Gerçek Bir Sosyalizm
Tartışması – GDO'lar / Yiğit Günay
Sosyalizm,
tartışıyor. Sosyalizm ne bitmiş bir model, ne de her konuda elimizde
kesin kaideler bulunan bir sistem. Sıkıntıları var, ve bunları aşmaya
çalışıyor. Aşabilmek için, tartışıyor.
Küba'da son haftaların bence en önemli tartışmasını
bu hafta sizlerle paylaşmak istiyorum. Bu, benim pek derin bir bilgimin
olmadığı bir konu. Bu hafta, tarafların görüşlerini size genel
hatlarıyla aktarmak istiyorum. Önümüzdeki hafta, gelecek
sorulara da uygun olarak tartışmayı biraz daha derinleştireceğim.
Üçüncü yazıda ise "Küba'da nasıl
tartışma yapılır" sorusunu ortaya atacak, ve bu son tartışmanın
da ortaya koyduğu, Küba'da sosyalizm adına yaşanan bazı
önemli sıkıntıları irdelemeye çalışacağım.
Sanctí Spíritus ilinde bulunan Genetik Mühendisliği ve
Biyoteknoloji Merkezi (CIGB) uzun zamandır genetiği değiştirilmiş
organizmalar üzerinde çalışıyordu. Merkez, FR-Bt1 adı verilen
bir mısır türü geliştirdi. 16 Mayıs'ta Juventud Rebelde
gazetesinde Miguel Ángel Valdés Lizano imzasıyla çıkan
bir haber, bu mısır türünün yaygın kullanımına
başlanacağını duyuruyordu. Habere göre köylülerin
200'e kadar hayvana yetecek miktarda, hayvan yemi olarak kullanılmak
üzere bu genetiği değiştirilmiş mısırdan ekmelerine izin
verilecek.
Haberin ardından tartışmayı ilk başlatan, Narciso Aguilera Marin
oldu. Aguilera, baştan bir "protesto yazısı" olarak
nitelediği yazısında GDO'ların kullanımına dönük
eleştirilerini dile getiriyor ve karara itiraz ediyordu. Küba'da
halihazırda tarımın ve tarımsal üretimin sağlıklı ve temiz
yollarla yapıldığını ve buna sahip çıkılması gerektiğini dile
getiren Aguilera, "Kimsenin milyonlarca yıllık çevresel
evrimi, yerine ekosistemde ne etkiler yaratacağına dair en ufak bir fikri
bile olmayan, her şeyi anlık olarak dönüştürme kapasitesine
sahip insan aklını geçirecek şekilde yolundan çıkarma
hakkı yok" diyordu.
Miguel Altieri ve Peter Rosset gibi ABD'li ekolojik tarım yanlısı
akademisyenleri de anan Aguilera, "oysa biz çokuluslu
şirketlerle aynı oyunu oynamaya kalkıyoruz"
görüşünü dile getiriyordu.
Aguilera, doğanın ve yerel çeşitliliğin korunmasının
önemine vurgu yaptıktan sonra, mısırın anavatanı olan
Meksika'da GDO'ların kullanımının ardından çok
çeşitli yerel türlerin nasıl ortadan kaybolduğunu
hatırlatıyordu.
Son olarak, Aguilera'nın önemli tezlerinden birisi, etik bir
soruyu gündeme getiriyor ve "Gerek hayvanlar için, gerekse
insanlar için yiyecek ihtiyacını karşılamak üzere
GDO'ların kullanılması ahlak ve etik dışı" diyordu.
Aguilera'ya göre insanlığı artık antroposentralizm'den,
yani insanmerkezlilikten ekosentralizme, yani çevre ve doğa
merkezliliğe geçmesi gerekiyor.
Aguilera'nın itirazlarına bizzat Küba Ulusal Zirai
Biyoteknoloji Programı şefi Carlos G. Borroto yanıt verdi. Latin
Amerika'daki köylü hareketlerinin GDO'lara ve bunları
üreten tekellere karşı gösterdiği direnişe katıldığını
belirten Borroto, "Ancak kötü olan teknolojinin kendisi
değil, bu teknolojinin kapitalist tekellerin elinde nasıl
kullanıldığı" tezini ortaya attı.
Borroto'ya göre çokuluslu şirketlerin istediği,
kendileri teknoloji ve hükümetlerinin piyasa kurallarını
hiçe sayarak uyguladıkları destekler sayesinde ucuza
ürettikleri ürünlerin, Küba gibi
üçüncü dünya ülkelerinin piyasasını istila
etmesi.
Aynı tartışmanın seneler önce ilaç sektöründe de
yapıldığını hatırlatan Borroto, teknolojinin kullanılması sayesinde
elde edilen kazanımlardan örnekler verdi. Borroto, sosyalist
Küba'nın bu teknolojiyi kullanma biçimi sayesinde
dünyanın birçok geri kalmış ülkesine yaptığı
yardımları da hatırlattı.
Ekolojik tarım hareketine saygı duyduğunu dile getiren Borroto,
Küba gibi nüfusun yalnızca yüzde 14'ünün
tarım sektöründe faaliyet gösterdiği ülkelerde ekolojik
tarımla ülkenin yiyecek ihtiyacının karşılanamayacağını
düşünüyor. Borroto, temel sorunun ülkenin yiyecek
tüketiminde dışa bağımlı olması olduğunu vurguluyor, ve
dolayısıyla önemli olanın düşük maliyetle üretim
yapılarak ülkenin bağımlılığının sonlandırılması olduğunun
altını çiziyor.
"Saygım sonsuz, ama Küba ve diğer gelişmekte olan
ülkelerdeki alternatif yollara ve GDO'lara karşı çıkan
ABD'li profesörlerin söylediklerine kafayı takmamamız
gerekiyor" diyen Borroto, bu durumda dışa bağımlı olacaklarını,
çokuluslu şirketlerin ürettiği malların iç pazara
egemen olacağını ve bunların zaten yüzde 100 GDO olacaklarını
belirtti. Borroto'ya göre Meksika'da mısırdaki yıkım da
GDO'ların kullanımı nedeniyle değil, kapitalizmin vahşiliği ve
serbest piyasa kuralları nedeniyle yaşandı.
Tartışmanın iki ucundaki tezi de destekleyecek sayısız bilimsel
makale bulunabileceğini söyleyen Borroto, Dünya Sağlık
Örgütü gibi birçok büyük ve tarafsız
örgütün GDO'ların kullanımı konusunda uyarılarda
bulunduktan sonra avantajlarını da dile getirdiklerini ve bunların
dikkatli kullanımını tavsiye ettiklerini dile getirdi. Borroto,
Küba'da da yalnızca bir çeşit genetiği değiştirilmiş
mısıra izin verildiğini, bunun da uzun yıllar yürütülen
çalışmaların sonucunda yapıldığını söyledi.
Borroto, görüşlerini, Küba'da hem önceden
yapılan tahmin çalışmaları, hem de köylülerin pilot
uygulamalarının, köylünün bu mısırı ektiği durumda iki
kat daha fazla kazanç elde ettiğini ortaya koyduğunu bildirerek
sonlandırdı.
Borroto'ya yanıtı, Eduardo Francisco Freyre Roach verdi. Freyre
Roach'ın, bence çok haklı olarak en fazla üzerinde
durduğu konu tüm çalışma ve tartışmaların şeffaflık
içerisinde yapılması ve halkın mutlak suretle iyi biçimde
konuyla ilgili bilgilendirilmesi. Daha önce yapılmış
çalışmaların da Küba tarımında en büyük
sorunlardan birinin disiplinsizlik olduğunu ortaya koyduğunu anımsatan
Freyre Roach, bilgilendirmenin iyi yapılmadığı durumlarda
köylülerin bu genetiği değiştirilmiş besinleri hedef kullanım
alanları dışında da ekmeye başlayacaklarının altını
çizdi.
Bilime yönelik romantik bir bakış açısından
çıkılması gerektiğini savunan Freyre Roach, Einstein
örneğini verdi. Freyre Roach'a göre Einstein da atom
bombası çalışmalarını yaparken romantik bir biçimde bilime
inanıyordu, ancak daha sonra teknolojinin kullanımını görmesinin
ardından bilimadamlarının toplumsal ve etik sorumluluklarına vurgu yapan
bir pozisyona geçti. Freyre Roach'a göre son söz
sadece bilime ait olmamalı ve tüm bu meselelerin etik ve toplumsal
yönleri ayrıntılı olarak hesaplanmalı.
Tartışma, oldukça büyüdü. Birçok kişi bu
yazılara yanıt verdi. Yukarıdaki üç yazıyı, tartışmanın
zemini olarak aktardım. Haftaya, verilen yanıtlar üzerinden konunun
belli noktalarında daha derin bazı tezlerden bahsetmek istiyorum.
Ancak, elbette, köşemizin sınırı böyle bir tartışmayı
tüm yönleriyle ele almak için çok sınırlı. Bu
yüzden bir ricam, konuyla ilgili tüm dostların yorumlar ya da
elektronik posta aracılığıyla meselenin püf noktası olduğunu
düşündükleri ya da merak ettikleri soruları dile
getirmeleri. Haftaya yazıyı bu sorulara göre kurgulayacağım.
Kaynak: sol.org.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder