8 Kasım 2010 Pazartesi

ŞEMDİNLİ UTANCI 6YILDIR SÜRÜYOR

ŞEMDİNLİ UTANCI 6YILDIR
SÜRÜYOR

Kontrgerilla gerçeğinin üzeri örtülemeyecek
şekilde açığa çıktığı Şemdinli'de 6 yıldır adalet
bekleniyor. Halkın suç üstü yakaladığı JİTEM
elemanları hala serbest. Umut Kitabevi'nin sahibi Yılmaz, "Her
şekilde bu sanıklar korunuyor" derken, avukat Timur, davanın hukuk
açısından bir dönüm noktası ve tarihi bir misyonu
olduğunu belirtiyor.

İSTANBUL- Şemdinli'de Özipek Pasajı'nda bulunan Umut
Kitapevi'ne 9 Kasım 2005 tarihinde bombalı saldırı düzenlendi.
Saldırıda Ali Yılmaz ve Mehmet Zahir Korkmaz adlı vatandaşlar
yaşamını yitirirken, halkın yakaladığı saldırganlar ilçede
günlerdir meydana gelen patlamaların faillerini de gösteriyordu. 3
Kasım 1996 tarihinde Susurluk'ta bir kamyona çarpan siyaset
gerçeği bu kez, Şemdinli'de halkın iradesine
çarpmıştı.

JİTEM ELEMANLARI, KOMUTANLIĞIN ARABASINDA YAKALANDI

Bombalamanın ardından bir araca binen saldırganlar, halk tarafından
yakalandı. Araçta bulunan Veysel Ateş, JİTEM elemanı bir
itirafçıydı. Ali Kaya ve Özcan İldeniz ise Jandarma
İstihbarat Teşkilatı'nda görevli astsubaylardı. Hakkâri
Jandarma Komutanlığı'na ait olduğu belirlenen aracın bagajında,
Umut kitapevinin sahibi Seferi Yılmaz'ın evi ile kitapevinin krokisi ve
daha pek çok isim listesi, korokiler, ev ve iş yeri adresleri, bazı
kişilere ait resimler, üç Kalaşnikof tüfek, bunlara ait 10
şarjör, bomba malzemeleri, polis ve asker yelekleri bulundu.
Araçta bulunanlar, JİTEM elemanları yakalanmasalardı kontrgerilla
saldırılarının devam edeceğini gösteriyordu. Bu belgelerin
ayrıntıları saldırıdan 4 gün sonra açığa çıktı.
Buna göre, 105 kişinin adının yazılı olduğu üç liste,
krokiler, haritalar, kimlik kartları ve izin kâğıtları olan 300
sayfalık dört klasör, "Sakıncalı", "milis"
ve "devlet yanlıları" başlıklarıyla adlandırılan listeler ve
Demokratik Toplum Partisi'nin 18 delege aday adayının fotoğrafları
vardı.

Saldırının hemen ertesi günü sokaklara dökülen halk,
sorumluların cezalandırılması talebiyle ilçe girişindeki polis
noktasında toplandı. Halkın tepkisi üzerine paniğe kapılan
polislerden birinin dönemin Doğru Yol Partisi Genel Başkanı Mehmet
Ağar'ı aradığı ve "müdürüm kurşun yağmuru
altındayız" dediği sonradan açığa çıktı. Ağar ise
polise, "sakin olun, soğukkanlı olun oğlum, arkadaşların gelecek
yanınıza" yanıtını veriyor ve arkasından da vali ile polis
müdürünü arıyordu.

KEŞİF YAPILIRKEN UZMAN ÇAVUŞ ATEŞ ETTİ

Savcının keşif yaptığı sırada ise kitlenin üzerine ateş
açıldı, kalabalık içinde bulunan Ali Yılmaz yaşamını
yitirirken, beş kişi yaralandı. O gün ateş açan kişi de
yakalandı. Uzman Çavuş Tanju Çavuş, olaydan sonra Ali
Yılmaz'ın ölümüne neden olmaktan tutuklandı.

Halk, yakaladığı JİTEM elemanlarını güvenlik
güçlerine teslim ederken, onlardan sadece Veysel Ateş
tutuklandı. Astsubaylar Kaya ve İldeniz ise serbest bırakıldı. Halkın
tepkisi dinmeyince yeniden gözaltına alınarak tutuklandılar.

PROTESTOLARA MÜDAHALE: 3 ÖLÜ

Şemdinli olaylarının üzerine yeterince gidilmemesini protesto
amacıyla Yüksekova İlçe merkezinde 17 Kasım 2005 tarihinde
basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya güvenlik
güçleri müdahale etti. Müdahale sırasında
çıkan olaylarda İslam Bartın, Ergin Mengeç ve Abdulhalik
Geylani yaşamlarını yitirdi.

BÜYÜKANIT: TANIRIM İYİ ÇOCUKTUR

Umut Kitabevi'nin bombalanması ile kontrgerilla gerçeği
açığa çıkmışken, dikkat çekici resmi
açıklamalar yapılıyordu. Patlamanın hemen ardından Başbakan
Erdoğan'dan "lokal bir olay gibi görülmüyor"
açıklaması geldi. Erdoğan, "Ucu nereye kadar gidiyorsa, oraya
kadar gidilecek" sözünü verdi. Meclis İnsan Hakları
İnceleme Komisyonu Başkanı Mehmet Elkatmış, "Susurluk"
benzetmesini yaptı. Dönemin Jandarma Genel Komutanı Fevzi
Türkeri, Susurluk benzetmesine karşı çıkarak "lokal bir
olaydır" dedi. Hakkâri Valisi Erdoğan Gürbüz ise
"Güvenlik güçlerinin bu kişilerle ilgisi yok.
Yargısız infaz yapmamız mümkün değil. Cumhuriyet Savcılığı
şu anda olaylara el koymuş durumda" açıklamasını yaptı. />

En dikkat çekici açıklama dönemin Kara Kuvvetleri
Komutanı, eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt'dan
geldi. Büyükanıt, uzman çavuş Ali Kaya için,
"tanırım iyi çocuktur" dedi.

Ankara'da Büyükanıt'ın sözleri tartışılırken,
Başbakan Erdoğan, 22 Kasım günü Şemdinli'ye gitti. Daha
önceki açıklamasının aksine Şemdinli halkını kastederek,
"Oradaki vatandaştan tanık olarak istifade edemezsiniz" dedi.
Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerinin ardından, olayı
açığa çıkartan halktan 7 kişi, "izinsiz gösteri
yaptıkları, devlet malına zarar verdikleri" iddiasıyla
tutuklandı.

HIRSIZ EVİN İÇİNDE

Liderler bu açıklamaları yaparken, Meclis'te Şemdinli
Olaylarını Araştırma Komisyonu kuruldu. Emniyet İstihbarat Daire
Başkanı Sabri Uzun, komisyona, "Termal kamera ile izlenen yere 130
kilogramlık patlayıcıyı PKK soksaydı yakalardık. Hırsız evin
içinden olursa her şey girer... Bölgeden eroin de
geçiyor" dedi. Uzun'un bu açıklaması onu kısa
süre içinde koltuğundan etti. Uzun, "Peki bombayı kim
soktu?" sorusuna ise "Ben hüküm veremem, adaba
aykırıdır ama fotoğrafları yan yana koyun,
görürsünüz..." diyordu.

MİT Hakkari Bölge Müdürü C.Ş. ise kitapevindeki
patlamadan iki gün önce, 1 Kasım'da meydana gelen patlamayla
ilgili olarak, "Yahu, bu bombalı araç Yüksekova'dan
Şemdinli'ye kadar kaç tane noktadan geçti? Gerek emniyet,
gerek jandarma kontrol noktaları olsun, oralardan geçmiyor mu bu
araç?" diyordu.

Dönemin Hakkâri Valisi Erdoğan Gürbüz, "devlet
sırrı" gerekçesiyle komisyona bilgi vermezken, Tuğgeneral
Mehmet Çörten davet edilmediği halde Komisyon Başkanı Musa
Sıvacıoğlu ile görüştü. Çörten'in, Hakkari
bölgesinde meydana gelen 47 patlamanın PKK'nin işi olduğunu
öne süren bir dosya sunduğu, daha sonra açığa
çıktı. Terörle Mücadele Daire Başkanı Akyıldız ise
olay günü Şemdinli'de olmasının "rastlantı"
olduğunu öne sürdü.

Komisyon araştırmaları sonucu raporunu hazırladı ancak Meclis'te
görüşülmediği için rapor hükümsüz
sayıldı.

SAVCI SARIKAYA GÖREVDEN ALINDI

Şemdinli olayları, iddianame ve yargılama sürecinde de
çokça tartışıldı, hükümet ile ordu arasında da
kriz noktalarından birini oluşturdu. Van Savcısı Ferhat Sarıkaya,
hazırladığı iddianamede Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar
Büyükanıt ile Şemdinli olayları arasında bağlantı kuruyordu.
Bu iddianamenin ardından savcı Sarıkaya, Hakimler ve Savcılar Yüksek
Kurulu tarafından görevden alındı.

Bütün bu tartışmaların, gerilimlerin gölgesinde dava
başladı ve sonunda, astsubaylar Ali Kaya ile Özcan İldeniz,
"adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye
teşebbüs" suçlarından 39 yıl 5'er ay hapis cezasına
çarptırıldı, itirafçı Veysel Ateş'in dosyası
ayrıldı, uzman çavuş Tanju Çavuş'un yargılaması ayrı
olarak yapıldı. Ancak dava burada bitmedi, çünkü Yargıtay
Başsavcılığı karara itiraz etti, dosyanın askeri mahkemeye
gönderilmesine karar verdi.

İLK DURUŞMADA TAHLİYE

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay'ın kararı doğrultusunda
dosyayı askeri mahkemeye gönderdi. Daha sonra gerekçeli
kararını açıklayan mahkeme, astsubaylar Ali Kaya ve Özcan
İldeniz'in kitabevine bomba atmasının 'terörle
mücadele' görevi sırasında yaptıkları eylemler olduğunu
belirtti, bu nedenle eylemlerinin askeri mahkemede görülmesi
gerektiğini kaydetti. Van askeri mahkemesinde, 15 Aralık 2007 tarihinde
görülen ilk duruşmada ise tutuklu sanıklar tahliye edildi.

Asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanmasının önünü
açan yasanın ardından, Askeri Mahkemesi, dosyanın Hakkari Ağır
Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine karar verdi. Karara itiraz edilmesi
üzerine dosya Askeri Yargıtay'a gitti. 11 aydır Askeri
Yargıtay'ın kararı bekleniyor.

AV. TİMUR: DAVA DÖNÜM NOKTASI

Van Baro Başkan Yardımcısı ve Seferi Yılmaz'ın avukatı Murat
Timur, ETHA'ya yaptığı açıklamada, Şemdinli utancının 6
yıldır sürdüğünü ifade etti. Askeri mahkemeden etkin,
bağımsız bir yargılama beklemediklerini, sanıkların da yargılamayı
yapanın da asker olduğunu ifade eden Av. Timur, "Askeri hiyerarşi
içindeki bir yargılamadan bağımsız bir yargılama beklemek
mümkün değil" dedi.

Timur, dosyanın Askeri Mahkeme'ye gönderilmesine ilişkin
"HSYK ilk kez bu kadar hukuk dışına çıktı. Van 3. Ağır
Ceza Mahkemesi'nde 40 yıl ceza alan sanıkların dosyasını Askeri
Mahkeme'ye gönderdi. HSYK'nın bu kararı, hukuk tarihine kara
bir leke olarak geçecektir" dedi.

2-3 KİŞİNİN İŞİ DEĞİL

Davanın hukuk açısından bir dönüm noktası olduğu ve
tarihi bir misyonu olduğuna dikkat çeken Murat Timur, dosyanın
Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesi durumunda yine bir
sonuç çıkmayacağı görüşünde: "Askeri
Mahkeme, bu olayı 2-3 kişinin biraraya gelerek kitapevini bombalaması
olarak değerlendirdi. Biz bunu kabul etmiyoruz. Bu değerlendirme ile
mahkeme Hakkari Ağır Ceza'da başlar ve devam ederse bu durumdan
çok da umutlu olabileceğimizi söyleyemeyiz.
Çünkü bireysel bir olay olarak kabul edilip yargılama bu
şekilde devam eder."

Av. Murat Timur, olayın arka planı ile ilgili bir yargılama yapılacaksa,
davanın Van Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmesi gerektiğini
belirtti, "Mahkeme Van'da yapılırsa umudumuz olur. Ancak
Hakkari'de yapılırsa böyle bir umudumuz olmaz" dedi.

SEFERİ YILMAZ: VATAN İÇİN KURSUN SIKANLAR
KORUNUYOR

Bombalanan Umut Kitapevi'nin sahibi Seferi Yılmaz ise davanın
sürüncemede olduğunu belirtti. Yılmaz, dosyanın 11 aydır Askeri
Yargıtay'da beklediğine dikkat çekti, "Her şekilde bu
sanıklar korunuyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Başkanı Orgeneral
Yaşar Büyükanıt bunları korudu" dedi.

Bombayı atanların değil, iddianameyi hazırlayanların
cezalandırıldığını, kendisine de ceza verildiğini hatırlatan Yılmaz,
"Bu davanın üzerine kim giderse bir şekilde bertaraf edilmek
isteniyor" dedi.

Seferi Yılmaz şöyle devam etti: "Yüzde 80 felçli
olan bir hasta bile cezaevinde tutulurken, gazetecilerin bile üzerine
gittiği için haksız yere ceza aldığı bir davada bu çeteler
40 yıla varan cezaları olmasına rağmen serbest bırakılıyor.
Diyarbakır'daki KCK yargılamalarını görüyoruz; belediye
başkanları, BDP'nin yönetici kadroları adresleri sabit olmasına
rağmen aylardır tutuklu yargılanıyor. Bu sistem bir şekilde sözde
vatanseverlik için kurşun sıkan, insan öldürenlerin
dışarıda serbest gezmesini sağlıyor."

Davanın bundan sonraki sürecinin sağlıklı ilerleyebilmesi
için kamuoyu baskısının önemine işaret eden Yılmaz, Arif
Doğan'ın "JİTEM'i ben kurdum" sözlerini
hatırlattı. Yılmaz, "Mahkemelerden çok farklı birşey
beklemek mümkün değil. Bunlar halkın vicdanında zaten
cezalandırılmış durumda" diye
konuştu.(ETHA)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder