10 Aralık 2010 Cuma

Wikileaks Tarzı Siyasal Teşhir / Sadık Varer

Wikileaks Tarzı Siyasal
Teşhir / Sadık Varer

İnsanlık tarihinin son çeyrek yüz yılında yaşanan
teknolojik gelişmenin hızına yetişmek giderek zorlaşıyor. Bu arada baş
döndürücü hızla gelişen teknolojiyi üreten ve
kullanan güçlerin toplum üzerindeki denetimleri de
ürkütücü bir düzeye ulaşmış bulunuyor.

Teknolojik olanakları ‘kuşanmış’ devletler, hem birbirlerini
hem de düzen karşıtı güçleri eski zamanlardakinden
çok daha zahmetsizce izleyebiliyorlar. Denilebilir ki, internet ve cep
telefonu kullanan ve de iktidarlarla meselesi olan herkes
gözaltındadır!

Pek çok devlet, telefon görüşmelerini ve internet
üzerinden yapılan yazışmaları, yüksek teknolojiyi kullanan
birkaç elemanla izleyip kayıt altına alabiliyor. Cep telefonu
kullanan bir rejim karşıtının yerini yurdunu saptayıp, askere ya da
polise gerek kalmadan, bir düğmeye basıp öldürmek, bilim
kurgu filmlerinin konusu olmaktan çıkmış, gerçekten
uygulanır hale gelmiştir. Paranoya falan değil, aleni bir
gerçektir; devlet isterse şu an internet bağlantısı kurulmuş
bilgisayarımda yazdığım bu yazıyı, bana gelen ve girdiğim sitelerde
okuduğum yazıları, izlediğim videoları, zamanı geldiğinde
‘kullanılmak’ üzere kayıt altına alabilir. Bu yüzden
devlet iktidarıyla meselesi olan illegal güçler interneti ve cep
telefonunu kullanmaktan kaçınırlar. Bu durumun fakında olan devlet
de internet ya da cep telefonu kullanan muhalifleri fazlaca ciddiye almaz ve
fakat yine de ne olur ne olmaz deyip her türlü bilgiyi arşivleme
işini sürdürür.

Şu sıralar dünyanın bütününde gündemde olan, her
açıdan sorgulanan ve bir süre daha gündemi işgal edeceği
anlaşılan Wikileaks hadisesini bir de bu açıdan ele almak lazım.
Kimi komplo teorilerinin ‘gerçeklik payı’ bir yana,
Wikileaks, yüksek teknolojiyi kullanarak dünyayı dijital bir
hapishaneye çeviren, bildik bütün etik değerleri
pervasızca çiğneyip insanlığın özeline müdahale eden,
diledikleri herkesi izleyen ve dinleyen egemenlerin elindeki bu
ürkütücü aracı, aynı egemenlerin deşifre edilmesi
amacıyla kullanmış, kapitalist dünyanın gizli kapaklı
yürüyen kirli siyasetini bir ölçüde deşifre
etmiş, siber teknolojiyi siyasi gerçekleri açıklama
faaliyetlerinin etkin araçlarından biri haline getirmiştir.

Wikileaks 2006 yılında bilgisayar uzmanı, hacker ve gazeteci dokuz kişi
tarafından kuruldu. Kendilerini ‘halkın istihbarat
örgütü’ olarak tanıtan bu grubun ilk teşhir
faaliyetleri sempatiyle karşılanmış ve dahi yayınladıkları ilk
belgeler ödüllendirilmiş, 2008 yılında, Ekonomist Dergisi ve
Uluslararası Af Örgütü’nden ‘Yeni Medya
Ödülü’ almıştı. Ne var ki, siyasi gerçekleri
açıklama işini büyütmeye ve rahatsız ettikleri devletleri
çoğaltmaya başlayınca durum değişti; Wikileaks ‘tehlikeli
bir örgüt’ sayıldı.

ABD dahil pek çok devletin kirli çamaşırlarını ortaya
saçan Wikileaks elemanlarının düzen karşıtı olmadıkları
biliniyor. Kapitalist düzenin şeffaflaşmasını isteyen ve
demokratlık sınırında gezinen Wikileaks kurucuları, buna rağmen
‘demokratik’ devletlerin hışmına uğradılar. ABD Temsilciler
Meclisi Homeland Güvenlik Komitesi Başkanı Peter King,
Wikileaks’in kurucularından Julian Assange’ın terörist
sayılması gerektiğini açıkladı, hızını alamayan Kanada
Başbakanı ise Assange’ın tez elden ortadan kaldırılmasını
buyurdu. Belli ki Wikileaks elemanları ‘kötü bir
örnek’ oluşturdukları için cezalandırılacaklar. Ama
sanırım, bu durum ‘Wikileaks tarzı’ siyasal teşhir
faaliyetlerinin yaygınlaşmasını engellemeye yetmeyecektir...

Wikileaks hadisesi ile birlikte internet gazeteciliğinin geleceğine dair
tartışmalar da yeniden başladı. Gazetecilikten çok düzen
yalakalığı yapanların tekelindeki ‘gazetecilik
müessesesi’ feci şekilde prestij kaybına uğramış durumda.
Klasik medya, Amerika Birleşik Devletleri'nin diplomatik
yazışmalarını yayınlayan Wikileaks’in yarattığı küresel
gündemle ve nal toplamakla meşgul. Kanımca Wikileaks hadisesinden
sonra, artık hiç kimse internet gazeteciliğini
küçümseyemez…

Wikileaks’in yayınladığı belgeler dünyanın kirli siyaset
erbabını adamakıllı rahatsız etmiş görünüyor. Fakat
memleketimizin siyasetçileri ‘vız gelir tırıs gider’
havasındalar. ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, olayın patlak
vermesinden hemen sonra yaptığı basın açıklamasında ilgili
devletlerden özür dileyip belgelerin doğruluğunu teyit etmiş,
buna karşın AKP iktidarı söz konusu belgeler için
“düzeysiz diplomatların uydurmaları” deyip
geçmiştir. AKP’nin bu rahatlığını ancak Başvekil Erdoğan
dahil bazı bakanlarla ilgili bunca önemli belgelere rağmen iktidarı
rahatsız edebilecek ölçülerde örgütlü bir
muhalefetin yokluğu ile açıklayabiliriz.

Asıl mesele de budur; örgütlü ve örgütleyici bir
muhalefetin bulunmadığı koşullarda siyasal gerçekleri
açıklayarak hatırı sayılır bir etki yaratabilirsiniz, ama
yaratılan bu etkinin ömrü kısa olur. Wikileaks’in siyasi
gerçekleri açıklayarak yarattığı etki de kısa sürede
sönümlenebilir.

Diğer yandan, emperyalist haydutların Wikileaks hadisesini
‘değerlendirip’ insanlığın başına yeni belaları musallat
etmeleri de ihtimal dahilindedir. Amerika, 11 Eylül saldırısı
sonrasında olduğu gibi Wikileaks saldırısından da vazife
çıkarabilir; bu işin sonunda kimi devletleri birbirine
düşürebilir ve dünyayı yeniden dizayn etmeye kadar pek
çok şeyi deneyebilir…

Sadık Varer www.enternasyonalle.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder