6 Kasım 2010 Cumartesi

30 Yıl Önce İlhan Erdost'u Kim Öldürdü?

30 Yıl Önce İlhan
Erdost'u Kim Öldürdü?

Faili meçhul bırakılmış
siyasi cinayetlerde yakınlarını kaybeden ailelerin oluşturduğu Toplumsal
Bellek Platformu, 8 Kasım'da Mamak Askeri Cezaevi önünde
toplanıyor. Ailelerin amacı, bundan 30 yıl önce, 12 Eylül
darbesini izleyen günlerde gözaltına alınarak
götürüldüğü cezaevinde
ölüdürülen yayıncı İlhan Erdost'u anmak, sorumluların
cezalandırılmasını bir kez daha talep etmek.

Erdost cinayetini, Orhan Tüleylioğlu tarafından derlenen ve
2007'de Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı href="http://www.umag.org.tr/">(um:ag) tarafından yayınlanan
"Neden Öldürüldüler?" dizisinin ilk kitabından
aktarıyoruz.

İlhan Erdost (1944- 7 Kasım 1980)

Onur Yayınları  sahibi İlhan Erdost, 7 Kasım 1980'de ağabeyi,
Muzaffer Erdost'la birlikte gözaltına alındı. Mamak Askeri Cezaevi
A-Blok'ta fişlenen iki kardeşin, önden ve yandan fotoğrafları
çekildi. Saçları ve bıyıkları kesildi. C-Bloka
götürülmek üzere, Reo denilen kapalı cezaevi arabasına
tekme tokat bindirildiler. Astsubay Şükrü Bağ, Erdost
kardeşlere, eşyaları aranırken, "On yaşındaki bebeleri
zehirlediniz, içerisi sizin zehirlediklerinizle dolu!"
diyecekti.

Arabaya bindirildikten sonra da, -görevli üç muhafız
erin Askeri Yargıtay'a yazdıkları dilekçelerde belirttiklerine
göre- yanındaki erleri kıyıya çekmiş, "Bunlar birer
yılandır, analarını ağlatmazsanız ben sizin ananızı
ağlatırım!" diyerek, dövülmeleri için emir
vermişti.

A-Bloktan iki yüz metre ötedeki C-Bloka gidecek araba hareket
etmeden iki kardeşi hazırola getiren dört er, cop, tekme ve tokatla
dövmeye başlamıştı. Nice sonra araç hareket etti.
Sürekli dövüyorlardı. Bir ara ilhan Erdost
yüzükoyun düşmüş, muhafız erlerin cop ve tekmeleri
altında zorlukla doğrulmuştu.

25-30 dakika süren yolculuktan sonra, C-Blok F - Koğuşu
önünde araçtan indirildiler. Uygun adımla
yürütüyorlardı ki, astsubayın emriyle, geri, arabanın
yanına çağrıldılar, İlhan Erdost yeniden
dövdürüleceklerini anlayınca, astsubaya, sabahleyin
küçük kızını Kırıkkale'de uyandırmadan evden
çıktığını söyledi ve "Bizi daha fazla
dövdürmeyin" dedi.

Astsubay, "Bunu daha önce düşünseydiniz!" diye
yanıtladı, kendisinin de küçük kızını ateşli hasta
bırakıp geldiğini söyledi. Yeniden dövüldüler. Bu kez,
dört er birbirine yaslanmış, elleri, kollarıyla cop darbelerinden
başlarını korumaya çalışan iki kardeşi, olanca hırslarıyla
dövüyorlardı. Bir sigara içimi dövüldükten
sonra astsubayın emriyle, dövmeyi durdurdular, ilhan Erdost bir kez
daha yüzükoyun düştü. Zorlukla doğruldu.

iki kardeşi, C-Blok F Bölümü'nün tel
örgüleri önünde hazırola getirdiler. Önlerinde
Astsubay Bağ, arkalarında erler. Erler, ellerini yana
yapıştırmaları­nı söylüyor. Astsubay, "Bir
patlatılmadık hayalarınız kaldı, şimdi onu da patla­tırlar!"
diyerek yeniden dövmeleri için eliyle erlere emir veriyordu. Bir
süre burada da dövüldüler. C-Blok F
Bölümünün tel örgüleriyle çevrili
avlusuna alındılar. Avludaki deftere, görüşleri yazıldı:
"Sol".

İçerde ışığın yandığı demir parmaklıklı kapıya doğru
yürüttükleri sırada, sağdaki kapalı/ karanlık kapıya
doğru yürümelerini söylediler. Arkalarından
"Kaçma lan itoğlu it!" diyerek koşan erler kapının
giriş boşluğuna sıkıştırdıkları iki kardeşi yeniden
dövme­ye başladılar.

Muzaffer ve İlhan Erdost, sırtları duvara dayalı kollarıyla
yüzle­rini darbelerden korumaya çalıştılar. O arada, biraz
öteden bir ses geldi, erler durdu, sesin geldiği yöne baktılar,
sonra iki kardeşi, içerde ışık yanan demir parmaklıklı kapıya
doğru yürüttüler. İlhan Erdost bir kez daha
yüzü­koyun kapaklandı, alnını çiçek tarhının
kıyısına vurdu. Güçlükle doğruldu.

Demir parmaklı kapının karşısında hazırolda durdular. Daha sonra
içeri­ye, sağ taraftaki koğuşa alındılar. Koğuşun
girişinde tahta sıraya yan yana oturdular. Muzaffer Erdost
koğuştakilerden su istedi. Kimse yerinden kımıldamıyordu.

Muzaffer Erdost bir kez daha seslendi koğuşa, bir bardak su verin diye.
Kimsenin kımıldamadığını gören İlhan Erdost, oturduğu yerden
kalktı avluya bakan pencerenin önüne doğru gitti. Koğuştakiler
koştular, İlhan Erdost'un yerine oturmasını söylediler. Korku
içindeydiler. Muzaffer Erdost İlhan'a doğru
yürüdü.  Bir ara göz göze geldi İlhan'la,
İlhan Erdost'un yüzü kanlı, paltosu kanlıydı.

"Midem bulanıyor, kusacağım!" diye bağırdı İlhan Erdost.
Yere yığılırken, kollarından kaldırıp bir yatağa uzattılar.
Koğuştakilerden biri "Şekerli getirin!" diye fırladı yerinden.
Muzaffer Erdost'u içerde bir ranzanın altına uzattılar. Sorular
sordu içerdekiler. Adlarını öğrenince tanıdılar iki
kardeşi. O sırada İlhan Erdost'un koluna iki tutuklu girmiş, Muzaffer
Erdost'u yatırdıkları yatağın yanına getirdiler.

Orada İlhan Erdost sağ dizi üstüne çömeldi,
kolları sarktı, başı hafif öne düştü. Muzaffer Erdost,
"İlhan, İlhan!" dedi, bir daha yineledi, İlhan ses vermedi.

İlhan Erdost'u yatağa uzattılar. Biri nabzına baktı, "Bunun
nabzı durmuş!" dedi. Tıp öğrencisi Vahap yapay solunum
yaptırdı. Biraz sonra geldiler, baktılar, "Ölmüş bu!"
dediler, uzattıkları battaniye ile aldı götürdüler İlhan
Erdost'u.

Soruşturmayı  yürüten askeri savcı, Erdost kardeşleri
döven dört erden birinin muhafız görevi olmadığını
saptadı. Bu erin Etlik'te sağ militan olarak ünlendiği sonradan
öğrenilecekti.

Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri
Savcılığı dört er hakkında kasten adam öldürmek,
astsubay hakkında ise kasten adam öldürmeye azmettirmek
suçlarından dava açtı.

Yargılama 7 yıl sürdü.

Görevli üç er, ayrı ayrı 10 yıl 8 ay ağır hapis
cezası  aldı. Özel amaçla arabaya binmiş olan
ere, 8 yıl hapis cezası verildi. Astsubay da ilkin 10 yıl 8 ay hapis
cezası  aldı. Bu ceza Askeri Yargıtay Genel Kurulu'nda
onaylandı ve kesinleşti. Ama astsubayın, şoför mahallinden
dövülme olayını duymasının ve görmesinin olanaksız
olduğu görüşüyle Askeri Yargıtay 5. Dairesi, yargılamanın
yeniden yapılmasına karar verdi.

Astsubay Şükrü Bağ'a bu kez görevi ihmalden ve
üst sınırdan 3 yıl hapis cezası verildi; Askeri Yargıtay 5. Dairesi
kararı bozdu; bu kez 6 ay hapis cezası verildi. Erdost kardeşlerin
nakledildikleri Reo aracında, tutuklulara ayrılan bölüm ile
muhafız erlere ayrılan bölüm arasındaki parmaklıklı kapıyı
kilitlemediği için "görevini ihmal" etmişti. 6 aya
kadar olan ve cezaların temyizi, yalnızca sıkıyönetim komutanının
takdirine ve yetkisine bağlıydı. Sıkıyönetim komutanı da kararı
temyiz etmedi, tasdik etti.

Gözaltına alınmalarının, suçlarının nedeni, İlkyaz
Basımevi'nde çok sayıda yasak yayın bulundurmak olarak
belirtilmişti. Oysa İlkyaz Basımevi'nde yasaklanmış tek bir yayın
yoktu, İlhan'ın öldürüldüğü tarihten bir
süre sonra, Birinci Şubeden görevli memurlar İlkyaz Basımevi'ni
açmaya geldiklerinde tek bir kitap almadılar. Açıp
gittiler.

Ne var ki basımevinin açılması için verilen kararın
tarihi 30 Ekim 1980'di, yani ilhan Erdost'un
öldürüldüğü tarihten yedi gün öncesine
aitti. Gözaltına alınmaları için verilen kararda da,
basımevinin açılması için verilen kararda da aynı
komutanın imzası vardı: Recep Ergun.

 

Kaynak: bianet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder