SSCB'de eğitim
Bundan 90 yıl önce. Ekim 1917’de yeni bir ülke, yeni bir
insan yaratma derdiyle ortaya atılan iddia, günümüzde somut
koşullarda varlığını aynı topraklarda gösteremese de bilimselliği
ve insana dair olmasıyla hâlâ aklımızı diri tutmamızı, neyi
istediğimizi bilmemizi sağlıyor ve yolumuzu aydınlatıyor.
Burjuvazinin elinde kuralların ve sistemin devamını sağlamak için
“silah” olarak kullanılan eğitim; SSCB’de sosyalizmin
inşası ve sosyalist bireyin yaratılması için muazzam bir
araç haline dönüştürüldü. SSCB’de
eğitim sistemi; eğitimin ülke ekonomisine olan etkileri ve sosyalist
bireylerin yaratılmasındaki rolü temel alınarak oluşturuldu.
1917 devrimiyle birlikte Çarlık rejiminden devralınan
Rusya’da okur-yazar oranı yüzde 28,4’tü.
Özellikle köylüler arasında neredeyse hiç kimse okuma
yazma bilmiyordu çünkü eğitim ve öğrenimin;
özellikle yüksek öğrenimin dayattığı maddi bedel,
köylüler tarafından karşılanamayacak kadar yüksekti. Ekim
Devrimiyle birlikte eğitimin tüm kademeleri, tıpkı diğer kamusal
haklar gibi ücretsiz hale getirildi. Ama eğitimin ücretsiz hale
getirilmesi tek başına Sovyetler Birliği’nin eğitimle ilgili
sorunlarını çözmüyordu. Bu yüzden Lenin 26 Aralık
1918’de; sekizinci parti kongresinde ülkedeki okur yazar oranını
arttırmak için okuma yazma seferberliği başlattı. Sovyetler
Birliği’ni oluşturan ülkelerin farklı dillere sahip olmaları
nedeniyle okuma-yazma seferberliği aynı zamanda iletişim dilinin
ortaklaşması ve sosyalizmin tüm ülkelerde anlatılması anlamına
geliyordu. Okuma-yazma seferberliği 1939 yılına kadar sürdü.
1926 yılında ülkede okur-yazar oranı yüzde 56.6 ya
çıkarken; 1939’larda Sovyet yurttaşlarının neredeyse tamamı
Rusça okuma-yazma biliyordu. Seferberliğin sonunda Rusça
tüm ülke genelinde bilinen bir dil haline gelmişti. Sovyetler
Birliği’ndeki ülkelerin tamamında eğitim anadilde yapılıyordu
ve anadili Rusça olmayan okullarda ikinci dil olarak Rusça
veriliyordu. Tüm ülkelerde tek bir eğitim müfredatı
uygulanıyordu ve Rusça, Rus Dili Edebiyatı, tarihi ve gelenekleri bu
müfredatta yer alıyordu.
Karma ve laik temelli eğitim
Sovyetler Birliği’nde eğitim tüm kademelerde karma ve laiklik
temelli yapılmaktaydı. Aklı ve bilimselliği içermeyen
hiçbir konunun müfredatta yeri yoktu ve okullar her
türlü dini törenden uzak kurumlardı. Okullarda
öğrencilere parti ve ülke tarihini anlatan dersler veriliyordu ve
öğrencilerin ülkeye dair konulara sosyalist bir bakış
açısıyla yaklaşmalarını sağlamak için bu derslere
özel önem veriliyordu.
Sovyetler Birliği’nde eğitim sistemi ülkenin ekonomik,
ideolojik ve askeri ihtiyaçlarına cevap vermek için
planlanmıştı ve üretimle iç içe geçen, yaşamın
tamamını ve her alanını kapsayan sürekli eğitim modeli
benimsenmişti.
Devrimden sonra ülke ekonomisinin kalkınma ihtiyacıyla birlikte,
kadınların üretim sürecine katılabilmesi için 0-3 yaş
arası çocukların bakılabileceği kreşler açıldı.
Kadınlar istekleri doğrultusunda çocuklarını bu kreşlere
bırakabiliyorlar ve geri alabiliyorlardı. Bu kreşlerde çocuğun
bakımını hemşireler ve öğretmenler üstleniyorlardı.
Çocuklar günübirlik olduğu gibi, haftalık olarak da bu
kreşlere bırakılabiliyorlardı. Aynı ihtiyaca cevap vermek üzere 3-6
yaş arası çocukları kapsayan anaokulları, çocukların temel
eğitime hazırlanmalarını sağlıyor ve çocukların sorumluluk
algılarının gelişmesini kolaylaştırıyordu.
Sovyetler Birliği’nde zorunlu eğitim 7+3, 10 yıl şeklindeydi. İlk
dört yıl öğrenciler okuma-yazma, matematik gibi temel becerileri
kazandıktan sonra yedinci sınıftan itibaren branş derslerini almaya
başlıyorlardı. Matematik, fen bilimleri, coğrafya, tarih, fizik, kimya,
müzik, teknik çizim, el sanatları, beden eğitimi ve askeri
eğitim, SSCB anayasası dersleri müfredatta yer alan temel derslerdi.
Tüm bu derslerin amacı öğrencilerin kendi potansiyellerini en
üst seviyeye çıkarabilmeleri ve ülkelerinin gelişimine
katkıda bulunabilmeleriydi. Yedi yıllık öğrenimlerini tamamlamış
öğrenciler, istekleri doğrultusunda 2 yıllık teknik okullara devam
ederek, bu okulu bitirdikten sonra çalışma yaşamına
başlıyorlardı. Eğer yüksek öğrenim yapmak istiyorlarsa,
sınavsız bir şekilde iki yıl daha yüksek öğrenime devam
edebiliyorlardı.
Her yer okul
Temel eğitim 7–17 yaş arası tüm çocukları kapsıyordu
ve tam gün okullara devam etmek için koşulları uygun olmayan
çocuklara akşamları katılabilecekleri “akşam
okulları” ya da katılımcıların uygun oldukları zamanlarda dahil
olabilecekleri “yarı zamanlı okullar” açılmıştı. Bu
okullarda da 10 yıllık eğitim programının dersleri
yoğunlaştırılmış şekilde veriliyordu. Ayrıca temel eğitimini
tamamlayamamış yetişkinlere de çalışma saatlerinin dışında
ders veren okullar vardı.
Örgütlü bir toplumda eğitimi sadece okulla birlikte
düşünemeyiz. SSCB de öğrencilerin okullarında dahil
oldukları düşünce ve tartışma grupları, mahallelere ve
yerelliklere taşınıyordu. Neredeyse her mahallede genç
komünistlerin ve mahalle gençlerinin çalışma
yürüttüğü öncü evleri ve atölyeleri,
gençlerin okul dışında da zihinsel ve pratik faaliyetlerinin
sürmesini sağlıyor ve onların kendi çevrelerini,
ülkelerini ve dünyayı marksist bir bakış açısıyla
anlamalarını ve yorumlamalarını sağlıyordu. Ayrıca yayınlar, tiyatro,
bale, film gösterimi, radyo, televizyon, konser günü
çocuklar ve yetişkinler için komünist parti tarafından
organize edilmiş eğitsel aktiviteler çocukların, gençlerin
ve yetişkinlerinin eğitiminin devamlılığını sağlıyor ve ideolojik
olarak Sovyet insanının güçlenmesini beraberinde
getiriyordu.
Mesleki eğitim Sovyetler Birliği’nde teknik okullarda ve teknik
eğitim fakültelerinde sürdürülüyordu. 7 yıllık
öğrenimlerini tamamlamış bireyler teknik okullara devam
edebiliyorlardı. Buralar genelde işçi yetiştiren okullardı. 10
yıllık eğitimden sonra ise öğrenciler, sınava tabi tutularak teknik
eğitim fakültelerine ya da üniversitelere devam edebiliyorlardı.
İki yıllık teknik yüksek okullar, teknik okul mezunlarına eğitim
veriyordu. 2 yıllık teknik okulları değil de, 4 yıllık
“yarı-profesyonel teknik lise” mezunları, teknik eğitim
fakültelerini tercih edebiliyordu. Sovyet meslek yüksek okulları
ve yüksek öğrenim kurumları genelde fen bilimleri ve
mühendislik alanlarında yoğunlaşmış durumdaydı. Bu okullarda var
edilen teknik-bilimsel yaratıcılık, erkek ve kadın gücünü
sosyalist devletin ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmasını
arttıracağı ve kolaylaştıracağı için, bu okullar son derece
önemli alanlardı. Teknik fakülteler ve yüksek okullardan
farklı olarak, 4 yıllık temel eğitim için öğretmen
yetiştiren iki yıllık eğitim enstitüleri ve 5-10. sınıflar arası
branş öğretmenlerini yetiştiren eğitim fakülteleri de
yüksek öğrenim kurumlarının içinde yer alıyordu. Ayrıca
ziraat fakülteleri, mühendislik ve tıp fakülteleri, askeri
okullar, güzel sanatlar ve konservatuarlar ve üniversiteler
yüksek öğrenim kurumları içinde yer alan okullardı.
Üniversiteler bünyesinde bulunan temel fakülteler, fizik,
kimya, matematik, biyoloji, tarih ve filoloji olarak sıralanabilir. Bundan
farklı olarak iktisat fakülteleri bünyesinde endüstriyel
ekonomi, tarımsal ekonomi, ticaret, finans ve kredi, muhasebe gibi
bölümler bulunuyordu.
İşsizlik yasak
Yüksek öğrenime öğrenci alımı, merkezi olarak eğitim
bakanlığı tarafından planlanıyordu ve ülkedeki uzman
işgücü ihtiyacına göre yüksek okulların kontenjanı
belirleniyordu. Merkezi planlama, ülke genelindeki mezunların belirli
bir iş koluna yığılmasını engelliyordu ve sektörlerde üretim
için gerekli sayıda kişinin çalışmasını sağlıyordu.
Sovyetler Birliği’nde işsizlik yoktu, çünkü herkes
ülke ekonomisine katkıda bulunacak şekilde aldığı eğitime uygun
bir sektöre devlet tarafından yerleştiriliyordu ve Sovyet
yurttaşlarının çalışma hakkı SSCB anayasası ile güvence
altına alınmıştı.
Yüksek öğrenimini tamamlamış öğrencilerden notları
yeterince yüksek olanlar, istekleri doğrultusunda üniversite
çalışmalarına devam edebiliyorlar ve sırayla araştırma
görevlisi, okutman, doktor... sıfatlarını elde edebiliyorlardı.
Yıllarca propagandası yapılan “Sovyetler birliği insanları tek
tipleştiriyor” iddiasının tersine, Sovyetler Birliği’ndeki
eğitim sisteminin bütünü, insanın potansiyelinin maksimize
edilmesini ve bireyin topluma faydalı olabilmesini hedefliyordu. Eğitim,
ilk kez Sovyetler Birliği’nde insana dair bir araç olmuştur ve
insanın gelişimi için kullanılmıştır. Bunun önemini anlamak
için, kapitalizminin bize dayattığı öğüten,
hiçleştiren ve yabancılaştıran günümüz eğitim
sistemine bir göz atmak yeterlidir. Ekim deneyimi, bizlere “insana
yakışanı” göstermiştir ve bizler için tüm
canlılığını korumaktadır.
Kaynak: sol.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder