"Direniş sadece buradaki 7
işçinin değil, işçi sınıfının direnişidir!"
- Taşeronda yaşadığınız örgütlenme sürecini,
direnişi ve direnişin taleplerini anlatır mısınız?
Kısaca anlatayım, seçim sürecinde Belediye Başkanı Ercan
Tatı gittiği heryerde taşeronu kaldıracağı sözünü
vermişti. Fakat koltuğa oturur oturmaz bu sözü unuttu. 1-2
senedir sürekli işçi kıyımları yaşanıyor Buca
Belediyesi’nde ve de işçi her an işten atılma korkusu ile
yüzyüze. Öyle zamanlar geliyor ki tombala çekerek
“sen çıktın, sen çıktın” onursuzluğunu
işçiye yaşatıyorlar.
Bizler de artık buna son vermek ve taşerona hayır demek için,
verilen sözlerin tutulması ve sendikalı çalışmak için,
daha iyi yaşam koşullarına sahip olmak için, insani taleplerde
bulunduk. Bunun ancak işçilerin birlikteliği ile,
örgütlülüğü ile sağlanabileceğini
düşündük. Bu yüzden de işçiler arasında
toplantılar yapmaya başladık. Örgütlülüğü
sağlamaya çalıştık ve bunu başardık da.
4 Kasım 2010 tarihinde bu birlikteliğimizi kamuoyuna ve halkımıza
duyurmak için bir basın açıklaması gerçekleştirdik
Buca Belediyesi önünde. Bu açıklamayı
gerçekleştirmeden bir-iki gün önce belediye yetkilileri
işçilere tehditkâr tavır takınarak “gitmeyin,
yapmayın, açıklamaya gidenler işten çıkarılacak”
türünden baskı uygulamaya başladılar. Fakat biz tüm bu
baskılara rağmen gene de basın açıklamasını
gerçekleştirdik. Bunu hazmedemeyen, buna dayanamayan yetkililer beni
ve Batıgül Tunç'u görev yerlerimizden alarak uzak bir
yere, yani Gölet denilen yere sürgün ettiler. Bu
sürgünler sonrasında Batıgül Abla'yı işten
çıkardılar.
Görüşmek için Belediye Başkan Yardımcısı aynı zamanda
temizlik işleri müdürü olan Ali Yaşar'ın yanına
gittik. Ancak kendisi, işçi kıyımının devam edeceğini
söyleyerek bizi tehdit etti. Bizler de bunu protesto etmek amacıyla 25
Kasım tarihinde bir basın açıklaması gerçekleştirdik ve
aynı gün de Batıgül Abla oturma eylemine geçti. Bizler de
ona destek amacıyla oturma eylemine başladık. Ertesi gün aralarında
benim de olduğum 6 kişi daha işten çıkarıldı. Toplam 7 kişi
Buca Belediyesi'nin önünde 13 gündür geceli
gündüzlü direnişimizi sürdürüyoruz.
Talebimiz ise çok açık ve net: Biz buradan ancak işe
başladığımız gün ayrılırız. Ayrıca Buca Belediyesi’nde
işçi kıyımlarının yaşanmasını istemiyoruz. Taşeronun
kaldırılması için artık somut adımların atılmasını istiyoruz.
Ve de sendikal çalışmanın önündeki engellerin
kaldırılmasını istiyoruz.
Aslında az önce de belirttiğim gibi daha fazla işçinin de
atılacağı söyleniyordu, şirket yetkilileri bunu dillendiriyordu
fakat bu direnişimiz işçi kıyımını engelledi. Eğer bu 7 kişi
işten atıldıktan sonra herhangi bir ses çıkarmamış olsaydık
bunun arkası gelecekti ve Buca da belki de büyük işçi
kıyımı yaşanacaktı.
- Şu an karşınızdaki güç Buca Belediye Başkanı
Ercan Tatı ve onun partisi olan CHP. Bu iki kesimden ne gibi tepkiler
alıyorsunuz?
Öncelikle CHP'den aldığımız tepkiler şöyle. CHP'deki
yetkililer en başından beri örgütlülüğümüze
karşı çıkıyorlardı. “Hayır”,
“Yapmayın”, “Şu an zamanı değil bu partiye zarar
verir” diyerek engel olmaya çalıştılar. En demokratik
hakkımız olan basın açıklamasına bile engel olmaya
çalıştılar. Onun dışında şu anda CHP yetkilileri
çözüm üretmekten uzaklar. Çözüm
üretmek yerine kendi aralarında tartışmaları
sürdürüyorlar. Kavgaları sürdürüyorlar.
İşçiye “yapmasaydınız”, “niye yaptınız”,
“biz sizi zamanında uyarmıştık türünden sözler
söylüyorlar. Konunun çözümü hakkında
çabaladıklarını söylüyorlar ama bu ne kadar
inandırıcı, ne kadar somut o da belli değil.
Belediye yetkililerinden de mesela bazı meclis üyeleri bize destek
olurken ve içimizde yer alırken büyük bir
çoğunluğu karşılar. Hatta mazı meclis üyeleri tek tek
kahveleri dolaşarak “İşçiler haksız, biz haklıyız”
türünden propaganda yapmaya çalışıyorlarmış.
CHP içerisinde de o kadar çok ayrışmalar olmuş ki bu
ayrılıklar bizim direnişimize de etki ediyor. Birisi geliyor diyor ki
“tamam bu iş çözülecek”. Sonra belediye
başkanı buna karşı çıkıyor. Kemal Kılıçdaroğlu
heryerde taşerona karşı olduğunu söylüyor fakat kendi
belediyesi işçileri taşerona karşı olduğu için işten
atıyor. Burada bir çelişki var, biz de bu durumu anlayamadık, kim
işçinin yanında kim işçinin karşısında, somut atılmış
bir adım da yok. Sürekli aralarında toplantılar yapıyorlar ancak
buradan somut adımların çıktığını göremedik şimdiye
kadar.
- İlerice ve devrimci kamuoyunun ve sendikaların desteği ne
düzeyde?
Çeşitli demokratik kitle örgütleri, çeşitli
devrimci kurumlar, sendikaların desteği var ama bu yeterli mi? Şu an 13.
gündeyiz, desteğin daha da fazlası olması gerektiğini
düşünüyoruz.
Günümüzde sendikaların taşeron işçisine biraz uzak
kaldığı görülüyor. Bunun da örgütlenmekteki
zorluktan kaynaklandığını düşünüyorum. Onlar daha kolay,
hazır işçilere daha kolay ulaşılabilecek alanlara ağırlık
veriyorlar. Şu anda taşeron işçisinden uzaklar.
- Direnişin yarınına dair ne gibi planlarınız var?
Şu an direnişin 13. günündeyiz. Bugünden sonra artık daha
fazla halka ulaşmamız gerekiyor. Bildirilerimizi ve imza
kampanyalarımızı çeşitli ana yerlerde ve mahallelerde gidilmedik
ev, ulaşılmadık insan bırakmamamız gerekiyor. Sadece Buca ile de
sınırlı değil, bunun tüm İzmir’e yayılması gerekiyor. Zaten
İzmir’e yayıldıktan sonra tüm Türkiye’ye hatta
yurtdışına bile yayılabilir.
- Taşeronlaşma özellikle İzmir’de belediyelerde
önemli bir sorun teşkil ediyor ve dönem dönem
örgütlenme çalışmalarına konu ediliyor. Bunun dışında
UPS işçileri direnişlerini sürdürüyor, ilin
çeşitli yerlerinden sendikal örgütlenme haberleri geliyor.
Ayrı ayrı yürüyen tüm bu mücadele
süreçlerini bir biçimde birbirine bağlamak için
Buca direnişinden yola çıkarak neler
söyleyebilirsiniz?
Bizler her zaman söylüyoruz. Buradaki direniş sadece bu 7
işçinin direnişi olmamalı. Buradaki direnişin sadece işten
atılanlar geri dönsün diye olmaması gerekiyor. Buradaki direniş
işçi sınıfının direnişidir. Bu yüzden tüm işçi
sınıfının ve emek dostlarının sahiplenmesi gerekir. Bu sadece 7
işçiyi değil kendi mücadelelerini sahiplenmek anlamına
gelmektedir. Evet İzmir'de ve Türkiye'nin birçok yerinde
direnişler yaşandı, halen de yaşanmakta, işçiler birbirinden
kopuk bu direnişleri sürdürüyorlar. Bunun böyle
olmaması gerekiyor. Örneğin İzmir'de başka bir belediyede bir
direniş sürdürülüyorsa bizler kendi direniş
alanımızda onların taleplerini de duyurmamız gerekiyor. Onlara da katkı
sağlamamız, onlara da ulaşmamız gerekiyor. Toplu şekilde de bir eylem
planı hazırlamamız gerekiyor.
Kızıl Bayrak / İzmir
Kaynak: kizilbayrak.net
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder