8 Haziran 2010 Salı

Hapishane maltalarından Marmara'nın güvertesine

Hapishane maltalarından
Marmara'nın güvertesine

style="font-family: Arial, Helvetica, sans-serif; font-size: 13px;
line-height: 15px; -webkit-border-horizontal-spacing: 3px;
-webkit-border-vertical-spacing: 3px; ">19 Aralık 2000: Oligarşi 20
Hapishaneye saldırdı; 28 tutsak katledildi 


31 Mayıs 2010: İsrail Gazze'ye yardım götüren gemiye saldırdı;
9 ölü
 

31 Mayıs 2010, sabah saat 4.30; Siyonist İsrail, kanlı katliam
operasyonlarından birini daha gerçekleştirdi. Yıllardır ambargo
uyguladığı Gazze'ye yardım malzemesi götüren 9 gemiden oluşan
filoya, ambargoyu delmek istediği gerekçesiyle operasyon
düzenledi. Denizaltından yardım gemilerine girerek gemilerin
motorlarını durdurdular. Denizden zodyak botlardan, havadan
helikopterlerden gemiye çıkartma yaparak, gemide önlerine
çıkanı otomatik silahlarla taradılar. 9 kişi katledildi. Onlarca
kişi yaralandı. 

*** 

19 Aralık 2000, sabah saat 4.30; oligarşi 20 hapishaneye saldırdı. 19-22
Aralık günleri boyunca saldırı sürdü. Saldırıya 8
jandarma komando taburu, 37 bölük olmak üzere 8 bin 335 asker,
binlerce çevik kuvvet ve binlerce gardiyan ve onların yanısıra, iş
makinaları, itfaiye araçları katıldı. "Kapalı alanda
kullanılması yasak" olan 20 bini aşkın gaz bombası kullanıldı.
Saldırı sonucunda 28 devrimci tutsak katledildi. Yüzlercesi
yaralandı. 

İsrail ve Türkiye oligarşisi: İkisi de aynı. İkisi de katliamcı.
Katliamcılıkta ikisi de birbirleriyle yarışır. 

Yöntemleri aynı. 

İkisi de yalancı: Katliamlarını haklı çıkartmak için
aynı yalanları söylüyorlar. 

İsrail kim bilir kaçıncı baskınını yaptı. Kim bilir kaç
bininci insanı katletti. Katliamcılıkta "uzman" Türkiye
oligarşisi gibi. 19 Aralık'ta 20 hapishaneye saldırmak için
"bir yıl boyunca tatbikat yaptık" demişlerdi. 

İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, "Marmara gemisindeki yolcuların
İsrail ordusu askerlerine karşı uyguladığı şiddet nedeniyle askerlerin
kendilerini savunmak durumunda kaldıklarını" söyledi. 
/>

Bir de bu yalana bütün dünyanın inanmasını istiyor.
Yalanlarını doğrulatmak için gemide çekilmiş
görüntüleri işine geldiği gibi seçip dünyaya
dağıtıyor. Ortada ölüler var. Onlarca yaralı var.
Ölenlerin hepsi İsrailli askerler tarafından katledilmiş. O,
"askerlerimiz kendini korumak zorunda kaldı" diyor.
"Tabancaları vardı, askerlerimize ateş açtılar,
saldırdılar, kendimizi korumak zorunda kaldık" diyor. Silah diye
sergiledikleri de gemilerde bulunması zorunlu olan aletlerden başka bir
şey değil! 

Ne kadar çok benziyorlar birbirlerine; Aynı yalanları oligarşinin
katliamcıları. 19 Aralık sabahı söylüyorlardı. "Ellerinde
otomatik silahları, lav silahları var. İçerden dışarıya ateş
açtılar... Kendi arkadaşlarını yaktılar" türünden
akla ziyan yalanlar gerçekmiş gibi sunuldu. 

Ulucanlar ve 19 Aralık katliamından sonra tutsakların tiyatro malzemesi
olarak kullandığı malzemeleri, tutsakların kendilerini gaz bombasına
karşı korumak için yaptıkları gaz maskesini hapishanenin
hevalandırmasında sergileyip burjuva basına gerçek silahlarmış
gibi gösterip "teröristlerin lav silahları, kaleşnikofları,
gaz maskeleri varmış" diye haber yaptırdı. 

Oligarşi 19 Aralık katliamından önce tecritle ilgili her
türlü haberi sansürleyen yasa çıkardı. Katliamla
ilgili tüm gerçekleri ters yüz ederek verdi. 28 kişinin
öldürüldüğü katliama "Hayata Dönüş
Operasyonu" diyecek kadar pervasızlaştılar. 

İsrail de aynı şeyi yaptı. Gemiye saldırmadan önce yabancı
basını katliam bölgesinden uzaklaştırdı. Kendi kurguladığı
görüntülerle bütün dünyayı kandırmak
istedi. 

Aynı oligarşi gibi: "Ben ne dersem odur" diyor. Gemide 10'un
üzerinde kişiyi katlettiler. İsrail'in Kamu Güvenliği Bakanı
Yitzhak Aharonovich, "Askerlerimize el kaldıranlar, yasalarımızın
öngördüğü en ağır cezalarla cezalandıracak"
dedi. 

28 tutsağın katledilmesinin sorumlusu Ecevit, "umarım devletle baş
edilemeyeceğini anlamışlardır" demişti. 

İsrail'in katliam saldırısını duyan çeşitli kesimler "şoke
olduk" diyor. "Hiç bu kadarını beklemiyorduk" diyor.
İşin garip olanı gemideki saldırıya uğrayanlar da aynı şeyi
söylüyor: "Bu şiddette bir saldırıyı beklemiyorduk"
diyor. Neden? Çünkü İsrailli yetkililer bir kaç
gün önce yaptıkları açıklamayla diyalog yolununun
açık olduğunu söylemişlerdi. Gemidekiler görüşmeyi
bekliyordu yetkililerle. 19 Aralık'ta da oligarşi aynı yalanı
söyledi. Bir taraftan sorunun çözümü için
girişimlerde bulunan aydın, sanatçı ve çeşitli meslek
örgütlerinden temsilcilerle görüşüp kitlelerde
sorunu çözmek isteyen taraf görüntüsü
yaratırken, diğer taraftan katliam hazırlıklarını yapıyordu. Katliam
öncesinde oligarşinin bu politikasına, yalancı
ikiyüzlülüğüne dikkat çektik. Oligarşinin
yalanlarına kanmayın, katliama hazırlanıyor dedik. 

Yıllar sonra hepsi bir bir açığa çıktı. O günlerde
çeşitli kesimler tarafından oligarşinin saldırılarına karşı
direndiğimiz için "bizi katliama zemin hazırlamak"la
suçladılar. Oysa oligarşi bir yıldır katliam için maketler
üzerinde tatbikatlar yapmıştı. 

10 yıl sonra Ümraniye Hapishanesi katliam davası dosyasındaki
"gizli" ibareli bir yazıdan da şu gerçek açığa
çıktı: Adalet Bakanlığı sorunun çözümü
için katliamdan bir hafta önce 12 Aralık'ta aydınlarla
görüşmeleri sürdürürken, katliam planının
çok daha önceden hazırlandığı açığa çıktı.
Plan şöyleydi: Katliam saldırısına meşruluk yaratılması
için bir kaç gardiyan gönüllü olarak kendini
rehin aldıracak ve böylece tutsaklara yönelik katliam saldırısı
başlatılacaktı. 

Bu, tutsakları katletmek için 10 yıl sonra açığa
çıkan katliam planlarından birisidir sadece. 

Katliamcılık ve komploculuk konusunda oligarşiyle siyonist İsrail
arasında hiçbir fark yoktur. Birine baktığınızda diğerini
görebilirsiniz. 

İsrail Mavi Marmara gemisinden tutsak aldığı yolcuları sorguya
çekerken "yaptığı eylemi savunup savunmadığını"
soruyor. Yaptığı eylemi savunduğunu söyleyenleri
tutuklayacaklarını, savunmayanları ülkelerine göndereceklerini
söylüyor. Bu da oligarşinin hapishanelerde devrimci tutsaklara
yaptığı "teslim mi olacaksınız, ölecek misiniz"
dayatmasının bir başka biçimidir, farkı yoktur. Nitekim
gemidekiler de direndikleri için katledilmişlerdir. 

 Kısacası, görülmesi gereken şudur ki; bugün İsrail'in
katliamlarına karşı çıkıyor görünen AKP iktidarı,
aynı katliamcılığın, aynı zihniyetin ve aynı yöntemlerin
ülkemizdeki sürdürücüsüdür

 

Kaynak: Yürüyüş 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder