13 Nisan 2010 Salı

MMO 43. Dönem Genel Kurul Sonuç Bildirgesi

MMO 43. Dönem Genel Kurul
Sonuç Bildirgesi

 MMO 43. DÖNEM GENEL KURULU
SONUÇ BİLDİRİSİ

TMMOB Makina Mühendisleri Odası (MMO) 43. Olağan Genel Kurulu,
10-11 Nisan 2010 Ankara'da TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası
Teoman ÖZTÜRK Konferans Salonunda 779 delegeden 691'inin
katılımıyla toplanmıştır.
74 bin 831 üyesi, 8 bin 984 öğrenci üyesi, 18 Şube, 55
il, 38 ilçe temsilciliği, 11 mesleki denetim bürosu,
1.500'ü aşkın iş yeri temsilcilikleri ile
örgütlü Odamızın 43. Genel Kurulu sonunda aşağıdaki
saptama, görüş ve önerilerin kamuoyuna duyurulması
kararlaştırılmıştır. 
Özellikle İkinci Paylaşım Savaşından sonra dünya, iki
kutuplu yapısından 1990'lı yıllarda sosyalist ülkelerin
çözülüşü ile birlikte emperyalistler lehine tek
kutupluluğa dönüşmüştür. 1980'li yıllarda yeni
bir dünya düzeni oluşturmak için harekete geçen
emperyalist kapitalist sistem neo liberal politikalarını son yıllarda
çok hızlı bir biçimde dünyanın her yerinde hayata
geçirmiştir. Dünyada Reagan/Thatcher dönemi olarak anılan
bu sürecin bizdeki yansıması ise 24 Ocak kararları ve 12 Eylül
askeri faşizmi olarak karşımıza çıkmıştır. Bugün ise yeni
güçlü kutupların oluştuğu, her sorunun yeni pazarlıklara
konu olduğu, uluslararası boyut kazanabilecek bölgesel gerilimlerin
yaşandığı, kapitalist dünya ekonomisinin yayılmacı karakterine
uygun çelişki ve çatışmalı yeni bir dönem
sürmektedir.
Dünyamıza küresel çıkar politikalarının neden
olduğu savaşlar, işgaller, katliamlar, soykırımlar, daha yoğun
sömürü, işsizlik, açlık, yoksulluk ve yolsuzluk
düzeni damgasını vurmuştur. Başını ABD'nin çektiği
emperyalizm hiçbir ulusal kural, düzenleme ve sınırlama ile
karşılaşmayacağı küresel bir sömürü ortamı yaratmak
için dünyayı yeniden şekillendirmektedir. 11 Eylül;
emperyalistlerin, ekonomik yayılmacılığı askeri işgallerle daha da
derinleştireceği yönündeki tercihlerini açığa
çıkartmıştır.
Küresel sermaye serbest dolaşımla dünya
ölçeğinde demokrasilerin gelişeceğini ileri sürmektedir.
Ancak dünya konjonktüründe emperyalist çıkarlar
doğrultusunda ortaya çıkan işgallerin, savaşların ve yaratılan
diktatörlüklerin bu savı
çürüttüğünü açıkça
görmekteyiz. Gelişmekte olan ülkelerin gerek ekonomik
yapılarını gerekse siyasal yapılarını hegemonyası altına almaya
çalışan küresel sermaye, sözcüleri IMF ve Dünya
Bankası gibi kurumların aracılığı ile bu ülkelere kendi
programlarını ve krizlerini aşmak için baskı ve
sömürü politikalarını dayatmaktadır.
2008 yılının son çeyreğinde dünyada başlayan ve
derinlemesine süren dünya ekonomik krizi kapitalizmin
kaçınılmaz bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.
Dünya kapitalizminin belirli aralıklarla yaşamış olduğu kriz,
ülkemiz için kronikleşmiş ve yaşamımızın bir
parçası olmuştur. Kriz tüm emekçi kesimleri
işsizleştirip, yoksullaştırdığı gibi biz mühendis mimar ve şehir
plancılarını da işsizleştirmiş veya çalışan yoksullar haline
getirmiştir.
Türkiye'de egemen sınıflar ve onların taşeronu AKP
Hükümeti, kapitalist küreselleşme ve neo-liberal politikalar
ekseninde, her alanda özelleştirme, kuralsızlaştırma ve
ticarileştirme ile dışa bağımlı yapıyı pekiştirmiştir.
Ülkemizde sınai yatırımlar durmuş, KOBİ'lerin önemli bir
kısmı pazardan çekilmiş, işsizlik kronik bir sorun haline
gelmiştir. Üyelerimiz de bu girdabın içinde mesleki, ekonomik,
sosyal tatminsizlikler ile karşı karşıyadır.
AKP iktidarı ve bazı yandaşları Türkiye ekonomisinin krizden
etkilenmediğini, büyümeye başladığını söylüyorlar.
Gerçekler emekçi halktan gizleniyor ve başarısızlıklarını
gizlemek için rakamlar cilalanıyor. Finans oligarşisinin,
Türkiye ekonomisini spekülatif rakam oyunları ile şişirdiği
aşikardır. 2009'da ekonominin yüzde 4,7 oranında
küçüldüğü ülkemizde yeni büyüme
oyunlarının sıcak para ve yüksek ithalat bağımlılığına bağlı
olduğu gerçeğinin üzeri örtülmek istenmektedir.
Gerçek göstergeler olan işsizlik ve çalışan kesimlerin
yoksulluğu ise göz ardı edilmektedir. Üretimden, sanayileşmeden
ve istihdamdan uzak bir büyüme, ancak dış kaynakların
ülkemize daha fazla kâr elde etmek için gelmesi ile
mümkün olabilir. Borsaya,  devlet kağıtlarına ve hizmet
sektörlerine gelen sıcak para ve doğrudan yabancı sermaye,
gerçekte üretim ve ihracatın fason üretime dayalı
olmasını koşullamakta ve dış borç yükünü
artırmaktadır.
Ekonomiyi saran bu finansallaşma dünyada da korkunç
boyutlardadır. Toplumcu iktisatçılar, serbestleşme, finansallaşma
politikalarıyla birlikte reel sektörde kullanılan her 1 dolara
karşılık dünya finans piyasalarında 25-30 dolarlık bir işlem hacmi
gerçekleştiğini; 1970'lerde günde yaklaşık 190 milyar
dolar hacmi olan döviz piyasası işlemlerinin 2008-2009'da 1,8
trilyon dolara ulaşmış olduğunu; bu rakamın dünya ticaret hacminin
70 misline ulaştığını belirtmektedir. Kısaca kapitalizmin insanlığa
dayattığı, finansal hareket şişkinliği ile oluşan bir balon ve
halklara yönelik bağımlılık ve sömürü
zinciridir.
Diğer yandan emperyalizm, AKP eliyle ülkemizin zaten sorunlu olan
demokrasisini daha fazla vesayet altına almaktadır. Bu anlayışın siyasi,
sosyal yaşamdaki tezahürlerine emek ve meslek örgütleri,
üniversiteler, bilim kurumları ve yargıyı kuşatma ve anayasa
referandumu gibi konularda sık sık karşılaşmaktayız.
Kürt sorunundan kaynaklı çatışmalar ülkemizin
ekonomik kaynaklarını tükettiği gibi, halklar arasında kardeşlik
duygularını da zedelemektedir. AKP siyasi iktidarının demokratik
açılım paketi bölgede 30 yıla yakın yaşanan silahlı
çatışmaları ve şiddeti bitiremediği gibi Kürt sorununu
çözebilecek bir yaklaşıma sahip değildir. Bölgede
siyasal, ekonomik, toplumsal ve kültürel haklar sağlanmadan,
sanayileşme, yatırım ve istihdam yaratılmadan
çözümün gelmesi zor görünmekte, sağduyunun
ve barışın egemen olması için gayretlerin
sürdürülmesi gerekmektedir.
Ülkemiz yukarıdan aşağıya bürokratik
dönüşümler, aşağıdan yukarıya cemaat-tarikat ağlarıyla
kuşatılmaktadır. Siyasi iktidar, her geçen gün anti demokratik
öğeleri biraz daha kökleştirmektedir. Bu kapsamda son yıllarda
siyasal gündemlerin önemli bir başlığı, yapılmak istenen
anayasa değişiklikleri olmuştur. Öncelikli olarak biz, "12
Eylül Anayasasına hayır" derken, tuzağa düşmeksizin
"siyasal iktidarın çıkar ve hedefleri doğrultusunda
hazırlanan anayasa değişikliklerine da hayır" diyoruz.
Liberal uygulamaların bir parçası olan iş ve sağlık
yasalarıyla çalışanların hakları budanmakta, halkımızın
sağlığı piyasa koşullarının insafına terk edilmektedir. TEKEL
örneğinde bütün çıplaklığıyla görülen
4/C v.b. uygulamalar ile özel sektörde doruğa çıkmış
olan güvencesiz istihdam biçimleri ile işsizlik ve
çalışan yoksulların sayısı hızla artmaktadır. Egemen ekonomik
politikaların belirleyicileri,  ülkemizi ucuz iş gücü
deposu olarak görmekte, emekçilerin her türlü
sağlıksız ve güvenliksiz koşullarda çalıştırılmasına yol
açmaktadır. Bu koşullarda çalışılan iş yerlerinde pek
çok iş cinayeti de meydana gelmektedir.
Yine meslek alanlarımızı yakından ilgilendiren "Yabancıların
Çalışma İzinleri Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin Kanun", "Demokles'in kılıcı"
gibi başımızda sallanmakta ve serbestleştirmeler eşliğinde meslek
alanlarımız daraltılmak istenmektedir. Bu yasa ile Türk Mühendis
ve Mimar Odaları Birliği Kanunu'nun 34 ve 35. maddeleri ile
Mühendislik ve Mimarlık Hakkında Kanun'un 1 ve 7. maddelerinin
uygulanması engellenerek, yabancı mühendislerden istenmesi zorunlu
olan denklik belgesi kaldırılmak; yabancı mühendis ve mimar
istihdamında Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile TMMOB'nin
görüş bildirmesi uygulamasına son verilmek istenmektedir. AB,
"hizmetlerin serbest dolaşımı" kapsamında ülkemiz
mühendis ve mimarlarına kendi ülkelerinde bu olanakları sunmaz
iken, bu tasarının yasalaşması halinde, AB vatandaşı mühendis ve
mimarlar ülkemiz mühendis ve mimarlarından daha üstün
bir konuma getirilecektir.
AKP iktidarı ilgisiz bir yasada yaptığı değişiklikle kamuoyunu
atlatmıştır. "Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun"a eklenen bir madde ile
Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanunun 12. maddesi
sessizce değiştirilmiş, TBMM gündeminde bekleyen "Yabancıların
Çalışma İzinleri Hakkında Kanun"un bazı hükümleri,
gizlice Meclisten geçirilmiştir. Böylece yabancı mühendis,
mimar ve şehir plancılarının akademik ve mesleki yeterliliklerini
kanıtlamalarına gerek kalmadan ülkemizde çalışmaları
sağlanmaktadır.
Bu noktada, TMMOB Makina Mühendisleri Odası 43. Olağan Genel
Kurulu, emperyalizme, ülkeyi küresel kapitalizmin
çıkarlarına peşkeş çekmeye ve ulusal onuru yok etmeye
karşı mevzileri savunma ve başka bir dünya kurma mücadelesinin
içinde olduğunu vurgulamaya kararlıdır.
Genel Kurulumuz, IMF ve Dünya Bankası politikaları karşısında,
bu ülkenin savaşsız sömürüsüz barıştan,
halkların kardeşliğinden, emekten ve halktan yana güçlerin
kararlılığı, mücadele azmi ve birlik ve dayanışma bayrağını
yükseltme iradesinin önemini bir kez daha dile getirmektedir.
Yukarıdaki saptamalardan hareketle, TMMOB Makina Mühendisleri
Odası 43. Olağan Genel Kurulu, aşağıda belirtilen çalışma
ilkeleri eşliğinde ülkemiz sanayisi ve toplumsal sorunlarına dair
çözüm önerilerini kamuoyu ile paylaşmaktadır.
  •     Makina Mühendisleri Odası, yeni
    çalışma döneminde de ana yönetmelik ve
    yönetmelikleri, çalışma anlayış ve ilkeleri ile,
    üyelerinden aldığı güçle, emekten, barıştan,
    eşitlikten, özgürlükten, demokrasiden yana; her
    türlü gericiliğe, nefret suçlarına, ırkçılığa
    ve ayrımcılığa karşı "bir arada yaşamı" savunacak,
    örgütsüzlüğe, tüm baskı ve dayatmalara karşı
    direnmesini sürdürecektir.
  •     Odamız çalışma anlayışı
    doğrultusunda gerçekleştirdiği etkinliklerle oluşturulan
    platformlarda, meslek ve meslektaş sorunlarının ülke sorunlarından
    bağımsız olamayacağı anlayışıyla, katılımcılığın temel
    alınarak yürütüldüğü çalışmalarına ve
    ülkemizin temel sorunlarına ilişkin görüşlerin ortaya
    konulmasına devam edecektir.
  •     Hep daha fazla üretim ve aşırı
    tüketim odaklı ekonomi anlayışının insanca yaşamın
    sürdürülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri
    görülmektedir. İnsanca hakça bir yaşam ve hakça
    paylaşım odaklı yeni bir anlayışa olan ihtiyaç kendisini
    bütün yakıcılığıyla hissettirmektedir. Odamız planlı bir
    kalkınma ve istihdam odaklı sanayileşmeden, etkin ve yatırım kararları
    ile bütünleşmiş; mühendisten, bilim, AR-GE ve teknolojik
    gelişmeden yana bir ülke ile kendi kaynaklarına, birikimlerine dayalı
    bir ekonominin mümkün olduğu inancını taşımaya kararlılıkla
    devam edecektir.
  •     Küreselleşme süreç ve
    politikalarının, ekonomik, toplumsal, politik ve kültürel v.b.
    tüm alanlardaki yıkım ve tahribatlarına karşı, öncelikle
    stratejik öneme haiz tüm sektörlerde emekten yana politikalar
    oluşturulmalıdır.
  •     Dünya Bankası, IMF ve benzeri kuruluşların
    dayattıkları ekonomik ve sosyal politikalarla üretimi, yatırımı,
    sanayileşmeyi, bilim ve teknolojiyi saptıran, mühendisi ve
    çalışanı ile halkı dışlayan uygulamalar terk edilmeli, kamu
    yararı ve toplumu gözeten bir planlama esas alınmalıdır.
  •     TMMOB ve bağlı Odalarının tüm karşı
    çıkış ve uyarılarına karşın tek yanlı olarak imzalanan
    Gümrük Birliği anlaşmasının ve ardından uygulanan
    teslimiyetçi politikaların ülkemizi getirdiği nokta ortadadır.
    Bu nedenle tam üyelik müzakere süreçleri
    tamamlanıncaya kadar Gümrük Birliği anlaşması mutlaka askıya
    alınmalı, aynı yanlış politikalar AB'ye üyelik müzakere
    süreçlerinde sürdürülmemelidir. İçinde
    bulunduğumuz bilgi kirliliği ve yönlendirme ortamına ivedilikle son
    verilerek, tarama konusu olan başlıklarda müktesebat
    değişikliklerinin ülkemiz geleceğine etkileri tüm alanlarda ve
    tüm sektörlerde tartışmaya açılmalı, izlenmesi gereken
    politikalar oluşturulmalıdır.
  •     Ulusal, halktan yana bilim ve teknoloji
    politikalarının gerçekleştirilmesi için ilgili tüm
    kurumların eşgüdümünü sağlayacak çalışmalar
    yapılmalı, sanayide AR-GE ve inovasyona ilişkin altyapının kurulması bu
    çerçeve içinde ele alınmalıdır.
  •     Ülkemizde kayıt dışı ekonomi,
    ulaştığı boyutların büyüklüğü, ekonomik, sosyal
    yaşamda yol açtığı büyük kayıplar ve sorunlar dikkate
    alınarak sınırlanmalı, kayıt içine çekilmeli, bu
    yönde denetim mekanizmaları işletilmelidir.
  •     Rüşvet ve yolsuzluğa dayalı ilişkiler
    açığa çıkarılarak cezalandırılmalı, bu ilişkileri
    engelleyecek netlikle düzenlemeler yapılmalıdır.
  •     İşsizliği, yoksulluğu ve
    borçlarımızı artıran, ülkemizin talanına yol açan
    IMF, DB patentli sadaka ekonomisi yerine, sanayinin planlı olarak kalkınma
    ve refahı sağlayacak biçimde geliştirilmesi, istihdam odaklı
    olması, yatırımların özellikle imalat sanayinde ve yüksek katma
    değerli üretim alanlarında yoğunlaştırılması teşvik
    edilmelidir.
  •     Dış ticaret açığı ve dışa
    bağımlılığı artıran ithalat politikasını önleyecek,
    özellikle ara malı ve yatırım mallarını üretecek yatırımlara
    öncelik verecek bir planlama yapılmalı ve teşvik edilmelidir.
  •     Kamu planlamasına, kamu yatırım, üretim ve
    kaynak kullanımına karşı çıkan, yatırımların gecikmesine,
    aksamasına ve kamusal hizmetlerde gerileme ve ticarileşmeye neden olan
    özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamalarından
    vazgeçilmeli, özelleştirilen yerler tekrar
    kamulaştırılmalıdır.
  •     Sağlık ve eğitimin temel insan hakkı olduğu
    esas alınarak, her türlü özelleştirmeye son verilmelidir.
    Sağlıkta piyasalaştırma ve özelleştirme projesinden, eğitimin
    metalaştırılmasından vazgeçilmelidir.
  •     Standart dışı, enerji yoğun teknolojilerin
    ithal edilmesi önlenmeli, mevcut tesislerde enerji verimliliğini
    artıracak modernizasyonlar yapılmalı; bu bağlamda çevreyi
    koruyacak, çevre dostu teknolojiler uygulanmalıdır.
  •     Ülkemize dayatılan ve fosil kaynak
    yakıtları esas alan dışa bağımlı enerji politikaları terk edilmeli,
    yenilenebilir kaynaklara, yerli enerji santralleri ile hidroelektrik esaslı
    santrallere öncelik verilmelidir. Yeniden gündeme gelen
    nükleer enerji santral ihaleleri durdurulmalı, enerjide dışa
    bağımlılığı pekiştirecek bu uygulamadan vazgeçilmelidir.
  •     Ulusal Ulaşım Master Planı hazırlanırken,
    karayolu yerine demiryolu ve denizyolu taşımacılığının geliştirilmesi
    için çaba gösterilmeli; her zaman toplu taşımacılıktan
    yana olunmalıdır. Ulaşım master planı hazırlığında kara yolu, deniz
    yolu, demir yolu ve hava yolu taşımacılığında dengeli planlamadan yana
    olunmalıdır.
  •     İşçi sağlığı ve iş güvenliği
    hizmetleri kamusal bir hizmet olarak algılanmalı, bu alanda
    çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişkileri araştırmak ve
    bilimsel araştırma yapacak kurumlar oluşturulmalıdır. İşçi
    sağlığı ve iş güvenliğine önem verilmeli, eğitimlerde ilgili
    meslek örgütleri yetkilendirilmelidir. Meslek hastalıklarına
    ilişkin çalışmalar geliştirilmeli meslek hastalıkları
    hastaneleri işlevine uygun olarak yapılandırılmalı ve
    yaygınlaştırılmalıdır.
  •     12 Eylül Anayasası ve AKP'nin tekelci
    otoriter bir rejim oluşturma yönünde sunduğu öneriler
    reddedilmeli, tüm toplumsal ve siyasi oluşumların katılımının
    sağlandığı, eşitlikçi, özgürlükçü,
    toplumcu ve demokratik yeni bir Anayasa yapılmalıdır. Antidemokratik
    siyasi partiler ve seçim yasaları değiştirilmeli, dokunulmazlıklar
    kaldırılmalıdır. Tüm çalışanların örgütlenme ve
    sendikalaşma hakları yeniden düzenlenmelidir.
  •     Etnik kökenlerine göre insanları
    ayırıp birbirine kırdıracak her türlü uygulamaya, şiddete
    yönelik faaliyetlere, tüm şoven yaklaşımlara, barış, demokrasi
    ve halkların kardeşliğini sabote edecek davranışlara karşı
    çıkılmalıdır. Ülkemizin etnik milliyetçilik temelinde
    kamplaştırılmasına karşı çıkmak, etnik ayrım ve
    düşmanlıklara prim vermeyerek bir arada kardeşçe yaşamı
    savunmak, her türlü şiddeti ve provokasyonu lanetlemek,
    operasyonların durdurulmasını ve silahların bırakılmasını isteyerek,
    sağduyulu demokratik yaklaşımları egemen kılmak sorumluluğuyla
    davranılmalıdır.
  •     12 Eylül askeri faşizminin
    ürünü olan YÖK bütün kurumlarıyla
    kaldırılmalı, ilköğretimden üniversiteye kadar eğitim,
    parasız, eşit, bilimsel, demokratik ve fırsat eşitliğine uygun
    olmalıdır. Herkese ana dilde eğitim hakkı verilmelidir. Mühendislik
    eğitim ve öğretim programları çağdaş teknolojiye ve bilim
    politikalarına uygun olarak yeniden düzenlenmelidir. Teknoloji
    fakülteleri, uzaktan mühendislik eğitimleri gibi bilimsel olmayan
    düzenlemelere derhal son verilmeli, yeni mühendislik
    fakültelerinin oluşturulması durdurulmalı, mevcutların fiziki ve
    akademik yapıları iyileştirilmelidir.
  •     12 Eylül anayasası ile uygulamaya konulan ve
    meslektaşlar arasında ayrımcılığa yol açan kamuda
    çalışan mühendis, mimar ve şehir plancılarının meslek
    odalarına üyelik zorunluluğunu kaldıran düzenleme
    sonlandırılmalıdır.
  •     Meslek yaşamında kadın mühendislere ve
    bütün kadınlara yönelik her türlü cinsiyet
    ayrımcılığına karşı çıkılmalıdır. Kadın istihdamının ve
    eğitiminin artırılması sağlanmalıdır. Kadına yönelik din,
    töre, namus ve feodal kültürden kaynaklanan her
    türlü maddi manevi şiddetin son bulması için ciddi
    çalışmalar yapılmalıdır.
  •     Kadın üyelerinin Oda çalışmalarına
    daha aktif katılımını sağlamak amacıyla Odamız, tüm Şubelerinde
    Kadın Mühendisler Komisyonu kurulmasını sağlamalıdır.
  •     Ülkemizin tarihi, kültürel ve
    doğal varlıklarını yok etme pahasına yapılmak istenen maden ve enerji
    tesislerine dur denilmelidir. Kazdağları, Bergama, Fırtına Vadisi,
    Alianoi, Munzur, Hasankeyf, Karadeniz Bölgesi ve diğerleri
    değerlerimizdir, korunmalıdır.
  •     En son TEKEL işçilerine yönelik
    uygulamada somutlandığı üzere, kamu personel rejiminde ve
    bütün çalışma yaşamında güvencesiz, sendikasız
    çalışma koşullarına son verilmelidir. Kamu
    çalışanlarının özlük hakları korunarak geliştirilmeli,
    grevli toplu sözleşmeli sendika hakkının önündeki
    bütün engeller kaldırılmalıdır. Kriz bahane edilerek
    yaygınlaştırılan mühendis, mimar ve şehir plancıları dahil
    bütün emekçilerin düşük ücretlerle, esnek,
    güvencesiz istihdam modeli/biçimleri kapsamında
    çalıştırılmasına karşı çıkılmalıdır.
  •     1 Mayıs İşçi Bayramı ve 26 Mayıs Genel
    Grevinde MMO üyeleri ile birlikte emek ve meslek örgütleri ile
    birlikte yine alanlarda olacaktır.
Yukarıda sıralanan sorunlara ilişkin talep ve gerekliliklerin
gerçekleşmesi için Odamız kararlı tavrını
sürdürecek; örgüt birimlerimizle gerekli
çalışmaları yapacak; emek ve demokratik kitle örgütleri
ile ilişkilerimiz bu yönde geliştirilecektir. Amacımız
çağdaş, eşitlikçi, özgür, demokratik,
sanayileşmiş, kalkınmış, tam bağımsız bir Türkiye'ye
ulaşma yolunda birlikte üretmek ve birlikte paylaşmak anlayışı ile
daha etkin ve daha güçlü bir Makina Mühendisleri Odası
olmaktır.
Önümüzdeki dönem mücadeleyi yükseltme
zamanıdır.
Yaşasın MMO Örgütlülüğü!
Yaşasın TMMOB Örgütlülüğü!
 
TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI
 
Kaynak: tmmob.org.tr

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder