12 Nisan 2010 Pazartesi

AKP’nin ''Anayasa Reformu'' Paketi [1]

AKP'nin ''Anayasa
Reformu'' Paketi [1]

Bizlerin özlemlerine karşılık
düşen bir anayasayı, ancak kendi mücadelelerimizin zaferi olarak,
kendi ellerimizle yazabileceğiz…

SİBEL ÖZBUDUN

"Yasalar fakiri ezer ve zenginler ise yasaları
yönetir."[2]

AKP gerçekten de her sıkıştığını hissettiğinde
"radikal" bir çıkışla bir taşla birkaç kuş
birden vuracağını hesapladığı bir hamleye girişiyor: Kendini
"statükocu" güçlere karşı kararlı bir
mücadele sürdüren yılmaz bir reformcu gibi göstermek,
küçük siyasal çalımlarla muarızlarını
"derin devletçi", "statükocu",
"antidemokrat", giderek "Ergenekoncu" vb. ya da en
azından "samimiyetsiz" pozisyonuna düşürmek,
hamleleri başarıya ulaşmasa da "Eski Rejim"in üç
temel sütunu, CHP, ordu ve hukuk sistemini aşındırmak…
Bu kez de öyle oldu: Anayasa Mahkemesi, HSYK, Yargıtay ve
Danıştay'ın sınırlayıcı karşı-hamleleri ile önü
kesilen AKP hükümeti, kamuoyunun karşısına, "12 Eylül
Anayasası"nı kısmen değiştirme savıyla çıktı.
Hiç kuşku yok ki, "aşınmak" ne kelime,
"Kemalist", "Vesayetçi", "Derin"
vb. terimlerle de tanımlanagelen "Eski Rejim"in, yerini emek
temelli, kültürel çeşitliliği bir zenginlik sayan,
çoğulcu, eşitlikçi, özgürlükçü,
katılımcı bir sisteme terk ederek ortadan kaldırılmasından yana
olanlardanım. Ve tabii 12 Eylül rejiminin bütün
sorumlarından hesap sorulması, (Anayasası dâhil) bütün
sonuçlarıyla birlikte tarihin çöp tenekesine atılması
gerektiğini düşünenlerden…
Buna karşılık, AKP'nin keserinin her daim kendine doğru
yonttuğunun vurgulanması gerektiğini düşünüyorum.
AKP'nin Anayasa değişikliği önerilerine
üstünkörü bir bakış dahi, "çoğunluğun
mutlak hâkimiyetine" dayanan bir zihniyetle hukuk sistemini ele
geçirme niyetini açığa çıkartacak, paketi
"şık" göstermek için rastgele eklenen maddelerin
süfliliğini ortaya koyacaktır. Hemen bir-iki örnek vereyim:
Örneğin 10. maddenin, kadınlarla erkeklerin "hak
eşitliği"ni düzenleyen hükmüne, "Bu maksatla
alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı olarak yorumlanamaz" ve
Çocuklar, yaslılar ve engelliler gibi özel surette korunması
gerekenler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı
sayılamaz" gibi fazladan bir yorumla süslenmektedir.
"Özel hayatın gizliliği"ni düzenleyen 20. maddeye
tasarıyla eklenmesi önerilen "kişisel verilerin isteğe bağlı
olarak korunması" hükmü de anayasal düzlemde ele
alınmanın hiçbir önemi haiz olmadığı, yasa değişikliğiyle
düzenlenebilecek bir hüküm.
"Ailenin korunması" başlıklı 41. maddeye eklenmesi
önerilen "Her çocuk, yeterli himaye ve bakımdan
yararlanma, yüksek yararına açıkça aykırı
olmadıkça, ana ve babasıyla kişisel ve doğrudan ilişki kurma ve
sürdürme hakkına sahiptir" düzenlemesinin ne anlama
geldiğini anlayan, beri gelsin.
Önerilen değişiklikler arasında belki de en trajikomiği, kamu
emekçilerinin "Toplu iş sözleşmesi" hakkını
düzenleyen 53. maddenin başlığının, "Toplu iş
sözleşmesi ve toplu sözleşme hakkı" olarak
değiştirilmesi… "Kapsamı, istisnaları, yararlanacaklar,
yapılma şekli, usulü ve yürürlüğü, Uzlaştırma
Kurulunun teşkili, çalışma usul ve esasları ile diğer
hususlar"ın düzenlenmesi çıkartılacak olan kanuna
bırakılan bir "toplu sözleşme" hakkı… Hem de
grevsiz! Bir karikatür!
Oysa AKP "hukukçuları" iktidar partisinin bu Anayasa
değişikliği tasarısıyla gerçekten yapmak istedikleri konusunda
son derece net ve ayrıntıcı… "Bunlar neler" mi?
Parti kapatmaların Meclis'te grubu bulunan partilerin temsilcilerinden
oluşacak bir komisyona bırakılması (böylelikle de kapıyı
Kürtleri temsil eden ya da sosyalist vb. partilerin kapatılmasına
açık bırakırken, kendi partilerinin kapatılmamasını güvence
altına almak) (Md. 69)…
YAŞ kararlarına yargı yolu (böylelikle 'irticaî
faaliyetler' gerekçesiyle TSK'dan atılanların geri
alınmasının sağlanması) (md. 125)…
Ve en ayrıntılı ve köklü değişiklik önerileri Anayasa
Mahkemesi ve HSYK üyelerinin çoğunluğunun seçimini
Parlamento (dolayısıyla da iktidar partisi) ve Cumhurbaşkanı'na
bırakan ve her iki kurumun da bileşimini büyük
ölçüde değiştiren öneriler: Md. 146, 147, 148,
159…
AKP hükümetinin, tüm bir hukuk sisteminin dümenini kendi
eline verecek bu düzenlemeleri onaylamamız karşısında bize
uzattığı tek kayda değer elma şekeri ise, galiba Anayasa'nın 12
Eylül rejiminin koçbaşı kurumları, MGK ve Danışma Meclisi
üyelerini yaşam boyu dokunulmaz kılan geçici 15. maddesinin
kaldırılması.
Peki, paketin parlamentoda ya da referandumla olduğu gibi kabul edilmesi
durumunda AKP denetimindeki bir yargı sisteminin bu iki kurumun
üyelerinden sağ kalanları vicdanlarımızı ferahlatacak bir
yargılama sürecine tabi tutacağına inanalım mı gerçekten?
Sahi, AKP iktidarı döneminde Adalet Bakanlığı örneğin Kenan
Evren aleyhine iddianame düzenlediği için HSYK tarafından
görevden alınan savcı Sacit Karasu, ya da Şemdinli iddianamesinde
dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt'tan
da söz ettiği için aynı yazgıyı paylaşan Savcı Ferhat
Sarıkaya lehine herhangi bir girişimde bulunmuş muydu?
Hayır, hayır! "kendine Müslüman" AKP'nin
Anayasa reformları "paketi"nden bu ülkede Kürtlerin,
kendi kültürlerini özgürce yaşayıp geliştirmek,
kamusal alanda kendi kimlikleriyle varolmak isteyen diğer kültürel
grupların, sosyal hakları neo-liberal politikaların her adımında biraz
daha budanan, örgütlenme ve hak arama yolları cendereye
kıstırılmış emekçilerin, çevre ve kültürel miras
üzerindeki yağmaya son verilmesini bekleyen yurttaşların, eğitim ve
sağlığın tüm yurttaşların eşit biçimde erişebileceği
parasız bir kamu hizmeti ilan edilmesini bekleyen kadın ve erkeklerin;
Sünni inanışı 'resmî din' statüsüne
yükselten uygulamalara son verilmesini ve din eğitiminin zorunlu
olmaktan çıkartılmasını talep eden Alevilerin… kısacası,
sizin, benim, bu ülkede alnının teriyle yaşamaya çabalayan
dürüst ve sıradan insanların insanca, onurlu bir yaşam
özlemlerine karşılık verecek bir şeyler beklemek, abesle
iştigaldir.
Bizlerin özlemlerine karşılık düşen bir anayasayı, ancak kendi
mücadelelerimizin zaferi olarak, kendi ellerimizle
yazabileceğiz…

26 Mart 2010 07:43:47, Ankara.

N O T L A R
[1] Yeni Özgür Politika, 29 Mart 2010… Newroz, Yıl:4,
No:127, 8 Nisan 2010...
[2] Oliver Goldsmith.

Kaynak: Halkın
Günlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder