"Linç"
Deyince...
"LİNÇ" DEYİNCE… size="2">[*]
SİBEL ÖZBUDUN
"İnsana karşı girişilen
en kötü şiddet eylemi,
aklın küçük
düşürülmesidir." size="2">[1]
düşürülmesidir." size="2">[1]
1-) Linç nasıl bir şey? Nasıl
tanımlanabilir ve insan toplumlarının tarihi boyunca nasıl bir yere denk
düşüyor. Her zaman ırkçılıkla ve ötekileştirmeyle
mi ilgili?
tanımlanabilir ve insan toplumlarının tarihi boyunca nasıl bir yere denk
düşüyor. Her zaman ırkçılıkla ve ötekileştirmeyle
mi ilgili?
Linç korkuları, nefretleri kışkırtılmış
bir güruhun (kitle) psikolojisiyle ilintili mutlaka; yine de bence işin
üzerinde durulması gereken yönü, "psikoloji"den
çok "kışkırt(ıl)ma" veçhesi.
Çünkü kitleler, kişisel olarak tanımadıkları bir kişi
ya da gruba kendiliğinden, salt önyargılı ya da öfkeli
oldukları, nefret ettikleri vb. için saldırmazlar. İşin
içinde mutlaka bir "tahrikçi" unsur olması
gerekir; "linç" hadisesinin kritik noktası, tam da
bu.
bir güruhun (kitle) psikolojisiyle ilintili mutlaka; yine de bence işin
üzerinde durulması gereken yönü, "psikoloji"den
çok "kışkırt(ıl)ma" veçhesi.
Çünkü kitleler, kişisel olarak tanımadıkları bir kişi
ya da gruba kendiliğinden, salt önyargılı ya da öfkeli
oldukları, nefret ettikleri vb. için saldırmazlar. İşin
içinde mutlaka bir "tahrikçi" unsur olması
gerekir; "linç" hadisesinin kritik noktası, tam da
bu.
Genellikle geri dönüp bakıldığında,
linç hadisesinden birilerinin somut çıkarlar devşirdikleri
görülür. Gayrımenkullere, imalathanelere, topraklara, diğer
servet araçlarına el koyma, iş alanlarının boşaltılması,
sendikalaşma, grev vb. sınıf mücadelesi araçlarının
etkisizleştirilmesi, grev kırıcılığı, rakip olabileceği
düşünülen grubun tasfiyesi, isyan bastırma vb. Bir başka
deyişle linç, bir bakıma bir "sınıf mücadelesi"
aracıdır: "çoğunluk değerleri"ni temsil eden (ya da
"manipüle eden" mi demeli?) güruhları
yönlendirecek iletişim kanallarını denetleyen, merkezî otorite
ile yakından ilişkili egemen güçlerin ezilenlere karşı
yürüttüğü bir "sınıf
savaşı"…
linç hadisesinden birilerinin somut çıkarlar devşirdikleri
görülür. Gayrımenkullere, imalathanelere, topraklara, diğer
servet araçlarına el koyma, iş alanlarının boşaltılması,
sendikalaşma, grev vb. sınıf mücadelesi araçlarının
etkisizleştirilmesi, grev kırıcılığı, rakip olabileceği
düşünülen grubun tasfiyesi, isyan bastırma vb. Bir başka
deyişle linç, bir bakıma bir "sınıf mücadelesi"
aracıdır: "çoğunluk değerleri"ni temsil eden (ya da
"manipüle eden" mi demeli?) güruhları
yönlendirecek iletişim kanallarını denetleyen, merkezî otorite
ile yakından ilişkili egemen güçlerin ezilenlere karşı
yürüttüğü bir "sınıf
savaşı"…
2-) Kalabalık bir topluluğun tek kişiye ya da
nispeten küçük bir gruba öldürmek için
saldırması, hatta bazen bunu tören hâline
dönüştürmesi, nasıl gerçekleşiyor; normal
yaşamlarında tek olan insanlar nasıl bir bütünlük
yakalayabiliyorlar?
nispeten küçük bir gruba öldürmek için
saldırması, hatta bazen bunu tören hâline
dönüştürmesi, nasıl gerçekleşiyor; normal
yaşamlarında tek olan insanlar nasıl bir bütünlük
yakalayabiliyorlar?
Bunun için tabii ki ortada saldırıya uğrayan
kişi ya da grubun "tehlikeli" olduğuna, yakın bir
"tehdit" oluşturduğuna ilişkin yaygın ve yerleşik bir
kanaatin biçimlendirilmiş olması gerek. Bu nedenledir ki
saldırının gerisindekilerin, güruhun iletişim kanallarını
denetliyor olması gerekir. Bu ise onların ya yerel kişiler (eşraf, yerel
yönetici, partilerin yerel örgütleri, yerel dinsel cemaatler
vb.) olmalarını ya da yerelde örgütlenmiş olmalarını
gerektirir önce. Yanı sıra, güruh içerisinde inandırıcı
bir etkiye sahip olmaları gerek. Bir başka deyişle, "şehir
efsaneleri"ni üretip yayabilecek bir konumda olmaları. Bu,
yalnızca harekete geçerek linçi gerçekleştiren
güruhu değil, olayları suskun bir onayla izleyen yerel halkı ikna
etmeleri için gerekli.
kişi ya da grubun "tehlikeli" olduğuna, yakın bir
"tehdit" oluşturduğuna ilişkin yaygın ve yerleşik bir
kanaatin biçimlendirilmiş olması gerek. Bu nedenledir ki
saldırının gerisindekilerin, güruhun iletişim kanallarını
denetliyor olması gerekir. Bu ise onların ya yerel kişiler (eşraf, yerel
yönetici, partilerin yerel örgütleri, yerel dinsel cemaatler
vb.) olmalarını ya da yerelde örgütlenmiş olmalarını
gerektirir önce. Yanı sıra, güruh içerisinde inandırıcı
bir etkiye sahip olmaları gerek. Bir başka deyişle, "şehir
efsaneleri"ni üretip yayabilecek bir konumda olmaları. Bu,
yalnızca harekete geçerek linçi gerçekleştiren
güruhu değil, olayları suskun bir onayla izleyen yerel halkı ikna
etmeleri için gerekli.
Bana çok çarpıcı gelen bir örneği
aktarmak isterim: bir söyleşimizde Çorum katliamının ne kadar
korkunç olduğundan dem vurduğum, hâli vakti yerinde,
yüksek öğrenimli Çorumlu (Sünni olmakla birlikte
seküler bir yaşam süren) bir ev kadını bana şöyle
demişti: "İyi ama Aleviler de yeni doğmuş Sünni bebekleri
yakıyorlardı…" Bu kadın, aradan geçen onca yıla
rağmen, katliamın "haklı" gerekçeleri olduğuna
inanmaktaydı! Hem de Ortaçağ sonu "cadı avları"nı
andırır gerekçelerle!
aktarmak isterim: bir söyleşimizde Çorum katliamının ne kadar
korkunç olduğundan dem vurduğum, hâli vakti yerinde,
yüksek öğrenimli Çorumlu (Sünni olmakla birlikte
seküler bir yaşam süren) bir ev kadını bana şöyle
demişti: "İyi ama Aleviler de yeni doğmuş Sünni bebekleri
yakıyorlardı…" Bu kadın, aradan geçen onca yıla
rağmen, katliamın "haklı" gerekçeleri olduğuna
inanmaktaydı! Hem de Ortaçağ sonu "cadı avları"nı
andırır gerekçelerle!
3-) Yalnızca öldürme mi? Ahmet Kaya ve
Hırant örnekleri var. Hatta fiziksel hiç zarar vermeyen ama
insanı çökerten şeyler var. Örneğin McCarthy atmosferi
bir dizi insanın ruhunu çarmıha gerdi, Jean Seberg'in
uyuşturucudan ölmesi FBI'ın kampanyasının eseri oldu, vb... Bu
konuda ne söylenebilir?
Hırant örnekleri var. Hatta fiziksel hiç zarar vermeyen ama
insanı çökerten şeyler var. Örneğin McCarthy atmosferi
bir dizi insanın ruhunu çarmıha gerdi, Jean Seberg'in
uyuşturucudan ölmesi FBI'ın kampanyasının eseri oldu, vb... Bu
konuda ne söylenebilir?
Tabii doğru, ama bu yukarıda tartıştığımızdan
daha rafine yöntemleri, daha çok "psikolojik savaş"
ya da "istihbarat oyunları"nı gerektiriyor.
"Linç" başlığı altına yerleştirebileceğimiz
hadiselerden kimi bakımlardan farklılaşıyor. Örneğin linçte
hedef genellikle etnik, dinsel, siyasal vb. kimlikleri, görüşleri
nedeniyle ayırt edilmekle birlikte "kim" oldukları güruh
açısından önemli olmayan, hatta belki de bilinmeyen, sadece
belirli bir yaftayla tanımlanan anonim ("Kürtler",
"Aleviler"; "Romanlar",
"Komünistler"…) kişiler iken, sözünü
ettiğin ikinci durumda, hedef seçilmiştir, bellidir ve onu
yıpratacak, yıldıracak ya da hedef gösterecek bir dizi
bilinçli edim uygulanır, "uzman" kişiler tarafından. Bu
uzmanlar istihbarat görevlileri ya da medya güçleri
olabilmektedir.
daha rafine yöntemleri, daha çok "psikolojik savaş"
ya da "istihbarat oyunları"nı gerektiriyor.
"Linç" başlığı altına yerleştirebileceğimiz
hadiselerden kimi bakımlardan farklılaşıyor. Örneğin linçte
hedef genellikle etnik, dinsel, siyasal vb. kimlikleri, görüşleri
nedeniyle ayırt edilmekle birlikte "kim" oldukları güruh
açısından önemli olmayan, hatta belki de bilinmeyen, sadece
belirli bir yaftayla tanımlanan anonim ("Kürtler",
"Aleviler"; "Romanlar",
"Komünistler"…) kişiler iken, sözünü
ettiğin ikinci durumda, hedef seçilmiştir, bellidir ve onu
yıpratacak, yıldıracak ya da hedef gösterecek bir dizi
bilinçli edim uygulanır, "uzman" kişiler tarafından. Bu
uzmanlar istihbarat görevlileri ya da medya güçleri
olabilmektedir.
4-) Tarihsel örneklerden hareketle, Linç
karşısında nasıl bir tutum alınmalıdır? Sivas'ta
Madımak'a kapanmak, Kristal Gece'de evlere çekilip
SA'ların öfkesinin geçmesini beklemek, vb. vb...
linççileri daha mı çok kışkırtan bir şey oluyor? Ne
yapılmalı ki karşı taraf havlamakla yetinsin?
karşısında nasıl bir tutum alınmalıdır? Sivas'ta
Madımak'a kapanmak, Kristal Gece'de evlere çekilip
SA'ların öfkesinin geçmesini beklemek, vb. vb...
linççileri daha mı çok kışkırtan bir şey oluyor? Ne
yapılmalı ki karşı taraf havlamakla yetinsin?
Ben bunun bir "iklim" sorunu olduğu
kanısındayım. Nasıl mı? Örneğin, direnişteki Tekel
işçileri, evlerine dönmeye hazırlanıyorlar…
İçlerinde direnişten önce kentlerindeki, kasabalarındaki
"linç" olaylarına fiilen katılabilecek kişiler var
mıydı, bilemem, ama herhâlde çoğu, böyle bir durumda
"neme lazım"cı bir tutum izlerdi. Ama bundan böyle,
bulundukları yerde herhangi bir linç girişimi olması durumunda,
yaşamlarını ortaya koyarak karşı duracağını
düşünüyorum hepsinin. Çünkü giriştikleri
eylem, onlara öğretti, onları dönüştürdü.
kanısındayım. Nasıl mı? Örneğin, direnişteki Tekel
işçileri, evlerine dönmeye hazırlanıyorlar…
İçlerinde direnişten önce kentlerindeki, kasabalarındaki
"linç" olaylarına fiilen katılabilecek kişiler var
mıydı, bilemem, ama herhâlde çoğu, böyle bir durumda
"neme lazım"cı bir tutum izlerdi. Ama bundan böyle,
bulundukları yerde herhangi bir linç girişimi olması durumunda,
yaşamlarını ortaya koyarak karşı duracağını
düşünüyorum hepsinin. Çünkü giriştikleri
eylem, onlara öğretti, onları dönüştürdü.
İnsanların gerçek yaşam koşulları
üzerinden (yoksulluk, işsizlik, yoksunluk) kolektif bir
"itiraz", bir "direniş" ikliminin oluşması,
"linç"çi güruhların biçimlenişinin
esas panzehiridir tabii.
üzerinden (yoksulluk, işsizlik, yoksunluk) kolektif bir
"itiraz", bir "direniş" ikliminin oluşması,
"linç"çi güruhların biçimlenişinin
esas panzehiridir tabii.
Ama bir de etkin, dinamik bir
"dayanışma"nın hemen örgütlenebilmesi sorunu var.
Maraş, Çorum, Sivas katliamlarında, dışarıdan getirilen
"bindirilmiş" kalabalıkların rol aldığı, biliniyor. Ne
yazık ki bizler, "linç güçleri"nin
(faşistler) onda biri kadar örgütlü, koordine davranamadık
bu olaylarda. Madımak katliamının işaretleri belirir belirmez binlerle,
onbinlerle Sivas'a akabilseydik örneğin, o kadar canımızı
yitirir, miydik? "Kürtçe müzik dinledi",
"Kürtçe konuştu" diye sokaklarda tekmelenen,
dükkânı tahrip edilen Kürtlere binlerce kişi siper
olabilseydi… Ya da Selendi'de Romanlara yönelik saldırı,
"Hepimiz Romanız" diye haykıran binleri bulsaydı
karşısında, bu kadar cüretli olabilir miydi? Hrant'ın
katlinden sonra cenazesine akan onbinler, dengenin bir nebze olsun
değişmesini, bu ülkede "soykırım"ın tartışmaya
girmesini sağlamadı mı? Vb. vb.
"dayanışma"nın hemen örgütlenebilmesi sorunu var.
Maraş, Çorum, Sivas katliamlarında, dışarıdan getirilen
"bindirilmiş" kalabalıkların rol aldığı, biliniyor. Ne
yazık ki bizler, "linç güçleri"nin
(faşistler) onda biri kadar örgütlü, koordine davranamadık
bu olaylarda. Madımak katliamının işaretleri belirir belirmez binlerle,
onbinlerle Sivas'a akabilseydik örneğin, o kadar canımızı
yitirir, miydik? "Kürtçe müzik dinledi",
"Kürtçe konuştu" diye sokaklarda tekmelenen,
dükkânı tahrip edilen Kürtlere binlerce kişi siper
olabilseydi… Ya da Selendi'de Romanlara yönelik saldırı,
"Hepimiz Romanız" diye haykıran binleri bulsaydı
karşısında, bu kadar cüretli olabilir miydi? Hrant'ın
katlinden sonra cenazesine akan onbinler, dengenin bir nebze olsun
değişmesini, bu ülkede "soykırım"ın tartışmaya
girmesini sağlamadı mı? Vb. vb.
Evet, artık "Hesabı sorulacak!" tan
çok, "Bir daha asla!" kararlılığına sahip
olmalıyız…
çok, "Bir daha asla!" kararlılığına sahip
olmalıyız…
N O T L A R
[*] size="2">Newroz, Yıl:4, No:128, 15 Nisan 2010…
[1] size="2">Elsa Morante.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder