Fikri Mülkiyet
Efsaneleri
Fikri Mülkiyet
Efsaneleri
Fikri mülkiyet bu günlerde oldukça
sıcak bir konu, ve önemli bir nedenden dolayı böyle. Bu
tartışmanın sıcaklığında, gelgelelim, karmaşık doğrular dogmatik
varsayımlara kolayca dönüşebilmektedir. Fikri mülkiyeti
adilce değerlendirebilmek için, tartışmalarımızın yanlış
kavram ve anlamalarla bulanıklaşmamış olması önemlidir; bu nedenle,
fikri mülkiyet hakkındaki belli sayıda yanlış ifade burada
listelenmiş ve çürütülmüştür.
Fikri mülkiyet antik bir ilkedir.
Doğru değil. Fikri mülkiyet açıkça
modern bir kavramdır, sahneye çıkışını da yakın bir zamanda
yapmıştır. Kabul edilen ilk patent yasası 1623 tarihine dayanır, ve
modern telif hakkı – statute of anne – 1710'da yaşamına
başlamıştır. Bu erken yasalar kapsam açısından sınırlı ve
sadece bazı bilgi tiplerine sınırlanmıştır; bu ilkelerin batı
dünyasında kullanılan daha genişletilmiş yorumlarına oldukça
modern bazı öğeler son bir kaç yıl içerisinde
eklenmiştir.
Fikri mülkiyet dünya çapında
tanınmıştır/geçerlidir
ABD'nin Çin'le yaşadığı güncel soğukluğu
düşünürsek, fikri mülkiyetin dünya çapında
tanınmış bir kavram olmadığını görebiliriz. Elbette, ABD'nin
yabancı politika ana hedefi kendi fikri mülkiyet ajandasına uymaları
için diğer ülkelerin zorlamak şeklindedir – izleyen
gruplar tarafından çok sık bir şekilde göz ardı edilen, hoş
karşılanmayacak bir fikri emperyalizm.
Fikri mülkiyet olmadan, hiç kimse
özgün eser üretemez
Fikri mülkiyet yasasının 1623 yılında ortaya
çıktığını düşünürsek, bu tarihten önce
özgün eserlerin üretildiğinden yola çıkarak bu
efsaneyi çürütebiliriz. İnsan, fikri mülkiyetin ortaya
çıkmasından önce binlerce yıl boyunca yaratmıştır;
terkedildikten sonra da bir çok bin yıl boyunca yaratacaktır.
Fikri mülkiyet, özgün eserlerin
üretimine yönelik güdüler yaratmak için
gereklidir
Bu fikri mülkiyet efsanesi fikri mülkiyet
savunucularının sloganı olmuştur. Sıklıkla tekrarlanır, hiç bir
zaman sorgulanmaz. "Yaratıcılık hükümet destekli tekele
bağımlıdır" düşüncesi çoğu fikri mülkiyet
destekçisinin zihninde hiçbir gerekçeye ihtiyaç
duymaz. Maalesef, buna rağmen, yanılıyorlar: fikri mülkiyet
"hakları" yaratım için gerekli değildir, ve bazı
durumlarda yaratıcılığı yokeder.Örneğin, yazılım endüstrisini
düşünelim. Fikri mülkiyetin sınırlamalarından
özgür yıllar boyunca endüstri gelişti, neredeyse her
açıdan modern dünyada en yaratıcı ortamlardan biri haline
geldi. Bilgisayar dünyasına yeni bir şekilde getirilen patent
yasasıyla birlikte, bir çok tekil programcı, kayan tampon gibi
tekniklerin "sahibi" olduğunu iddia eden büyük
firmaların kendilerine açacakları davaların korkusuyla yaşamaya
başladılar. Bundan kim yarar sağlıyor? Kesinlikle yaratıcı değil!
Fikri mülkiyet yasası, başlangıcından itibaren, yayımcılar ve
diğer güçlü firmalara, asıl yaratan bireylerden daha
yararlı olmuştur; sonrakiler kendi ilgilerinin fikri mülkiyet
tarafından pek korunmadığını görmüşlerdir.
Fikri mülkiyet koruması olmadan insanlar
eserler yaratsa da, bu eserlerin kalitesi standartlardan düşük
olacaktır
Sadece eğer "Julius Caesar", Plutarch'ın
"Lives", "The Last Supper", ve Handel'in
"Messiah"'ı standartlardan düşükse! Bütün
bunların dışında, İncil, Kuran, ve vecizeler gibi önemli benzer
yaratımlar fikri mülkiyetin olmadığı bir dünyada
yaratılmıştır. Fikri mülkiyet destekçileri fikri
mülkiyeti zayıflatmanın mükemmel edebiyat, müzik, ve
sanattan vazgeçmek anlamına geldiğini savunuyor; gerçekte,
tarih durumun böyle olmadığını gösteriyor.
"En iyi" yaratıcılar fikri mülkiyet
korumaları olmadan çalışmazlar
Bir kez daha tarih bunun yanlış olduğunu
gösteriyor. Şekspir, Plato, Konfüçyüs, Hero, Chaucer,
Handel, ve bir çok diğer edebiyat, müzik, sanat, ve icat
konusundaki en iyi isimler fikri mülkiyetin olmadığı bir ortamda
çalışmışlardır. Açıkça, dahi üretmek
için telif hakkına ihtiyaç duymaz.
Fikri mülkiyet haklarını yaratıcıların
ellerinden almak onların emeklerinden yarar sağlamalarını
engellemektir
Bu efsane, yaratımdan tek para kazanma yolunun,
üretilen fikirleri "satarak" olduğu fikrine dayanmaktadır.
Ancak, bu doğru değildir. Danışmanlık, destek, gösterim, hizmet:
bütün bunlar yaratıcıların, fikri mülkiyetin ilgisini
çekmeden yeteneklerini kullanıp para kazanabileceği yollara
örnektir. Telif olmasaydı da, örneğin bir müzik grubu canlı
performansları için ücret alarak para kazanabilirdi. Daha bir
örnek akademide bulunabilir, kendilerine "sponsor" olan
üniversiteye fikirlerin "satılmadığı", yoğun bir
şekilde fikir üretiminin gerçekleştiği yer. Fikri
mülkiyet haklarını şimdi ortadan kaldırmak yaratıcıların
emeklerinden yararlanmasını engellemeyecektir; hatta, bütün
toplumun çalışmalarının yararlarını paylaşmasına izin
verecektir.
Fikri mülkiyet doğrudan fiziksel
mülkiyet kavramından ortaya çıkar
Fiziksel mülkiyet hakları fiziksel bir nesnenin
aynı anda iki farklı yerde olamayacağı gerçeğinden
türetilmiştir. İnsanların maddesel nesneleri üzerinde
çekişmesini önlemek için, "kim ne alırsa"
söylemiyle hakların belirlendiği bir sistem kullanırız. Halbuki
bilgi fiziksel mülkiyetten bir kaç şekilde farklıdır, biri
aynı anda bir çok yerde olabilmesidir. Örneğin Fred'in Barney'e
bir elma verdiğini düşünelim; bundan sonra Fred artık elmaya
sahip değildir. Eğer, diğer taraftan Fred Barney'e elma hakkında
birşeyler söylerse, Fred hala elma hakkında birşeyleri
bilecektir. Fred bilgiyi Barney'e vermiştir, ama o bilgiye hala sahiptir.
Açıkça, Fred ve Barney'in elma hakkındaki bilgiye kimin
"sahip" olduğuna dair çekişmesine gerek yoktur: bunu
yapmak bilgiye bir nesne gibi davranmak anlamına gelir, bu fikir
açıkça hatalıdır.
Fikri mülkiyetin geleceği hakkındaki tartışma
ortaya çıktığında, katılımcılar ve seyirciler için fikri
mülkiyetin doğası hakkında iyi bilgiye sahip olmak her zamankinden
daha önemli olacaktır. Fikri mülkiyeti saran efsaneleri ve
yanlış anlamaları ortadan kaldırarak, toplumumuz açısından uygun
konumu hakkında daha iyi kararlar verebiliriz.
Bu belge kamu malıdır – lütfen
özgürce dağıtın.
İvme Çeviri Grubu
Kaynak: href="http://deoxy.org/ipmyths.htm">deoxy.org/ipmyths.htm
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder