21 Nisan 2010 Çarşamba

TMMOB ve Fon Kullanımı

TMMOB ve Fon
Kullanımı

EKMEĞİ YENENİN KILICI SALLANIR
/>

Upuzun yazılarla, sayfalar dolusu raporlarla anlatılmaya
çalışılanları birkaç sözcükle anlatır
atasözleri. Yılların birikiminden, gün
görmüşlüğünden süzülerek
günümüze ulaşır ve "bilgi çağı"
dedikleri zaman diliminde bile aksi ispatlanmadan, tersine daha da pekişerek
kullanılırlar. Yüzyılların deneyimidir iki sözcükte ifade
edilen, fazla söze gerek bırakmazlar.

Biz de çok tanıdık bir atasözü ile başladık yazımıza.
Son söyleneceği başta söyledik.

Başlığı okuyanlardan bir kısmı "tamam yine başladılar"
diyecek, "global dünyanın dinazorları"nı süreci
anlamamakla suçlayacaklar belki. Onlar her ne kadar "süreci
anlasalar" ve "küresel köy"e atıf yapsalar da,
biz yine "bağımsızlık" demeye, küresel köyün
değil bu ülke topraklarının mühendisi mimarı olmaya devam
edeceğiz. Evet, bağımlılık ilişkilerin böylesine arttığı bir
süreçte ısrarla bağımsızlık diyoruz. Bağımsızlık ve
demokrasiyi yan yana koyuyoruz. İkisinin de ayrılmaz bir bütün
olduğunu düşünüyoruz. Bağımsız olmayan bir ülkede
demokrasinin olamayacağını, demokrasinin olmadığı bir ülkede ise
bağımsızlığın sürekliliğinin bulunmayacağını
söylüyoruz.

Bağımsızlık kısaca bağımlı olmama durumu olarak tanımlanabilir.
Bağımlılık ise "başka bir şeyin istemine, gücüne veya
yardımına bağlı olma, özgürlüğü, özerkliği
olmama, tâbi olma"(1) durumudur. Bağımlılık ilişkileri
ülkeler düzeyinde olabileceği gibi örgüt ve kurumlar
düzeyinde de, bireyler düzeyinde de olabilir. Her koşulda, anlamı
farklı olmayıp bireyin, örgütün veya ülkenin
özgürlüğünün önünde engel olma durumunu
tarif eder.

Bağımlılık ilişkisi askeri, siyasal, sosyal, kültürel,
ekonomik, birçok alanda bulunabilmekle birlikte ekonomik anlamda
bağımlılık diğer tüm bağımlılık ilişkilerinin doğuranıdır.
Başka bir deyişle ekonomik bağımlılık, askeri, siyasal, sosyal,
kültürel ve idari bağımlılığı da beraberinde getirir.
Ülkemizin yeni sömürgeleşme süreci buna çok somut
bir örnektir.

Marshall yardımı ile başlayan ve günümüzde IMF ve
Dünya Bankası ile katmerlenerek devam ettirilen ekonomik bağımlılık
ilişkileri, ülke işleyişinin en küçük noktasına dek
yayılmıştır. Bugün ülkemizde basit bir memurun atamasına bile
IMF müdahale edebilmekte, iktidarlar ABD ve AB'den icazet almadan
görevlerine başlayamamakta, emperyalizmin çıkarları gereği
Büyük Ortadoğu Projesi'nin taşeronu olunmakta, Kore ile
başlayan süreç Somali, Bosna, Afganistan ve Irak'la devam
ettirilmektedir. "Stratejik müttefik" olmakla
övünülürken, bunun gereği olarak generaller ABD'de
eğitim almakta, tüm silah, teçhizat ve mühimmatlar ABD, AB,
İsrail'in teknolojik artıklarından sağlanmaktadır. Üretimde
montaj sanayi ile tam bir bağımlılık ilişkisi kurulmuştur. Yakın
zamana kadar "kendi kendine yeter"liği ile
övünç konusu olan tarım tasfiye edilmekte, sınırlı
ağır sanayi ortadan kaldırılmaktadır. Bağımlılık ilişkileri
sürdürüldüğü sürece, bu sürece dur demek
mümkün değildir. Atasözünden devam edersek, birinin
ekmeğini yiyorsan yani ona muhtaçsan, onun ekmeğini yemeye devam
edebilmek için onun her dediğini yapmak yani kılıcını sallamak
zorunda kalırsın. Kılıç sallama işi ise öznel tercihlerden
bağımsız olarak gerçekleşir.

FONLAMA - FONLANMA

Bir projenin gerçekleşmesi için verilen mali desteğin genel
adı olan fon, uluslararası tekellerin bağımlılık kurma mekanizmasının
en önemli dişlilerindendir.

Fon kavramı uzun yıllardır emperyalizmin kullandığı bir araç
olmakla birlikte, esas gündeme gelişi ünlü
spekülatör George Soros'la olmuştur. Tekeller,
Sovyetler'in yıkılması sonrasında eski Doğu Bloku
ülkelerindeki pazarları ele geçirme savaşında Soros'un
sivil toplum örgütlerini kullanmış, Soros da fonlarıyla
beslediği bu kuruluşlar aracılığıyla halkın özgürlük
özlemlerini kendine yedekleyerek tekelci çıkarlara
dönük "turuncu devrimler" örgütlemiştir.
Fonlama bu noktada tekellerin çok ciddi bir silahı durumundadır.
/>

Bunun dışında doğrudan hedefi yayılmacılık, kendine bağımlı
örgütler oluşturmak olmayıp farklı amaçlar için
verilen fonlar da mevcuttur. Bu çeşit fonlar tekil bir konu
için olabileceği gibi bütüncül bir projenin
parçalarının gerçekleştirilmesi için de
verilebilmekte, kurumsal veya bireysel olarak alınabilmektedir. Fon
bütçeleri teknikten sosyal bilimlere, eğitimden sağlığa
çok çeşitli kapsamda projelere ayrılmaktadır. Tüm bu
projelerin ortak yanı da, eşyanın doğası gereği, fonu verenin
"kendi çıkarları" olmaktadır (2). Zaten kendi
çıkarlarının dışında, "hayrına" bir destek
olabileceğini düşünmek en basit tanımla kapitalizmi
tanımamaktır.

Bu fonlarla, fonlayanın doğrudan kazanımı kendi çıkarına olan
bir işin yapılmasıyken, dolaylı kazanımı da yukarıda anlatılan
türde ekonomik bir bağımlılık ilişkisi kurulmasıdır. Bu dolaylı
bağımlılık ilişkisinin süreç içinde nasıl daha
derinlere nüfuz ettiğine ve belirleyici olduğuna en güzel
örnek gazete ve televizyon reklamlarıdır. Bir gazeteye sürekli
reklam veren, böylelikle gazetenin gelir kaleminde önemli bir
bölüm oluşturan bir firmanın başlangıçtaki amacı
malının tanıtımını yapmaktır. Başlangıçta verilen reklam her
iki tarafın da çıkarınaymış gibi gözükse de dolaylı
olarak firma ile gazete arasında bir bağımlılık oluşturur. Bu
bağımlılık, temel görevi halkı doğru bilgilendirmek olan basının
bu firma aleyhine haber yapma olanağını ortadan kaldırmış olur.

Sonuç olarak, masumane bir görüntüye sahip olsa da, fon
verenin bağımlı kılma gibi doğrudan bir amacı olmasa da, nihayetinde
kurulan bir bağımlılık ilişkisidir.

TMMOB ve FONLAR

TMMOB içinde fon konusunun açıktan tartışılan bir konu
haline gelmesinin yaklaşık on yıllık bir geçmişi olmakla
birlikte, son birkaç yıl içinde bu tartışmaların
yoğunlaştığı görülmektedir. Son olarak 2006'da yapılan
TMMOB 39. Olağan Genel Kurulu'nda fon alımının önünü
açan bir karar alınmasıyla bu konuda önemli bir adım
atılmıştır. TMMOB'deki bu tür eğilimlerin artışı, tek
kutuplu dünyada emperyalizmin "ya benden yanasın ya
düşmanımsın" diyerek halklara teslimiyeti dayattığı,
bağımsızlığın demode olduğu, demokratik kitle örgütü
kavramının yerine sivil toplum örgütü kavramının konmaya
çalışıldığı bir süreçle örtüşmektedir. Bu
yanıyla TMMOB içindeki fon kullanımı tartışmaları, genel
süreçten ve TMMOB'nin etkin yönetim anlayışında AB
eksenli birçok konuyla ilgili gözlemlenen "doğrudan
karşı çıkamama" eğiliminden bağımsız ele
alınmamalıdır.

Fon konusunda kamuoyuna yansıyan ve mühendis mimar kesiminde
çokça tartışılan iki örneği incelemek konuyu
derinleştirmek açısından önemli olacaktır.

BİA OLAYI

Bağımsız İletişim Ağı (BİA), "yerel medyanın ulusal radyo, tv
ve gazetelere tanınan hak ve olanaklara erişebilmesi önündeki
engellerin giderilmesi", "bu yönelime bağlı olarak varolan
haber ve yayın tekeline kendi ürünleriyle alternatif
oluşturma" (3) hedefiyle yola çıktı. "Esas olarak bu
proje çok daha dar anlamlı bir kendini ifade imkanı olsun diye,
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) tarafından
düşünülmüştü." (4) TMMOB yöneticileri
1996'da bu projenin gerçekleştirilebilmesi için
arkadaşları Ertuğrul Kürkçü ve Nadire Mater'e (5)
başvurdular. 28 Ekim 1996 tarihinde yapılan toplantıda yerel medya
üzerine araştırma  çalışmasının
Kürkçü ve Mater'in kurduğu IPS (Inter Press Service)
İletişim Vakfı ile birlikte yapılmasına karar verildi. Ocak
1997'de TTB de projeye katılma kararı aldı.

3-4 Mayıs 1997'de ise TMMOB, TTB ve IPS İletişim Vakfı
öncülüğünde çeşitli illerden gelen 90 kadar
yerel medya kuruluşu "Yerel Medya Konferansı"
düzenlendiler. Bu konferansın sonucu "Bağımsız İletişim
Ağı" adıyla kamuoyuna ortak bir deklarasyon şeklinde duyuruldu.
Konferans öncesi 6 aylık çalışma masrafları kısmen
TMMOB'nin bütçesinden, kısmense Heinrich Böll Vakfı
tarafından karşılandı.

BİA sürecinin geri kalan kısmını proje koordinatörü
Ertuğrul Kürkçü'nün kendi anlatımlarından
aktarıyoruz:
"Avrupa Birliği şahsen, ne bana ne Nadire Mater'e
"İnternet sitesi" kurmak için 621.000 Euro bağışladı.

Ben Bağımsız İletişim Ağı (BİA) projesinin
koordinatörlüğü görevini yapıyorum. BİA şahsi bir iş
değil; kolektif bir proje ve bir İnternet sitesinden ibaret de değil.
/>

Bu proje, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB),
Türk Tabipleri Birliği (TTB) ve IPS İletişim Vakfı ile 100'e
yakın yerel medya kuruluşunun 1997'de Ankara'da topladıkları
"Yerel Medya Konferansı"ndan doğdu.
Bu Konferans'ta "yerel medyanın varolan haber ve yayın tekeline
kendi ürünleriyle alternatif oluşturması; yerel yayıncılığın
uluslararası haber ve yayın normları temelinde yeniden yapılanması;
böylece, kamu yararı ve halkın haber alma
özgürlüğünü esas alan bir habercilik
anlayışının gerçekleştirilmesi" amacıyla BİA'nın
oluşturulmasına karar verildi. Bu maksatla 12 kişiden oluşan bir Proje
Yürütme Kurulu görevlendirildi. (Daha fazla bilgi için
bkz.>>http://www.bianet.org/diger/bia.htm).
Kurulun da onayıyla projenin gereksindiği mali kaynağı temin amacıyla
TMMOB 1997'de AB MEDA Fonu'na hibe için başvurdu. İlgili
komisyonda BİA projesinin desteklenmesi benimsendi. Ancak, başvurunun medya
ile daha dolaysız bağlantısı olan bir kuruluşça yenilenmesi
tavsiye edildi.
 

Bu nedenle IPS İletişim Vakfı'nca aynı proje ikinci kez sunuldu.
Kabul edildi. Ancak uygulamaya geçilmesi Temmuz 2000'de
mümkün olabildi. Bu tarihte IPS İletişim Vakfı Başkanı Nadire
Mater, proje müellifleri adına başvuru sahibi olarak AB Ankara
Temsilciliği ile sözleşme imzaladı ve proje yürürlüğe
girdi.
 

Sözleşmenin bize getirdiği tek yükümlülük
"yayınlarımızda ifade edilen görüşlerin AB'yi
değil bizi bağladığını" açıklamak. Bunun dışında AB
ile projeyi programa göre yürütmek dışında hiçbir
karşılıklı ya da tek yanlı mükellefiyetimiz yok.
 

TTB, TMMOB, yerel medya kuruluşları temsilcileri ve iletişim
eğitimcileri, 13 Ocak 2001'de İzmir'deki "Kuruluş
Konferansı"nda yeniden bir araya geldiler. 130 katılımcı BİA
projesinin başlangıç amaçlarını teyit etti. 16 kişilik bir
Proje Yürütme Kurulu seçerek görevlendirdi. BİA, ne
ben, ne Nadire Mater'in keyfine göre yönetiliyor. Bu kurulun
kararlarına dayanıyor ve onun tarafından denetleniyor. (6)
 

Ayrıca, hukuki sorumluluğu üzerinde bulunduran IPS İletişim
Vakfı, Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün ve
proje harcamaları bakımından Maliye'nin denetimine tabi.
Kaynakların plan ve bütçeye göre kullanılması
bakımından da sözleşme gereği ilgili AB birimlerine üçer
aylık raporlar sunmak ve bütün harcamalarını belgelemekle
yükümlü.
777.000 Euroluk proje bütçesinin 621.000 Euro tutan %80'i
AB tarafından sağlanacak, geri kalanı proje müelliflerince bulunacak.
Bugüne kadar birinci yıl bütçesinin yüzde 80'i
olan 333.000 Euro vakfın kasasına girdi ve plan ve bütçe
uyarınca sarf ediliyor. Bu hibe Vergi Usul Yasası'nın istisna
hükümlerine tabi olduğundan benzeri bütün hibeler gibi
vergiden muaf. Bu kaynaktan yararlanarak gelir getirici faaliyette bulunmak
sözleşme hükümlerine aykırı. Öte yandan bu kaynaktan
tasarruf etmek, biriktirmek de söz konusu değil. Belirtilen zamanda
belirtilen işler için harcanması zorunlu.
 

Şu ana kadar aksamadan yürüyen projeyle ilgili olarak proje
ortaklarından, maliyeden, vakıflardan ya da AB'den herhangi bir
usulsüzlük uyarısıyla karşılaşılmış değil. Bunun
için bir neden de yok.
 

(...) Bağımsız İletişim Ağı projesi Türkiye'de AB MEDA
fonlarından kaynak sağlayan onlarca resmi ve özel projeden biri.
Destek başvurularının kabul ya da red edilmesinin başvuranların siyasal
tercihleri ve "vatanseverlik" dereceleriyle bir ilgisi yok.
/>
 

BİA Projesine destek sağlayan Avrupa-Akdeniz Ortaklığı 1995'de
henüz Türkiye'nin AB adaylığının söz konusu
olmadığı bir dönemde oluştu. 1995 Barcelona Konferansı'nda o
zamanki Dışişleri Bakanı Deniz Baykal'ın da imzasıyla yayımlanan
bildirge ile Akdeniz Demokratik Kalkınma Alanı (MEDA) Programı'nın
hayata geçirilmesi kararlaştırıldı.
 

Özetle Türkiye'nin yürütülmesine devlet
olarak taraf olduğu bu program Akdeniz ülkelerinde yalnızca resmi ya
da ticari kuruluşları değil dernekleri, sendikaları, medyayı ve
gençlik kuruluşlarını da AB kaynaklarından desteklemeyi
amaçlıyor. Her şey devletin, kamunun ve programa taraf olanların
bilgisi dahilinde gerçekleşiyor, açık ve saydam. Üstelik
bu bilgiler, AB Ankara temsilciliğinin web sitesinde de yer alıyor (daha
fazla bilgi için http://www.deltur.cec.eu.int/temsilcilik.html)
 

Bu çerçevede bugüne kadar MEDA programından bizim
dahil olduğumuz "büyük ölçekli projeler"
kapsamında kaynak alan pek çok kuruluş arasında şunlar da var:
KOSGEB toplam 6.470.000 Euro, TOBB 17.300.000 Euro, Adalet Bakanlığı
1.700.000 Euro, Fatih Belediyesi 7.000.000 Euro, Hazine Müsteşarlığı
700.000 Euro, Marmara Üniversitesi Avrupa Topluluğu Enstitüsü
12.000.000 Euro, Milli Eğitim Bakanlığı 100.000.000 Euro, TESK 1.040.000
Euro, Dışişleri Bakanlığı 5.000.000 Euro, Tarım Bakanlığı
10.123.000 Euro... Liste uzayıp gidiyor.
 

MEDA Programından sağlanan desteğin ölçüsü
gerçekten yazarın dediği gibi "vatanseverlik" ise,
Marmara Üniversitesi Rektörü'nün ya da bu kapsamda
AB'den en çok desteği alan Milli Eğitim Bakanı'nın
"vatanseverliği"ni tartışmadan bizim
"vatanseverliğimiz"e derece biçmesi oldukça
güç görünüyor." (7)
Kürkçü ile BİA üzerine 23 Mayıs 2006 tarihinde
Açık Radyo'da yapılan söyleşide ise
Kürkçü TMMOB'deki egemen anlayışın fon konusuna
bakışına ilişkin çarpıcı noktaları ortaya koyuyor:
 

"O andan başlayarak, yani konferanstan sonra kaynak aramaya
çıktık. TMMOB'nin zaten o konuda bir ön bilgisi vardı,
biz buna AB'nin MEDA (Akdeniz Demokratik Kalkınma Ajansı)'nın
insan hakları için verdiği fonlardan kaynak bulabiliriz diye
girişimde bulundular. Aslında proje desteklenmeye değer bulundu, fakat
dendi "TMMOB'nin medya konusundaki bir çalışması uygun
olmuyor, maksatla kuruluş tutarlı olmuyor, dolayısıyla buna medya ile
doğrudan ilgilenen bir kuruluş başvursun." Bunun üzerine biz
başvurduk. O arada TMMOB yönetimi değişti, 2000'de dediler ki
"tamam, proje başvurunuz kabul edildi, destek çıktı, imzaya
gelin." Biz TMMOB yöneticileri ile görüşmeye gittik,
"bizim daha önceki yönetimle bu konuda bir işbirliğimiz
var, sizinle ne yapacağız?" dedik. "Biz o kadar işin
içerisinde olmak istemiyoruz, yani bu konudaki dayanışmaya
sadığız fakat projeyi siz yürütün, biz bu proje ile
ilgilenmek istemiyoruz" dediler. "
 

BİA projesinin son durumunu ise aynı söyleşide Ertuğrul
Kürkçü ortaya koyuyor: "Biz 1997-2000 ve 2000-2003
arasında iki ayrı programdan MEDA'dan ve İnsan Hakları ve Demokrasi
Programı'ndan hibe aldık. Proje bütçesinin %80'ini
oradan karşıladık, %20'sini de biz bulduk. Bu Kasım'da bu
dönemki kaynak kullanım miktarı ve süresi son buluyor."
/>
 

Kürkçü, Soros'un Açık Toplum
Enstitüsü'nün bir parçası olan Açık
Radyo'da yaptığı ropörtajını ise çok aşina
cümlelerle bitiriyor: "2007 Kasımı'nda bir uluslararası
bağımsız medya forumuyla taçlandıracağız, projeyi öyle
sonuçlandıracağız. Dünyanın pek çok yerinden bizim
gibi, sizin gibi bağımsız olarak yayıncılık yapmaya çalışan
alternatif ya da yurttaş gazeteciliği sürdürmeye çalışan
kuruluşların nasıl ayakta durduklarını, haberciliği nasıl
kurduklarını, kendilerini nasıl var ettiklerini birlikte tartışarak
öğrenmeye çalışacağız. Özetle Dünya Sosyal
Forumu'nun "başka dünya mümkün"
yaklaşımını "başka bir iletişim mümkün",
"başka bir medya mümkün" diye yeniden üretmeye
çalışıyoruz, çalışacağız. Umarım bunun mümkün
olduğunu teorik olarak değil pratik olarak hep beraber ispat
edeceğiz." (8)
 

Yukarıdaki sözler çok da yorum gerektirmeyecek cinsten. TMMOB
tarafından başlatılan, AB'ye fon başvurusunun bizzat TMMOB
tarafından yapıldığı bir proje BİA projesi... Fonun miktarı 621.000
Euro... Sözleşme gereği ilgili AB birimlerine üçer aylık
raporlar sunuluyor...  2000 yılı sonrasındaki TMMOB yönetimi
projeyi bizzat yürütmese de BİA ile dayanışmaya sadık
olunduğunu ifade ederek bu yapılanları mahkum etmek yerine
meşrulaştırıyor... Ve en sonunda çok tanıdık bir söylem bu
sefer de "iletişim" için kullanılıyor: Başka bir
iletişim mümkün. Bahsedilen "iletişim", fonlarla
oluşturulan "Bağımlı İletişim Ağı" mı acaba?
 

FON KULLANIMI TMMOB GENEL KURULU'NDA KABUL EDİLDİ

 

Son TMMOB Genel Kurulu'nda bir delege "Bu kararı kendime
hakaret olarak kabul ediyorum, kendimi aşağılanmış hissediyorum"
diyerek isyan ediyordu. Kendisinden önceki konuşmacılar tarafından da
çokça eleştirilen, ciddi bir ideolojik kaymanın
göstergesi olarak nitelendirilen, ama az sonra TMMOB'deki etkin
anlayışın şefinin en ön sırada el kaldırması ve asker delegelerin
neye el kaldırıldığını bildiği bile şüpheli biçimde şefe
uyması suretiyle karar altına alınan bu konu, fon alımıydı. Fonu
onaylatanların kürsüden savunusu ise "bizlere
güvenmiyor musunuz?" şeklindeydi.
TMMOB 39. Dönem Genel Kurulu'nun en çok tartışılan
gündemlerinden biriydi fon konusu. 38. Dönem'de kimi odalar
AB menşeli fon almış ya da alma girişiminde bulunmuştu. TMMOB Başkanı
Mehmet Soğancı'nın Şehir Plancıları Odası Genel
Kurulu'ndaki konuşmasından aktarıyoruz:
 

"Çevre Mühendisleri Odası eski yöneticilerinin
Avrupa'dan aldıkları fonların (9) hesabını verememeleri, netlikle
açıklayamamaları sonucu, yapılan çok çeşitli
görüşmelerin sonuçlanamaması ve sonunda Birlik Denetleme
Kurulunun talebi ile, Çevre Mühendisleri Odası Yönetim
Kuruluna her türlü işlemin ve gereğinin yapılması için
görev ve yetki verdik.

(…)AB Hibe Sözleşmesi kapsamında alınan fonlar ile ilgili
süreç yaşandı ve devam ediyor. Ben bu fonlarla ilgili TMMOB
Yönetim Kurulu'nun almış olduğu 8 kararı sizlerle paylaşmak
istiyorum. Konu bu kararlarla çok kolaylıkla anlaşılacaktır.

Öncelikle yönetim kurulumuzun tüm kararlarında göz
önünde tuttuğu temel ilkelerini söylemek gerekiyor.
Aldığımız tüm kararlarda ve uygulamalarda iki cümlenin
gereğini yaptığımızı düşünüyorum. Öncelikle
TMMOB'yi 24. Oda olarak gören tüm anlayışları ret ettik. İkinci
olarak da birlikte karar alma, birlikte üretme, birlikte yönetme
anlayışının arkasında sonuna kadar durduk.

Bu ilkelerden hareketle; Oda Başkanları ile yaptığımız ilk toplantı
sonucunda, onların talebi ile 31 Temmuz 2004 de 45 No'lu kararımızı
aldık:

KARAR NO 45 : Avrupa Birliği (AB) ve diğer fonlar konusunda
çalışma yapmak üzere Mehmet Soğancı, Baki Remzi
Suiçmez ve Selçuk Uluata'dan oluşacak bir komisyon
kurulmasına oybirliğiyle,

Oda Başkanları ile yaptığımız toplantıdan sonra da 3 Ekim 2004 de 70
no'lu kararımızı aldık:

KARAR NO 70 : TMMOB Yönetim Kurulu'nun 31 Temmuz 2004 tarih ve 45
sayılı kararı ile oluşturulan komisyonun hazırlamış olduğu "AB
ve Diğer Yabancı Ülke Fonlarının Kullanımı Hakkında Rapor"un
uygunluğuna ve TMMOB görüşü olarak kabulüne
oybirliğiyle,

12 Mart 2005 de 210 no'lu kararımızı aldık.

KARAR NO 210 : Şehir Plancıları Odası'nın, TMMOB Yönetim Kurulu'nun
03 Ekim 2004 tarih ve 70 sayılı kararına rağmen Avrupa Birliği
tarafından finanse edilen İşkur ile imzaladığı Hibe Sözleşmesi'ni
iptal etmesine, İşkur'dan sözleşme karşılığı aldığı tutarı
iade etmesine ve bu işlemleri 2 ay içerisinde tamamlayarak TMMOB'ne
bilgi vermesine (M.Remzi Sönmez'in karşı oyuyla)
oyçokluğuyla,

Fonlarla ilişkin Ziraat Mühendisleri Odamıza ilişkin 2 Nisan 2005 de
239 no'lu kararımızı aldık.

KARAR NO 239 : TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Şanlıurfa ve Adana
Şubeleri'nin Avrupa Birliği tarafından finanse edilen İşkur ile
imzaladığı Hibe Sözleşmelerinin TMMOB Yönetim Kurulu'nun 3 Ekim
2004 tarih ve 70 sayılı kararı uyarınca iptal edilmesine ve İşkur'dan
sözleşmeler karşılığında alınan tutarların iade edilmesine;
işlemlerin bu doğrultuda sonuçlandırılarak TMMOB'ne bilgi
verilmesi hususunun Ziraat Mühendisleri Odası'na iletilmesine
oybirliğiyle,

Ziraat Mühendisleri Odamızla hiçbir sorunumuz olmadı. 4 Haziran
2005 de 292 no'lu kararımızı aldık.

KARAR NO 292 : TMMOB Yönetim Kurulu'nun 12.03.2005 tarih ve 210 sayılı
kararı ile TMMOB Şehir Plancıları Odası'ndan istenen bilgilerin
gelmemesi nedeniyle, ilgili Odamıza tekit yazısı yazılmasına ve TMMOB
Şehir Plancıları Odası'nı denetlemek üzere TMMOB Denetleme
Kurulu'nun göreve çağrılmasına (Remzi Sönmez'in karşı
oyuyla) oyçokluğuyla,

25 Haziran 2005 de 299 sayılı kararımızı aldık:

KARAR NO 299 : TMMOB Şehir Plancıları Odası'nın, TMMOB Yönetim
Kurulu'nun 12 Mart 2005 tarih ve 210 ile 04 Haziran 2005 tarih ve 292
sayılı kararlarını ısrarla uygulamamayı devam ettirmesinden dolayı,
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu üyelerinin TMMOB
Şehir Plancıları Odası Onur Kurulu'na verilmelerine oybirliğiyle,

Aynı tarihte Kimya Mühendisleri Odamıza benzer konu ile ilgili karar
aldık:

KARAR NO 312 : TMMOB Kimya Mühendisleri Odası'nın, AB ile DPT Merkezi
Finans ve İhale Birimi tarafından gündeme getirilen Yerel Kalkınma
Girişimleri Hibe Programı kapsamında eğitime yönelik proje
hazırlama ve ilgili birimlere sunmaya yönelik TMMOB'den yetki
isteminin, proje kapsamının TMMOB Yönetim Kurulu'nun 03 Ekim 2004
tarih ve 70 sayılı kararı ile kabul edilen "AB ve Diğer Yabancı
Ülke Fonlarının Kullanımı Hakkında Rapor"un 2.maddesi
kapsamına girmesi nedeniyle reddine oybirliğiyle,

Kimya Mühendisleri Odamızla hiçbir sorunumuz yok. Son olarak 18
aralık 2005 tarihinde son kararımızı aldık:

KARAR NO 436 : TMMOB Yönetim Kurulu'nun, TMMOB Şehir Plancıları
Odası Yönetim Kurulu üyelerine yönelik olarak yapmış
olduğu şikayet hakkında, Şehir Plancıları Odası Onur Kurulu'nun 04
Aralık 2005 tarihli toplantısında verdiği "Oda Yönetim Kurulu
üyeleri hakkında disiplin işleminin yapılmasının mümkün
olmadığına" ilişkin kararına karşı, TMMOB Disiplin
Yönetmeliği'nin 19.maddesi uyarınca TMMOB Yüksek Onur Kurulu'na
itiraz edilmesine (Remzi Sönmez'in çekimser oyuyla)
oyçokluğuyla" (10)

Birçok odanın AB fonu derdine düştüğü,
bazılarının aldığı fonun hesabını bile veremediği, bazısının
alınan fonu disiplin cezası alma pahasına savunduğu bir ortamda,
örgütün politikasında belirleyici olup var olan geri durumu
ileriye taşıma gibi bir derdi olanların yapacağı yegane iş bu fonların
önünü kesin ve apaçık bir şekilde kesmek olmalıdır.
Bu böyleyken, TMMOB'deki egemen anlayış tam da "her şeyin
bu noktaya gelmesinin sorumlusu benim" dercesine fon almayı
meşrulaştıran bir kararı genel kurulda almıştır.
 

Bugün TMMOB'de fon kullanımını açıktan savunanlar
çıkabiliyorsa, fon alıp kullanan odalar olabiliyorsa, TMMOB adına
AB kurumlarına başvurular yapılabiliyorsa, genel kurullarda fonların
önünü açan bir karar alınabiliyorsa, tüm bunlar
üzerinde ciddi olarak düşünmek gerekir. Bugün AB
Komisyonu'nun "STK Araştırması"nda TMMOB'nin adı,
"AB'nin Türkiye'de desteklediği STK'lar"
arasında geçiyorsa bin kere düşünmek gerekir. (11)
 

AB'nin TMMOB'yi –ve diğer demokratik kitle
örgütlerini- "sivil toplum örgütü"
haline getirmek istemesi, mali açıdan bağımlı kılmak istemesi
kendi çıkarları açısından yerinde ve olağandır. Olağan
olmayan, örgütümüzün içinde bunu destekleyen
eğilimlerin çoğalmakta olmasıdır. Bu tür davranışların
şekillenmesinde emperyalizme bakıştaki ciddi farklılaşmanın rolü
büyüktür. Konuşurken 80 öncesinin "devrimci
TMMOB"sine toz kondurmayanlar, pratikte bununla hiç
örtüşmeyen kararların altına imza atabilmektedir. Devrimci TMMOB
emperyalizmle arasına çok kalın çizgiler çizerken
günümüzde örgüte egemen yönetim anlayışının
emperyalizme bakışı muğlaktır. Bu muğlaklık nedeniyle, emperyalizme
karşı ideolojik mücadele ortaya koyulamamakta, üyelere bu
bilinç verilememekte, dolayısıyla kitle düşünsel
açıdan silahsızlandırılmaktadır. Üyelere toplumsal bilincin
taşınamadığı koşullarda, örgütsel bağımsızlığı
düşünmeyen eğilimlerin yeşermesi ve örgütü
sarması şaşılacak bir şey değildir. Bugün karşılaşılan tablo
da budur. Bunun sorumlusu da 'suyun başını tutmak' dışında
bir hedefi kalmayan mevcut yönetim anlayışıdır. Örgütsel
anlamda her türlü bağımlılık ilişkisine son vererek genel
olarak üyeye ve mali açıdan da üye aidatlarına dayanan bir
Birlik'e sahip olmanın önkoşulu bu anlayıştan kurtulmaktan
geçmektedir.

"AB VE DİĞER YABANCI ÜLKE FONLARININ KULLANIMI

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki "Türkiye
Cumhuriyeti'nin Topluluk Programlarına Katılması İçin Genel
İlkeler Üzerine Çerçeve Anlaşması", 26 Şubat
2002 tarihinde imzalanarak yürürlüğe girmiştir.
Türkiye'deki kurum ve kuruluşlar, Araştırma, Sağlık, İstihdam ve
Sosyal İşler, Teknik İşbirliği, Eğitim, Çevre, Girişimcilik,
Bilgi Toplumu ve Gümrük alanlarında, her katılımcı ülke
gibi Türkiye'nin yıllık aidatını ödemesi durumunda, Topluluk
Programlarına katılabilmektedir. Ertesi yıl program ve ajanslarına
katılmak için Türkiye tarafından ödenmesi gereken katkı
payının bir kısmının finanse edilmesi için, her yıl, diğer aday
ülkelere kıyasla daha az olan, Topluluk Hibe Yardımı
yapılmaktadır.
 

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ve ülkemizde İŞKUR
tarafından kullanımı önerilen AB Fonlarının, TMMOB ve bağlı
Odalarının da ilgi alanında olduğu belirlenmiştir.
 

Türkiye Cumhuriyeti ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilere
duyarlı yaklaşan TMMOB ve bağlı Odaları, işsizlik yaratan
süreç ile eğitim ve istihdam sağlama amaçlı Fon
kullanımı çelişkisinin farkındadır. Bu bağlamda;
"Yönetişim" boyutu da dikkate alınarak, Fonların
amaçları, Fonların TMMOB'nin amaçları ve ilkeleri ile
örtüşme durumu, Standart Hibe Sözleşmesi ile mali, idari,
teknik ve siyasi anlamda getirilen yükümlülükler
incelenmiş ve özellikle AB Fonlarına yönelik aşağıdaki
hususlar belirlenmiştir.
1. Temel ilkesi örgütsel bağımsızlık olan TMMOB ve bağlı
Odaları, sunulan parasal kaynağın kullanımına yönelik proje
üretimi yerine, amaçlarına uygun projeleri öncelik
sıralarına göre belirleyip, öz kaynakları ile finanse
etmelidirler.
2. 1 Ocak 2000 itibariyle bu alanda kullanılan tüm standart
sözleşmelerin yerine geçen ve 31 Mayıs 2003 tarihinde
güncelleştirilmiş şekli ile uygulamada olan "Avrupa Birliği
Tarafından Finansman Sağlanan Dış Faaliyetler İçin Standard Hibe
Sözleşmesi"ne göre, Avrupa Birliği'nin hangi programı ile
finanse edilirlerse edilsinler, dış faaliyetler çerçevesinde
tüm hibe faydalananları aynı hükümlere tabidir. (...) TMMOB
ve bağlı Odaları, TMMOB ilkeleri ile örtüşmeyen bir şekilde
mali, idari ve siyasi yükümlülükler getirildiği
için, söz konusu program kapsamında proje sunmamalı ve Standart
Hibe Sözleşmesi imzalamamalıdır.
3. Belirlenen öncelikli projeler için öz kaynakların
yetmemesi durumunda, öncelikle Odalar arası işbirliği olanakları
araştırılmalıdır. Yabancı kuruluş ya da ülke kökenli
Fonların kullanımı gündeme gelirse, özerkliğe ve
bağımsızlığa dokunmayan hükümler içeren
sözleşmelerin imzalanması için Oda Genel Merkezleri ve
sonrasında TMMOB'nin onayı alınmak zorundadır."

TMMOB GENEL KURULU'NDA YABANCI ÜLKE FONLARININ
KULLANILMASI İLE İLGİLİ KARAR TASLAĞINA ŞERH

 

Bu karar tasarısı bütünlüklü bir açıdan
incelendiğinde Avrupa Birliği'nin İŞKUR tarafından önerilen
fonlarının kullanılmaması gerekliliği belirtilmiş ancak bunun haricinde
oluşabilecek yabancı kuruluş yada ülke kökenli fonların,
çeşitli koşullara bağlanarak sınırlandırılsa da
kullanılabileceği belirtilmektedir. (…) Tasarı incelendiğinde AB
fonlarına karşı çıkılmış gibi gözükse de aslında
birçok sözün arasına fonların kullanılabileceği ince
şekilde yedirilmiştir.
 

Örneğin 2. maddede 'Standart Hibe Sözleşmesi'
haricinde diğer fonlara herhangi bir karşı çıkış yoktur. Bu,
'Standart Hibe Sözleşmesi' dışındaki fonların
kullanılabilir olduğunu, en azından karşı çıkılmadığını
gösteriyor. Madde 3'te ise çok daha aleni bir şekilde
'özerkliğe ve bağımsızlığa dokunmayan hükümler
içeren' şeklinde belirtilse de yabancı kuruluş veya ülke
kökenli fonların kullanılabileceği ifade edilmektedir. (…)
'Özerkliğe ve bağımsızlığa dokunmayan
hükümler' ibaresi subjektif bir ibaredir. Herkesin
bağımsızlık anlayışı farklı olabilir. Bu Şehir Plancıları Odası
ile TMMOB arasında yaşanan problemde de net bir şekilde ortaya
çıkmıştır. (...) Zira Şehir Plancıları Odası AB'den fon
alırken bu fonların özerkliği ve bağımsızlığı zedelemediği
kanaatindedir. Ancak TMMOB yönetimi bu fonların kullanımının
bağımsızlığı ve özerkliği zedelediği kanaatiyle şehir
Plancıları Odası'nı Onur Kurulu'na vermiştir. Onur Kurulu,
Şehir Plancıları Odası'nı haklı bulmuştur vs. Yalnız bu
örnek bile konunun nasıl her tarafa çekilebileceğini
göstermektedir. Sorun yabancı ülkelerdeki mesleki
örgütlerle maddi ilişki kurmak ise, bu şekilde tariflenmelidir.
(...)

Sonuç olarak antiemperyalist bir örgütün AB veya
herhangi bir emperyalist kuruluştan fon alması kabul edilemez. Bu tasarı
bunun önünü açmaktadır. Emperyalizme net bir şekilde
karşı çıkılmalı, TMMOB ilkelerinden taviz
verilmemelidir.     

(1)    Türk Dil Kurumu Sözlüğü
(2)    Örneğin AB çerçeve programları
kapsamında verilen fonların gerek şartı, "bilimsel yeterlilik,
yaratıcı yenilik ve Avrupa düzeyinde katma değer yaratma
özellikleri ile ikna edici olma"dır.
(3)    "BIA Projesi Yol Alıyor"
http://www.emo.org.tr/resimler/ekler/7fede84c2be02cc_ek.pdf?dergi=1
(4)    "Filistin ve BIA-NET",
http://www.savaskarsitlari.org/arsiv.asp?ArsivTipID=1&ArsivAnaID=6887
/>
(5)    Nadire Mater, Maden Mühendisleri Odası İstanbul
Şubesi yönetim kurulu eski üyesi Tayfun Mater'in eşi olup
BİA girişim aşamasındayken, Şubat 1997'de "Memedin Kitabı-
Güneydoğu'da Savaşmış Askerler Anlatıyor" adını
alacak çalışması için John D. And Catherine T. MacArthur
Foundation 'Küresel Güvenlik ve
Sürdürülebilirlik Programı Araştırma ve Yazma
Girişimi'ne projesiyle başvurmuştur. Bir yıllık proje kapsamında
59.000 dolar fon almıştır.
(6)    13 OCAK 2001 İzmir Konferansı'nda
görevlendirilen Proje Yürütme Kurulu
Hüseyin Yeşil- TMMOB
Mustafa Sütlaş- TTB
Sevda Alankuş- A.Ü.İLETİŞİM FAKÜLTESİ
Nadire Mater- IPS İLETİŞİM VAKFI
Ertuğrul Kürkçü- IPS İLETİŞİM VAKFI
Makbule Efe- Samsun MEDYA FM
Füsun Erdoğan- İstanbul ÖZGÜR RADYO
Coşkun Efendioğlu- Milas ÖNDER GAZETESİ
Mehmet Can Toprak- Urfa RADYO KARACADAĞ
Erdem Özden- Sivas ARKADAŞ RADYO
Necmi Aydın- Mersin RADYO METROPOL
Adnan Yücel- Ankara RADYO İMAJ
Ahmet Burak- İzmir BATI RADYO
Faruk Tandoğan- Trabzon RADYO AKTİF
Cumhur Kılıççıoğlu- Siirt SİİRTTE MÜCADELE
GAZETESİ
Mehmet Ali Dim- Alanya YENİ ALANYA GAZETESİ
(7)    Ertuğrul Kürkçü'nün
Hürriyet Gazetesi genel yayın yönetmeni Ertuğrul
Özkök'e yazdığı 30 Temmuz 2001 tarihli mektup,
http://www.medyakronik.net/arsiv/gozkacmaz_arv_11.htm#hur
(8)    Ertuğrul Kürkçü'nün
Ömer Madra'yla yaptığı, 23 Mayıs 2006 tarihinde Açık
Radyo'da yayımlanan söyleşisi için:
http://forum.bianet.org/index/index/index.php?SayfaX=85585
(9)    'Kirlilik Önleme ve Önleyici
Çevre Yönetimi'  kavramlarını yerel yönetimler
düzeyinde tanıtmaya ve uygulamaya yönelik örnek projeler
geliştirme hedefiyle ÇMO tarafından 2000 yılında başlatılan
BÜÇEP (Yerel Yönetimler İçin
Bütünsel/Önleyici Çevre Yönetimi Projesi),
İsviçre Kalkınma ve İşbirliği Ajansı (Swiss Agency for
Development and Cooperation – SDC) tarafından desteklenmektedir.
(10)    Mehmet Soğancı'nın Şehir Plancıları Odası
GK'nda yaptığı açılış konuşması için:
http://www.tmmob.org.tr/print.php?sid=1157
(11)    
www.stgm.org.tr/docs/1123447144AB_Komisyonu_STK_arastrimasi.doc

 

Sayı 5 TMMOB Sayfa 50-58

İvme Dergisi yazısıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder