Gizli Cennette Neler
Oluyor?
Loç Vadisi'ne adını burada yaşayanlar vermiş... "Gizli,
saklı yer" anlamına gelen Loç Vadisi adeta cennetten bir
köşe... Son günlerde bu gizli cennette yaşananları yöre
halkından biri bakın nasıl anlatıyor...
Loç Vadisi'ne gönül verenlerden biri Zafer
Keçin... Bu gönül bağının nedenini ise şöyle
anlatıyor: "Kastamonu ilinin, Cideye bağlı ilçesinden 4
köyün (Hamitli, Karakadı,Şamdibi, Şenköy) kapsadığı
alanın halk ağzındaki ismi... Anlamı ise "gizli saklı
yer"...
Küre Dağları Milli Parkı tampon bölgesinde ve dünyanın
4.büyük kanyonu...Türkiyenin ise en büyük kanyonu
olan Valla Kanyonu'nun çıkışından başlar. Devrekani
Çayı burada 8 km. aktıktan sonra, küçük bir kanyon
olan Karakadı Kanyonunayla birleşerek Loç'taki
yolculuğunu sonlandırır.
8 km. uzunluğundaki vadinin eteklerinde ise 4 köy var. Bölgede
ayrıca Dağlı Kuylucu (Dikine Mağara), Ilgarani Mağarası,
Kılıçlı Mağarası, karstik yapılar, At Köprüsü,
Koca Kalesi (anıt mezar), Tez (su gücü ile agaç
biçme tezgahı),sit alanları ve 8 tane su değirmeni
bulunmakta.Vadinin güney yüzü Akdeniz bitki
örtüsü, kuzey yüzü Karadeniz bitki
örtüsü ile kaplı. Loç Vadisi'nde tipik Karadeniz
köyleri bulunmakta. Kış mevsiminde nüfus azalıyor."
Loç Vadisi'nin bir başka hayranı da Doğa Derneği'nin
kurucularından Güven Eken... Bakın neler söylüyor:
"Burada, Devrekâni Çayı'nın Anadolu'daki en
benzersiz akarsu sistemlerinden biri olduğunu anlıyoruz. Nispeten
küçük bir akarsu olmasına rağmen birbiri ardına uzanan
beş büyük kanyon sistemi ve bu kanyonlar arasında oluşan
düzlükler, akarsu güzergahının muazzam bir canlı
zenginliğine sahip olmasına neden oluyor. Kanyonları oluşturan
kireçtaşı kayalıklarında sayısız nadir bitki ve kuş
türü yaşarken nehrin düzleştiği ve yavaşladığı
Loç gibi bölgelerde pek çok balık ve başka akarsu
canlısı çoğalma imkanı buluyor. Bu düzen, birbiri
ardınasıralanmış beş kanyon ve ardında uzanan düzlükler
içinde her seferinde tekrar ediyor. Yani Devrekâni çayı
yatağı üzerinde kendi kendini beş kez yeniden yaratıyor.
Türkiye'deki pek çok akarsuda bu özelliği görmek
mümkün değil.
Loç'un evrensel değeri yalnızca Devrekâni
çayının çok özel fiziki yapısından kaynaklanmıyor.
Vadinin başka bir ilginç tarafı bir yüzünün Akdeniz,
öteki yüzününse Karadeniz özelliği taşıması. Bu
tip vadilere yeyüzünde çok az rastlanıyor. Vadinin
güneye bakan yamaçlarında
Akdeniz bitki örtüsüne özgü sandal
ağaçlarından oluşan eşsiz ormanlar uzanırken kuzey
yamaçlarında Karadeniz'in nemli kayın ve göknar ormanları
göze çarpıyor. Böyle bir yapının oluşması Loç
Vadisi'nin yüzbinlerce yıllık bir doğa anıtı olmasından
kaynaklanıyor. Buzul
dönemleri arasındaki ısınma dönemlerinde Karadeniz
bölgesine kadar ulaşan sandal ağacı gibi Akdeniz kökenli
canlılar, Loç'un sahip olduğu kısmi Akdeniz iklimi nedeniyle
bugün hâlâ daha bu bölgede yaşamaya devam ediyor.
Başka bir değişle Loç binlerce yıllık doğal
süreçlerin kayıt defterini tutuyor.
Vadinin akarsu kısmı ise bir başka benzersiz bitki
örtüsüne ev sahipliği yapıyor. Burada çayın taşkın
alanında çınar ağaçları ve sarı çamlar benzersiz
bir karışım oluşturarak vadinin evrensel değerine değer katıyor.
Ilıman bölgelerin ağacı olan çınar ile soğuk iklimlerin
/>
ağacı olan sarı çamın yanayana büyüdüğü
ikinci bir coğrafya dünyada var mı bilemiyorum."
İşte bu büyük zenginliğin barındığı Loç
Vadisi'nde bugünlerde "Göl tipi ve boru tipi baraj ve A
tipi Taş Ocağı ve Beton Santrali" yapılması planlanıyor... Bu
planlara karşı Loç Vadisini Koruma Platformu adı altında biraraya
gelenler, tüm bunlar için ikiyüzbin ağaç
kesileceğine, toprağa beton enjekte edileceğine, 10km
içindeki tüm bitki örtüsünün kaya tozuyla
kaplanacağına, civar köylerin sularının kesileceğine dikkat
çekiyorlar...
Loç Vadisi Koruma Platformu'ndan Zafer Keçin şunları
söylüyor: "Baraj gölü ve iletim borularının
geçecegi arazinin bir kısmı orman arazisi, bir kısmı ise
köylüye ait tapulu tarlalardır. Bu durumda binlerce ağaç
kesilecek, yaban hayvanların yaşam alanları tahrip edilecek, çayda
yaşayan sucul canlılar yok olacak, çaydan içme suyu olarak
kullanan Cide ilçesi ve Gökçeler Köyü temiz suya
erişim hakkını kaybedecek. Ayrıca karstik yapıdaki kayaların su
tutmayacagı ve bu göletin burada iklim değişikliğine uğrayacağı
gerekçeleri ile bu projeyi kabul etmediğimizi bildirdik ve imzalar
topladık, dilekçeler yazdık bakanlıklara verdik. Bize
söylenen, bu barajın yapılacagı ve bu yüzden boşa
ugraş vermememiz gerektiği, şirketten köy için birşeyler
istememiz gerektiği. Dernek yönetimimiz ve bazı muhtarlarımız
bu durumu kabul etti. Bizler buradaki doğal yaşamın daha değerli
olduğunu düşünerek köylüden vekalet topladık ve 233
kişi ile 2009 Aralık ayında dava açtık. Şirket bu kişilerden
bazılarını türlü vaadlerle davadan vazgeçirsede bizler
yılmadık.
Mahkeme yürütmeyi durdurmadı ve bilirkişi atadı...08 Haziran
2010 tarihinde Loç Vadisi'ne inceleme yapmak amacı ile gelen 3
profosörün Bolu'da kaza geçirerek yaşamlarını
yitirmesi bizleri derinden sarstı ve bu olaydan sonra mahkeme tekrardan
bilirkişi atadı. Bölgeyi inceleyen heyet bu barajın burada olmaması
gektiği konusunda rapor çıkarttı. Mahkemenin bu raporlar
doğrultusunda yürütmeyi durdurmasını bekliyoruz.
Bu süreçte mahkemenin devam etmesinin bizim için yeterli
olmayacağını düşünerek sesimizi duyurmak ve kamuoyunun
desteğini almak için meydanlara cıktık..... Burada da
hemşerilerimizin desteğini aldık ve bu destekler büyük kitleler
olmasa da ciddi diyaloglar kurmamız için yararlı oldu. 02 Ekimde
tekrar şirketin Fındıklı'daki şirket binasına
yürüyüş yaptık ve basın açıklamasında bulunduk.
Şirketin yanlışlarını kamuoyu ile paylaştık. Bunun yanı sıra
sayısız panel ve forumlara katılıp bölgemizi ve maruz
kaldıklarımızı anlattık. Diğer dere platformları ile
bütünleştik ve bir güç birliği yapıp,birbirimize
destek olduk.
Tabi bu mücadele yetersizdi ve bölgedede direnmemiz
gerekiyordu. Bu amaçla 24 temmuzda Loç Vadisinde direniş
çadırlarımızı kurduk. 30-40 doğa sever kuruluş ve bireysel
desdeklerle şirketi bölgede çalıştırmamaya uğraştık.
Bu nedenle sayısız kez şantiye çalışanlarıyla karşı
karşıya geldik.
Şantiyeyi kurdurmadık, dere yatağında çalıştırmadık, bunları
durdurduk fakat bölgenin genç nüfusunun bölgede
olmaması sebebi ile belirli bir alanda yol ve iletim borularını
taşımak için kanal kazmalarının önüne geçemedik.
08 Ekim'de şirket, bizlere destek vermek için gelen guruplara
tahammül edemedi ve nüfusun az oldugu kış ayı başlarında
çadırda kalmakta zorlanan direnişçilerin olmadığı
yağmurlu bir sabah erken saatlerde çadırları söküp
parçaladı ve toplayıp götürdü...."
Zafer Keçin, çadırların sökülmesinin ardından,
tartışmalar yaşandığına bu tartışmalar sırasında bazı
köylülerin zarar gördüğüne de dikkat
çekiyor...
Kaynak: Ntvmsnbc
style="display: none">
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder