18 Haziran 2010 Cuma

Büyük Bir Market - Türkiye

Büyük Bir Market -
Türkiye

Yıllar önce, Amerikalı bir
senatör, 'sosyalizmin' geçirdiği tarihsel kazadan
sonra Batılıların gözünde askeri açıdan 'stratejik
önemini' kaybeden Türkiye için, "Türkiye,
uluslararası ticarete çok uygun büyük bir market
olabilir" demişti.

 
Gerçekten de Türkiye,
büyük bir markete dönüştürülüyor;
Batılı değerleri benimsemiş Müslüman bir ülke olarak
Avrasya, Ortadoğu ve Afrika'nın Kuzey ülkelerini
'müşteri' haline getirme avantajına sahip
'mükemmel' bir market !..
Ilımlı İslam Projesiyle
Türkiye'de gerçekleştirilen 'vitrin'
çalışmaları ve de Medeniyetler İttifakı çalışmaları,
bir yönüyle, girişinde "maşallah" yazan bu markete
'müşteri' çekme faaliyetleridir.
 
AKP bu hususta oldukça
'başarılı' sayılır. Avrasya'da çalmadık kapı
bırakmayan AKP iktidarı, Rusya ile ticaret hacmini, beş yıl içinde
yüz milyar dolara çıkartacak bir dizi anlaşma yaptı ve iki
ülke arasında vizesiz geçişi sağladı. Ermenistan'la
ilişkilerin normalleştirilmesini kotarırsa Kafkasya ile ticaret meselesi
de büyük ölçüde halledilmiş olacak
 
İran'la Batı'nın
nükleer silah sahipliği üzerinden süren gerilim
politikalarına, BM Güvenlik Konseyi'nin yaptırım kararına ve
ticari ambargo palavralarına rağmen, Türkiye ile İran'ın
ilişkisi gayet 'dostane' bir çerçevede
sürmektedir. Yakın geçmişte Türkiye ile İran arasında
yaklaşık otuz milyar dolarlık bir ticari anlaşma gerçekleşti.
Enerji ve ekonomide işbirliğini arttırmayı amaçlayan mutabakat
zabıtları hayata geçirilirse, iki ülke arasındaki ticeret
hacmi daha da büyüyebilir..
 
Böylece, örneğin Amerika ya da
Avrupa, İran'la ticaret 'yapmayacak', ama aynı Amerika ve
Avrupa, Türkiye üzerinden İran'la 'alış
verişten' de geri kalmayacaktır.
 
10 Haziran 2010'da, Türkiye
ile Suriye, Ürdün ve Lübnan arasında gerçekleşen
anlaşma da, Türkiye üzerinden sürdürülecek ticarete
'müşteri edinme' çalışmasının
sonuçlarından biridir. Bu ülkeler arasında vize ile birlikte
sermaye ve insan 'dolaşımı' engeli kalktı, ticaret serbestisi
getirildi.
 
Pazar alanlarını genişletip
'müşterileri' çoğaltmayı
sürdürürken AKP iktidarı, yer yer kendi emperyal
amaçlarını da ifade eden bazı 'çıkışlar'
yapıyor ya, bunun fazlaca önemi yok; Avrasya'dan ve Arap
coğrafyasından edindiği 'müşterilerin' taleplerini tek
başına karşılayabilecek kapasiteye sahip olmayan Türkiye, bu
'müşterilere' emperyalist 'ortaklarının'
mallarını satmak zorundadır.
 
Sermaye ihracı için de aynı şey
geçerli; Türkiye'de uluslararası sermayeden bağımsız,
ihraç edilebilir 'ulusal' sermaye bulunmuyor.
Dolayısıyla, Türkiye üzerinden pazar ülkelere
gerçekleştirilecek olan sermaye ihracını, emperyalizmin dolaylı
sermaye ihracı şeklinde okumak lazım.
 
Elbette, emperyalist ülkeler,
Anadolu coğrafyasında kurulan bu büyük market sayesinde
karlarını arttırırken, memleketin hür teşebbüs erbabı da
'ortaklık payını' alacak ve ihtimal odur ki, Türkiye, G
20'ler içindeki sıralamada birkaç adım daha öne
geçecektir.
 
Bu arada, 'Türkiye
Batı'dan uzaklaşıyor' ya da 'ekseni kayıyor'
diyen siyaset yorumcularına da bir çift söz etmek gerekebilir:
 
Şurası açık; Batı
kapitalizminin Türkiye kapitalizmine, Türkiye kapitalizminin de
Batı kapitalizmine ihtiyacı var. Türkiye Batı'dan
uzaklaşmıyor, tam tersine, oluşturduğu pazarlar ya da
'müşteriler' sayesinde, Batı'nın gözünde
kolayca vazgeçilmez bir 'ortak' haline geliyor.
 
Velhasıl, uzak olmayan bir gelecekte,
Türkiye'yi 'alt – emperyalist' bir ülke
olarak görenlerin sayısında artış olabilir.
 
Sadık Varer
www.enternasyonalle.com

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder