3 Kasım 2010 Çarşamba

ZMO: DOĞAL VARLIKLARIMIZIN RANTA TESLİMİNE HAYIR!

ZMO: DOĞAL VARLIKLARIMIZIN
RANTA TESLİMİNE HAYIR!

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası,
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Bakanlar
Kurulu‘ndan geçerek TBMM‘ye sevk edilen Tabiat ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı üzerine 3 Kasım
2010 tarihinde bir basın açıklaması yaptı.
 
DOĞAL VARLIKLARIMIZIN RANTA TESLİMİNE
‘HAYIR!‘
 
Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve Bakanlar
Kurulu‘ndan geçerek TBMM‘ye sevk edilen Tabiat ve
Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, ülkemizin doğal
SİT ve tabiat varlıklarının korunması yetkisini görece bağımsız
çalışan Koruma Kurullarından alarak, Bakanlığın
bürokratlarından oluşan kurullara devretmektedir.
 
Türkiye genelinde ODA‘mız temsilcilerinin de yer aldığı
ancak ağırlıkla bürokratlardan oluşan Toprak Koruma Kurullarının,
ülkemizin nitelikli topraklarını koruma alanındaki pratiklerinin ne
denli kötü örneklerle dolu olduğu değerlendirildiğinde, bu
yaklaşımın doğal SİT ve tabiat varlıklarımızı rant - talan
sarmalına düşürme riskinin büyüklüğü
açıkça ortaya çıkmaktadır.
 
Kanun Tasarısı‘nın, Trabzon Kültür ve Tabiat
Varlıklarını Koruma Kurulu‘nun Rize‘nin İkizdere
Vadisi‘ni SİT alanı ilan etmesinin hemen ardından TBMM‘ye
sevki dikkat çekicidir. Başbakan‘ın İkizdere‘nin SİT
alanı ilanı sonrasında verdiği tepki, Tasarı‘nın zamanlamasına
olan kamuoyu duyarlılığını daha da artırmıştır.
 
Söz konusu tasarısının geçici bir ve ikinci maddeleri,
2683 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu ve
ilgili diğer mevzuat kapsamında doğal veya tabii SİT olarak tescil ve
ilan edilmiş alanlar ile koruma alanlarının statülerini sona
erdirmektedir. Tasarıya göre, bu kapsamda bulunanlardan sulak alanlar,
özel çevre koruma bölgeleri, milli parklar, tabiat
parkları, tabiat anıtları, tabiatı koruma alanları, yaban hayatı koruma
ve geliştirme sahalarında ezici çoğunluğu bürokratlardan
oluşan bir kurul yeniden belirleme yapacak, uygun özellikleri
taşıyanlara bu statü yeniden verilecektir.
 
Tasarıya göre, korunan alanlarda, uzun devreli gelişme planına
uygun olarak verilecek her türlü izinde Çevre ve Orman
Bakanlığı görevli ve yetkili olacaktır. Bu alanlarda,
"ülke düzeyinde, üstün kamu yararı ve stratejik
kullanımı gerektiren kullanma izni, intifa ve irtifak hakkı" Bakanlar
Kurulu kararı ile verilebilecektir. HES ve maden ocaklarına kapı aralayan
bu hükme göre izinler 29 yılı geçemeyecek ancak Bakanlar
Kurulu uygun görürse bu süreyi 49 yıla uzatabilecektir.
 
Türkiye pratiğinin sermaye - siyaset ilişkisi
değerlendirildiğinde, bunun anlamının doğal varlıklarımızın
hiyerarşik zincir içinde rantiyeye teslim edilmesi olduğu
açıktır. Böylece HES projeleri hukuk denetiminin dışına
çıkarılacak, sularımız 49 yıllığına şirket malı niteliğine
dönüştürülecek, derelerimiz tutsak edilecek, doğal
ekosistem tahrip edilecek ve yerelde yaşayan insanımız dahil tüm
canlı varlıkların suya erişim hakkı engellenecektir.   
 
Bu tasarı yasalaşırsa hazine arazileri, meralar, ormanlar ve su
havzaları, hiçbir sınırlama olmadan şirketlerin kullanımına
açılacaktır. Tasarı bu nedenle, Türkiye‘nin taraf
olduğu, Bern Sözleşmesi, Avrupa‘nın Yaban Hayatı ve Yaşam
Alanlarını Koruma Sözleşmesi, Dünya Mirası Sözleşmesi:
Dünya Kültürel ve Yaban Mirasının Korunması, Ramsar Sulak
Alanlar Sözleşmesi gibi uluslararası anlaşmalara da
aykırıdır.
 
Çevre ve Orman Bakanı‘nın sözü edilen Taslağı
AB müktesebatının bir gereği olarak tanımlamasına karşın, AB
Yeşiller Partisi Milletvekili Daniel Cohn Bendit‘in aksi
açıklamaları, konunun ulaştığı noktayı göstermesi
açısından dikkat çekicidir.  
 
Sonuç olarak diyoruz ki,
 
•        Türkiye‘nin enerji talep
projeksiyonunu abartan,
 
•        "Yenilenebilir enerji
kaynağı" söylemi altında doğayı geri
dönüşümsüz şekilde tahrip eden HES projelerine göz
yuman,
 
•        Çevresel Etki Değerlendirme
raporlarının neredeyse tamamının olumlu çıkmasını
"doğal" karşılayan,
 
•        ÇED sürecini zaman kaybı
olarak değerlendirip bazı projeleri ÇED dışında tutma
"becerisini" sergileyen,
 
•        HES‘lerin artık inkâr
edilemez zararlarını deşifre edenleri "enerji sektöründen
pay almak isteyenlerin piyonu olmakla" suçlayan
 
Çevre ve Orman Bakanı‘nı, Bakanlıktan istifa ederek,
bugüne dek geliştirdiği tutuma uygun düşecek yeni bir pozisyon
almaya, Hükümeti de bu Tasarı‘yı geri çekmeye davet
ediyoruz. 
 
Saygılarımızla
 
 

TMMOB
Ziraat Mühendisleri Odası
Yönetim Kurulu Başkanı

Dr. Turhan TUNCER 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder