Dünyada Da Resmi Dil,
Anadillere Karşı
Kürt sorununun ‘kilit’lerinden biri olan anadilde eğitim
talebi sadece Türkiye’de değil, dünyada da tartışmalara
neden olan bir konu. BM Çocuk Fonu UNICEF ve Britanyalı
düşünce kuruluşu Uluslararası Azınlık Hakları Grubu’nun
2009 tarihli araştırmasına göre dünya çapında okula
gidemeyen 100 milyon çocuğun yüzde 50 ila yüzde 70 kadarı
yaşadıkları ülkenin resmi dilinden farklı bir dil konuşuyor. Aynı
rapora göre BM’nin 2015’e kadar dünyada her
çocuğun temel eğitim alabilmesi hedefi, azınlıkların kendi
dillerinde eğitim alma hakları genişletilmeden mümkün
görünmüyor.
Anadil okuryazarlığı, BM Eğitim ve Kültür Fonu
UNESCO’nun deklare ettiği amaçları arasında. İki önemli
uluslararası anlaşma; BM Yerel Halkların Hakları Sözleşmesi ve
Avrupa Konseyi Yerel ve Azınlık Dilleri Sözleşmesi taraf devletlere
azınlık dillerinde eğitim imkânı sağlamalarını telkin ediyor.
Uygulamalar tartışmalı ancak bir konu net: Anadilde eğitim sorununu
çözmek bir gün, bir ay veya bir yılda başarılabilecek bir
konu değil. En reformist hükümetler bile azınlık dillerindeki
okulları organize etmekte, bu okullara kalifiye öğretmen bulmakta ve
yetiştirmekte, kendi dillerinde eğitim almış nesillerin iş
dünyasına katılımını sağlamakta büyük sorunlar
yaşayabiliyor. Bu sorunları aşmak için kimi ülkeler
çift dilli eğitime yönelirken, bazıları da ülkedeki
yaygın dili azınlık okullarında zorunlu ders yapıyor, kimisi de
öğrencilerin belli bir süre anadilde eğitimin ardından
örgün eğitim sistemine katılmalarını öngörüyor.
Örnek oluşturması açısından, anadilde eğitim konusunda
dünyadaki uygulamalar, tartışmalar ve anlaşmazlıklara göz
atmakta fayda var.
İsveç, Norveç, Finlandiya
İskandinav ülkeleri Norveç, İsveç ve Finlandiya uzun
yıllar ayrımcılığa uğrayan yerel Sami halkının
kültürünü ve anadilde eğitim garantisini
1970’lerin sonunda verdi. 2 bin 500 yıldır İskandinavya
topraklarında yaşayan Samiler 19. yüzyılın sonundan itibaren
ekonomik olarak gelişen Norveç ve Finlandiya’dan baskı
görmüşlerdi. Norveç hükümetinin 1920’de
Norveç’te toprak almak isteyen herkese Norveççe
bildiğini kanıtlaması zorunluluğu getirmesi, Samilerin ülkenin
dört bir yanına dağılarak kültürlerini kaybetmelerine neden
olmuştu. Özellikle 20. yüzyılın başından itibaren
‘Norveçleştirme’ Norveç’in resmi
politikasıydı ve Samilere dair her iz birer birer siliniyordu. Samilerin
kaderi 1979’da bir Sami köyünün yakınına kurulması
planlanan hidroelektrik santralına yönelik protestolar sonrası
değişti. Enerji Bakanlığı önünde açlık grevine giden
yüzlerce Sami, Norveç halkının ilgisini Sami haklarına
çekmeyi başardı. Pasif direnişlerinin oluşturduğu kamuoyu
sayesinde, Samiler 1980’lerde sivil haklarını kazanmaya başladı.
Bugün Norveçli Samilerin kendi parlamentoları, bayrakları ve
eğitim kurumları var. Samiler kendi dillerinde eğitim alabildikleri gibi,
Norveç’te Sami dilinde eğitim yapan iki üniversite de var.
Samiler Finlandiya ve İsveç’te de kendi dillerinde eğitim
hakkına sahipler.
Güney Afrika’da 11 dil
Apartheid rejiminin yıkılmasının ardından katılımcı bir kimliğe
bürünen Güney Afrika Cumhuriyeti’nde de ağırlıklı
eğitim dili İngilizce olmasına rağmen ülkede konuşulan 11 dilde de
eğitim mümkün. Siyahların ikinci sınıf vatandaş sayıldığı
Apartheid döneminde Güney Afrika’da ağırlıklı olarak
beyaz nüfus tarafından konuşulan İngilizce ile Hollandacadan evrilen
Afrikaans dilleri resmi olarak kabul görüyordu. Apartheid’ın
sona ermesiyle 1994’te siyahların da katıldığı ilk seçimde
işbaşına gelen Nelson Mandela’nın Afrika Ulusal Kongresi
hükümeti, ülkenin en yaygın dili olan Zulu ve
Mandela’nın anadili olan Xhosa dahil Afrika kökenli dilleri de
resmi dil olarak kabul etti. Yerel dillerde eğitim imkânlarının
artmasına rağmen ülkenin iş çevrelerinde ve
yükseköğretim kurumlarında İngilizce en yaygın dil. Ancak
şimdi de beyaz nüfus Afrikaans dilinin geri plana atılmasından
şikâyetçi. Afrikaans dilinin en çok konuşulduğu Cape
Town ve çevresinde bu dildeki eğitim yaygın olsa da, devletin
ilgisinin yerel dillere yönelmesi nedeniyle ülkenin doğusunda
Afrikaans dilinde eğitim yapan kurumlar kaderlerine terk edilmiş
durumda.
Diğer Afrika ülkeleri
Güney Afrika’nın aksine pek çok Afrika ülkesinde
yerel dillerde eğitim imkânı yok. 521 yerel dilin konuşulduğu
Nijerya’da İngilizce tek eğitim dili. Belli başlı yedi etnik grubun
yaşadığı ve 62 dilin konuşulduğu Kenya’da da sadece ülkenin
resmi dilleri Svahili ve İngilizcede eğitim veriliyor. 133 dilin
konuşulduğu Sudan’da eğitim Arapça ve İngilizce.
Ruanda’da da ülkenin yerel dili Kinyarwanda dilinde eğitim
yapılmazken, dersler İngilizce ve Fransızca olarak işleniyor.
İsrail’de Arapça
Nüfusun beşte birini Arapların oluşturduğu İsrail’de
Arapça eğitim almak mümkün. Arapça eğitim yapan
okullarda İbranice zorunlu ders iken, İbranice eğitim yapan okullarda
Arapça seçmeli ders olarak veriliyor. Ülkede sadece beş
okulda çift dilli eğitim yapılıyor. Tek Arapça eğitim veren
üniversite ise ancak geçen sene kuruldu. Özel Nasıra
Akademik Enstitüsü’nün şu an sadece 120 öğrencisi
var. Eğitim dilinin İbranice ya da İngilizce olduğu bazı
üniversitelerde Arap Dili Edebiyatı bölümleri de mevcut.
Arapların yaygın biçimde ayrımcılığa uğradığı
İsrail’de aşırı milliyetçiler “Yahudi devlette
İbranice konuşulur” savıyla İbranicenin tek dil olması amacıyla
Arapça yol tabelalarının kaldırılmasını ve ülkedeki
bütün çocukların okulda İbranice öğrenmesini talep
ediyorlar.
ABD’de özel sınıflar var
ABD’nin Kaliforniya, Arizona, Massachusetts, Georgia ve New York
eyaletlerinde İngilizce bilgisi yetersiz olan öğrenciler, derslerde
geri kalmamaları ve İngilizcelerini geliştirmeleri için bir sene
çift dilli eğitim yapan özel sınıflarda eğitim
görebiliyor. Her yıl dünyanın dört bir yanından binlerce
insanın göçtüğü ABD’de anadil ve anadilde
eğitim konusundaki ayrılıklar liberaller ve muhafazakârlar
arasındaki tartışma konularından biri. Muhafazakârlar İngilizcenin
resmi dil olarak ilanını talep ederken, liberaller eyalet bazında tanınan
anadilde eğitimin federal yasalarla güvence altına alınmasını
istiyor. Tartışmanın en yoğun yaşandığı eyaletlerden biri de
evlerinde İngilizce konuşulmayan binlerce Latin Amerika kökenli
ailenin olduğu Teksas. Çocuklar yeni tanıştıkları
İngilizce’yle derslerden geri kalmamak derdinde.
Çin ve Rusya geçmişin izinde
Mao Zedung döneminde Çin, Sovyetler Birliği’nin yerel
diller konusundaki tavrını örnek alarak ülkedeki azınlıkların
dillerine bir standart getirdi ve devlet bu dillerde ders kitapları
hazırlayarak anadilde eğitimin önünü açtı. Yakın
geçmişe kadar orijinal Çince kitapların yerel dillere
çevrilmesiyle hazırlanan bu kitaplar 2000’li yıllardan beri
azınlıkların gereksinimleri doğrultusunda hazırlanıyor. Rusya da bu
konudaki Sovyet politikasını devam ettirerek yönetimi altındaki
cumhuriyetlere kendi dillerinde eğitim hakkını tanımaya devam ediyor.
Almanya’da Türkçe-Sırpça
Türkiye ve eski Yugoslavya kökenli milyonlarca
göçmenin yaşadığı Almanya’da okullarda
Türkçe ve Sırpça dersleri yaygın olarak mevcut. Hatta
lise çıkış sınavında seçilebilecek konular arasında bu
iki dil de yer alıyor. Ancak resmi olarak eğitim verilen tek dil
Almanca.
Hindistan’da öğretmen yok
Hindistan’da öğretmen bulabilen okullar Hintçe,
İngilizce ve bölgenin yerel dili olmak üzere üç dilli
eğitim yapsa da, ülkenin çoğu bölgesinde İngilizce
eğitim dili olarak ağırlığını koyuyor.
Pakistan Hintçeye önyargılı
Sırasıyla 1957 ve 1972’de Hindistan’dan ayrılan Pakistan ve
Bangladeş’te ise Hintçeye önyargı sürüyor.
Resmi dilleri Urdu ve İngilizce olan Pakistan’da nüfusun
yüzde 45’inin anadili olan Hintçe, eğitim dili olarak
kabul edilmiyor. İlköğretim ve lise eğitimi sonrası yapılan
çıkış sınavları sadece Urdu ve İngilizce olarak
alınabiliyor.
Bolivya’da 37 dilli eğitim
Tam 37 dili resmi dil olarak tanıyan Bolivya bu alandaki rekorun sahibi.
Çift dilli eğitim Bolivya yasalarına 1994’teki eğitim
reformuyla girmiş. Ancak bu küçük Latin Amerika
ülkesinin taşraya öğretmen göndermekte zorlanması nedeniyle
ülkede okuma yazma bilmeyenlerin çoğunluğu İspanyolca
dışında diller konuşan yerli halk.
Guatemala’da ilk üç yıl
Guatemala’da, yerel halk arasından ülkenin resmi dili
İspanyolcayı konuşamayanlar, ilkokul üçüncü sınıfa
kadar kendi dillerinde eğitim görebiliyorlar.
Üçüncü sınıftan sonra ise eğitim tamamen
İspanyolca.
Fransa’da yerele havale
Fransa’da da resmi eğitim dili Fransızca olarak kabul ediliyor.
Korsikaca, Galca, Breton ve Occitan dillerinde eğitim veren okullar bu
dillerin konuşulduğu bölgelerde yerel yönetim tarafından
kuruluyor. Bu okullar Paris’ten para alamıyor. Fransız
hükümeti bu okullarda verilen eğitimi tanısa da bu dört
dilde öğrenim veren üniversitelerin sayısı sınırlı. Azınlık
dillerini Fransızca eğitim veren okullarda ek ders olarak almak da
mümkün. Fransa’daki hatırı sayılır Arap nüfusunun
ise anadilde eğitim hakkı yok.
Kanada’da eğitim çift dilli
Kanada’da öğrenciler genelde ülkenin iki resmi dili olan
İngilizce ve Fransızca eğitim görüyorlar. Kanada
2000’lerin başında yerel halkların dillerinin yaşatılması
için özel programlar da hazırladı. British Columbia eyaleti,
2002’den beri Çince eğitim imkânı da sunuyor.
1995’teki referandumda Kanada’dan ayrılmayı yüzde
50.58’e karşı yüzde 49.32 oyla reddeden Quebec ise sadece
Fransızcayı resmi dil olarak tanıyor ve ancak ebeveynlerden biri tüm
eğitim hayatında İngilizce öğrenmişse öğrenciye çift
dilli eğitim veriyor.
İspanya’da Bask dili Franco’dan sonra hatırlandı
İspanya, Franco diktatörlüğünün ardından hazırlanan
1978 anayasasında, Bask, Katalan, Galiçya ve Endülüs
bölgelerindeki azınlıklara kendi dillerinde okullar kurma yetkisi
verdi. Bu okullarda ülkenin resmi dili Kastilyan İspanyolca da zorunlu
ders. 1812’de yazılan ilk İspanyol anayasasında özerklik
verilen bu dört bölge, Franco zamanında tekrar Madrid’e
bağlanmıştı. Kendisi de bir Galiçyalı olmasına rağmen Kastilyan
İspanyolcayı tek resmi dil ilan eden Franco’nun döneminde
Baskça, Katalanca ve diğer azınlık dilleri kamu alanında
yasaklanmıştı.
Franco’nun 1975’teki ölümünün ardından Kral
Juan Carlos’un çabalarıyla demokratikleşme sürecine giren
İspanya’da özerklik tartışması tekrar alevlendi. Juan
Carlos’un milletler birliği anlayışını benimseyen solcular ve tek
millet düşüncesini savunan sağcılar arasında dengeyi kurmaya
çalışması sonucu 1978 anayasası, çelişkili bir ifadeyle
ülkeyi milletler ve bölgelerden oluşan bir millet olarak
tanımladı. Kral’ın özerk bölgeleri tekrar tanımasının
ayrılıkçı Bask örgütü ETA’yı
cesaretlendirdiği iddiası 1981’de 200 askerle darbe girişiminde
bulunan Albay Antonio Tejero’nun, baş gerekçelerindendi. Ancak
İspanyol halkı Carlos’un arkasında durunca darbe girişimi
başarısızlıkla sonuçlandı ve demokratikleşme süreci devam
etti. İspanya bugün 17 özerk bölge ve iki özerk
şehirden oluşuyor. Anadilde eğitim hakkı Bask dilini yeniden
canlandırdı. Bugün 65 yaş üstü Bask kökenli
İspanyolların sadece yüzde 25’i Bask dilini konuşabiliyorken,
16 -24 yaş arasında bu oran yüzde 60’lara çıktı.
* Emrah Keskin'in haberi 9 Kasım 2010'da Radikal gazetesinde
yayımlanmıştır.
Kaynak: http://baskahaber.blogspot.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder