4 Haziran 2010 Cuma

Çevre Günü Madenciliği

Çevre Günü
Madenciliği

Türkiye'de ekolojik politikaların
turnusolü işlevini gören madencilik politikaları bu yılın
"çevre günü"nünde de gündemde.
Hükümetin hazırladığı Maden Yasası tasarısı Meclis'te.
"Ekolojik ve toplumsal yıkım" getirecek tasarının bir an
önce geri çekilmesi gerekiyor.
 
5 Haziran Dünya Çevre Günü, öyle kutlanacak
bir yanı yok. Kapitalist sistemin sürdürülmesi için,
yaşamın sürdürülebilmesi tehlikeye atılıyor, yaşam
için zorunlu olan hava, suyu, toprak kirletiliyor, yerüstü
ve yeraltı varlıkları yağmalanıyor, uygulanan politikalar
yüzünden ekolojik ve toplumsal yıkım yaşanıyor.
Aynı politikaların uygulayıcısı olan hükümetlerin
uygulamaları sonucunda, ülkemiz fazla su, fazla enerji tüketen,
kirli teknolojilerin üssü halini almıştır. Yaratılan yoksulluk
ve yoksunluklarla yaşam alanlarını yok eden yatırımların
önüne geçilmesi her geçen gün
zorlaşıyor.
Ülkemizde ekolojik politikaların turnusolu işlevini gören
madencilik politikaları bu yılın "çevre
günü"nünde de gündemde. Zaten, Türkiye'de
"dünya çevre günü" ile madencilik arasında
tuhaf bir ilişki de oluştu ya da oluşturuldu.
 
Talanın hukuku
 
Bergama-Ovacık Altın Madeni sürecinde oluşan toplumsal tepki,
alınan mahkeme kararları, kısaca yaşamın savunulması mücadelesi,
Türkiye Ekoloji Hareketi'ne çok şey kattı, diğer yandan
madencilik alanında önemli yasal değişikliklere de yol
açtı.
Bergama Hareketi'nden  duraksayan ve zarara uğrayan küresel
maden şirketleri, çevreyi koruyan yasal için "bu
yasalarla Türkiye'de madencilik yapılmaz, yabancı sermaye gelmez"
yaygarası kopardılar. İstekleri doğrultusunda, "5177 Sayılı, Maden
Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun"
2004 yılı 5 Haziran günü yani Dünya Çevre
Günü'nde yürürlüğe girdi.
Yasanın hazırlık aşamasında, Newmont'un yöneticilerinden
Gordon Nixon,  "...Maden Yasası'nın Ankara'daki Newmont
yetkilileri ile eşgüdüm içerisinde
hazırlandığını..." söylemişti. Yine yasanın
yürürlüğe girmesinden önce Eldorado Gold Şirketi
temsilcilerinin de içinde bulunduğu 20 işadamı, Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan'ı ziyaret etmiş, Başbakan'dan destek istemişlerdi,
Başbakan da işadamlarına "...Maden Kanunu Meclis'te, yabancı
yatırımın önünü açan yasa da çıkarıldı
sorunlarınız çözülecek..." demişti.
Böylesine sözler ve güvencelerle adeta bu şirketler
tarafından hazırlanan yasa değişikliği ile Maden Yasası ile birlikte
toplam onbir yasada  önemli değişiklikler yapıldı.
Değişiklikle; orman alanları, milli parklar, özel koruma
bölgeleri, ağaçlandırma alanları, tabiat alanları, özel
koruma bölgeleri, doğal ve kültürel sit alanları, tarım
alanları, meralar, sulak alanlar, kıyılar, karasuları, kentlerin imar
alanları,  turizm bölgeleri, su havzaları madencilik faaliyetine
açıldı. Madencilik faaliyetlerinin çevresel etki
değerlendirme (ÇED) ve gayrisıhhi müessese izin
süreçlerinin  Bakanlar Kurulu tarafından
çıkarılacak yönetmelikle belirleneceği"
düzenlendi.
Yasa değişikliğine dayanılarak Bakanlar Kurulu tarafından
çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği ile
madencilere yasayı da aşan kolaylıklar sağlandı. Bunun yanı sıra pek
çok yönetmelik de yeni yasaya göre değiştirildi. Adeta
yeni tür bir hukuk yaratıldı. Yaratılan hukuk, çevreyi
koruma(ma) hukuku, talanın hukuku niteliğini aldı.
Yapılan yasa değişiklikleri bir politikanın
ürünüydü, bu politikanın çevre sağlığı ve
canlı yaşamının sürmesini sağlama kaygısı yoktu, tek amaç,
küreselleşen kapitalizme kar alanı yaratmaktı.
 
Anayasa Mahkemesi iptal etti, Danıştay durdurdu
 
Yasanın iptali için Anayasa Mahkemesi'nde, yönetmeliklerin
iptali için de Danıştay'da davalar açıldı. Anayasa
Mahkemesi, davanın açılmasından dört buçuk yıl sonra,
her yeri madenciliğe açan Maden Yasası'nın 7/1. maddesini ile
"maden, petrol ve jeotermal kaynakları arama faaliyetlerini ÇED
kapsamı dışına çıkartan" Çevre Yasası'nın
10.maddesinin üçüncü fıkrasını anayasaya aykırı
bularak iptal etti.
Anayasa Mahkemesi, iptal kararının bir yıl sonra
yürürlüğe girmesine karar vermişti ancak, Danıştay
anayasaya aykırılığına karar verilen yasaya dayanılarak
çıkartılan Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliğinin
yürütmesini durdurdu. Yürütmeyi durdurma kararı;
"çevre üzerinde geri dönüşü mümkün
olmayan tahribatlara yol açması olasılığı"na
dayanmaktaydı.
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararından sonra, anayasaya aykırı
yasaya dayanılarak verilen madencilik izinlerinin hepsi tartışılmaya
başlandı ve orman alanlarındaki madencilik izinleri Orman Genel
Müdürlüğü'nce durduruldu. Bu gelişme madencilerin adeta
kazan kaldırmalarına yol açtı. Bunun üzerine bir kez daha
maden lobisinin isteğini karşılayacak yönetmelik değişikliği
yapıldı.
19 Ağustos 2009 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan yönetmelik
değişikliği ile Madencilik Faaliyetleri İzin Yönetmeliği'ne eklenen
geçici 4. madde ile "Orman sayılan alanlarda madencilik
faaliyetlerine ilişkin yeni bir düzenleme yapılıncaya kadar orman,
muhafaza ormanı ve ağaçlandırma alanlarında madenlerin aranması
ve işletilmesi ile ilgili faaliyetlerde alınması gereken izinlerde Orman
Sayılan Alanlarda Verilecek İzinler Hakkında Yönetmelik
hükümleri uygulanır." düzenlemesi getirildi.
Bu yönetmelik değişikliği de dava konusu yapıldı.
 Danıştay bu kez "yapılan değişiklik yargı kararlarını
bertaraf etme amacına yönelik olduğu sonucuna varılmıştır"
gerekçesiyle yürütmeyi durdurma kararı verdi.
 
Yeni yasa, eskisini aratacak nitelikte
 
Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararları ile oluşan  yasal
boşluğu doldurmak gerekçesiyle, hükümet tarafından
hazırlanan yasa tasarısı ve Trabzon Milletvekili Mustafa Cumur ve Siirt
Milletvekili Afif Demirkıran tarafından hazırlanan yasa teklifi ile Maden
Yasasında önemli değişiklikler öngörülüyor.
Yasa değişikliği tasarı ve teklifi TBMM Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu'nda kabul edilmiştir, her an
Genel Kurul'un  gündemine alınabilecektir. Bu kez yasanın meclis
genel kurulunda görüşülmesi dünya çevre haftası
içinde yapılacak gibi.
Hükümetin tasarısı esasen pek çok olumsuzluğu
beraberine getirirken, yasa teklifinde öngörülen
"Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında
Kanunun 20. maddesinin birinci fıkrasının değiştirilmesi ve yeni
fıkralar eklenmesi" önerisi zeytinlikleri de korumasız hale
getirmektedir.
Yasa değişikliği ile madencilik faaliyetlerine ilişkin yeni idari
kurumlar oluşturuluyor. Başbakanlık Müsteşarı başkanlığında ve
madencilik faaliyetlerinin kısıtlanacağı alanları belirleyecek maden
işletme faaliyetleri ile diğer yatırımların kamu yararı
açısından önceliğinin ve öneminin tespitine karar verecek
bir Kurul oluşturuluyor.
Madencilik faaliyetleri ile kamu yararı niteliği taşıyan diğer
yatırımların birbirlerini engellemesi ve bu yüzden maden işletme
faaliyetinin yapılamaz hale gelmesi durumunda, madencilik faaliyeti ve
yatırımla ilgili karar, Kurul tarafından verilecek.
Kurul tarafından gerek görülmesi halinde toplantılara
yatırım ve ruhsat sahibi de katılacak, alınacak karar kamu yararı
kararı yerine geçecek, Kurul karar verirken öncelikle madenin
makul bir sürede üretilebilme imkânının olup olmadığını
dikkate alacaktır.
Kurul, bir başka yatırım nedeniyle madencilik faaliyetinin
kısıtlanmasına karar verirse, faaliyeti kısıtlanan maden işletmecisinin
yatırım giderleri, lehine karar verilen tarafça
karşılanacak.
Yasa değişikliği ile ÇED olumlu kararı verilmiş madencilik
faaliyetleri hiç bir şekilde kısıtlanamayacak, kısıtlamalar ancak
yasayla yapılabilecek, kısıtlamaya gidilmesinde halinde de maden ruhsat
hakları korunacaktır.
Öngörülen değişiklikle, yine özel çevre
koruma bölgeleri, milli parklar, yaban hayatı koruma ve geliştirme
sahaları, muhafaza ormanları, belli bir orandaki kapalı doğal olarak
yetişmiş sedir ve ardıç ormanları, Kıyı Kanununa göre
korunması gerekli alanlar, birinci derece askeri yasak bölgelerde
ruhsat başvurularının hak sağlaması halinde ilgili kurumlardan izin
alınması ile ruhsat verilecek, Orman İdaresinin izni ile  orman
sayılan alanlarda yapılacak maden arama ve işletme faaliyetleri ile bu
faaliyetler için zorunlu geçici tesislerin
yapılabilecektir.
Maden işletme ruhsatı verildikten sonra, alanın başka yasalara
göre izne tabi alan haline gelmesi halinde (SİT alanı vb), ilgili
yasaların öngördüğü yükümlülüklerin
yerine getirilerek, ruhsat ile kazanılmış işletme hakkı korunacak,
madencilik faaliyeti sürdürülecektir.
Diğer yasalara göre, izin alınması gereken alan ilan edilmeden
önce Madencilik İşleri Genel Müdürlüğü'nün
görüşü alınacaktır.
Daha önce Danıştayca hukuka aykırı bulunarak iptal edilen
 Su Kirliliği Kontrolü Yönetmeliği düzenlemesi, şimdi
yasal kılıfla yeniden karşımıza çıkıyor; içme ve
kullanma suyu rezervuarının maksimum su seviyesinden itibaren 1000-2000
metre mesafe genişliğindeki şeritte maden arama ve işletme faaliyetine
izin verilebilecektir.
Değişiklikle, maden üretim faaliyetleri ile bu faaliyetlere
dayalı ruhsat sahasındaki tesisler için işyeri açma ve
çalışma ruhsatlarını verme yetkisi il özel idarelerinde
toplanmakta, belediyeler saf dışı edilmektedir. Aynı zamanda, imar planı
ve yapı ruhsatı olmadan madencilik faaliyetlerine ve tesislerine izin
verilecek, çevre sağlığı ve canlı yaşamı için zorunlu
olan planlamadan vazgeçilmektedir.
 
Zeytinlikler de korumasız kalıyor
 
Zeytinciliğin geliştirilmesi ve zeytinlerin korunması alanındaki
"Zeytinciliğin Islahı ve Yabanilerinin Aşılattırılması Hakkında
Kanun" her seferinden değiştirmeye çalışılıyor. Maden
Yasasının 2004 yılı değişikliği taslağında değiştirilmesi
öngörülmüşse de zeytincilerin ayaklanması sayesinde,
tasarıdan çıkartılmıştı. Daha sonra, zaman zaman yasayı delme
ve değiştirme girişimleri yaşandı.
Bir kez daha yasa değiştirilmeye çalışılıyor.
Değişiklikle; zeytinlik sahaları içinde ve bu sahalara  3 km
mesafede, kamu yararı kararı alınmış madencilik faaliyetleri, petrol,
doğalgaz arama ve işletme faaliyetleri, kamu yararı kararı alınmış
plan ve yatırımlar, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik
üretim tesisleri, jeotermal kaynaklı teknolojik sera yatırımları,
küçük ölçekli tarımsal sanayi işletmeleri,
zeytinyağı fabrikaları kurulabilecektir. Valinin başkanlığında ve
üyeleri Vali tarafından "Zeytin Sahalarını Koruma Kurulu"
zeytincilikle ilgili her türlü kararı alabilecek.
 
Ekolojik ve toplumsal yıkım yasası
 
Yasa değişikliğinin gerekleşmesi halinde, İzmir'in içme suyu
havzası içindeki Efemçukuru Altın Madeni'nin işletilmesinin
önü açılacak, Kaz Dağları, Kozak Yaylası, Turgutlu
Çaldağı, Eşme Kışladağ'da ve ülkenin diğer
yörelerinde madencilik adı altında büyük ekolojik yıkımlar
yaşanacaktır.
Yasa değişikliği, son olarak Zonguldak'ta Karadon İşletmesi'nde 30
maden emekçisinin yaşamını yitirmesine yol açan
güvencesiz ve denetimsiz işletmeciliği ortadan kaldırmamaktadır.
Yasa değişikliğinin tek kaygısı maden ruhsatlarına
üstünlük tanımak, küresel maden şirketlerinin işini
kolaylaştırmaktır.
Doğal varlıkların işletilmesinde doğanın ve yaşam alanlarının
korunması ve kamu yararı esas alınmalıdır. Yasa değişikliğinde kamu
yararı esas alınmamıştır. Değişiklikle madenciliğin yarattığı
ekolojik riskler ortadan kaldırılmamakta, aksine daha fazla ekolojik
yıkımın önü açılmaktadır.
Aynı zamanda zeytinciliğin korunmasından vazgeçilerek
geçimini zeytincilikten sağlayan yüz binlerce üretici ve
işletmecinin yoksullaşmasına, dolayısıyla toplumsal bir yıkıma da
davetiye çıkartılmaktadır.
Ekolojik ve toplumsal yıkıma yol açacak yasa değişikliği
önerisi geri çekilmelidir, konunun tüm taraflarının
katılımı ile insanı ve diğer bütün canlıların yaşamını
merkeze alan, yaşam kaynaklarını yok etmeyecek, güvenceli ve
güvenli çalışma koşullarını oluşturacak yeni bir yasa
teklifi hazırlanmalıdır.
 
Arif Ali CANGI

Kaynak: Bianet 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder