düşüncesindedir.
Uygar toplumda kafa işleri-kol işleri
(çalıştıran-çalışan, yöneten-yönetilen)
işbölümüyle, oyun çocuklukla sınırlı tutulup,
erginlere unutturulurken bir spor etkinliği gereksinimi yaratılmıştır.
Çünkü katmanlaşma, sınıf ayrımı ve sınıf savaşımı,
toplumun tüm üyelerinin bir araya gelerek dayanışma içinde
yapılan oyun etkinliklerini engelleyecektir.[7]
(çalıştıran-çalışan, yöneten-yönetilen)
işbölümüyle, oyun çocuklukla sınırlı tutulup,
erginlere unutturulurken bir spor etkinliği gereksinimi yaratılmıştır.
Çünkü katmanlaşma, sınıf ayrımı ve sınıf savaşımı,
toplumun tüm üyelerinin bir araya gelerek dayanışma içinde
yapılan oyun etkinliklerini engelleyecektir.[7]
I.3) YA DÜNYA KUPASI 2010 (GÜNEY AFRİKA) MI?
Ya 9 milyar dolara sigortalanan Dünya Kupası 2010 (Güney
Afrika) mı?
Afrika) mı?
O da küresel ticaretin bir parçası…
Verilere göre küresel krize rağmen Dünya Futbol
Şampiyonası finallerinin ev sahibi ülke Güney Afrika'nın
ekonomisine 2.8 milyar dolarlık katkı yapacak. FIFA ise televizyon yayın
ve pazarlama haklarından 3.2 milyar dolar gelir elde edecek…
Şampiyonası finallerinin ev sahibi ülke Güney Afrika'nın
ekonomisine 2.8 milyar dolarlık katkı yapacak. FIFA ise televizyon yayın
ve pazarlama haklarından 3.2 milyar dolar gelir elde edecek…
Güney Afrika'da düzenlenecek 2010 Dünya Kupası, 32
ülke takımına 420 milyon dolar dağıtacak. 2009 yılı sonunda
gelirleri tarihi rekor kırarak 1 milyar doları aşan FIFA, kupayı kazanan
takıma 30 milyon dolar verecek. Gelirleri 7 yılda yüzde 100 artan
FIFA, turnuvaya katılan her takıma ise hazırlıklarını finanse etmesi
için 1 milyon dolar ödedi.
ülke takımına 420 milyon dolar dağıtacak. 2009 yılı sonunda
gelirleri tarihi rekor kırarak 1 milyar doları aşan FIFA, kupayı kazanan
takıma 30 milyon dolar verecek. Gelirleri 7 yılda yüzde 100 artan
FIFA, turnuvaya katılan her takıma ise hazırlıklarını finanse etmesi
için 1 milyon dolar ödedi.
FIFA'NIN 6 YILLIK FİNANSAL VERİLERİ (milyon dolar)[8] | |||
YIL | GELİR | GİDER | KÂR |
2003 | 575 | 461 | 114 |
2004 | 647 | 509 | 138 |
2005 | 663 | 501 | 162 |
2006 | 749 | 500 | 249 |
2007 | 882 | 883 | 49 |
2008 | 957 | 773 | 184 |
2009 | 1.059 | 863 | 196 |
Madalyonun öteki yüzüne gelince…
"Dünya Kupası'na ev sahipliği yapacak olan Güney
Afrika'ya akın var! Bir yandan futbolseverler, bir yandan da
fahişeler, Afrika'ya göç
ediyor"…[9] Ayrıca 2010'da, çoğu
erkek milyonlarca kişinin futbol aşkıyla akın edeceği Güney
Afrika'da fahişelere vesika verilmesi isteniyor…
Afrika'ya akın var! Bir yandan futbolseverler, bir yandan da
fahişeler, Afrika'ya göç
ediyor"…[9] Ayrıca 2010'da, çoğu
erkek milyonlarca kişinin futbol aşkıyla akın edeceği Güney
Afrika'da fahişelere vesika verilmesi isteniyor…
Güney Afrika cinayet, gasp, hırsızlık ve tecavüzde
dünya rekortmeni... Ülkede her gün 50 kişi
öldürülüyor ve 137 kişi tecavüze uğruyor, her ay
50 banka ATM'si havaya uçuruluyor.
dünya rekortmeni... Ülkede her gün 50 kişi
öldürülüyor ve 137 kişi tecavüze uğruyor, her ay
50 banka ATM'si havaya uçuruluyor.
Yoksulluk, açlık ve AIDS'le kıvranan Güney Afrika,
2010 Dünya Kupası için 1.9 milyar dolar yatırım
yaptı…
2010 Dünya Kupası için 1.9 milyar dolar yatırım
yaptı…
Dünya Kupası'nın Güney Afrika'daki yalanı da
bu; böyle…
bu; böyle…
II) SPOR, FUTBOL BİR "ENDÜSTRİ"DİR!
Haşmet Babaoğlu'nun, "Futbol artık endüstriyel
spor... Hatta sporu fazla... Dahası, bizim futbolumuzda işin
endüstriyel tarafı da hâlâ bozuk, hâlâ saldım
çayıra mevlam kayıra," diye betimlediği tabloda endüstri
olur da pazar olmaz mı?
spor... Hatta sporu fazla... Dahası, bizim futbolumuzda işin
endüstriyel tarafı da hâlâ bozuk, hâlâ saldım
çayıra mevlam kayıra," diye betimlediği tabloda endüstri
olur da pazar olmaz mı?
FIFA'nın (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) eski
başkanlarından Joao Havalange'ın, "Burada futbol diye bir oyun
var ve ben onu pazarlamaya geldim" sözünün
üzerinden 35 yıl geçse de; bu deyiş bugün
geçerliliğini fazlasıyla koruyor…
başkanlarından Joao Havalange'ın, "Burada futbol diye bir oyun
var ve ben onu pazarlamaya geldim" sözünün
üzerinden 35 yıl geçse de; bu deyiş bugün
geçerliliğini fazlasıyla koruyor…
Bugün dünyanın en önemli sektörlerinden biri olan
futbola sadece oyun gözüyle bakmak çocukça
romantizmden başka bir şey değil. Sektörde kulüplere
üretici, futbolseverlereyse müşteri rolü
biçilmiş.
futbola sadece oyun gözüyle bakmak çocukça
romantizmden başka bir şey değil. Sektörde kulüplere
üretici, futbolseverlereyse müşteri rolü
biçilmiş.
Üstelik bu gizliden gizliye işleyen bir plan da değil.
Birkaç hafta önce Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören
Divan Kurulu'nda eleştirileri yanıtlarken "Futbol ticarettir,
biz de ticarette hatalar yapabiliyoruz" demişti.
Birkaç hafta önce Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören
Divan Kurulu'nda eleştirileri yanıtlarken "Futbol ticarettir,
biz de ticarette hatalar yapabiliyoruz" demişti.
Futbolun "büyüsü",
"çekiciliği", futbol endüstrisinin tüm
unsurlarıyla birlikte taraftara (müşterilere) yeni bir rol
biçiyor, bu da taraftara en çok kulüp ürünleri
satışında dayatılıyor.
"çekiciliği", futbol endüstrisinin tüm
unsurlarıyla birlikte taraftara (müşterilere) yeni bir rol
biçiyor, bu da taraftara en çok kulüp ürünleri
satışında dayatılıyor.
Her geçen yıl biraz daha endüstrileşip ticarileşen futbol
takımlarının değeri, bünyelerindeki futbolcuların bonservis
değerleri ile ölçülüyor.
takımlarının değeri, bünyelerindeki futbolcuların bonservis
değerleri ile ölçülüyor.
Transfermarkt.de isimli sitenin verilerine göre, ülke
liglerinin toplam değerleri, ülkelerin futbol endüstrileri
arasındaki farkı da ortaya koyuyor. Bekleneceği gibi, futbolun beşiği
İngiltere birinci ligi, 2.8 milyar Avro piyasa değeri ile ilk sırada.
İkinci sıradaki İspanya birinci liginin piyasa değeri 2.3 milyar Avro,
üçüncü İtalya'nınki 2.2 milyar Avro,
dördüncü Almanya'nınki 1.9 milyar Avro. Beşinci
sıradaki Fransız birinci liginin piyasa değeri 1.3 milyar Avro. Bu ilk
5'i küçük farklarla Rusya ve Türkiye ligleri
izliyor. Rusya'nınkinin piyasa değeri 635 milyon Avro,
Türkiye'nin Türkcell Süper Ligi'nin 18
takımının piyasa değeri 630 milyon Avro...
liglerinin toplam değerleri, ülkelerin futbol endüstrileri
arasındaki farkı da ortaya koyuyor. Bekleneceği gibi, futbolun beşiği
İngiltere birinci ligi, 2.8 milyar Avro piyasa değeri ile ilk sırada.
İkinci sıradaki İspanya birinci liginin piyasa değeri 2.3 milyar Avro,
üçüncü İtalya'nınki 2.2 milyar Avro,
dördüncü Almanya'nınki 1.9 milyar Avro. Beşinci
sıradaki Fransız birinci liginin piyasa değeri 1.3 milyar Avro. Bu ilk
5'i küçük farklarla Rusya ve Türkiye ligleri
izliyor. Rusya'nınkinin piyasa değeri 635 milyon Avro,
Türkiye'nin Türkcell Süper Ligi'nin 18
takımının piyasa değeri 630 milyon Avro...
Böyle bakılınca, Türkiye'nin Avrupa'nın ilk
7'si arasında olması, futbol endüstrisine az buz para
yatırılmadığını ortaya koyuyor. Ama yine de İngiltere, İspanya,
İtalya takımlarının yatırımlarıyla, yıldız futbolcuları ile boy
ölçüşmek mümkün değil. Örneğin
Barselona'lı Messi'nin tek başına piyasa değeri 80 milyon
Avro ve bu tek başına Beşiktaş kulübünün 27 futbolcusunun
değerinin yüzde 90'ı demek. İniesta (60), Xavi (65), Real
Madrid'li Ronaldo (75), Kaka (60), Türkiye birinci liginin
birçok takımının değerinin 2 katı üstünde değere sahip
futbolcular...
7'si arasında olması, futbol endüstrisine az buz para
yatırılmadığını ortaya koyuyor. Ama yine de İngiltere, İspanya,
İtalya takımlarının yatırımlarıyla, yıldız futbolcuları ile boy
ölçüşmek mümkün değil. Örneğin
Barselona'lı Messi'nin tek başına piyasa değeri 80 milyon
Avro ve bu tek başına Beşiktaş kulübünün 27 futbolcusunun
değerinin yüzde 90'ı demek. İniesta (60), Xavi (65), Real
Madrid'li Ronaldo (75), Kaka (60), Türkiye birinci liginin
birçok takımının değerinin 2 katı üstünde değere sahip
futbolcular...
Türkiye'nin 18 takımının piyasa değeri 630 milyon Avro,
ama tek başına bir Barselona'nın değeri 514 milyon Avro...
ama tek başına bir Barselona'nın değeri 514 milyon Avro...
2008 YILINDA TAKIMLARIN DEĞERİ[10] | ||||
SIRA | LİGLER | TAKIM SAYISI | OYUNCU SAYISI | PİYASA DEĞERİ (Avro) |
1 | PREMIER LEAGUE (İNGİLTERE) | 20 | 561 | 2.973.075.000 |
2 | LA LIGA (İSPANYA) | 20 | 509 | 2.484.200.000 |
3 | SERİ A (İTALYA) | 20 | 571 | 2.299.925.000 |
4 | BUNDESLIGA (İTALYA) | 18 | 498 | 1.499.575.000 |
5 | LIGUE 1 (FRANSA) | 20 | 575 | 1.294.800.000 |
6 | TÜRKCEL SÜPER LİG (TÜRKİYE) | 18 | 496 | 727.875.000 |
7 | PREMIER LIGA (RUSYA) | 16 | 391 | 672.600.000 |
8 | EREDIVISIE (HOLLANDA) | 18 | 483 | 568.200.000 |
9 | SÜPER LIGA (PORTEKİZ) | 16 | 435 | 561.400.000 |
10 | SUPER LEAGUE (YUNANİSTAN) | 16 | 456 | 482.475.000 |
2008-2009 SEZONUNDA EN ÇOK KAZANAN TEKNİK DİREKTÖRLER[11] | ||
TEKNİK DİREKTÖR | ÇALIŞTIRDIĞI TAKIM | GELİRİ (milyon Avro) |
LUIZ FELIPE SCOLARI | CHELSEA (ayrıldı) | 12.5 |
JOSE MOURINHO | INTER | 11.0 |
GUUS HIDDINK | RUSYA ve CHELSEA | 9.0 |
FABIO CAPELLO | İNGİLTERE | 8.5 |
ALEX FERGUSON | MANCHESTER UNITED | 7.6 |
DICK ADVOCAAT | ZENITH | 7.5 |
JUANDE RAMOS | REAL MADRID | 7.0 |
ARSENE WENGER | ARSENAL | 6.2 |
JURGEN KLINSMANN | BAYERN MUNIH | 5.7 |
II.1) FUTBOLUN "NE"LİĞİNE İLİŞKİN
Küreselleşme sürecinde futbol kulüpleri marka, futbol
ürün oldu. Paketlendi, satıldı. Gösteriyken işe, sonra da
"gösterişine" evrilen futbol, artık şirket adı. Bu
gerçeğe itirazı olan var mı? Olabilir mi?
ürün oldu. Paketlendi, satıldı. Gösteriyken işe, sonra da
"gösterişine" evrilen futbol, artık şirket adı. Bu
gerçeğe itirazı olan var mı? Olabilir mi?
Evet futbol kimi zaman halkın afyonu, kimi zaman da isyanıydı
belki; ancak artık kabul edilmesi gereken gerçek ise futbolun halkın
tutkusu değil zenginlerin oyuncağı olduğudur!
belki; ancak artık kabul edilmesi gereken gerçek ise futbolun halkın
tutkusu değil zenginlerin oyuncağı olduğudur!
Endüstri futbolunun bir numaralı kuralı: Harcayacak paranız
yoksa yönetici elitlerin umurunda bile değilsinizdir.
yoksa yönetici elitlerin umurunda bile değilsinizdir.
Futbol ve ekonomi arasındaki ilişki konu edildiğinde sponsor ve
yayın gelirlerindeki artışlar, uluslararası turnuvalardan elde edilecek
gelirler istatistiki verilerle ortaya dökülür. Ancak futbolun
diğer sektörlerden bir farkı var. Okuması ilginç olsa da
rakamlardaki artış ve azalış futbola duyulan merakla sadece nesnel bir
paralellik gösterir.
yayın gelirlerindeki artışlar, uluslararası turnuvalardan elde edilecek
gelirler istatistiki verilerle ortaya dökülür. Ancak futbolun
diğer sektörlerden bir farkı var. Okuması ilginç olsa da
rakamlardaki artış ve azalış futbola duyulan merakla sadece nesnel bir
paralellik gösterir.
Sonuç mu? Kazanan futbolun endüstrisi, kaybeden ise futbolun
kendisi olur. Çünkü futbolsever kitle dahil kimsenin
adlandıramadığı gerçek, futbolun Nike'ın ya da
Adidas'ın sosyal sorumluluk çerçevesinde
gönderdiği toplardan çok önce Afrika'da sefalet
içinde yaşanan çöllerde, Asya'nın uçsuz
bucaksız platolarında ya da Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı
bombalarının açtığı tümseklerle dolu arsalarda bir tutku
olduğudur.
kendisi olur. Çünkü futbolsever kitle dahil kimsenin
adlandıramadığı gerçek, futbolun Nike'ın ya da
Adidas'ın sosyal sorumluluk çerçevesinde
gönderdiği toplardan çok önce Afrika'da sefalet
içinde yaşanan çöllerde, Asya'nın uçsuz
bucaksız platolarında ya da Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı
bombalarının açtığı tümseklerle dolu arsalarda bir tutku
olduğudur.
Bu kapsamda modern sporun lokomotifi, futbol günümüzde
kitleleri adeta avucunun içine aldı. Meşin yuvarlakla yatıp
kalkanların sayısında patlama yaşanıyor.
kitleleri adeta avucunun içine aldı. Meşin yuvarlakla yatıp
kalkanların sayısında patlama yaşanıyor.
Futbol yıldızlarının şöhretleri Hollywood sınırlarını bile
solladı. Trilyonların havada uçuştuğu bir devasa futbol
sektörü oluşturuldu. Kitleleri peşinden sürükleyen bu
toplumsal afet ne zaman, nerede, neden, nasıl ortaya çıktı? Futbol
kimler tarafından kurumlaştırıldı? Kısacası, futbola bilimsel
açıdan yaklaşarak bu olayı aydınlatmak, üzerindeki sis
perdesini dağıtarak futbol gerçeğini kitlelerle paylaşmak can
alıcı bir sorun olarak önümüzde duruyor.
solladı. Trilyonların havada uçuştuğu bir devasa futbol
sektörü oluşturuldu. Kitleleri peşinden sürükleyen bu
toplumsal afet ne zaman, nerede, neden, nasıl ortaya çıktı? Futbol
kimler tarafından kurumlaştırıldı? Kısacası, futbola bilimsel
açıdan yaklaşarak bu olayı aydınlatmak, üzerindeki sis
perdesini dağıtarak futbol gerçeğini kitlelerle paylaşmak can
alıcı bir sorun olarak önümüzde duruyor.
Futbol, kitlelerin ninniye yatırıldığı kocaman bir uyku tulumu;
sınıfsal çelişkileri gizleyerek kitleleri birbirine yapıştıran
bir tutkal mı? Tam teşekküllü bir hastane, bir tımarhane mi?
Yoksa postmodern bir din mi?
sınıfsal çelişkileri gizleyerek kitleleri birbirine yapıştıran
bir tutkal mı? Tam teşekküllü bir hastane, bir tımarhane mi?
Yoksa postmodern bir din mi?
Bu ve buna benzer sorulara doğru yanıt verebilmek için modern
sporun doğduğu tarihlerde İngiltere'nin sosyo-ekonomik yapısını
anımsamak gerekiyor.
sporun doğduğu tarihlerde İngiltere'nin sosyo-ekonomik yapısını
anımsamak gerekiyor.
İngiltere'de sanayi devrimi sürecinde topraklarından
koparılan kitleler, "artı-değer" üreten bir emek ordusu
oluşturdular.
koparılan kitleler, "artı-değer" üreten bir emek ordusu
oluşturdular.
Kapitalistler önceleri "artı-değer" üreten bu
orduyu çoluk-çocuk demeden günde 18 saat ölesiye
çalışmaya zorladılar. Yaşamları kapitalistlerin insafına
bırakılmış bu "artı-değer" ordusu, zamanla aralarında
dayanışma duygusunu geliştirdi ve örgütlenmeyi başardı.
orduyu çoluk-çocuk demeden günde 18 saat ölesiye
çalışmaya zorladılar. Yaşamları kapitalistlerin insafına
bırakılmış bu "artı-değer" ordusu, zamanla aralarında
dayanışma duygusunu geliştirdi ve örgütlenmeyi başardı.
Ortaya dernekleriyle, sendikalarıyla sermayenin karşısına dikilen
örgütlü emek gücü çıktı.
Örgütlü emek gücü karşısında sermaye gerilemek
zorunda kalınca, "artı-değer" üreticileri "on iki
saatlik çalışma" zaferini kazandılar.
örgütlü emek gücü çıktı.
Örgütlü emek gücü karşısında sermaye gerilemek
zorunda kalınca, "artı-değer" üreticileri "on iki
saatlik çalışma" zaferini kazandılar.
1 Mayıs 1848 tarihinde emekçilerin sermaye karşısında
kazandıkları "on iki saatlik çalışma" zaferi
kapitalistlerin kulağına kar suyu kaçırdı. Çünkü
işçiler özgür zaman diliminde bedensel, ruhsal ve
kültürel açılardan kendilerini yeniden üretirlerse
kapitalistlerin "artı-değer" tezgâhını
dağıtabilirlerdi.
kazandıkları "on iki saatlik çalışma" zaferi
kapitalistlerin kulağına kar suyu kaçırdı. Çünkü
işçiler özgür zaman diliminde bedensel, ruhsal ve
kültürel açılardan kendilerini yeniden üretirlerse
kapitalistlerin "artı-değer" tezgâhını
dağıtabilirlerdi.
Avrupa'nın İngiltere ve Fransa gibi ülkelerinde, kırsaldan
"göç eden" kitleler, sistemi bir sosyalizasyon
sorunuyla karşı-karşıya getiriyordu.
"göç eden" kitleler, sistemi bir sosyalizasyon
sorunuyla karşı-karşıya getiriyordu.
İşçinin yeniden kendi kendini üretme sürecini
sistemin çıkarları doğrultusunda idare edebilmek ve yönetmek
zorunluluğu, eğlence dünyasından "spora" ve futbola
önemli işlevler düşeceğini daha XIX. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren belli etmişti.
sistemin çıkarları doğrultusunda idare edebilmek ve yönetmek
zorunluluğu, eğlence dünyasından "spora" ve futbola
önemli işlevler düşeceğini daha XIX. yüzyılın ikinci
yarısından itibaren belli etmişti.
Sermaye işçileri özgür zaman diliminde,
özgür bırakmamanın yolunu futbolda buldu. Patronlar, ucuz biradan
sonra futbolu da, işçilerin özgür zamanını tüketen
bir araca dönüştürdüler.
özgür bırakmamanın yolunu futbolda buldu. Patronlar, ucuz biradan
sonra futbolu da, işçilerin özgür zamanını tüketen
bir araca dönüştürdüler.
1980 öncesinde, Franko ve Salazar sol kesimlerce bilinen isimlerdi.
Sol çevrelerde futboldan söz edildiğinde bu isimler referans
yapılarak bu sporun din gibi kitlelerin "afyonu" olduğu tezi
tartışmasız onaylanırdı.
Sol çevrelerde futboldan söz edildiğinde bu isimler referans
yapılarak bu sporun din gibi kitlelerin "afyonu" olduğu tezi
tartışmasız onaylanırdı.
Franko, "150 bin kişilik bir uyku tulumu yapın" emrini
niye vermişti? Salazar, 'iktidarımı 3 F'ye, yani futbola,
festivale (fiyesta), fado'ya borçluyum' derken hangi
gerçeğin altını çizmişti?
niye vermişti? Salazar, 'iktidarımı 3 F'ye, yani futbola,
festivale (fiyesta), fado'ya borçluyum' derken hangi
gerçeğin altını çizmişti?
80 sonrasında tükenerek sistemle barışan malum artıklar,
şimdilerde futbol konusunda Franko ve Salazar'ın sözlerini
unutmuş görünüyorlar.
şimdilerde futbol konusunda Franko ve Salazar'ın sözlerini
unutmuş görünüyorlar.
"Futbol işçi sporudur, bu nedenle işçiler
tarafından seviliyor" görüşünü piyasaya
sürüyorlar. Futbolla da barıştıklarını açıklıyorlar.
Oysa futbolun işçi sporu olduğu tezi varolan spor gerçeğiyle
bağdaşmıyor. Futbol oyununun sporlaştırılmadan önce
işçiler tarafından oynandığı doğrudur. Ancak işçilerin
oynadığı oyunla, kapitalistler tarafından burjuva rekabet ideolojisi
ekseninde kurumlaştırılan futbol sporu arasında en ufak bir benzerlik
bulunmuyor.
tarafından seviliyor" görüşünü piyasaya
sürüyorlar. Futbolla da barıştıklarını açıklıyorlar.
Oysa futbolun işçi sporu olduğu tezi varolan spor gerçeğiyle
bağdaşmıyor. Futbol oyununun sporlaştırılmadan önce
işçiler tarafından oynandığı doğrudur. Ancak işçilerin
oynadığı oyunla, kapitalistler tarafından burjuva rekabet ideolojisi
ekseninde kurumlaştırılan futbol sporu arasında en ufak bir benzerlik
bulunmuyor.
Futbol sporu, beş aşamadan geçerek bugünkü konumuna
geldi. Önce fabrika takımları kuruldu. Kuşkusuz kurulan fabrika
takımları patronların güdümündeydi. Futbola din gibi
siyaset dışı bir imaj veren patronlar böylelikle futbolda siyaseti
yasaklamış oldular. Futbolda daha ilk günlerde de bugün olduğu
gibi " ne sağcıyız, ne solcu, futbolcuyuz futbolcu" deyişi
geçerliydi. Patronlar ayrıca kurdukları fabrika takımlarına bir
aile görüntüsü vererek sınıf çelişkileri yerine
fabrikalar arası rekabeti öne çıkardılar. Fabrika
patronlarının güdümünde patronlar, memurlar, işçiler
bir taraf, yine fabrika patronlarının güdümünde patronlar,
memurlar, işçiler rakip oldular. Futbolla yaratılan bu uyduruk
rekabet ortamı emek-sermaye çelişkisini gölgeledi. Ayrıca
körüklenen fabrikalar arası rekabet ortamında tribünlerde
işçiler karşı-karşıya getirildi, sınıf dayanışmasını
örseleyen gelişmelere yol açıldı. Patronlar futbolun
gücünü keşfetmişlerdi. Patronlar güdümünde bu
kez futbolda mahalleler kapıştırıldı. Kurumlaşmanın
üçüncü aşamasında sırada kentlerin birbirine
düşürülmesi vardı. Futbolla kentlerin nasıl birbirlerine
rakip hâline getirildiğini bizden bir örnek çok
açık kanıtlamaktadır. Kayseri-Sivas bugün bile tam anlamıyla
barışmış değil. Dördüncü aşamada futbolda uluslararası
rekabet az daha Ekvator ile Honduras'ı savaşa sokuyordu. Şimdilerde
ulus devletlerin ortadan kalkmasını isteyen tekeller, kendileri ile
birlikte futbolu da "küreselleştirme" çabası
içindeler. Bu konuda, ince ve derin bir politika güden tekellerin
propagandaları sonucunda yakın bir gelecekte "dünya
kulüpleri" maçlarının ulusal maçlara oranla daha
popüler olacağını öne sürmek falcılık olmasa gerek.
geldi. Önce fabrika takımları kuruldu. Kuşkusuz kurulan fabrika
takımları patronların güdümündeydi. Futbola din gibi
siyaset dışı bir imaj veren patronlar böylelikle futbolda siyaseti
yasaklamış oldular. Futbolda daha ilk günlerde de bugün olduğu
gibi " ne sağcıyız, ne solcu, futbolcuyuz futbolcu" deyişi
geçerliydi. Patronlar ayrıca kurdukları fabrika takımlarına bir
aile görüntüsü vererek sınıf çelişkileri yerine
fabrikalar arası rekabeti öne çıkardılar. Fabrika
patronlarının güdümünde patronlar, memurlar, işçiler
bir taraf, yine fabrika patronlarının güdümünde patronlar,
memurlar, işçiler rakip oldular. Futbolla yaratılan bu uyduruk
rekabet ortamı emek-sermaye çelişkisini gölgeledi. Ayrıca
körüklenen fabrikalar arası rekabet ortamında tribünlerde
işçiler karşı-karşıya getirildi, sınıf dayanışmasını
örseleyen gelişmelere yol açıldı. Patronlar futbolun
gücünü keşfetmişlerdi. Patronlar güdümünde bu
kez futbolda mahalleler kapıştırıldı. Kurumlaşmanın
üçüncü aşamasında sırada kentlerin birbirine
düşürülmesi vardı. Futbolla kentlerin nasıl birbirlerine
rakip hâline getirildiğini bizden bir örnek çok
açık kanıtlamaktadır. Kayseri-Sivas bugün bile tam anlamıyla
barışmış değil. Dördüncü aşamada futbolda uluslararası
rekabet az daha Ekvator ile Honduras'ı savaşa sokuyordu. Şimdilerde
ulus devletlerin ortadan kalkmasını isteyen tekeller, kendileri ile
birlikte futbolu da "küreselleştirme" çabası
içindeler. Bu konuda, ince ve derin bir politika güden tekellerin
propagandaları sonucunda yakın bir gelecekte "dünya
kulüpleri" maçlarının ulusal maçlara oranla daha
popüler olacağını öne sürmek falcılık olmasa gerek.
İngilizlerin futbolla Avrupa'ya nasıl yayıldığını G. Petrov
'Ak Zambaklar Ülkesinde' başlıklı yapıtında şöyle
anlatıyor; "Napolyon yirmi ulusun kuvvetlerini Rusya'ya karşı
topladı. Moskova'ya kadar vardıysa da burada yok edildi.
Fransa'ya güçsüz dermansız döndü.
Napolyon'un savaşlarından çok yorulmuş Avrupa ulusları
İngiltere'nin sürekli savaşların baş sorumlusunu
yakalamasından memnundular. İngilizlerin yenilmez enerjisi karşısında
eğiliyorlardı. Avrupa gençliği kendisini İngiliz sporlarına, bu
arada İngiliz sporlarının en kabası olan topu tekmelemekle oynanan
futbola vermişti. Futbol din gibi bir şey olmuştu. Futboldan çok
zevk alıyorlardı. Futbolu bir bilim, bir sanat durumuna getirdiler. Futbol
bütün bir kuşağın düşüncelerini, gözlerini
kaplayan garip bir tutku olmuştu." (İngilizler, Napolyon'u
yenmelerinde en etkin rolün spora ait olduğunu
açıklamışlardı.)
'Ak Zambaklar Ülkesinde' başlıklı yapıtında şöyle
anlatıyor; "Napolyon yirmi ulusun kuvvetlerini Rusya'ya karşı
topladı. Moskova'ya kadar vardıysa da burada yok edildi.
Fransa'ya güçsüz dermansız döndü.
Napolyon'un savaşlarından çok yorulmuş Avrupa ulusları
İngiltere'nin sürekli savaşların baş sorumlusunu
yakalamasından memnundular. İngilizlerin yenilmez enerjisi karşısında
eğiliyorlardı. Avrupa gençliği kendisini İngiliz sporlarına, bu
arada İngiliz sporlarının en kabası olan topu tekmelemekle oynanan
futbola vermişti. Futbol din gibi bir şey olmuştu. Futboldan çok
zevk alıyorlardı. Futbolu bir bilim, bir sanat durumuna getirdiler. Futbol
bütün bir kuşağın düşüncelerini, gözlerini
kaplayan garip bir tutku olmuştu." (İngilizler, Napolyon'u
yenmelerinde en etkin rolün spora ait olduğunu
açıklamışlardı.)
"Asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl, oynayacaksan İngilizler
gibi oyna" deyimleri bir dönem dünyada, "Güneşi
batmayan ülke" olarak tanımlanan İngiliz emperyalizminin
ideolojik savaştaki gücünü çok iyi anlatmaktadır.
Petrov'un gözlemleri, emperyalistlerin futbolu bir ideolojik silah
olarak nasıl kullandıklarını da çok açık
göstermektedir.
gibi oyna" deyimleri bir dönem dünyada, "Güneşi
batmayan ülke" olarak tanımlanan İngiliz emperyalizminin
ideolojik savaştaki gücünü çok iyi anlatmaktadır.
Petrov'un gözlemleri, emperyalistlerin futbolu bir ideolojik silah
olarak nasıl kullandıklarını da çok açık
göstermektedir.
Futbol sporu, saf ve temiz değildir…[12]
Nihayetinde olgular bu merkezdeyken futbolu ikiyüzlü bir
biçimde "barış, kardeşlik ve dostluk" oyunu olarak
tanımlayanlar, gerçekte kendi politik çıkarlarından başka
bir hesap yapmamaktadırlar.
biçimde "barış, kardeşlik ve dostluk" oyunu olarak
tanımlayanlar, gerçekte kendi politik çıkarlarından başka
bir hesap yapmamaktadırlar.
III) DÜNYA FUTBOLUN YAPISI
Çünkü futbolun masum ve eğlenceli bir oyundan
uzaklaşıp kelimenin kötü manasıyla profesyonelleşmesi
kapitalizmin eseridir. Çayırlarda mütevazı bir eğlence olarak
başlayan futbol, bugün milyarlarca insanın izlediği milyarlarca
dolarlık pazara sahip bir oyun hâline geldi. Çayırların
yerini görkemli futbol stadyumları, amatör takımların yerini
artık birer şirkete dönüşen futbol kulüpleri, seyircilerin
yerini ise müşteriler aldı. Kısacası kapitalizm futbolu da
küreselleştirip muazzam bir kâr aracı hâline
getirdi.
uzaklaşıp kelimenin kötü manasıyla profesyonelleşmesi
kapitalizmin eseridir. Çayırlarda mütevazı bir eğlence olarak
başlayan futbol, bugün milyarlarca insanın izlediği milyarlarca
dolarlık pazara sahip bir oyun hâline geldi. Çayırların
yerini görkemli futbol stadyumları, amatör takımların yerini
artık birer şirkete dönüşen futbol kulüpleri, seyircilerin
yerini ise müşteriler aldı. Kısacası kapitalizm futbolu da
küreselleştirip muazzam bir kâr aracı hâline
getirdi.
Bugün futbolun 500 milyar dolarlık pazar hacmiyle devasa bir
endüstriye dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Reklâm gelirleri, sponsorluk anlaşmaları, yayın ihaleleri ve bahis
oyunlarıyla bu devasa sektörün pazar hacmi her geçen
gün artıyor. Bazı futbol kulüplerinin bütçeleri
yoksul ülkelerin bütçelerini bile aşıyor. En zengin 20
futbol kulübü 2009 yılında 3.9 milyar Avroluk gelir elde etti.
Listenin üst sıralarında yer alan Real Madrid, Barcelona, Manchester
United gibi kulüplerin yıllık gelirleri 400 milyon Avro civarında.
Emperyalist piramidin üst basamaklarındaki ülkelerin takımları
en zenginler listesinde de başı çekiyorlar.
endüstriye dönüştüğünü söyleyebiliriz.
Reklâm gelirleri, sponsorluk anlaşmaları, yayın ihaleleri ve bahis
oyunlarıyla bu devasa sektörün pazar hacmi her geçen
gün artıyor. Bazı futbol kulüplerinin bütçeleri
yoksul ülkelerin bütçelerini bile aşıyor. En zengin 20
futbol kulübü 2009 yılında 3.9 milyar Avroluk gelir elde etti.
Listenin üst sıralarında yer alan Real Madrid, Barcelona, Manchester
United gibi kulüplerin yıllık gelirleri 400 milyon Avro civarında.
Emperyalist piramidin üst basamaklarındaki ülkelerin takımları
en zenginler listesinde de başı çekiyorlar.
Örneğin sponsorluk…
Bilindiği gibi Avrupa kulüplerini ayakta tutan en önemli
gelir kalemlerinin başında sponsorluk anlaşmaları geliyor.
Avrupa'da bu gelirlerin en yüksek olduğu ülke ise Almanya
oluyor. Bu ülkede şirketler spor kulüplerine yılda 2 milyar 600
milyon Avro veriyor. Sponsorluk gelirlerinde İngiltere ise Avrupa'nın
ikinci ülkesi oluyor. İngilizlerin geliri de 1 milyar 700 bin Avro. Bu
ülkelerde sponsorluk anlaşmalarında öne çıkan
sektörler ise şans oyunları, otomotiv, finans, telekominikasyon ve
turizm oluyor.
gelir kalemlerinin başında sponsorluk anlaşmaları geliyor.
Avrupa'da bu gelirlerin en yüksek olduğu ülke ise Almanya
oluyor. Bu ülkede şirketler spor kulüplerine yılda 2 milyar 600
milyon Avro veriyor. Sponsorluk gelirlerinde İngiltere ise Avrupa'nın
ikinci ülkesi oluyor. İngilizlerin geliri de 1 milyar 700 bin Avro. Bu
ülkelerde sponsorluk anlaşmalarında öne çıkan
sektörler ise şans oyunları, otomotiv, finans, telekominikasyon ve
turizm oluyor.
AVRUPA'DA HANGİ FİNANS KURULUŞU HANGİ TAKIMI DESTEKLİYOR?[13] | ||
ÜLKE | TAKIM | ŞİRKET |
HOLLANDA | AJAX | AEGON FINANS |
HOLLANDA | FEYENOORD | FORTIS |
HOLLANDA | AZ ALKMAAR | DSB BANK |
BELÇİKA | ANDERLECHT | FORTIS |
BELÇİKA | CLUP BRUGGE | DEXIA |
İNGİLTERE | NEWCASTLE UNITED | NORTHERN ROCK |
İNGİLTERE | MANCHESTER UNITED | AIG |
ALMANYA | WERDER BREMEN | CITIBANK |
ROMANYA | STEAUA BUKURESTI | CITI FINANCIAL |
Güney Afrika'da düzenlenen Dünya Kupası'nda
32 takım 7 farklı markayı sahaya yansıtacak. Adidas, Nike, Puma, Umbro,
Legea, Joma ve Brooks takımların teknik sponsoru olarak kupada yer alacak.
Atılacak goller ve galibiyetler markaları olumlu yönde etkileyecek.
Kupada Adidas 12, Nike 9, Puma 7, Umbro, Legea, Joma ve Brooks 1'er
takımla bulunacak.
32 takım 7 farklı markayı sahaya yansıtacak. Adidas, Nike, Puma, Umbro,
Legea, Joma ve Brooks takımların teknik sponsoru olarak kupada yer alacak.
Atılacak goller ve galibiyetler markaları olumlu yönde etkileyecek.
Kupada Adidas 12, Nike 9, Puma 7, Umbro, Legea, Joma ve Brooks 1'er
takımla bulunacak.
DÜNYA SPOR MARKALARI[14] | |
MARKA | DEĞERİ (milyar dolar) |
NIKE | 10.7 |
ESPN | 10.5 |
ADIDAS | 7.3 |
GATORADE | 6.4 |
REEBOK | 2.0 |
SKY SPORT | 1.3 |
EA SPORTS | 0.7 |
UNDER ARMOUR | 0.5 |
YES NETWORK | 0.5 |
IMG | 0.4 |
Bunun yanında Euro 2008'in de resmî sponsorları arasında
bulunan Adidas, turnuvanın futbol ürünlerinden 1.2 milyar
Avro'luk gelir elde etmeyi bekliyor. Adidas CEO'su Herbert
Hainer'in verdiği bilgiye göre Adidas futbol ürün
satışlarından, 2006 Dünya Kupası'na göre yüzde
10'luk bir artış bekliyor. Euro 2008'de 5 takıma sponsor olan
Adidas aynı zamanda 100 futbolcunun da bireysel sponsorluğunu
üstleniyor.
bulunan Adidas, turnuvanın futbol ürünlerinden 1.2 milyar
Avro'luk gelir elde etmeyi bekliyor. Adidas CEO'su Herbert
Hainer'in verdiği bilgiye göre Adidas futbol ürün
satışlarından, 2006 Dünya Kupası'na göre yüzde
10'luk bir artış bekliyor. Euro 2008'de 5 takıma sponsor olan
Adidas aynı zamanda 100 futbolcunun da bireysel sponsorluğunu
üstleniyor.
Ve menajerlik…
Dünya genelinde yaklaşık 5 bin menajer bulunurken bunlar
arasında yer alan yaklaşık 100 büyük menajerlik şirketi spor
dünyasındaki büyük transferlere yön veriyor. Toplam 3.5
milyar doları aşan bir portföyle 1266 sporcunun transferinde söz
sahibi olan menajerlik şirketleri kulüplerle anlaşma yapmaları
hâlinde sporcu başına ortalama yüzde 5 komisyon alıyor.
arasında yer alan yaklaşık 100 büyük menajerlik şirketi spor
dünyasındaki büyük transferlere yön veriyor. Toplam 3.5
milyar doları aşan bir portföyle 1266 sporcunun transferinde söz
sahibi olan menajerlik şirketleri kulüplerle anlaşma yapmaları
hâlinde sporcu başına ortalama yüzde 5 komisyon alıyor.
Dünyanın önde gelen menajerlik şirketinin başında,
başkanlığını Jorge Mendes'in yaptığı Gestifute geliyor.
Bünyesinde 72 oyuncuyu barındıran Portekizli şirketin
portföyü 562.8 milyon doları buluyor. Gestifute'nin
menajerliğini üstlendiği dünyaca ünlü futbolcular
arasında Real Madrid'ten Cristiano Ronaldo, Manchester
United'dan Anderson, Atletico Madrid'ten Simao bulunuyor.
Listenin ikinci sırasında yeralan diğer bir menajerlik şirketi ise Ertan
Göksel isimli bir Türk'ün ortağı olduğu Stellar
Football şirketi. 421.4 milyon dolarlık bir sporcu
portföyünü elinde bulunduran şirket 222 sporcunun
menajerliğini üstlenirken futbolun yanısıra diğer spor dallarında
da hizmet veriyor. Stellar şirketinin portföyünde yeralan
ünlü futbolcular arasında Chelsea'dan Ashley Cole,
Liverpool'dan Glen Johnson yer alıyor.
başkanlığını Jorge Mendes'in yaptığı Gestifute geliyor.
Bünyesinde 72 oyuncuyu barındıran Portekizli şirketin
portföyü 562.8 milyon doları buluyor. Gestifute'nin
menajerliğini üstlendiği dünyaca ünlü futbolcular
arasında Real Madrid'ten Cristiano Ronaldo, Manchester
United'dan Anderson, Atletico Madrid'ten Simao bulunuyor.
Listenin ikinci sırasında yeralan diğer bir menajerlik şirketi ise Ertan
Göksel isimli bir Türk'ün ortağı olduğu Stellar
Football şirketi. 421.4 milyon dolarlık bir sporcu
portföyünü elinde bulunduran şirket 222 sporcunun
menajerliğini üstlenirken futbolun yanısıra diğer spor dallarında
da hizmet veriyor. Stellar şirketinin portföyünde yeralan
ünlü futbolcular arasında Chelsea'dan Ashley Cole,
Liverpool'dan Glen Johnson yer alıyor.
EN ÇOK KAZANAN ŞİRKETLER[15] | ||
ŞİRKET | OYUNCU SAYISI | PORTFÖYÜ (milyon dolar) |
GESTIFUTE | 72 | 562.8 |
STELLAR FOOTBALL LTD. | 222 | 421.4 |
FIRSTELEVEN ISN | 78 | 396.6 |
WMG MANAGEMENT | 91 | 362.3 |
MONDIAL PROMOTION | 79 | 326.2 |
EUROPE SPORTS-FOOTBALL | 206 | 299.9 |
BERATUNG DURCH | 106 | 298.2 |
MONTES | 80 | 294.0 |
STARS&FRIENDS GMBH | 248 | 283.8 |
MSC MANAGEMENT | 84 | 273.9 |
Nihayet reklamlar…
Örneğin Liverpool, göğüs reklamı için 4
yıllığına 80 milyon pound'a Standard Chartered'la anlaştı.
Türkiye'de Süper Lig'deki 18 takımın göğüs
reklamları toplamı ise 30 milyon lirayla Liverpool'un gerisinde
kaldı
yıllığına 80 milyon pound'a Standard Chartered'la anlaştı.
Türkiye'de Süper Lig'deki 18 takımın göğüs
reklamları toplamı ise 30 milyon lirayla Liverpool'un gerisinde
kaldı
Global 'göğüs reklamları ligine'
bakıldığında, Liverpool yıllık 20 milyon pound'la liderliği bir
diğer İngiliz devi Manchester United'la paylaştı. İki İngiliz
kulübünü, Alman Bayern Münih ve İtalyan Juventus takip
etti.
bakıldığında, Liverpool yıllık 20 milyon pound'la liderliği bir
diğer İngiliz devi Manchester United'la paylaştı. İki İngiliz
kulübünü, Alman Bayern Münih ve İtalyan Juventus takip
etti.
KİMİN GÖĞÜS REKLAMI NE KADAR?[16] | ||||
KULÜP | GÖĞÜS REKLAMI | YILLIK ÜCRET (milyon pound) | SÜRE (yıl) | TOPLAM ÜCRET (milyon pound) |
LIVERPOOL | S. CHARTERED | 20 | 4 | 80 |
MACHESTER UNITED | AON | 20 | 4 | 80 |
BAYERN MUNIH | T-HOME | 17 | 4 | 68 |
JUVENTUS | TAMOIL | 15 | 5 | 75 |
REAL MADRID | BWIN | 12.7 | 3 | 38 |
CHELSEA | SAMSUNG | 11 | 5 | 55 |
ARSENAL | EMIRATES | 6.7 | 15 | 100 |
III.1) DÜNYA FUTBOLUNUN EKONOMİK
GÖRÜNÜMÜ
GÖRÜNÜMÜ
Futbol, dünya ekonomisi için bol sıfırlı rakamların
uçuştuğu devasa önemdeki bir alan… Bu su
götürmez gerçek konusunda, verilerin somut diline
müracaat edersek:
uçuştuğu devasa önemdeki bir alan… Bu su
götürmez gerçek konusunda, verilerin somut diline
müracaat edersek:
2010 Dünya Kupası'nda sadece naklen yayın ve
sponsorluklardan FIFA 3.3 milyar dolarlık gelir sağlayacak. Güney
Afrika'daki kupa sonrası FIFA'nın kasasına ise net 1 milyar
dolar gireceği hesaplanıyor.
sponsorluklardan FIFA 3.3 milyar dolarlık gelir sağlayacak. Güney
Afrika'daki kupa sonrası FIFA'nın kasasına ise net 1 milyar
dolar gireceği hesaplanıyor.
FIFA'nın son dönemdeki bu gelir artışında en
büyük pay sponsorluklardan ve yayın hakları satışından
geliyor. İngiltere merkezli sponsorluk araştırmaları şirketi
Sportscal'a göre 2007-2010 yıllarını kapsayan dört
yıllık dönemde FIFA'nın toplam geliri 3.4 milyar dolara
ulaşacak.
büyük pay sponsorluklardan ve yayın hakları satışından
geliyor. İngiltere merkezli sponsorluk araştırmaları şirketi
Sportscal'a göre 2007-2010 yıllarını kapsayan dört
yıllık dönemde FIFA'nın toplam geliri 3.4 milyar dolara
ulaşacak.
2010 DÜNYA KUPASI'NDA KİM NE KADAR KAZANACAK?[17] | |||
ŞAMPİYON | 30 milyon dolar | ||
FİNALİST | 24 milyon dolar | ||
YARI FİNALİST | 20 milyon dolar | ||
ÇEYREK FİNALİST | 18 milyon dolar | ||
İKİNCİ TUR | 9 milyon dolar | ||
BİRİNCİ TUR | 8 milyon dolar | ||
2010 DÜNYA KUPASI'NIN EN DEĞERLİ 10 OYUNCUSU | |||
SIRA | KİM (yaşı) | ÜLKE | DEĞERİ (milyon Avro) |
1 | LIONEL MESSI (22) | ARJANTİN | 80 |
2 | CRISTIANO RONALDO (25) | PORTEKİZ | 75 |
3 | XAVI HERNANDEZ (30) | İSPANYA | 65 |
4 | ANDREAS INIESTA (26) | İSPANYA | 60 |
5 | CESC FABREGAS (23) | İSPANYA | 55 |
6 | WAYNE ROONEY (24) | İNGİLTERE | 53 |
7 | STEVAN GERRARD (29) | İNGİLTERE | 50 |
8 | KAKA (28) | BREZİLYA | 50 |
9 | FRANCK RIBERY (27) | FRANSA | 50 |
10 | FERNONDO TORRES (26) | İSPANYA | 50 |
Sadece dünya kupası mı? Elbette değil…
Avrupa futbol pazarında gelirler 2008/2009'da bir önceki
sezona göre 200 milyon Avro artarak 15.7 milyar Avroya ulaştı.
İngiltere Premier League 2.3 milyar Avroyla en zengin lig olurken,
Türkcell Süper Lig ise 342 milyon Avroyla ilk
10'da…
sezona göre 200 milyon Avro artarak 15.7 milyar Avroya ulaştı.
İngiltere Premier League 2.3 milyar Avroyla en zengin lig olurken,
Türkcell Süper Lig ise 342 milyon Avroyla ilk
10'da…
İŞTE EN BÜYÜK 20 (2008-2009)[18] | ||
SIRA | KULÜP | GELİR (milyon Avro) |
1 (1) | REAL MADRID | 401.4 |
2 (3) | F. C. BARCELONA | 365.9 |
3 (2) | MANCHESTER UNITED | 327.0 |
4 (4) | BAYERN MUNİCH | 289.5 |
5 (6) | ARSENAL | 263.0 |
6 (5) | CHELSEA | 242.3 |
7 (8) | LIVERPOOL | 217.0 |
8 (11) | JUVENTUS | 203.2 |
9 (10) | INTERNAZIONALE | 196.5 |
10 (7) | AC MILAN | 196.5 |
11 (15) | HAMBURG SV | 146.7 |
12 (9) | AS ROMA | 146.4 |
13 (12) | OLYMPIQUE LYONNAIS | 139.6 |
14 (16) | OLYMPİQUE DE MARSEİLLE | 133.2 |
15 (14) | TOTTENHAM HOTSPUR | 132.7 |
16 (13) | SCHALKE 04 | 124.5 |
17 (N/A) | WERDER BREMEN | 114.7 |
18 (20) | BRUSSIA DORMUND | 103.5 |
19 (N/A) | MANCHESTER CITY | 102.2 |
20 (17) | NEWCASTLE UNITED | 101.0 |
* Parantez içindeki rakamlar 2007-2008 yılı sıralamasını gösterir. |
Söz konusu tabloda Avrupa'nın en değerli futbol markaları
arasına Fenerbahçe girdi. Dünyanın önde gelen marka
değerlendirme şirketlerinden 'Brand Finance'ın hazırladığı
'Avrupa'nın En Değerli Futbol Markaları (2009)'
çalışmasında ilk sırayı 546 milyon dolarla İngiliz
kulübü Manchester United aldı. 20 takımlık bu listede
Fenerbahçe 73 milyon dolarla Avrupa'nın en yüksek marka
değerine sahip 20'nci futbol kulübü olarak yer aldı.
arasına Fenerbahçe girdi. Dünyanın önde gelen marka
değerlendirme şirketlerinden 'Brand Finance'ın hazırladığı
'Avrupa'nın En Değerli Futbol Markaları (2009)'
çalışmasında ilk sırayı 546 milyon dolarla İngiliz
kulübü Manchester United aldı. 20 takımlık bu listede
Fenerbahçe 73 milyon dolarla Avrupa'nın en yüksek marka
değerine sahip 20'nci futbol kulübü olarak yer aldı.
AVRUPA'NIN EN DEĞERLİ TAKIMI MANCHESTER UNITED[19] | ||
SIRA | KULÜP | 2009 DEĞERİ (milyon dolar) |
1 | MANCHESTER UNITED | 546 |
2 | REAL MADRID | 498 |
3 | BARCELONA | 441 |
4 | BAYERN MUNIH | 410 |
5 | ARSENAL | 333 |
6 | CHELSEA | 298 |
7 | MILAN | 255 |
8 | LIVERPOOL | 225 |
9 | INTER | 166 |
10 | JUVENTUS | 154 |
11 | AS ROMA | 139 |
12 | O. LYON | 132 |
13 | SHALKE 04 | 129 |
14 | HAMBURG | 112 |
15 | TOTTENHAM | 109 |
16 | MARSİLYA | 102 |
17 | NEWCASTLE | 84 |
18 | VBF STUTTGART | 83 |
19 | MANCHESTER CITY | 73 |
20 | FENERBAHÇE | 73 |
Hızla sıralayarak ilerleyelim:
Dünyanın önde gelen danışmanlık kuruluşlarından
Deloitte'in raporuna göre, futbolun 20 dev kulübü,
2008-2009 sezonunu 3.9 milyar Avro ciroyla kapattı. Deloitte, futbol
kulüplerinin sezon gelirlerini incelediği Futbol Para Ligi 2010
raporunu yayınlandı. Kriz şartlarına rağmen Deloitte Futbol Para
Ligi'nin toplam cirosu önceki sezona göre 26 milyon Avro
arttı. Rapora göre, beş yıldır üst üste liste başında
kalmayı başaran Real Madrid, 400 milyon Avroyu aşkın geliriyle sezonu en
verimli kapatan futbol kulübü oldu.
Deloitte'in raporuna göre, futbolun 20 dev kulübü,
2008-2009 sezonunu 3.9 milyar Avro ciroyla kapattı. Deloitte, futbol
kulüplerinin sezon gelirlerini incelediği Futbol Para Ligi 2010
raporunu yayınlandı. Kriz şartlarına rağmen Deloitte Futbol Para
Ligi'nin toplam cirosu önceki sezona göre 26 milyon Avro
arttı. Rapora göre, beş yıldır üst üste liste başında
kalmayı başaran Real Madrid, 400 milyon Avroyu aşkın geliriyle sezonu en
verimli kapatan futbol kulübü oldu.
Uluslararası danışmanlık şirketi Deloitte'ın Futbol Para
Ligi 2010 raporuna göre, Avrupa futbolunun 20 dev kulübü,
2008-2009 sezonunu 3.9 milyar Avro ciroyla kapattı.
Ligi 2010 raporuna göre, Avrupa futbolunun 20 dev kulübü,
2008-2009 sezonunu 3.9 milyar Avro ciroyla kapattı.
Bu tabloda oyuncu fiyatları yani transfer ücretleri dudak
uçuklatmaktadır…
uçuklatmaktadır…
Örneğin Football Finance'ın yaptığı araştırmaya
göre, dünyanın en yüksek ücretli 50 futbolcusu 320
milyon Avro'yu buldu. Listedeki futbolcuların gelirleri önceki
sezona göre 24 milyon Avro arttı. En yüksek ücretli futbolcu
13 milyon Avro'yla Ronaldo oldu.
göre, dünyanın en yüksek ücretli 50 futbolcusu 320
milyon Avro'yu buldu. Listedeki futbolcuların gelirleri önceki
sezona göre 24 milyon Avro arttı. En yüksek ücretli futbolcu
13 milyon Avro'yla Ronaldo oldu.
Ayrıca dünyanın en genç ve en değerli 20 futbolcusunun
değeri, 2008-2009 sezonunda 400 milyon Avro'yu geçti.
değeri, 2008-2009 sezonunda 400 milyon Avro'yu geçti.
UEFA Başkanı Michel Platini'nin, "2007-2008 sezonunda 1.9
milyar Avro cirosu, 236 milyon Avro kârıyla UEFA, 'sport
business'in önemli bir parçası hâline geldi,"
dediği büyük fotoğrafta, UEFA Şampiyonlar Ligi eleme turlarına
çıkan takımların ortalama kazancı 50 milyon Avro olurken, eleme
turlarına çıkmaya hak kazanamamış kulüplerin
katılımlarından dolayı kulüp başına ortalama gelirleri 32 milyon
Avro olarak tahmin ediliyor. Araştırmada, kulüplerin kazandığı
düşünülen 50 milyon Avronun, ortalama 14 milyon Avrosunu UEFA
katılım ücretleri ve UEFA ödül parası, 12 milyon Avrosunu
şampiyonaya katılım nedeniyle UEFA ticari gelirlerinden gelen pay,
ortalama 10 milyon Avro olan bilet satışlarını ortalama 8 milyon Avro
olan sponsorluk gelirleri, markalı ürünler, yiyecek ve
içecek satışlarından oluşan ticaret ve pazarlama gelirleri ve 6
milyon Avroluk şampiyonlukla artan takım değeri oluşturuyor.
milyar Avro cirosu, 236 milyon Avro kârıyla UEFA, 'sport
business'in önemli bir parçası hâline geldi,"
dediği büyük fotoğrafta, UEFA Şampiyonlar Ligi eleme turlarına
çıkan takımların ortalama kazancı 50 milyon Avro olurken, eleme
turlarına çıkmaya hak kazanamamış kulüplerin
katılımlarından dolayı kulüp başına ortalama gelirleri 32 milyon
Avro olarak tahmin ediliyor. Araştırmada, kulüplerin kazandığı
düşünülen 50 milyon Avronun, ortalama 14 milyon Avrosunu UEFA
katılım ücretleri ve UEFA ödül parası, 12 milyon Avrosunu
şampiyonaya katılım nedeniyle UEFA ticari gelirlerinden gelen pay,
ortalama 10 milyon Avro olan bilet satışlarını ortalama 8 milyon Avro
olan sponsorluk gelirleri, markalı ürünler, yiyecek ve
içecek satışlarından oluşan ticaret ve pazarlama gelirleri ve 6
milyon Avroluk şampiyonlukla artan takım değeri oluşturuyor.
2008 yılında sadece 37.5 milyon Avro dağıtan UEFA Kupası, 2009
yılında yeni adıyla birlikte gelirlerini artırdı; 130 milyon doların
üzerinde para dağıttı.
yılında yeni adıyla birlikte gelirlerini artırdı; 130 milyon doların
üzerinde para dağıttı.
MAÇ GELİRLERİNİN DAĞILIMI[20] | |||||
ÜLKE | GELİR (milyon Avro) | TİRÜBÜN (yüzde) | YAYIN (yüzde) | SPONSORLUK (yüzde) | DİĞER (yüzde) |
İNGİLTERE | 2.273 | 35 | 39 | 26 | - |
ALMANYA | 1.379 | 22 | 35 | 26 | 17 |
İSPANYA | 1.326 | 26 | 42 | 32 | - |
İTALYA | 1.163 | 13 | 63 | 12 | 12 |
FRANSA | 972 | 14 | 58 | 18 | 10 |
TÜRKİYE* | 500 | 25 | 30 | 20 | 25 |
HOLLANDA | 398 | 30 | 17 | 40 | 13 |
İSKOÇYA | 259 | 50 | 21 | 29 | - |
PORTEKİZ | 239 | 33 | 19 | 13 | 35 |
AVUSTURYA | 151 | 13 | 9 | 60 | 18 |
İSVEÇ | 87 | 30 | 28 | 32 | 10 |
* Türkiye ile ilgili veriler FATF raporunda yer almadı. Türkiye'de Turkcell Süper Lig'de yıllık gelirin 500 milyon Avro aralığında olduğu hesaplanıyor. 'Diğer' sınıfındaki gelirlerin yaklaşık yüzde 15'ini İddia, yüzde 10'unu saha içi gelirleri oluşturuyor. 3 büyüklerde maç günü tribün gelirleri yüzde 50'yi buluyor. |
Şampiyonlar Ligi çılgınlığında daha da büyüyen
rakamlara göz atıldığında; MasterCard'ın araştırmasına
göre Bu ligde gruptan çıkan takımların her birisi ortalama 50
milyon Avro kazandı. Devler Ligi'nin yıllık ekonomisi 6 milyar
Avroya ulaşırken, 2009 yılında en fazla ödül kazanan futbol
kulübü 11.5 milyon Avro ile Fransız Bordeaux oldu.
rakamlara göz atıldığında; MasterCard'ın araştırmasına
göre Bu ligde gruptan çıkan takımların her birisi ortalama 50
milyon Avro kazandı. Devler Ligi'nin yıllık ekonomisi 6 milyar
Avroya ulaşırken, 2009 yılında en fazla ödül kazanan futbol
kulübü 11.5 milyon Avro ile Fransız Bordeaux oldu.
Örneğin, Barcelona ve Manchester United, 27 Mayıs 2009 gecesi
Roma'da hem 2009 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, hem de 110 milyon
Avroluk gelir için karşılaştı. MasterCard araştırmasına
göre finalin Avrupa ekonomisine toplam katkısı 310 milyon Avro
civarında…
Roma'da hem 2009 Şampiyonlar Ligi şampiyonluğu, hem de 110 milyon
Avroluk gelir için karşılaştı. MasterCard araştırmasına
göre finalin Avrupa ekonomisine toplam katkısı 310 milyon Avro
civarında…
Spor ekonomisi uzmanlarından Prof. Simon Chadwick'e göre,
finalde karşılaşacak Barcelona ve Manchester United futbol kulüpleri,
artan takım değeri, alınan ödül, sponsorluk anlaşmaları,
televizyon yayın hakları ve sezon bilet satışlarında yaşanacak artış
nedeniyle ekonomik fayda sağlayacak. Kazanan takımın 110 milyon Avroluk
gelir elde edeceği final maçı sonrası kaybeden takımın da 65
milyon Avro kazanacağı saptandı.
finalde karşılaşacak Barcelona ve Manchester United futbol kulüpleri,
artan takım değeri, alınan ödül, sponsorluk anlaşmaları,
televizyon yayın hakları ve sezon bilet satışlarında yaşanacak artış
nedeniyle ekonomik fayda sağlayacak. Kazanan takımın 110 milyon Avroluk
gelir elde edeceği final maçı sonrası kaybeden takımın da 65
milyon Avro kazanacağı saptandı.
Bunlara bir de Euro 2008'in verilerini eklemekte yarar var!
368 futbolcunun 16 takımda mücadele ettiği Euro 2008'de 11
futbolcu parasal değerleriyle dikkat çekiyor.
futbolcu parasal değerleriyle dikkat çekiyor.
Avrupa Şampiyonası'na katılan takım ve oyuncularının piyasa
değerleri: En değerli takım 381 milyon Avro ile İspanya oldu.
İkinciliği 351.3 milyon Avro ile İtalya,
üçüncülüğü ise 334.8 milyon Avro değerle
Fransa alırken, FIFA sıralamasına göre 20. sırada yer alan
Türkiye ise 106.8 milyon Avro ile değer sıralamasında 11. sırada yer
aldı. Listenin son üç takımı ise 81.95 milyon Avro ile
İsviçre, 61.8 milyon Avro ile Polonya ve 43.88 milyon Avro ile ev
sahibi ülkelerden Avusturya oldu. Turnuvaya katılacak 16 takımın
toplam değeri 2 milyar 769 milyon 925 bin Avro olarak gerçekleşti.
En değerli ilk 5 takımın toplam değeri ise 1 milyar 575 milyon Avro oldu.
Böylece en değerli 5 takımın değeri Avrupa Kupası'na
katılacak 16 takımın değerinin yüzde 57'sini oluşturdu.
değerleri: En değerli takım 381 milyon Avro ile İspanya oldu.
İkinciliği 351.3 milyon Avro ile İtalya,
üçüncülüğü ise 334.8 milyon Avro değerle
Fransa alırken, FIFA sıralamasına göre 20. sırada yer alan
Türkiye ise 106.8 milyon Avro ile değer sıralamasında 11. sırada yer
aldı. Listenin son üç takımı ise 81.95 milyon Avro ile
İsviçre, 61.8 milyon Avro ile Polonya ve 43.88 milyon Avro ile ev
sahibi ülkelerden Avusturya oldu. Turnuvaya katılacak 16 takımın
toplam değeri 2 milyar 769 milyon 925 bin Avro olarak gerçekleşti.
En değerli ilk 5 takımın toplam değeri ise 1 milyar 575 milyon Avro oldu.
Böylece en değerli 5 takımın değeri Avrupa Kupası'na
katılacak 16 takımın değerinin yüzde 57'sini oluşturdu.
281 milyon Avro'luk değere sahip olan bu futbolcular arasında en
pahalısı Portekiz'in yıldızı Cristiano Ronaldo oluyor. 55 milyon
Avro değerindeki futbolcuyu İsveç'in golcüsü Zlatan
İbrahimoviç takip ediyorken; Euro 2008 finali, Avrupa ekonomisine 300
milyon Avro'luk değer kattı. Turnuvanın finaline ev sahipliği yapan
Viyana da sadece final maçından 100 milyon Avro'ya yakın bir
kazanç elde etti.
pahalısı Portekiz'in yıldızı Cristiano Ronaldo oluyor. 55 milyon
Avro değerindeki futbolcuyu İsveç'in golcüsü Zlatan
İbrahimoviç takip ediyorken; Euro 2008 finali, Avrupa ekonomisine 300
milyon Avro'luk değer kattı. Turnuvanın finaline ev sahipliği yapan
Viyana da sadece final maçından 100 milyon Avro'ya yakın bir
kazanç elde etti.
MasterCard'a göre kadınlar Euro 2008 boyunca maç
başına 4 milyon Avro harcadı. Böylece kadınlar turnuvanın
Avrupa'ya olacak 1.4 milyar Avroluk ekonomik katkısının yüzde
10'unu gerçekleştirecek…
başına 4 milyon Avro harcadı. Böylece kadınlar turnuvanın
Avrupa'ya olacak 1.4 milyar Avroluk ekonomik katkısının yüzde
10'unu gerçekleştirecek…
Şimdi bu somut verilerin ışığında, söz konusu futbolun
"halkın olduğu, olabileceği iddiaları" ciddiye alınabilir
mi?
"halkın olduğu, olabileceği iddiaları" ciddiye alınabilir
mi?
IV) FUTBOLUN İŞLEVİ
Simon Kuper, modern zamanların en büyük temaşası,
dünya ekonomisinin giderek büyüyen yeni endüstriyel
alanı olarak futbolu gösterirken ne demişti? "Futbol asla sadece
futbol değildir!"
dünya ekonomisinin giderek büyüyen yeni endüstriyel
alanı olarak futbolu gösterirken ne demişti? "Futbol asla sadece
futbol değildir!"
Simon Kuper'den yola çıkıp öylesine abarttık ki,
sonunda vardığımız yer "futbol = hayat" oldu.
sonunda vardığımız yer "futbol = hayat" oldu.
Gündemin en başına futbolu koyduk... Koydular…
Bu elbette bir "tesadüf" falan değil; bir
"3F" tercihi…
"3F" tercihi…
Hatırlanır: Portekiz'i çok uzun süre yöneten
faşist diktatör Salazar'ın ünlü deyişiydi. Demiş ki:
"- Ben ülkeyi üç F ile elimde tuttum: Fado, fiesta,
futbol..."
faşist diktatör Salazar'ın ünlü deyişiydi. Demiş ki:
"- Ben ülkeyi üç F ile elimde tuttum: Fado, fiesta,
futbol..."
Fado, bir tür Portekiz türküsü; fiesta, bitmez
tükenmez bayram tutkusu; futbol, bildiğimiz top oyunu...
tükenmez bayram tutkusu; futbol, bildiğimiz top oyunu...
Futbolun sicilinde halklar adına iyi şeyler yazılı değil...
Futbol, dünyada ve ülkemizde, özellikle 1980 sonrasında
aldı başını gitti. Hızla küreselleşti, endüstriyelleşti,
yatırım alanı oldu, eğlence sektörünün asli unsurlarından
biri hâline geldi. Reklamların aktığı devasa mecralardan birine
dönüştü. Stadyumlar, alışveriş merkezleri ile entegre
olmuş dev mabetlere dönüştürüldü. Futbol starları
parlatıldıkça parlatıldı, ikonlaştırıldı, bizzat bedenleri
reklam mecrası hâline getirildi. Futbol-medya-kültür
endüstrisi hızla yatay-dikey entegrasyonlara gitti…
aldı başını gitti. Hızla küreselleşti, endüstriyelleşti,
yatırım alanı oldu, eğlence sektörünün asli unsurlarından
biri hâline geldi. Reklamların aktığı devasa mecralardan birine
dönüştü. Stadyumlar, alışveriş merkezleri ile entegre
olmuş dev mabetlere dönüştürüldü. Futbol starları
parlatıldıkça parlatıldı, ikonlaştırıldı, bizzat bedenleri
reklam mecrası hâline getirildi. Futbol-medya-kültür
endüstrisi hızla yatay-dikey entegrasyonlara gitti…
Tüm bunlar bir sermaye operasyonuydu; böylelikle de
"Futbol bütün ülkelerde toplumların en etkili
'afyon'u hâline geldi,"[21]
getirildi…
"Futbol bütün ülkelerde toplumların en etkili
'afyon'u hâline geldi,"[21]
getirildi…
Sadece bu kadar mı? Elbette değil…
Endüstrileşen futbolun kulüpleri transfere yıllık 200-250
milyon dolara varan paralar döküyorken; futbol da sadece
eğlendirici bir sektör olmaktan çıktı; futbol ekonomisinin
büyüklüğü, yapılan yatırımlarla arttı...
"Suç ekonomisi aktörleri" de futbolla ilgilenir
oldu…
milyon dolara varan paralar döküyorken; futbol da sadece
eğlendirici bir sektör olmaktan çıktı; futbol ekonomisinin
büyüklüğü, yapılan yatırımlarla arttı...
"Suç ekonomisi aktörleri" de futbolla ilgilenir
oldu…
Yani futbol, suç ekonomisiyle bütünleşerek hile,
yolsuzluk ve para aklamak için kullanılır hâle geldi.
Küresel endüstriye dönüşen futbol, suç ekonomisi
aktörlerinin de ilgi odağı oldu.
yolsuzluk ve para aklamak için kullanılır hâle geldi.
Küresel endüstriye dönüşen futbol, suç ekonomisi
aktörlerinin de ilgi odağı oldu.
Örneğin Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı'nın
(OECD) karapara aklamayla mücadeleyi yürüten Mali Eylem
Görev Gücü (FATF), 'Futbol Sektörü
Aracılığıyla Karapara Aklama' konulu raporuyla, futbolun bu
yüzünü ortaya koydu.
(OECD) karapara aklamayla mücadeleyi yürüten Mali Eylem
Görev Gücü (FATF), 'Futbol Sektörü
Aracılığıyla Karapara Aklama' konulu raporuyla, futbolun bu
yüzünü ortaya koydu.
Futbolda sadece Avrupa pazarının büyüklüğü 13.8
milyar liraya ulaşıyor. Avrupa'nın en büyük ligleri
arasında İngiltere'de futbol gelirleri yılda 2 milyar 273 milyon
Avro, Almanya'da 1 milyar 379 milyon Avro, İspanya'da 1 milyar
326 milyon Avro, İtalya'da 1 milyar 163 milyon Avro, Fransa'da
da 972 milyon Avro olarak belirleniyor.
milyar liraya ulaşıyor. Avrupa'nın en büyük ligleri
arasında İngiltere'de futbol gelirleri yılda 2 milyar 273 milyon
Avro, Almanya'da 1 milyar 379 milyon Avro, İspanya'da 1 milyar
326 milyon Avro, İtalya'da 1 milyar 163 milyon Avro, Fransa'da
da 972 milyon Avro olarak belirleniyor.
FATF'ın Futbol Sektörü Aracılığıyla Karapara Aklama
Raporu, futbol endüstrisinin büyüklüğünün
önemli bir para akışına neden olduğunu, bunun da hile, yolsuzluk,
vergi kaçakçılığı ve karapara aklamayı beraberinde
getirdiğini ifade ediyor.
Raporu, futbol endüstrisinin büyüklüğünün
önemli bir para akışına neden olduğunu, bunun da hile, yolsuzluk,
vergi kaçakçılığı ve karapara aklamayı beraberinde
getirdiğini ifade ediyor.
Bahis oyunlarında internetin kullanılması da para aklama riskini
arttırıyor. Örneğin 2008 yılında Asya'da
Interpol'ün dahil olduğu yasadışı bir futbol bahsinde 1300
kişi tutuklandı. Bu olayda 16 milyon dolar nakit para ele
geçirilirken yapılan işlemin parasal boyutunun 1.5 milyar dolar
olduğu tahmin ediliyordu.
arttırıyor. Örneğin 2008 yılında Asya'da
Interpol'ün dahil olduğu yasadışı bir futbol bahsinde 1300
kişi tutuklandı. Bu olayda 16 milyon dolar nakit para ele
geçirilirken yapılan işlemin parasal boyutunun 1.5 milyar dolar
olduğu tahmin ediliyordu.
Bunlarla birlikte sahte bir özdeşleşme bağlamlı kimlik
arayışıyla da betimlenmesi mümkün olan futbol; aynı zamanda
müthiş bir propaganda aygıtıdır!
arayışıyla da betimlenmesi mümkün olan futbol; aynı zamanda
müthiş bir propaganda aygıtıdır!
Bu özellikleriyle "milli birleştirici" de olan futbol
için Can Dündar'ın şu satırları önemlidir:
için Can Dündar'ın şu satırları önemlidir:
"Çok kutuplaşmıştık. Ortak paydalarımızdan
uzaklaşmıştık. Kamplara ayrılmıştık.
uzaklaşmıştık. Kamplara ayrılmıştık.
Birlikte heyecanlanabilmeye, aynı anda, aynı şeye sevinebilmeye,
birbirimize sarılabilmeye susamıştık. Ayrıca başarıya
açtık.
birbirimize sarılabilmeye susamıştık. Ayrıca başarıya
açtık.
Başımız önde dolaşmaktan yılmıştık. Sürekli
aşağılandığımız Avrupa karşısında zafere muhtaçtık.
aşağılandığımız Avrupa karşısında zafere muhtaçtık.
Euro 2008 bütün bu gereksinimlerimize karşılık oldu.
Futbolun psikiyatrik işlevini bihakkın ortaya koydu.
Müteşekkiriz…"
Futbolun psikiyatrik işlevini bihakkın ortaya koydu.
Müteşekkiriz…"
İşte tam da bunun için "sınıfsal
farklılıklar"ın "nötralizasyon"u ve
"izalesi" için futbol egemenlerin büyük değer
biçtiği bir müsekkin, uyuşturucudur…
farklılıklar"ın "nötralizasyon"u ve
"izalesi" için futbol egemenlerin büyük değer
biçtiği bir müsekkin, uyuşturucudur…
Evet, evet bunu için Milli Takım'a Euro 2008'deki
yarı final yolunda iş dünyasından destek geliyor; TFF Başkanı Hasan
Doğan'ın projelerine destek istemesiyle başlayan sürece
Türkiye İhracatçılar Meclisi de katılıyor. Futbol
endüstrisinin gelişimi için yardım sinyali veren TİM Başkanı
Oğuz Satıcı "Başarı toplumun çimentosu. Harcı katmak
görevimizdir" diyor!
yarı final yolunda iş dünyasından destek geliyor; TFF Başkanı Hasan
Doğan'ın projelerine destek istemesiyle başlayan sürece
Türkiye İhracatçılar Meclisi de katılıyor. Futbol
endüstrisinin gelişimi için yardım sinyali veren TİM Başkanı
Oğuz Satıcı "Başarı toplumun çimentosu. Harcı katmak
görevimizdir" diyor!
Burjuva devletin doğrusal bir müdahale aracı olarak futbol, aynı
zamanda burjuva "ulusun sembolleri"nden biri oluyorken; bu konuda
bakın Erdal Şafak, 'Kimlik ve Futbol' alt başlığında neler
diyor: "Milli maçlar tasada ve kıvançta ortaklığın en
anlamlı platformu hâline geldi."
zamanda burjuva "ulusun sembolleri"nden biri oluyorken; bu konuda
bakın Erdal Şafak, 'Kimlik ve Futbol' alt başlığında neler
diyor: "Milli maçlar tasada ve kıvançta ortaklığın en
anlamlı platformu hâline geldi."
Gerçekten de Mehmet Ali Gökaçtı,[22]
meşin yuvarlağın Osmanlı topraklarına geliş
öyküsünü ve kurulan ilk spor kulüplerinin savaş ve
işgal yıllarında hayatta kalmak için yaptığı siyasi hamleleri
anlattığı giriş bölümünün ardından, 'Erken
Cumhuriyet Döneminde Futbol' başlıklı ikinci bölümde,
ulus inşası sürecinde Kemalist elitlerin 'futbol'a
bakışını masaya yatırıyor. Osmanlı'nın son dönemi ve
Cumhuriyet'in ilk yıllarında, kimi zaman işgalci, kimi zaman modern
rol model kılığında karşımıza çıkan Batılı devletlerle boy
ölçüşmek için yeni bir mücadele alanı yaratan
futbol, kitlelerin milli bir erek doğrultusunda mobilizasyonu için
kullanılıyordu.
meşin yuvarlağın Osmanlı topraklarına geliş
öyküsünü ve kurulan ilk spor kulüplerinin savaş ve
işgal yıllarında hayatta kalmak için yaptığı siyasi hamleleri
anlattığı giriş bölümünün ardından, 'Erken
Cumhuriyet Döneminde Futbol' başlıklı ikinci bölümde,
ulus inşası sürecinde Kemalist elitlerin 'futbol'a
bakışını masaya yatırıyor. Osmanlı'nın son dönemi ve
Cumhuriyet'in ilk yıllarında, kimi zaman işgalci, kimi zaman modern
rol model kılığında karşımıza çıkan Batılı devletlerle boy
ölçüşmek için yeni bir mücadele alanı yaratan
futbol, kitlelerin milli bir erek doğrultusunda mobilizasyonu için
kullanılıyordu.
Futbolun "dışarıdaki işlevselliği"nden yararlanan
iktidar, 1920'lerin sonlarına gelindiğinde, dönemin baskıcı ve
otoriter zihniyetini yansıtacak biçimde, oyunun özündeki
rekabet ve hırsın, toplumsal harmoni ve birlikteliğe zarar verebileceği
kaygısıyla, futbolu ehlileştirmeye, kontrol altına almaya
çalışıyordu. Fakat jimnastik, atletizm gibi dönemin beden
terbiyesi politikalarına uyumlu sporlarla ikame edilmeye çalışılan
futbol, iktidara inat, kitleleri cezbederek, son sürat toplumsallaşmaya
devam ediyordu.
iktidar, 1920'lerin sonlarına gelindiğinde, dönemin baskıcı ve
otoriter zihniyetini yansıtacak biçimde, oyunun özündeki
rekabet ve hırsın, toplumsal harmoni ve birlikteliğe zarar verebileceği
kaygısıyla, futbolu ehlileştirmeye, kontrol altına almaya
çalışıyordu. Fakat jimnastik, atletizm gibi dönemin beden
terbiyesi politikalarına uyumlu sporlarla ikame edilmeye çalışılan
futbol, iktidara inat, kitleleri cezbederek, son sürat toplumsallaşmaya
devam ediyordu.
Futbolun geniş halk yığınlarına ulaşarak toplumsallaşması,
futbolun 'içerideki işlevselliği'nin de keşfi anlamına
geliyordu. Özellikle çokpartili döneme geçişle
birlikte, futbolun politikacıların iştahını kabartan popülaritesi,
siyaset ile kurduğu mutualist ilişkiye farklı bir boyut katacaktı. Tek
parti döneminde, 'yıkıcı ve dejenere' bir spor olarak
konumlandırılmaya çalışılan futbol, 1950'lerden sonra,
geniş halk yığınları nezdindeki popülaritesinin etkisiyle,
siyasiler için yeni siyasi arayış ve mücadelelerin odağı
olacaktı. Kitabın 'Liberalleşen Türkiye'de Futbol'a
ayrılan son bölümü, 1980'lerden
günümüze, ülkemizin küresel kapitalist sisteme
eklemlenmesi sürecinde, futbolumuzun "show-business"a
dönüşerek endüstrileşmesi söz konusu.
futbolun 'içerideki işlevselliği'nin de keşfi anlamına
geliyordu. Özellikle çokpartili döneme geçişle
birlikte, futbolun politikacıların iştahını kabartan popülaritesi,
siyaset ile kurduğu mutualist ilişkiye farklı bir boyut katacaktı. Tek
parti döneminde, 'yıkıcı ve dejenere' bir spor olarak
konumlandırılmaya çalışılan futbol, 1950'lerden sonra,
geniş halk yığınları nezdindeki popülaritesinin etkisiyle,
siyasiler için yeni siyasi arayış ve mücadelelerin odağı
olacaktı. Kitabın 'Liberalleşen Türkiye'de Futbol'a
ayrılan son bölümü, 1980'lerden
günümüze, ülkemizin küresel kapitalist sisteme
eklemlenmesi sürecinde, futbolumuzun "show-business"a
dönüşerek endüstrileşmesi söz konusu.
Evet, "Milli birlik" manilevelalarından birini
teşkil eden futbol aynı zamanda da bir tüketim
kaldıracıdır…
teşkil eden futbol aynı zamanda da bir tüketim
kaldıracıdır…
Örneğin Milli Takımı'nın "büyük
sevinç yaşatarak" yarı finale kadar yükseldiği Euro
2008'de rakı satışları da patladı. Türklerin rakı
tüketimi, Euro 2008'de maç günlerinde 2 katına
çıkarak 3 milyon litreye yükseldi.
sevinç yaşatarak" yarı finale kadar yükseldiği Euro
2008'de rakı satışları da patladı. Türklerin rakı
tüketimi, Euro 2008'de maç günlerinde 2 katına
çıkarak 3 milyon litreye yükseldi.
Rakı pazarının önemli oyuncularından biri olan Mey
İçki'nin verdiği rakamlara göre Euro 2008 maçları
boyunca, Türklerin rakı tüketimi maç günlerinde
yüzde 30 arttı. Maçların toplu olarak izlendiği bar, restoran
ve alkollü içki tüketilen tüm mekânlarda tercih
rakı oldu…
İçki'nin verdiği rakamlara göre Euro 2008 maçları
boyunca, Türklerin rakı tüketimi maç günlerinde
yüzde 30 arttı. Maçların toplu olarak izlendiği bar, restoran
ve alkollü içki tüketilen tüm mekânlarda tercih
rakı oldu…
Ayrıca İstiklal Bayrak adıyla üretim yapan Batı Emprime Tekstil
Ltd. Şti'nin sahibi Mustafa Can, 10 yıldan bu yana ihracat
yaptıklarını belirterek, Euro 2008 boyunca bayrak taleplerini
karşılamakta zorlandıklarını kaydetti.
Ltd. Şti'nin sahibi Mustafa Can, 10 yıldan bu yana ihracat
yaptıklarını belirterek, Euro 2008 boyunca bayrak taleplerini
karşılamakta zorlandıklarını kaydetti.
2008 Avrupa Şampiyonası'nın, bayrak satışlarının yüzde
100'ün üzerinde artırdığını kaydeden Can, şampiyona
boyunca 4 milyon adet bayrak sattıklarını belirtti. Can,
"Ürettiğimiz bayrakları sürekli olarak partiler
hâlinde uçakla Almanya ve Avusturya'ya sevk ediyoruz.
Şampiyonadan önce kimse bayraklarla ilgilenmiyordu" dedi.
100'ün üzerinde artırdığını kaydeden Can, şampiyona
boyunca 4 milyon adet bayrak sattıklarını belirtti. Can,
"Ürettiğimiz bayrakları sürekli olarak partiler
hâlinde uçakla Almanya ve Avusturya'ya sevk ediyoruz.
Şampiyonadan önce kimse bayraklarla ilgilenmiyordu" dedi.
Evet, evet futbol 1 milyar dolarlık bayrak ekonomisi yarattı! Bayrağa
20, bahse 70 milyon YTL ödendi.
20, bahse 70 milyon YTL ödendi.
Türk bahisseverler turnuva boyunca Türkiye'nin
oynadığı maçlara yaklaşık 70 milyon YTL'lik kupon
yatırdı!
oynadığı maçlara yaklaşık 70 milyon YTL'lik kupon
yatırdı!
"Durum" yani futbolun işlevi "kabaca" bunlar;
ama bu kadar da değil!
ama bu kadar da değil!
IV.1) FUTBOLUN GIDASI: IRKÇILIK,
MİLLİYETÇİLİK!
MİLLİYETÇİLİK!
Bir de ırkçılık, milliyetçilik var!
Görmeyen, bilmeyen yok; futbol, milliyetçiliğe de
maço kültüre de çok yatkın ve çok
açık bir spor dalıdır.
maço kültüre de çok yatkın ve çok
açık bir spor dalıdır.
Bu özelliğiyle futbol, tüm faşist sistemler tarafından,
halkı totalitarize etmek adına kullanılmış ve genel olarak bunda
başarı da sağlanmış. Aynen bizim coğrafyamızda olduğu gibi...
İttihat Terakki dönemi kalıntısı Türk-İslâm sentezinin
kitlelere dayatılmasında, militer değer yargılarının
içselleştirilmesinde ve milliyetçiliğin, şovenizmin
yaygınlaştırılmasında futbol çok önemli bir
"silah" olarak kullanıldı bugüne dek. Tüm bunlara
bağlı olarak erkek egemen değer yargıları da çok belirleyicidir
Türk futbolunda…
halkı totalitarize etmek adına kullanılmış ve genel olarak bunda
başarı da sağlanmış. Aynen bizim coğrafyamızda olduğu gibi...
İttihat Terakki dönemi kalıntısı Türk-İslâm sentezinin
kitlelere dayatılmasında, militer değer yargılarının
içselleştirilmesinde ve milliyetçiliğin, şovenizmin
yaygınlaştırılmasında futbol çok önemli bir
"silah" olarak kullanıldı bugüne dek. Tüm bunlara
bağlı olarak erkek egemen değer yargıları da çok belirleyicidir
Türk futbolunda…
Bunun için de futbol alanlarında milliyetçi, militarist
rüzgârlar hâkimdir. Futbol, ordunun tabulaştırılıp
savaşın kutsandığı böyle bir psikolojik harekât için
son derece uygun bir araçtır. Yani futbol âlemi topyekûn
milliyetçiliğin, militarizmin batağında…
rüzgârlar hâkimdir. Futbol, ordunun tabulaştırılıp
savaşın kutsandığı böyle bir psikolojik harekât için
son derece uygun bir araçtır. Yani futbol âlemi topyekûn
milliyetçiliğin, militarizmin batağında…
Evet futbolda milliyetçilik ve ırkçılık giderek
yükseliyor. Üstelik de futbol alanlarında yaşanan insanlık
dışı pek çok olayın kaynağında, milliyetçiliğin ve
ırkçılığın bulunduğunun bilinmesine karşın...
Milliyetçi motivasyonun başarıya giden yolda etkili olabileceğini
düşünen medya da kışkırtıcı düzeyde
sürdürdüğü yayınlarla, adeta yangına benzin
döküyor…
yükseliyor. Üstelik de futbol alanlarında yaşanan insanlık
dışı pek çok olayın kaynağında, milliyetçiliğin ve
ırkçılığın bulunduğunun bilinmesine karşın...
Milliyetçi motivasyonun başarıya giden yolda etkili olabileceğini
düşünen medya da kışkırtıcı düzeyde
sürdürdüğü yayınlarla, adeta yangına benzin
döküyor…
Bunun bir örneğini Euro 2008'de yaşadık!
Örneğin Altan Öymen'e göre, "Sonucu ne
olursa olsun, bu Avrupa Şampiyonası da, biz Türkler dahil, Avrupa
halklarındaki 'milliyetçilik' eğiliminin yeni bir
göstergesi."
olursa olsun, bu Avrupa Şampiyonası da, biz Türkler dahil, Avrupa
halklarındaki 'milliyetçilik' eğiliminin yeni bir
göstergesi."
Soru(n) bu; burada! Diyarbakırspor'un başına getirilenler
gibi…
gibi…
"Dayatılan rekabet ve mutlak kazanma hedefiyle, futbolda gelinen
yer: dayatılan robot rolü"[23] olurken; bu da
gün geliyor ırkçılık, milliyetçilik, saldırganlık,
linç veya Fatih Terim oluyor…
yer: dayatılan robot rolü"[23] olurken; bu da
gün geliyor ırkçılık, milliyetçilik, saldırganlık,
linç veya Fatih Terim oluyor…
"Bir fenomen" olarak sunulan milliyetçi Fatih Terim
popüler(leştirlen) gündelik kültün bir
parçasıdır!
popüler(leştirlen) gündelik kültün bir
parçasıdır!
"Au pays des aveugles les borgnes sont rois/ "Körlerin
ülkesinde tek gözlüler kraldırlar," vurgusuyla da
betimlenmesi mümkün olan Fatih Terim şahsında "İmparator
kültünün varlık sebebini anlamak, bir zihniyetin deşifresi,
memleketin hâl-i pürmelalidir."[24]
ülkesinde tek gözlüler kraldırlar," vurgusuyla da
betimlenmesi mümkün olan Fatih Terim şahsında "İmparator
kültünün varlık sebebini anlamak, bir zihniyetin deşifresi,
memleketin hâl-i pürmelalidir."[24]
Yani agresifliğin, holiganizmin
sıradanlaş(tırıl)ması…
sıradanlaş(tırıl)ması…
IV.2) HOLİGANİZM İLE MEDYASI
Futbol medyasının "Wes û warbe/ Yaşa Varol!"
nidaları arasında, "Evet, evet aynen öyle, finale finale,
Viyana'nın fethine! Bu kez Viyana kuşatması 15 Haziran 2008 gecesi
İsviçre Alpleri'nden başlamış durumda… İki
maç sonra finaldeyiz... Şimdi sırada Hırvatistan… Evet,
finale finale, Viyana'nın fethine!" veya "Semih'in
mucize golüyle yarı finaldeyiz; artık Almanlar da bizi
durduramaz,"[25] çığırtkanlığıyla ve Fatih
Terim agresifliğiyle karşımıza dikilen holiganlık; Yılmaz
Vural'ın, "Modern zaman gladyatörleriyiz," diye
betimlediği şeydir…
nidaları arasında, "Evet, evet aynen öyle, finale finale,
Viyana'nın fethine! Bu kez Viyana kuşatması 15 Haziran 2008 gecesi
İsviçre Alpleri'nden başlamış durumda… İki
maç sonra finaldeyiz... Şimdi sırada Hırvatistan… Evet,
finale finale, Viyana'nın fethine!" veya "Semih'in
mucize golüyle yarı finaldeyiz; artık Almanlar da bizi
durduramaz,"[25] çığırtkanlığıyla ve Fatih
Terim agresifliğiyle karşımıza dikilen holiganlık; Yılmaz
Vural'ın, "Modern zaman gladyatörleriyiz," diye
betimlediği şeydir…
İş böyle olunca şu "sonuç(lar)"da
kaçınılmazlaşıyor:
kaçınılmazlaşıyor:
Türkiye-Hırvatistan maçı sonrası şehir eşkıyalarının
yarattığı bilanço: Üçü ağır 27 yaralı.
Önlemler ve uyarılar, bu suçun yaygın şekilde ortaya
çıkmasına engel değil…
yarattığı bilanço: Üçü ağır 27 yaralı.
Önlemler ve uyarılar, bu suçun yaygın şekilde ortaya
çıkmasına engel değil…
Hırvatistan maçı sonrası Mersinli Buday
Gündoğdu'nun boğazına saplanan kurşun ameliyatla
çıkarıldı. İstanbullu İzel Edebali beynini zedeleyen kurşunla bu
hâle geldi. İzmirli Murat Can Erdik'in başına
"kutlama"ları izlerken kurşun geldi, şans eseri hayatta.
Kahramanmaraş'ta evinin damında vurulan Gülperi Alcı
göğsünden ameliyat oldu…
Gündoğdu'nun boğazına saplanan kurşun ameliyatla
çıkarıldı. İstanbullu İzel Edebali beynini zedeleyen kurşunla bu
hâle geldi. İzmirli Murat Can Erdik'in başına
"kutlama"ları izlerken kurşun geldi, şans eseri hayatta.
Kahramanmaraş'ta evinin damında vurulan Gülperi Alcı
göğsünden ameliyat oldu…
V) TÜRKİYE FUTBOLUNUN EKONOMİK ÇEHRESİ
Türkiye'deki spor endüstrisinin
büyüklüğü 2 milyar dolara yaklaşıyorken; 2009-2010
yılında Turkcell Süper Lig'de mücadele eden 18 kulüp
performans primi, şampiyonluk ödülü, sıralama payı ve lige
ayak bastı parası olarak dağıtılan yayın gelirinden toplam 240 milyon
lira kazandı.
büyüklüğü 2 milyar dolara yaklaşıyorken; 2009-2010
yılında Turkcell Süper Lig'de mücadele eden 18 kulüp
performans primi, şampiyonluk ödülü, sıralama payı ve lige
ayak bastı parası olarak dağıtılan yayın gelirinden toplam 240 milyon
lira kazandı.
4 büyükler eski şampiyonlukları adına aldıkları primlerle
kasasını doldururken, Fenerbahçe 2009-2010 sezonun gelir şampiyonu
oldu. Fenerbahçe ödüllerle kasasına 22 milyon lira para
koydu.
kasasını doldururken, Fenerbahçe 2009-2010 sezonun gelir şampiyonu
oldu. Fenerbahçe ödüllerle kasasına 22 milyon lira para
koydu.
27 SPOR İNSANININ YILLIK GELİRİ 122.8 MİLYON TL[26] | |||
SPORCU | TAKIM | SPOR DALI | YILLIK KAZANÇ (bin TL) |
HİDAYET TÜRKOĞLU | TORONTO | BASKETBOL | 16.585 |
MEHMET OKUR | UTAH JAZZ | BASKETBOL | 13.95 |
EMRE BELÖZOĞLU | FENERBAHÇE | FUTBOL | 7.525 |
NİHAT KAHVECİ | BEŞİKTAŞ | FUTBOL | 6.45 |
GÖKDENİZ KARADENİZ | RUBIN KAZAN | FUTBOL | 6.45 |
MEHMET AURELIO | REAL BETIS | FUTBOL | 5.805 |
TUNCAY ŞANLI | MIDDLESBRUOGH | FUTBOL | 5.5 |
MUSTAFA DENİZLİ | BEŞİKTAŞ | TEKNİK DİREKTÖR | 5.375 |
MEHMET TOPUZ | FENERBAHÇE | FUTBOL | 4.945 |
MERT NOBRE | BEŞİKTAŞ | FUTBOL | 4.8 |
SERVET ÇETİN | GALATASARAY | FUTBOL | 4.3 |
VOLKAN DEMİREL | FENERBAHÇE | FUTBOL | 4.3 |
MEVLÜT ERDİNÇ | PSG | FUTBOL | 4.3 |
GÖKHAN ZAN | GALATASARAY | FUTBOL | 3.87 |
FATİH TEKKE | ZENITH | FUTBOL | 3.655 |
ERSAN İLYASOVA | BARCELONA | FUTBOL | 3.225 |
RÜŞTÜ RENÇBER | BEŞİKTAŞ | FUTBOL | 3.225 |
FATİH TERİM | MİLLİ TAKIM | TEKNİK DİREKTÖR | 3.12 |
ŞENOL GÜNEŞ | FC SEUL | TEKNİK DİREKTÖR | 3.08 |
OKTAY MAHMUTİ | BENETTON | KOÇ-BASKETBOL | 2.15 |
MURAT DİDİN | DB SKYLINERS | KOÇ-BASKETBOL | 2.15 |
KEREM TUNÇERİ | EFES PİLSEN | BASKETBOL | 2.015 |
ENGİN ATAMAN | EFES PİLSEN | KOÇ-BASKETBOL | 1.5 |
ÜMİT KARAN | ESKİŞEHİRSPOR | FUTBOL | 1.2 |
KAYA PEKER | EFES PİLSEN | BASKETBOL | 1.24 |
SERKAN ERDOĞAN | TÜRK TELEKOM | BASKETBOL | 1.085 |
NESLİHAN DEMİR | VAKIFBANK GÜNEŞ SİGORTA | VOLEYBOL | 1 |
Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar, 28 Şubat 2010
tarihinde sona eren 1 Haziran 2009-28 Şubat 2010 ara döneminde 64.4
milyon lira net kâr açıkladı.
tarihinde sona eren 1 Haziran 2009-28 Şubat 2010 ara döneminde 64.4
milyon lira net kâr açıkladı.
Fenerbahçe Sportif Hizmetler Sanayi ve Ticaret ise, aynı
dönem için 37 milyon 919 bin 143 lira net kâr
açıkladı.
dönem için 37 milyon 919 bin 143 lira net kâr
açıkladı.
Trabzonspor Sportif de, aynı dönemde 20.1 milyon lira net
kâr açıkladı.
kâr açıkladı.
Bunlarla birlikte 2008 yılında Süper Lig, 727 milyon 875 bin
Avroluk değeriyle Avrupa'nın en pahalı altıncı ligi ve ligin en
pahalı takımı ise 116 milyon 700 bin Avroluk değeriyle Galatasaray
oldu… Galatasaray'ı 106 milyon 500 bin Avro ile
Fenerbahçe ve 76 milyon 850 bin Avro ile de Beşiktaş izliyor. Ligin
piyasa değeri en düşük takımı 18 milyon 125 bin Avro ile
Antalyaspor olurken, ligin en pahalı takımı ile piyasa değeri en
düşük takımı arasında 98 milyon 575 bin Avro fark
bulunuyor.
Avroluk değeriyle Avrupa'nın en pahalı altıncı ligi ve ligin en
pahalı takımı ise 116 milyon 700 bin Avroluk değeriyle Galatasaray
oldu… Galatasaray'ı 106 milyon 500 bin Avro ile
Fenerbahçe ve 76 milyon 850 bin Avro ile de Beşiktaş izliyor. Ligin
piyasa değeri en düşük takımı 18 milyon 125 bin Avro ile
Antalyaspor olurken, ligin en pahalı takımı ile piyasa değeri en
düşük takımı arasında 98 milyon 575 bin Avro fark
bulunuyor.
2008-2009 sezonunda Turkcell Süper Lig maçlarının ortalama
izleyici sayısı 14 bini geçti. Süper Lig Avrupa'nın en
çok taraftar çeken 8'inci ligi olurken, kulüplerin
loca ve kombine gelirleri dışında maç günü hasılatı 86
milyon TL'ye ulaştı. UEFA'nın finansal raporuna göre
Avrupa'da 105 milyon adet bilet kesildi.
izleyici sayısı 14 bini geçti. Süper Lig Avrupa'nın en
çok taraftar çeken 8'inci ligi olurken, kulüplerin
loca ve kombine gelirleri dışında maç günü hasılatı 86
milyon TL'ye ulaştı. UEFA'nın finansal raporuna göre
Avrupa'da 105 milyon adet bilet kesildi.
2007-2008 SEZONUNDA 18 TAKIM İDDİA'DAN NE KADAR KAZANDI?[27] | |
KULÜP | GELİRİ (milyon TL) |
ANKARASPOR | 2.9 |
ANTALYASPOR | 2.7 |
BEŞİKTAŞ | 3.1 |
BURSASPOR | 3 |
İSTANBUL BÜYÜK BELEDİYE | 2.7 |
DENİZLİSPOR | 2.9 |
ESKİŞEHİRSPOR | 2.7 |
FENERBAHÇE | 3.2 |
GALATASARAY | 3.4 |
GAZİANTEPSPOR | 2.6 |
GENÇLERBİRLİĞİ | 2.8 |
HACETTEPE | 2.8 |
KAYSERİSPOR | 2.8 |
KOCAELİSPOR | 2.7 |
KONYASPOR | 2.9 |
ANKARAGÜCÜ | 2.7 |
SIVASSPOR | 3 |
TRABZOSPOR | 2.7 |
KİMİN GÖĞÜS REKLAMI NE KADAR? 4 BÜYÜKLERDE LİDER BEŞİKTAŞ[28] | ||||
KULÜP | GÖĞÜS REKLAMI | YILLIK ÜCRET (milyon pound) | SÜRE (yıl) | TOPLAM ÜCRET (milyon pound) |
BEŞİKTAŞ | COLA TURCA | 4 | 3 | 12 |
FENERBAHÇE | AVEA | 3.7 | 3 | 11.1 |
GALATASARAY | TÜRK TELEKOM | 10 | 10 (stat ismi+ reklam) | 40-50 |
TRABZONSPOR | TÜRK TELEKOM | 3 | 3 | 5 |
Kartal Yuvası'nda forma satışları yüzde 400 arttı.
Feneriumlarda üç ayda 450 bin forma satıldı.
Galatasaray'ın mor forması taraftardan yoğun ilgi gördü.
Üç ayda 450 bin Fener forması satıldı.
Feneriumlarda üç ayda 450 bin forma satıldı.
Galatasaray'ın mor forması taraftardan yoğun ilgi gördü.
Üç ayda 450 bin Fener forması satıldı.
Cep telefonu operatörü Avea'nın dört
büyük kulüple mobil telekomünikasyon işbirliğinin
projesi olan GSM hatları beş ayda 80 bin aboneye ulaştı.
Fenerbahçe Kulübü'nün hattı Fenercell 47 bin ile
en fazla aboneye ulaşırken GSMobile 27 binde kaldı. Faaliyete geçen
TrabzonCell de on günde 5 bin abone topladı.
büyük kulüple mobil telekomünikasyon işbirliğinin
projesi olan GSM hatları beş ayda 80 bin aboneye ulaştı.
Fenerbahçe Kulübü'nün hattı Fenercell 47 bin ile
en fazla aboneye ulaşırken GSMobile 27 binde kaldı. Faaliyete geçen
TrabzonCell de on günde 5 bin abone topladı.
Bunların yanında 2008 yılında Türkiye Futbol Federasyonu
tarafından forma sponsorluklarına eklenen şort reklamları kulüplerin
gelirlerini katladı. Bu uygulamadan ilk yararlanan Kocaelispor ve
Antalyaspor gelirlerini yüzde 15-25 arasında artırdı. Ankaraspor ise
takımın internet sitesinin adını şortlarına taşıdı.
tarafından forma sponsorluklarına eklenen şort reklamları kulüplerin
gelirlerini katladı. Bu uygulamadan ilk yararlanan Kocaelispor ve
Antalyaspor gelirlerini yüzde 15-25 arasında artırdı. Ankaraspor ise
takımın internet sitesinin adını şortlarına taşıdı.
Ayrıca 2008-2009 futbol sezonunda Turkcell Süper Lig'deki 18
kulübe 20'ye yakın sektörden 100'den fazla firma
sponsor oldu. Bu sponsorluklarda telekomünikasyon, gıda, içecek
ve hazır giyim sektörleri başı çekerken bankacılık, finans
ve turizm sektörlerinin de ağırlığı artıyor.
kulübe 20'ye yakın sektörden 100'den fazla firma
sponsor oldu. Bu sponsorluklarda telekomünikasyon, gıda, içecek
ve hazır giyim sektörleri başı çekerken bankacılık, finans
ve turizm sektörlerinin de ağırlığı artıyor.
HANGİ KULÜBE KAÇ FİRMA DESTEK VERİYOR?[29] | |
KULÜP ADI | SPONSOR SAYISI |
ANKARASPOR | 5 |
ANTALYASPOR | 30 |
BEŞİKTAŞ | 20 |
BURSASPOR | 14 |
DENİZLİSPOR | 11 |
İSTANBUL BÜYÜK BELEDİYE | 10 |
ESKİŞEHİRSPOR | 15 |
FENERBAHÇE | 13 |
GALATASARAY | 15 |
GAZİANTEPSPOR | 6 |
GENÇLERBİRLİĞİ | 9 |
KAYSERİSPOR | 3 |
ANKARAGÜCÜ | 3 |
SIVASSPOR | 6 |
TRANZONSPOR | 19 |
KONYASPOR | 14 |
KOCAELİSPOR | 6 |
HACETTEPESPOR | 5 |
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası'nın
(İSMMMO) 'Derbi Ekonomisi' araştırmasına göre,
Türkiye'de yıllık 1 milyar lirayı (500 milyon Avro) bulan
futbol ekonomisinin yüzde 2.5'i yalnızca derbilerdeki bilet ve
taraftar mağazası satışlarından oluşuyor. Dört büyük
kulüp taraftar mağazalarından da 6.5 milyon lira satış geliri elde
ediyor.
(İSMMMO) 'Derbi Ekonomisi' araştırmasına göre,
Türkiye'de yıllık 1 milyar lirayı (500 milyon Avro) bulan
futbol ekonomisinin yüzde 2.5'i yalnızca derbilerdeki bilet ve
taraftar mağazası satışlarından oluşuyor. Dört büyük
kulüp taraftar mağazalarından da 6.5 milyon lira satış geliri elde
ediyor.
'Derbi Ekonomisi' araştırmasına göre, dört
büyükler derbi maçlarda yenilse de, ekonomik olarak
kazançlı çıkıyor. Dört kulübün 12 derbideki
bilet satışından kazancı 17 milyon lira tutarında.
büyükler derbi maçlarda yenilse de, ekonomik olarak
kazançlı çıkıyor. Dört kulübün 12 derbideki
bilet satışından kazancı 17 milyon lira tutarında.
DERBİ GÜNÜ MAĞAZA SATIŞLARI BEŞ KAT ARTIYOR[30] | |||||
TAKIM | MAĞAZA ADI | SAYISI | GÜNLÜK CİRO (bin TL) | DERBİ GÜNÜ CİROSU (bin TL) | 6 DERBİDEKİ CİRO (milyon TL) |
FENERBAHÇE | FENERİUM | 64 | 100 | 500-600 | 3 |
GALATASARAY | GALATASARAY STORE | 45 | 50-70 | 250-350 | 2 |
BEŞİKTAŞ | KARTAL YUVASI | 34 | 20-35 | 150-200 | 1.2 |
TRABZON | TS CLUP | 12 | 25-30 | 50-60 | 0.360 |
Araştırmaya göre sırf statlara gitmek için
bütün bir sezon boyunca 388 bin kişi hareket hâlinde.
2009-2010 sezonunda süper ligdeki 16 takıma yaklaşık 220 milyon lira
yayın geliri dağıtılacak…
bütün bir sezon boyunca 388 bin kişi hareket hâlinde.
2009-2010 sezonunda süper ligdeki 16 takıma yaklaşık 220 milyon lira
yayın geliri dağıtılacak…
Derbilerde en çok Fenerbahçe taraftarı alışveriş
yapıyor. Fenerbahçe'nin Türkiye genelinde 64 Fenerium
mağazası bulunuyor. Normal zamanlarda Fenerium'ların toplam
günlük cirosu 100 bin lirayı bulurken,
Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin oynandığı 25 Ekim 2009'da
Fenerium'ların günlük cirosu 600 bin liraya çıktı.
Fenerbahçe'nin bir sezonda altı derbi oynadığı
düşünüldüğünde, derbi günlerinde toplam 3
milyon liralık lisanslı ürün sattığı ortaya
çıkıyor.
yapıyor. Fenerbahçe'nin Türkiye genelinde 64 Fenerium
mağazası bulunuyor. Normal zamanlarda Fenerium'ların toplam
günlük cirosu 100 bin lirayı bulurken,
Fenerbahçe-Galatasaray derbisinin oynandığı 25 Ekim 2009'da
Fenerium'ların günlük cirosu 600 bin liraya çıktı.
Fenerbahçe'nin bir sezonda altı derbi oynadığı
düşünüldüğünde, derbi günlerinde toplam 3
milyon liralık lisanslı ürün sattığı ortaya
çıkıyor.
Bu büyük meblağlara eklenmesi gereken bir de, 4 saat
süren 161 turluk rekor ihalenin ardından futbol yayın haklarını 2014
yılına kadar 2.2 milyar dolara satan Türkiye Futbol
Federasyonu'nun yayın gelirleridir…
süren 161 turluk rekor ihalenin ardından futbol yayın haklarını 2014
yılına kadar 2.2 milyar dolara satan Türkiye Futbol
Federasyonu'nun yayın gelirleridir…
AVRUPA LİGLERİNİN YAYIN BEDELLERİ[31] | |
ÜLKE | TUTARI (milyon Avro) |
İTALYA | 990 |
FRANSA | 668 |
İNGİLTERE | 650 |
İSPANYA | 576 |
ALMANYA | 412 |
Türkiye Futbol Federasyonu tarafından 2010-2011, 2011-2012,
2012-2013 ve 2013-2014 yıllarındaki dört sezonu kapsayacak maç
yayın ihalesini yıllık 321 milyon dolarla Çukurova Grubu'na
bağlı Digiturk kazandı. İhalenin Digiturk'e dört yıllık
faturası, vergilerle birlikte 1 milyar 968 milyon dolar oldu.
2012-2013 ve 2013-2014 yıllarındaki dört sezonu kapsayacak maç
yayın ihalesini yıllık 321 milyon dolarla Çukurova Grubu'na
bağlı Digiturk kazandı. İhalenin Digiturk'e dört yıllık
faturası, vergilerle birlikte 1 milyar 968 milyon dolar oldu.
Böylelikle naklen yayın değeri yüzde 2 bin 300 arttı.
TFF Başkan Vekili Lutfi Arıboğan, Türk futbolunun havuz sistemi
sayesinde değer kazandığını söyledi. Arıboğan,
Türkiye'de futbolun endüstrileşme sürecine
bakıldığında, 15 yılda nereden nereye gelindiğinin
görüleceğini kaydederken, "Havuz sisteminin uygulanmaya
başlandığı 1994'te 7.2 milyon dolar değer yaratılan naklen yayın
konusu, 2009-2010 sezonunda 160 milyon dolarlara ulaşarak, yüzde 2 bin
300'lük artış gerçekleştirdi" dedi.
sayesinde değer kazandığını söyledi. Arıboğan,
Türkiye'de futbolun endüstrileşme sürecine
bakıldığında, 15 yılda nereden nereye gelindiğinin
görüleceğini kaydederken, "Havuz sisteminin uygulanmaya
başlandığı 1994'te 7.2 milyon dolar değer yaratılan naklen yayın
konusu, 2009-2010 sezonunda 160 milyon dolarlara ulaşarak, yüzde 2 bin
300'lük artış gerçekleştirdi" dedi.
Bu madalyonun bir yüzü; öteki de şu: Kulüpler
büyük umutlarla getirdikleri yabancı teknik direktörleri
göndermek için servet ödüyor;
borçlanıyor…
büyük umutlarla getirdikleri yabancı teknik direktörleri
göndermek için servet ödüyor;
borçlanıyor…
BEŞİKTAŞ[32] | |
Anthony Seric | 200 bin Avro + yıllık 750 bin Avro |
Tomas Zapotocny | 2.5 milyon Avro + yıllık 900 bin Avro |
Lamine Diatta | Yıllık 1 milyon Avro |
Gordon Schildenfeld | 2.5 milyon Avro + 400 bin Avro |
Del Bosque ve yardımcıları | 7.5 milyon Avro |
Delgado | Yıllık 2.3 milyon Avro |
GALATASARAY | |
Lincoln | 14 milyon Avro |
Kewell | Yıllık 1.6 milyon Avro |
Linderoth | Yıllık 1.2 milyon Avro |
FENERBAHÇE | |
Maldonado | 5 milyon Avro |
Josico | Yıllık 1.3 milyon Avro |
Roberto Carlos | Yıllık 3.5 milyon Avro |
Sosyal Güvenlik Kurumu'na 71 milyon lira borcu olan 279 spor
kulübünün 123'ünün yapılandırmaya gittiğini
söyleyen Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, 48 spor
kulübünün üst düzey yöneticileri hakkında icra
takibi başlatıldığını söyledi
kulübünün 123'ünün yapılandırmaya gittiğini
söyleyen Çalışma Bakanı Ömer Dinçer, 48 spor
kulübünün üst düzey yöneticileri hakkında icra
takibi başlatıldığını söyledi
Borçlu kulüplerden bazıları şöyle: Ağrıspor,
Adıyamanspor, Antalyaspor, DSİ Spor, Sökespor, Aydınspor,
Bandırmaspor, Balıkesirspor, Bakırköy, Zeytinburnu, İstanbulspor,
Beşiktaş, Sarıyer, Galatasaray, Dardanel, Diyarbakırspor, Elazığspor,
Erzurumspor, Eskişehirspor, İstanbul Motor sporları, Gümüşhane
Doğan Spor, İzmit Yelken Kulübü, Balıkadamlar Kulübü,
Kayserispor, Mersin İdman Yurdu, Etimesgut Belediyespor, Sakarya Spor,
Samsunspor, Anadaspor, Adana Demirspor, Altay, Karşıyaka,
Ankaragücü, Çankaya Belediyesi Gençlik
Kulübü, Polis Akademisi, Vanspor, Yozgatspor.
Adıyamanspor, Antalyaspor, DSİ Spor, Sökespor, Aydınspor,
Bandırmaspor, Balıkesirspor, Bakırköy, Zeytinburnu, İstanbulspor,
Beşiktaş, Sarıyer, Galatasaray, Dardanel, Diyarbakırspor, Elazığspor,
Erzurumspor, Eskişehirspor, İstanbul Motor sporları, Gümüşhane
Doğan Spor, İzmit Yelken Kulübü, Balıkadamlar Kulübü,
Kayserispor, Mersin İdman Yurdu, Etimesgut Belediyespor, Sakarya Spor,
Samsunspor, Anadaspor, Adana Demirspor, Altay, Karşıyaka,
Ankaragücü, Çankaya Belediyesi Gençlik
Kulübü, Polis Akademisi, Vanspor, Yozgatspor.
VI) MARX, MARKSİSTLER VE SPOR
Bu durumda spor üzerine yazan Marksist yazarların en çok
etkilendikleri görüş, haklı olarak Karl Marx'ın din
kuramıdır.
etkilendikleri görüş, haklı olarak Karl Marx'ın din
kuramıdır.
Gerçekten de Marx'a göre din bilindiği gibi
"vicdansız bir dünyanın vicdanı" rolünü
üstlenmiş olup "Kitlelerin [acılarını uyuşturarak azaltan ve
onları uyutan anlamında] afyonudur".
"vicdansız bir dünyanın vicdanı" rolünü
üstlenmiş olup "Kitlelerin [acılarını uyuşturarak azaltan ve
onları uyutan anlamında] afyonudur".
Birçok Marksist yazar bundan yola çıkarak (ve tatil
günlerinde tapınaklardan çok stadyumların, spor salonlarının
doluşuna bakarak olmalı) çağdaş toplumda dinin yerini sporun
almakta olduğunu düşünmüştür. Görüşlerini
geçmişte dinin gördüğü işlevi
günümüzde sporun üstlendiği varsayımı üzerine
geliştirmişlerdir.
günlerinde tapınaklardan çok stadyumların, spor salonlarının
doluşuna bakarak olmalı) çağdaş toplumda dinin yerini sporun
almakta olduğunu düşünmüştür. Görüşlerini
geçmişte dinin gördüğü işlevi
günümüzde sporun üstlendiği varsayımı üzerine
geliştirmişlerdir.
Örneğin Antonio Gramsci (1891-1937) Marksçılığa ideoloji
konusunda "hegemonya" ve (sınıflar arası ödünleşme
ürünü) "tarihsel blok" kavramlarını
kazandırmıştı. Hegemonya kuramına göre, kapitalist toplumda
yönetici sınıflar ya da "önder" (eski
Yunanca'da "hegemon") konumunda bulunan gruplar, toplumdaki
konumlarını (ekonomik ve askerî yollar yanı sıra, hatta onlardan
çok) belli bir sınıftan yana "kültür"
yaratmış olmalarına borçludur.
konusunda "hegemonya" ve (sınıflar arası ödünleşme
ürünü) "tarihsel blok" kavramlarını
kazandırmıştı. Hegemonya kuramına göre, kapitalist toplumda
yönetici sınıflar ya da "önder" (eski
Yunanca'da "hegemon") konumunda bulunan gruplar, toplumdaki
konumlarını (ekonomik ve askerî yollar yanı sıra, hatta onlardan
çok) belli bir sınıftan yana "kültür"
yaratmış olmalarına borçludur.
Erklerini bu kültürü öteki sınıflara benimseterek
(içselleştirmelerini sağlayarak) yürütürler. Bu
bedenleri olmaktan çok kafaları boyunduruğa sokan hegemonya
[önderlik + egemenlik] son kertede boyun eğdirilen sınıfların
sömürülmesine yarar. Söz konusu hegemonya, kilise,
eğitim, siyasal kurumlar yanı sıra spor yoluyla sağlanır.
(içselleştirmelerini sağlayarak) yürütürler. Bu
bedenleri olmaktan çok kafaları boyunduruğa sokan hegemonya
[önderlik + egemenlik] son kertede boyun eğdirilen sınıfların
sömürülmesine yarar. Söz konusu hegemonya, kilise,
eğitim, siyasal kurumlar yanı sıra spor yoluyla sağlanır.
Böyle bir kuram, spor kuramına uyarlandığında,
yönetilenlerin (yönetenlerden koparabilecekleri bazı
ödünler nedeniyle) her zaman sömürülmeyip bazı
durumlarda kazançlı çıkabildikleri anlamına gelir. Ayrıca
sporun, (ideolojinin öteki alanları gibi) altyapıdan
"görece özerk" olabileceği düşüncesine
varacak yolları açmıştır.
yönetilenlerin (yönetenlerden koparabilecekleri bazı
ödünler nedeniyle) her zaman sömürülmeyip bazı
durumlarda kazançlı çıkabildikleri anlamına gelir. Ayrıca
sporun, (ideolojinin öteki alanları gibi) altyapıdan
"görece özerk" olabileceği düşüncesine
varacak yolları açmıştır.
Louis Althusser (1918-1990) de bilindiği gibi, devletin baskı
aygıtlarından farklı olarak "ikna aygıtları" dediği
kurumdan söz eder. Sınıf egemenliğini pekiştiren maddesel pratikler
[somut ilişkiler] olarak gördüğü bu aygıtlar takımı
arasında (eğitim, sendika, din gibi kurumlar yanı sıra)
görünüşte sivil (devlet dışı) olan (aslında olmayan) spor
kurumunu da saymıştır.
aygıtlarından farklı olarak "ikna aygıtları" dediği
kurumdan söz eder. Sınıf egemenliğini pekiştiren maddesel pratikler
[somut ilişkiler] olarak gördüğü bu aygıtlar takımı
arasında (eğitim, sendika, din gibi kurumlar yanı sıra)
görünüşte sivil (devlet dışı) olan (aslında olmayan) spor
kurumunu da saymıştır.
İdeolojiyi "öznenin gerçeklikle kurduğu düşsel
ilişki" olarak betimleyen Althusser'in bu katkısı da sporun,
onu "insanlık kadar eski kolektif oyunlardan ve yararcı ya da
savaşçı etkinliklerden, yani avdan, dinsel törenlerden"
ayıran bir özelliğe sahip olduğu görüşüyle
başlatır. Bu, "bir kurum olarak spor, kapitalist üretim
biçiminin doğduğu İngiltere'de, çağdaş endüstri
döneminin başında" ortaya çıkmış olmasıdır.
ilişki" olarak betimleyen Althusser'in bu katkısı da sporun,
onu "insanlık kadar eski kolektif oyunlardan ve yararcı ya da
savaşçı etkinliklerden, yani avdan, dinsel törenlerden"
ayıran bir özelliğe sahip olduğu görüşüyle
başlatır. Bu, "bir kurum olarak spor, kapitalist üretim
biçiminin doğduğu İngiltere'de, çağdaş endüstri
döneminin başında" ortaya çıkmış olmasıdır.
Dolayısıyla spor "başından beri bir sınıf pratiği"
sayılır. Burjuvalar için aylak zaman etkinliğidir. Proletaryaya
çalışma gücünü yeniden kazandırma yoludur.
Emperyalizmle birlikte spor, Britanya'dan, ticaret malları ve toplarla
donatılmış tekneler yanı sıra, Hindistan, Güney Afrika gibi
sömürgelere dışsatılmıştır.
sayılır. Burjuvalar için aylak zaman etkinliğidir. Proletaryaya
çalışma gücünü yeniden kazandırma yoludur.
Emperyalizmle birlikte spor, Britanya'dan, ticaret malları ve toplarla
donatılmış tekneler yanı sıra, Hindistan, Güney Afrika gibi
sömürgelere dışsatılmıştır.
Spor ilişkileri, bire bir kapitalist üretim ilişkilerine denk
düşer. Spor kapitalistleri, sporcuları ücretli işçiler
durumuna düşürmüşlerdir. Sınıf savaşımı, kulüpler
içinde bu iki yan arasında sürüp gitmektedir. Ancak son
çözümlemede spor, sınıf savaşımını örterek,
yeryüzündeki hemen tüm toplumsal formasyonlarda halkın yeni
bir afyonu işlevini görmektedir. Yönetici sınıfın ideolojisini
pekiştirirken, halkı marşlarla, bayraklarla uyutmaktadır.
düşer. Spor kapitalistleri, sporcuları ücretli işçiler
durumuna düşürmüşlerdir. Sınıf savaşımı, kulüpler
içinde bu iki yan arasında sürüp gitmektedir. Ancak son
çözümlemede spor, sınıf savaşımını örterek,
yeryüzündeki hemen tüm toplumsal formasyonlarda halkın yeni
bir afyonu işlevini görmektedir. Yönetici sınıfın ideolojisini
pekiştirirken, halkı marşlarla, bayraklarla uyutmaktadır.
Spor dünyasındaki yozlukların reformlarla düzeltilmesinin
olanağı yoktur. Çünkü bunlar kapitalist üretim
ilişkilerinin ürünüdür. Dolayısıyla spor kurumu da
kapitalist devlet gibi ortadan
kaldırılmalıdır.[33]
olanağı yoktur. Çünkü bunlar kapitalist üretim
ilişkilerinin ürünüdür. Dolayısıyla spor kurumu da
kapitalist devlet gibi ortadan
kaldırılmalıdır.[33]
Ek olarak; spor dalından çok daha fazla anlam
taşıyan/yüklenilen futbol oyunu özelinde yoğunlaşırsak:
Popüler futbol kimliği, diğer toplumsal anlam ve öznelliklerden
bağımsız bir şekilde varolmasa da tekil anlamlara indirgenemeyecek bir
özerkliğe sahip görünmektedir. Bu anlamıyla birçok
kimliğin destekleyici alt kimliği olarak görülse bile bazen
kitleler için belirleyici üst kimlik anlamı
kazanabilmektedir.
taşıyan/yüklenilen futbol oyunu özelinde yoğunlaşırsak:
Popüler futbol kimliği, diğer toplumsal anlam ve öznelliklerden
bağımsız bir şekilde varolmasa da tekil anlamlara indirgenemeyecek bir
özerkliğe sahip görünmektedir. Bu anlamıyla birçok
kimliğin destekleyici alt kimliği olarak görülse bile bazen
kitleler için belirleyici üst kimlik anlamı
kazanabilmektedir.
Bu çerçeveden bakıldığında futbolun
"kutsallık" kazandığını söylemek abartı olmayacaktır,
İngiltere'deki Liverpool futbol takımının taraftarlarının bir
kısmının öldükten sonra küllerinin Anfeild
Stadyumu'na serpilmesi geleneğinin bu kanaate güzel bir
örnek oluşturduğu düşüncesindeyiz. Stadyumların
'mabed' hâlini aldığı yerlerde futbol maçı,
takım renklerini taşıyan özel kıyafet ve aksesuarları, takım
renklerine boyanmış yüzler vb. ile büyük bir kabile ayinini
andırmaktadır. Umberto Eco'ya göre "Futbol,
günümüzün en yaygın dini, batıl
inancıdır."
"kutsallık" kazandığını söylemek abartı olmayacaktır,
İngiltere'deki Liverpool futbol takımının taraftarlarının bir
kısmının öldükten sonra küllerinin Anfeild
Stadyumu'na serpilmesi geleneğinin bu kanaate güzel bir
örnek oluşturduğu düşüncesindeyiz. Stadyumların
'mabed' hâlini aldığı yerlerde futbol maçı,
takım renklerini taşıyan özel kıyafet ve aksesuarları, takım
renklerine boyanmış yüzler vb. ile büyük bir kabile ayinini
andırmaktadır. Umberto Eco'ya göre "Futbol,
günümüzün en yaygın dini, batıl
inancıdır."
Ne gariptir ki, insanlara, kapitalizmin yarattığı tek tip yaşam
formunun dışında bir eğlence sunmak adına ortaya çıktığı
düşünülen futbol, kapitalizmin tek tip yaşam tarzının
pekiştiricisi olmuştur. Zira popüler futbol kültürü,
kapitalizmin hayat tarzının anlamsızlığını unutturmak için
bireylerin içinde kendilerini anlamlı ve değerli hissettikleri
başka bir dünyadır. Burada önemli vurgu kitlelerin
değersizliğine yapılmalı. Kitlelerin önemli bir kısmının
aşağılık kompleksi içinde ve kendilerini değersiz hissettikleri
az gelişmiş ülkelerde futbola verilen değer had safhaya
çıkmıştır. Özellikle ekonomik anlamda geri kalmış
ülkelerde futbolun gelişmesinin nedenlerinden biri de budur.
formunun dışında bir eğlence sunmak adına ortaya çıktığı
düşünülen futbol, kapitalizmin tek tip yaşam tarzının
pekiştiricisi olmuştur. Zira popüler futbol kültürü,
kapitalizmin hayat tarzının anlamsızlığını unutturmak için
bireylerin içinde kendilerini anlamlı ve değerli hissettikleri
başka bir dünyadır. Burada önemli vurgu kitlelerin
değersizliğine yapılmalı. Kitlelerin önemli bir kısmının
aşağılık kompleksi içinde ve kendilerini değersiz hissettikleri
az gelişmiş ülkelerde futbola verilen değer had safhaya
çıkmıştır. Özellikle ekonomik anlamda geri kalmış
ülkelerde futbolun gelişmesinin nedenlerinden biri de budur.
Yüklenen anlam itibariyle paradoksal bir yapıya sahip olmasına
rağmen kitleler üzerindeki etkileyiciliği, egemen güçlerin
futbolu, oluşturmak istedikleri toplumsal/siyasi yapılanmayı destekleyici
bir araç olarak kullanmalarını kolaylaştırmaktadır.
Özellikle milliyetçi/ulusalcı söylemin yeniden
üretilmesinde egemenlerin öncülleri arasında önemli bir
yer tutan futbol kültürü tam da bu noktada paradoksal
söylemleri kanıksamıştır. Bir yandan futbolun (çoğu spor
dalı için aynı söylem kullanılır) "kitleleri
birleştirici/ kaynaştırıcı" bir spor dalı olarak dünya
barışına ve kültürler arası kaynaşmalara pozitif katkı
sağladığı iddia edilirken, diğer taraftan "rakip" takımlar
ve dolayısıyla "rakip" taraftarlar düşman olarak
gerektiğinde öldürülmeyi hak eden "ötekiler"
şeklinde karşımıza çıkarılmaktadır.
rağmen kitleler üzerindeki etkileyiciliği, egemen güçlerin
futbolu, oluşturmak istedikleri toplumsal/siyasi yapılanmayı destekleyici
bir araç olarak kullanmalarını kolaylaştırmaktadır.
Özellikle milliyetçi/ulusalcı söylemin yeniden
üretilmesinde egemenlerin öncülleri arasında önemli bir
yer tutan futbol kültürü tam da bu noktada paradoksal
söylemleri kanıksamıştır. Bir yandan futbolun (çoğu spor
dalı için aynı söylem kullanılır) "kitleleri
birleştirici/ kaynaştırıcı" bir spor dalı olarak dünya
barışına ve kültürler arası kaynaşmalara pozitif katkı
sağladığı iddia edilirken, diğer taraftan "rakip" takımlar
ve dolayısıyla "rakip" taraftarlar düşman olarak
gerektiğinde öldürülmeyi hak eden "ötekiler"
şeklinde karşımıza çıkarılmaktadır.
Futbola endüstriyel bir yapı kazandırılması dünyadaki
egemen güçlerin sosyal/siyasal hedeflerinden bağımsız olarak
düşünülemez. Endüstriyel ve dolayısıyla da kurumsal
bir yapıya sahip olan bu oyuna biçilen sosyal rollerden biri ve en
önemlisi de etkilediği kitlelerin uyuşturucusu olmaktır.
egemen güçlerin sosyal/siyasal hedeflerinden bağımsız olarak
düşünülemez. Endüstriyel ve dolayısıyla da kurumsal
bir yapıya sahip olan bu oyuna biçilen sosyal rollerden biri ve en
önemlisi de etkilediği kitlelerin uyuşturucusu olmaktır.
Modern yaşam tarzının insanın sosyal ihtiyaçlarına
yönelik yarattığı kaçınılmaz boşluğu sanal olarak
doldurmasının yanı sıra ekonomik ve siyasi gelişmelere karşı bireyleri
duyarsız veya unutkan kılmanın en önemli aracı olmuştur
futbol.[34]
yönelik yarattığı kaçınılmaz boşluğu sanal olarak
doldurmasının yanı sıra ekonomik ve siyasi gelişmelere karşı bireyleri
duyarsız veya unutkan kılmanın en önemli aracı olmuştur
futbol.[34]
VI.1) FUTBOLU "OLUMLUYAN" OLUMSUZLUK!
Buraya kadar değinilenlere karşın hâlâ "bir mersiye
olarak Çarşı!" veya "Futbolsol"
söylencelerine takılan olumsuzluklara gelince…
olarak Çarşı!" veya "Futbolsol"
söylencelerine takılan olumsuzluklara gelince…
"Evet, tribünde solculuk olur. Sadece sol simge ve
pankartları kullanarak değil, tribünün hayatın içinde bir
an olduğunu unutmadan, orada biraraya geldiğin insanlarla iletişim
kurarak, karşı karşıya geldiğin polisle mücadele ederek, izlediğin
'oyun'un kuruluşuna dair bir algı geliştirerek, bulunduğun
yerden-kendi hayatından bir dönüşüme katkı sunabilirsin.
Hareketi bir öncül değil ama yaparken ürettiğin bir akış
olarak görüp, süregelen akışı tribün yoluyla da
kesebilirsin. Bunları yaparken sana gülüp geçenlere de, 4
Eylül 2009 tarihli Adana 5 Ocak Stadı fotoğraflarını hediye olarak
gönderebilirsin,"[35] gibi "büyük
laflar"ın hayatta hiçbir karşılığı yoktur!
pankartları kullanarak değil, tribünün hayatın içinde bir
an olduğunu unutmadan, orada biraraya geldiğin insanlarla iletişim
kurarak, karşı karşıya geldiğin polisle mücadele ederek, izlediğin
'oyun'un kuruluşuna dair bir algı geliştirerek, bulunduğun
yerden-kendi hayatından bir dönüşüme katkı sunabilirsin.
Hareketi bir öncül değil ama yaparken ürettiğin bir akış
olarak görüp, süregelen akışı tribün yoluyla da
kesebilirsin. Bunları yaparken sana gülüp geçenlere de, 4
Eylül 2009 tarihli Adana 5 Ocak Stadı fotoğraflarını hediye olarak
gönderebilirsin,"[35] gibi "büyük
laflar"ın hayatta hiçbir karşılığı yoktur!
Ne derseniz deyin; futbol, egemenin oyunudur!
Sermayenin, azami kârın, sermaye birikimi amaçlı
yatırımın oyunudur!
yatırımın oyunudur!
Kitle psikolojisinin biçimlendirildiği oyunudur!
Hem de "Sen de mi 'Kitsch' oldun St.
Pauli?"[36] çığlıkları attıran bir
oyundur!
Pauli?"[36] çığlıkları attıran bir
oyundur!
Soru(n), bu oyunun oyununa, "gerekçesi" ne olursa
olsun, gelmemek, futboldan "sol" bir "estetik"
üretme konusunda nafile çabalara girişmektense, onun kapitalist
sisteme ne amansız ve ayrılmaz tarzda entegre olduğu konusunda
durmaksızın kafa yormak ve onu yorulmaksızın bu yönüyle teşhir
etmektir!
olsun, gelmemek, futboldan "sol" bir "estetik"
üretme konusunda nafile çabalara girişmektense, onun kapitalist
sisteme ne amansız ve ayrılmaz tarzda entegre olduğu konusunda
durmaksızın kafa yormak ve onu yorulmaksızın bu yönüyle teşhir
etmektir!
16 Haziran 2010 12:51:07, Ankara.
N O T L A R
[*] Devrimci Demokrasi, No:179, 1-16 Temmuz
2010…
2010…
[1] Andre Gide.
[2] "Fener En Çok Kazanan 19'uncu
Kulüp", Radikal, 13 Şubat 2009, s.6.
Kulüp", Radikal, 13 Şubat 2009, s.6.
[3] "2.7 Milyar Avro'luk Yıldız
Savaşı!", Sabah, 7 Haziran 2008, s.8.
Savaşı!", Sabah, 7 Haziran 2008, s.8.
[4] "Ada'da Arap Rüzgârı
Esecek", Cumhuriyet, 4 Eylül 2008, s.20.
Esecek", Cumhuriyet, 4 Eylül 2008, s.20.
[5] Ceyhun Kuburlu, "TOBB Fransız Modeli
Önerdi", Hürriyet, 24 Haziran 2008, s.8.
Önerdi", Hürriyet, 24 Haziran 2008, s.8.
[6] Ceyhun Kuburlu, "En Çok Kazanan 50
Futbolcu 320 Milyon Avro'yu Yakaladı", Hürriyet, 17 Şubat
2010, s.12.
Futbolcu 320 Milyon Avro'yu Yakaladı", Hürriyet, 17 Şubat
2010, s.12.
[7] Alâeddin Şenel, "Eleştirel Spor
Kuramları", Bilim ve Gelecek, No:53, Temmuz 2008, s.6-10.
Kuramları", Bilim ve Gelecek, No:53, Temmuz 2008, s.6-10.
[8] Ceyhun Kuburlu, "FIFA Rekor Kırdı, Dünya
Kupası 32 Takıma 420 Milyon Dolar Aktaracak", Hürriyet, 30
Mayıs 2010, s.26.
Kupası 32 Takıma 420 Milyon Dolar Aktaracak", Hürriyet, 30
Mayıs 2010, s.26.
[9] "Dünya Kupası'na 100 Bin
Fahişe", Şok, 5 Haziran 2010, s.1.
Fahişe", Şok, 5 Haziran 2010, s.1.
[10] "Ligin En Pahalı Takımı Galatasaray",
Radikal, 14 Kasım 2008, s.23.
Radikal, 14 Kasım 2008, s.23.
[11] "Denizli 1.9 Milyon Avro'ya 2 Kupa Aldı,
Aragones 3.5 Milyon Avro'ya 4'üncü Yaptı",
Hürriyet, 1 Temmuz 2009, s.9.
Aragones 3.5 Milyon Avro'ya 4'üncü Yaptı",
Hürriyet, 1 Temmuz 2009, s.9.
[12] Metin Kurt, "Futbol Arsada Güzel ve Temiz,
Borsada Çirkin ve Kirli…", Evrensel, 30 Ekim 2008,
s.14.
Borsada Çirkin ve Kirli…", Evrensel, 30 Ekim 2008,
s.14.
[13] Ceyhun Kuburlu, "Avrupa Futbolu Krizden
Etkileniyor Kulüpler Dikkatli Harcama Yapsın", Hürriyet, 19
Ekim 2008, s.11.
Etkileniyor Kulüpler Dikkatli Harcama Yapsın", Hürriyet, 19
Ekim 2008, s.11.
[14] Ceyhun Kuburlu, "2010 Dünya
Kupası'nda 32 Takım 7 Markayla Kapışacak", Hürriyet, 5
Haziran 2010, s.32.
Kupası'nda 32 Takım 7 Markayla Kapışacak", Hürriyet, 5
Haziran 2010, s.32.
[15] İrfan Donat, "Transfer Simsarları Hiç
Kaybetmiyor", Sabah, 1 Ocak 2010, s.10.
Kaybetmiyor", Sabah, 1 Ocak 2010, s.10.
[16] "Liverpool 'Göğüs
Liginde' Süper Lig'i Ezdi Geçti", Milliyet, 18
Eylül 2009, s.9.
Liginde' Süper Lig'i Ezdi Geçti", Milliyet, 18
Eylül 2009, s.9.
[17] "Ekonomiler Yarışıyor", Cumhuriyet, 13
Haziran 2010, s.13.
Haziran 2010, s.13.
[18] "Devler 3.9 Milyar Avro Ciro Yaptı, İlk Sıra
Real Madrid'in", Radikal, 3 Mart 2010, s.4.
Real Madrid'in", Radikal, 3 Mart 2010, s.4.
[19] "Fenerbahçe Avrupa Değer Liginde
20'nci Oldu", Hürriyet, 10 Kasım 2009, s.11.
20'nci Oldu", Hürriyet, 10 Kasım 2009, s.11.
[20] "Avrupa Futbolu 14 Milyar Avro'yu
Buluyor, Kara Para İzi Görülüyor", Hürriyet, 23
Ekim 2009, s.9.
Buluyor, Kara Para İzi Görülüyor", Hürriyet, 23
Ekim 2009, s.9.
[21] Nazif Gürdoğan, "Futbol Kulüpleri
Kapatılsın", Yeni Şafak, 4 Mart 2009, s.8.
Kapatılsın", Yeni Şafak, 4 Mart 2009, s.8.
[22] Mehmet Ali Gökaçtı, "Bizim
İçin Oyna" Türkiye'de Futbol ve Siyaset, İletişim
Yay., 2008.
İçin Oyna" Türkiye'de Futbol ve Siyaset, İletişim
Yay., 2008.
[23] Mehmet Özyazanlar, "Başka Türlü
Bir Futbol Mümkün", Evrensel, 25 Ağustos 2009, s.14.
Bir Futbol Mümkün", Evrensel, 25 Ağustos 2009, s.14.
[24] Kıvanç Koçak, "Terim Sadece
Terim Değildir", Radikal Hafta Sonu, 31 Ekim 2009, s.3.
Terim Değildir", Radikal Hafta Sonu, 31 Ekim 2009, s.3.
[25] Hasan Cemal, "Finale Finale, Viyana'nın
Fethine!", Milliyet, 21 Haziran 2008, s.23.
Fethine!", Milliyet, 21 Haziran 2008, s.23.
[26] "Hido ABD'yi Mevlüt Fransa'yı
Salladı", Hürriyet, 12 Temmuz 2009, s.7.
Salladı", Hürriyet, 12 Temmuz 2009, s.7.
[27] Ceyhun Kuburlu, "İddia'da
Kulüplerin 153 Milyon Lirası Uçtu Federasyon Alarma
Geçti", Hürriyet, 31 Temmuz 2009, s.9.
Kulüplerin 153 Milyon Lirası Uçtu Federasyon Alarma
Geçti", Hürriyet, 31 Temmuz 2009, s.9.
[28] "Liverpool 'Göğüs
Liginde' Süper Lig'i Ezdi Geçti", Milliyet, 18
Eylül 2009, s.9.
Liginde' Süper Lig'i Ezdi Geçti", Milliyet, 18
Eylül 2009, s.9.
[29] Ceyhun Kuburlu, "Sponsorlar Yarışa Girdi,
100'den Fazla Şirket 18 Takımı Destekledi", Hürriyet, 8
Temmuz 2009, s.10.
100'den Fazla Şirket 18 Takımı Destekledi", Hürriyet, 8
Temmuz 2009, s.10.
[30] "Büyükler Kapıştı, 12 Maçta
Kasaya 17 Milyon Lira Girdi", Sabah, 1 Aralık 2009, s.20.
Kasaya 17 Milyon Lira Girdi", Sabah, 1 Aralık 2009, s.20.
[31] "Futbol Ekonomisinde Avrupa'ya Ulaştık
Anadolu Şampiyon Olur", Hürriyet, 16 Ocak 2010, s.24.
Anadolu Şampiyon Olur", Hürriyet, 16 Ocak 2010, s.24.
[32] Coşkun Gülbahar, "Tazminat Futbolun
Kamçısı", Cumhuriyet, 7 Haziran 2010, s.18.
Kamçısı", Cumhuriyet, 7 Haziran 2010, s.18.
[33] Alâeddin Şenel, "Eleştirel Spor
Kuramları", Bilim ve Gelecek, No:53, Temmuz 2008, s.15-19.
Kuramları", Bilim ve Gelecek, No:53, Temmuz 2008, s.15-19.
[34] Akın Atalay, "Futbol Kime Hizmet
Ediyor?", Haksöz, No:208, Temmuz 2008, s.32-33.
Ediyor?", Haksöz, No:208, Temmuz 2008, s.32-33.
[35] Yavuz Yıldırım, "Tribünde Solculuk Olur
mu?", Radikal İki, 13 Eylül 2009, s.8.
mu?", Radikal İki, 13 Eylül 2009, s.8.
[36] "Yüreği solda atan futbolseverin takımı
olan St. Pauli de artık, 'endüstriyel futbol'dan
etkileniyor." (Tanıl Bora, "Sen de mi 'Kitsch' Oldun
St. Pauli?", Radikal, 6 Ocak 2009, s.17.)
olan St. Pauli de artık, 'endüstriyel futbol'dan
etkileniyor." (Tanıl Bora, "Sen de mi 'Kitsch' Oldun
St. Pauli?", Radikal, 6 Ocak 2009, s.17.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder