18 Kasım 2010 Perşembe

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan'la 100 günü deviren direnişi üzerine konuştuk...

BETESAN direnişçisi Zeynel
Kızılaslan'la 100 günü deviren direnişi üzerine
konuştuk...

(18.11.10) - Tersaneler cehenneminde örgütlü mücadele
yürüttüğü için işten atılan Zeynel
Kızılaslan, 11 Ağustos'tan bu yana tek başına direniyor.
Güvenceli çalışma ve yaşam koşulları için direnişini
sürdüren BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan'ın
direnişi bugün 100. gününde.

İlerici kamuoyu Kızılaslan'ın kalame aldığı direniş
günceleriyle, direnişi ilgiyle takip ediyor. Kızılaslan'la 100
günü deviren direniş süreci üzerine yaptığımız
röportaj ise BETESAN direnişçisinin bu süreci nasıl
değerlendirdiğini ele alıyor.

BETESAN direnişçisi Zeynel Kızılaslan'la yaptığımız
röportajı yayınlıyoruz:

"Bu düzene karşı mücadele etmek gerektiğini her sabah
direniş çadırını kurduğumuzda tekrar anlıyoruz"

src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/1c30e350b7_04.jpg"
style="width: 263px; height: 194px; padding-top: 10px; padding-right: 10px;
padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; float: left; " />


"Tersanedeki bir direnişin sınıfın
bütün kesimlerini kucaklayan bir yanı, bütün ezilenlerin
çığlığı olduğunu görüyoruz."

- BETESAN direnişi sadece Tuzla tersanelerinde tersane
işçilerine değil, patronların kölelik dayatmaları ve
saldırıları altında ezilen diğer işçi bölüklerine de
örnek oldu. Geride kalan 100 günlük direniş sürecini
özetler misin?

Her işçi direnişi aslında sermayenin karşısında bir
kazanımdır. BETESAN direnişi sermayenin laboratuvarı olan tersanelerde
bir direniştir. Tersaneler ortaçağ kölelik koşullarının
hüküm sürdüğü, işçilerin yaşam hakkının
olmadığı bir cehennem aslında. Tersaneler işçiler için
böyle koşullar oluştururken, patronlar için devasa servetler ve
yaşamlar sunuyor. Burada biz işçilerin haklarını savunmak o kadar
da kolay bir şey değil. Ben örgütlü bir işçi,
sorunlara karşı duyarlı bir insan olduğum için işten atıldım.
İşçiler her yanıyla tehdit altındalar. Bizler bazen bu kadar
sömürünün yaşandığı yerde neden bu kadar az ses
çıktığını sorguluyoruz fakat işçilerin yaşamları o
kadar kontrol altında tutuluyor ki, kafalarını kaldıran herkes ağır
baskı altına alınıyor. Duyarlılık gösteren işçiler
potansiyel “suçlu” olarak görülüyor. En
ufak hakkını arayan işçi dahi işe alınmıyor ve kara
propagandalarla işçiye yükleniliyor.

BETESAN direnişi bu saldırılara karşı da bir yanıttır. 100
günlük direniş zarfında baskılar, karalamalar yapıldı
direnişe dair, ama haklı bir mücadelenin önünde
hiçbir şeyin duramadığını da bu 100 günlük direniş
zamanında öğrenmiş olduk.

src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/7a4986325d.jpg"
style="width: 300px; height: 225px; padding-top: 10px; padding-right: 10px;
padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; float: right; " />İnşaat
sektöründen, hizmet sektörüne, fabrikalara, tersanelere
kadar birçok işçi BETESAN direnişini örnek aldı. 100
günlük direniş sürecinde, BETESAN direnişine en çok
dayanışma içerisinde bulunan yine tersane işçileri ve
direnişteki işçiler oldu. Bu tabi ki sınıf dayanışmasının bir
gereği olarak yapıldı ama BETESAN direnişinin bu yönüyle
çok iyi örnek olduğunu düşünüyorum. Direnişteki
işçiler, direnişlerine BETESAN direnişinden birşeyler
katmışlardır. Tersanedeki bir direnişin sınıfın bütün
kesimlerini kucaklayan bir yanı, bütün ezilenlerin
çığlığı olduğunu görüyoruz. 100 günlük
direniş zarfında mütevazi de olsa sınıf hareketini
büyülten ve ileriye taşıyan bir direniş görüyoruz. Bu
da BETESAN direnişinin en büyük anlamı aslında.


"Yılgınlığın hakim olduğu tersanelerde
tekrardan bir direniş sahne aldı"

- Kapitalist kriz sürecinde Tuzla tersanelerinde kitlesel
işçi kıyımları ve yoğun hak gaspları yaşandı. BETESAN
direnişi böyle bir sürecin ardından gelişti. Tersanelerdeki
tabloyla birlikte düşünüldüğünde BETESAN direnişi
nasıl bir rol oynadı? Nasıl bir etki yarattı?

Kapitalist krizin gemi inşa sektörünü derinden etkilemesinde
aslında tersane patronlarının payı olduğunu görüyoruz.
Ellerindeki siparişleri kendileri iptal ettirdiler. Taşıma (navlun)
fiyatlarındaki düşüşler gemi fiyatlarını da etkiledi. Bunun
üzerine eskisi gibi kazanamayacaklarını düşündüler ve
siparişleri iptal ettiler. Bunu da işçilere yıkmak istediler.
Büyük işçi kıyımları yaşandı. Bu saldırılara karşı
örgütlü bir tepkinin verilmemesiyle birlikte 30 bine yakın
işçi işten çıkarıldı. Böyle bir süreç
kazanılmış bütün haklara dönük yoğun saldırıları
da beraberinde getirdi. Sigortalar yatırılmazken ücretler yarı
yarıya düşürüldü, çalışma saatleri
arttırıldı, iş cinayetleri de devam etti. Her şeyin bitti dendiği anda
işçiler adına BETESAN direnişi başladı. Ağır bir yenilgiden
çıkan tersane işçileri, direniş çadırının
tersanelerin meydanına kurulmasıyla kısmi oranda toparlandı.
Yılgınlığın hakim olduğu tersanelerde tekrardan bir direniş sahne
aldı.

src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/720c3b6072.jpg"
style="width: 301px; height: 227px; padding-top: 10px; padding-right: 10px;
padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; float: left; " />Bunlar hak
gasplarını yoğunlaştıran patronlar ve taşeronlara verilen yanıtlarla
görüldü. BETESAN direnişinden öğrenen işçiler
gemilerde hakları için oturma eylemleri yaptı. Yüzlerce
işçi, aylardır verilmeyen ücretleri için direniş
geçti, yevmiyelerin arttırılması için birlikte hareket
ettiler. Bu eylemler sadece Tuzla'da değil birçok yerde
görüldü. Sınıf hareketine çok şey kattığını
düşünüyorum BETESAN direnişinin.


 "BETESAN direnişi de benim
direnişim değil işçi sınıfının, tersane işçilerinin
direnişidir"

- Direniş süreçlerinde sınıf dayanışmasının
rolü tartışmasız en önemli noktadır. BETESAN direnişi hak
ettiği dayanışmayı gördü mü? 100 günlük
süreçte sendikalar, demokratik kitle örgütleri, ilerici
ve devrimci güçler bu konuda nasıl bir sınav verdiler? Siz
bunun için neler yaptınız?

BETESAN direnişinin hak ettiği dayanışmayı görmediğini
düşünüyorum. Ben aynı zamanda Tersane İşçileri
Birliği Derneği (TİB-DER)’in başkan yardımcısıyım. Biz tersane
işçileri olarak, birliğin kuruluşundan beri bütün
direnişlerle sınıf dayanışmasını en önde tutanlardan olduk her
zaman. Telekom’dan, liman işçilerine, basın işçilerine
kadar bütün direnişler grevler ve eylemlerle hep dayanışma
içerisinde olduk.

src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/d8b4ff709e.jpg"
style="width: 301px; height: 227px; padding-top: 10px; padding-right: 10px;
padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; float: right; " />Birçok
direnişin alanımızdaki sesi olduk. Böyle bir kültüre sahip
olan işçiler olarak biz de sınıf dayanışmasının daha
büyük olmasını isterdik. Ama ne yazık ki beklediğimiz desteği
dış kamuoyundan görmedik. Sınıf dayanışmasını yükselten
bizimle hep direnişteki işçiler oldular ÇEL-MER, Mutaş, UPS,
Rimaks, Samka, TEKEL, İleri Elektronik Kimya işçisi Saim
Karaçay, işten atılan mimar Özlem Aydın bizimle dayanışma
içerisinde olan işçiler. İşçilerin Birliği
Halkların Kardeşliği Platformu (BİR-KAR), ÇHD İstanbul Şubesi
Çalışma Yaşamı Komisyonu, Toplumcu Mühendis, Mimar ve Şehir
Plancıları (TMMŞP), (+) İvme Dergisi, HSGGP, Tüm Bel Sen,
Emekli-Sen, Kızakaltı, Ev Eksenli Çalışanlar Sendikası ve TMMOB
Makine Mühendisleri Odası bizimle dayanışma içerisinde olan
kurumlar. İlerici, devrimci kamuoyundan ise OSİM-DER, Kartal İşçi
Kültür Evi, BDSP, PDD, Devrimci İşçi Hareketi, Ekim
Gençliği, UİD-DER, İşçi Birliği Gazetesi, Tanyeri Şiir
Grubu bizimle direniş sürecinde dayanışma içerisinde olan
kurumlar. Buradan OSİM-DER’den dostlara sınıf dayanışmasının en
önemli örneklerini herkese gösterdikleri için de
teşekkür ediyorum. Direnişin başlangıcından itibaren her cuma
günü direniş nöbeti tuttular. Örnek alınması gereken
bir davranış bu işte. Direniş sürecince OSİM-DER’li dostlar
bize de öğrettiler ki, direnişe sadece bir kere gelip gitme ile destek
olunmaz. Zaman zaman ne yapılması gerektiğini gösterdiler, direnişi
yönlendirdiler, fikirlerini paylaştılar, direnişin o günkü
masraflarını karşıladılar. Onu sınıfın kazanımı yapana kadar
sürdürmek gerektiğini öğretmiş oldular. Buradan bu
kültürü sınıfa kattıkları için onlara
teşekkür ediyorum. Direniş sürecinde dostlarımızın bireysel
olarak daha çok desteğini gördük. İsimlerini burada
sayamayacağımız birçok dostumuz var. Ama bu 100 günlük
süreç zarfında ilerici devrimci güçler iyi bir
sınav veremediler. Buna da söyle bakmak gerekiyor ki, bu
güçlerin buralardan bakmak gibi bir niyetleri yok. Bu sadece
benim direnişimle ilgili değil, bütün direnişlerle ilgili bir
konu aslında. Bizler buralarda kaybedersek her yerde kaybederiz.
Paşabahçe direnişi kazanımla sonuçlandı. İşçi
sınıfı adına büyük bir kazanım, sadece temizlik
işçileri kazanmadı, bütün işçi sınıfı kazandı
bu direnişle, ilerici devrimci güçler kazandı. BETESAN
direnişi de benim direnişim değil işçi sınıfının, tersane
işçilerinin direnişidir. Biz bu bakış açısıyla bakmaz
isek kaybederiz.


src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/8f8b4ee7b3.jpg"
style="width: 299px; height: 226px; padding-top: 10px; padding-right: 10px;
padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; float: left; " /> color="#c7061e">"Sınırları tanımayan işçiler kendi
araçlarını da yaratıyor"

- Kuşkusuz 100 günlük süreçte senin
kaleminden çıkan direniş güncelerinin hakkını vermek
gerekiyor. Bu günceler direnişin gündemleşmesi için nasıl
bir etki yarattı? Senin için bu güncelerin önemi
ne?

Bu kültürü aslında Entes direnişinden Gülistan
Kobatan’ın kaleminden öğrendik. Tek kişilik direnişlerin kendi
içinde belli sınırlılıkları var. Ama sınırları tanımayan
işçiler kendi araçlarını da tarihsel süreçte
yaratıyor. Direniş güncesi de burada tek başına direnen
işçinin silahı gibi duruyor aslında. O direnişin yayılmasında ve
kamuoyunun gündemine gelmesinde büyük bir araç
olduğunu gördük. Az önce sorduğunuz soruda da direnişle
dayanışma nasıl sorusuna, yazdığım güncelerin etkisi
büyük oldu. Bireysel anlamda bize destek veren emekten yana
dostlarımızla bağları hep direniş güncesi üzerinden kurduk.
Hatta birçok kurumla da günce üzerinden temas yakaladık.
Aklınıza gelebilecek birçok yerden hatta yurtdışından bile
insanlarla günce üzerinden temas kurduk. Sanal ortam aslında
birçok insanın en çok vakit geçirdiği alanlardan biri.
Bizimle temas kuramayan herkes o gün direniş yerinde olanları
öğreniyor. Direnişin yayılmasını sağlarken bir yandan da direnişi
güncel tutuyor. Direnişçi işçinin kalemini de
güçlendiriyor. Benim için önemi, sınıf
mücadelesine katkısı.


src="http://www.kizilbayrak.net/fileadmin/images/Isci_sinifi/BETESAN_direnisi/356b997f64.jpg"
style="width: 302px; height: 228px; float: right; padding-top: 10px;
padding-right: 10px; padding-bottom: 10px; padding-left: 10px; " /> color="#c7061e">"Bu düzen kökten değişmeli"

- Son olarak patronların saldırıları altında ezilen
işçi sınıfı ve emekçilere mesajın nedir?

Sınıf savaşı devam ediyor. İşçilere emekçilere
açlığı yoksulluğu reva gören bu düzene karşı her zaman
mücadele etmek gerektiğini her direniş çadırını sabah
kurduğumuzda tekrar anlıyoruz. Dünya dönüyor, zaman
akıyor... Birileri yaşamlarını, gününü gün ederken,
birileri ise sefalet içinde yaşıyor. Çadıra gelen her
işçinin yaşamına baktığımızda bir kez daha anlıyoruz ki bu
düzen kökten değişmeli. Bu saldırılara karşı tek başına
olsan da, nerede olursan ol mücadele etmek gerekiyor. İşçilerin
birliği sermayeyi yenecek ve daha güzel bir dünya da
yaşayacağız.

Kızıl Bayrak / İstanbul

Kaynak: kizilbayrak.net

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder