Erkan Eskiçırak - 11
Eylül 1979
11 Eylül 1979 ‘yağmurlar
ülkesi’nin devrimcileri için önemli bir tarihtir;
Erkan Eskiçırak bu tarihte vurulmuş ve “Ardeşen’in
geçici işgali” bu tarihten sonra
gerçekleşmiştir.
Erkan…
Şimdiki nüfusu elli bin civarında olan
Ardeşen, Lazların yaşadığı beş kasabadan en
büyüğüdür. 1980 öncesinde birkaç
arkadaşımız hariç Ardeşenli devrimcilerin tümü Halkın
Devrimci Öncüleri’ndendi. HDÖ’yü Ardeşenli
devrimcilerle ilişkilendiren ise Yüksel Eriş’ti. Yüksel,
Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nde okuyan bir arkadaşımız
aracılığıyla bana ve Yalçın Atabey’e verilmek üzere
Türkiye Devriminin Acil Sorunları broşürünü iletmiş,
kısa bir süre sonra da bizi eliyle koymuş gibi bulmuştu. Daha
önce teksir makinesi ile sarı kâğıda basılmış
“Kesintisizler” broşürünü okumuş ve
benimsemiştik. Yüksel’le birkaç gün süren TDAS
üzerine okuma ve tartışma sürecinin sonunda ‘birlikte
yürümeye’ karar verdik… Yüksel Eriş’i 21
Ocak 1977’de bir ‘bomba kazası’ sonucu Trabzon’da
yitirdik. 1977’nin sonuna doğru ben İstanbul’a geçtim,
Yalçın Atabey’i ise bir trafik kazasında yitirdik. Erkan,
HDÖ’ye ilk katılan yoldaşlarımızdandı. Bölge
Komitesi üyesiydi...
Ardeşen’de azınlıkta olmalarına
karşın sivil faşistler de vardı. Fakat Lazlara has özelliklerden
dolayı onlara karşı silah kullanmıyorduk; siyasal teşhir ve tecrit
faaliyetleriyle yetiniyorduk.
1979 yılının 11 Eylül günü
Erkan bir komşu kentteki toplantıdan dönmüştü. O sırada
ben de sorumluluk alanım olan Karadeniz’de bulunuyordum ve
Ardeşen’deydim. Erkan yol yorgunuydu. “Biraz dinlen, sonra
konuşuruz” dedim, ayrıldık. Aradan birkaç dakika
geçmişti ki bir silah sesi duydum. Sesin geldiği yöne gittim ve
yerde yatan Erkan’ı gördüm; başından kan akıyordu,
gözleri açıktı ve gülümsüyordu. Nabzına
baktım, ölmüştü. Hiç ciddiye almadığımız liseli
faşistçiklerden biri, kendisini kovalayan devrimci liselilerden
kaçarken kalabalığın içinde birden Erkan’la
karşılaşmış ve panikleyip silahını ateşlemişti. Böylece
bölgedeki en değerli yoldaşlarımızdan birini
yitirdik.
Artık Ardeşen’deki sivil faşistlere
karşı silah kullanmama dönemi bitmişti. Erkan’ın belindeki
silahı da alıp orada bulunan yoldaşlarımızla birlikte onu vuran
faşistin peşine düştük. Aynı zamanda bir başka grup da
faşistlerin buluştuğu mekânlara yöneldi. Erkan’ı vuran
faşist tam da atış menziline girmişken polis arkamızdan ateş etmeye
başladı. Bu yüzden anında misilleme yapmayı başaramadık; biz
polisle uğraşırken Erkan’ın katili kaçmayı başardı. Bunun
üzerine olayın yönü değişti; devrimcilerle polisin
çatışması başladı. O akşam Erkan’ın akrabaları ile
birlikte devrimci bir grup karakolu bastı. Devlet bütün
imkânlarını kullanmış, bize ateş ederek Erkan’ı vuran
faşisti kurtaran komiseri Ardeşen’den çıkarmayı
başarmıştı, ama bu baskınla polis teşkilatı da pasifize
oldu.
Erkan görkemli bir cenaze töreniyle
uğurlandıktan sonra sivil faşistleri silahla tasfiye etmeye karar verdik.
Elbette sivil faşistler tasfiye edilirken kolluk güçleriyle de
kapışmak gerekecekti. Hazırlıklar buna uygun yapıldı.
Ardeşen’deki devrimciler onar kişilik gruplar halinde dağlara,
köylere ve sokaklara dağıldılar. Faşistlerin bulunabileceği yerlere
seri baskınlar düzenleyen silahlı gruplar Karadeniz sahil yolunu da
kontrol ediyor, her yerde faşist arıyorlardı.
Yüzlerini kızıl bir örtüyle
gizleyerek ortaya çıkan silahlı grupların sayısını ve uygulanan
devrimci şiddetin etkisini gören kolluk güçleri iyice
kararsızlaşmışlardı. Asker ve polis ‘yokmuş gibi’
davranıyordu. Silahlı devrimci gruplara müdahale etmeyi göze
alamadılar. Sadece o yıllarda Ankara’da ortaya çıkan ve
adına daha sonra özel tim denilecek olan küçük bir
‘tim’ bakanlık emriyle Ardeşen’e gönderilmiş, ama
onlar da durumun ciddiyetini gördükten sonra geldikleri gibi hızla
ortadan kaybolmuşlardı.
O dönemin sağ
basını, özellikle de MHP’nin yayın organı olan
Hergün Gazetesi günlerce “Ardeşen’deki Kızıl
Terör”ü haber yapmış, devleti göreve
çağırıp durmuştu.
Bir hafta sonra bir durum değerlendirmesi
yaptık ve Erkan’ın öldürülmesine tepki olarak
başlayan ve de hiç hesapta yokken bir hafta gibi uzun sayılabilecek
bir süre boyunca “Ardeşen’in işgali”ne
dönüşen eylemliliği sonlandırmaya karar
verdik…
Şimdi şöyle bir soru sorulabilir; aradan
otuz yılı aşkın bir süre geçtikten sonra bu tarih notunun
anlamı ne?..
Bir yıl kadar önce genç bir
devrimci ziyaretime gelmişti. Çat kapı ziyaretçim
Laz’dı. Beni tanımak ve 70’lı yıllarda ‘yağmurlar
ülkesinde’ yaşananları öğrenmek istiyordu. Laz
devrimcilerin geçmişte yaşadıklarıyla gerçekten
ilgilendiğini sorduğu sorulardan anlıyordum. Sorulardan biri şuydu;
“Yoldaşınız Erkan Eskiçırak’ın
ölümünden sonra Ardeşen’de uzun bir süre silahlı
devrimci gruplar görülmüş, silah sesleri hiç
susmamış, o olayı anlatır mısınız? ” Anlattım, dikkatle
dinledi ve şöyle dedi; “Bunları yazmalısınız, sizden sonraki
devrimci kuşağın, bizlerin, ‘80 öncesinde yaşananları
öğrenme hakkımız var, sizin de bize böyle bir borcunuz
var!..”
O genç devrimciye söz
vermiştim; bu yazıyı ‘onun için’ yazdım, umarım
okur…
Sadık Varer
- http://www.enternasyonalle.com/
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder