12 Nisan 2010 Pazartesi

''Yükselen Güç'' : Hindistan [*]

''Yükselen Güç'' :
Hindistan [*]

Dünyanın şaşkınlıkla karışık
ilgiyle izlediği bir dönüşüm içinde olan Hindistan,
Çin'le birlikte yeni uluslararası dengeleri belirleyen
ülkelerin başını çekiyor.

 

TEMEL DEMİRER

"Bazı şeyleri yarım bileceğine,
birşey bilme daha iyi."[1]

XXI. yüzyılın "yükselen güç"lerinden
birisi olarak sunulan Hindistan, dünyanın en büyük
ekonomilerinden biri olmaya aday bir ülke. Ancak
günümüzde, birey başına gelir yönünden
dünyanın fakir ülkelerinden birisi. Daha açık
söylemek gerekirse, kişi başına yıllık 1.030 dolar gelirle
dünya sıralamasında 128. sırada. Bununla birlikte nüfusun
büyüklüğü nedeniyle toplam gelir yönünden
dünyanın 12. büyük ekonomisi…
"Ancak", evet bunun bir de "ancak"ı var…
/>
"Herkesin sitayişle bahis ettiği ve büyük ümitler
bağladığı Hindistan da 'dikensiz bir gül bahçesi'
değil," Korkmaz İlkorur'un deyişindeki üzere…
/>
"Büyük Britanya"nın gözde sömürgesi
olan Hindistan'ın gel-gitli anti-sömürgeci
mücadelesinin öne çıkan motifi Gandhi'dir…
/>
1919'da Gandhi önderliğindeki "sessiz direnme" ve
protesto eylemleri; 1935'te ilk anayasanın kabulü; 1947'de
Hindistan'ın bağımsızlığını kazanarak, dünya devletleri
arasına katılması; Pakistan'ın ayrılması; 1950'de
"Hindistan Birliği" olan devletin adının "Hindistan
Cumhuriyeti" olarak değiştirilmesi…
Bu ve benzeri süreçlerin ürünüdür, 1 milyar
250 milyon nüfusa sahip ve Çin Halk Cumhuriyeti'nden sonra
dünyanın en kalabalık ülkesi olan Hindistan…


ULUSLARARASI İLİŞKİLER AĞINDA HİNDİSTAN

'The New York Times'ın başyazısında işaret ettiği gibi,
"Hindistan-Pakistan gerilimini düşürmek Afganistan savaşı
için büyük önem taşıyor"ken;[2] Hindistan
faktörü, XXI. yüzyıl stratejileri açısından ABD
İmparatorluğu için önemlidir…
Zaten "Holbrooke'un ziyaretiyle bir kez daha
görüldüğü üzere, Hindistan'ın
Pakistan'daki İslâmcılığa karşı ABD ve İsrail'le
kurduğu koalisyonu epey sağlam"dır…[3]
Hindistan'a giden ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Hindistan
yönetimi ile milyarlarca dolarlık silah anlaşması imzaladı. İki
ülke arasında nükleer işbirliğini güçlendirmeyi ve
Hindistan'ın daha çok ABD silahı satın almasını
öngören anlaşmaya göre ayrıca ABD şirketlerinin
nükleer enerji tesisi kuracağı iki yere onay verildi.
Anlaşmalar, özellikle savunma ve nükleer enerji alanında faaliyet
gösteren ABD şirketlerine milyarlarca dolarlık yatırım olanağı
veriyor. Hindistan, silahlarının modernizasyonu için 30 milyar
dolarlık harcama yapmayı amaçlıyor.
Gerçekten de "yükselen güç"lerden birisi
olarak en "cüretkâr" nükleer enerji geliştirme
programı, 2050'ye dek nükleer kapasitesini yüzde 12 bin kat
artıracağını açıklayan Hindistan'ındır…
Nükleer silahlara sahip olan, ancak 'Nükleer Silahların
Yayılması Anlaşması'na taraf olmayan, gelgelelim ABD ile
nükleer işbirliği anlaşması bulunan Hindistan, 17 reaktörde
ürettiği 3.8 gigavat enerjiyi 40 yılda 470 gigavata çıkarmayı
hedefliyor…
Böylelikle de Hindistan, mevcut 100 gigavatlık üretimiyle
dünyanın en büyüğü olan ABD ve 2050'de
kapasitesini 9'dan 300 gigavata çıkarmayı hedefleyen
Çin'in planlarını aşarken; "Pakistan'ın
teröre karşı işbirliğinin sürmesi, Hindistan'la
arasının düzelmesine bağlı,"[4] şartını düşüyor
'The Observer'; Hindistan faktörünün önemine
dikkat çekerken…

HİNDİSTAN FAKTÖRÜ

Subhash Kapila'nın, "Önüne konan bir takım engellere
rağmen, zaman alsa da, küresel güç olarak dünyanın
önüne çıkacaktır… ABD, bize yardımcı oluyor ama
stratejik güç olmamızı, etkinliğimizi daha geniş bir
coğrafyaya yaymamızı istemiyor," diye betimlediği Hindistan; Cengiz
Çandar'a göre de, "Dünyanın XXI. yüzyılda
Çin'le birlikte en önde gelen
'süpergüç' adaylarından biri…"
/>
Dünyanın şaşkınlıkla karışık ilgiyle izlediği bir
dönüşüm içinde olan Hindistan, Çin'le
birlikte yeni uluslararası dengeleri belirleyen ülkelerin başını
çekiyor.
Çin, Brezilya, Güney Afrika ile birlikte; G-20'lerin;
"yeni küresel güçleri" olarak değerlendirilen
"G-4 çekirdeğindeki" Hindistan, nükleer
güç sahibi ve BM güvenlik konseyinin de daimi
üyeliğine aday.
Kriz yılı 2009'a dek, yüzde 9'lara varan yıllık
büyüme hızlarıyla; Çin'den sonra
"dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisi"
unvanını alan Hindistan'da "orta sınıfa" her yıl,
"30-40 milyon kişinin" katıldığı söyleniyor.
Hâlihazırda "300 milyon" gibi baş
döndürücü rakamlarla ifade edilen yeni Hint orta
sınıfı; on yılda kıta büyüklüğündeki ülkeyi,
"küresel ekonominin" merkez üssüne oturtuyor.
/>
Göz kamaştıran bu "gelecek vaadine" karşın
Hindistan'da beri yandan okuma yazma oranları hâlâ
yüzde 60'lar üzerine çıkarılamıyor.
Üçte bir nüfus hâlâ günde 1 dolar,
üçte iki nüfus 2 dolarla yaşıyor. Elit
üniversitelerden çıkan enformasyon teknolojisi
mühendisleri; kolaylıkla yılda 200 bin dolar üstüne
çıkan maaşlara erişirken; kişi başına GSMH 1000 dolar eşiğini
geçmiyor.
Bu noktada, "Hindistan, 20-30 yıl öncekinden çok farklı,
çok daha ileri bir ülke..." diyen Sami Kohen ekliyor:
"İlk bakışta Hindistan'ın geçmişteki geri
kalmışlığının, yoksulluğunun ve sefilliğin canlı izlerini
görmek mümkün. Nüfusun (1.2 milyar) yüzde 80'i
hâlâ günde 2 doların altında bir gelire sahip. Ama eskiden
açlıktan ölenler çoktu (1970'lerdeki bir gezimizde
Kalküta'da çöpçülerin sabahları sokakta
ceset topladıklarını görmüştük)...
Son yıllarda Hindistan göz kamaştırıcı bir kalkınma hızı
gösterdi. (Çin gibi). Geleneksel tarımın yanı sıra,
endüstri ve özellikle hizmet sektörüne el attı.
Hindistan dünyanın en ileri iletişim teknolojisine sahip ülkeler
arasında yer alıyor. Nükleer alanın dışında uzayda da (ayın
yörüngesine gönderdiği araçla) başarılı...
Ama bizce Hindistan'ın başkalarına örnek olacak en önemli
yanı, ırk, din, mezhep, dil, kültür, farklarına ve 27 eyaletin
yer aldığı geniş topraklarına (3.2 milyon kilometrekare) rağmen, ulusal
birliğini koruyabilmesidir."[5]

ÇOK ETNİLİ SOSYO-POLİTİK YAPI

Çok etnili sosyo-politik yapısıyla "ulusal birliği"
tartışmalı olan Hindistan 1974-1998 yıllarında yaptığı girişimlerle
dünyanın nükleer ülkeleri arasına katıldı ve ordusu da
dünyanın dördüncü büyük ordusu.
Büyük bir bölümü 1856 yılından beri
Büyük Britanya İmparatorluğu hâkimiyetindeki Hint
Yarımadası 1947 yılında iki ayrı devletin kuruluşuyla
özgürlüğüne kavuşmuştu. Bir yandan Hindistan
Britanya'dan koparken, çoğunlukla Müslümanların
yaşadığı Pakistan da gene 1947 yılında Hindistan'dan
kopmuştu.
Pakistan, Batı ve Doğu bölgeleri olarak birbiriyle kara bağlantısı
bulunmayan iki parçadan oluşuyordu. Doğu Pakistan ise daha sonra,
1971 yılında Pakistan Cumhuriyeti'nden ayrıldı ve Bangladeş adı
altında yeni bir Cumhuriyet kuruldu.
Hindistan Cumhuriyeti, bugün sınırları içerisinde bulunan
Keşmir ile birlikte 150 milyonu aşan bir Müslüman azınlığa,
ama çoğunlukla da Hindu olan bir nüfusa sahip.
Hindistan'ın yüzde 80'i Hindu, yüzde 13'ü
Müslüman, yüzde 2'si Hıristiyan, yüzde 2'si
Sih'tir. Ülkede hemen hemen herkes İngilizce bilir ve
konuşurken, Hintçe'nin yanı sıra tam 17 -yazıyla onyedi-
resmi dil bulunuyor.
Öne çıkan muhafazakâr yapısıyla Hindistan,
büyük bir "dinler ülkesi"; dünya dinlerinin
hemen tümünü -Hinduizm, Budizm, Jainizm gibi farklı dinler
yanında, "tek tanrılı dinlerin hepsini"- burada
buluyorsunuz.
Ülkenin ezici çoğunluğu Hindu (yüzde 80); İslâm,
ikinci din ve azınlık (yüzde 13.5)… Ancak Hindistan
boyutlarında bir ülkenin sayılarıyla ifade edildiğinde; yüzde
13.5'lik azınlık "150 milyonluk" nüfusa tekabül
ediyor ki, bu Hindistan'ı; dünyanın bir nolu İslâm
ülkesi Endonezya'nın hemen arkasından, "en büyük
İslâm ülkesi" yapıyor…
Bunun yanında UNESCO Raporu'na göre 2006 yılında eğitim
parametrelerinde 5 puan düşen Hindistan'da,[6] UNESCO Genel
Müdürü Koichiro Matsuura, "Okul dışı bırakılan
çocukların yüzde 66'sı kız ve bu dünyadaki en
yüksek oran" olduğuna dikkat çekerken;
"Hindistan'daki çocuk istismarı da korkunç
boyutta"[7] ve "Hindistan'da her yıl 5 yaşının altında
2 milyon çocuk ölüyor…"[8]

EKONOMİK GÖRÜNÜM

Hindistan'ın ekonomik görünümüne gelince...
Yaklaşık 3.2 milyon kilometrekarelik
yüzölçümüyle dünyanın 7. büyük
ülkesi olan Hindistan, 1.2 milyarı aşan nüfusuyla da
Çin'den sonra ikinci sırada geliyor. Özellikle bilişim
teknolojileri alanında attığı adımlarla dikkat çekiyor ve
dünyanın en hızlı büyüyen ekonomileri arasında
bulunuyor.
Hindistan'ın nüfusu yılda ortalama yüzde 1.38 artıyor. Bu
artış oranı değişmezse, 40 yıl içinde Çin'in
nüfusunu geçecek. 2001 yılı nüfus sayımına göre
nüfusun yüzde 35.4'ü 0-14 yaş arasında, yüzde
60.3'ü 14- 65 yaş arasında, yüzde 4'ü ise 65
yaş ve üstünde bulunuyor. Nüfusun yüzde 27.8'i
şehirlerde, yüzde 72.2'si ise kırsalda yaşıyor. Okuryazarlık
oranı yüzde 65, ama kadınlarda bu oran yüzde 54'e
iniyor.
2006 verilerine göre dünyanın en büyük 12. ekonomisi
olan Hindistan, satın alma gücü göz önüne
alındığında ise ABD ve Çin'in ardından 3. sırada geliyor.
1960-1985 döneminde kişi başına yılık geliri ortalama yüzde
1.5 artarken, 1985 yılından bu yana yıllık ortalama yüzde 4.1
oranında büyüyen Hindistan'ın, üç yılda kişi
başına GSYİH ortalama büyüme hızı yüzde 6.9'a
ulaşmış bulunuyor.
1980 yılında 8.6 milyar dolar ihracat yapan Hindistan'ın, 2005
yılı ihracatı 90 milyar dolar. 2005 yılında 4.4, 2006'da ise 11
milyar dolarlık doğrudan yabancı yatırım almış. 2005 yılında kişi
başına düşen milli gelir 3 bin 500 dolar olmuş. Toplam gelirin
yüzde 19'u tarım, yüzde 27.4'ü endüstri ve
yüzde 53.6'sı hizmet sektörü tarafından
üretiliyor. Hindistan, Çin'in çektiğinin onda biri
kadar yabancı sermaye çekmesine karşın, yaklaşık Çin kadar
yıllık büyüme oranı yakalıyor.[9]

EĞİTİM VE SAĞLIK VERİLERİ

1. sınıfa gidemeyen öğrenci oranı    Yüzde
14.4
5. sınıfa ulaşamayan çocukların oranı   
Yüzde 21.5
Bebek ölüm oranı    Yüzde 60
5 yaş altı ölüm oranı    Yüzde 86
Düşük kiloyla doğan bebek oranı    Yüzde
30
Anne sütünden yoksun bırakılan bebek oranı   
Yüzde 37
Çocuk felci aşısı olan bebek oranı    Yüzde
58
Kızamık aşısı olan bebek oranı    Yüzde 58
Hepatit B aşısı olan bebek oranı    Yüzde 8

Hint burjuvazisi milyonların yoksulluğunu paraya çevirmenin
hesaplarını yaparken, hayatta kalma savaşı veren 450 milyon Hintli
yoksulun payına ne yazık ki koca bir hiçten başkası
düşmeyecek. Evet, Hindistan'da yoksulluk sınırının altında
yaşayan 450 milyon emekçi bulunuyor. 1.2 milyar nüfusuyla
dünyanın en kalabalık ikinci ülkesi olan bu ülkede
açlık sınırının altında yaşayanların sayısı ise 260 milyonu
geçiyor. Bir yanda dünyanın en zenginleri listesinin üst
sıralarına konuşlanan dolar milyarderleri, diğer yanda sokaklarda
aç yatan on milyonlarca insan.
Milyonlarca insanın sokaklarda yaşadığı Hindistan'da, 150 milyon
insan, çoğu tek göz odadan ibaret, tenekeden, kontrplaktan vs.
yapılmış derme çatma kulübelerde barınıyor. İnsanca
yaşayabilecekleri konutlardan yoksun olanlarla, yanı başlarındaki
lüks binaları, alışveriş merkezlerini, gökdelenleri inşa
edenler aynı işçiler.
İlköğretim çağındaki 50 milyondan fazla çocuğun
yoksulluktan dolayı okula gidemediği Hindistan'da, nüfusun
üçte biri okuma-yazma bilmiyor. Her yıl 1 milyonun üzerinde
kadın ve çocuk, sağlık hizmeti alamadıkları için
hayatını kaybediyor. Çocuklarda yeterli beslenememe oranının
yüksekliği bakımından en geri Afrika ülkeleriyle yarışır
durumda olan bu ülkede, 14 yaşın altındaki 12 milyon çocuk,
tarımda, ev işlerinde, fabrikalarda, atölyelerde, hizmet
sektöründe köle gibi kullanılıyor.
Çoğu günde 12 saat çalışmalarına rağmen haftada 2-3
doların üzerinde ücret alamayan minik eller ve bedenler, sermaye
için milyarlarca dolar üretiyor. Yoksul aileler, karın
tokluğuna ya da çok düşük ücretlerle
çocukları patronların insafına terk ediyor. Çünkü
dünyanın pek çok bölgesinde olduğu gibi Hindistan'da
da yoksulluk, açlık demek. İnsan haklarına duyarlı bir Hintli
kadın gazeteci olan Mari Marcel Thekaekara, Hindistan'da yoksulluğu
şöyle özetliyor:
"Hindistan'da yoksulluk açlıktır. Gerçek
açlık. Günde üç öğün yemeğe asla sahip
olmamak. Yoksulluk, onlara verecek pirinç, bakliyat ya da bir
parça ekmek olmadığı için uyumak isteyen
çocuklarınızın ağlamasını duymaktır. Yoksulluk barınacak
yerinizin olmamasıdır. (…) Yoksulluk hasta olup doktora gidecek
parası olmamaktır. Yoksulluk çocuğunuzu okula gönderememek ve
okuma yazma bilmemektir. Yoksulluk bir işinizin olmamasıdır,
güvencesizlik ve gelecekten endişe etmektir. Yoksulluk
günübirlik yaşamaktır. Yoksulluk çocuğunuzun yeterli
beslenememekten ya da pis sulardan ishale yakalanmasından dolayı anlamsız,
boşu boşuna ölmesini izlemektir. Yoksulluk
güçsüzlüktür, temsil edilmemektir, özgür
olmamaktır. Yoksulluk, sizi siz olduğunuz için aşağılayanlardan
kaçmaktır."
İşte bu yoksulluğun ortasında, Hindistan işçi sınıfı 450
milyonluk dev gövdesiyle sivriliyor. Nüfusun büyük bir
bölümünün hâlen kırda yaşadığı bu ülkede,
işçi sınıfının yaklaşık yüzde 60'ı da kır
işçilerinden oluşuyor. Kentlerde çalışan işçiler
ise sanayiden hizmet sektörüne, tekstilden inşaata, petrolden
madenciliğe sayısız alanda yoğun bir sömürüye maruz
kalıyor.[10]

İSYAN

Hindistan'daki eşitsizlikçi/sömürücü yapı
ve parlamenter manipülasyonun giderek karaya oturması ezilenlerin
isyanını da devreye sokmuştur.
Örneğin Hindistan devleti, ülkenin kuzeyinden güneyine uzanan
'Kızıl Koridor' diye isimlendirilen bölgeye 70000 polis ve
milis yığmıştır. Bu bölgede Naksalcı asiler faaldir. Naksalcılar
92.000 kilometre karelik bir mıntıkayı fiilen kontrol etmektedir.
Naksalcılar 1967'de başlayan bir yoksul köylü hareketidir.
Uzun yıllar toprak ağalarını tedhiş ederek topraklarını topraksız
köylülere dağıttılar. Naksalcılar 1990'lardan beri
kırsalda maden açma, sanayi kurma gibi köyleri, tarlaları,
ormanları tahrip edecek kapitalist yatırımları gerilla savaşıyla
engellemektedir.
Hindistan'da ve başka ülkelerden bazı aydınlar 12 Ekim 2009
tarihinde bu konuda hükümete hitaben bir açık mektup
yayımladı. Aralarında Hintli kadın yazar Arunditi Roy ve Amerikalı
radikal Noam Chomsky'nin yer aldığı aydınlar, mektupta
1980'den beri uygulanan neo-liberal politikalar sonucu ülkede
sınıflar arası uçurumun büyüdüğüne dikkat
çekti.
2004-2005 yıllarında Hindistan nüfusunun yüzde 77'sinin
(836 milyon kişinin) günlük tüketiminin 20 rupiyi
geçmediğine dair bir resmi istatistik zikrettiler. (Hesabıma
göre bu -satın alma gücü ölçüsüyle-
günde 50 kuruşa denktir.)
Aydınlar mektupta ülkede milyoner zengin sayısının 2007 yılında
2006'ya göre yüzde 23 arttığını hatırlattı.
Mektupta halkın tabiat kaynaklarını kullanmasını kısıtlayan
yatırımların mahrumiyete, yoksullaşmaya ve infiale yol açtığı
belirtildi. Naksalcı hareketin yoksullaşmaya ve soyulmaya karşı
demokratik bir halk direnişi olduğu vurgulandı. Mektubu kaleme alan
aydınlar, Hindistan hükümetini Naksalcıların etkin olduğu
bölgede halka karşı askeri harekât yapmaması için
uyardı! (Hindistan burjuva sınıfı yoksul köylünün
hâlini umursar mı? Çok uluslu şirketlerin kâr hırsı
yanında, yoksul köylülerin hakkı hukuku nedir ki?)
Naksalcıların hedefine gelince; bu çok açık: Halkın
iktidarı ve paylaşmacı düzen, yani sosyalizm…[11]

2 Mart 2010 18:40:02, Ankara.

N O T L A R
[*] Newroz, Yıl:4, No:127, 8 Nisan 2010…
[1] Friedrich Nietzsche.
[2] "Güney Asya ABD'yi Zorluyor", The New York Times,
27 Şubat 2010.
[3] Ahmed Amrabi, "ABD'nin Güney Asya'daki En Kesin
Ortağı Hindistan", Beyan, 21 Şubat 2009.
[4] "Batı, Pakistan'ı Anlayamadı", The Observer, 24
Ağustos 2008.
[5] Sami Kohen, "Hindistan'ı Keşfetmek...", Milliyet, 12
Şubat 2010, s.18.
[6] Hindustan Times, 30 Kasım 2007.
[7] Figen Atalay, "Çocuk İstismarı Doruk Noktada",
Cumhuriyet, 22 Aralık 2007, s.9.
[8] "Çocuklar Yok Yere Ölüyor", Cumhuriyet, 5
Ekim 2009, s.11.
[9] Küresel Rekabette Yeni Bir Güç: Hindistan, TÜSİAD-
Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu Yay., 2007, s.1-12.
[10] İlkay Meriç, "Sefalet ve Çelişkiler Ummanı
Hindistan", Marksist Tutum, No:49, Nisan 2009.
[11] Cem Somel, "Hindistan'da Yoksul Köylü
Hareketi", Evrensel, 8 Kasım 2009, s.14.


Kaynak: Halkın
Günlüğü

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder