GDO: İthal Hayvana Muhtaç
Olduğumuz İlk Kurban Bayramımız Kutlu Olsun!
Kurban Bayramı; anlamı aile bağlarının yeniden hatırlanması ve
pekiştirilmesinin dışına taşan; kurban kesimi yoluyla yoksul kimselere
et ulaştırılan ve en azından birkaç gün yoksulun ihtiyacı
olan hayvansal proteini tüketilebildiği, hayvan satışının
arttığı bir bayramdır. Bu nedenle, yoksul kesimin de, kırsal kesimdeki
besicinin de sabırsızlıkla beklediği bir bayramdır. Ancak ne yazık ki
bu yıl Kurban Bayramı‘na, ülkemizde şimdiye kadar yaşanmamış
bir olay damgasını vurmuştur: ithal canlı hayvana muhtaç
kalınmıştır. Ülkemiz üreticileri hak ettikleri geliri alamaz
duruma gelmiş, hayvan yetiştiriciliği kırsal kesimdeki üreticinin
gelir elde edemeyeceği bir iş koluna dönüşmüştür. Bu
durum, temel gıdayı üretebilir güce sahip olan ülkemizde,
biz dahil tüm paydaşların uyarılarına rağmen, ülke
hayvancılığında yıllardır uygulana gelen yanlış politikaların ve
kararların sonucudur. Hayvan varlığımız, sadece kurbanlık kesimi ile
geri dönülmez yaralar alacak noktaya gelmiştir. Kırsal kesimde
yoksulluk artmakta, üretici üretimden uzaklaştırılmaktadır. Bu
gelişim sosyal sorunlara da yol açmakta; şehre göç, buna
bağlı olarak şehirlerde artan nüfus, işsizlik, barınma sorunu gibi
bir dizi sorunla da mücadele edilmek durumunda kalınmaktadır.
Politika belirleyiciler 1990‘lardan bu yana, tüm itiraz ve
uyarılara rağmen et ve süt piyasalarını başıboş bırakmış,
atılan bu adım çağın gerekliliklerini yakalamak olarak sunulmuş,
ancak zaman içerisinde korkulan olmuş ve serbest piyasanın dengeleri
bu kez sektörde oluşan tekeller yönünde değişmiş,
üretici, dolayısıyla da tüketiciler mağdur olmuştur.
Et-süt hayvancılığı, çilesi çekilmez bir hal almış
ve ülkemizin hayvancılık üretimi açısından önemli
potansiyeli bulunan kimi bölgeleri de dahil olmak üzere
üretimden kaçış yaşanmış, özellikle
küçükbaş hayvancılıkta yaşanan gerileme sonucu
kurbanlık üretiminde dahi önemli arz sorunları oluşmuştur.
Öncelikle vurgulamalıyız ki; hayvancılığın
sürdürülmesi, üreticinin üretimden uzaklaşmaması
hayati bir önceliktir. Atılan her adımda, hedefin
sürdürülebilir üretim olduğu akıllardan
çıkartılmamalıdır.
Gelinen noktada, et-süt ürünlerinde Dış Pazar
ürünleri ile rekabet edecek bir ortam oluşmamışken; fiyatların
yüksekliği, üretim yetersizliği ve disipline edilememiş bir
piyasa nedeniyle yaşanan kriz, ithalatla çözülmeye
çalışılmış ancak ülkemiz hayvancılığında önemli bir
gedik açılmıştır. İthalatı yapan kesimlerin amacı kar etmek
olduğu için, kaynağından ucuza alınan et ve hayvanlara rağmen,
fiyatlar düşmemekte, ithalat zengini bir kesim oluşmaktadır.
Yaşananlar karşısında ithalatın artarak devam etme riski
yüksektir.
Diğer yandan, iç piyasada canlı hayvan ve et piyasasının
tekelleşmesinin önünü açan Müdahale Kurumu
eksikliği ve kayıt dışılık, önümüzdeki yıllarda,
üreticilerin giderek yok olduğu, halen var olan spekülasyon
iddialarının daha da yoğunlaştığı ortamları yaratabilecektir.
Bugün görüldüğü üzere, ithalat spekülatif
artışları önlemekten uzaktır. Çözüm ancak doğru
destekler ve Müdahale Kurumu varlığı ile ulaşılabilir
olacaktır.
Tarım ve bunun en önemli ayaklarından biri olan hayvancılık
sektörü, stratejik sektörlerdir. Üretimden
vazgeçmenin söz konusu olamayacağı sektörlerdir.
Önceliğimiz üretimi sürekli kılmak ve tüketiciye uygun
fiyatlarla ürün sunmaktır. Halen; Türkiye‘de kırmızı
et tüketimi; gelişmiş ülkelerin 1/6 seviyelerindedir. Hayvansal
ürünler içerisinde en çarpıcı fark kırmızı ette
yaşanmaktadır. Bu oranın değiştirilmesi en temel
önceliğimizdir.
Diğer bir vazgeçilemez önceliğimiz ise tabii ki
tüketiciye güvenli ürün sunmaktır. Et, yapısı ve
hayvandan taşınması muhtemel zoonozlar ve veteriner tıp
ürünleri olarak adlandırılan kimyasallar ve kesim ve
sonrasındaki hijyen sorunları nedeniyle; daima riskli kabul edilen bir
üründür. Kesim öncesi ve sonrasında gerekli kontrollerin
yapılması, kesim hijyeninin sağlanması ve sonrasında etin güvenli
yollarla tüketiciye ulaşması amacıyla her aşamada risklerin kontrol
edilmesi son derece önemlidir. Kurban bayramında yapılan çok
sayıda kesim, kimi zaman uygunsuz koşullarda kesim yapılmasına neden
olmakta, bu durum etin kesim sonrasında muhafazası ve tüketimi
açısından daha risklere yol açmaktadır. Kesimin yetkililerce
gösterilen noktalarda yapılması, sağlıklı hayvanların
seçilmesi ve tüketilecek noktaya kadar etin muhafazası son
derece önemlidir. Havaların oldukça ılıman gittiği bu
günlerde, kesilen etin birkaç saat içerisinde oda
sıcaklığına ulaştırılması ve peşinden derhal buzdolabı
koşullarına alınması sağlanmalıdır. Buzdolabında dondurulmadan
muhafaza edilen kurban eti, en fazla 3-4 gün içerisinde
tüketilmelidir. Bu süre, söz konusu kıyma gibi boyutu
çok küçültülmüş etlerde 1 güne kadar
düşebilir. Ette son dönemde yaşanan zararlı mikroorganizma
sorunu hala akıllardadır. Bu anlamda, bayram boyunca denetimler mutlaka
etkin bir biçimde yapılmalı, tüketicilerimiz de hijyenik
kurallara uymalıdır.
Hayvancılıkta yaşanan sorunların çözüldüğü,
güvenli ürünlerin tüketildiği kurban bayramlarına
ulaşmak dileğiyle, bayramınızı en içten dileklerle
kutluyoruz.
R. Petek ATAMAN
TMMOB Gıda Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı
Kaynak: tmmob.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder