19 Kasım 2010 Cuma

Saldırının Yeni Adı: Aile Hekimliği

Saldırının Yeni Adı:
Aile Hekimliği

Sağlık Alanını color="#a40000">Ticarileştirme Saldırısı Sürüyor

Saldırının Yeni Adı: Aile Hekimliği

* Her ailenin color="#a40000">özel bir doktoru olacakmış gibi
gösteriliyor. YALAN!
* Aile hekimliği color="#a40000">ÜCRETSİZ olacak gibi gösteriliyor.
YALAN!
* Aile Hekimliği,
- hem halkı, hem sağlık emekçilerini mağdur edecek.
- sağlık ocakları kapatılıp halk özel
hastanelere
muhtaç edilecek
- halkın insanca yaşam hakkı daha fazla gasp
edilmiş olacak.
- her şey ticarileşecek. Halkın sağlığı değil, color="#a40000">kar belirleyici olacak!

AKP NİN 'SAĞLIKTA
DÖNÜŞÜM PROGRAMI'NA HAYIR
Ortak saldırı karşısında, ortak mücadele
etmeliyiz!

2005'ten bu yana çeşitli şehirlerde uygulanan Aile Hekimliği,
1 Kasım 2010'da İstanbul'da da uygulanmaya başlandı. Aile
hekimliğinin İstanbul'da başlatılmasına büyük bir yalan
kampanyası eşlik etti. Kampanyanın sloganı şuydu: "Ücretsiz
aile hekimliği başlıyor!"

"Aile Hekimliği"ne ilk olarak, 15 Eylül 2005'de pilot
bölge seçilen Düzce'de geçilmişti ve AKP
iktidarı 5 yılda, 70 ilde uyguladığı projeyi 2010 yılı sonuna kadar
tüm ülkeye yaymayı hedefliyor.

Peki ne var bu sistemde yeni?

Halkın yararına hiçbir şey!

Sağlık Ocaklarının kapatılarak, aile hekimliğine geçilen bu
sistemde örneğin İstanbul'da her doktora 3 bin 500 kişi
düşmektedir.

AKP sağlığı paralı hale getirmeyi gizlemek, aile hekimliğini
benimsetmek için, "Hastane kapılarında beklemeye son verdik...
hastanelerde rehin kalma dönemi bitti, herkesin evine doktor
getireceğiz" diyerek başlattı bu uygulamayı.

Halk düşmanı AKP özellikle sağlığı paralı hale getiren
uygulamanın ilk basamağı olan aile hekimliğini yerleştirebilmek
için, bir kez daha yalan söylüyordu.

Birincisi: Aile hekimliğinin şu an ücretsiz görünmesi,
geçici bir durumdur ve aslında AKP'nin tercihi değildir.
AKP'ye kalsa aile hekimliğini hemen paralı hale getirecektir. Nitekim 1
yıl öncesine kadar her aile hekimine başvuran 2 TL ödemekteydi.
Para miktarı sembolik gibi görünse de değildir. Zira, AKP 2 TL
ile paralı sisteme geçmiş ve halkı buna alıştırmanın
adımlarını atmıştı. Miktarı sonra kolayca artıracaktı. Ancak
SES'in açtığı dava nedeniyle bu uygulama iptal edildi.

İkincisi; ücretsiz olması bile, sağlıkta ticarileşmenin
önünde engel değildir. Çünkü asıl
ticarileştirme, aile hekimliğinin ücretli-ücretsiz oluşunda
değil, hastanın paralı sağlık sistemine, özel hastanelere mahkum
edilmesindedir.

Bunu nasıl mı yapacaklar?

Şöyle:

Yüzde 15 hastaneye sevk, peki diğerleri?

Aile Hekimleri, kendileri tedavi edemedikleri hastaların ancak yüzde
15'ini hastanelere sevk edebilecek. Doktora, her 100 kişiden sadece 15
hastayı sevk etme yetkisi verildi. Bunun dışında kimseyi
gönderemeyecek.

Peki neden?

Daha ilk adımda tedavinin önü kesilecek. Hastaneye sevkedilmeyen
hasta ne yapacak? Mecburen özel hastanelere gidecek.

Parası varsa elbette.

Yoksa... Yoksa, aile hekiminin elinde sürünecek, tedavisini
yaptıramayacak...

Sağlık sisteminde "ilk basamakta", yani aile hekimliği
uygulamısında ticarileştirme tezgahı işte böyle kurulmuştur.

Buna ek olarak: AKP iktidarının yerleştirmeye çalıştığı Genel
Sağlık Sigortası (GSS) tam olarak uygulanmaya başlandığında, aile
hekimliği de içinde olmak üzere, sağlık sorunu yaşayan
herkes, tahlillerden muayeneye, aşıya kadar yapılan her şeyin
karşılığını prim, katılım payı ve ücret isimleri altında
ödeyecek!

AKP tepkileri önlemek için, şu an aile hekimliği yasasını
tam olarak uygulamıyor. Oysa yasa gereğince, Genel Sağlık Sigortası
primi ödemeyen hiç kimse hasta olsa bile tedavi olamaz, doktora
gidemez.

Kısacası, sağlıkla ilgili her şey için halk para ödeyecek,
sağlık paralı hale gelecektir. AKP'nin yalan propagandaları bu
gerçeklerin üzerini örtemez. Başbakan'ından, Sağlık
Bakanı'na kadar hemen hepsi bu konuda yalan söylemektedirler.

AKP, gerek hastanelerin birleştirilmesi, gerek tam gün yasası,
gerekse de aile hekimliği uygulamasında, halkı aldatmakta, sağlığın
temel bir hak olduğunu yok saymaktadır. Açıklamalarında tam tersi
şeyler söyleseler de gerçek budur.

Sağlık bir haktır ve bu hak halkın elinden alınmak isteniyor. Sağlık
parasız ve herkes için eşit olması gerekirken, AKP paralı hale
getirmek için adım adım onun koşullarını yaratıyor. İşte aile
hekimliği bu sistemin ilk basamağıdır.

420 özel hastane; yüzde
31 pay: işte ticarileşme!

AKP iktidarı aile hekimliğine geçmeden önce, halkı
"paran kadar sağlık" politikasına alıştırmak için 1.
basamak sağlık kuruluşu olan sağlık ocaklarına bir yazar kasa koyup
hemen her şey için para kestirmeye başlamıştı.

Sağlık dağıtan, sağlığın verildiği ocaklar, birer ticari kuruluş
haline getirilmiş, sağlık dağıtan sağlık emekçileri yazarkasa
başına oturtularak, sıradan bir kasiyer gibi yapılan bir çocuk
aşısının parasını bile almak zorunda bırakılmıştır.

Sonra hızlı bir biçimde AKP'nin önünü
açması, teşvik etmesi ile özel hastaneler türedi.
2002-2009 yılları arasında sosyal güvenlik kurumlarından hastanelere
yapılan ödemelerde; devlet hastaneleri ve üniversite
hastanelerinin payları hızla düşerken özel hastane payları
sürekli arttı.

Özel hastanelerin payı yüzde 15.8'den, yüzde 31.4'e
(SGK istatistikleri) çıkarken, sayıları 420'nin üzerine
çıkan özel hastanelerin çoğu, AKP iktidarı
döneminde, onların teşviki ile açıldı.

2005 yılındaki verilere göre yıllık 4 trilyon dolarlık bir hacme
sahipti sağlık harcamaları. Emekçilere ve halka ücretsiz
sağlık hakkını tanımayı, bir lüks olarak görmektedir
oligarşi.

AKP aile hekimliğine emperyalistlerin dayatmasıyla böyle
geçti. Aile hekimliği elbette tek başına uygulanan bir sistem
değildir.

AKP, halkın sağlık hakkını ortadan kaldırırken, bu politikaların
asıl niteliğinin halka tam olarak anlatılamaması sonucunda AKP'nin
yalanları belli ölçülerde etkili oldu.

Adı aile hekimi olacak ama aynı ailenin üyelerinin doktoru aynı
olmayacak. O yanıyla isim bile aldatıcıdır.

Aile hekimliği yapan bir doktor; "Aile hekimi olunca, hastalar 24 saat
bize ulaşacaklarını sanıyorlar. Bu yüzden telefon numaralarımızı
almak isteyen hastalar oldu." diyerek, hastaların beklentilerinin
aksine, 24 saat görev yapmayacaklarını söylüyor.

Aile hekimliği, doktorlar ve sağlık emekçileri için de
bir saldırıdır

Kağıt üstünde, her hastanın bağlı olduğu bir aile hekimi
olacak. "Aile Sağlığı Merkezleri" diye isimlendirilen binalarda
hastalar muayene edilecek. Aile Sağlık Merkezleri'nde, Aile hekiminin
yanında, Aile sağlık elemanı diye isimlendirilen bir ebe ya da hemşire
görev yapacak. Aile hekimi sözleşmeli çalışacak.
Dolayısıyla onların da bir çok hakkı doğrudan veya dolaylı gasp
edilmiş olacak.

Bir aile hekimine başvuru 1000'nin altında olursa o doktorun
sözleşmesi iptal edilecek.

Aile hekimliği; sağlık emekçilerini kendi aralarında
bölüp, karşı karşıya getirecektir. Doktorları, ebe, hemşire
ve sağlık çalışanlarının amiri yapan, sözleşmeli personel
çalıştıran bu sistem sağlık emekçilerini de
sömürüp, halka karşı kullanmaktadır.

Aile Hekimliği'ni uygulatan Dünya Bankası'dır

AKP, aile hekimliği ile kendisine özgü ya da Türkiye
koşullarına uygun bir sağlık sistemi bulmuş değildir. Daha önce
emperyalist ülkeler tarafından denenmiş bir sistemi, emperyalizmin
direktifleriyle uygulamaktadır.

1994 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)
tarafından düzenlenen bir konferansta halkların aleyhine önemli
kararlar alınmıştı. Bunlardan biri de aile hekimliği sistemine
geçişin hızlandırılmasını öngörüyordu.

Emperyalistler, sağlık alanının ticarileştirilmesinde ilk basamağı
aile hekimliği ile oluşturdular. Emperyalist tekellerin istediği
düzenlemeyi yeni-sömürgelerde uygulama görevi Dünya
Bankası'na verildi. Bu anlamda aile hekimliği bir çok
ülkede bir Dünya Bankası projesi olarak gündeme getirildi.
IMF'nin ve Dünya Bankası'nın, sağlığı paralı hale
getirmek istediği projeleri içinde aile hekimliğinin ayrı bir yeri
vardır.

2004 yılı Dünya Bankası raporunda, "Türkiye'de birinci
basamak sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesi amacıyla
yürütülen aile hekimliği uygulaması için 40 milyon
dolar kaynak sunulmuştur" kaydı düşülmüştür. />

Dünya Bankası, saklamadan, esnetmeden Türkiye'de uygulanan
aile hekimliği modelinin açıkça bir özelleştirme aracı
olduğunu söylüyor.

Hem de, birinci basamak sağlık hizmetleri için ilk adımda
gerçekleştirilecek bir özelleştirme politikasıdır söz
konusu olan.

Daha da önemlisi, Dünya Bankası AKP iktidarı sağlığın ilk
basamağını özelleştirsin diye 40 milyon dolar kaynak sunmuştur.
Bunu yoksul halk "doktorsuz, ilaçsız kalmasın" diye
yapmadığı açıktır.

Emperyalistler, halkların iyiliğini düşünmelerinin ihtimal
dahilinde bile olmadığı bu proje ile sağlıkta özelleştirme
hızlandırılmakta, Türkiye sağlık pazarı, dev emperyalist tekellere
sunulmaktadır.

Öyle ki, sağlık sektörü dünyada en çok kar
eden, en çok kâr getiren 3. sektördür. Nitekim dev
bütçelere sahip olan ilaç tekelleri bir ahtapot gibi
dünyanın her yanına kollarını uzatmış, halkları
sömürmektedir.

IMF'nin, Dünya Bankası'nın kurmak istediği sağlık
düzeni, bu dünyayı sömüren, aç gözlü
tekellerin istedikleri düzendir. Sağlık alanına parayı sokan,
ücretsiz tedavi olmayı bir hak olmaktan çıkaran bir düzen
kurmaya çalışıyorlar.

AKP de işte bu dev tekellerin sağlıkta istedikleri düzeni kurmaya
çalışıyor. AKP'nin bu konuda kendine özgü bir
politikası, programı yoktur. Tekellerin dediğini yapıyor. Parası olanın
en donanımlı sağlık kuruluşlarında tedavi olacağı, parası olmayanın
ise hastane kapılarından çevrileceği gerçeği ile yüz
yüzeyiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder