Su Hakkı Mücadelesi ve
TMMOB
Su, insan bedeninin en temel ihtiyaçlarından birisi
olmasıyla, tarımdan hayvancılığa, balıkçılığa kadar her
çeşit besinin üretiminde olmazsa olmazlığıyla, sanayide ve
enerji üretiminde kullanımıyla hayatın her alanında önemi
tartışılmaz bir nesnedir.
Su, tarihin her döneminde önemli ve vazgeçilmez bir
ihtiyaçken, belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı
kadar şu içinde bulunduğumuz süreçte
tartışılmaktadır. Bu tartışmanın bir yanında dünya halkları
açısından artan nüfusun suya dayalı ihtiyaçlarının
nasıl karşılanacağı varken, diğer yanında tekeller tarafından bir
kıt kaynak olarak sudan nasıl kâr edileceği hesapları vardır.
/>
+İVME Dergisi olarak bizler, su konusundaki bu tartışmalara hangi ilkeler
ışığında baktığımızı önce açıklıkla ortaya
koyalım:
• Su temel ve evrensel bir insan hakkıdır.
• Doğanın ve insanlığın ortak malıdır.
• Günümüzde kapitalizmin temel insan
hakkı olması gereken alanları piyasalaştırma çabasına karşı
olmak sosyalist bilincin başlıca gereğidir. Dolayısıyla suyun
metalaştırılması hiçbir koşulda kabul edilemezdir.
• Su, devletler arası çatışmalarda
kullanılabilecek stratejik bir silah değildir.
Kapitalist-emperyalist sistem, sömürüsüne yeni alanlar
açmak için yaşamın her alanına müdahalesini bir program
kapsamında hayata geçirme çalışması içindedir.
Bundan 50 yıl önce suyun satılacağının söylenmesi,
"Allahın suyu satılır mıymış?" şeklinde şaşkınlık
ifadeleri ile karşılanırken, bugün musluktan akan her damla,
kullanılan her damacana ve pet şişe su için para vermek
kanıksanmış durumdadır. Böylece suyun metalaştırılması
sürecinin ilk adımı tamamlanmıştır.
Yeni getirilecek olan düzenlemelerle yalnızca içme suyunun
değil, su kaynaklarının kendisinin de özelleştirilmesi
sözkonusudur. Bir akarsuyun ya da gölün satılması bugün
insana garip gelse de sanıldığından daha kısa sürede
karşılaşacağımız bir şeydir. Temmuz 2007'de Enerji ve Tabii
Kaynaklar Bakanı Hilmi Güler, 12-13 nehir ve küçük
gölün işletme haklarının maksimum 49 yıllığına özel
sektöre devredileceğini açıklamıştır.
Tüm kamu hizmetlerini özelleştirmek yolunda canla başla
çalışan bugünkü hükümet, tarımsal sulama
sistemlerini özelleştirme girişimine de başlamıştır. Tarımda
kullanılan suyun imtiyaz hakkının özel şirketlere satılması,
çiftçilikle geçinen emekçilerin yaşam
koşullarını zorlaştıracak, yıkıcı sonuçlar doğuracaktır.
/>
Fosil yakıtlardaki tükenme eğilimi büyüdükçe
suyun önemi daha da artmakta, şu an petrol için yapılan
savaşların gelecekte su için yapılacağı öngörüleri
dillendirilmektedir.
Suyun metalaştırılması sürecinde odak yerler ise su kaynakları bol,
aynı zamanda bulunduğu konum itibariyle stratejik önemi de olan
ülkelerdir. Türkiye de bu ülkelerin başında gelmektedir.
Dünyanın en kapsamlı su özelleştirme programının Türkiye
hükümeti tarafından gündeme alınması beklenmektedir.
Dünya Bankası ve çokuluslu su şirketleriyle yakın ilişkiler
içinde faaliyet gösteren Dünya Su Konseyi (1) tarafından
19-20 Mart 2009 tarihlerinde düzenlenecek olan 5. Dünya Su
Forumu'nun İstanbul'da yapılacak olması, bunun en
büyük kanıtlarından biri sayılmaktadır.
Tekellerin su ile ilgili bu hedeflerini hayata geçirme
çalışmaları sürerken, diğer yandan da dünya
halklarının "suyun temel bir insan hakkı olduğu"nu savunan
mücadeleleri de artarak sürmktedir. Bir önceki su forumunun
yapıldığı Meksika'da suyun metalaştırılmasına dönük
bu çalışmaların karşısına Meksika halkı birçok eylem ve
etkinlikle çıkmış ve Forum'un yapıldığı gün 100.000
kişilik bir mitingle bu karşı duruşunu somutlamıştır.
2009 Mart'ında 5. Dünya Su Forumu İstanbul'da
yapılırken, Türkiye halklarının oluşturacağı muhalefetin hem
Türkiye'de hem de dünyada suyun özelleştirilmesi ve
metalaştırılmasına karşı mücadeleyi büyütmesi gibi ikili
bir önemi bulunmaktadır.
Dünyadaki su sorununa yalnızca kendi kârları penceresinden bakan
kapitalizm karşısında, dünya halklarının temel evrensel hakları
olan suya sahip çıkmaları, su konusunda halktan yana
çözümler üretmeye çalışmaları, bu
amaçla gayrimeşru Dünya Su Forumu karşısında kendi
toplantılarını, konferanslarını düzenlemeleri son derece
anlamlıdır.
Üstelik biz mühendisler için su konusu çalışma
yaşamımızın, meslek alanımızın da bir parçasıdır. Baraj
projeleri, enerji santralleri, suyun çıkarılması, vana pompa
sayaç tasarımları mühendislik faaliyetleri içindedir.
Suyun metalaşması ve özel sektörün getireceği kıran
kırana rekabet ortamı bu alanlarda çalışan mühendislerin
emeğini de değersizleştirecektir. Bu nedenle biz mühendislerin ve
mühendislik meslek örgütümüz TMMOB'nin su
konusunda iki kez duyarlı olması, su hakkı mücadelesinin
içinde etkin biçimde yer alması gerekmektedir.
TMMOB'nin su hakkı mücadelesine yaklaşımı ya da
yaklaşmayışı
Hal böyleyken Türkiye'de daha işin başında toplumsal
muhalefetin bir araya gelmesinde ciddi sorunlar yaşanmıştır. "Su
Hakkı" mücadelesi için birçok sendikanın, odanın,
akademisyenin bir araya gelerek oluşturduğu SUpolitik tarafından
Alternatif Dünya Su Forumu'nun da ön hazırlıklarından
birini oluşturacak ve su eksenli bir muhalefeti toparlayacak uluslararası
bir konferans yapma önerisi TMMOB ve İKK yöneticilerine
götürülmüştür. TMMOB yöneticileri tarafından
bu çağrıya olumlu yanıt verilmemiştir. Sonrasında da bir dizi
olumsuz gelişme yaşanmıştır. Bu olumsuz gelişmelerin sonucunda 2009
Mart'ı öncesi ülkemizde "su hakkı"
mücadelesinde iki başlılık ortaya çıkma riski oluşmuştur.
Oluşan iki başlı görüntü dünya çapındaki
muhalefette de yankısını bulmuş ve TMMOB'nin tavrı
eleştirilmiştir. Yaratılmış bu iki başlılığın "su
hakkı" için verilecek mücadeleyi ciddi anlamda zaafa
uğratacağını düşünen unsurların yoğun çabası sonucu,
12 Mayıs 2008 tarihinde DİSK, KESK, TMMOB İstanbul İKK ve TTB imzalı
çağrılı toplantıda konunun muhatapları bir araya gelebilmiş ve
Mart 2009 öncesi birleşik mücadelede önemli bir adım
atılmıştır. Böyle bir adımın atılması önemlidir ancak
yeterli değildir; konu ile ilgili TMMOB'nin etkin yönetim
anlayışı tarafından açıklanması gereken noktalar
bulunmaktadır:
- 22-23 Mart 2008 tarihlerinde Yıldız Teknik Üniversitesi
Oditoryumu'nda gerçekleştirilen "Kapitalizmin
Kıskacında Su" konulu uluslararası konferansa birçok oda
merkezi düzeyde ve şube düzeyinde katılırken TMMOB İstanbul
İKK neden katılmamıştır? Aynı tarihte Ankara'da düzenlenen
ulusal düzeydeki Su Politikaları Kongresi, kimileri tarafından
İstanbul'da yapılan uluslararası konferansa katılmamanın
gerekçesi olarak gösterilmektedir. Bu gerekçe TMMOB gibi
ülkenin dört bir tarafında örgütlü bir birliğin
aynı anda farklı illerde etkinlik organize edemeyeceği, bunlara katılım
sağlayamayacağı anlamına gelmektedir. TMMOB'nin aynı anda
ülkenin birçok yerinde eşzamanlı eylemliliklerde bulunduğu,
organizasyonlar yaptığı göz önünde tutulursa bu
gerekçenin gerçeği yansıtmadığı ortaya çıkar.
Ulusal ölçekte yapılan Ankara'daki Su Kongresi,
uluslararası çapta örgütlenen ve dünyanın
birçok bölgesinden temsilcilerin bulunduğu Su
Konferansı'nın alternatifi değildir. Bu açıdan
bakıldığında bu yanıt TMMOB'nin Su Konferansı'na
katılmayışını açıklamamaktadır.
Diğer taraftan SUpolitik'in düzenlediği etkinliğin bireylerden
oluştuğu, bireylerin bulunduğu bir ortamda kurumların yer alamayacağı,
bu nedenle de SUpolitik'in etkinliğine katılınmadığı
gerekçesi de makul bir açıklama değildir. Bugüne kadar
kurumların dışında bireylerin de bulunduğu birçok platformda
TMMOB temsil edilmiştir ve halen de edilmektedir. Bunlardan ilk akla gelen
TMMOB'nin, yürütücülüğünde yer aldığı
Avrupa Sosyal Forumu'dur. Yoksa buradaki kaygı kulislerde konuşulan
"TMMOB'deki etkin yöneticilerden bazılarının
Konferans'ın örgütlenmesinde yer alan öğretim
üyelerinden bazıları ile arasının iyi olmaması",
dolayısıyla yan yana gelmeme çabası ise bu da kendi öznel
yargılarımızı mücadelenin önüne koymak anlamına gelir ve
elbette olumlu bir tutum değildir.
- Bazı TMMOB içi ve dışa dönük toplantılarda İstanbul
İKK'yı ve MMO İstanbul Şubesi'ni temsilen konuşan
meslektaşımız, SUpolitik'in düzenlediği Konferans'a
ilişkin şaibe yaratıcı söylemlerde bulunmuştur. Konferansa ilişkin
"açıklığa kavuşturulmamış gri noktaların
bulunduğu" birçok kereler bu temsilci tarafından ifade
edilmiştir. Bu gri noktalar nelerdir? Konferansa ilişkin her şey
açıkken, sürekli gri noktalardan bahsetmek, üstelik de
bunları açıklamamak, çamur at izi kalsın gibi bir yaklaşım
içinde olmak ne derece etiktir?
Diğer yandan Konferans'ın AB fonlarından beslendiği TMMOB ortamına
bilinçli olarak yayılmış, Konferans'ın meşruluğu
gölgelenmeye çalışılmıştır. Sözkonusu konferansın
daha başından TMMOB tarafından örgütlenmesi, bu olmuyorsa
TMMOB'nin finansal desteğinin sağlanması yönünde
girişimlerde bulunulmuştur. TMMOB destek vermeyince özellikle
yurtdışından gelecek konukların konaklama masraflarının karşılanması
için kaynak arayışına girilmiş, bu noktada da emekten yana
yabancı örgütlerden dayanışma amaçlı maddi destek
alımı gündeme gelmiştir. Sonrasında SUpolitik'e destek veren
oda ve şubelerin bu yükü omuzlamalarıyla bu düşünceden
de vazgeçilmiştir. Bu durum birçok kez oda içi
kurullarda ifade edilmesine rağmen fon alındığına ilişkin
spekülatif ifadelere devam edilerek "Kapitalizmin Kıskacında
Su" Konferansı'nın örgütlenmesinde fedakarca rol
oynayan 5 oda genel merkezi ve 4 oda İstanbul Şubesi zan altında
bırakılmaktadır. Konferansın örgütlenmesinde fon alındığına
ilişkin kimin elinde ne tür belgeler bulunmaktadır? Şu ana kadar bu
konu ile ilgili spekülasyonların dışında herhangi bir belge ortaya
konmamıştır.
-"Kapitalizmin Kıskacında Su" Konferansı Dünya Su
Konseyi'nin düzenleyeceği 5. Dünya Su Forumu'na
karşı "Alternatif Su Forumu"nu örgütlemenin bir
ayağı olarak ulusal ve uluslararası bileşenlerce kurgulanmıştır.
Birçok uluslararası etkinlik sonrasında olduğu gibi Konferans
sonrasında da bundan sonraki süreci örmek amacıyla bir strateji
toplantısı düzenlenmiştir. Strateji toplantısının 24 Mart
Pazartesi -Konferans'ın yapıldığı 22-23 Mart'tan hemen
sonra- yapılması kararlaştırılmıştır.
İstanbul İKK ise Konferans'a gelen yabancı konuklarla başka
kanallardan irtibat kurarak 24 Mart Pazartesi gününe
SUpolitik'in strateji toplantısı ile aynı güne bir başka
toplantı ayarlamıştır. Bu durum İKK bünyesinde birçok oda
tarafından eleştirilmiş, yabancı konukları aynı gün iki farklı
toplantıya çağırmanın iki başlılık yaratacağı, yaratılacak
iki başlılığın ise dünya çapındaki bu mücadeleyi zaafa
uğratacağı defalarca tekrarlanmıştır. İKK bileşenleri olarak
"Bu iki başlılığın önlenmesi, 24 Mart Pazartesi
günkü strateji toplantılarının birleştirilmesi, bu toplantılar
birleştirilemiyorsa İKK'nın yabancı konuklarla yapmayı
düşündüğü toplantının iptal edilmesi" kararı
alınmıştır. Buna rağmen sanki bu karar İKK temsilcilerinin
oybirliğiyle alınmamış gibi, 24 Mart Pazartesi günü saat
10.00'da başlayan SUpolitik'in yabancı konuklarla yaptığı
strateji toplantısı sonrasında saat 14.00'te yabancı konuklarla
İKK temsilcisinin bulunduğu bir başka toplantı düzenlenmiştir.
/>
Bu toplantının yapılacağından İstanbul İKK temsilcilerinin, şubelerin
haberi yoktur. Bu toplantının ne toplantısı olduğunun, amacının ne
olduğunun, toplantıda nelerin konuşulduğunun açıklanması
gerekmektedir. Konferansın örgütlenmesine katılmayıp, konferans
için gelen konuklarla başka bir toplantı yapmanın siyasi
literatürdeki karşılığı "faydacılık"tır. Bu bir
yana, "su hakkı" için mücadelede iki başlı bir
görüntü çizilmesi çok ciddi bir
sıkıntıdır.
Yabancı konuklarla böyle bir toplantının yapılmasının iki
başlılığı doğuracağı gün gibi açıkken bu toplantının
yapılması ne demektir? İKK'da böyle bir toplantının
yapılmaması net bir şekilde karar altına alınmışken toplantının
yapılması örgüt iradesinin çiğnenmesi anlamına
gelmemekte midir? Sorular çoğaltılabilir.
- Bir yanda TMMOB'nin destek vermediği, 17'si yabancı 70
örgüt tarafından dünyada suyun metalaşmasına karşı bir
mücadele hattı ortaya koymaya çalışan uluslararası
"Kapitalizmin Kıskacında Su" Konferansı
örgütlenirken, diğer yanda TMMOB yine aynı tarihte ulusal
düzeyde bir "Su Politikaları Kongresi" düzenlemiştir.
Genel anlamda bakıldığında farklı yerlerde ama aynı amaç uğruna
yapılan etkinliklerin mücadeleyi büyüteceğinden söz
edilebilir. Ancak Su Politikaları Kongresi'nin amacı
İstanbul'daki Konferans'la aynı mıdır, bu konuda
şüphelerimiz bulunmaktadır.
TMMOB'nin, İnşaat Mühendisleri Odası sekretaryalığında 20-22
Mart 2008 tarihlerinde Ankara'da düzenlediği TMMOB 2. Su
Politikaları Kongresi'nin ana sponsoru Nurol ile destekleyen kuruluşu
AGE İnşaat ve Ticaret AŞ, Dünya Su Konseyi üyesi kuruluşlardır
(2). Öte yandan etkinliğin düzenleme, yürütme ve bilim
kurulu üyeleri içinde 2009 yılında ülkemizde yapılacak
Dünya Su Forumu eşbaşkanı ile komite üyeleri bulunmaktadır. Bu
bir skandaldır. Eleştirinin de ötesinde kınanması gereken bir
durumdur. TMMOB'deki etkin yönetim anlayışının "halktan
ve emekten yana TMMOB" düşüncesini ciddi anlamda zaafa
uğrattığının göstergesidir. Kimse "bu bilimsel bir
etkinliktir, bilimsel etkinliklerde farklı düşüncelerden kişiler
de konuşabilir" demesin. Zira etkinliğe katılanlar herhangi farklı
düşünceden kişiler değil, tekellerin "bilim
adamları"dır. Tekellere hizmet eden kişilerin bilimle ilgileri
yoktur. Ayrıca adı geçen kişiler alelade konuşmacılar olarak
değil, kongrenin yürütme ve bilim kurulu üyeleri olarak, yani
kongreye yön verebilecek bir konumda orada bulunmaktadır.
TMMOB'nin etkin yönetim anlayışı kimin Su Kongresi'ni
yaptığını açıklamalıdır. Dünya Su Konseyi'nin mi,
halkın ve meslektaşlarımızın mı? Bu yaklaşım
sürdürülecek midir? Bu soruların cevabı bundan sonra
örgütlenecek Alternatif Dünya Su Forumu için de
büyük öneme sahiptir.
- Su konusuyla ilgisi olmamakla birlikte bir diğer göze çarpan
konu, TMMOB'nin İnşaat Mühendisleri Odası sekretaryalığında
yaptığı Kongre'nin tanıtım kitapçığının birçok
"Onursal Yetkin İnşaat Mühendisi ve Yetkin İnşaat
Mühendisi" anısına basıldığının belirtilmiş olmasıdır.
İnşaat Mühendisleri Odası, eline her fırsat geçtiğinde
ulusal meslek gücümüzün uluslararası tekeller lehine
tasfiye edilmesi anlamına gelen "yetkin mühendislik"in
propagandasını yapmaktadır. Oysa dergimizin açtığı dava
sonucunda 6 Kasım 2007 tarihinde Danıştay 8. Dairesi "Yetkin
Mühendislik" ile ilgili yürütmeyi durdurma kararı
vermiş, İnşaat Mühendisleri Odası da 2008 yılının başında
"Yetkin Mühendislik Belgesi" vermeyeceğini
açıklamıştır. Hal böyleyken her fırsatta bir yerlere
"yetkin mühendislik"in sokuşturulmaya
çalışılması, Danıştay'ın aldığı yürütmeyi
durdurma kararının sindirilememiş olduğunun göstergesidir.
Böyle bir ünvanın mahkeme kararına rağmen kullanılması ile
ilgili olarak TMMOB ve İnşaat Mühendisleri Odası yöneticilerinin
bir açıklama yapmaları gerekmektedir.
Sonuç olarak İstanbul, 2009 Mart'ında, Dünya Su
Konseyi'nin organize ettiği ve dünya çapında suyun
metalaştırılması ve özelleştirilmesinin yol ve yöntemlerinin
konuşulacağı Dünya Su Forumu'na ev sahipliği yapacaktır.
Türkiye ve dünya halkları olarak, halklara dönük bu
saldırılara karşı çıkmak ve "su hakkı" eksenli bir
muhalefet oluşturmak büyük önem taşımaktadır. Bu
muhalefetin en önemli halkasını "Dünya Su Forumu"na
karşı "Alternatif Dünya Su Forumu" ve bu alternatif
forumun hazırlıkları oluşturmaktadır. Böylesine önemli bir
görevle karşı karşıya iken "Alternatif Dünya Su
Forumu"nun arifesinde yukarıda kısaca söz ettiğimiz olayların
yaşanması üzücüdür. Bu hataların tekrarlanmaması,
özelde TMMOB'nin devrimci, ilerici mirasına daha fazla zarar
verilmemesi açısından, genelde de ülkemizdeki ve dünyadaki
toplumsal muhalefette birliktelikleri daha ileri götürebilmek
açısından önemlidir. Bu da öncelikle yapılan
yanlışların kabulü ve samimi bir özeleştiriyle
mümkündür.
(1) 1996 yılında kurulan Dünya Su Konseyi'nin hedefi
"küresel ölçekte su yönetimi alanında verilmekte
olan etkisiz, dağınık ve birbirinden kopuk çabaların bir şemsiye
kurum altında ortaklaştırılması" olarak belirlenmiştir.
(2) http://www.uneterre.net/wwc/visu_membre_w.php
SU HAKKI İÇİN İSTANBUL DEKLARASYONU
24 Mart 2008
Bizler Türkiye'de suyu bir hak olarak tanımlayan
örgütler ve kurumlar olarak, uluslararası hareketlerden gelen
dostlarımız ile yan yana, 24 Mart 2008'da İstanbul'da, tam bir
yıl sonra yine İstanbul'da gerçekleşecek olan gayri meşru ve
şirketlerin kontrol ettiği WWF-Dünya Su Forumu'na karşı
birlikte çalışacağımızı ve mücadele edeceğimizi kamuoyuna
duyururuz.
İnsan hakkı olarak suya saygı temelinde yükselen suyun adil
dağılımı ve kullanımı ilkelerini savunuyoruz. Bu anlamda su
insanlığın ortak kullanımındadır; kamunun demokratik kontrolü
altında olmalıdır; su kaynaklarının toplum tarafından kontrol
edilmesine saygı gösterilmelidir. Bu ilkeler neoliberalizmin,
özelleştirme, şirketleştirme ve dünya suyunu metalaştırma
çabalarının tam karşıtıdır.
Türkiye Cumhuriyeti hükümeti'nin su kaynaklarının
yönetimini ve suyun arzını özelleştirme planlarını ve bunun
yanında yerel halkı dışlayan, onlara zarar veren, su havzalarını yok
olma tehlikesiyle karşı karşıya bırakarak bütün canlı
yaşamı tehdit eden büyük ölçekli, yıkıcı baraj ve
yapılaşma projelerine karşı çıkıyoruz.
22-23 Mart 2008'de İstanbul'da gerçekleştirilen
"Kapitalizmin Kıskacında SU" başlıklı Uluslar arası
Konferansın ardından 24 Mart 2008'de yapılan Uluslar arası Strateji
toplantısına katılan örgütlerce üzerinde mutabık kalınan
"Türkiyeli örgütlerin açıklık, kapsayıcılık,
eşitlik, demokrasi ve yatay örgütlenme ilkeleri etrafında Su
İçin Mücadele Meclisleri oluşturmaları"
çağrısını duyuruyor, muhalefetin bütün bileşenlerini
gayrimeşru Dünya Su Forumu'na karşı bir forum oluşturacak ve
diğer hareketlerle birlikte örgütlenecek bir sureci başlatmaya
çağırıyoruz.
Bu çabalarımızı, 2006 yılı Mart ayında Meksiko'da toplanan
4. Dünya Su Forumu'na karşı düzenlenen kitlesel muhalefetin
başarısı, vizyonu ve örgütlenme ilkeleri üzerinde inşa
ediyoruz. Bizim kolektif çabalarımıza rehberlik edecek olan ve
küresel hareketlerin başarısında temel öneme sahip olan bu
örgütlenme ilkeleri; açıklık, kapsayıcılık, eşitlik,
demokrasi ve yatay örgütlenmedir.
Bu ortak ilkeler temelinde uluslararası koalisyon olarak,
Türkiye'deki hareketlerle birlikte daha ileri düzeyde
örgütlenme çabalarına ek olarak, Haziran 2008'de
Zaragoza'da, Eylül 2008'de Malmö'de,
Belem'de, Guatamala'da, Cochabamba ve Bangkok'da
düzenlenecek uluslar arası etkinliklere de katılmak suretiyle
genişleyeceğiz.
Bizler, hem Türkiye'de hem de uluslararası ölçekte bu
ilkeleri paylaşanları kolektif çabamıza katılmaya
çağırıyoruz.
Sayı 5 TMMOB Sayfa 70-74
İvme Dergisi yazısıdır. Kaynak gösterilmeden kullanılamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder